14.
"Ne ne yanıma mı geliyor?" Gayenin panik oluşu bizimde afallamamıza yol açmıştı. Kendimize biraz zor gelmiştik ki tam o esnada Uraz artık masamızın yanındaydı. Ufak bir baş selamı verip "Merhaba" dedi.
Hepimiz ona "merhaba"dediğimizde o bize değil Gayeye bakıyordu.
"Biraz konuşabilir miyiz Gaye? "
"Tabi istersen oturabilirsin" o ise hala ayaktaydı.
"Yok ben seni sormak istedim kolun nasıl? "
"Hala acıyor"
Elini ensesine götürdü onu ilk defa böyle güçlükle konuşurken görüyordum ve çok şaşırmıştım.
Tunç bize kaş göz işareti yaptığında hepimizin işi varmış gibi masadan kalktık ikiside kısa bir an bize baktılar. Bakışlar bize dönünce "Ben kütüphaneye gidecektim" diye ekledi Tunç. Haliyle sıra bize gelince bende aklıma gelen ilk şeyi söyledim.
"Şey benim de ödevim çok anca gideriz zaten alışveriş yapacaktık görüşürüz" diyerek yanlarından ayrıldık.
Kafeden çıkana kadar bakışlarımız onların üzerindeydi üstelik ikisi de utangaç dursalarda gülümsüyorlardı.
Başak beni dürtükledi" telefonunun ekranı yanıyor " telefonum sessizdeydi o yüzden bakışlarım Başağın ikazı ile telefonumun ekranına yöneldi.
Bir harf eksik arıyor....
Bi an ne yapsam bilemedim. Başağın yanında konuşabilir miydim? Ya da açmalı mıydım telefonu?
" Başak sen istersen git yurda ben biraz sonra gelirim."
Başak gülümsedi" Tamam canım sen konuş rahat rahat hadi görüşürüz. " Başak yanımdan uzaklaşırken vakit kaybetmeden Telefonu açıp kulağıma götürdüm.
" Efendim? "
" Ama sen olric misin ki efendim diyorsun? " sesinin tınısı o kadar güzeldi ki söylediği sözün saçmalığı bile hiçti gözümde ama kıkırdamama sebep olmuştu.
" Efendiliği sana mı kaptırmış olacağım Olric olursam?"
"Evet"
"Neyse ben hep kralım zaten bir seferlik sen olsan bir şey kaybetmeyiz" ukalaca gülüyordum sonra mırıldandığını duyunca lafı değiştirdim.
"Hayırdır ya sen neden aradın beni? "
" Napayım aklına gelmiyorum ki malum pek meşgulsün bende bir sesini duyayım dedim. "
"Bu arada oraya ilerlememelisin yoksa düşeceksin."
Söylediği sözler ile olduğum yerde durdum yol çalışması vardı ve lagor kapağı açıktı. Biraz sustum sonra aklıma sabah dediği şey geldi. Sürekli peşimdeyse fotoğrafım neden yoktu?
"Sen neredesin? Neden hep peşimdesin ama seni göremiyorum ve madem hep peşimdesin neden sende fotoğrafım yok gördüğünde çekmiyor musun?"
"Heey İdil hanım takipçi sapık değilim ben sadece seviyorum yani senden izinsiz öyle bir şey yapamam yapmam da mümkün değil."
"Aferin sevindim bak buna"
Sonra bir anda sesi ciddileşti. "Yanındakiler sadece arkadaşın mı?" kaşlarım havalandı. "Kimden bahsediyorsun?
" Bugün kafedeki çocuklardan bahsediyorum"
"Merak mı seziyorum??" sesim muzhipçe çıktı.
"Yani biraz, hep berabersin hele de o turuncu sweat giyen çocukla sürekli yanında ve hep gülüyorsun" Tunçtan bahsediyordu...
"Onlar sadece arkadaşım rahat olabilirsin"
Allahım salaktım resmen çocuğa rahat ol kimseye bakmıyorum diyorum resmen.
"Yani şimdilik ilerde ne olacağı kiminle olacağım belli olmaz bakarsın biri gelir falan." alelacele eklediğim kelimeler cidden o kadar inandırıcıydı ki oscara adaydım. Ödülümü de Angelina Jolie verirdi artık.
"Sen şimdiden eminsen ben de ilerde ne olacağından eminim İdil hanım" ses tonu o kadar ciddiydi ki onu sinirlendirmek için kim bile diyemedim. Çünkü buram buram kendi olacağını söyler bir ses tonu vardı. Kıskançlık, sahiplenme dürtüsü hepsi vardı sanki.
Ya da psikolojinin oyunudur bir sese o kadar anlam yüklenir mi?
İç sesim niye böylesin ya?
Sustuk o da konuşmadı bende. Sessizce yürüdüm bir süre. Sonra sesini işittim.
"Sesin çok güzel"
"Teşekkür ederim ama kapatsam iyi olacak hava soğuk bugün."
"Tamam sana şimdiden kolay gelsin"
"Ne için?"
"Yeni bir ödevin varmış sanırım bayağı zormuş" kaşlarım havalandı.
"Sen bunu nereden biliyorsun??"
"Kuşlar söyledi neyse hadi sen yurda git artık geç oluyor."
"Bunu burda bırakmıyorum haberin olsun cidden çok üşüdüğüm için kısa kesicem sadece"
"Öyledir güzelim eminim" sesine düştüğümün çocuğu.
Akşam yemeğinden sonra odama çıkmıştım ödevlerime biraz zaman harcadıktan sonra Gaye'nin aramasını görmemle heyecanım tavan yapmıştı hızla açıp kulağıma götürdüm telefonu.
Gaye Uzun:
Allahım heyecandan ölebilirim şuan yanımda oturan kişi Uraz hani şu bir yıldır hoşlandığım çocuk.
Ah Gaye çocuğu dinlesene çaktırmadan kendime çimdik attım. Ama çok sıkmış olacağım ki kolum acımıştı. Dudaklarımdan ah diye bir nida çıktığında Uraz panikle baktı yüzüme.
"Noldu iyi misin Gaye kolun mu yoksa"
Tabi ya kolum hayatım sen yanımdayken kolumun acısı mı kaldı?
"Hıhı evet ya acıyor biraz"
"Yok Gaye sen iyiyim dedin ama benim yüzümden oldu bu yoksa dengeni kaybedip neden düşesin ki hadi gel doktora gidelim"
Senin telaşlı halini ısırasım var çocuk! "Yok ya cidden" diyerek gülümsedim. Bir süre gözlerimde takılı kaldı bakışları sonra ısrar etmeye devam edince kendimizi bir takside hastaneye giderken bulduk. Onunla fazladan vakit geçireceksem hastane bile güzeldi.
Bu arada kolum cidden çok ağrımaya başlamıştı. Oysa sadece vurmuştum. Yani benim bildiğim oydu. Uraz yanımdayken aklım bende değildi.
Sıramızı beklerken fazla konuşmamıştık ki Uraz bir şey söylemek için niyetlendi ama geri sustu.
Bu sefer ben konu açayım diye düşündüğüm vakit ikimiz aynı anda isimlerimizi söyledik ama o esnada sıra bize gelmişti.
Muayene odasına gittiğimizde genç bir doktor ile karşı karşıyaydık. Gerçekten gençti sanırım stajyerdi veya ünitörn.
"Şikayetiniz nedir?"
"Kolunu çarptı" daha ben ağzımı açmadan Urazın böyle konuşmasına sinir olmuştum bakışlarım onu bulduğunda o bana bakmadı. "Şöyle geçin kolunuza bakayım"
Dediğini yapıp sedyeden tarafa geçtim. "Montunuzu çıkarır mısınız?"
Urazın kaşlarının havaya kalktığını gördüğümde kıkırdamıştım. O esnada Uraz ile göz göze gelirken doktor ise "Acı güldürmez aslında" diyerek yanıma gelmişti.
Uraz bir şeyler mırıldanmıştı ama ne dediğini duyamamıştım.
Doktor kolumu tutup kazağımı sıyırdığında Uraz dik dik bakıyordu. Doktor kolumu hareket ettirince yine ağzımdan bir yakınma çıkmıştı. Acıyordu.
"Dikkat etsenize acıyor dedi zaten" çıkılan Uraza hayretle bakıyordum. "İşimi yapıyorum beyefendi"
"Acıtmadan yapın Doktor bey"
Kolum yine acıdığında Uraz gözünü kapatıp açtı. Sonra doktor geri çekildi ve bir şeyler yazdı. "Biraz kas ezikliği var bu kremi sürerseniz birkaç güne geçecektir geçmezse yine gelirsiniz." montumu elime alıp doktordan kağıdı aldım. Teşekkür edip çıkarken Urazın elini belimde hissetmiştim.
Ne oluyordu yahuu sıcak bastı beni bu ayda.
Koridor içeriden soğuktu." Gaye montunu giy istersen soğuk bura yardım edeyim " itiraz etmeme kalmadan montumu giymeme yardım etti.
Gülümseyip "teşekkür ettim"
Hastaneden çıktığımızda yan yana yürüyorduk konuşamıyorduk onunla daha önce hiç baş başa kalmamıştık ki.
Ben kendi düşüncelerime dalmışken o konuşmaya başladı. "Bugün dersi iyi dinleyemedin sanki eğer istersen ben seni çalıştırırım" aslında dinlemiştim ama neden Urazla baş başa vakit geçirmek istemeyeyim ki? Hem de bu ders bile olsa.
"Evet çok iyi olur yarın kütüphanede çalışabiliriz aslında veya başka yer de olur."
"Tamam o zaman haberleşiriz"
O an hiç beklemediğim bir şey oldu hem de hiç. Hava zaten kararmıştı ve biz daha hastane bahçesinden çıkmamıştık bile ama benim ayağım o mazgallardan birine takılmış ve kendimi tökezlerken bulmuştum. Urazın eli belimi sarıp beni kendine çektiğinde göz gözeydik.
Yutkunmuştuk...
İkimizin de beklemediği bu ani yakınlaşma cidden nefes kesiciydi. Birbirimizin gözünde takılı kalmıştık
"Eğer izin verirsen bugün seni daha fazla zarara uğratmadan evine götürmek için elimi beline koyacağım."
Benim onay vermemi beklemeden elini belime çoktan koymuştu bile hoş benim zaten canıma minnetti ama sorsa evet diyemezdim.
Yol boyu beraber o şekilde yürümüştük hayatımda zamanı durdurabilseydim o an bu an olsun isterdim.
Daha sonra eczaneden ilacımı almıştık Uraz ile tekrar bir taksiye binmiştik. Dizlerimiz birbirimize değiyordu. Dönüp gözlerine bakmak istiyordum ama kendimi tutuyordum. Kafamı cama çevirdiğimde camdaki yansıması ile göz göze geldik ne olurdu omzuna kafamı yaslasam?
Bu cesareti kendimde bulamamıştım ne yazıkki. Benim evimin sokağına geldiğimizde Uraza teşekkür edip arabadan indim bundan sonrasını yaya yürümem gerekti çünkü oraya araba girmiyordu.
Taksi uzaklaşırken bende yürüyordum ki Urazın sesini işitmiştim. "Gaye"
Dönüp ona baktığımda iyice soğuyan hava ellerimi ceplerime sokmama sebep olmuştu. Poşeti bana doğru uzattı. O an fark ettim unutmuştum. Aramızdaki mesafeyi kapatıp ona yaklaştım ve elinden poşeti aldım.
Teşekkür edip gidecektim ki bir deli cesareti yapıp parmak uçlarımda yükseldim ve boynuna sarıldım.
"Sana çok zahmet verdim kusura bakma lütfen" tam geri çekilecektim ki ellerini belime koymuştu haliyle sarılmamız daha da uzamıştı. Sonra usulca geri çekildim gözleri ne güzeldi. Gülümseyerek bakıyordu.
"Teşekkür etmemelisin teşekkür edecek biri varsa o da benim şayet günüm seninle anlam kazandı."
"Neyse hadi üşütme" diyerek el salladı. Kafamı salladım ve evin içine girip sırtımı kapıya yasladım. Elimi kalbime götürdüm ne gündü ama kalbim?
Bölümü beğendinizzzz miiiiiiiğ ben dedim ki hep esas karakter önce oluyor sonra diğerleri dedim ki benim canım okurlarımla biz biraz farklı ilerleyelim şuan Gaye ve Urazın olayları bizim çiftimizi gölgelemiş gibi geliyor ama siz onları da ayırmayın sevin olur mu? Bir yerden sonra hikaye kendini yazmaya başlıyor bunu gerçekten yazan biri anlayabilir o yüzden Bera ve idili de neler bekleyecek bilmiyorum ve Bera ne şekilde karşısına çıksa diye düşünüyorum. Kim biliiiiir neler olacak.
Her neysem çok uzattım hepinizizii öptümmmm seviliyorsunuz...
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro