2.1
Oy ve özellikle satır arası yorumlarınızı bekliyorum.
Keyifli okumalar❤️
~~~
"Burası çok iyi değil mi? Arabayı parçalayışındakı vahşilik!" Seojun tutku ile büyük ekranda oynatılan klibinin önünde durarak konuşuyordu. Benim sahnem geldiğinde elimdeki sopa ile arabaya vuruşlarıma hayranlıkla baktı.
"Oyunculuk eğitimi aldın mı?" Ekibinden bir kişinin sorusu ile utangaç bir şekilde gülümsedim. "Hayır, elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyordum sadece."
"Kendini oynamışsın işte, Lisa. Bu oyunculuktan fazlası." Seojun konuşurken klipdeki gözyaşlarımla saldırılarımı geriye alarak yeniden izledi. Başım yavaşça olumsuz amlamda sallandı. "Klipteki karakterimle hiç alakam yok."
O kadar öfkeli, yıkıcı, intikamcı birisi asla değildim. Ama o sahneleri oynarken oyuncu koçunun ve de yönetmenin söylediklerini dikkate almıştım. Bana hayatımdakı beni öfkelendiren ve acı veren anları düşünmemi istemişlerdi. Ben de çok geriye gitmemiştim, iki hafta önceki partideki yalnız kaldığım geceyi hatırlamam yetmişti.
"İşte tüm sosyal medyayı yıkan sahne." Seojun klibin son sahnesini gururla yeniden oynatırken dudaklarımı ıslatarak ekrana baktım. Klipteki eski sevgili olan karakterlerimiz yüz yüze geliyordu ve öpüşmek için birbirimize doğru eğiliyorduk. Dudaklarımız birbirine değeceği sahenede ekran kararıyordu.
"Mükemmel." Menajeri alkışlayarak ayağa kalktığında tüm ekip ayaklanmıştı. Hızlıca ayağa kalkıp onlara uyarak alkışlamaya başladım.
"Teşekkür ederim, arkadaşlar. Tüm emeğimize değdi ve Lisa..." Bana doğru adım atarak ellerini uzattığında yüzümdeki gülümseme ile avuçlarına ellerimi koydum. "Sana özellikle teşekkür ederim, partnerim."
İçtenlikle söylediği kelimeler yanaklarım kızarmasına sebep oldu. "Ben de teşekkür ederim." Kısık sesimle karşılık verdiğimde başını sallayıp yeniden ekranda oynatılan sahnelere doğru gitmişti.
"Şu son sahnede tüm hayranların ekranı yakınlaştırıp, sahneyi yavaşlatmasını çok gülüyorum." Kahkaha atarak yüzlerimizin yakınlaştığı sahneyi işaret etti. "Birisinin 'arkadaşlar yavaşlatıp son saniyeye bakın, dudakları temas etmiş' diyerek çığlık attığı video var." Yüzünü buruşturarak güldüğünde ona katıldım.
"Çok detaycılar." Kafasını olumsuzca sallayıp beni düzeltti. "Bazıları fazla takıntılı."
İçerdekiler insanlar odayı terkederken Seojun onlarla kısaca konuşmaya başlamıştı. Çantamı ve ceketimi alarak telefonumu kontrol ettim. Şimdiden aldığım ilgi deliceydi, her ekranı yenilediğimde bir sürü takipçi kazanıyordum. Çeşitli iyi ve ya kötü yorumlar vardı ama doğrusu daha çok olumlu yorumlar görüyordum.
Bazıları benden nefret ederken, bazıları ise Seojun ile sevgili olmamı hayal ediyordu. Güzel ve yetenekli olduğumu söyleyen ve ya estetikli olduğumu iddia edenler bile vardı. İnsanların ortaya attığı iddialar beni şaşırtıyordu ama bir gün olsa bile alışmaya başlamıştım. Hem Seojun'un menajeri de bana bu konuda ve bundan sonrakı kariyer planmam için çok yardım etmişti. En azından işini bilen insanların desteğinin üzerimde olması beni rahatlatıyordu.
"Birlikte kahve içmeye gidelim mi?" Seojun menajeri ile vedalaşıp yanıma geldiğinde başımı salladım. "Olur içelim. Kafeteryaya gidelim o zaman."
"Kafeterya mı? Dışarıda içeriz diye düşünmüştüm, tatlıları güzel olan bir kafe tanıyorum." Söyledikleri ile kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. "Ama senin için sorun olmaz mı? İnsanlar görebilir."
Gülerek göz devirip kolunu omzuma attı ve beni şirketin çıkışına doğru yönlendirmeye başladı. "Arkadaşım ve de partnerim ile kahve içeceğim. İnsanların görmesinde bir sorun yok." Söyledikleri ile dudaklarım aralık bir şekilde kaldı ardından yavaşça gülümsedim.
"Tamam." Mırıldanışım ile alt dudağımı dalgın bir şekilde çiğnedim. Birlikte arabasına bindiğimizde bile kafamdakı eskiye yönelik düşüncelerimi atamamıştım. Aklıma Jungkook'un beni saklayışı geliyordu, kendisi ile asla görüntü vermemek için tutumunu hatırlıyordum. Bu kadar kolay mıydı yani? Yoksa bu sadece karaktere göre değişen bir şey miydi?
Bilmiyordum ama bunca zaman sonra saklanacak birisi olmadığımı anlıyordum. Ben yanlış bir şey yapmamıştım hiç ve insanların beni görmesinde sorun yoktu. Doğrusu benim Jungkook'tan istediğim medya tarafından bilinmem değildi, sadece yakın arkadaşları tarafından bilinmek isterdim. Birlikte güvendiği insanlar etrafında ve güvendiği ortamlarda rahatça kendimiz olalım istemiştim. Diğerleri ile yakınlığını görüp kendimdeki eksikleri sorgulamaya başlamıştım ve bu en neftet ettiğim kısımdı.
Düşüncelerimi bir kenara iterek Seojun ile beraber övdüğü kafesine gelmiş ve güzel bir köşede oturmuştuk. Tatlı seçimlerini ona bırakarak arkama yaslanıp etrafa baktım. Kalabalık bir mekan değildi ama Seojun'u şapkasına rağmen tanıyan birkaç kişi görmüştüm ve belki gizlice çeken ama o bunu sorun etmiyor gibi siparişleri verip bitirdi.
"Sanırım arka masadakı kız bizi çekti." Yavaşça fısıldarken Seojun arkasına yaslandı. "Benim için sorun yok ama seni rahatsız ediyorsa önleyebilirim."
"Hayır." Durgun bir şekilde konuşarak peçetenin kenarı ile oynadım. "Ben senin için söylemiştim." Onun bu kadar rahat oluşu beni hala şaşırtıyordu.
"Beni boşver, seni konuşalım. Menajerimin söylediği gibi yol izliyorsun değil mi?" Sohbete ilgi ile dalışına hemen karşılık verdim. "Evet, bir süre bekleyeceğim ve hiçbir teklifi kabul etmeyeceğim."
"Aynen öyle yapacaksın. Yarından itibaren küçük marka çekimlerin yayınlanmaya başlayacak ve sen bir köşeye çekilip büyük markalar ile dergilerin tekliflerini bekleyeceksin." Kahveler ve tatlılar geldiğinde büyük bir yudum alarak kendinden emin bir şekilde gülümsedi. "Bana güven menajerim ile seni en iyi şekilde yönlendireceğiz, zaten sonrasında senin için de iyi bir menajer bulacağız."
Ona minnet dolu bir şekilde gülümsedim. "Tüm desteğin için teşekkür ederim. Söylediğin gibi arkadaşım oldun." Nezaket dolu bakışlarım onu da tatlı yüzünde sıcak bir gülümseme oluşturdu. "Sana tanıştığımız ilk gece söylediğim gibi, arkadaşlar birbirine yardım eder."
Gülerek onu onayladım. "Ederler." Derin bir nefes alıp kaşığımı alıp getirilen tatlılara uzandım. Ben yemeye başlarken beni izlediğini görüp kaşımı hafifçe yukarı kaldım. "Hiç sana sormadım ama şimdi aklıma geldi. Tanıştığımız partiye kim tarafından davet edilmiştin?"
Sorusu ile tatlının kreması ile uğraşan kaşığım duraksadı. Dudaklarım yavaşça aralanırken alnımı hafifçe kaşıdım. "Şey..." dudaklarımı ıslatıp bir daha duraksadığımda gözleri yüzümde gezindi. "Tanıyacağını sanmıyorum, bir dansçı arkadaşım ile birlikte gelmiştim."
"Jungkook'un dansçısı mıydı?" Onu ismini geçirmek istemesem bile yine de önüme geldi. "Evet, bir zamanlar." Gözlerimi tatlıya çevirip hızlıca bir kaşık aldım ve ardından ağzımın doluluğunu umursamadan konuyu değiştirmek adına acele ile konuştum.
"Söylediğin kadar lezzetlilermiş." Birkaç mırıltı çıkarıp tatlıları işaret ettiğimde dudağınım bir kanarı yukarı doğru kıvrıldı. Gözleri dudaklarıma inerek işaret parmağı ile kendi dudağının yanını işaret etti. "Hepsi dudağına bulaşmış, yediğinden emin misin?"
Dalga geçerek konuşmasına karşılık gülerken peçeteye uzandım. "Beni çok heyecanlandırdılar." Dudağımın kenarını silerken kollarını göğsünde birleştirip kafasını yana doğru yatırdı. "Bu kadar tutkulu yiyişini görmek hoşuma gitti." Gözlerinin yüzüme odaklanışı eşliğinde söylediği kelimeler ile tabakları hafifçe ona doğru ittim.
"Harakete geçmezsen sen yiyemeyeceksin." Tehditime karşılık umursamaz bir şekilde hafifçe omuz silkmişti. "İzlemek de güzel."
Laflarına karşılık alayla göz devirerek kahvemi yudumladım. Ardından söylediği kelimelere ikimiz birlikte gülmüştük.
...
"Beğenmen beni mutlu etti, anne."
Annem ve babamın telefonun diğer ucundan gururlu seslerini duymanın verdiği mutluluk hissi ile büyükçe gülümsedim. Yaşadığım binanın giriş katına kocaman gülümsemem ile girmişken karşılaştığım kişi onu yavaşça soldurdu.
"Anne, ben sizi sonra arayacağım." Gözlerim maskesinin altındakı yüzüne kilitlenmişken beni görmesi ile yaslandığı duvardan hemen doğruldı. Telefonu kulağımdan geri çekip onu görmezden gelmeye çalışarak asansörün düğmesine bastım. O ise yanıma doğru adım atmıştı ve benim göğüsüm aldığım her nefes ile çoktan sıkışmaya başladı bile.
"Evinin kilidini değiştirmişsin, kapıyı açamadım." Kayıtsız bir şekilde bakmaya çalışıyordum ama yanımda durduğu andan itibaren kokusu etrafımı sinsi bir tuzak gibi sardı. Gözlerim sızlamaya başlarken ona olan özlemimi göz ardı ederek sesimin sağlam bir şekilde çıkması için çabaladım.
"Zaten açamaman için değiştirdim." Asansöre bir daha basarak daha hızlı gelmesini umdum. "Neden buradasın?" Derin bir nefes verip sorduğumda göz ucu ile ona baktım. Beni sinirli ve keyifsiz suratı karşılarken gözlerindeki bakışlardan buraya özür dilemek için geldiğini sanmıyordum.
"Oynadığın klip hakkında konuşmak için ama bunu evinde yapalım." Rahatsız bir şekilde etrafına bakındı. "Birisi buraya gelmeden yukarı çıkalım."
"Seni evime almayacağım ve bu konu hakkında seninle konuşacağımız bir şey de yok." Sesimi sabit bir şekilde tutarak söylediğim cümleler kaşlarını çattı. "Nasıl yani yok? Seojun ile sen ne alaka? Ne zaman onunla tanıştın?"
"Beni görmezden geldiğin partide olduğumuz gece." Kollarımı göğüsümde bağlayıp açık bir şekilde cevap verdim. Düz surat ifadem ve konuşma tarzım hoşuna gitmediği açıktı. Siyah maskesini yukarı kaldırıp birkaç saniye derin bir nefes aldı ardından maskeyi çenesine indirdi.
"Neden onun klibinde oynadın?"
"Bana klibinde oynamam için bir teklif sundu ve ben de kabul ettim. Belki aynı zamanda model de olurum ama bunların hiçbirisi seni ilgilendirmiyor." Pervasızca gözlerinin içerisine bakarak konuştuğumda yüzü yavaşça buruşmuştu ve kaşları daha çok çatılmıştı.
"Model mi? Seojun mu sana bu konuda yardım edecek?" Sesindeki dalga geçer ifade ve ukalaca tonlaması ile devam etti. "Lisa, bu piyasada ben varken onun etkisi bir karınca kadar. Benden bunu isteseydin seni direkt olarak en ünlü defileye model olarak sokardım."
Kibirli konuşmalarını dinlerken alayla kaşlarım yukarı doğru havalandı. "Sen mi yapacaksın bunu?" Onu tepeden tırnağa süzdüm. "Sen daha beni arkadaşım dediğin adamların önüne çıkaramadın, kim olarak bana yardım edecekdin?"
"O, kim olarak sana yardım ediyor ki?" Öfke ve kıskançlıkla parlayan gözlerine bakarak "Arkadaşım, benden utanmayan ve beni yeterli gören bir arkadaşım." dedim.
Yanağımın iç kısmını sertçe ısırdım. Sözlerim ondan önce kendi kalbime battı. Karşısında güçsüz düşmek istemedim ve gözlerime hücum eden yaşlar için izin vermek istemedim. Tüm gücümle direndim ve gözlerinin içerisine bakmaya devam ettim.
Onun yüzünde ise çatık kaşları yavaşça çözülmüştü. Eli yavaşça bana doğru uzandı ve elimi tutmaya çalıştı. Parmaklarının kısa teması ile vücudum özlem ile yansa bile elimi kibarca geriye çektim. Dokunuşuna izin vermeyişime hala alışamamış gibi bir anlık duraksadı ve bunu kabullenmeye çalıştı.
"Senden asla utanmadım, Lisa."
"Gurur duymadığında açık ama." Keskin laflarım onun için en küçük bir alan bile bırakmadı. Bana ulaşacağı tüm yolları kapamıştım ve bunun farkına varıyordu artık. Bu yüzden kelimeleri yeterli gelmiyordu ve daha fazla ne söyleyebileceği hakkında kararsız kalıyordu. En etkili olan dokunuşlarına izin vermediğim için bana ulaşamıyordu bile.
"Gerçekten böyle mi olacak?" İç çekişi ile yorgunlukla parlayan koyu gözleri bana baktı. "Ne sanmıştın ki?" Mırıldanışım ile yavaşça omuz silkti.
"En azından bu iki hafta boyunca öfken yatışır diye düşündüm. Sonrasında yeniden konuşur ve her şeyi düzgünce yoluna koyarız." Bunları söylerken hala sesindeki umudu duymak canımı acıttı. Ona kayıtsız bir şekilde kalmak benim için büyük bir zorluktu, üstelik hala onu severken. Onunla olmak ve kolları arasına girmek için kalbimin çırpınışları kulağımdaydı. İhtiyaç dolu bir şekilde gözlerimin içerisine bakıyordu ama benim ona daha çok ihtiyacım vardı.
Yine de yapamazdım. Eğer yaparsam yeniden incinecektim ve bu davam edecekti. Çünkü Jungkook tüm bu çabaları sırasında bir kez bile bana karşı hisslerinden bahsetmemişti. Kırıldığım anları ona anlatırken bunları tersine çevireceğini söylememişti. Hala beni duvarlar ardında tutmak istiyordu, bana verebileceği sevgisi olmadan.
"Aradan geçen zamanın bir anlamı yok, biz bir araya gelmeyeceğiz." Bir daha asansörün düğmesine öne doğru eğilip bastım.
"Bu kadar acımasız değildin sen, benim tanıdığım Lisa anlayış göstermeyi becerirdi." Sözlerine karşılık omuz silktim asansörün kapılarına baktım. "O, Lisa'yı sen tükettin."
Sonunda asansörün kapıları açıldığında içeri binerek karşısında durmuş oldum. Yeniden göz göze geldiğimizde çenesindeki maskeyi yukarı doğru kaldırdı. Böylelikle hoşnutsuz gözleri sert bir şekilde bana baktı.
Sessizce geçen birkaç saniye ardından ise asansörün kapıları ikimizin arasında kapandı. Şimdi bunun gerçekten bir son olduğunu anlayabilmiştim, ikimiz tarafından da.
~~~
Lisa'nın kararlı duruşu hepimizi şaşırtıyor sanırım.
Bu arada Seojun hakkında da fikirlerinizi merak ediyorum. Eğer merak ederseniz görünüşünü de aşağıya bırakıyorum.
Seojun
Jungkook
Lisa
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro