Şeytanın Gözyaşları
İthaflar
_Önceki Bölümden Kesit_
"Söylediğin cadı, Nelly Vitaa mı?"
"Evet. Sıradan bir periden daha fazla cadı tanıyor olmalısın. Bu huyunu seviyorum."
William'ın seviyorum kısmını tamamen göz ardı ederek, kravatımı düzeltim.
"Maalesef onu tanıyorum. Diğer yandan cadı beni görmek isteyebilir. Hatta öldürmek istemesi de mümkün."
"Merak etme onu öldüren biz olacağız."
Ona uymak zorunda olduğum için sadece gülümsemekle yetindim. Diğer yandan, daha ilk seferde başımıza çok büyük bir bela aldığımız biliyordum.
Üzerimdeki takım elbiseyle sessizce koltukta otururken, William'ın hareketlerini takip etmeye çalışıyordum. Konuşmamızın ardından dakikalardır, beni görmezden geliyordu. Ne işle uğraştığını bile anlayabilmiş değildim. Gerçi bu halinden şikayet edemezdim. Özellikle yaptığım anlaşma gereği o ne isterse yapacak biri olarak, beni unutmasından memnun olmalıydım. Diğer yandan ondan kurtulmak için plan yapmaya çalışıyordum. Ama sadece denediğim ile kalıyordum.
Alec ile rüyalarımda konuşabilecek olmam, plan yapabilmek adına harika bir durumdu. Yine de aklıma William'ı alt edecek hiç bir yol gelmiyordu. Ölüm listesindeki cadılar ve büyücüler, bir ihtimal William'a zarar verseler bile sonuçta Alec'i yok etmeleri gibi bir durumda vardı. Benim ise büyü güçlerim yokken, sihirbaza karşı koymam imkansızdı.
Hoş büyü güçlerim olsa bile işe yaraması zordu. Şans eseri, Alec'in desteğiyle William'dan kurtulma şansımı da, Jace kendi elleriyle berbat etmişti. O sarışını bir sonraki seferde elime geçirip, fena halde dövecektim. Perilerden nefret ediyorum kıstası altında, ona perilerden nefret edeceği gerçek bir an yaşatacaktım.
Düşüncelerim sürerken, olanların içinden çıkamamak bir yana evimde geride kalanları, yeni yeni aklıma getiriyordum. Raphael ve diğerleri iyi olmalıydı. Bize yardım edebilirler miydi? Belki de tek şansımız ondan her ne kadar nefret ediyor olsam da, Jonathan Morgenstern'dı. Sonuçta tanıdığım ve Alec'e zarar vermeyeceğine güvenebileceğim tek büyücü o kalmıştı. Onunda tek sebebi Isabel'di. Ama periler, onlarda benim gibi ölüm getirene karşı fazla güçsüzlerdi. Özellikle Raphael, William ile yaşadığı travmadan sonra yanına yaklaşmak dahi istemeyebilirdi ki, bunda son derece haklıydı. Daha kötüsü ise Alec'i umursamadan hareket etmesi olurdu.
"Magnus beni duyuyor musun?"
William'ın sesiyle başımı kaldırdığımda, onunla göz göze gelmek derin bir nefes almama sebep oldu. Nedensiz yere artan kalp atışlarım yüzünden, dumur olmuş durumdaydım. Kaç dakikadır trans halinde olduğumu bile bilmiyordum.
"Ben... Dalmışım. Sen işlerini bitirdin mi?"
"Nerelere daldığını sormayacağım. Zaten muhtemelen, tüm bu olanlar Alexander'ın etkisine maruz kalman."
Alec'in ismi kalp atışlarımı daha da hızlandırırken odak noktamı bulabilmek adına gözlerimi kapattım. William'a karşı sakin olmalıydım. Bu yüzdende ayağa kalkarak, aklıma gelen en basit soruyu dile getirdim.
"Onu hissedemediğini söylemiştin. Alec hala seninle mi?"
William bir anlığına gözlerini kapattıktan sonra bana bakarak gülümsemeye başladı. Alec'in aşık olduğum gamzelerini bana bakarak kullanmasından nefret ediyordum.
"Merak etme benimle ve sana zarar vermemem için yalvarma durumunda... Lafı açılmışken ondan şans öpücüğü almak ister misin?"
Duyduğum kelimelerle afallarken, istemsizce kaşlarım çatıldı. Alec'i her şekilde isterdim. O olduğu sürece gerisi önemli değildi.
"Buna gerçekten izin verir misin?"
William, bir kaç adımla dibime girerken ellerini belime yerleştirdi. Beni kendine çekmesinden hoşlanmıyor olsam da, tepkisiz kalmaya devam ettim.
"Uyandığından bu yana duygularımı bastırmaya ya da onlarla oynamaya uğraşmıyorum, Magnus. Yalan söylüyor olsam bunu anlardın. Alec'in hislerini kullanmıyorum."
Onu incelerken doğru söylediğinin farkına vardım. Tıpkı Alec ile olduğu gibi onun duygularını da hissediyordum. Aynı şekilde gözlerimi açtığımdan beri Alec'in sevgisini de hissedemiyordum. Zaten tam da bu yüzden William'ın onu tamamen yok edip etmediğinden emin olamayarak, aklıma gelen soruyu sorma gereği duymuştum.
"Son soru, öptüğüm kişinin gerçekten Alec olduğunu nasıl anlayacağım?"
"Az önceki kelimeler bunun cevabıydı, aslında. Onu duygularıyla anlayacaksın, Magnus. Şans öpücüğü istiyor musun?"
Gülümseyerek kafamı aşağı yukarı salladığımda, William yarım gülümsemeyle gözlerini kapattı. Saniyeler içinde, duygularıma eşlik eden benzer hislerle sarılırken, Alec'in gözlerinin içine baktım. Kehribar rengi gözlerinin içindeki ışıltı bile ben Alexander'ım diye adeta haykırıyordu.
"Magnus."
Sesinin tınısı daha fazla o olduğunu hissetmemi sağlarken, William'ın bu anı bozmaması için saçlarını kavrayarak yüzümü, yüzüne yaklaştırdım. Tutkulu başlayan öpücük, onun sevdiğim karşılığı vermesiyle derinleşirken kalplerimizin hızlandığını, kulağıma dolan atışlarından anlayabiliyordum. Alec'in öpücüğüne eşlik eden dokunuşlarıyla adeta kendimden geçerken, dudaklarımı emen dudaklarına doğru inledim. Ona olan özlemim yüzünden küçücük bir dokunuşla bile tahrik olacak durumdaydım.
Alec aniden alt dudağımı dişleri arasına alarak ısırdığında, beni terk eden hisler yüzünden ondan çırpınarak uzaklaştım.
"Biraz daha izin versem Alexander'ı yatağa atacaktın, Magnus. Seni son sefer de yeterince tatmin ettiğimi sanıyordum."
William'ın tavrı midemi bulandırırken, Alec'in sözlerini anımsadım. Ondan istekte bulunman gerekiyordu ve şu an doğru zaman olduğunu hissediyordum.
"Onu seviyorum, William. Tıpkı bir zamanlar senin Serenity'i sevdiğin gibi... Alexander'ı özledim. Nelly ile işimiz bittiğinde onunla olmama izin verir misin?"
"Konumunu izin isteyerek kabullendiğin için anlaşmaya uyacağım. Tabi onun öncesinde az önceki ateşli öpücüğün aynısından istiyorum."
İtiraz etmeyerek ona yaklaştığımda, dudaklarını öpmeye başladım. Elimden geldiğince tutku dolu olmaya çalışırken, Alec'in benim üzerimde yarattığı arzuya odaklanmaya çalışıyordum. Bu kez benim yerime dudaklarıma doğru inleyen kişi William olurken, geri çekilmesiyle ondan hemen uzaklaştım.
"Vay canına. İşte bu gerçek bir şans öpücüğü oldu."
Onun iğrenç bir şekilde sırıtmasını göz ardı ederek konuya odaklandım.
"Sözümü tuttuğuma göre, Alec'i bana verecek misin?"
"Nelly öldüğünde bana sözümü hatırlatırsın. Şimdi gidelim." dedikten sonra aniden durdu.
"Üzerindeki kıyafet seni pek yansıtmıyor." dediğinde, kıyafetim büyüsüyle tekrar değişmişti. Az önceki lacivert takım, yerini siyaha bırakırken, kravat kaybolmuştu. Açıkçası onunda dediği gibi şu an kendimi daha çok ben gibi hissediyordum.
...
Otelden ayrılıp, William'ın ayarladığı arabaya binerken, istemsizce diken üzerindeydim. Şu an aklım tamamen ölüm getirenden çok cadıya yoğunlaşmıştı. Nelly'nin bana neler yapacağını tahmin bile edemiyordum.
"Nelly ile aranda geçenleri anlat?"
William'ın sorusuyla ona odaklanırken, yol boyunca olanları açıklamaya çalıştım. Nelly, çok eskiden hatta Camile'in de öncesinde tanıdığım bir cadıydı. Lilith'in tarafında olduğunu biliyordum. Ama o, kadim cadının aksine insanlara hayranlık duyuyordu. Tabi bu kendi tarzında bir hayranlıktı. Benimle de benzer zevklerimiz sayesinde tanışmıştı. İkimizde gecelik av için insan dünyasında gezinirken şans eseri birbirimizi bulmuştuk.
Onun hayatındaki perilerin aksine damga sahibimi olmamam ilgisini çekerken, tarafımı da belli etmişti. Yine de buna rağmen, bana karşı ilgisi azalmazken daha da artarak bizi en yakın odaya çekmişti. Saatler süren sevişme sonrasında ilk kez canım gitmek istemezken, o günden sonra daha sık görüşmeye başlamıştık.
Nelly'nin hayatında yer aldığım kısa dönemde onun her türlü fantezisine fazlasıyla yakından tanık olmuştum. İnsan, büyücü, cadı, peri her türlü seks kölesine sahip olan bir kadındı. Ama tüm sahip olduklarına rağmen bir süre sonra, bana takıntılı derece de bağlanmıştı. Beni sevmediğini biliyordum. Ona yaşattığım şeyleri seviyordu. Ondan kurtulmak istediğimde ise itiraz ederek beni yanında tutmaya çalışmıştı. Bende onu kendimden soğutacak bir yol bularak o olmadan, erkek perilerinden biriyle birlikte olarak bizi görmesini sağlamıştım.
O gün öfkesinin tadına da baktıktan sonra, bir daha onu görmedim. İşin aslı onu görme ihtimalim olan her yerden uzak duruyordum. Benim evime ise Serenity'nin tarafına geçemeyeceği için gelemiyordu. Şimdiyse William yüzünden arı kovanına doğru gidiyordum.
"Çok yaramaz bir perisin, Magnus. Alexander için fazla kirlisin."
William'ın aniden böyle bir cümle kurması tüylerimi ürpertirken, haklı olması daha da sinirimi bozuyordu. Alexander'ın masum hayatı için fazla kirli olduğumu biliyordum. Ama ona kirli olmayan sahip olduğum tek şeyi, sevgimi vermiştim.
"Bunu biliyorum ve tüm bunları Alec'de biliyor. Ayrıca sende onun bedeni için fazla kirlisin. Yinede buna rağmen onu kullanmaya devam ediyorsun. Bense onu seviyorum. Tıpkı beni sevdiği gibi..."
"Henüz onun bedenini kirletmiş değilim, Magnus. Beni sınama bence..."
Sakin olmaya çalışırken, derin nefesler aldım. William'a ters gitmek, içinde bulunduğum durumu karmaşaya sürüklemekten öteye geçemiyordu. Kısa süre sonra arabanın durmasıyla, geldiğimiz yere baktım. Oldukça büyük demir parmaklıklara sahip kapının önündeydik. Bir görevli arabayı tararken, bir diğeri William ile konuşuyordu.
William kendini tanıtırken, Klamer soy adını kullandı. Benimle ilgiliyse hiç bir değişiklik yapmamıştı. Bu durum tedirginliğimi ortaya çıkartırken, William elimi tuttu. Elimi çekmek istesem de izin vermediği için bekledim. Sonrasında da görevlilerin açtığı kapıyla, arabayı çalıştırdı. Kapı ile gösterişli malikane arasında neredeyse on dakikalık süren yolculuk sonrasında, William'ın sesi kulaklarıma doldu.
"Korkma Magnus, ben seni korurum."
Ona sahiden mi bakışları atarken, arabadan indim. Etrafta çok sayıda peri ve sihirbazın olduğunu bu mesafeden hissedebiliyordum. Nelly'nin beni fark etmesinin ise fazla uzun sürmeyeceğini düşünüyordum. William elini belime atarak sanki çiftlerden biriymiş gibi içeri girmemizi sağladıktan sonra, ikimiz içinde içki almıştı.
Elimde içki etrafı izlerken, tanık kimseyi göremiyordum. Saniyeler sonra da William kulağıma doğru eğildi.
"Sence yaramaz cadı nerede olabilir?"
"Cevap partinin başladığı zamana göre değişebilir. Eğer yeni başladıysa muhtemelen insanların arasına katılmıştır. Bir saat geçmişse çoktan kendine bir oyuncak bularak, özel odasına götürmüştür."
Nelly'i bu kadar tanımam kendime korkutucu gelse de, William ilk etapta sessiz kaldı.
"Oyuncaklarından sıkılma süresi ne peki?"
"Buda oyuncağa göre değişir, William. Hiç bir fikrim yok. Aslında sen onu büyünle bulamaz mısın?"
"Büyümün tamamına ihtiyacım var, Magnus. Ama yardımcı olurum dersen sana yeteneklerini geri verebilirim. Tabi evindeki aptallığı tekrar etmemen şartıyla..."
Evimdeki aptallık...
Aklıma yine Jace gelirken dişlerimi sıktım. Diğer yandan Nelly beni bulursa tek başıma buradan çıkmam mümkün değildi. Tamamen William'a bağlıydım.
"Merak etme sana yardım edeceğimi söyledim. Anlaşmamız var."
"Güzel."
William'ın el hareketiyle büyümün damarlarımda akmaya başladığını hissederken, gülümsedim. Aynı anda aklıma gelen fikirle daha fazla mutlu oldum. William'ı yıkacak olan şey güveni olabilirdi. O nasıl duygularımız ile oynuyorsa ben de onu, bana en çok güvendiği anda yok edebilirdim.
"Nelly tahmin ettiğim gibi, fantezi odalarından birinde..."
"O halde yukarı çıkıyoruz."
"Aslında... O bize geliyor."
Cümlemin sonuna doğru Nelly ile göz göze geldiğimde, cadının bakışlarından ne anlam çıkarmam gerektiğini anlamamıştım. Kırmızı elbisesinin eteklerini uçuşturarak yanımıza geldiğinde, William'ı umursamadan gömleğimin yakalarını kavrayarak beni kendine çekti.
"Magnus..."
O anda, bana vuracağını, lanet yapacağını, hatta bedenimi salonun öteki ucuna savuracağını düşündüm. Ama cadı tüm bunların aksine, dudaklarımı öpmeye başladı. Hareketsiz dudaklarımla öylece dururken, içinde bulunduğum durumun tarifini yapamıyordum. William'ın durumu bile aklımdan tamamen uçmuşken, tüm düşüncelerim Alec'e odaklıydı. Arabada geçmişimi dinlediği kadının beni öpmesini izliyordu. Tek affedilecek yanım ise ona karşılık vermemiş olmamdı.
Kolumdan sertçe çekilerek, zorlayıcı öpüşmeden kurtulduğumda bakışlarımı William'a çevirdim.
"O bana ait cadı. Şimdi geri bas!"
Nelly, William'ın kelimelerine kahkahalarla gülerken sessiz kalmaya karar verdim. Olayların nereye gideceğini tamamen ölüm getirene bırakmıştım. Sonuçta şu saniyeden itibaren yapacaklarım kısıtlıydı.
"Magnus ne saçmalıyor bu insan? Ayrıca yıllar sonra bana vermen gereken bir şeyler var. Seninle yalnız kalmalıyız."
"Ama o haklı. Biz birlikteyiz. O yüzden seninle özel anlar yaşayamam, Nelly. Buraya seni tatmin etmeye gelmedim."
"Buraya kadar gelip benden kurtulabileceğini mi sandın?"
Nelly, büyü yaptığında kendimi yıllar önce onunla zaman geçirdiğim odalardan birinde buldum. Bakışlarım William'ı ararken, onun duvara kelepçelenmiş halde öylece durduğunu gördüm. O an, ondan çok kendim için endişelenirken Nelly omzumu tutarak, tırnaklarını derime geçirdi.
"Önce benden özür dileyecek sonrasında da, bana vermen gereken zevki vereceksin Magnus!"
Acıyla dişlerimi sıkarken, gülmeye başladım. Olabildiği kadar alaycı davranmaya çalışıyordum.
"Sana hiçbir şey vermek zorunda değilim."
"Öyle mi?" dediğinde boşta kalan eliyle yaptığı büyü William'ın acıyla çığlıklar atmasını sağladı. Benzer bir acıyı, tüm bedenimde hissederken dişlerimi sıktım. O anda Nelly beni bıraktığında ikimizi incelemeye başladı. Yerde iki büklüm acıya katlanmaya çalışırken, cadının bakışlarını üzerimde hissettim.
"Gerçek bir aptalsın, Magnus. Buraya sihirbazın ile mi geldin?"
Acı biraz olsun azaldığında, yüzümdeki ifademi bozma gereği duymadan konuştum.
"Geçmişte de pek akıllı biri sayılmazdım, Nelly."
"Haklısın beni bırakman gerçek bir aptallıktı. Şimdiyse bana kendinle beraber kölem olacak birini getirdin. Bu harika..."
Nelly'nin yeni büyüsü bedenimi yatağa fırlatmak olduğunda, odağını William olarak değiştirdi. Onun neden hala bir şey yapmadığını merak ederken, Nelly sihirbazın gömleğini yırtarak önünü açıkta bıraktı. Tırnaklarını teninde gezdirirken, tırnak izleri, kan izlerine karışıyordu. Göğsümdeki acı yüzünden bende dişlerimi sıkarken bakışlarımı, tamamen William'a odaklandım. Artık bir şeyler yapmalıydı ya da ben yapmalıydım. Ama bileğimdeki kelepçelerin anlamını bildiğim için sadece küfür etmeyi başardım. Nelly kurbanlarına, savunma şansı vermemek için lanetli kelepçeler kullanırdı. Buda tüm büyü güçlerini işlevsiz hale getirirdi.
"Nelly, bırak onu!"
Cadı bir anlığına bana baktıktan sonraki saniyede William'ın eli, kadının boğazını kavramıştı. Nelly ne olduğunu bile anlamadan kendini yerde bulurken, kelepçelerin varlığını hissetmediğim anda doğruldum. William bir şekilde, cadının büyülerinin üstlerini örtmüştü.
"Sen... Nasıl büyü gücümden kurtuldun?"
Cadı, şaşkın bakışlarını William'a atarken onun ellerinde oluşan alevleri gördüm. Aynı anda çağırmadığım halde ortaya çıkan kanatlarıma baktım. Alev kristalleri olması gerekenden bile daha parlaktı ve ben kendimi fazla güçlü hissediyordum. William bir anda tüm alevleri cadıya gönderdiğinde, kadın tenindeki yanıklar ile çığlık atmaya başlamışken, ben ona odaklanmıştım.
Şu an resmen ölüm getiren formuna dönüşmüştü. Bedeninde anlamından bir haber olduğum rünikler oluşurken, Nelly'nin ölüm getiren diye mırıldandığını duydum. Gözlerindeki korkuyu alevlere rağmen görebiliyordum.
"Evet benim, Nelly. Sen ve senin gibi olan herkesin ölümü olacağım."
Kadın çığlıklar atarak alevlerin içinde küle dönüşürken, tepkisizce olanları izliyordum. Dakikalar sonra kanatlarım da meydana gelen sızılar ile William'a yaklaşırken kolunu kavradım.
"Bu kadar yeterli. Onu öldürdün."
Konuşmama rağmen, alevlerde azalma olmazken maruz kaldığım acı eşiği daha da arttı. Onun önüne geçtiğimde çenesini kavrayarak bana bakmasını sağladım. Maruz kaldığım görüntüyse acımı unutturacak cinstendi. William'ın gözleri kıpkırmızı olmuş ve gözyaşları yanaklarından süzülüyordu. Yinede anlık yaşadığım şok, hissettiğim acı ile dağılırken, dudağımı ısırdım.
"Dur artık, canımı yakıyorsun!"
William öne doğru eğilerek dudaklarımı öptüğünde, yanağıma değen göz yaşlarıyla irkildim. Öpücüğüne hiç bir şekilde karşılık vermezken, önce odada bulunan alev söndü. Sonrasında kanatlarım ortadan kaybolurken, hissettiğim acı yok oldu. William, dudaklarımı özgür bırakıp boynuma gömüldüğünde, duyduğum iç çekişleri yüzünden ne yapmam gerektiğini gerçekten bilmiyordum. Bir elimi yavaşça sırtına koyup okşadığımda, kulağıma dolan fısıltısını dinledim.
"Yarın tamamen Alec ile birlikte olabilirsin."
〽 Bölüm Sonu〽
Gelecek bölüm William'ın dediği gibi MALEC bölümü olacak.
Yeni bölümde görüşmek üzere :)
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro