Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

#34

Montumun fermuarını çekerek kapının önündeki motorun yanına ilerledim. Bugün pazardı ve çalışma günümdü...

Pazar günü, son tatil günü olduğu için sevmezdim ama artık, en sevdiğim gün pazardı ve ben bugünden çıktıktan sonra pazartesi sendromuna bile girmiyordum.

"Günaydın," dedi Emir keyifli gelen ses tonuyla. Kaskını çıkararak montumdan çıkan sweatimin kapüşonuna baktı uzun uzun, ardından gözlerini kollarımdan ellerime indirdi. Bir şey göremedi çünkü cebimdeydi ellerim. "Al, kask."

Kaskı almak için ellerimi montumun cebinden çıkardığımda ellerime uzun uzun baktı, gülüşü genişledi. "Günaydın, ne bu keyfin sebebi?"

"İşe gidiyorum," dedi. "Seviyorum işimi."

"Ciddi misin? Tamam seviyorsun ama... Uykulu olsaydın biraz. Uyku problemi çekmen gerekiyor senin..."

"Ne?"

"Klasik erkek."

"Atla da gidelim." dediğinde kaskımı takarak arkasına oturdum. Kollarımı beline sardığımda hâlâ çalıştırmamıştı.

"Hadi," dedim. "Neden bekliyorsun?"

Kafasını eğmiş, karnında bağladığım ellerime bakıyordu. "Hiç, sıkı tut diyecektim."

"Hızlı bile sürmüyorsun."

"Nedenini açıklamıştım."

"Biliyorum biliyorum..."

Motoru çalıştırdığında kafamı sırtına yaslayarak gözlerimi kapattım. Böyle gitmeyi çok seviyordum, salıncakta sallanırken gözlerim kapalıymış gibi hissediyordum.

Beraber spor salonuna geldiğimizde motordan inerek kaskı uzattım. Saat dokuza geliyordu, yine tam vaktinde açıyordu. "Çalışmalar nasıl gidiyor? Sınav yaklaşıyor."

"Fena değil," dedim. "Deneme çözüyorum sadece."

"İyi yapıyorsun, bol deneme çöz."

"Beden eğitimi öğretmenliği okumak istediğini duyunca ailen ne dedi?" diye sordum onunla birlikte içeri girdiğimde. Ceketini çıkararak montumu almak için elini uzattı. "Hiçbir şey," dedi. "Saygı duydular."

Oturduğu yerin yanına oturarak "Bu kadar mı?" diye sordum. "Saygı duyuyorum mu dediler sadece?"

"Zaten babam da beden eğitimi öğretmeni, ne diyebilir ki?"

"Evet, yorumu çok objektif olmamış olabilir. Annen ne dedi?"

"Annem yok," dedi. "Öldü ben ortaokuldayken."

"Ne?" dedim şaşkınlıkla. "Hayır, gördüm ben senin anneni."

"İyice gitti senin kafa, mezarda mı gördün?"

"Hayır. Hocamla, yani babanla gördüm. Alyans bile vardı... İnanamıyorum, senden gizli evlenmiş baban. Üvey kız kardeşin olabilir, sakın onunla evlenmek isteme. Seni engellerim hayattan."

"Engeller misin?" diyerek güldü. "Evet," dedim. "Asla ağabey kardeş ilişkisini üvey de olsa onaylamam."

"Birincisi gizli evlenmediler. Biliyorum yani babamın evli olduğunu, ikinci olarak Sedef annemin çocuğu olmuyor zaten. Korkma. Üçüncüsü... Engelleme ne olur beni."

"Ha... Çok şükür desem mi bilemedim, çocuğu olmuyorsa demeyeyim."

"Beni seviyor, ben de onu seviyorum. Sorun yok yani."

"O ne dedi okuluna?"

"Saygı duydu, çok karışmaz zaten bana."

"Annem ve babam beden eğitimi öğretmenliği okuma diyorlar." dediğimde kaşları havalandı. "Neden fıstık?"

"Bilmem, netlerim iyiymiş ve daha iyi bölümlere gidebilirmişim. Annem öğretmen olmasına rağmen öğretmenlik okuma diyor, hukuk okumamı istiyorlar."

"Senin ne istediğin önemli. Emin ol yirmili yaşlarında işin, hayatının büyük bir kısmını kaplayacak ve eğer sevmezsen çok zorlanırsın."

"Hukuk okumak istemiyorum ama biri yüzünden avukatlık çok tatlı geliyor."

"Kim?"

"Bir arkadaş işte, avukat kendisi."

"Anladım," dedi değişik bir yüz ifadesiyle. Engellesem de biricik anonimimi kimseyle paylaşmazdım. Burak her ne kadar hakkında bilgiler sorsa da ağzımdan tek kelime çıkmamıştı. "Sen bilirsin dediğim gibi. Okul bitince sen çalışacaksın, kimse değil."

"Ben zaten kararlıyım ama bazen hukuk, doktorluk falan oku dediklerinde garip oluyorum."

"Onlar da seni düşünüyor muhtemelen, yine de kendi bildiğini yap derim."

"Zaten yapacağım," dedim emin sesimle. "Ama sonra ne olacak bilmiyorum."

"Nasıl yani?"

"Mezun olunca ne olacak bilmiyorum, artık okula gitmeyecek olmak çok garip."

"Artık iş hayatı."

"Evet, her neyse. Dört yıl sonra düşünürüm bunları."

"Evet," dedi kafasını sallayarak. "Şu an çok erken. Hem... Sen bugün güzel olmuşsun sanki biraz."

Gözlerimi baştan aşağı üzerime tutarak "Aynıyım," dedim. "Her zaman giydiğim gibi."

"Yok yok, farklı görünüyorsun. Bu renk yakışmış sana."

"Gerçekten mi?"

"Evet," dedi. "Çok değiştirmiş seni."

"Daha önce de bu renklerde bir şey giydim diye hatırlıyorum."

"Yok, bu başka."

"Öyle diyorsan," dedim anlamasam da. "Teşekkürler."

"Kahvaltı yaptın mı?"

"Atıştırdım bir şeyler."

"Atıştırma, yap."

"Sen yaptın mı?"

"Yapıyorum tabii ki," dedi. "Çok nadir yapmam."

"Kahvaltın ne? Kötü çocuklar gibi sigara ve kahve mi?"

Gülerek yüzünü sıvazladı. "Meyra," dedi hâlâ gülerken. "Sporcu adam sigara ve kahveyle kahvaltı yapar mı?"

"Doğru," dedim yüzümü buruşturarak. "Bu sana olmadı."

"Sigara içmiyorum ayrıca, bilmiyor musun?"

"Biliyorum da... Gaza geldim birden."

"Neyin gazı acaba?"

"Boş ver, saçmaladım." dedim elimi sallayarak.

"Sen yapmadığına göre gidip bir şeyler alayım."

"Yok, atıştırdım dedim ya. Aç değilim."

"Bütün gün atıştırmalıkla duramazsın, ayrıca ben sana demedim mi gelirken kahvaltı yap diye?"

"Üşeniyorum," dedim omuzlarımı düşürerek. "Hazırlamak çok yorucu geliyor. Annem hafta içi hazırlar ama pazar günleri uyandırmak istemiyorum erkenden."

"Nesi yorucu acaba? Yarım saatini bile almaz."

"Yiyorum ben bisküvi falan, yeter işte."

"Bana gelebilirsin," dedi ayaktayken. Yanıma oturdu birden. "Birlikte kahvaltı yapabiliriz."

"Yok," dedim şaşkınlıkla. "Teşekkürler."

"Ciddiyim, ben üşenmiyorum senin aksine."

"Tamam, yaparım artık evde. Zahmet etme."

"Zaten burada da birlikte yapıyoruz, en azından poğaça gibi sağlıksız şeyler yiyeceğine doğru düzgün şeyler yersin."

"Dedim ya, evde yaparım artık."

"Yapmayacağını ama yaptım diyeceğini biliyorum, o yüzden haftaya pazar geliyorsun."

"Yo-..."

"Duymayı unuttum, bilmiyorum ben."

"Ne?"

"Duymuyorum," diyerek ayağa kalktı. "Gidiyorum ben pastaneye, ben gelene kadar takıl buralarda."

Beni dinlemeden gittiğinde arkasından bakakaldım. Pazar günleri Emir ile kahvaltı mı yapacaktım artık?

Emir, sevgili anonimim, komik eski sevgilim Michael Burak, Andrei Mustafa, İkinci Andrei Efe... Hayatım birden kitaplardaki gibi yakışıklı erkeklerle çevrilmişti ve bir tanesi bile kötü çocuk değildi, hepsi kibarlıktan kırılıyordu.

Ne büyük ceza Allah'ım, ne büyük... Yaşamayan bilemez.

●●●

"Görüşürüz çarşamba." dedim kızların yanından çıkarken. Pazar günleri biraz çalışıyor, sonra kızlarla voleybol oynuyor, sonra tekrar çalışıp eve gidiyordum ve şaşırtıcı derecede pazar en sevdiğim gündü.

Voleybol oynamak için yanından ayrıldığım İkinci Andrei Efe'nin yanına giderek "Döndüm," dedim. "Ama pestilim çıktı."

"Benim de," dedi yorgun sesiyle. "Üç saati geçti bugün."

"Niye bu kadar çok spor yapıyorsun?"

"Ayrılık acısı," dedi alayla. "Başka yapacak bir şeyim yok."

"Of İkinci Andrei Ege off... Alkole versene kendini, içip içip dolansana. Ayyaş olsana, spor nedir?"

"Ben ikinci olmak istemiyorum Anastasia Meyra, o ne ikinci Bayezid gibi..."

"İlk Andrei Mustafa, kusura bakma."

"Mustafa Hoca mı?"

"Evet."

"O zaman bana başka bir isim ver, kendimi Osmanlı padişahı gibi hissediyorum aksi hâlde."

"Tamam Vladimir Efe, tamam."

"Şimdi de devlet başkanı gibi hissettim, yine olmaz."

"Hayır, gözler andırıyor biraz. Sen Vladimir Efe'sin."

"Duş alıp çıkayım," derken gülüyordu. "İçip içip gezerim."

"Gerçekten mi? Eski sevgilinin evini de basacak mısın?"

"Eşkıya mıyım ben? Güzel bir şekilde ayrıldık biz, ayrılmasak bile basmazdım zaten."

"Güzel bir şekilde ayrıldın ama hâlâ seviyorsun, bence camına taş at."

"Sevdiğim kadar saygı da duyuyorum, öyle bir şey olmayacak."

"Kitapta olsaydın yapardın."

"Anlamadım."

"Duş aldıktan sonra saçlarını kurut diyorum, hava buz gibi."

"Evet, dikkat ediyorum. Hadi görüşürüz güzellik."

"Görüşürüz." dedim omuzlarımı düşürerek. Andrei Mustafa boştaydı, duvara yaslanmış telefonuyla uğraşıyordu. Yanına gidip gitmemek arasında kalırken vazgeçerek Emir'in yanına oturup uzaktan izledim.

Ah Andrei Mustafa, Andrei Mustafa... Neden Mustafa'sın sen? İnkar et babanı, adını yadsı. Yapamazsın, yemin et sevdiğine. Vazgeçeyim Germen olmaktan ben.

"Ne düşünüyorsun yine?" dedi Emir kahve bardağı uzatırken. Hangi ara hazırlamıştı bilmiyordum.

"Neden Mustafa o?"

"Ne, neden?"

"Adının Mustafa olması beni çok üzüyor," dedim kahveden bir yudum içerek. "Neden Mustafa o?"

"Şimdi de Juliet Capulet sanıyorsun kendini sanırım," dedi gülerek. "Romeo nerede?"

"On üç yaşında değilim."

"Yani Juliet on sekiz yaşında olsaydı kabul mu edecektin olmayı?"

"O zaman Romeo kaç yaşında olurdu?"

"Yirmi iki."

"O zaman kabul ediyorum, olurdum." dedim kıkırdayarak.

"Sen de birilerinin hikayesinde olacaksın Juliet, merak etme." dedi göz kırparak. İhtimal vermedim, itiraz da etmedim.

"Ben anca Feriha olurum," dedim kendimi tutamayarak. Hani itiraz etmeyecektim... "Ya da Leyla olur kafayı yerim, ya da Bihter olur ölürüm."

"Bu gidişle Leyla olacaksın zaten."

"Leyla ile Mecnun'daki Leyla mı yoksa Oğuz ve Leyla mı?"

"Dershaneye giderek hırsla sınavlara hazırlanan Leyla."

"Ne?" dedim kahkaha atmaya başlarken. Çok komik söylemişti, elimdeki kahveyi masanın üzerine koyarak gülmeye devam ettim. O kadar çok güldüm ki gözlerimden yaşların geldiğini hissediyordum. "Sen biliyor musun o efsaneyi?"

"Ya," dedi gülmeme gülerek. "İki, üç tane diziye bakayım dedim ama artık karşıma sürekli diziler çıkıyor. Bu da çıktı."

"Ne çıktı?"

"Babası Leyla sınavlara hazırlanıyor dedi, sonra geçiş oldu Leyla..."

"Türk tarihinin en efsane geçişidir."

"Sürekli çıkıyorlar, bakmasaydım keşke."

"Neden baktın ki?"

Elini saçlarına atarak "Sen dedin ya işte Emir ve Feriha diye, merak ettim." dedi.

"Ne zaman dedim?"

"Saçlarını karıştırırken dedin ya, sen Emir'sin ben de Feriha'yım."

"Haa... Ona mı baktın?"

"Evet, merak ettim."

"Nasılmış?"

"Pek beğenemedim," dedi. "Bana bir şey katacak bir dizi değil."

"Her şeyde mantık aramak zorunda mısın? Sana bir şey katmasın bir kere de, eğlenmene bak. Hayatı bu kadar ciddiye alma, erken kırışırsın."

"Sen de bu kadar alaya alma."

"Ne olur? Kırışmaz mıyım?" diyerek güldüm.

"Ne bileyim, olur herhalde bir şeyler."

Yanımdan ayrılarak spor yapan birinin yanına gittiğinde koltuğa oturarak arkama yaslandım. Anonimin engelini kaldırmak istiyordum.

Siz: Engelledim ama açtırmak için hiçbir şey yapmıyorsun... (19.10)

Siz: Olmuyor böyle ama, farklı bir hat alıp yazsana.

Siz: Hep öyle olur.

Acı kahveyi içerken gözlerimi etrafta gezdirmeye başladım. Anonim mesajlarıma hemen cevap veren birisi değildi. Wattpad uygulamasından mesajlaşırken araya günler giriyordu, telefona geçtikten sonra daha iyi olmuştu ama yine de mesaj attığım an cevap almıyordum.

Vladimir Efe duş almış, çıkıyordu. Ayağa kalkarak "Görüşürüz," dedim. "Çok içme."

"Görüşürüz," derken güldü. "İçmeyi aklıma sen soktun, dua et evine gelip sarhoş sarhoş sokağı inletmeyeyim."

"Ne olur gel, hiç gelmediler."

"Ne?"

"Benim sokağıma kimse içip içip gelmedi, kimse Meyra diye bağırmadı... Sokağıma benzinle seni seviyorum yazıp ateşe bile vermediler."

"Ben sanırım sebebini biliyorum."

"Ne?"

"Çünkü kitapta değiliz ve benzin olmuş 25 lira." diyerek gülmeye başladığında kendimi tutamayarak güldüm. Bu cevabı beklemiyordum ve bu cevaba hak vereceğimi de düşünmezdim.

"Haklısın," dedim gülerken. "Ama bunu demeni beklemiyordum."

"Onların hepsi gösteriş kızım, gerçek aşk gösterişsiz olur... Şimdi açıyorum telefonu, yatak odalarından bile fotoğraf paylaşıyorlar. Nereye gidiyor bu millet anlamış değilim. İnsan sevdiğini herkese değil, bir kişiye haykırmak ister."

"Sen gerçekten aşk acısı mı çekiyorsun?"

"Yedi bitirdi beni bu kız," dedi kafasını sağa sola sallayarak. "Ne yaptım, hata mı yaptım? Gece kulüplerine gitmeyelim, barlara gitmeyelim... Arkadaşlarından uzak tut, sevmiyorum, beğenmiyorum dedim. Aile gibi yaşayalım dedim, aile gibi!"

"Özür dilerim, gülmem geliyor."

"Kendi kaybetti," dedi alayla. "Ben içmeye gidiyorum."

"Gerçekten mi yoksa şaka mı?"

"Gerçekten," diyerek elini omzuma koydu. "Teşekkür ederim Natasha Meyra, iyi bir fikir verdin."

"Ne?"

"Hadi kendine iyi bak." diyerek spor salonundan çıktığında arkasından bakakalmıştım.

Ne şanslı kızdı eski sevgilisi... Burak da anca anonim sarkıntılık ederse döveyim diyordu... Hayat gerçekten adil değildi.

Yerime geri oturarak etrafa bakındım. Emir telefonuyla uğraşıyor, Andrei Mustafa bir adama ağırlık kaldırması için yardım ediyordu. Telefonuma gelen bildirimle gözlerimi çektim onlardan.

Anonim: Yeni hat mı? (19.32)

Anonim: Çok uğraştırıcı.

Siz: Vladimir Efe olsaydı derdi ki yeni hat olmuş 500 lira, kitapların içinde miyiz?

Anonim: Ne? Vladimir Efe kim?

Siz: Aşk acısı çeken birisi, aile gibi yaşayalım demiş.

Anonim: Hâlâ hayal dünyasındasın.

Anonim: Çık da beni gör artık.

Siz: Hani bir hafta içinde kendine aşık edecektin?

Anonim: Ama hep engelliyorsun.

Siz: Yeni hat al.

Anonim: Ya sabır... Bu ikinci telefon zaten, kaç tane numara kullanayım?

Siz: Neden iki hattın var?

Siz: Yoksa mafya mısın? Birisi normal numaran, biri de kirli işlerin için numara mı?

Anonim: Evet.

Siz: Biliyorum, yalan.

Anonim: Mutlu ol diye dedim.

Siz: Hadi beni kendine aşık et.

Görüldü ✔️✔️

"Neye gülüyorsun?" diye sordu Emir yanıma oturarak. Görüldü olduğunu gördüğümde suratımı asarak "Hiç," dedim. "Artık gülmüyorum."

"Neden?"

"Hiç."

"Söylesene," dedi gülerken. "Hallederiz belki, ne bozdu moralini birden?"

"Görüldü attı hayv-... birisi."

"Hangi hayvan attı?"

"Hayvan demedim."

"İki harf kalmıştı," dedi alay etmeye devam ederken. "Devam etmesen de olurdu."

"Yanlışlıkla dedim, hayvan değil aslında."

"Tüh," dedi. "Çözebileceğimiz bir şey değilmiş, yemişsin görüldüyü."

"Engelleyeyim de görsün gününü."

"Dur dur," diyerek elimi tuttu. Telefonu açmama engel olmuştu ama elimi tutması garip hissettirmişti. "Görüldü yedin diye engellenir mi? İnsanlar müsait olmayabilir."

"Ben artık aşık olmak istiyorum," dedim üzüntüyle. "Kötü çocuğa."

"İyi çocuğa ol."

"İstemiyorum iyi çocuk, kötü çocuk istiyorum."

"Kızım şu surata bak," dedi ciddi olmaya çalışarak. "Şu surata bakan kim kötü davranabilir?"

"Bundan mı her şey? O yüzden mi sürekli iyi çocukları çekiyorum?"

"Buna şükretmen gerek, farkında mısın? Umarım karşısına iyi insanlar çıkmaya devam eder."

"Aynen," diyerek ayağa kalktım. "Ben de meraktan öleyim."

"Ne meraklı kızmışsın."

"Meraklı olmasam kitabın sonunu göremem, meraklı olmam gerek."

"Ne diyorsun yine, anlamıyorum."

"Diyorum ki sarışın kız merak edip sesin geldiğini yöne gitmezse film başlamaz."

"Ne zaman anlayacaksın filmde veya kitapta olmadığını?"

"Sanırım hiçbir zaman." diyerek omuz silktiğimde benim gibi ayağa kalkarak "Ben işimin başına döneyim." dedi. Kafamı salladığımda yanımdan ayrıldı, eski yerime oturduğumda telefonum titremişti.

Anonim: Merakına tüküreyim. (Gönderilmedi)

Anonim: Bakalım kime aşık olacaksın? (Gönderilmedi)

Anonim: Edeceğim.

Görüldü ✔️✔️

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro