0.9
Yorumlarınızı bekliyorum, aşklarım❤️
Keyifli okumalar.
~~~
Yüzümü yumuşak zemine bastırdığımda hissettiğim soğuklukla kaşlarım yavaşça çatıldı. Uykulu gözlerim karanlıktan kendilerini kurtarıp yavaşça aralandığında yastığın beyaz yüzeyi beni karşılamıştı. Karşılaşmayı umduğum hatta beklemekte olduğum Jungkook'un sıcak göğsüydü.
Bu yüzden yüzüm düşerken derin bir nefes alıp uykulu gözlerimi tavana diktim. Gece en son birbirimize sarılarak uyumuştuk, kaslı kolları arasındaydım ve dudaklarının zarif dokunuşunu saçlarımda hissetmiştim. Teninin sıcaklığı bedenimi sarmalamışken o şekilde de uyanmak gerçekten çok isterdim.
Ama yine de sahip olduğum şeyi kabullenmek zorundaydım. Sonuçta dün yine bana gelmiş hatta geceyi benimle uyuyarak geçirmişti.
Onunla uzun seksimiz bedenimi oldukça yorgun düşürdüğü için uyuşuk adımlarla yataktan ayaklanmak zorunda kaldım. Dün gerçek anlamda hayatımın en yoğun sekslerinden birisini bana yeniden yaşatmıştı.
Gözlerim dağınık yatağıma iliştiğinde kafamı nasıl eli ile yatağa bastırıp arkamdan vuruşlarını hatırladım. Derin bir nefes alarak banyonun yolunu tuttum.
Beni kendime getirecek şey soğuk bir duştu.
Duş aldıktan sonra hazırladığım kahvaltıyı yiyerek gözlerimi televiziyona kilitlemiştim. Sevdiğim dizilerden birisini açmış, özenli kahvaltım eşliğinde güne güzel bir şekilde başlıyordum.
Telefonum çalmaya başladığında sehpanın üzerinden alarak arayan isme baktım.
Ryan.
Ah dün onu aniden gönderdikten sonra araması tabii ki normaldı. Çocuğa ayak üstü yalanlar sıralamış kapıdan girmesine izin vermemiştim.
"Günaydın, Ryan." Telefonu açtığım gibi sevimli tuttuğum ses tonum ile konuştum.
"Günaydın, Lisa. Nasılsın? Cara nasıl?"
"Cara mı?" Lokmamı yutup ses tonumdakı neşeyi düşürmeye çalıştım. "Şimdi iyi, dün tüm gece birlikteydik."
"Durum ciddi mi?" Endişe ile sordu.
"Ah hayır. Sadece biraz dertleştik ve şimdi daha iyi. Sorduğun için teşekkürler." Yalanımı sürdürmeye devam ederek endişesinin önüne geçmeye çalıştım.
"Sevindim. Bu akşam ne yapıyorsun, dışarı çıkalım mı?" Sorusu ile kaşlarım yukarı doğru kalkarken yanağımın iç kısmını ısırdım. Dün ona telafi ederiz diye söz vermiştim ve haklı olarak benimle yeniden görüşmek istiyordu.
"Bir planım yok ve sana verdiğim sözü hatırlıyorum."
"Bundan şüphem yok. Aslında yeni bir mekan açılmış, seni oraya götürmek çok isterim..." Ryan konuşurken telefonuma bir arama daha geldiğinde onu duymak da zorluk çekmiştim. Kaşlarım çatılırken cümlesini yarıda bölmek zorunda kaldım.
"Ryan, bir arama daha geliyor bana. İzin verirsen onu hızlıca cevaplayayım?"
"Olur. Bekliyorum."
"Teşekkürler." Mahçup bir şekilde mırıldanıp diğer aramayı cevapladım.
"Buyurun?"
"Günaydın, güzelce uyudun mu?"
Jungkook'un sesini durmamla ile yerimden ayaklanmam bir oldu. Yüzüme geniş bir gülümseme yayılırken omzuma düşen saçlarıma parmaklarım dolandı. Sesini duyduğum andan itibaren sanki güneş iki kat daha parlamaya başlamıştı.
"Günaydın." Alt dudağımı ısırırken saçımla oynamaya devam ettim. "Evet. Ama sen uyandığımda yoktun?" Sona doğru sesimin neşesi düşerek dudaklarım büzülmüştü.
"Erkenden kalktım, dans pratiğim vardı. Seni rahatsız etmemek için sessizce çıktım evden." Cevabı beni gülümsetmişti çünkü sabah benimle uyanmamak için bir sebebi vardı. İşi olduğu için gitmek zorunda kalmıştı.
"Anladım. Hala orada mısın?"
"Evet, akşama kadar buradayım. Sen neler yapacaksın?"
Günümü sorması hoşuma giderken yeniden koltuğa oturdum. Onunla böyle günlük şeylerden konuşmak çok hoşuma gitmişti. Özellikle sabah araması mutlu etmişti beni.
"Biraz evi temizlerim sonra arkadaşımla buluşacağım akşam."
"Şu dün ki çocukla mı?" Aniden kuşkucu bir şekilde soruşu ile ses tonu ciddiye döndü.
"Evet, onu dün senin yüzünden apar topar gönderdiğim için telafi etmem gerek."
"Değmedi mi ama?" Keyifli bir şekilde soruşu ile kıkırdayarak arkama yaslandım. Dün vücuduma yaptıkları bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti. Dudaklarım üzerinde dilimi gezdirip kafamı yavaşça olumlu anlamda salladım.
"Değdi sanırım."
"Ben de öyle düşünmüştüm." Aldığı cevaptan memnun olduktan sonra aniden hızlıca cümlelerini sıraladı. "Ben de aslında sana akşam bir yemeğe çıkalım diyecektim."
Duyduklarımın şaşkınlığı ile gözlerim irice açıldı ve kaşlarım havalandı. "Yemeğe mi?" Şaşkınlıkla onu tekrarladım. Ne yani benimle dışarıda yemek yemekten mi bahsediyordu? Böyle bir şey asla beklememiştim, doğrusu benimle bir daha bir hafta falan sonra görüşeceğini düşünmüştüm.
"Evet korunaklı bir restoran var oraya gideriz? Akşam saat sekiz de sana araba gönderirim evinden alması için."
Hala söylediklerinin gerçekliğinin farkına varmaya çalışmaktaydım bu yüzden Ryan aklıma sonradan geldi. Onu Jungkook yüzünden ikinci defa ekecektim. Yüzümü buruşturarak alnımı kaşıdım. Birkaç saniye bekledikten sonra derin bir nefes alıp cevapladım.
"Tamam. Sekiz için hazır olacağım."
Üzgünüm Ryan.
"Harika. Görüşürüz." Enerjik sesi ile onun vedalaşıp Ryan'ı aramak zorunda kaldım gelemeyeceğimi söylemek için.
...
Sinirden ayakkabımı yere vururken gözlerim asansörün değişen rakamlarını sabırsız bir şekilde takip ediyordu. Çıktığım her kat sanki içimdeki öfkeyi daha çok büyütüyordu ve ayakkabı ucumu yere daha sert vuruyordum. Tek hedefim Jungkook'u görmek ve tüm öfkemi ona kusarak hesap sormaktı.
Benimle resmen oyun oynamıştı.
Söylediği gibi saat sekizde gönderdiği arabaya binmiş ve kendisinin kişisel favorisi olduğu restorana götürülmüştüm. Göz kamaştırıcı şehir manzarası eşliğinde yarım saat onun gelmesini beklerken ardından aniden masaya yemekler getirilmeye başlamıştı.
Şef bile özel olarak sunum yapmak için masaya gelmişti ve ben şaşkınlıkla etrafımda dönenleri izlemiştim.
Ardından telefonuma 'afiyet olsun.' diye bir mesaj gelmişti ondan.
Benimle alay eder gibi o masada yalnız bırakmıştı. Yaptığı şeye bir anlam veremiyordum, benimle neden böyle oynamıştı bilmiyordum ama şefi ve sunumlarını umursamadan çıkıp gitmiştim. Direkt olarak kaldığı otele geldiğimde dairesini aradıktan sonra beni içeri bırakmışlardı.
Beni restorana göndermişti ama kendisi evdeydi.
Sonunda kapılar açıldığında hızlıca dışarı çıktım ve onun kapısı önüne gürültülü adımlarımla vardım. Elimi yumruk yapıp iki kez kapıya vurduktan sonra delici bakışlarımı beyaz kapı üzerine diktim. Beklerken bedenimdeki sinir ve sıcaklık daha çok yükseliyordu.
Önümdeki kapı açıldığında ilk Jungkook'un uzun saç tutamları alnına düşen yüzü karşılaştım. Ardından gözlerim ağzındakı kaşığa sonrasında elinde tuttuğu meyveli yoğurt kasesine gitti. Gözlerim yüzüne delici bir şekilde bakarken içeri geçmiştim.
"Afiyet olsun." Kelimeleri bastırarak söyledikten sonra elindeki kaseyi sertçe yere ittim. Yere düşen kase paramparça olup etrafı pisletirken gözümü kırpmadan ona bakmaya devam ettim. Jungkook'un şaşkınlıkla kaşları çatılmış ve bedeni bir adım gerilemişti.
"Ne yapıyorsun, Lisa?"
Bana attığı bakışları umursamadan büyük dairenin salonuna geçtim. Üzerimdeki ince ceketi çıkarırken onun için özenle giydiğim elbiseye bir daha bakmak zorunda kaldım. Bu durum daha çok sinirlerimi oynatıyordu ve yerdeki kase kırıkları yeterli gelmemeye başlıyordu.
"Elim kesilebilirdi!"
Jungkook'un ses tonu biraz yükselmiş ve beni içeri doğru takip etmişti. Ona doğru dönüp gözlerimi eline çevirdim ve ardından küstah bir şekilde gülümsedim.
"Kesilmedi ama!"
Jungkook çatık kaşları ile beni inceledikten sonra derin bir nefes aldı. Bir adım bana doğru atacağı sırada sesimi yükselterek işaret parmağımı tehditkar bir şekilde salladım.
"Sen benimle oynayamazsın!"
"Seninle oynamıyorum." Anında verdiği cevapla alaycı bir şekilde gülümsedim.
"Oynamıyor musun?" Onu tekrar ederek yeniden kızgın surat ifademe döndüm. "Süslenip yemek için gönderdiğin arabaya biniyorum ve ardından yemekler ile donatılmış masada önümde olan boş sandalye ile bakışıyorum. Üstüne bir de dalga geçer gibi bana mesaj atıyorsun."
"Seninle dalga geçmedim." Yeniden kendini kısa cümleleri ile savundu. Öfke ile nefes verip dudaklarımı ıslattım. "Amacın neydi o zaman?"
"Sadece ismi her ne boksa olan çocukla yemeğe gitme istedim." Ryan'dan bahsettiğinde kaşlarım daha çok çatıldı. Yüzünün girdiği şekilden rahatsız olduğu belliydi. "Kendim de yarım saat önce eve geldim, yemeğe zamanım bile yoktu. Bütün gün dans praktiki yaptım sadece. O yüzden sabah seninle konuşurken böyle bir şey yapmak zorunda kaldım."
"Neden?" Kaşlarımı yukarı doğru kaldırıp alt dudağımı ısırdım. "Neden istemedin?"
Eli ile alnını ovuşturup göz ucu ile bana baktı. Saçlarını geriye atıp dudaklarını aralayarak omuz silkti. "Benden başka kimse ile yakınlaşmanı istemiyorum."
Aldığım bu itiraf beni şaşırtırken kafamı yana doğru yatırdım. Şaşırmam dışında hangi sebeple yapıyor oluşu önemli değildi ama benimle bu şekilde oynaması hoşuma gitmemişti. Ve açıkçası söylediği şeyi kafamda tam olarak oturtmuş değildim.
"Yaptığım şey hoş değildi ama seni paylaşma düşüncesini hiç sevmedim."
Bedenime doğru bir adım atıp aramızdakı mesafeyi biraz kapadı. İkimizin de bakışları ve tansiyonu biraz düşmüştü. "Bak sana karşı dürüst olacağım, ben artık bu yerine getirilemeyen sözlerden sıkıldım."
"Ne demek istiyorsun?" Kafa karışıklığı ile ona baktım.
"Seni beğeniyorum ve aramızda inkar edilemez bir ten uyumu var." Gözleri tepkimi görmek için yüzümde dolaşırken ben dudaklarım aralık bir şekilde dikkatlice onu dinliyordum. "Hep birbirimizin etrafında olalım ve bence bu şansı değerlendirelim. Başkasına ihtiyacın bile yok."
Son sözleri ile gözlerimin içerisine daha yoğun bir şekilde baktığında yutkundum. "Her seferinde senin bedenine doğru çekiliyorum, bunu düzenli bir hale getirmek aptallık olmaz bence."
Parmağımı bileğimin iç kısmına sürterek hafifçe gözlerimi kıstım. "Yani seks arkadaşlığından bahsediyorsun?" Kısık ses tonumla sorduğumda kafası yavaşça olumlu anlamda sallandı.
"Eğer ismi oysa evet."
Titrek gözlerimi yüzünden geri çekip bakışlarımı yere çevirdim. Kararsız bir şekilde beynimden bir sürü düşünce geçirirken durumu değerlendirmeye çalışıyordum. Karşımdakı bu teklifi hangi açıdan elime alacağımı bile bilmiyordum.
Onunla düzenli bir şekilde olma düşüncesi, onu daha çok görecek olmak hoşuma gitmişti. İnkar edemezdim zaten aramızdakı tutkuyu, bedenlerimiz birbirisi için yaratılmış gibiydi. Her dokunuşumuz ile verdiğimiz tepkilerden bu çok belliydi zaten.
Ama diğer yandan benim ona karşı beslediğim duygularım için bu iyi miydi?
Onun dışında ben böyle bir kız bile değildim. Demek istediğim birisi ile 'seks arkadaşı' olmak bana göre değildi. Tabii ki Jungkook ile daha fazlasını aramda hissediyordum ama bu sadece benim açımdan böyleydi. Gözünde sadece birkaç saat seks için zaman geçirdiği kız olmak istemiyordum.
Düşüncelerim içerisinde kaybolmuşken Jungkook kaygılarımı anlamış olacak ki yumuşak ses tonu ile konuştu. "Sanırım bu düşünceyi sevmedin?"
"Ben daha önce böyle bir lişki içersininde hiç olmadım." Ona karşı dürüst olup düşüncelerimi paylaşmayı seçtim. "Yani birisinin hayatında sadece seks için olmak bana göre değil. Birbirimiz ile geçirdiğimiz tek vakitin sadece bu olması bilmiyorum..."
Gözlerim hala aşağı bakarken elime uzandığını gördüm. Dövmeli parmakları nazik bir şekilde bileğimin etrafına sarıldı. "Senin etrafımda olmanı seviyorum, Lisa."
Başımı kaldırıp tereddüt ile yüzüne baktığımda beni sevecen gülümsemesi karşıladı. "Birlikte vakit geçiririz, seni asla değersiz hissettirmeyeceğimden emin ola bilirsin." Parmakları nazikçe bileğimi okşayıp kolumu yukarı kaldırdı. Dudaklarını elimin üzerine bastırıp öperken parlak gözleri güven verircesine gözlerime odaklandı.
"Emin ol benim için o kadar basit değilsin."
Biraz olsun beynimdeki sisi dağıtarak kalbimi ısıttığında endişe ile alt dudağımı ısırdım. Ona vereceğim cevap belki hala da doğru değildi ama onun nazik öpücükleri eşliğinde başka bir şansım da yok gibiydi. Tenime dokunduğu an itibarı ile dudaklarından çıkan kelimeler benim gardımı indirmişti bile. Ve o da bunu bakışlarım ve de oluşmaya başlayan küçük gülümsememden anlamıştı.
"Bunu bilmen iyi."
Cevabım ile o da gülümserken kafasını sallayıp "Biliyorum." Dedi.
"Ama Lisa sen de şunu bilmelisin ki benden başkası ile ilişkiye giremezsin. Her iki anlamda da."
Bakışları ciddi bir hal alarak yüzüme kilitlendi. Benden bir onay bekler gibi ısrarcı gözleri ile bakıyordu. Yutkunarak başımı yavaşça olumlu anlamda salladım. Doğrusu bu benim için pek zor olmazdı, zaten onun büyüsü altındaydım.
Bu yüzden şu an bile kendimden beklenmeyecek bir şekilde teklifini kabul ediyordum.
"Ama aynısı senin için de geçerli!" Kuşkucu bir şekilde öne atladım. Kabul ettiğimi anlayıp rahatça gülümserken kafası olumlu anlamda sallandı. "Zaten sen etrafımda olduğun sürece başkasını isteyeceğimi hiç sanmıyorum."
Cevabi beni tatmin ederken onun tarafından bir daha ne kadar beğenildiğimi görmüştüm.
"Ama..." dedim aklıma gelen düşünce ile "Duygusal olarak da, sadece bedenen değil."
O da benden bunu istemişti, karşılıklı sadakat göstermeliydik.
"Zaten öyle duygusal ilişkiler kurmak için zamanım yok." Omuz silkerek söylediği şey karşısında kaşlarım çatıldı. "Yani zamanın olsa yapacaksın yani?" Suçlayıcı ses tonum onu daha çok gülümsetirken kafasını olumsuz anlamda salladı.
"Sonuç olarak öyle bir zamanım yok, Lisa."
Bana doğru yaklaşıp kollarını belim etrafına sardığında başımı yukarı kaldırdım. Dili ile pembemsi dudaklarını ıslatıp sıcak dokunuşu eşliğinde "O zaman anlaştık?" Diye emin olmak adına sordu.
"Anlaştık."
Verdiğim cevap onu tatmin ettiğinde dudaklarıma doğru eğilmişti. Bana uzun ve şefkat dolu bir öpücük verdikten sonra dudaklarımızı ayırıp geriye çekildi.
"Hadi o zaman az önce döktüğün yemeğimi bana hazırla, bebeğim."
Gülerek göz devirip "Tamam." Diye mırıldandım. Arkamı döndüğümde kalçama yediğim şaplak eşliğinde yeniden sesini duydum.
"Ben de gidip kirlettiğin yerleri temizleyeceğim."
~~~
Seks arkadaşı olduk, max gelebileceğimiz konum jsdjs
Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Düşüncelerinizi merakla bekliyorum gidişat ile ilgili.
Lisa
Jungkook
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro