Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Yarım Kalan Lanet

Bölüm planlarımın birazcık  aksi yönünde ilerledi. 

İlham perisi sağ olsun. O kendini biliyor. 

Keyifli okumalar 

_Önceki Bölümden Kesit_

"Ne yapıyorsun, Alec?" diye acıyla inlediğim de, hemen ardımdan gelen Magnus, "William." diye mırıldandı. Büyü yapmaması için ona engel olduğumda, öfkeyle perinin üzerine yürüdüm.

"Bazı şeyleri yaşayarak öğrenmek zorundasın öyle değil mi, Alec? Nasıl istiyorsan öyle olsun. Magnus kim olduğumu anlayacak."

Magnus'a yaklaştığımda boğazından kavrayarak, sırtını duvara yapıştırdım. Ayakları yerden kesilirken, tutuşum daha da sıkılaştı. Perinin çırpınışlarını zevk içinde izlerken, gülüyordum.

"Mutlu ol, Alec. Artık Magnus kiminle, karşı karşıya olduğunu çok iyi biliyor."

Yüzümdeki şeytani ifade giderek dahada büyürken, ellerimin arasında çırpınan perinin boğazını daha sıkı kavradım. Alec ise zihnimin çeperlerini yumruklayarak, durmam için adeta yalvarıyordu. 

"Rahat bırak onu."

"Rahat mı bırakayım? Bir anlaşma yapmıştık! Ona zarar vermeyecektim, Alexander. Sen ise ısrarla kim olduğumu öğrenmesini istedin. Artık mutlu olabilirsin. Magnus, kimin ellerinde nefessiz kaldığını çok iyi biliyor."

Sihirbazın yeni kelimelerini büyük bir iradeyle görmezden gelirken, Magnus'un kendini kurtarma çabalarına engel olmaya çalışıyordum. Peri ise elleriyle, boğazını çevreleyen parmaklarımı gevşetmeye çalışıyordu. Gözlerimin önünde ten rengi giderek değişirken, nefesi iyiden iyiye azalmıştı. 

Aslında düşününce, Magnus'u öldürmeyi o kadar da çok istemiyordum. En azından bu kadar erken bir dönemde... Yinede bana karşı duracaksa, onu gözden çıkarmam o kadar da zor olmamalıydı. Verdiği zevkten gerçekten hoşlanıyordum. Diğer yandan Alec'in bedeninde, zevk adı altında bir çok bedeni hükmüm altına alabilirdim. Mutlaka Magnus'un bedenini bana unutturacak insanlar olacaktı. 

"William." 

Magnus'un zoraki bir şekilde adımı mırıldanması gülümsememi sağlarken, gözlerine baktım. Büyü gücünü, her ne kadar baskım yüzünden kullanamıyor olsa da, kediye benzeyen gözlerini ortaya çıkarmayı başarmıştı. İtiraf etmem gerekirse bu haliyle daha da ateşli görünüyordu. Ama bunu beni etkilemek için yapmadığını biliyordum. Belki de tutunabileceği tek şey olan ateş perisi özelliğine ulaşmaya çalışıyordu. 

Ama sahip olduğu alevler, artık bedenime istese de zarar vermiyordu. Yinede, her şeye rağmen nasıl olduğunu anlamasam da, parmaklarımın gevşediğini hissediyordum. Bu durumsa cidden hoşuma gitmiyordu, sebebi ise muhtemelen periden çok sihirbazın engel olma çabaları yüzündendi. 

"Tekrar yapabilirim. Seni derinlere gömeceğim, William."

Alec, zihnimin içinde, ruhumu baskılamaya çalışırken gözlerimin önünde Lea'ın silueti belirdi. Sihirbaz beni bir kez bu şekilde alt etmişti. Bu yüzden bir yenisini ona vermeyi kesinlikle istemiyordum. Tüm duygularımdan arınmış biriydim. Yinede peri kızı beni bir şekilde etkilemeye devam ediyordu. Aslında Serenity ne derse desin, Lea ruhumdaki bir parçadan fazlasıydı. Onu öldürdüğümü düşündüğü gün bile peri kızımla zihnimde de olsa, uzun süre bir arada olduğumu bilmiyordu. 

Fark etmeden daldığım düşünceler yüzünden Magnus'un parmaklarımın arasından sıyrıldığı biraz geç fark ettim. Peri uzun süre nefessiz kalmasından ötürü öksürük krizine girerken, kısa sürede kendini toparlamayı başardı. Başımda ise, Alec'ten dolayı oluşan zonklama giderek artıyordu. Perinin nefret dolu bakışlarını üzerimde hissettiğimde, gözlerimi bir kaç kez kapatıp açmak zorunda kaldım. Odak noktamı bulamıyordum. Acı yüzünden ikimizde aynı anda inlediğimiz de, ağrıyı göz ardı etmeyi deniyordum. 

"Ne zamandır buradasın? Ben... Seni fark etmeliydim. Ama duyguların... Hala beni seven Alec'in duygulara sahipsin!"

Benden çok kendi kendine konuşur gibi görünen Magnus'a, Alec'in baskısı eklenirken derin bir nefes aldım. Odak noktam ellerimden biraz daha kayıp gidiyordu. Alec nasıl yapabildiğini bilmediğim bir şekilde baskın olmaya çalışıyordu. İşin kötüsü bir şekilde üstün geleceğini hissediyordum. Bu yüzden hızlı bir plan yapmalıydım. Alec'in direncini kıracak kişiyse tam önümde dururken, fazla düşünmeden Magnus'un üzerine doğru yürüdüm. Onu göğsünden iterek duvar ile kendi arama sıkıştırdığımda, elimi yanağına yerleştirerek tenini zarifçe okşadım. 

"Uzun süredir, birlikteyiz Magnus. Serenity'nin yanından, Alexander'ın tek başına kurtulması mümkün değildi. Cadının, beni yok etmek için kullandığı lanet, garip bir şekilde özgür kalmamı sağladı. Bedenin kontrolü tamamen bendeyken, sihirbazın tüm duygularına hükmetmeyi başardım ve sen aşkın gözünün kör olduğunun en büyük kanıtı oldun. Seninle fantezi yapmama izin verdin. Doğum günümü kutlamamı sağladın. Hatta beni sevgiyle kollarının arasına bile aldın. Özür dilediğini de unutmayalım."

Kelimelerim ok misali, Magnus'un kalbine saplanırken, içinde yaşadığı suçluluk duygusuyla gülümsedim. Kendini suçlamalı, üzülmeli ve hatta ağlamaya başlamalıydı. Bu sayede Alec'in baskısına karşı direnç gösterebilirdim. 

"Dallar... Sen..."

Magnus'un sesine yansıyan suçluluk duygusuyla, daha da ileri gitmek istediğim için yüzüne doğru eğildim. Dudaklarına öperek uyguladığım baskıdan kurtulmak için omuzlarımı kavradığında, bedenimi uzaklaştırmaya çalışıyordu. Yinede bedenini mengene gibi sarmışken, öpücüğü bozmadığım gibi baskımı artırıyordum. Ondan bir karşılık almak için neredeyse dakikalar boyunca uğraşmama rağmen, karşılık vermemekte inatçıydı. Nefessiz kalarak kendimi geriye çektiğimde göğsüme attığı sert yumruk yüzünden geriye doğru savruldum. 

"Benden uzak dur! Sen Alec değilsin. Sevilmeyi hak etmiyorsun, hiç bir şeyi hak etmiyorsun!" dedikten sonra derin bir nefes alarak gözlerimin içine baktı. Bu kez cümlelerinin sahibinin ben olmadığını biliyordum. 

"Alexander... Üzgünüm. Çok özür dilerim. Anlamam gerekirdi. Yine yapamadım. William'ı tekrar yenebilirsin. Bunu yapabilecek tek kişi sensin."

Magnus'un sesini bastırmak için tekrar boğazına sarılmayı düşünürken, bedenim komutlarımı yerine getirmemek konusunda inat ediyordu. Peri hareketlerimin kısıtladığını fark ettiğinde, büyü yapmak için ellerini kaldırdı. Bir kaç deneme sonrası Magnus'un yaptığı büyü geriye savrulmama sebep olurken, sırtım duvara yapıştı. Sonraki büyüyle bileklerimin etrafı alevler ile sarmalanmış, dikenli dallarla çevrilirken kahkaha atmaya başladım. Alevler canımı yakmıyordu ama dikenlerin ne kadar keskin olduğunu, tenimdeki sıyrıklarla fark ediyordum.

"Bana işkence mi edeceksin, Magnus? Alexander'ın bedenine zarar vermezsin."

"Zarar veremem ama onu güçlendirebilirim. Lanetli büyüleri kullanabilen tek adam sen değilsin, William." dediğinde, kanatlarını ortaya çıkardı. 

Lanetli kelimeler dudaklarından teker teker dökülürken ruhumun içeriden baskılanmaya başladığını hissediyordum. Normalde perinin alevleri bana zarar vermezken, şu an içten içe yanıyordum. Ruhumda yarıklar oluşuyordu. 

"Tek başınasın, William. Bu iş bittiğinde de yalnız öleceksin. İstediklerinin olmaması için elimden gelen her şeyi yapacağım."

Alec'in sesi zihnimi kaplarken dışarıya çıktığını hissediyordum. Onu durdurmaya çalışsam da, başarılı olamıyordum. Perinin çürüyen birkaç kristalleri ayaklarının dibine düşerken, sırtımda oluşan acıyla dişlerimi sıktım. Acıyı bile dikkatimi dağıtmak için kullandığına emindim. Her şeyin benim için bittiğini düşündüğümde, son çırpınışlarımı göstererek gözlerimi sıkı sıkıya kapattım. 

Her şeyin son gelmeye başladığı noktada ise açılan kapıyla, gözlerimi araladım.

"Seni lanet olası peri! Kardeşime ne yapıyorsun?"

Jace'in sesi odada yankılanırken, Magnus'un "Dur." demesini kendi sesimle bastırdım. 

"Jace bana yardım et. Magnus... Bana zarar verecek."

Lanetin bedenim gibi, periyi de zayıflattığını bildiğim için ısrar etmeye devam ettim. 

"Jace, hadi. Kurtar beni." dememle aptal sihirbaz koluma dokunduğunda, yarım bıraktığım lanetin etkileriyle dolduğumu hissediyordum. Diğerlerinin gücünü alamamış olsam da, sarışın şimdilik benim için yeterli olacaktı. Damarlarıma dolan güçle beni saran dallardan kurtulurken, Jace yerde kıvranmaya başlamıştı. Hızlı bir şekilde Magnus'u büyüsünü yeniden etkisiz hale getirdiğimde, gülümsedim. 

"Oyunun kazanını belli oldu, beyler. Gereksiz sarışın ilk kez bir işime yaradı."

Magnus, kanatlarının acısını daha derinden hissederken, bense acıyı baskılamayı başarmıştım. Perinin üzerine doğru yürürken, Magnus sihirbaza bağırıyordu.

"Lanet olsun, Jace! Kimi kurtardığından haberin bile yok."

Jace ise ruhundan koparılan parçayla acı içinde kıvranırken, ona bakarak sadece güldüm. Aralık kapıdan içerideki hareketliliği duyduğumda acele etmem gerektiğini bilerek periye doğru yürüdüm. Mumları üflerken kullandığım lanetli kelimelerin etkisi kalkmış olmalıydı. Periyi kolundan kavrayarak portal açtığımda, oturma odasındakiler odaya giriş yapmıştı. Toprak perisiyle göz göze geldiğimde ona göz kırparak Magnus ile birlikte gözden kayboldum. 

Magnus

William'ın belirlediği noktaya geldiğimizde, kendimi ondan uzaklaştırmak için geriye çekildim. Elinden kurtulduğum anda ise, ayakta bile duramayan bedenim yüzünden olduğum yere çöktüm. Sırtımda, kanatlarımın oluşturduğu acı oldukça fazlaydı. Kara büyü için feda ettiğim kristaller kendilerini dayanılmaz ağrıyla hatırlatıyorlardı. İyileştirme büyüsü yapmanın hiçbir işe yaramadığını bildiğim için yapabileceğim tek şey acıyı kabullenmek oldu. 

Olduğum yerde acıyı bir şekilde unutmayı denerken hissettiğim dokunuşla, irkilerek bedenimin konumunu değiştirdim.

"Kaçmana gerek yok. Sana yardım edebilirim, Magnus."

"Senden iyilik beklemiyorum. Hayatımızdan def olmanı istiyorum."

Tekrar uzaklaşmaya çalıştığımda, bu kez omzumu fazla sert kavrayan el yüzünden olduğum yerde kalırken hareket edemedim. Dişlerimi sinirle sıkarken, derin nefesler alıyordum. Sonrasında sırtımda hissettiğim elle, hareketsiz kalmayı sürdürdüm. Sonuçta ondan kurtulamıyordum. Saniyeler içinde daha önce Alec'in yaptığı gibi acı bedenimi terk ederken kendimi hızla toparlayarak ayağa kalktım. Nerede olduğumuzu fark ettiğim anda ise küfürler etmeye başladım. 

Bizi birlikte kaldığımız otel odasına geri getirmişti. Yatağa bakmak bile midemi bulandırırken, odadaki koltuğa doğru ilerleyerek oturdum. Hala Alec ile William arasındaki farkı, nasıl idrak edemediğimi düşünüyordum. Cevabı bulamadığım gibi hala ona her baktığımda, Alec'in duygularını hissediyordum. Bu durumsa ciddi anlamda beni kanser edecekti. 

William, Alec'in bedenini ve duygularını kullandığı gibi, benim sahip olduğum duygularla da güzelce oynamıştı. 

Alexander'ı daha fazla kırmamayı düşünürken yine en çok zararı görmesine, kendi ellerimle yardım etmiştim. Olanları düşünürken, aklımı kaçıracak gibi hissediyordum. William'ın yanıma geldiğini fark ettiğimde, ondan uzaklaşmak için ayağa kalktım. Büyü gücümün yine ellerimin arasından kayıp gittiğini hissediyordum. Lanet olası herif büyülerimi her saniye kısıtlamanın bir yolunu bulabiliyordu.

"Kaçmayı bırak, Magnus."

"Benden uzak dur."

"Uzak durmak bana göre değil. Ayrıca daha önce yaptığımız gibi bana bir öpücük vermen gerekiyor. İyileşmeni sağladığım için..."

"Daha önce öptüğüm kişi, sen değildin. Seni öptüğümü anca rüyanda görürsün!"

"Aslında ödül adı altında verdiğin, her şeyi alan bendim. Öpücüğü ise yaşayarak görmeyi tercih ederim. Ayrıca kazanacağım kesin olan bu kavgayı fazla uzatmadan hadi öpüşmeye geçelim."

William'ı öfkeyle omuzundan ittiğimde odanın başka bir noktasına doğru yürüdüm. Resmen dört duvar arasında köşe kapmaca oynuyorduk. Çıkış yolumun olmamasından gerçekten nefret ediyordum. Bedenimi aniden saran büyü gücüyle kendimi yatakta bulduğumda, oyunumuz fazlasıyla kısa sürmüştü. Bana yeniden dokunacağı gerçeğiyle sarsılırken bağırmaya başladım.

"Bana sakın dokunma, William!"

"Yineliyorum ve bahsi arttırıyorum, Magnus. Birazdan sana dokunmam için bana yalvaracaksın."

"Bu asla olma..." cümlemi dudaklarımın mühürlenmesi yüzünden kısa keserken, öfkeyle soludum. William yatağın üzerine çıktığında bedenimin bacaklarının arasına alacak şekilde, dizlerini kırarak oturdu. Bedenini bilerek kasıklarıma doğru bastırırken burnumdan soluyordum. Onun kim olduğunu bilirken bu durumdan zerre etkilenmiyor, aksine sinirleniyordum. İstediğim tek şey üzerimden kalkmasıydı ama o bunun aksine yüzüme doğru eğilmeyi tercih etti. 

"Şimdi... Ya beni kendi isteğinle öpersin. Yada seni bu odada bırakır, otelin barında karşıma çıkan ilk kadın ya da erkeği buraya getirerek altıma alırım. Yapacağım büyüyle bizi izlemeni sağlarken, Alec'in bedeninin başka bir bedenle kirlenmesine tanık olursun. Ne diyorsun, Magnus? Sence bunu yapmalıyım?"

Duyduklarımla daha da öfke dolarken, gözlerimin önüne gelen görüntülerle daha fazla sinirleniyordum. William dediğini yapardı. Nasıl Alec'in bizi izlemesinden zevk alıyorsa, aynı şeyi yaşatmaktan geri durmazdı. İçinde bulunduğum çıkmazın içinde ne yapacağımı bilemezken, Alec'i düşündüm. William'ın başkasıyla olması, en az benim kadar onu da yaralardı. Gerçi aynı şekilde William'ı öpmem de onu üzecekti. 

"Düşünceli görünüyorsun, Magnus. Kararını verdin mi?"

İkimiz içinde en iyi olan kararı vereceğimi düşünerek kafamı salladım. Dudaklarımın üzerindeki mühür etkisiz hale gelirken, derin bir nefes aldım.

"İstediğin öpücüğü vereceğim."

William, üzerimde doğrularak kahkaha atmaya başladığında resmen benimle alay ediyordu. Hemen sonra da beni şaşırtarak, üzerimden kalktı. 

"Sen düşünürken bende düşündüm, Magnus. Sanırım seninle yeterince eğlendik. Yeni bedenler özellikle bir kadın, bana daha çok zevk verebilir."

Alec'in hissedeceklerini düşünürken, dudaklarıma dişlerimi geçirdim. Lanet olası herif, resmen Alec'in ruhuna tecavüz edecekti. 

"Kabul ettim işte öp beni ve bitsin bu durum."

"Tekrar, söyle."

William resmen sabrımın sınırlarında gezinirken ne istediğini bildiğim için ona göre davranmaya çalıştım. Başka çarem olmaması berbat bir durumdu. 

"Beni öpmeni istiyorum, William. Hatta yalvarıyorum."

"Yalvaracağını biliyordum, güzel çocuk." dediğinde yatağa gelerek yeniden üzerime çıktı. Ağırlığının altında ezilirken dudaklarımı öpmeye başlamasıyla tepkisiz kaldım. William ise oflayarak geri çekildi. 

"Bir öpüşme istedim."

"Tamam." diyerek başımı hafif yukarı kaldırdığımda istemeden öpüşmeyi başlatmış oldum. William olduğunu düşünerek tiksinti duysam da, öpüşmeyi Alec'i düşünmeden sürdürmem mümkün değildi. Bu yüzden Alec'e odaklanarak öpüşmeyi sürdürdüm. William'ın elleri bedenimde gezinmeye başladığında, sonunda nefessiz kaldığımız da durdu. 

"Beni dinlersen daha güzel anlaşabiliriz, tatlı peri. Her neyse acıktım ben." diyerek üzerimden kalktığında, hareket ettiğimi fark ederek yatakta doğruldum. Dakikalar sonra odaya getirilen yemekleri William büyük bir iştahla yerken, ben sadece ona eşlik ediyordum. Yemek sonrasında herhangi bir saçmalık olmamasını dilerken, kendimi sihirbazın uçarı isteklerini dinlerken buldum. Şu an ise oda servisinden istediği kağıt kalemle, isim listesi oluşturuyordu. Her bir isim onun deyişiyle öldürmemiz gereken cadı ve büyücüleri temsil ediyordu. İsimlerin bazılarını tanıyor olsam da bir çoğunu tanımıyordum. Yazdığı yeni isme dikkat kesildiğim de, William bana bakarken gülümsedi. 

"Valentine'ı öldürmem seni üzmez herhalde."

"Sanmıyorum." dediğimde aklıma Clary gelse de, o cadının kendi kızına bile babalık yağmadığı hatırladığımdan sessiz kaldım. 

"Güzel, hadi yatalım."

William'ın istekler listesinde olacağım düşüncesiyle yutkunurken ayağa kalktım. Şu an sevişmek istemiyorum diye çığlık atabilirdim. Oda bunun karşılığında hemen bir kadını buraya getirmekle tehdit ederdi. Kararsız adımlarım yatağa doğru yaklaşırken, William yine yüzünde alay eden ifadesiyle bana bakarak gülüyordu. 

"Sana tecavüz edecekmişim gibi bakıyorsun."

"Yapmadığın şey değil. Bedenime olmasa da ruhuma tecavüz ettiğin kesin."

Söylediklerimle odada William'ın kahkahası yankılanırken, yaptığım tek şey öfkeyle solumak oldu. 

"Rahat olabilirsin, Magnus. Yaptığın lanet büyü yüzünden kendimi yorgun hissediyorum. Ayrıca bana uyum sağlarsan bende sana bir kaç iyilik yapabilirim. Mesela Alec ile iletişim kurmana izin veririm. Şimdi uyuyalım."

William büyüyle kıyafetlerimizi değiştirdiğinde, yatağın boş olan kısmına sessizce uzandım. Uyku gerekliydi ama düşünceler uyumama engel oluyordu. Alec ile konuşmak istiyordum. Beni affetmesini istiyordum. William ile yaptıklarımızı düşündükçe kendimden nefret ediyordum. Çok geçmeden odayı dolduran nefes sesleriyle onun çoktan uyuduğunu fark ettiğimde gözlerimi kapattım. Nasıl olduğunu anlamasam da bir süre sonra uykuya daldım. 

〽 Bölüm Sonu

Merak etmeyin sonraki bölümde Alec olacak. En azından onun sözünü vereyim. Yeni bölümde görüşürüz.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro