Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Yavru Köpek

-Alnair

godofmalec


_Önceki Bölümden Kesit_

 Zoraki attığı adımları önümde durduğunda yere çöktü. Beni kollar arasına çekerken tepki vermiyordum. Artık hareketlerini ciddi anlamda takip edemiyordum. Onun yüzünden gerçekten delirecektim.

"Özür dilerim."


Magnus

Alec'in özrüne karşılık sessiz kalırken, hissettiğim acıyla yeniden dişlerimi sıktım. Acıyı azaltmak yada kendimi iyileştirmek için büyü yapmanın hiçbir işe yaramayacağını biliyordum. Bunun bir sebebi lanetin getirileri, diğer bir nedeni de büyü gücümün bir çoğunu kullanmak zorunda kalmış olmamdı. 

Alec, başını biraz daha boynuma gömdüğünde derin bir nefes aldım. Bunu neden yapıyordu? Kendimi hareketinden dolayı rahatsız hissediyordum. 

"Bir şey söylemeyecek misin?"

Alec'in acı yüzünden cümle kurmakta zorlandığını sesinden anlayabiliyordum. Bende aynı durumdaydım. Dahası konuşmakta istemiyordum. Artık duygu değişimlerine ayak uyduracak psikolojide olduğumu da düşünmüyordum. Özellikle şu an... Kristallerin acısını yaşarken...

"Ne dememi bekliyorsun, Alec? Dengesizin tekisin ve şu an hareketlerinden daha büyük sorunlarım var."

Alec, kendini geriye çektiğinden tek dayanağım oymuş gibi bir anda dengemi kaybettim. Kendimi toparlamaya çalışırken, tekrar kavranan bedenimle hareketsiz kaldım. İçime bir anda çöreklenen karmakarışık duyguları, çözecek halim bile yoktu.

Aldığım yara yeterince acı verirken, zihnimin rahat kalmasını istiyordum. Tabi sihirbazım, Alec olduğu sürece bu durum imkansız gibi geliyordu. Alec'in hareketini fark ettiğimde kendimi geriye çekmek istedim. Kristalleri dökülen kanadıma elini uzatıyordu. Alevler bana zarar vermese de sıradan birini yakabilirdi. Bunu daha önce canını yakmak istediğim, insanların üzerinde test etmişliğim vardı.  

"Canın yanacak..." desem de, Alec umursamadan çatlamış kristallere dokundu. Onların etrafındaki alevler, diğerlerine nazaran daha azdı. Yinede alevin yakıcı olduğunu biliyordum. Onun can acısıyla geriye çekileceğini düşünsem de, parmakları kristallere dokunmaya devam ediyordu. Buna şaşırmıştım. Ateş perilerinin alevleri, birbirlerine bile zarar veren türdendi. Ama Alec'e zarar vermiyordu. 

Gözlerim bakışlarına takıldığında, gördüğüm boşluk rahatsız ediciydi. Yine de, ne yapacağını merak ederek sessiz kalmaya karar verdim. Şu anki durumumdan, daha fazla zarar vermesinin mümkün olduğunu sanmıyordum. 

Alec'in avuç içlerinde kristallerin üzerindeki alevlerin oluştuğunu görmek, nefesimi tutmama sebep oldu. Ondaki bu gücün ne olduğunu, hala çözmüş değildim. Çözeceğimi de sanmıyordum. Dokunduğu çatlamış kristaller, aniden canımı daha fazla yaktığında inledim. Dişlerimi dudaklarıma geçirdiğinde, baskı yüzünden ağzıma kanımın tadı gelmişti. Sanki kristaller tekrar sökülüyor gibi hissediyordum.

"Alec." diyerek yeniden inlediğim de, derin bir soluk verdim. Onun ise acımı umursadığı yoktu. Acıyı hissettiğinden bile şüpheliydim. 

Ne kadar süre geçti bilmiyordum. Acıdan bayılmamak için adeta kendimi sıkmam gerekmişti. Şimdi ise acının hafiflediğini hissediyordum. Başımı arkaya doğru çevirdiğimde, çatlayan kristallerin daha fazla alev saçtığını gördüm. Dakikalar önce acısını tüm bedenimde hissettiğim kristallerde, teker teker olması gereken yere kanatlarıma dönüyordu. Ben ise ciddi anlamda nefes almadan olanları seyrediyordum. 

Son kristalde olması gereken yerde yerini aldığında, Alec'in üzerime yığılması bir oldu. Benimse gözlerim kararıyordu. Son anda kendimden geçmeden büyü yaptığımda kafamı toparladım. Aynı büyünün Alec'i de kendine getirmesi gerekiyordu. Ama yine işe yaramamıştı. Bu durumu anlamıyordum. Alec bana ne zaman yardım etse, onun üzerinde gücüm bir işe yaramıyordu. Gerçi uykusunda da büyümü bir şekilde kullanamadığım zamanlar olmuştu. Cevap ise bilinmezliğin içindeydi. Bulunmuyordu. 

Kollarımın arasındaki bedenini izlerken, uyanmasını beklemek dışında bir yol bulamamıştım. Büyü gücümün de normale döndüğünü hissettiğimde, Alec'i odamdaki yatağa taşıdım. Sonrada yanına uzandım. Kendimi sağlıklı hissediyordum. Ama zihnim yorgundu. Onu beklerken belki uyuyabilirim düşüncesiyle gözlerimi kapattım. Ama uyku benimle aynı fikirde olmadığı için bir türlü uyuyamadım. 

Dakikalar sonra pes ederek yataktan kalktığımda, Catrina'nın sesini duyarak oturma odasına yürüdüm. 

"Magnus..."

Catarina kucağında oldukça sevimli, yavru bir köpek tutuyordu. Köpek beni görür görmez kendini önce doğru attığında, onu kucağıma aldım. Kafamda ise bir dizi soru işareti oluştu. Bu köpek nereden çıkmıştı? Perinin yüzündeki dehşet ifadesiyse korkutucuydu.

"Onu düzeltemiyorum."

"Anlamadım."

Catarina, sinir krizi geçirir gibi konuşurken, kucağımdaki köpeğin tüylerini okşuyordum. 

"Jonathan'ın, kardeşine nasıl davrandığını söylemiştim... Clary'i, cidden köpeğe çevirmiş. Eve gittiğimde onunla top yakalamaca oyunu oynuyordu. Tabi önce durumu anlamadım. Clary'nin nerede olduğu sorduğumda da, eğleniyorum diyerek neler yaptığını anlattı. Onu normal haline çeviremiyorum, Magnus... Jonathan'da birden ortadan kayboldu. Ne yapacağımı bilemedim. Clary böyle mi kalacak?"

Neler yapabileceğimizi düşünürken, Clary'i izledim. O ise parmaklarımı yalamakla meşguldü. Jonathan sanırım onu tam bir köpeğe çevirmişti. Benliği yerinde gibi durmuyordu, gerçi kendini bu şekilde ifade etmeye çalışıyor da olabilirdi. Bir kaç tatlı havlama sesinden sonra, sinirden gülmeye başladım. 

"Jonathan'ı lanetledim. O yüzden ortalarda yok. Düşündüğüm kadar zeki biri olmadığını var sayarsak, onu gönderdiğim paralel evrenden bu yakınlarda dönmesi, pekte mümkün değil."

"Clary'i babasına mı götürsek?"

Catarina'nın öne sürdüğü çözümle gözlerim irileşti. 

"Tabi Catarina, götürelim de adam kanatlarımı tek tek koparsın. Oğlunu lanetli boyuta gönderdim!" 

"Clary'i böyle görünce beynim durdu, Magnus. O gereksiz cadı... Sanırım en iyisi beklemek ya da Serenity'e mi gitsem?"

Başımı olumsuz anlamda sallarken, Clary'i halının üzerine bıraktım. 

"Serenity'e gidersek de Valentine bunu öğrenebilir. Bence en iyisi bekleyelim. Belki geçici bir büyü yapmıştır. Olamaz mı?"

 "Bilmiyorum, Magnus. Sert bir içkiye ihtiyacım var. O cadının başıma iş açacağını, onu gördüğüm zaman anlamıştım. "

Catarina, tekli koltuğa oturduğunda, viski dolu bir bardak oluşturarak içmeye başladı. Bende yere çökerek Clary'i yanıma çektim. Çok sevimli bir köpekti. Kucağıma yerleşmeye çalışırken, tüylerini okşadım. Bir kaç havlama sesiyle yattığında, göbeğini ortaya çıkardı. Göbeğini okşarken, patilerini sallıyordu. Bir elim başını, diğer elim göbeğini okşarken dişlerini parmaklarıma geçirdi. Henüz çokta keskin olmayan dişleri daha çok parmaklarımı gıdıklarken, yeniden havlamaya başlamıştı.

"Magnus."

Alec'in sesini duymamla başımı kaldırdım. Bakışları eski içe kapanıklığına döndüğünü gösterirken, olanları hatırlayıp hatırlamadığını merak ediyordum. Elimi tekrar ısıran Clary'e yüzüm buruşurken konuştum.

"Erken uyandın bu sefer." diyerek olayı alaya vurduğumda, sihirbaz, yavaş adımlarla ilerleyerek tekli koltuğa oturdu. Clary, ellerimin arasından kurtulduğunda, ona doğru koşmaya başladı. Alec, bacağına sürtünen köpeği kucağına aldığında, soru dolu bakışları beni buldu. 

"Köpeğin olduğunu bilmiyordum."

"Köpeğim yoktu zaten. Şu an kucağında olan kişi, Clary..."

Alec'in şaşkın yüz ifadesi, kahkaha atmama sebep olurken, Clary okşanan tüyleriyle neredeyse kendinden geçmek üzereydi. Onu benden daha mı çok sevmişti? 

"Neden, bu halde?"

Alec'e durumu kısaca anlatırken ayağa kalktım. Clary'i almayı düşünsem de, Alec'in kucağında uyuya kalmıştı. O ise yumuşak tüylerini okşamayı sürdürüyordu. Öylece boşluğa baktığında, hangi halinin daha rahatsız edici olduğunu çözemiyordum. İçe kapanık hali fazla sessizdi. Egosuyla yaptığı tek şey sinir bozmaktı. Duygularının ortasını ne zaman bulacaktı? Ortamı dağıtmak için "Hadi yemek yiyelim." diyerek fikrimi sundum. 

Alec, ayağa kalktığında köpeği koltuğa bıraktı. Catarina ise, "Ben yemeğe kalmayacağım, Magnus. Clary'i yarın alırım. Umarım normale dönmüş olur. Jonathan'ın yaptığı tek şey Clary'i dönüştürmek değildi. Evime de bir sürü şey yapmış." dediğinde, onu sadece onayladım. Kısa süre sonrada su perisi açtığı portalla evimden ayrıldı. 

Mutfağa geldiğimizde, kendimi oldukça iyi hissettiğimden, yemek masasını büyümü kullanarak yemeklerle doldurdum. Sandalyeyi çekerek oturduğumda, benden en uzak mesafeye Alec oturmuştu. Buna sessiz kalırken birlikte yemek yemeğe başlamıştık. Ama bu sessizlik gittikçe daha can sıkıcı olmaya başlıyordu.

"Alec."

Alec, adını söylememle, başını kaldırdığında hala konuşmamıştı. Duygularına odaklandığım da bir sürü karamsar hisle karşılaştım. Üzgündü. Pişmandı. Korkuyordu. Biraz olsun neşesinin ise Clary ile vakit geçirmesinden kaynaklandığını düşünüyordum.  

"Olanların ne kadarını hatırlıyorsun, Alec. Biliyorsun duygularını zaten hissediyorum. Seni en iyi anlayacak kişide benim. Konuşman gerekiyor."

Bir süre daha sessizlik bize eşlik ettiğinde sonunda Alec'in sesini duyabilmiştim. 

"Uyandığımda neler yaptığımı, sana söylediklerimi hatırlıyorum. Neden öyle davrandığımı ise bilmiyorum. Aslında... Gerçekten kendime ceza vermek istemiştim. Sana dokunarak... Bana dokunman... Olanlar güzeldi ama... Benim davranışlarım saçmalıklarla doluydu."  

Isabelle'in sözlerini hatırlayarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Alec'in bana yansıyan duyguları yerini öfkeye bırakıyordu. Kendine olan kızgınlığını hissediyordum. Bana karşı ise ne hissettiğini çözemiyordum.

"Sabah yaptıklarının bir önemi yok, Alec. Kendin gibi davranmadığını fark etmiştim. Benim asıl merak ettiğim. Çalışma odasında olanları hatırlıyor musun?"

"Çalışma odasına gelmeden önce, sırtıma giren ağrıyı hatırlıyorum. Azar azar başlayıp dayanılmaz, hale geldi. Gözlerim doldu ve ben endişeyle seni bulmaya çalıştım. Özür dilediğim anı hatırlıyorum. Kanatlarındaki kristallerin eksik taraflarını gördüm. Sonrasıysa yok... Sen iyi misin?"

Onu anlamaya çalışırken içimdeki sıkıntıyla, derin bir nefes aldım. Alec'in gücü muazzam görünüyordu. İyileştirme yeteneği gibi basit anlatılmasa da, kısmen öyleydi. Ama sorun kendindeyken bu gücü kullanmayı beceremiyordu. Kontrol edemediği gücün ise, bize hiç bir yararı olmayacaktı. 

"Kanadımda kırılmış ve eksik olan kristalleri onardın, Alec. Sonrada kendinden geçtin. Seninle ilgili çözülmesi gereken çok şey var. Sanırım, yine kitapları okumamız gerekiyor."

"Kitap okumakla ilgili bir sorunum yok."

"Biliyorum." dediğimde, gülümsedim. Alec'in yüzü de gülerken ona nasıl davranmam gerektiğini çözemiyordum. Sevişmiştik. Şu an ise yine iki yabancıydık. Oysa ona dokunurken, tekrar tekrar o anı yaşamak istediğime emindim. Alec içinse, kendinde yada değil bu durum sadece kendine ceza vermekten ileri gitmemişti. O anlardan zevk  aldığı gerçekti ama yeniden o şekilde yakınlaşmamız mümkün görünmüyordu.  

Yemeğin sonuna doğru, Clary'nin mutfağa girmesiyle doğruldum. Karnı acıkmış olmalıydı. Bense ona ne yemek vereceğimi bir an için bilemedim. Köpek maması mı normal yemekler mi?

"Sence ona ne vermeliyim, Alec? Daha önce köpeğe dönüşen bir periye bakmak zorunda kalmadım."

"Bende köpeğe dönüşen peri görmedim, Magnus..." 

Ona gözlerimi devirirken, yemek ve su kabı oluşturdum. Yemek kabına etli bir yemek koyduğumda, Clary'nin tepkisini inceledim. İştahla yemeğe başlamasıyla, suyunu verdim. Onu seyrederken, tuvalet işini nasıl çözeceğimi bilmiyordum. Fazla küçüktü ve büyümün onu etkilemesini istemiyordum. Üzerinde zaten bir büyü varken, fazlası zararlı olabilirdi. 

Bu yüzden, muhtemelen evimin batmasını izleyecek, sonrada temizlemek zorunda kalacaktım. Düşüncelerimi dağıtıp, Alec'e döndüğümde onun boş bıraktığı sandalye ile karşılaştım. Ben Clary ile ilgilenirken çoktan gitmişti. Buda ona nasıl davranmam gerektiğini açıklıyordu. Uzak duracaktım. 

...

Günün devamını hala peri formuna dönüşememiş, Clary'i kovalamakla geçirdim. Dişlerini değdirdiği her şeyi ısırmaya uğraşıyordu. En son televizyonun kablosunu ısırmaya kalktığında, büyü yapmak zorunda kalmıştım. Evdeki kabloları tek tek yok etmek işe yaramayacağı için son çare onu, etrafını kapattığım alanın içine yerleştirdim. Yemeği, oyuncakları yanında olduğu için şimdilik mutlu görünüyordu. 

Belirli aralıklarla Alec'i de fark etmeden kontrol ediyordum. Önce lanetli kitapları okuduğunu ana denk gelmiştim. Son seferde ise aldığı romanla odasına çekilmişti. Şu an ise Clary'nin küçük patileriyle zıplamaya çalışmasını izliyordum. Sanki ufacık boyuyla başarılı olacakmış gibi dışarıya çıkmaya çalışıyordu. Sonunda dayanamayıp onu kucağıma aldığımda suratımı yalamaya başladı. 

"Çok yaramazsın, Clary."

Onu, alıp odama girdiğimde kapıyı kapatıp, köpeğe zarar verecek her şeyi yok ettim. Yatağıma uzanırken, Clary'i de yatağa koymuştum. O ise göğsüme çıkarak çenemi yalamaya başladı. Patilerinden tutarak onunla oynamaya başladığımda, aniden üzerimde hissettiğim ağırlık miktarı arttı. 

Clary, kızarmış yüzü, titremeye başlamış bedeniyle aniden ayaklandığında, "Ben... Ben." demeye başladı. Titreyen bedenini kendime çekerek kalkmasına engel oldum. Kollarımın arasında titreyen bedenini daha sıkı sararken saçlarını öptüm.

"Sakin ol, Clary. Jonathan sana büyü yaptı. Etki bedenini terk edene kadar beklemelisin." 

Clary, derin derin nefes alırken, hareketleri yavaşlamaya başladı. Nefesi biraz olsun düzeldiğinde de konuştu. 

"O... Eğleneceğini söylemişti. Sonra bir anda her şey büyüdü ve... Kendimi Catarina'nın kucağında buldum. Sonrasını ise hatırlamıyorum." diyerek başını daha fazla göğsüme yasladı. Sonrada aldığı nefesle, kendini geriye çekerek yatağa oturdu. 

"Köpek gibi kokuyorum."

Bisküvinin cümlesi yüzünden kahkaha atarken, onun asılan yüzüyle derin bir nefes aldım. 

"Affedersin. Odamdaki banyoyu kullanabilirsin, Clary. Sana verdiğim odada Alec kalıyor. Benimle kalabilirsin yada rahatsız olurum dersen, oturma odasına geçerim."

Clary, asılan yüzünü biraz olsun düzelttiğinde yataktan kalktı. 

"Aslında... Catarina'nın yanına gitsem daha iyi olur. Jonathan, evine de zarar vermişti. Ona yardım ederim." dediğinde, başımla onayladım. Catarina'nın evine portal açmak için ayağa kalktığımda, Clary çoktan portal büyüsünü yapmıştı. Minik periye, Catarina ile kalmak iyi gelmiş gibi görünüyordu. 

Portal açmayı öğrenmişsin."

"Evet, Catarina zorlayıcı, ama iyi bir öğretmen." dediğinde, "Görüşürüz, bisküvi." diyerek gidişini izledim. Sonrada üzerimdeki kıyafetleri ve yatağımı temizleyerek uzandım. Clary de normale dönmüşken artık rahat bir uyku çekebilirdim.

...

Uykumun ortasında aniden açılan gözlerimle, bakışlarım tavana sabitlendi. Etrafı sarı renkte görüyordum. Çok geçmeden karanlığı aydınlıktan farksız gördüğümde derin bir nefes aldım. Kedi gözlerimin neden ortaya çıktığını sorgulayacak fırsatı bulamadan, başıma giren ağrıyla yatakta doğruldum. 

Alec... 

Yine kabus görüyor olmalıydı. Öncekilerden farklı olarak hissettiğim tek şey korkunç baş ağrımdı. Birileri kalbimi sökmeye çalışmıyordu. Buda iyi bir şey olmalı diye düşünürken, gözlerimi normal hale getirdim. 

Misafir odasından içeri girdiğimde, bir elimle şakaklarıma bastırdım. Alec, yatakta hareketsizdi. Sadece nefesi çok derinden geliyordu. Yatağın kenarına vardığımda, elimi göğsüne yerleştirdim. Hemen sonrada buna pişman oldum. Sihirbaza dokunmam çoğu zaman başıma bela oluyordu. Şu an olduğu gibi... Kontrolüm dışında, gözlerim kapandığında kendimi karanlık bir odada buldum. 

"Sonunda gelebildin."

Kulağıma ulaşan sesle etraf aydınlandığında, Alec ile göz göze geldim. Ne olduğunu anlamaya çalışırken, ani gelen korkuyla nefesimi tuttum. Alec'in gözleri tamamen siyahtı. Üzerime attığı adımlara karşılık, gerilemek istediğimde ise hareket edemedim. 

"Neler oluyor, Alec?"

"Sakin ol. Birazdan bitecek..."

Parmaklarını dudaklarıma yerleştirdiğimde, konuşmam da engellenmişti. Yüzü yüzüme yaklaşırken, odaklandığım tek şey gözleri oldu. Ne yaptığını ise anlamıyordum. Dudakları dudaklarıma değdiği anda yutkundum. Karşılık almamayı umursamadan öptüğü dudaklarımdan, bir santim uzaklaştığında derin bir nefes aldı. Ben ise son nefesimi veriyor gibi hissediyordum. Gözlerim kararırken, dudaklarımdan çıkan siyah duman, Alec'in dudaklarının içine çekiliyordu. Sonrası ise... Sonrası yoktu. Karanlık bedenimi alırken, tüm yaşamımı tüketiyordu.

〽 Bölüm Sonu




Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro