#32
Diğer bölümlere göre uzun bir bölüm oldu, yorumlarınızı ve beğenilerinizi bekliyorum ♡
"Çok güzeldi." dedim Burçak'ın yanına otururken. Yorulmuştuk ama değmişti... Uzun zamandır bu kadar zevkli bir maç yapmış mıydım bilmiyordum, okula gelen yeni hocayı hiç sevmeyen biri olarak beden derslerim zehir gibi geçiyordu ve ben, voleybol tutkumu burada, bu kızlarla tekrar ve tekrar yaşıyordum. Hepsi çok güzel oynayan, çok yetenekli kişilerdi. Özellikle bu ikizler resmen saf yetenek olarak dünyaya gelmişlerdi.
Hepsi hem burada hem de okulda maçlara hazırlanıyorlardı ama ben, okul maçlarından umudu keseli çok olmuştu. Tırnaklarını düşünen takım arkadaşlarımdan hiçbir şey olmayacağını biliyordum.
"Evet," dedi Burçak nefes nefese kalmışken. Suyundan bolca içti. "Ne maçtı ama... Ben bile yeter bitsin diyecektim, yoruldum."
"Benim de kollarım koptu," dedim öne doğru uzatarak. "Şimdi kim eve gidecek?"
"Annemi arasam da gelip alsa bizi," dedi yorgun sesiyle. "Umarım gelir."
"Ben de arayayım," diyerek yanından kalktığımda o da kalkmıştı. Birbirimize sarılırken "Görüşürüz." dedim.
"Görüşürüz."
Eşyalarımı alarak montumu giydim, telefonumu cebinden çıkardım. Emir sürekli duş almak için burayı kullanabileceğimizi söylüyordu ama ben hasta olurum korkusuyla eve gidip alıyordum. Telefonum elimde yürürken çarptığım bedenle kafamı yukarı kaldırdım, telefonum yere düşmemişti ama düşseydi ve Emir hızlı refleksleriyle yakalasaydı kitaplardaki gibi olurdu...
"Pardon," dedim dikkatimi ona vererek. "Telefona bakıyordum."
"Hep telefona bakıyorsun zaten," diye homurdandı. "Asosyal."
"Hayır," dedim uzatarak. "Annemi arayacaktım gelip alması için, yürüyecek hâlim yok."
"İstersen bırakabilirim," dedi yüzünü sıvazlayarak. "Aynı yere gidiyoruz zaten."
"Çıkıyor musun?"
"Evet."
"Ama sen... Neden erken çıkıyorsun? Normalde on ikiye kadar beklediğinden bahsetmiştin."
"Benden başka üç hoca daha var," dedi bayık bayık bakarken. "Mustafa da kapatıyor bazen."
"Andrei Mustafa mı?"
"Yok, düz Mustafa. Trabzonlu Mustafa."
"Rusyalı değil mi?"
"Ya sabır..." diyerek saçlarımı karıştırdığında geri çekildim. "Terledim," dedim kaşlarımı yukarı kaldırarak. "Geldiğimizden beri maç yapıyoruz."
"Yani?"
"Yani saçlarımı kar-..."
Tekrar karıştırmaya başladığında cümlemi tamamlayamadan kafam aşağı eğildi. Elinden kurtulmaya çalışırken izin vermiyordu. "Ya," dedim öfkeyle. "Dursana Emir."
"Durdursana."
"Kapıcı kızı değilim ben, Feriha'yım Feriha!"
"Ne diyorsun yine ya?"
"Sen Emir ben Feriha, tamam mı?"
"Okumadım."
"Kitap değil, dizi."
"Haa..." diyerek kaşlarını çattı. "İzlemedim."
"Tamam sus," dedim yanından geçerken. "Sen çok cahilsin."
"Bırakayım mı fıstık?"
Elimi ağzına kapatarak "Sus," dedim. "Birisi duyacak."
"Az önce çocuk gibi benimle oynarken birinin görmesinden korkmadın da, fıstığı duymalarından mı korkuyorsun?"
"Öyle mi yaptık?"
"Evet, biraz öyle yaptık."
"Eyvah," dedim elimin tersini alnıma koyarak. "Dedikodum çıkacak, mahalleye çıkacak yüzüm kalmadı... Geçim derdinde olan genç biriydim sadece, baba evine dönme vaktim geldi."
Gülerek beni izliyordu, omuzlarını silkerek "Salak," dedi. "Ne dedikodusu?"
"Çek şöyle köşeye beni," dedim elim hâlâ alnımdayken. "Bayılırsam bir gören olmasın."
"Yürü yürü, başladı yine senaryo yazmaya..."
"Annem gelip beni alsın," dedim yerimde durarak. "Bu saatte mahallede motordan indiğimi görürlerse komşular üzerime gelir, arsız derler."
"Ciddi misin?"
"Evet."
"Daha önce niye bindin o zaman?"
"Sarhoştum, hatırlamıyorum."
"Meyra," dedi gülerken. "Beni çok eğlendiriyorsun."
"Hiç komik değil, sana bir şey olmaz tabi... Patrsonsun."
"Gel artık," diyerek kolunu omzuma attığında şaşkınlıkla ona bakıyordum. İlk kez böyle bir şey yapmıştı. "Anneni neden yoruyorsun bir daha? Aynı yere gidiyoruz zaten."
"Yanlış anlayacaklar," dedim ağzımın içinde. Bu sefer ciddiydim, eğlenmiyordum. "Dinlesene, ciddiyim bu sefer."
"Şuraya baksana," diyerek gözleriyle spor salonunu işaret etti. "Sence kim yanlış anlayabilir?"
İki ayrı çift birlikte spor yapıyordu, kalan insanlar ise oldukta birbiriyle samimiydi. Bireysel olan birkaç kişi vardı, onun haricinde pek çok kişi ya kız erkekti ya da kalabalık bir gruptu.
"Ama... Andrei Mustafa yanlış anlayabilir."
"Sana ne ondan?"
"Nede-..."
"Neden taktın ona kafayı bu kadar?"
"Çünkü yakışıklı," dedim Mustafa'yı izlerken. "Baksana, değil mi?"
Kolunu omzumdan alarak "Telefonumu unuttum," dedi. "Alıp geliyorum."
Yanımdan gittiğinde bir süre Mustafa'yı izledim. Nihayet yanındaki adamla ilgilenmeyi bırakarak buraya doğru geldiğinde kalbim yerinden çıkacakmış gibi hissetmiştim. Şimdi ben kitaptaki kızdım, o da başrol erkekti...
"Selam," dedi yanıma geldiğinde. "Nasılsın Natasha Meyra?"
Buraya gelip gittiğim sürece ilerlettiğimiz sohbetin samimiyetine dayanarak "Selam Andrei Mustafa," dedim. "İyiyim, sen nasılsın?"
"Yoruldum," dedi. "Yeni spora başlayanlar biraz uğraştırıyor ama yavaş yavaş değişimlerini görmek ayrı güzel. Yine de yoruldum."
"Mustafa," dedim düşünürken. "Sen nerelisin?"
"Bursa'da doğdum, büyüdüm ama babam Trabzonlu."
"Yani, Trabzonlu musun?"
"Evet."
"Peki."
"Neden sordun?"
"Merak ettim, yabancılara benziyorsun. Ondan."
"Annem göçmen, çok benzetirler beni zaten yabancılara."
"Ondan herhalde, bilmiyorum."
"Olabilir," dedi. "Eve mi gidiyorsun? Tutmayayım."
"Evet, Emir'i bekliyorum."
"Neden?"
"Telefonunu unutmuş."
"Ondan neden demedim? Birlikte mi gideceksiniz?"
"Haa... Evet, komşuyuz."
"Haa..." dedi benim gibi. "Siz ondan yakınsınız."
"Yakın mıyız?"
"Değil misiniz?"
"Bilmem, herkesle yakın o," dedim omuz silkerek. "Voleybol için gelen bütün kızlarla samimi. Normal değil mi?"
"Niye savunmaya geçtin hemen?" diyerek güldü. "Alt tarafı yakınsınız dedim."
"Ben de herkesle yakın olduğunu söyledim."
"Evet," dedi. "Müşterilerle yakından ilgilidir. Severek yapıyor."
"Anladım," dedim kafamı aşağı yukarı sallayarak. "İşine bağlı, farkındayım."
Emir yanımıza geldiğinde gözlerimi ona çevirdim Mustafa'dan. Spor salonları çok yaşasaydı, istediğim tüm erkekler dört bir yanımdaydı...
"Aldın mı telefonunu?"
"Aldım." dedi.
"Gitmiyor muyuz artık?" diye sordum.
"Ben diyorum ki bugün on bir gibi kapatayım," dedi Mustafa. "Vallahi pestilim çıktı."
"Siz gidin yorgunsanız," dedi Emir. "Ben kapatırım."
"Ama... Gidecektik." dediğimde omuz silkti. "Madem yorgunsunuz çıkın siz, Mustafa atar seni yoldan geçerken."
"Yok oğlum," dedi Mustafa. "Çıkıyordun işte, çıksana. Hallederim ben on bire kadar."
"Vazgeçtim, çıkmıyorum."
"Herhalde kafasına halter düştü," diyerek kolundan çekiştirdim. "Hoşça kal Andrei Mustafa."
Gülerek "Hosça kal," dedi. "Natasha Meyra."
Emir ile spor salonundan çıktığımızda kolunu bırakarak "Görüşürüz," dedim. "İyi yolculuklar sana."
Yürümeye başladığımda önüme geçerek "Nereye?" diye sordu. "Beni niye çıkardın birlikte gitmiyorsak?"
"Seninle gelmek istemiyorum."
"Neden?"
"İstemiyorum," dedim yanından geçerek. "Görüşürüz tekrar."
Önüme geçti tekrar, yanından geçmemem için kollarını hafif aralayarak "Ne oldu?" dedi. "Birisi üzecek bir şey mi dedi?"
"Ne hakla bana sormadan doğru düzgün tanımadığım birinin beni bırakmasını söylersin? Böyle bir şey istedim mi? Zaten annemi çağıracaktım, kendin dedin ben bırakırım diye... Kabul etseydi ne olacaktı? Hayır bile diyemezdim."
"Ama siz konuşu-..."
"Aması yok, amayla başlayan cümleler kurma bana."
"Sakinleş önce," diyerek kollarını indirdi. "İyi misin?"
"Eve gitmek istiyorum ve izin verirsen gideceğim."
"Ben bıraksaydım."
"İstemiyorum, beni iki dakika içinde sattın sen."
"Satmadım," dedi. "Siz konuşunca ne bileyim, gidersin sandım."
"Sattın. Eğer işten ayrılmak istemiyorsan söyleyebilirsin, anlamıyorum seni. Benim yüzümden mi ayrılıyorsun? Ama zaten annemi çağırayım dedim."
"Senin için değil, zaten ayrılacaktım."
"Sonra neden kalayım dedin?"
"Bilmiyorum, çıktı işte ağzımdan."
"Hoş değildi," dedim kollarımı göğsümde bağlayarak. "Bir daha seninle eve dönmeyeceğim."
"Abartıyorsun, böyle düşüneceğini bilemedim."
"Yakışıklı dememe mi dayandın?"
"Bilmiyorum."
"Ben herkese yakışıklı diyorum, bunu ciddiye almış olamazsın. Ben günde elli kişiye derim, sana da diyorum. Birine yakışıklı veya güzel demek çok normal bir şey."
"Tamam, gel gidelim." diyerek bir adım attığında hareket etmedim. Bundan cesaret alarak kolunu omzuma attığında hâlâ tepkisizdim. Mustafa ile eve dönmek istememiştim çünkü onu tanımıyordum bile, klişelere aşık olabilirdim ama her zaman sadece dilimde olduğunu, bunları hayata geçirmediğimi de söylüyordum. Asansörde kalmak, karanlıkta kalmak gibi basit şeylere ses çıkarmazdım belki ama birinin evime bırakmasını istemezdim. Belki de Emir tanıdık diyeydi asansöre sevinmem, bilmiyordum... Kendimi garip hissediyordum.
Yiğit istisnaydı... Onun yanında rahat davranıyordum, bana klişeler yaşatıp anonim olmasına izin vermiştim ama engelliydi hâlâ... Engelini açmam gerekiyordu yoksa yazar tıkanırdı, muhtemelen tıkanmıştı bile. Engelini açmasam kitap nasıl devam ederdi?
"Daha iyi misin?"
"Evet," dedim. "Bir daha beni kimseye verme, istemiyorum."
"Seni kimseye vermiyorum," dedi gülerken. "Kime verebilirim?"
"Andrei Mustafa'ya kim verdi?"
"Vermedim, yoldan geçerken atsın dedim."
"Anayola mı?" diye sordum şaşkınlıkla. "Öldürüp atsaydı ne olacaktı?"
"Saçmalama," dedi ciddileşerek. "Güvenmediğim birine eve bırakmasını söyler miyim hiç?"
"Bana ne."
"Tamam, özür dilerim. Bir daha olmayacak."
"Söz ver."
"Neden bu kadar büyüttün?"
"Bilmiyorum." diye mırıldandım. Birden kendimi çok savunmasız hissetmiştim. Eğer Mustafa tamam deseydi, ben orada hayır diyemezdim. Hayır, seninle gelmek istemiyorum diyemezdim yüzüne. Kabul ederdim.
"Bir daha olmayacak, söz veriyorum. Seni hep ben bırakacağım."
"Buna gerek yok, artık anneme söylerim. Soruyor zaten geleyim mi diye ama çıkış saati belli olmadığı için kesin bir şey diyemiyorum."
"Çarşamba ve hafta sonu erken çıkıyorum artık, annene gerek yok."
"Neden?"
"Dört gün ben kapatırım, üç gün de Mustafa."
"Ama sen hep çok çalışıyordun."
"Evet, biraz fazla çalışıyormuşum. Senden sonra fark ettim, her gün sabah dokuz akşam on iki yorucu oluyor. Babam gelemediğinden işler aksamasın diyerek biraz fazla yıprattım kendimi."
"Neden on ikiye kadar açık ki zaten?"
"Ohoo..." dedi elini sallayarak. "Kapatmasak hâlâ devam edecekler spor yapmaya."
"Neyse, neden gitmiyoruz? Kaldık burada."
"Ne oldu suratsız? Dedikodun mu çıkar? Babanın evine dönmek zorunda mı kalırsın?"
"Zaten babamın evine dönüyorum," diyerek kıkırdadım. "Ama evde yok..."
"Neden yok?"
"Nöbette bugün."
"Ne nöbeti?"
"Doktor," dedim omuzlarımı düşürerek. "Yoğun bir doktor hem de."
"Olsun," dedi kask uzatarak. "Eminim işini seviyordur."
"Evet, çok seviyor."
"Bak, ben de geceye kadar buradayım. İşini seven biri, işteymiş gibi hissetmez. Üzülme yani, yorulsa bile tatlı bir yorgunluktur bu."
"Evet o şikayetçi değil ama çocukluğum bitti," dedim kaskı takmadan önce. "Hiç doğru düzgün zaman geçiremedik."
Sessiz kaldığında arkasına binerek yabancı olmadığım hareketle kollarımı beline sardım. "Biraz hızlı sür," dedim çalıştırmadan önce. "Yürüyerek daha hızlı giderim."
"Sen varsın diye yavaş sürmeye çalışıyorum zaten."
"Kötü çocuk ol biraz," dedim alayla. "Hızlı sür yani."
"Olacaktım, olamadım." dediğinde kaşlarımı çattım. Anlamamıştım, zaten cevap vermeme izin vermeden çalıştırıp sürmeye başladı.
●●●
"İyi geceler." diyerek kaskı uzattığımda alarak "İyi geceler," dedi. "Hadi gir, bekliyorum."
Ben bu kapıdan girdikten sonra arka kapıya ulaşmak için sitenin etrafında tur atacaktı. El sallayarak sitenin bahçesine girip hemen ön tarafta olan apartmana girdim. Motorunun çalışma sesini duymuştum tekrar. Asansöre binerek üçüncü katta indim, annem birkaç çalıştan sonra açmıştı.
"Hoş geldin," dedi yanaklarımı sıkarak. "Yüzünü gören cennetlik."
"Çakışan ve okuyan bir kızım, geçim derdi çok zor anne. Yakında da barmaidlik yapmaya başlayacağım."
"Ne diyorsun sen?" dedi gülerek. "Hayal mi kurmaya başladın yine?"
Hiç çıkmıyordum ki oradan...
"Ee... Camdan izlemedin mi beni? Yakalamadın mı? Birinin motorundan indim, her anne gibi kızıp telefonumu almayacak mısın?"
"Camda seni beklemiyorum Meyra," dedi mutfağa girerken. "Saçmalama hayatım."
"Off anne... Terlik bile atmadın şu hayatta, bir kere bile... Merak ettim, herkesin annesi atıyormuş."
"Sana neden terlik atayım? Hem çok yanlış hem de sen zaten çok usluydun."
"Bari kimin motoruna bindiğimi sor. Kızını dövmeyen dizini döver, kızına sahip çıkmazsan ya davulcuya ya zur-..."
"Meyra," dedi kaşlarını çatarak. "Bu saçma kalıplaşmış söz öbeklerini sevmediğimi biliyorsun, kızımı hiçbir zaman dövmeyeceğim ve kızım davulcuyla evlense bile saygı duyacağım. Tamamen kadını aşağılayan cümleler, bir daha kullanma."
"Zaten şakaydı," dedim yanına giderek. "Biliyorum sevmediğini."
"Yemek yemeyecek misin?"
"Yiyeceğim," dedim. "Ama önce duş alacağım."
"Hazırlayana kadar gel o zaman," dedi. "Hadi acele et, saçlarını da kurut tamamen."
Odama girdiğimde perdeyi çekerek yere düşmüş duvar halısını aldım, üşenmeden tekrar aynı yerine yapıştırdım. Pijamalarımı alarak banyoya geçtikten yirmi dakika sonra giyip çıkmıştım bile, annemi dinlemeyerek ıslak saçlarımla banyodan çıktım. Çok üşenmiştim.
Annemin yanına geçmeden önce telefonumu alarak yatağın üzerine oturdum. Anonim olmayan anonimin engelini kaldırdım, normal şartlarda onun bunu görüp bana yazması gerekiyordu ama profilim ona kapalıydı ve hiçbir zaman fark edemezdi.
Siz: Bugün beni kantinde sürekli izleyen sen miydin? (21.09)
Siz: Paranoyaklaştırdın beni, senin yüzünden izleniyormuş gibi hissediyorum sürekli.
Anonim: Vallahi manyak bu kız. (Gönderilmedi)
Anonim: Aynı okulda değiliz demiştim diye hatırlıyorum. (21.10)
Siz: Telefon başında nöbet mi tutuyorsun?
Anonim: En son engellemiştin beni sanki...
Anonim: Ne oldu da engelim açıldı?
Siz: Soru sormak için açtım, engelleyeceğim yine.
Anonim: Engelleme, konuşmak istiyorum.
Anonim: Bir kere dinle, sonra istemezsen konuşmayız.
Siz: Ne anlatacaksın? Yalan dolan mı?
Anonim: Beni tanımıyorsun bile, yalancı diyemezsin.
Anonim: Bir kere dinle, istemezsen konuşmayız daha sonra.
Siz: Dinlemek zorundayım zaten.
Siz: Yoksa kitap ilerlemez.
Anonim: Ne kitabı?
Siz: Tevrat desem linç ederler mi acaba? (Gönderilmedi)
Siz: Millet de linç etmek için sıra bekliyor. (Gönderilmedi)
Siz: Aramızda Yahudi olabilir, dememeliyim Tevrat... (Gönderilmedi)
Siz: En son dini şakalara gülmeyeceğim demiştim, yine kendi kendime güldüm ama gülmek istemedim. (Gönderilmedi)
Siz: Bu çocuk da salak... Kitap yazıyoruz dedik ya en son, ne kitabı diye soruyor... (Gönderilmedi)
Siz: Dedim dövmeci olup döveyim seni diye... Kafasına iki tane vururdum çalışsın diye. (Gönderilmedi)
Anonim: Cevap versene kızım.
Siz: Kızım demezsen sevinirim.
Anonim: Tamam kadınım mı diyeyim, ne diyeyim?
Siz: Ay... Klişe seni... Nefret ederim klişelerden.
Anonim: AHAHAHHAHAHAHAHHHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAAHAHAHAHAHAHAHAHAHHAHAHAHAHAHAA
Anonim: Pardon, yanlışlıkla oldu. Göndermeyecektim.
Anonim: Yani sana değildi.
Siz: Kiminle konuşurken böyle eğleniyorsun?
Anonim: İlk günden kısıtlama beni, sevdiğim birine gülüyorum.
Siz: Neyse... Annem çağırıyor, gitmem lazım.
Anonim: Ocakta yemeğim var desen daha inandırıcı olurdu.
Siz: Gerçekten çağırıyor, yemek yiyeceğim.
Anonim: Ben de seni yesem ne olur?
Siz: Anlamadım, rol mü yoksa gerçek mi? (Gönderilmedi)
Siz: Ne?
Anonim: Ne bileyim anasını satayım. (Gönderilmedi)
Anonim: Seni sevdiğimi söylemiştim.
Anonim: Yani seninle flört edebilirim.
Siz: Seni sevmiyorum, farkında mısın? Tanımıyorum bile...
Siz: Bir daha dediklerine dikkat et.
Anonim: Mesafeli olmanı sevdim tanımadığın insanlara karşı. (Gönderilmedi)
Anonim: Engellemeseydin severdin.
Siz: Nasıl bu kadar eminsin seni seveceğime?
Anonim: Seversin bence, çok da kötü biri değilim diye düşünüyorum.
Anonim: Pardon yanlış oldu.
Anonim: Benim sevgim ikimize de yeter.
Siz: Senin sevgin ekmek mi?
Anonim: Sayılır, o da doyurur.
Siz: Sana bir hafta veriyorum, kendini sevdirmezsen engellerim.
Anonim: Abarttın. (Gönderilmedi)
Anonim: Seveceksin.
Siz: Aynen, aynen... Zaten ben de Feriha'yım, sen de Emir.
Anonim: Siktir. (Gönderilmedi)
Anonim: İzlemiş gibi yapayım. (Gönderilmedi)
Anonim: İnternette Cansu çıkıyor, Cansu kim? (Gönderilmedi)
Anonim: Olur, Cansu kim?
Siz: Eylem olsun.
Anonim: Şey kim... Hande?
Siz: Bilmem, öyle biri yok şu anlık.
Siz: İzlediğin için on puan aldın.
Siz: Bunun hatrına bile engellemiyorum.
Anonim: Ben izlerim bütün Türk dizilerini, kaçırmam hiç.
Anonim: Şimdi de dizim başlıyor, gidip izleyeyim. Hadi sen de yemeğini ye.
Siz: Ne dizisi?
Siz: Soğudum senden.
Siz: 2023'te hâlâ televizyon mu izliyorsun?
Anonim: Evine gelip kafana vurma fikri çık aklımdan. (Gönderilmedi)
Anonim: Niye kötü mü?
Siz: Ee... Evet.
Siz: Ben dizileri izlemedim ama telefon sayesinde her şeyi biliyorum.
Siz: İzlediklerim Aşk-ı Memnu, Adını Feriha Koydum, Yaprak Dökümü. Başka yok ama sorsan her diziden replik veririm sana.
Anonim: Ben de izlemiyordum zaten, şaka yaptım.
Siz: Hayır, verdiğim on puanı geri aldım.
Siz: Bir daha tatsız şakalar yapma.
Anonim: İzlemiyorum gerçekten, ne var onu bile bilmiyorum.
Siz: İzlemiyorum ve izlemeyi de düşünmüyorum ama Kaldırımda Baygın var bugün.
Siz: Neyse... Yemek yemeye biraz daha gitmezsem annem beni kesecek.
Siz: Hoşça kal sıfır puanlı anonim.
Anonim: Hoşça kal güzelim.
Görüldü ✔️✔️
Meyra yazıyor...
Çevrimiçi.
Meyra yazıyor...
Çevrimiçi.
Meyra çevrimdışı.
Anonim çevrimdışı.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro