BEKLEYİŞ
Kahvaltı için aşağı indiğinde birkaç lokmayı zorla yutkundu. Canı hala hiçbir şey yemek istemiyordu. Normalde de çok fazla yiyen biri değildi zaten. Kızıl saçlıyı gördüğünden bu yana da canı hiçbir şey istemiyordu. Aklı fikri ondaydı. Tek istediği bir an önce onu görmek ve onunla konuşmaktı. Onunla konuşana dek hayatı normal akışına dönmeyecek gibi duruyordu. Hatta belki de hiçbir zaman normal akışına dönmeyecekti hayatı.
Mert dışarı çıktığından ilk işi yine sigara yakmak oldu. Yemek konusundaki iştahı azalmıştı ama sigara konusundaki iştahı da son derece artmıştı. Dünden beridir bir paketten fazla sigara tüketmişti. Hala da canı sigara içmek istiyordu. Sabırsızlık ya da belirsizlikler sigarayı tetikliyordu sanırım. Dünden beridir sabırsızlıkla o kızı görmek istiyordu. Ancak dakikalar, saniyeler el ele vermiş ilerlemeyeceklerine yemin etmiş gibiydiler. Bu yüzden sürekli sigara içiyordu. En azından bir şeylerle meşgul olmak istermiş gibi.
Dün kızı gördüğü B blokla yurdun arası yürüyerek üç dakika sürüyordu. Mert B bloğa yaklaştıkça ayaklarının bağı çözülmeye, nabzı artmaya başladı. Öyle heyecanlandı ki avuçlarının içi terliyordu. Yüzü de kızarıyordu ama Mert esmer olduğundan bu çok belirgin değildi. bir an önce ne yaşanacaksa yaşansın istiyordu artık. Çünkü kalbi buna daha fazla dayanamayacak gibiydi.
Doğrudan B bloğun önünde beklemeyi saçma buldu. Bu yüzden obam kantinle A blok arasındaki çimli alana oturdu. Orada gelen gidenleri gözetlemeye başladı. Aralarında kızıl saçlı kızı da görmeyi umut ediyordu. Ancak bir türlü gelmiyordu kız. Mert umudunu yitirmiyordu. Gerekirse akşama kadar beklerim diyordu. Çünkü ne yapıp edip bugün o kızla konuşmalıydı. Yoksa kendi kendini yiyip bitirecekti.
Mert'in bekleyişi uzun sürdü. Saat on olmasına rağmen kızı hala görememişti. Umudu eskisi gibi güçlü değildi. ancak bildiği başka bir yol da yoktu. O kızı burada görmüştü ve tek çaresi onun tekrar buraya gelmesini beklemekti. Ona dair daha fazla şey bilmek isterdi. Oysa kızıl saçlı olması ve mükemmel bir gülüşe sahip olması dışında bir şey bilmiyordu. Bugün muhakkak onla konuşmalıydı. Çünkü beklediği her dakika kalbine bir iğne saplıyorlardı sanki. Böyle olunca geçen her saniye daha çok acı veriyordu ona.
Saat onu çeyrek geçerken Mert aşağıdan kızıl saçlı kızın geldiğini görür gibi oldu. Başta bunun bir hayal olduğunu sandı. Ama değildi. Kız büyük bir telaş içindeydi. Anlaşılan derse geç kalmıştı. Koşar adımlarlar B bloğa doğru geliyordu. Mert onun bu halini çok tatlı buldu. İzlemesi çok keyifliydi. Kız hızla B bloğa geldi ve içeri girdi. Mert yüzünde aptal bir gülümsemeyle bön bön onun B bloğa girişini izledi. Sonradan kafasına dank etti. Kız içeri girdi diye bağırdı iç sesi. Mert o zaman kendisine gelebildi. Kalktı ve peşinden B bloğa girdi. Geç kalmıştı. Kız yine ortalıktan kaybolmuştu. İç sesi "Aptal!" diye bağırdı ve devam etti "Aptal gibi durup izleyeceğine gelip kızla konuşsaydın ya." Dedi. Gözleri suçlu bir çocuğun masum sesiyle "Ama öyle tatlıydı ki onu izlemekten kendimi alamadım." Dedi. İç sesi "Hadi senin görevin izlemek, bu yüzden sana bir şey demiyorum. Peki ya o aptal beyin bu sırada ne yapıyordu? Neden ayaklara koşup kızın yanına gitmek için emir vermedi." Dedi. Beyni hemen savunmaya geçti "Ben de gözün bana gönderdiği o harika görüntüleri kaydetmekle meşguldüm. Aynı anda bir sürü işi yapamam ya. Ben robot değilim." Diye sitem etti. Ancak iç sesi daha çok sinirlendi "Hayır sen bir robot değilsin geri zekalı. Sen bir robottan daha fazlasısın. Sen en gelişmiş robottan bile daha üstünsün. Sen aynı anda binlerce işlemi bile yapabilirsin." Dedi bağırarak. Beyin bir süre sessiz kaldı. Sonra kendini affettirecek çareyi buldu "Hey tamam sakin ol. Bak ne diyeceğim. Bu kız şimdi derse girdi. Saat on ikide bütün dersler öğle arasına girmiyor mu? O zamana kadar beklersek onu mutlaka görürüz." Dedi. İç ses biraz sakinleşti "Evet sonunda tekrar çalışmaya başladın. Haklısın on ikiye kadar beklersek onu mutlaka görebiliriz. Madem öyle yapacak başka bir şey yok. Onu beklemeye devam edeceğiz." Dedi. beynin bu muazzam önerisiyle yeniden beklemeye başladılar. bütün vücudu baştan aşağı bir umut içindeydi. Mert bu defa mutlaka onunla konuşmak istiyordu. Bir kez daha onu kaçıramazdı. Eğer kaçırırsa berbat bir gecenin daha kendisini beklediğini biliyordu. Üstelik bu kez kendisini daha çok suçlayacaktı.
Mert öğle arası olmasını beklerken yine art arda sigaralar yakmaya başladı. sonra beyni onu birden uyardı. "Kızın yanına gittiğinde sigara kokabilirsin. Bu kadar çok sigara içme." Dedi. Mert bunu hemen dikkate aldı. Elindeki sigarasını söndürdü. Bir daha da sigara yakmadı. Hatta yurda gidip duş alıp güzel kokular sürünmeyi bile düşündü. Ama kız öğle arası olmadan çıkarsa onu kaçırırım diye düşündü. Bu yüzden yerinden kıpırdamaması gerekiyordu. Hatta hiç kıpırdamaması gerekliydi. Öyle ki Mert bir ara susadı. Ama su almaya gittiği sırada kız dersten çıkarsa onu kaçırmış olacağını düşündü. Gidip su almadı. Orada öylece beklemeye devam etti. Mert bunca zaman bekleyip buradan ayrıldığı küçük bir zaman diliminde kız dersten çıkıp giderse kendini aptal gibi hissedebilirdi. Yapması gereken beklemekti. Hiç yerinden kıpırdamadan bekliyordu.
Saat on biri geçerken sınıf arkadaşlarından biri onu gördü ve yanına geldi. Hani şu Hataylı olan ve bulduğu her fırsatta memleketini övmekten geri durmayan gıcık çocuktu bu. Sanırdınız ki Hatay değil de New York'ta falan yaşıyordu. Öyle boş bir insandı ki Mert onu her gördüğünde sinir olmaya başlamıştı. Şimdi kendisine doğru gelirken kaçıp gitmeyi aklından geçirdi. Ama kızı burada beklemek zorundaydı. Bu yüzden bir an önce bu salakla konuşup onu postalaması gerekiyordu.
Hataylı ona yaklaştı ve "Ne yapıyorsun burada?" diye sordu. Mert içinden "Sana ne geri zekalı?" diye sordu. Ama dışına bunu yansıtmak istemedi. Daha okulun ilk haftasından biriyle kavga edip adını kötüye çıkarmak istemiyordu. En iyisi ona kısa cevaplar verip defolup gitmesini ima etmekti. Umarım bunlardan anlayacak kadar beyni vardır dedi içinden. Ona ters ters baktı ve "Bekliyorum." Dedi. bu kadarının ona yetmesini umuyordu ama nafileydi. Karşısında tam bir dangoz vardı. hemen "Kimi bekliyorsun?" diye sordu. Mert içinde "Elinin körünü." Dedi. ancak yine sabırlı davrandı ve dışına yansıtmadı bunu. "Bir arkadaşımı." Dedi. çocuk yine bu cevapla yetinmedi. "Anlaşılan bu kadar heyecanlı olduğuna göre özel bir arkadaş olmalı." Dedi. Mert iyiden iyiye sinirlendi. Ona öyle bir baktı ki Hataylının dizleri titredi. Ancak yine de salak gibi orada durmaya devam etti. Mert onun koca bir aptal olduğu kanaatine vardı. onu terslerse gideceğini düşündü "Seni ilgilendirmez." Dedi oldukça sert bir ses tonunda. Hataylı buna alınmış gibiydi. Ama hala gitmiyordu. "Dersi kaçırmana değer mi bari?" diye sordu. Mert'in sinirden gözleri döndü. "Sana ne lan sana ne?" diye bağırdı. Bu kez içinden de değil, direkt yüzüne söyledi koca aptalın. Durumun ne kadar ciddi olduğunu anlayan Hataylı Mert'in bu tavrından korktu. Zaten oldukça sıska ve çelimsizdi. Mert onu bir yumrukta yere devirirdi. Bu yüzden korkuyla geri çekildi. "Tamam kusura bakma. Sanki ne sorduk?" diye sitem ede ede geri çekilip gitti. Mert sonunda defolup gidebildi dedi içinden.
Mert'in bağırışını duyan Elvan ve Rukiye onu görüp yanına geldiler. Mert içinden "Kızlar hiç zamanı değil. Lütfen gidin." Dedi. ancak kızlar çoktan yanına gelmişlerdi. Rukiye telaşla "Ne oldu? bağırdığını duyup hemen geldik. Bir şeyin var mı?" diye sordu. Rukiye susar susmaz bu kez de Elvan devreye girdi. "Gözlerin kan çanağına dönmüş. Neden bu haldesin sen? Burada oturmuş ne yapıyorsun? Derse de gelmedin zaten." Dedi. Mert bir yandan onları dinlerken bir yandan da gözünü kırpmadan B bloğa bakıyordu. Kızın çıkışını kaçırmak istemiyordu. Gözlerini B bloğun kapısından ayırmadan "Bir şeyim yok. Ders İngilizce olduğundan gelmek istemedim. Gözlerim de dün uyumakta zorlandığım için böyle kızarıklar." Dedi. olabildiğince sakin olmaya çalışmıştı. Çünkü kızları az da olsa seviyordu ve onların kalbini kırmak istemezdi. Kızlar onun gözlerini ayırmadan bir noktaya baktığını fark ettiler. Elvan merakla onun bakışlarını takip etti. B bloğun kapısına baktığını görünce "Acaba senin derse gelmeyişinin gözlerini hiç ayırmadan B bloğun kapısına bakmanla bir alakası var mı?" diye sordu. Mert bir saniyeliğine de olsa gözlerini Elvan'a çevirdi. Yüzünde bir şaşkınlık vardı. ama fark etmesine de sevindi. Bu durumda gerçeği söylerse onlardan daha kolay kurtulabilirdi. "En büyük sebebi de o." Dedi. elvan durumu anladı. Rukiye de Mert'in bakışlarını takip etti. B bloğun kapısına baktığını görünce Elvan'ın sorusu ve Mert'in cevabı anlam kazandı. Rukiye yüksek sesle "Siz zaten anca sizi bekletenlerin peşinden koşun. Hiç size kendileri gelenleri görmeyin." Dedi. Sonra da arkasını dönüp hızla oradan uzaklaştı. Mert hiçbir şey anlamadı onun bu hareketlerinden ve konuşmasından. Yine öylece durup kapıyı izlemeye devam etti. Elvan "Umarım pişman olmazsın bu bekleyişten." Dedi ve ekledi "Sana küçük bir tavsiyem var. B bloğun arkadan otoparka açılan bir kapısı daha var. Dekanlığın önünde beklersen beklediğin kişiyi görme ihtimalin artar.". sonra da arkasını dönüp Rukiye'nin gittiği yöne doğru gitti. Mert onun durumu anladığını fark etti. İçinden umarım demekle yetindi.
Mert hemen ayaklandı ve onun dediği yere gitti. B bloğun hemen altında Dekanlık binası vardı. Dekanlık binasının önündeki banklardan birine oturdu. Öğle arası olduğunda kızı merakla beklemeye devam etti. Öğrenciler birer birer dersten çıkarken Mert bütün öğrencilere bakıyordu. Birkaç kızıl saçlı kız geçince Mert'in yüreği yerinden çıkacak gibi oldu. ama bunların hiçbiri onun beklediği kız değildi. ayrıca hiçbirine kızıl renk ona yakıştığı gibi yakışmamıştı.
Mert bir süre daha bekledikten sonra B bloğun önünden kızın geldiğini gördü. Kızın kendisine doğru attığı her adımda kalbi de atışını hızlandırıyordu. Mert adeta eriyor gibiydi. Sanki bütün hayatı boyunca bu anı beklemişti. Ama şimdi kalbi bu kaldırabilecek miydi emin değildi. Kız tek başına yavaş adımlarla Mert'e doğru geliyordu. Mert bundan daha iyi bir fırsat olamaz dedi içinden. Şimdi gidip onla konuşmak için en doğru zamandı. Kız yaklaşıyor Mert ise sanki eriyordu.
İnstagram:bzkrtmslm1
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro