Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

2.0



'Arkadaşlar kıskanmayı bırakın, sadece seks yapmışlar'

'Jungkook sadece bağımlılıktan bahsediyor, kızı sevmiyor bile.'

'Eğer böyle bir kız gerçekten varsa umarım Jungkook ile aynı düşüncededir, aksi takdirde onun adına üzülürüm.'

'Güzel bir vücüdü varmış bla bla bla, Jungkook sadece güzel bir kalbi sever.'

'Boşversenize kız tam bir sürtük işte, tek yaptığı Jungkook ile yatıp kalkmak olmuş.'

'Hangi gururdan bahsediliyor, Jungkook her defesında onu sikmek istemiş ve kız da kabul etmiş. Gülünç.'

Telefon ekranında parmaklarım aşağı sürünmeyi bitirerek gözlerimi satırlar üzerinden uzaklaştırdı. Kendime çektiğim dizlerim ile hafifçe dolan gözlerimi tavana diktim. Sorun bu yazılan şeyleri okumak değildi, bu yazılanlarının bir kısmının doğru olduğunu bilmekti.

Benim için yayınladığı şarkıya gelen yorumlardı bunlar. Şarkının Jungkook tarafından yazıldığını ve kişisel olduğunu biliyorlardı, böylelikle beni tanımasalar bile varlığımın farkına varmışlardı. Komik olan taraf ise bana bu şarkıyı kayıt odasında dinlettiği zaman kendimi önemli ve değerli hissetmiş olmamdı. Gerçek ise şarkının satırları arasındakı basit bir kız olmamdı.

En çok okurken beni inciten cümleler ise insanların benim bilinçli olduğumu ummasıydı. Eğer ona kaptırırsam bana acıyacaklarını söylüyorlardı ve ben tam olarak bunu yapmıştım. Kör bir şekilde ilerlemeye devam etmiştim, attığım her adımda yanımda olduğunu düşünürken bizim asla ilerlemediğimizi anlamam zor olmuştu.

Onu hala seviyordum, bu belki de uzun bir zaman aşamayacağım bir gerçekti ama onun beni sevmediğini de biliyordum. O yüzden bu gerçeği de aşamazdım.

Eskiden bana değer verdiğini, beni gerçekten herkesten üstün tuttuğunu düşünürdüm. Bu düşünce ile dünya üzerindeki en mutlu kadındım, ta ki fanusumuzdan çıktığımız güne kadar. Yani iki gün önce aslında onun sözleri ile kendimi kandırdığımı görmeyi başarmıştım.

Jungkook için ben sadece iyi zaman geçirdiği, güzel bir kızdım. Benim yanımda oluşunun ana sebebi her zaman seks olmuştu ve bunu kelimeleri ile süsleyerek bana sunmuştu. Beraber dans ettiğimiz, uyuduğumuz, yemek pişirdiğimiz, sabah onunla kalktığımız herbir anımızda işin sırrı bu duvarlar arasında oluşumuzdu. Jungkook, ne kadar ona en yakın olan kişi olduğumu söylese bile bunun aksi olduğu ortaya çıkmıştı. Onun için kalabalık bir ortamda asla yanına ilk ve ya son olarak gideceği kişi değildim.

Bunu çok düşünmüştüm, neden o gece benim yanıma gelmediğini? Neden benden uzak durduğunu? Sonra çok basit bir şekilde onun seks için hayatında tuttuğu kadının sosyal hayatında bir yeri olmadığını anlamıştım.

Aslında bu kadar basitti, iyi zaman geçirmek istediği bir kız. Daha fazlası değildim, onun için daha fazlası olamazdım.

Sessizce gözlerimden süzülen birkaç damları elimin arkası ile sildim. Aslında şimdi geleceğini biliyordum, dün bana bir sürü mesaj atmış ve evime gelmişti. Gece arkadaşımın evinde kaldığım için bana ulaşamamıştı. Bu gün ise birçok kez aradıktan sonra program çekiminden çıkıp direkt buraya geleceğinin farkındaydım.

Ve doğrusu en hızlı şekilde gelmesini istiyordum, böylelikle bu hastalıklı ilişkiye son verebilecektim.

Telefonuma gelen mesaj sesi ile ıslak kirpiklerimi kırpıştırıp burnumu hafifçe çektim. İlk başta Jungkook olduğunu düşünmüştüm ama ekranda gördüğüm 'Seojun' ismi beni şaşırttı.

Seojun: Hey, Lisa

Seojun: Haftasonu için deneme çekimi olacak

Seojun: Adres ve diğer detaylar mail adresine iletilecek

Lisa: Anladım, teşekkür ederim

Kısaca cevap vererek telefonumu kapayıp kanepenin bir tarafına attım. Başımı yeniden geriye yaslayarak derin bir nefes aldım. Bu modellik işine aniden nasıl giriştiğimi bile anlamamıştım, bir anlık hissettiğim zirvedeki duygularımın esiri olmuştum.

O gece Seojun ile direkt olarak yemeğe gitmiştik ve bana modellik için nasıl yardım edeceğini anlatmıştı. Tek şartı klibinde oynamam olmuştu, bende aradığı hiç kullanılmamış ve doğal bir yüz olduğunu söylüyordu. Klibin senarisindeki eski kız arkadaşı rolüne tamamen uyuyormuşum. Zaten onun klibinde oynamam karşılıklı bir şekilde benim kazancıma dönen bir durumdu, klipten sonra şöhret kapılarının yüzüme açılacağını söylüyordu.

Doğrusu hayatımda yeni bir sayfa açmak için güzel bir adımdı. Her şeyden önce bunun hakkında düşünürken biraz heyecanlandığımı hissediyordum, bir tempo içerisine girersem onu daha az düşünürdüm. Eskiden hayatımdakı tüm zamanı onunla doldurduğum için yaşayacağım boşluk hissine de iyi gelecekti.

Diğer yandan Seojun'un olumlu ve de tatlı enerjisini sevmiştim. Sözleri açıkçası güven veriyordu, yeni ama oldukça yükselişte olan bir idöldü. Zaten onun klibinde gözükmem eminim benim üzerime otomatik olarak büyük bir ilgi toplayacaktı.

Kapı zilinin sesi aniden sessizliğime yankı yaptı ve bedenimi bir anlık titretti. Zilin ardından kapıya sabırsız şekilde vuruşlar ciğerlerimi derin nefeslerimle doldurdu. Kendimi toparlayarak bardağımdakı suyumdan bir yudum aldım. Zaten bunun için kendimi hazırlamış sayılırdım, geleceğini biliyordum ve de gelmişti.

Ağır adımlarım kapının önüne gelinceye kadar ilerlemeye devam etti. Şimdiden bedenimdeki yükseliğe geçen ve beni acı verici bir şekilde sızlatan hissleri sevmemiştim.

Elim kapı kulpuna giderek kendine çekti ve böylelikle onu son kez içeri almak düşüncesi ile kapıyı açtım. Kapının açılması ile birlikte karşıma perişan bir şekilde bakan yüzü döküldü. Sonunda bana ulaştığı için rahatlamış gibi bir nefes verdi. Ardından kendini açıklamak adına dudakları soluksuz bir şekilde aralandı.

"Lisa, aramalarımı da cevaplamadın. Gerçekten çok endi-"

"İçeride konuşalım." Konuşmasını bölüp adımlarımı yeniden salona yönlendirdim. Sakince salonun ortasına geçerken o benim aksime dönüşmüştü. Kapıyı kapayıp aceleci adımları ile önümde durdu.

"Lisa." Gözleri yüzümde gezinirken dudakları arasından ismim saatlerce koşmuş gibi yorgunlukla duyuldu. Onu ilk defa karşımda böyle görüyordum; endişeli, gergin, suçlu.

"O gece çok sarhoştum ve senin gitmene nasıl izin verdim hiç bilmiyorum." Yüzünü buruşturarak söylediği kelimeler kayıtsız yüzümde kaşlarımı çattı.

"Orada öylece durup seni mi izleyecektim?" Duraksayıp yeniden devam ettim. "Daha doğrusu seni ve beni görmezden gelişini."

"Seni görmezden gelmedim. Ben sadece-"

"Sen sadece yeniden behaneler üretmeden önce benim konuşmama izin ver." Keskin bir şekilde onu böldüğümde dudakları aralık bir şekilde kaldı. İlk defa benden böyle ciddi bir çıkış görüyordu ve 'behane' lafını kullanmam gözlerini bir anlık aşağı indirmesine sebep oldu.

"Beni partiye götürdüğünde bir köşeye attın, orada tanıdığım hiç kimse yoktu. Tüm gece boyunca yalnız kaldım, oradakı herkese ve en çokta kendine beni yabancı bıraktın."

Son cümlem ile bakışlarını yüzümden kaçırması ile ona dolan gözlerime rağmen bakmaya devam ettim. Anlamasını istiyordum, ne kadar değersiz olduğumu gördüğümü anlamasını istiyordum. Bunu ona anlatışım kendimi acındırmak için değildi, sadece gerçekleri artık gördüğümü bilmeliydi.

"Lisa, tek derdim seninle samimi olup yanlış anlaşılmamaktı." Yeniden yüzüme baktığında kurduğu cümle beni sessizce güldürmeyi başardı. "O yüzden mi eski sevgilinle samimi olmaktan çekinmedin?"

"Bak, benim olduğum dünyanın içerisinde olmadığın için anlamıyorsun." Parmakları ile saçlarını hafifçe çekiştirerek geriye doğru yatırdı. Sesini yumuşak tutmak için çabalıyordu, kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. "O şu an benim arkadaşım ve doğru eskiden de kız arkadaşımdı ama tüm çevrem, tüm medya ve tüm hayranlarım onu tanıyor zaten. O yüzden ona karşı rahat olabiliyorum."

"Öyle mi?" Küskün bir şekilde mırıldanarak dolu gözlerimle gülümsedim. Söylediği herbir laf ile beni geri kazanmaktan daha çok kaybediyordu. "Beni de çevrene tanıştırabilirdin ama sen beni görmezden gelmeyi seçtin."

"Bu o kadar basit değil, sen davranışlarımın sonuçları ile ilglenmiyorsun." Bezgin bir şekilde elini alnına yaslayıp kendi etrafında döndü. Onun haraketlerini izlerken başımı olumsuz anlamda salladım. "Aksine oldukça basit."

Sıkılaşan göğüs kafesim ile yutkundum, onun karşısında ağlamak istemiyordum ama içerisinde olduğum durum zaten pek parlak değildi.

"Sen beni sadece seks için kullandın."

"Lisa, sana inanamıyorum!" Bir hışımla bana doğru döndüğünde yüzündeki hayal kırklığı dolu ifade ile irice açılmış gözlerini yüzüme dikti. "Bunu nasıl söyleyebiliyorsun?"

"Çünkü olan bu!" Sesimi yükselterek işaret parmağımı ona doğrulttum. "Boşuna inkar etmeye kalkma bile."

"Eğer sadece seks için olsaydı neden her şeyimi seninle bölüştüm, neden tüm zamanımı seninle doldurmaya çalıştım, neden seni kollarım arasında uyuttum?" Nefes almadan arka arkaya sıraladığı kelimeler ona karşı olan düşüncelerime etki etmedi. O ise karşımda çabalıyordu. Aksine beni ikna etmeye çalışıyordu, bunun için tüm nefesini harcıyordu.

Omuz siltim ve kollarımı göğsümde kavuşturdum. "Tüm bunları yapmış olman beni senin için en değerli kişi mi yapıyor? Her bana gelişinde kendinin de her zaman söylediğin gibi sana verdiğim güven duygusuna tutundun. Sözde tüm zamanını benimle doldurdun çünkü asıl ben her şeyimi sana verdim. Bunu da inkar edemezsin değil mi?"

Yutkunarak tek kaşımı kaldırdım. Alnına çekiştirmekten dağılmış saç tutamları ile sessizce yüzüme baktığında gülümseyerek kafamı salladım. "Ben de öyle düşünmüştüm." Kurumuş dudaklarımı ıslatarak çırpınan kalbimi kontrol altına almaya çalıştım. Ses tonumu düşürerek "Sen benim hep gözümü boyadın ve ben de buna kandım." dedim.

Suçlu bir şekilde gözlerini kaçırarak zayıf ses tonu ile fısıldadı. "Öyle değil, Lisa."

Onun inkar edişini umursamadım. Bu yüzden ilişkimiz boyunca görmediğim ama şimdi görmeyi başardığım şeyleri anlatmaya devam ettim.

"Bu evin duvarları arasından çıkmak istiyorum dediğimde benim karşıma serdiğin tek şey paran oldu. Beni şehrin en lüks otelinin, en güzel manzarasında bir yemeğe çıkardın." O günü hatırlarken bir yandan kendime acıyordum, bu yüzden alaycı ses tonum sadece kendim içindi. "Ama bizi kimse görmedi. 'Tüm şehir bizi izliyor' dedin ama orada kimse yoktu."

Elimin tersi ile göz yaşlarımı sildiğimde gerginlikle dudağını kemirişine baktım. Karşımda ilk defa çaresizlikten ter döküyordu, kafası karışık bir şekilde önümde dikilirken ne yapacağını bilmiyordu bile. Çünkü artık beni kandıracak laflar bulmak daha zordu.

Zaten bu son kez olduğu için ve kaybedecek bir şeyim olmadığı için uzun zamandır kalbimde tuttuğum şeyleri söylemek istiyordum. Zaten benim olmadığı için karşımda bir engel de yoktu.

"Ben seni sevdim."

Titrek ve usulca dudaklarımdan dökülen kelimeler onun koyu gözlerinde pişmanlık olarak parladı. Şaşırmadı, geri çekilmedi, sessizce dikilmeye devam etti.

"Belki de seni sevdiğim için suçlu olan bendim ama sen de sevgimi görerek kullandığın için tek suçlu olan kişi değilim."

"Lisa, ben seni gerçekten önemsedim ve hala önemsiyorum." Eli bana doğru uzanarak yumuşak sesi ile yaklaşmaya çalıştı. Karşında hissleri için ağlayan kadını yatıştırmaya çalışıyordu ama başarasızdı bu konuda. Başımı olumsuzca sallayıp bir adım geriledim. Karşılığında elini geri indirmek zorunda kalırken aldığı derin nefesinin sesi kulaklarıma ulaştı.

"Seni incittiğimin farkındayım ve ağladığını görmek beni üzüyor. Yaptıklarımın böyle sonuçlar doğuracağını bilemedim, özür dilerim." Kahvarengi gözlerimdeki ıslaklığa bakarken dudakları üzgün bir şekilde kıvrıldı. Söylediği kelimelerim fark yaratmasını umuyordu. Doğrusu ben de bunu umuyordum ama artık onunla olamayacağımı biliyordum.

"Seni kullanmadım, seninle olmayı sevdim. Bunu kaybetmek istemiyorum." Hüzünle parlayan gözleri gözlerimim içerisine bakarak bir daha yaklaşmayı denedi. Elleri yüzümün kenarlarına uzandı ve dudaklarıma ulaşmak için direndi. "Sen de istemiyorsun."

"İstemiyorum ama keşke bunun bir önemi olsaydı." Yüzümdeki ellerini geriye iterken beyaz tenimden dökülen göz yaşlarım parmaklarına bulaştı. "Keşke bencil olmayı bırakabilsen."

Ondan uzaklaşmam canını yakıyormuş gibi gözlerini bir anlık kapattı. Kolları yeniden yanlarına düşerken gözlerini açıp karşısındakı kalbini kırdığı kadına mağlup bir şekilde baktı. Üzüldüğünü görebiliyordum, ama benim için mi yoksa beni kaybettiği için mi üzülüyordu?

İkisi aynı şey değildi. Çünkü eğer ikinciyse üzüldüğü tek şey kendisi ve kaybedişiydi.

"Hala bana dokunmaya çalışıyorsun, bana ulaşmaya çalışıyorsun. Bunun eğer işe yarayacağını düşünüyorsan deneyelim o zaman." Ona doğru uzandığımda tepkisiz bir şekilde kaldı. Ellerimi yüzünün kenarlarına yerleştirip beni binlerce parçaya ayırdığı dudakları ile buluştum. Dudaklarını tüm tutkum ile öpmeye başlamam ilk an onu şaşırtmış ardından bunun son kozu olduğunu bilerek harakete geçirmişti.

Bir eli başımın arkasına gelip beni daha çok dudaklarına doğru bastırdı, diğer eli gitmemi istemiyormuş gibi sıkıca belime sarıldı. Yumuşak dudakları tüm şehvetini, arzusunu dudaklarım üzerine döktü. Göz yaşlarım bir etkisi olmayacak öpücüğümüze karıştı.

İstediği kadar sürdürdüm, beni içerisine çekiyormuş gibi öpmesine izin verdim. Bedenimdeki eli beni kendine hapsettiğini düşünerek daha çok kendisine bastırdı. Dilinin ısrarcı dokunuşları dudaklarım arasından içeri kaydı, parmakları saçlarım arasına daha çok dolandı. Tüm nefesimizi sonuna dek tükettik ve bitirmek zorunda kaldığımız an durduk.

Nefes nefese geri çekildiğimde gözlerindeki beklenti tüm yüzüne yansıdı. Ellleri istemsizce benden uzaklaşmak zorunda kalırken dudaklarım arasından çıkacak kelimelere muhtaç bir şekilde kaldı.

Beni az önce sömürdüğü gibi sevgimi de sömürmek istiyordu. Ama beni göz yaşları içerisinde kızarttığı dudaklarımla bıraktığında zayıfça gülümsedim. "Üzgünüm, artık yeterli gelmiyor."

Baygın bakışları ile şişen dudaklarını birbirine bastırdı. Ellerini sertçe terlemiş saçları arasından geçirerek "Daha fazlasına vereceğim için söz veriyorum." Dedi. Umutla bana bakarak "Bu kez beni affet." dediğinde normalde olsa buna izin vereceğimi biliyordum.

Ama onun ne kadar bencil olabileceğinin farkındayken bunu yapamazdım. Tüm bu zaman boyunca beni sevmezken şimdi bir şeylerin değişeceğini düşünmek aptallıktan başka bir şey olmazdı.

"Bu tek taraflı sevgiyi ve hastalıklı ilişkimizi istemiyorum."

"Lisa." Yeniden bana doğru bir adım attı. "Bu hastalıklı bir ilişki değil."

"Hasta olan kişi sen olmadığın için bunu söylemek kolay." Adımına karşılık yanından geçip giderek dış kapıya doğru yürüdüm ve kapıyı açtım. "Her şeyi konuştuk ve bitirdik. Artık gidebilirsin."

Bedeni yavaş bir şekilde bana doğru dönerken nefesimi tuttum. Aceleci olmayan adımları kapı önüne gelene kadar devam etti. Sanki son anımıza kadar bir çıkış yolu bulmaya çalışıyordu ama kendi de farkındaydı artık yapabileceği bir şey kalmadığının. Kararlı gözlerimin içerisine bakarak son kez bir geri dönüş aradı. Karşımdakı bedenine bakmak yerine kapya baktım, sessizce yerimde durarak çıkmasını bekledim.

Jungkook, biraz daha bekledi. Sessizlik ile dudakları aralandı ardından kapandı. Bu birkaç kez defa daha tekrarlandı ve sonunda kapıdan çıkıp gitmek zorunda kaldı.

Midem bulanıyor, gözlerim yanıyor, tüm içim acıyordu ama onsuz daha iyi olacağımı biliyordum.

~~~

Lisa'nın sonunda gözü açıldı ve saf aşık hallerinden çıkabildi. Sizin de bölüm ile ilgili düşüncelerinizi bekliyorum.

Oy ve yorumlarınız çok önemli.

Sizleri seviyorum❤️

Jungkook

Lisa

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro