0.1
"Bunu yapmalı mıyız bilmiyorum. Arka kapıdan çıkıyorlar, demek ki rahatsız edilmek istenmiyorlar."
"Zaten şimdiden üç kız oraya gidiyor, en azından biz de onları görebiliriz. Jungkook'u ne kadar beğendiğini biliyorum." Cara ısrar etmeye devam ettiğinde sıkıntı ile önden heyecanla yürüyen kızlara baktım.
Kendi aralarında sevinç ve telaşla fısıldaşarak restoranın arka kapısına doğru ilerliyorlardı. Az önce kapıda olan güvenlikten Cara ile ben ve bir de üçlü kız grubu Jungkook ve Eunwoo'nun burada olduğunu öğrenmiştik. İçeride yemek yiyorlardı ve birazdan arka kapıdan çıkarak arabalarına binip gideceklerdi. Öncelikle bu yemeği gizli tuttuklarını ve özel alanlarını ihlal etmememiz gerektiğini biliyordum. Tüm o kargaşanın arasında sadece keyifli bir akşam yemeği yiyerek vakit geçirmek istemişlerdi muhtemelen ama birazdan bu bozulacaktı. Kızların şimdiden ne kadar heyecanlı ve gürültücü olduklarına şahit olmuştum, ikisini gördüklerinde daha çok delireceklerdi.
Tabii ki ben de Jungkook'u görmek istiyordum, yıllarca beğendiğim bir sanatçıydı. Sanırım biraz da hayranlığım vardı ve doğrusu burada olduğunu ben de ilk öğrendiğim zaman elim ayağıma karıştı. Hayatımda bir kez yakalayacağım türden bir şanstı, değerlendirmem gerekiyordu muhtemelen. En azından fazla üzerine düşmeden bir kenarda durarak ona selam verebilirdim.
Etik açıdan hala yapmamam gerektiğinin farkındaydım ama oldukça rahatsız etmeden haraket edecektim.
Eğer ona bu kadar yakınken görme şansımı elimle geri itsem geceler uykum kaçardı.
Bu yüzden Cara ile önce uzun bir konuşma yapıp onların üzerine çullanmadan, kibar olamamız gerektiğini anlatmıştım. Zaten oradakı kızlar ergen gibi gözüküyorlardı, en fazla daha çok yeni reşit olmuşlardır. Ama bizim yirmi yaşımız vardı ve biraz daha ağır davranmalıydık.
Cara ile birlikte arka kapının önüne gittiğimizde on dakika sonra kapının önüne iki tane siyah araba gelmişti ve ardından iki tane, iri yapılı koruma. Gözlerimiz önünde icra etmekte olan bu detaylardan şimdilerde içeriden çıkacaklarını anlamak zor değildi.
Heyecanla kolumu tutan Cara bir şeyler söylerken alt dudağımı kemirmekle meşgüldüm. Açıkçası ben de heyecanlanmıştım.
Duyduğum kapı sesi ile korumalar kapıya doğru koşarken kızların aniden cıyaklamaları yükselmişti ve adımları kapıya doğru yönelmişti. Bunun ardından ise nefesimi tutmam için yeterli olan olay yaşanmaya başlamıştı bile.
Jungkook ve Eunwoo onlar için açılan kapıdan dışarı çıkmışlardı. İkisinin yüzündeki keyifli gülümseme hayranların ani yükselişi ile saniyelik düşerken ardından yeniden gülümsediler. Arka kapıdan kendilerini belli etmeden çıkacaklarını düşünmüş gibi gözüküyorlardı. Korumaları onları arabaya doğru yönlendirecekken birkaç hayranlarına kıyamamış ve onlar ile konuşarak fotoğraf çektirmek için durmuşlardı.
Gözlerim Jungkook'un üzerine odaklanmıştı, onu bu kadar yakından görmüşken incelemek ilk önceliğim haline geldi. Işıl ışıl parlayan iri gözlerine, minik burnuna, pembe piercing'li dudaklarına, hafif uzun saçlarına, yapılı bedenine bakarken anlık bir büyülenme yaşıyordum. Ellerimin içi terleyip, kalbimin atışları istemsizce hızlanırken bir kenarda durup gülüşünü izliyordum.
Kulağıma dolan kibar sesi ve bozuk ingilizcesi ile dudaklarım yanlara doğru kıvrıldı, tüm kibarlığı ile ona yöneltilen sorulara karşılık veriyordu. Gözlerim asla Eunwoo üzerine dönmeden onu izlemekle oldukça meşgül hale gelmişti ki hatta bir müddet sonra Cara'nın beni kolumdan çekiştirmesi ile gerçekliğime dönmüştüm.
"Şimdi gidecekler, hadi biz de yanlarına gidelim. Eunwoo ile fotoğrafım olmazsa bu gece ölürüm."
Cara büyük bir kararlılık ile konuşup koluma sarılan parmakları ile beraber bizi kızları geçerek ikisinin resmen önüne atmıştı.
Hemen Eunwoo ile konuşarak sevgisini belli ederken benim gözlerim Jungkook ile ikimizin sessizliği eşliğinde kavuştu.
Anlık bedenimden geçen titreme ile dudaklarım bir şeyler söylemek için aralandı ama ardından bir kelime bulamadan yeniden kapandı.
Az önce onu bir köşede izlerken Cara beni aniden önüne fırlatmıştı, bu yüzden biraz hazırlıksız yakalanmam benim suçum değildi. Üstelik tam olarak gözlerimin içerisine bakıyordu, ilk cümleyi kurmak benim için tabii ki zaman alacaktı.
İşte bu yüzden onun sesini duydum, dudaklarındakı az öncekine nazaren daha farklı bir gülümseyiş eşliğinde.
"İsmin ne?"
Aniden bunu sorması garibime gitmişti, sonuçta ismimi öğrenip ne yapacaktı ki?
"Lisa." Bu sefer dudaklarım aralandığında ses çıkarabildiğime sevinmiştim.
"Koreli misin, Lisa?"
Gözleri yüzümde nazikçe dolaşırken bir adım bana doğru yaklaşmıştı. Başım yavaşça olumsuz anlamda sallandı. "Hayır. Tayland."
"Ama Korece konuşabiliyorsun."
Onunla bu kez iletişime geçerken Kore dilini kullandım, büyük ihtimal görüntümden dolayı Koreli olduğumu düşünmüştü.
"Ailem ile uzun yıllar Seul da yaşadım." Söylediklerimle kafası olumlu anlamda sallanırken muhtemelen sakin konuşma tarzım onu biraz şaşırtmıştı. Ama aslında içsel dünyamda dışarıdan gözüktüğüm kadar sakin değildim. Ve o da bunun farkında değildi, az önce bile sessizce bir kenarda durup onu izlemiştim.
Tam olarak karşımda durup benimle göz göze konuşuyordu ve bu biraz gerçek dışı geliyordu.
Ve itiraf etmem gerekiyor ki şiirsel bir şekilde güzeldi. Şu an arkamdakı kızların çılgına dönmesini anlayabiliyordum, onu canlı bir şekilde gören herkes bunu anlardı.
"Fotoğraf çektirmek ister misin?"
Benim sormam gereken şeyi onun bana sorması ile anlık kıkırdamıştım. Kıkırdayışımla birlikte kafasını yana doğru yatırıp daha geniş gülümseyerek bana baktı, ben telefonumu çıkarırken çantamdan. Yanımdakı Cara şu an Eunwoo ile bilmem kaçıncı pozunu veriyordu, aynı zamanda yeniden yanımıza gelmek isteyen kızlara tehditvari bakışlar atıyordu.
"Sen çekebilir misin, lütfen?"
Kolum yeterince yukarı kalkarak ikimizi de ekrana sığdırmakta zorluk çekeceği için ona dönerek sordum. Benden uzundu ve bunu onun yapması daha mantıklı olurdu.
Yanına doğru geçerken telefonu ona uzatışımla elimden almış ve diğer elini de belime yerleştirmişti.
Bu haraketi ile başımı çevirip yakınımdakı yüzüne bakarken o yukarı kaldırdığı telefonumdan kameraya bakıyordu.
"Gülümse!"
Ani komutu ile hızlıca kameraya dönüp gülümserken belimdeki parmaklarının temasına alıştırmıştım kendimi. Birkaç poz verdikten sonra telefonu bana geri uzatırken kendimi bir şeyler söylemek zorunda hissediyordum.
Muhtemelen çok sakin hatta biraz soğuk davranmıştım. Ona yeterince sevgimi ifade edebilmiş değildim ve ya hiç etmemiştim. Bunun farkına daha yeni vararak hemen kendimi bunun için telafi etmeye çalıştım.
"Bu arada yeni müziğinin harika olduğunu söylemek istiyorum. Farklı tarzlar denemeye ve kendini keşfetmeye çalıştığını söylemiştin ve bence üstesinden mükemmel bir şekilde geldin. Şu an seninle karşı karşıya olup bunları söyleyebilmek benim için çok değerli. Gerçekten seni çok beğeniyorum ve şu an karşında aslında biraz heyecanlıyım. Ama bu anı paylaşmış oldu-"
Nefes almadan bir sürü cümleyi arka arkaya dizerken aniden belime sarılan kolu ve beni kibar bir şekilde kendine çekişi ile susmak zorunda kalmıştım.
Gözlerim bu ani sarılış karşısında irice açılırken saniyelik donmuş ardından kolumu omzuna sarmayı başarmıştım.
"İki sokak ötede arabayı senin için durduracağım, oraya gelip iltifatlarına devam edebilirsin."
Tenime çarpan sıcak nefes, içimi gıdıklayan fısıltı ve karnımdakı kelebekler ile bedeni bedenimden ayrıldı.
Benim bedenim ise tas kesmiş bir şekilde yerinde dikilirken onun son kez hayranları ile konuşup arabasına binerek saniyeler içerisinde gidişini izlemişti.
Arkasına bile bakmadan burayı terkettiğinde kızların sesi kulağıma bir uğultu olarak geri döndü. Kendi gerçekliğime döndüğümde gözlerimi kısarak aralık kalmış dudaklarımı kapadım.
O, beni az önce arabasına mı davet etmişti?
~~~
Bu sefer bir liskook hikayesi yazdım, umarım bu hikayede benim yanımda olursunuz. Okuyan her birinizin değerli yorumlarınızı bekliyor olacağım🤍
Lisa
Jungkook
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro