ARAYIŞ
Mert sanki hipnoz edilmiş gibi B bloğa kızı gördüğü yere gitmeye başladı. Kız bu kadar kısa sürede ortalıktan kaybolduysa bunun tek yolu vardı. Onun için de binaya girmiş olması gerekiyordu. Mert bunları hemen o an düşündü ve binadan içeri girdi. Bir sağa bir sola baktı. Kızı aradı gözleri. Ancak yoktu. İlerledi merdivenlere gitti. Aşağı mı gitmeliydi yukarı mı? Karar veremiyordu. Geçen her saniyenin aleyhine işlediğinin farkındaydı. Aşağıda tek kat yukarıda iki kat vardı. Yukarıda olma olasılığı daha fazlaydı. Bu yüzden koşarak yukarı çıktı.
Birinci katı değerli bir takısını kaybetmiş kadınlar gibi didik didik aradı. Ancak değerlisini bulamadı. Bir an hayal gördüğünden şüphe etti. Evet olabilirdi. Çünkü kız çok güzeldi. Hele o gülüşü yok mu? Aklını başından almıştı Mert'in. Ağzı açılmış, sigarası ağzından düşmüştü ama ruhu bile duymamıştı. Mert vakit kaybetmemeliyim dedi kendi kendine ve koşarak yukarı çıktı.
İkinci katın da altını üstüne getirdi. Ama sonuç değişmedi. Mert iyiden iyiye şüphelendi. Bu kız huri falan olabilirdi. Yoksa Tanrı ona küçük bir oyun mu oynamıştı. Mert'e "Eğer iyi bir Müslüman olursan seni cennette işte böyle güzel huriler mi bekliyor?" diyordu acaba. Mert bu düşüncesine güldü. Şuracıkta kafasına bir şimşek düşmesini istemiyorsa hemen Tanrı ile ilgili saçma şeyler düşünmeyi bırakmalıydı.
Mert merdivenlerden koşarak indi. Olasılık hesabı tutmamıştı. Kız üst katlarda değildi. Bu durumda tek bir yer kalıyordu. Orası da bodrum kattı. Mert oraya indiğinde nefes nefeseydi. Merdivenleri üçer beşer adeta uçarak inmişti. Farkında değildi ama yaklaşık yarım saattir binanın içinde deli dana gibi bir o tarafa bir bu tarafa gidip kızı arıyordu. Kızı bulabileceğine inancı tamdı. Bodrum katı da baştan aşağı gezdi. Vücudu ona dinlenmesi için baskılar yapsa da o durmadı. Ayaklarını sürüyerek kızı aramaya devam etti. Ancak sonuç hüsrandı. Yorgunluğu da kendisine kar kalmıştı. Kız hiçbir yerde yoktu. Kuş olup uçtu mu yoksa bu kız dedi içinden.
Mert öylesine etkilenmişti ki kızdan ona insanüstü sıfatlar yakıştırmak ona gayet normal geliyordu. Şimdi şu kapıdan içeri biri girse ve aradığı kızın tek boynuzlu ata binip göğe uçtuğunu söylese Mert acaba doğru mu söylüyor diye tereddüt ederdi. Çünkü aşk güzel olduğu kadar da uyuşturucudur. İnsanın sağlıklı düşünme yetisini uyuşturur. Aşkın gözü kör denilmesinin sebeplerinden biri de budur. Âşık bazen gözü görse de beyni idrak edemediği için olayları olduğundan farklı yorumlar.
Mert de şimdi tam da bu durumdaydı. O kıza daha ilk bakışında âşık olmuştu. Yüreği yangın yeri gibiydi. Sanki uzun zamandır aradığını bulmuştu. Beyniyse yüreğinin yangınında buhar olup uçmuş gibiydi. Mert sağlıklı düşünemiyordu. Kızı bulacağına dair umudu sönünce hemen gözüne ilk ilişen banka oturdu. Orada biraz dinlenince aklı yerine geldi. Bu kız nasıl olsa yarın da burada olacak veya diğer günlerden birinde bu kızı mutlaka göreceğim diye düşündü. Beyni bunu kabullendi.
Yüreği o kadar çabuk ikna olacağa benzemiyordu. Hala burada kalıp kızı aramakta diretiyordu. Ama Mert onu dinlemedi. Çünkü o sırada beyni ona bir dersi olduğunu ve ders arasında sigara içmek üzereyken kızı gördüğünü hatırlattı. Yani şuanda devam eden bir dersi vardı ve kendisi burada durarak o dersten geri kalıyor dahası yok yazılıyordu. Ders bilgisayar olduğu için ders dışında bir yerde bir şeyler öğrenme imkânı yoktu. Mert bu kez de derse yetişebilmek için koştu. Ancak boşuna gittiğinin farkında değildi.
Mert derse girdiğinde ders arası biteli yarım saat olmuştu. Hoca on ya da on beş dakika sonra dersi bitirmeyi planlıyordu. Dersin bitmesine bu kadar az kala bir öğrencinin derse geldiğini görünce ona laf sokmadan duramadı "Ooo beyefendı siz zahmet etmeseydiniz hiç. Siz neredeyseniz oraya gelir dersi anlatırdık." Dedi. Sınıf arkadaşları hocanın Mert'e takılmasını eğlenceli buldu. Hocanın yaptığı esprilere bol bol güldüler. Mert onları hiç umursamadı. Çünkü bedenen burada olsa da o kızıl saçlı kız Mert'in aklını da yüreğini de yanında götürmüştü.
Mert acaba bir daha onu ne zaman göreceğim diye düşünüyordu. Onu bir daha görmeyi o kadar çok istiyordu ki sanki bir daha görmese nefes alamaz gibi hissediyordu. Mert dersin hocasının kendisi üzerinde espriler yapmasını da sınıf arkadaşlarının ona kahkahalarla gülmesini de duymadı. Gözlerini kapatıyor ve gözlerinin önüne o kız geliyordu. Sanki o kız göz kapaklarına çizilmişti. Göz kapaklarının gözlerini örtmesiyle o kızın hayalini görmesi aynı anda oluyordu. Mert o an yanakları kızararak âşık olduğunu fark etti.
Vücudunu bir ateş bastı. Avuç içleri terlemeye, kalbi hızla atmaya başladı. Hatta o kadar hızlı atıyordu ki Mert kalp atışlarından başka hiçbir şey duymuyordu. Mert o andan sonra gözünü her kapattığında kızın hayalini karşısında buldu. Sanki göz kapakları kızın hayalini bir odaya hapsetmiş bir tablo gibiydi. Göz kapaklarını her indirdiğinde izlemesi inanılmaz derecede harika olan bu tabloyu görüyordu.
Ders bittiğinde Elvan onu uyarmasaydı orada kızıl saçlı kızın hayaliyle kıpırdamadan kalırdı. Elvan "Bir şeyin mi var? İyi görünmüyorsun." Dedi. Mert nedense ona bir şey belli etmek istemedi. "Biraz hastayım." Dedi ve onun yeni bir soru sormasına izin vermeden "Görüşürüz." Deyip sınıftan hızla çıktı. Mert ona ayıp ettiğinin farkındaydı ama şuan kimseyle konuşmak istemiyordu. Aslında şuan ne yapacağına dair hiçbir fikri yoktu.
Ayakları onu hangi ara yurda getirdiler farkına bile varmadı. Ne yapacağını bilemeden odanın içinde bir aşağı bir yukarı dolanıp durdu. İçi içine sığmıyordu. Yüreği git bütün Trabzon'u ara o kızı bul diyordu. Ama beyni ona sakin olmasını söylüyordu. Mert beynini dinledi. Sakin kalmak her zaman daha iyi bir yoldu. Bugün artık geçmişti. Biraz sakin kalıp yarını beklemeliydi. Ama bu şekilde boş boş beklerse zaman geçmezdi. O yüzden kendisine uğraşacak bir meşgale bulmalıydı. Hemen üstünü değiştirdi. Dolabında duran kitabı fark edince biraz kitap okumanın kendisine iyi geleceğini düşündü.
Kitabı eline aldı ve okumaya başladı. ama hiçbir şey anlamıyordu. Kitapta yer alan harfler önce kızıla dönüşüyor sonra kızın saçları oluyorlardı. Sonra birde sayfanın ortasında kızın yüzünü görüyordu Mert. Bundan şikâyetçi değildi ama bu şekilde vakit geçmezdi. O kızı yarın bulabilirdi artık ve yarın olmasına daha çok vardı. Mert en iyisi uyumak diye düşündü. Çünkü uyursa yüreği ve beyni de dinlenmeye geçerdi. Bu şekilde onları susturabilirdi. Onların amansız mücadelesinden bir nebze olsun uzak kalmayı başarabilirdi. Mert kitabı masanın üzerine bıraktı. Yatağına uzandı ve gözlerini yumdu.
Hemen uykuya dalabileceğini sanıyordu. Ama umduğu gibi olmadı. Gözüne bir damla bile uyku girmedi. Beyni bu durumu fırsat bilip hemen bir soru sordu. "Kızı bulduğunda ne yapacaksın?". Yüreği bu soruya hazırlıklıydı "Tabi ki de gidip onunla konuşacak." Dedi. Yine didişmeye başlamışlardı. Beyni "Ne konuşacak?" diye sordu bu kez. Yüreği bıkkınlıkla "Hadi ama dostum. Bu kadar da saf olma. Ona duygularını söyleyecek elbette." Dedi.
Beyni bunu mantıklı bulmadı. "Asıl saflık yapan sensin. Kızı görür görmez hemen gidip duygularını açması çok mantıksız." Dedi. Yüreği "Öyle mi? Bunun neresi mantıksız acaba?" diye sordu. Beyni "Görüyorum sen çoktan yanıp tutuşmuşsun. O yüzden her zaman olduğu gibi sadece duygularını dinliyorsun. Ama hayat sadece duygulardan ibaret değil. Biraz mantıklı düşün. Bir kıza daha onu ilk gördüğünde hemen yoğun duygularından bahsedersen kız buna inanmayacaktır. Dahası bundan korkabilir. Senin bir yalancı olduğunu bile düşünebilir." Dedi.
Yüreği ikna olmamıştı "Bence sen çok düz düşünüyorsun. Duygusuz birinden de ancak bu beklenirdi zaten. Kızlar gerçek duyguları hemen anlarlar. Bence sen bu işe çok karışma. Ne de olsa aşk duygu işidir. Bu da benim uzmanlık alanım demek oluyor." Dedi.
Beyni onun bu bilmiş tavrı karşısında sinirlendi "Mantığın olmadığı bir ilişki ancak birkaç gün sürer. Sonra gerçekler ortaya çıkınca duyguların şimdi birden parladığı gibi birden sönecektir. O zaman ağlayıp sızlamamak için beni dinlemek zorundasın. Aşk duygu işi olduğu kadar mantık işidir de. Hem sen çok büyük bir detayı da göz ardı ediyorsun Bay Duygu. Ya bu kızın bir sevgilisi varsa." Dedi.
Yüreği hemen sancılanmaya başladı. Sanki biri ona iğneler batırmaya başlamıştı. Mert bunu hiç mi hiç düşünmemişti. Bunun düşüncesi bile içini acıtmaya yetiyordu. Ama bunu öğrenmek için de onla konuşmaktan başka çaresi yoktu. Yüreği yine söze girdi "Öyle olsa bile bunun için ona açılması şart." Dedi bilgece bir tavırla.
Beyni "İşte bu kez mantıklı konuştun." dedi. Yüreği hemen beynin ona hak vermesinden destek alarak "Öyleyse hadi gidiyoruz." Dedi. Beyni bu söze şaşırdı "Nereye gidiyoruz?" diye sordu. Yüreği çoktan cevabı hazırlamıştı. "Nereye olacak? Önce kızı bulmaya sonra da ona açılmaya." Dedi. Beyni buna karşı çıktı "Hayır onu şimdi bulamayız. Yarın yine orada bir yerde olacaktır. Onu o zaman görüp konuşabiliriz." Dedi. Ancak yüreği yaramaz bir çocuk gibi inat ediyordu "Sabahı bekleyemeyiz. Hemen şimdi gidip bulmalıyız." Diyordu. Beyni bunu saçma buluyordu. O da "Yarın buluruz." Diye ısrar etmeye başladı.
Mert ikisinin birbirinden inatçı olduğunu biliyordu. Onlar kendi aralarında tartışırken Mert de bunu fırsat bilip tekrar uyumaya çalıştı. Çünkü o da mantığının sesini dinlemekte kararlıydı. Bugün sadece B bloğun içinde bile kızı aramak için bir aşağı inmiş bir yukarı çıkmış, oradan oraya koşturup çok yorulmuştu. Şimdi bütün Trabzon'u aramaya kalkmak delilikten başka bir şey değildi. Üstelik bunu yapabilecek dermanı olmadığını da biliyordu. İşte tam da bu yüzden uyumaya karar verdi.
Mert uykusundan birinin bağırışları ile uyandı. Birini gırtlakladıklarını sandı. Ancak durum öyle değildi. Ardahan yüksek sesle Erdem'e bir şeyler anlatıyordu. Mert olayın gerçek halini görünce sinirlendi. "Biraz sessiz olur musun? Burada uyuyorum." Dedi. Ardahan "Bu saatte ne uyuması tavuk musun sen?" diye sordu alaycı bir ifadeyle. Mert daha da sinirlendi "Sana mı soracağım ne zaman uyuyacağımı? İnsan uyuyana saygı gösterir. Biraz kısık sesle konuşur." Dedi. Ardahan da onun böyle sert çıkmasına sinirlendi. Ayağa kalktı ve onun yatağının yanına gitti. Bağırarak "Sessiz olmuyorum. Ne yapacaksın?" diye sordu. Mert kendini tutamadı. Yataktan fırladı ve onun boğazına sarıldı.
İnstagram:bzkrtmslm1
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro