9.
Gaye ve Tunç ile yaklaşık on beş dakika boyunca yol yürümüş ardından bir telefoncunun önüne gelmiştik şükür ki telefoncu birkaç saate telefonumu yapıp verebileceğini söylemişti. Her ihtimale karşı aramam için numarasını da vermişti.
Nasıl arayacaksam...
Bizde birbirimizi daha iyi tanıyalım hem de sohbet edelim diye düşünerek telefoncuya yarım saatlik uzaklıkta bir kafeye gelmiştik ve ıslak kek yiyorduk.
Bilmem kaçıncı kahkahamı atıyordum bilmiyordum artık ama bu ikili ve maceraları cidden çok komikti.
Gaye'nin heyecanla parlayan yüzü Tunç'un gülümseyen yüzü ile çarpışınca ikisi de kahkahayı basmıştı.
"Ya ama varya biz nasıl şok olduk anlatamam İdil işte o günden beri çok sıkı arkadaşız."
"Hayran kaldım gerçekten arkadaşlığınıza"
"E artık sende arkadaşımızsın okul da kendini yalnız hissetme öyle hissedersen direkt gel yanımıza"
"Güzel olur aslında daha sınıfla pek kaynaşamadık"
Tunç'un bakışları arkamda bir yerlerde takılı kalırken Gayenin şaşkın yüzü ile kaşlarım çatıldı.
Tunç' un yapması gereken mimikleri ve tepkileri adeta Gaye veriyordu sanki ikizlerdi.
"Heeeeey!" dedim elimi şıklatıp ikisinin dikkatini kendime çekerken "Nereye bakıyorsunuz siz?"
Tunç ufaktan öksürüp kendine geldi.
"Şu kız... Melike, Tunç bu kıza biraz yanıktır da"
Tunç Gaye'nin koluna vurdu. "Ne alaka yanık falan"
"Haklısın canım köz oldun aşkından"
"Gayeee!" diye ikaz etti Tunç onu "İyi be sustum"
Onlar konuşurken ben kıza bakıyordum. Omuzunda mavi saçları olan biraz asık suratlı bir kızdı. Yani en azından buradan öyle gözüküyordu. Yanında ki ise merdivenden inerken telefonumu yere düşüren çocuk!
"ONUN YANINDAKİ KİM PEKİ"
"Kızım bağırmadan konuşsana kulağım koptu"
Gaye yakınırken Tunç kaşlarını çattı "Tanıyor musun?"
"Telefonum onun yüzünden düştü." dedim.
"Kendisi Uraz hayatım biraz burnu havada bir çocuktur burada burslu okuyor bir tık zekidir."
"Aynı zamanda da ikisi kardeştir"
"Ne!" dedim hayret edercesine kardeş olmaları imkansız hiç benzemiyorlar ki!
"Dışları benzemese de karakterleri aynı"Tunç homurdanarak söylemişti sözlerini.
" Sevmiyor musun? "diye sordum kekimden bir çatal alırken. Konuşmadan önce kahvesinden koca bir yudum aldı.
" İkiside fazla havalılar dışa kapalılar ondan sanırım. Pek iyi anlaşamayız "
Usulca kafamı salladım.
Zaten telefonumu düşürmüştüm onun yüzünden. Uzaktan Uraza baktım tekrar.
Kardeşi ile gayet güzel sohbet ediyordu siyah saçları ve beyaz bir teni vardı. Göz rengini göremiyordum ama yakışıklı çocuktu.
Tunç ve Gaye ile numaralarımızı birbirimize verdik daha doğrusu onlar beni kaydettiler ve mesaj attılar telefonumu alınca onlara mesaj atacağımı söyledim. Ve sohbetimizle geçen saatlerin ardından kafeden ayrıldık.
Telefonumun olmamasının en kötü yanı kulaklıklarımın olmamasıydı. Müziksiz hayat gerçekten çekilmiyordu. Ve hayat tamamen kulaklığımı takınca çekilir hale geliyordu.
Ben düşüncelere dalmış yürürken telefoncunun önüne gelmiştim bile.
"Hoşgeldiniz hanımefendi ama sizin telefonunuzun işi malesef bitmedi."
"Ama biter demiştiniz"
"Haklısınız ama başka bir parça gerekti taktığımız cam tutmadı yarın almanızı rica edicem."
"Bana yedek telefon veremez misiniz?"
"Malesef"
Sinirleniyordum ben üniversite kazanmıştım mutlu olmam gerekti ama hayat bana bir tarafları ile gülmeye devam ediyordu.
Telefoncudan çıkıp yurda doğru yürümeye başladım.
Çekilecek çilem vardı.
Arkadaşlarrrrr nereye gidiyor bu hikayeeeeeeğ şura da bir yerlerde yıldızcık olacakmış hani hatırlatayım dedim ben mutlu oluyorum falan =)
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro