1.3
"Saçların çok güzel olmuş." Ördüğüm örgülerü uzanan parmakları ile nefesimi tutarak başımı yavaşça geriye çektim. Saçım parmakları arasından kayarken durumu kutarmaya çalışarak gülümsedim.
"Teşekkür ederim, tatlıya karar verdin mi?" Elime menü alarak gözlerimi hızlıca üzerinde dolaştırdım. Ryan, dokunuşundan kaçma çabamı farketse bile bir şey demeden başını sallamıştı.
"Ben tiramisu yiyeceğim." Yanımıza gelen garsona dönüp siparişleri verirken alt dudağımı dişleyerek telefonuma gelen mesaja baktım.
Jungkook, stüdyodan çıktığını ve görüşmek istediğini söylüyordu. Ryan ile tatlımı hızlıca yedikten sonra evime gidebilirdim. Zaten Jungkook da yarım saate evimde olurdu.
Jungkook: Neredeysen konum at, birlikte gideriz eve
Gelen mesaj ile kaşlarım çatılırken yutkundum. Eğer bizi görürse Ryan ile görüşmemi pek sıcak karşılayacağını sanmıyordum. Ama sonuç olarak ona arkadaşça davranıyordum ve verdiğim yemek sözünü yerine getiyordum.
Lisa: Kendim gideceğim
Jungkook: Birlikte gideceğiz, seni şimdi görmek istiyorum
Son mesajını okuduktan sonra sırıtmaya başlamıştım. Beni bu kadar çabuk görmek isteyişi hoşuma gitmişti.
"Telefondakı kişi daha çok ilgini çekiyor galiba." Ryan'ın sitemkar ses tonu ile başımı kaldırıp ona baktım. Mahçup bir şekilde gülümseyip Jungkook'a hızlıca konum atarak telefonu bir kenara bıraktım.
O, gelene kadar Ryan ile ayrılırdık zaten.
"Kendine haksızlık etme." Gülümseyerek önüme bırakılan tatlıyı hızlıca yemeye başlamıştım. Ryan'ın beni izlerken tek kaşını yukarı kaldırdığını gördüm.
"Acelen ne?" Rahatsızca yerinde kıpırdandığında oldukça keyifsiz olduğunu görebiliyordum. Çatalı bir kenara bırakıp suyumdan küçük bir yudum aldım. "Bir arkadaşım beni almaya gelicek de, kusura bakma."
"O, arkadaşın yüzünden mi benden uzaklaşmaya başladın?"
Ani sorusu ile kaşlarım çatılırken onun düz bir surat ifadesi ile bana baktığını gördüm. "Anlamadım, biz ne zaman yakındık ki?"
"Yakınlaşıyorduk ama sen sonra eskisinden bile çok geriye çekildin."
Haklı olabilirdi, Jungkook ile bir şeylere başladıktan sonra tüm erkeklerle arama belirli bir mesafe koymuştum. Ryan da buna dahildi, eskiden onunla temas etmekten çekinmezdim ama şimdi en basit dokunuşta kendimi geriye çekiyordum.
"Sadece arkadaş olmamızın bizim için daha iyi olacağına karar verdim." Cevabım ardından gülümseyerek telefonuma gelen mesaja gözlerimi çevirdim.
"Bir şeyleri denemeden neyin daha iyi olacağına karar vermen biraz mantıksız değil mi?" Mavi gözlerini hafifçe kısarak ısrarını bir nebze daha belli etmişti.
"Bazen diğer yollara girmeye gerek kalmaz sadece." Omuz silkerek çantamı elime aldım. "Kalkalım mı artık?"
"Madem bu kadar kararlısın kalkalım o zaman." İma ile söylediği cümleyi es geçerek çantamı aldım. Benimle birlikte masadan kalktığında hesabı ödedikten sonra kafeden çıkmıştık. Arabası önünde dururken elimi koluna yerleştirip ona bir adım yaklaştım. Kolundakı elime ardından yüzüme bakarken ona sıcak bir şekilde gülümsedim.
"Senden asla arkadaşım olarak uzaklaşmam." Onun da yüzün de oluşan gülümseme ile kollarımı boynuna sardım. "Biliyorum, ben de." Sarılışıma karşılık verdiğinde birkaç saniye bekledikten sonra geriye çekilmiştik.
"Arkadaşlığımız benim için oldukça değerli, bunu kaybetmek istemem."
Kurduğum cümle onu içtenlikle gülümsetti. "Kararını anlıyorum ve ısrarcı olmayacağım. Benim için de senin arkadaşlığın çok değerli." Anlayışı için ona minnetle baktım.
"Haftasonu oyun gecemizde görüşürüz o zaman." Ardından ses tonumu yükseltip konuyu değiştirmiştim.
"Sana acımayacağımdan emin ol." Göz kırparak arabasına bindiğinde gülerek bir adım geri çekildim ve ona el sallayarak gidişini izledim.
Ryan'ın gitmesi ardından önüme gelen siyah araba ile kapı açılmıştı. Büyük arabaya binerken ardımdan kapı kapandığında Jungkook'a sarılmak için hamle yaptım. Kafasındakı şapkayı çıkarıp sarılışıma karşılık verirken boynuna öpücük bıraktım.
"Şu Ryan denen çocuk değil miydi o?"
Arka koltukta yanına rahatça yerleşirken başımı sakince olumlu anlamda salladım. Eli ile piercing olan kaşını kaşıyıp burnundan nefes aldı, rahatsız olmuş gibi gözüküyordu.
"Onunla yemekte olduğunu bilmiyordum. Yalnız mıydınız?" Kaşları kendiliğinden çatılırken sesini oldukça normal tutuyordu.
"Evet, onu bir kaç defa ektiğim için bir yemek borcum vardı." Başımı olumlu anlamda sallayıp konunun kapanması adına başka bir şeyden sohbet açmak için hazırlandım ama Jungkook benden önce davrandım.
"Nasıl geçti yemek? Asılıyor muydu yine sana?" Bu kez baştan beri onu rahatsız eden şeyi söylerken gözleri ilk defa bu şekilde keskince bakıyordu. Ryan ile yakın olmamdan hoşlanmadığının farkındaydım ama ben sadece arkadaşım ile görüşüyordum. Rahatsızlığını anlıyordum, bu yüzden onunla konuşurken sakin ve yatıştırıcı bir dil seçmekteydim.
"Kendi aramızda da konuşup sadece arkadaş olmamızı kararlaştırdık, öyle bir durum artık yaşanmaz." Hafifçe gülümsediğimde onun yüzündeki ifadenin hala değişmediğini gördüm. Aksine dudağının bir kenarı kibirle kıvrılmıştı.
"Başka bir seçeneği olamazdı zaten, eğer yeniden denerse bana haber ver."
"Ne yapacaksan ki sen?" Kaşlarımı çatarak şaşkınlıkla sordum.
"Varlığımın farkına vardıracağım." Kafasını yana yatırıp dudaklarını ıslatırken kendinden oldukça emin bir şekilde cümlesini vurgaladı.
Kaşlarım yukarı doğru kalkıp dudaklarım büzülürken sessiz kalmıştım. Nasıl yani, Ryan ile birebir konuşur muydu? Benim için bir şeyleri riske atar mıydı? Muhtemelen bunun üstesinden gelebilirdi tabii.
Ardından araba durduğunda asansöre binerek evime çıkmıştık. O lavoboya girerken odama girerek dolabımdan kendime rahat bir şortlu pijama takımı çıkardım. Üzerimdeki rahatsız edici elbiseyi çıkarıp şortu ardından üzerini giyerken karnıma sarılan dövmeli kolları hissettim. Başımı aşağı eğip beni sıkıca kavrayaşına bakarken sırtım gövdesine yaslanmıştı. Saçlarım arasına birkaç öpücük bırakıp ilerleyerek boynuma indiğinde sıcak öpücüklerine devam etti.
Tenim üzerindeki yumuşak dudaklarının dokunuşları ile gözlerimi kapayarak ellerimi belime sarılmış kolları üzerine yasladım. Sıcak nefesini kulağımın altına verirken dilini yavaşça sürttüğünde huylanarak kıpırdandım. Kulağıma minik kıkırtısı ulaşırken haraketini yeniden tekrarlamıştı. Gülerek başımı geriye çekmeye çalıştım ama kollarının sıkı tutuşu bedenime izin vermedi.
"Kaçabileceğini mi sanıyorsun?"
Kulağıma doğru fısıldayarak kendini kalçama yasladığında derince nefes alıp inleyerek başımı salladım. "Evet, çünkü reglim."
"Oh." Duyduğu cevap ile kolları biraz gevşerken bu cevabı beklemediği açıktı. Kolları arasında yakaladığım boşluk ile ona doğru dönerek yüzünden silinmiş olan sırıtışa baktım.
"Keşki gelmezdim diye mi düşünüyorsun?"
Sorum ile anında kaşları çatılırken yüzünde ciddi bir ifade oluştu. "Saçmalama, Lisa."
Nedense böyle düşünmekten kendimi alıkoyamamıştım. Geçen sefer de seks yapmak istemediğimi söylemiştim ve şimdi de regl olduğum için yapamazdık. Muhtemelen evime gelirken aklında bu düşünce vardı ve şimdi bunlar yeniden suya düştüğü için hayal kırklığı yaşayabilirdi. Ama bir yanım böyle devam ederken tepkilerini görmek için oldukça meraklıydı.
"Buraya seninle vakit geçirebilmek için geldim, hangi şekilde olduğu önemli değil." Eli uzanıp şefkat ile saçlarımı okşadığında kurduğu cümle beni rahatlattı. Dudaklarım üzerinde içten bir gülümseme oluşurken mutlulukla gözlerinin içerisine baktım. Saçlarım arasında dolaşan ilgili parmakları ile huzur buluyordum.
"Tabii seni yatağa yatırıp bedeninin herbir parçasını öpmek fikri aklımda vardı, özellikle bacaklarının arasını." Fısıldayarak kurduğu cümleler yutkunmama sebep olmuştu.
"Ben de isterdim." Alt dudağımı ısırarak beynimde canlanan sahne ile pembe dudaklarına baktım. O, dudakların bacaklarımın arasında gezintiye çıkma fikri her zaman heyecan vericiydi.
"Ama yapamayacağımız şeyler için birbirimizi kışkırtmayalım." Derin bir nefes alarak gülümsedim. O, ise yutkanarak kafasını sallayıp beni onaylamıştı.
Eğer bu konuşma daha fazla devam ederse bir şeylerin rayından çıkacağı çok açıktı. Ben ise şu an buna hiç hazır değildim.
"Salona geçelim, birlikte film izleriz. Öncesinde tabii sana sıcak çikolata yaparım." Sıcak yanaklarıma parmaklarını bastırıp alnıma da dudaklarını bastırdı. "İster misin?"
"Evet." Hevesle anında cevap verirken öpücüğü ile gözlerim kapandı.
Bemimle ilgileniyor oluşu neredeyse ağlamama yol açacak kadar duygusal hissettirmişti. Tabii, özel günümün verdiği duygusallık da vardı üzerimde ama ondan gördüğüm en ufak şefkat ve ilgiye muhtaçtım. Onun tarafından değerli olduğumu hissetmek sanki bu dünya üzerindeki en güzel duyguydu benim için.
Derinliğine indiğimde ilişkimizin adını umursamadan söyleyebilirdim ki bana davranış şekli ve de hayatına kattığı tek kadın olmam büyük bir zaferdi. Saatler boyunca süren dans provalarından ve ya onu yorgun düşüren şarkı kayıtlarından sonra aradığı ilk kişi bendim.
Evet, kabul ediyorum ki ben ona bağlanmıştım ama o da bana bağımlı hale gelmişti.
Birlikte salona geçip bir film seçtiktek sonra ikimiz için sıcak çikolata yapmıştı, ardından koltukta battaniyenin altına girmiştik. Parmakları yavaşça karnımı okşarken koluna sıkıca sarılarak başımı omzuna yaslamıştım. Sıcak dokunuşları ve çikolata eşliğinde mayışırken minik ağrılarım bile geçmişti.
"Jungkook?" Dedim filmi izlerken aklıma gelen soru ile. Gözleri televizyondayken saniyelik bana bakıp bir mırıltı çıkarmıştı. Çenemi omzuna yaslayıp ona bakarak dudak büzdüm.
"Beni ilk gördüğünde ne düşünmüştün?"
O restoranın arka kapısında çekingen bir şekilde yanına yaklaşırken hakkımda ne düşündüğünü merak ediyordum. Nasıl benimle ilgili o düşünceye geldiğini ve ya etrafımızdakıları umursamadan beni kendine çekip sarılırken öncesinde ne düşündüğünü.
Gözleri filmden yüzüme dönerken düşünür gibi kaşlarını çatarak ardından gözlerini tavanda gezdirdi. "Aslında..." aklına gelen düşünce ile kelimesini uzatarak yeniden gözlerini yüzüme çevirdi. "Bir şeye de açıklık getirmek isterim ki ben hayranlarımla sık sık her hangi bir ilişki kuran birisi değilim."
"Neden bunu söyleme ihtiyacı hissettin?" Bunu ona sormamıştım bile.
"Çünkü ikinci görüşümüzde beni böyle bir şeyle yargılamıştın, sanki her güzel hayranımla yatıyormuşum gibi." Yüzünü buruşturarak rahatsızca mırıldandı.
Evet, onun da bana karşı o zamanlar gıcık olan tavrı ile böyle şeyler söylemiştim. Ama açıkçası bu konunun ne kadar doğru ve ya yanlış olduğu ile ilgili bir fikrim yoktu. Kendini şu an bana ifade etmeye çalışması ve kafasının bir kenarına takılması ise açıkçası hoşuma gitmişti.
"Yıllar boyunca sadece birkaç hayranımla yakınlık yaşadım. Onlar da düşündüğün gibi büyük hayranlar değildi öyle, senin gibilerdi yani." Başımı onu dinlerken yavaşça olumlu anlamda salladım. Söylemeye çalıştığı şeyi anlamıştım, şu gerçekten takıntılı ve ya sağlam hayranı olan kişilerden bahsediyordu.
"Ve konu sana gelince ise ilk defa sokakta gördüğüm bir hayranıma öyle paldır küldür bir şey teklif ettim." Dudaklarını ıslatıp konuşurken gözlerim merakla açıldı. "Peki, neden ben?" Gözlerine kilitlenirken sevecen bir şekilde gülümseyerek bana baktı.
"Bilmiyorum seni gördüğüm ilk an çok garip bir şekilde etkilendim." Sanki o günü hatırlar gibi gözlerini duvarda bir noktaya dikti. "Diğerleri gibi alanımı işgal etmeye çalışmıyordun, gürültülü değildin ve o an kendini değil de beni düşündüğünü hissettim."
Bakışlarını yeniden yüzüme çevirirken kupasından büyük bir yudum alıp başını koltuğa yasladı. "Beni o kadar düşündün ki bir yerden sonra artık benim harakete geçmem gerektiğini anladım. İsmini sordum, fotoğraf çektirmek istediğini." O anları hatırlarken gülerek gözümü ovuşturup başımı olumlu anlamda salladım.
"Ben de şaşırmıştım, sanki ünlü benim de sen fotoğraf çektirmek istiyorsun."
Söylediğime burnunun kenarlarını kırıştırarak gülerken yüzüne gelen saç tutamlarını geriye ittirdi. "Senin bir hamle yapmayacağını anlamıştım." Omuz silktikten sonra konuşmaya devam etmişti. "Sonrasın da ise beni zaten güzelliğin dışında bunlarla da etkilemiştin. Elimi beline attığımda ilk temasımızda ve karşımda nefessiz bir şekilde konuşmanı kesmek için sana sarılışımda aramızdakı o uyumu hissettim."
Elimi tutup kendi eli ile birlikte yukarı kaldırırken parmaklarım arasından parmaklarını geçirdi. Gözlerim ellerimizin birbirini okşayan dokunuşlarını izlerken pür dikkat onu dinliyordum. Düşüncelerini duymak ve bana bu şekilde açıkça yansıtıyor oluşu oldukça özeldi. Onun tarafından da hikayeyi artık öğreniyordum.
"Sıcak teninin tenime temasındakı kıpırtıları derimin altında hissetmiştim, kalp atışların göğsümün üzerini dövüyordu ve ellerim arasında kendini bırakışını hissetmiştim. O, an sanki sana güvenebilirim ve bu riski almalıyım diye hissettim."
Elinin diğeri yüzüme inerken nazikçe çenemi ardından yanağımı okşayarak gülümsedi. "Yani beni sadece güzel yüzün ve de zarif bedenin kendine kilitlemedi. Bana verdiğin hissi sevdim. Uğruna bir şeyleri riske etmekten çekinmeyeceğim bir his verdin bana."
Uzanarak yavaşça dudaklarıma yumuşak dudakları ile temas ettiğinde metalin soğukluğu ile kirpiklerim titredi. Tabii sadece titreyen kirpiklerim değildi, kalbimi de aynı şekilde titretiyordu. Onun tarafına bıraktığım her bir etki beni daha çok dibe sürüklüyordu.
"Ama zaten sen bana her şeyden önce o rahatlığı verdin ve benim de ihtiyacım olan şeyi doğruca karşılamış oldun." Küçük öpücüğü ardından yeniden beni kendine doğru çekerken yutkunarak sıkıca ona sokuldum.
O, kendini bana açarken ben ise galiba ona aşık olmuştum.
~~~
Oy ve yorumlarınızı unutmayın. Geçen bölüm ki, ilginiz beni çok mutlu etti.
♥️
Jungkook
Lisa
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro