Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

0.7


"Buyurun hanımefendi."

Ryan kibar bir şekilde sandalyemi çektiğinde "Ah, teşekkürler." Diyerek oturdum. Aşırı kibar tavrımıza gülerken karşıma geçip oturduğunda gözlerimi etrafta gezdirdim.

"Çok şık bir mekan." Etkilendiğim sesimden belli olurken zaferle gülümseyip kafasını salladı. Beni oldukça ünlü ve şık bir restorana getirmişti, ilk defa baş başa böyle bir yemeğe çıktığımız için özenmişti sanırım.

"Seni memnun etmek için emrindeyim." Karizmatik bir şekilde konuşarak sırıttığında kıkırdayarak başımı salladım. "Babanın tüm imkanlarından yararlanıyorsun, Ryan." Getirilen şarabı dudaklarıma götürdüğümde başını sallamıştı.

"İlk defa yemeğe çıkıyoruz, bu şansımı iyi değerlendirmeliyim değil mi?"

Açık sözlü konuşması hoşuma giderken "Aferin sana." Dedim flörtöz bir şekilde.

Sonuçta beni ünlülerin gezdiği, oldukça rahat hissettikleri güzel bir restorana getirmişti. Onun benden haftalardır koparmaya çalıştığı randevu teklifini ilk kez kabul etmiştim ve beni etkilemek için çaba gösterdiği aşikardı. Lüks düşkünü bir kız değildim ama erkeklerin değerimi bilerek bana yanaşmasını seviyordum. Hiçbir zaman yelkenleri hemen suya indiren birisi olmamışımdır ve ya hayatıma birisini alırken acele etmemişimdir. Geçici ilişkiler yerine daha kalıcı olanları için çabalıyordum.

Tabii bu hayatımın neredeyse iki ayını göklere çıkarıp yerden yere vuran sonra aynısını tekrar eden 'global popstar' için geçerli olmamıştı.

Jungkook'un benimle son kez yatağımda birlikte olduktan sonra gidişinden bir ay geçiyordu. Söz verdiği gibi bir daha benimle irtibata geçmemişti, ben de özellikle onun haberlerinden hatta şarkılarından bile uzak duruyordum. Sonuçta yatağımda beni göz yaşlarım içerisinde bıraktıktan sonra kısa bir depresyon yaşamış olabilirdim.

Onu özlemek, onu yeniden istemek ve ona karşı gerçek anlamda duygularımın oluşması bana acı vermişti. Üstelik o gittikten sonra iki hafta boşluğa düşmüştüm.

Aslında uzak kalmak en iyisiydi çünkü daha fazlasını yaşamaya devam edersem incinen kişi de olmaya devam edecektim. Bunun matematiği oldukça basitti, ne kadar Jungkook'dan fazla alırsan aynı oranda da acı çekersin. Onun tarafından sadece fiziksel birlikteliğe yönelmiş iki seferlik bir şeyler yaşanmıştı. Onun gözünden oldukça basitti, bende de öyle olmalıydı ve onu hayatımda yaptığım en olağanüstü şeyler listesine ait etmeliydim. Ama o kadar basit değildi işte.

Zaten bitmişdi de bu yüzden kendi önüme bakmam gerektiğini biliyordum. Bu yüzden Ryan ile arkadaşlığımızın daha fazlasına dönüşmesi için şans vermek istiyordum.

Ryan, biraz kendini beğenmiş birisiydi ama onun dışında iyi yanları da vardı. Onunla zaman geçirmek, durmadan bizim için planlar kurmasını izlemek keyifliydi. Her hangi bir duygu yoktu ama bu zamanla oluşmayacağı anlamına da gelmezdi. İlerlemek için kendime şans vermeliydim, aptal ve ergen bir hayran falan değildim sonuçta.

"Siparişlerimiz de geldi. Tavsiyemi dinlediğin için teşekkürler, beğeneceğine eminim."

Garson tabakları masaya yerleştirirken Ryan durmadan konuşmaya devam ediyor ve yeni bir şarap daha getirmelerini söylüyordu. Tüm seçimleri ona bırakıp yemeğimi yemeye başlamıştım bile. Bu kadar heyecanlıysa beni etkilemek için ona izin verecektim, kendini göstermeliydi.

"Mm gerçekten lezzetliymiş." Etten keserek sosa buladığımda kadehini tokuşturmamız için yukarı kaldırdı. Ona uyarak kırmızı şarap dolu kadehimi yukarı kaldırdım ve onun mavi gözlerinin içerisine baktım.

"Yeni başlangıçlara içelim mi?"

Önerisi ile alt dudağımı ısırarak onu onayladım hemen. "Kesinlikle yeni başlangıçlara." Ardından kadehi dudaklarıma götürüp birkaç yudum içmeye başladım.

Boğazımdan akan sıvı ile gözlerim teras tarafa ilerleyen konuklara döndüğünde aniden öksürmeye başladım.

"İyi misin?" Ryan endişe işe bana peçete uzatıeken öksürmeye devam ederek hızlıca elinden aldım. Dudaklarıma bastırarak kendimi sakinleştirmeye çalışırken çıkardığım gürültü etraftakı birkaç masadan insanların dikkatini çekmişti. Bakışları umursamadan gözlerimin yeniden terasa dönmesi ile Jungkook ile göz göze geldim.

Gözleri şaşkınca bana bakarken ardından endişeli hali ile benimle ilgilenen Ryan üzerine döndü. Ben de onunla aynı şaşkınlığı yaşamaya devam ederken "Siktir ama." Diye fısıldayarak gözlerimi onun üzerinden çektim.

"İyisin değil mi, Lisa?"

"Evet. Teşekkür ederim." Ona hızlıca kibar bir şekilde gülümseyip bu sefer su bardağına uzanmıştım.

Tamam anlıyorum burası ünlülerin de tercih ettiği bir mekandı ama gerçekten şu an o burda olmalı mıydı?! Bu hiç adil değildi, şimdiden sanki ateşim çıkmış gibi hissediyordum.

Ama burda yapmam gereken şey onu umursamamıktı ve bu yemeğe devam etmek. Sonuçta onu yeniden görmüş olmam hiçbir şey için işaret değildi. Biz tamamen noktayı koymuş ve her şeyi kapamıştık, konuşmamıza bile gerek yoktu. Birbirimizi unutacağımızı söylemiştik, tıpkı iki yabancı gibi.

Zaten ilerleyen saatlerde Jungkook benim tarafıma pek bakmamıştı. Geldiği arkadaşları ile yemek yiyerek sohbet etmişti. Benim gözüm birkaç dafa onun üzerine dönerken bunu yapan taraf sadece ben olmuştum. Jungkook aynı söylediği gibi davranmıştı, yabancıymışız gibi.

Sonuçta doğru olan da buydu. Ne kadar acıtsa bile gerçekler de buydu.

"Tatlıları seçtin mi?" Ryan'ın sorusu üzerine derin bir nefes alıp gülümsedim. "Bence tatlıyı benim evimde yiyelim. Sabah kirazlı turta yapmıştım, dondurma ile çok güzel oluyor. Ne dersin?"

En kısa şekilde bu mekandan ayrılmak istiyordum.

"Güzel bir kız beni turta yemek için evine davet ediyor, tabii ki kabul edeceğim."

Gülümseyerek ayaklandığında memnuniyyetle "Harika." Diyerek çantamı aldım. Hemen yanıma gelerek elini belime yerleştirdiğinde ona izin verip yönlendirmesi ile yürümeye başladım.

Gözlerimi özellikle Jungkook üzerinden uzak tutmuştum çünkü ona daha çok bakarsam iyi olmayacağımı biliyordum.

Ryan, çalan telefonunu cavaplarken koridora çıkmıştık aniden durduğunda bileğimi nazikçe tutarak beni de durdurdu. "Lütfen beş dakika burada bekler misin? Babamla iş hakkında konuşmam gerek. Çok önemli." Mahçup bir şekilde konuştuğunda başımı salladım.

"Tabii sen konuş rahatça, ben bekliyorum."

"Teşekkür ederim." Yanağımdan makas alıp sessiz bir yerde konuşmak için uzaklaştı. Derin bir nefes alıp duvara yaslanarak karşımdakı tabloya gözlerimi diktim.

Tam yine aklım Jungkook üzerine gidecekken kalp atışlarımı hızlandıran sesini duydum.

"Merhaba Lisa."

Başımı yana çevirip onun yanıma geldiğini gördüğümde gözlerim irice açılmıştı. Onun yüzünde ise dudaklarına çok yakışan bir gülümseme vardı ve çekinmeyerek önümde durmuştu.

Açıkçası beni umursayacağını hatta yanıma geleceğini düşünmemiştim.

"Merhaba?" Dudağımı kemirirken cevapladığımda gözlerinin üzerimde gezinmesi ile yutkundum.

Yine aynı şey oluyordu, ona bakış şeklimi değiştiriyor ve yeniden büyüsü altına beni çekiyordu.

Ama bu sefer değil, kendime hakim olmayı öğrenmem gerekiyordu.

"Seni yeniden görmek beni şaşırttı. Sevgilinle mi geldin?" Siyah gömleğinin kollarını kıvırırken kaşlarını saniyelik yukarı kaldırıp indirdi. Gözleri elbisemin derin bacak yırtmacından yüzüme çıkmış ve cevabımı beklercesine doğruca gözlerime bakmıştı.

Bu tesadüfler de beni şaşırtıyordu.

"Hayır. Arkadaşım." Omuz silkerek cevap verdim.

"Klübde de bir aradaydınız galiba. Biraz arkadaştan fazlası gibi gözüküyorsunuz dışarıdan."

"Sen içeride bizi mi izliyordun?" Dudaklarım yıkarı doğru kıvrıldığında doğruca sordum. Onu bir kere bile bizim olduğumuz tarafa bakarken yakalamamıştım ama demek ki onun gözleri üzerimdeymiş.

"Tanıdık birisini gördüğünde bakarsın değil mi? Bu normal bir şey." Sakince ve düz surat ifadesi ile beni yanıtladı. Ona karşılık olarak ise başım olumlu anlamda sallanmak zorunda kalmıştı. Sonuçta ben de birkaç kez ona bakmıştım ve eminim o da bunu görmüştü.

"Özellikle altında, üstünde ve her yerinde gördüğün birisini." Gözlerinden tehlikeli bir bakış geçerken bana odaklanmış bir şekilde konuşması ile dudaklarım şaşkınlıkla aralandı.

Bunu gerçekten söylemiş miydi?

Üstelikle dudaklarındakı o sırıtış ile.

"Çok fazla konuşuyorsun." Başımı olumsuzca sallayıp yüzümü buruştururken zihnimde beliren görüntülerimize dur dedim. "Biraz da gereksiz sanki."

"Olabilir. Hiçbir zaman sözlerimi ciddiye almadım sonuçta." Kafasını sallayarak bana göz kırptığında kaşlarım çatıldı kurduğu cümle ile.

"İyi akşamlar, Lisa." Arkasını dönmeden önce beni son kez baştan aşağı süzdü. "Kırmızı yakışmış."

Ne demeye çalışmıştı o?

~~~
Tesadüf değil, kadersiniz liskook.

Yorumlarınızı bekliyorum, aşklarım.

Lisa ve kırmızı elbisesi altda💋

Lisa

Jungkook

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro