Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Sihirbaz

Diğer kitabımdan alışkanlıktan dolayı kitaba kesitler koymaya karar verdim. 

Yorumlarınızı bekliyorum :)

İthaf: malecforeverfandom



    _Önceki Bölümden Kesit_    

Magnus'un yüzüne baktığımda onunda ifadesine şaşkınlık ve endişe hakim olduğunu gördüm.

Yardım almak için "Jace..." diye mırıldandığım da, aynı anda Magnus'un "Clary, gidiyoruz." cümlesini duydum. Sonrası ise tamamen boşluktu. Benliğimi çoğu zaman etkisi altına alan karanlığa sürükleniyordum. 


Magnus

Bardan ayrılıp eve nasıl geldiğimi bilmiyordum. Tüm bedenim titrerken, elim ayağım resmen buz kesmişti. Buz mu kesmişti? Hadi ama ben bir ateş perisiydim. Bedenim normal zamanlarda bile olması gerekenden daha sıcak olurdu. Şimdi ise titriyordum. Birde saçma bir şekilde bedenimde gezinen elektrik akımı vardı. Damarlarımda kan yerine, resmen akım geziniyordu.   

"Magnus..."

Uğuldayan kulaklarıma adım ulaştığında başımı kaldırdım. Clary, korkmuş bir halde bana bakıyordu. Ben ise tek kelime edemiyordum. Oturduğum koltukta derin nefesler alarak bedenimi arkaya verdiğimde, büyü yapmayı denedim. Ama odaklanma sorunum yüzünden ellerimden büyü bile çıkaramıyordum. Zaten nasıl portal açmayı, başardığımda şüpheliydi. 

"Magnus, beni korkutuyorsun.."

Elimin üstünde hissettiğim elle, Clary'e odaklandım. Titreyen dişlerim normale dönerse konuşmayı istiyordum. Ama olmuyordu. Elimde bir ıslaklık fark ettiğimde, bedenimi saran durumun azaldığını fark ettim. Bisküvi bir şeyler yapıyor olmalıydı. Gerçi normal bir su perisi olmadığını söylemişti. Yinede bir şekilde daha iyi hissediyordum. Biraz olsun kendime gelmeyi başardığımda, iyileşmemi sağlayacak bir büyü yaptım. Clary, dizimin dibine oturmuş hala gözlerime bakıyordu. 

"İyi misin?"

"Bilmem... İyi miyim? Sanırım iyiyim." dedikten sonra aklıma gelen şeyle hızla ayağa kalktım. 

"Hayır! Kesinlikle iyi değilim."

Çalışma odama koşmaya başladığımda, oldukça eski olan kitapların bulunduğu rafın önünde durdum. Clary, hemen ardımda dolanıyordu. Muhtemelen benim için hala endişeleniyordu. Ben ise tamamen kendimin derdine düşmüştüm. Üst raflarda bulunan büyük kitabı elime aldığımda, sayfalarını hızlıca çevirmeye başladım. Aradığım sayfaya geldiğimde ise okuduğum her kelimenin yalan olmasını diliyordum. 

"Magnus? Yüzün bembeyaz oldu."

Clary'nin cümlesiyle gözlerimi devirirken, dediğine şaşırmadım. Az önce bedenim bu kestikten sonra başıma her şey gelebilirdi. Yinede şu an bunun gelmesini istemezdim. 

"Bittim, ben Clary..."

"Ne oldu?"

"Alec... O... Benim sihirbazım..."

Clary, anlamadığını belli eden bakışlarıyla bana bakarken ben olduğum yere çöktüm. Hadi ama kızın babası Valentine olabilirdi. Jocelyn ne işe yarıyordu? Clary'i doğurduktan sonra hiç mi ilgi göstermemişti? Ona başlıca eğitimleri vermesi gerekmiyor muydu?

"Jocelyn, sana hiçbir şey anlatmadı mı?"

Bisküvinin yüzü asılırken, kaşlarım çatıldı. Clary, parmaklarıyla oynarken odak noktam oldu. Bu hareketi ne zaman sergilese, kelimeler dudaklarından zar zor dökülürdü. 

"Annemin yanında on yaşıma kadar kaldım. Bana sevgisini vermek dışında, sadece babam hakkında bilmem gerekenleri anlattı. Sonrasında da Valentine, beni annemden aldı. Gerçi zorla koparıldım demek daha doğru olur. Annemle kısıtlı görüşme zamanlarım oldu. Aslında beni eğitmesini istemiştim ama güçlerim bir türlü ortaya çıkmadığı için hiçbir şey yapamadık."

"Peki baban sana eğitim verilmesini sağlamadı mı?" Sorum bir anda dudaklarımdan dökülse de cevabı kendi kendime buldum. Çünkü o Valentine'dı. Kontrol manyağı bir cadı olduğunu biliyordum. Şimdiye kadar evimi basmamış olması bile mucize sayılırdı. 

Clary, "Valentine..." dediğinde elimi kaldırarak onu susturdum. "Tamam ben cevabı buldum. Kendini zorlama bisküvi. Bu elimdeki kitabı okumaya başla. Sihirbazlar hakkındaki her şey burada var. Ben sıcak bir duş alacağım. Kendimi şu an haşlamayı planlıyorum. Bedenim başka türlü kendine gelmeyecek."

Clary, gülümsemeye çalışarak kitabı aldığında, ayağa kalkarken kızıl saçına küçük bir öpücük kondurdum. 

"İyi geceler, bisküvi." 

"İyi geceler, Magnus."

...

Küvetin içinde derin nefesler alırken, sandal ağacı kokusuyla bile sakinleşmemiş olmam son derece sinir bozucu bir durumdu. Gözlerimi her kapattığımda, Alec'in görüntüsü aklıma doluyordu ve bu durum cidden kötüydü. Onu yok sayabilirdim. Ama buda mümkün değildi. İşin kötü yanı bağ çoktan ortaya çıkmıştı. Bu durumda... Aklıma gelen düşünceyle banyoda yankılanan sesli bir küfür savurdum. İki adet öğrencim olacaktı!

"Uyu Magnus... Uyu... Belki de sadece kabus görüyorsun..."

Gözlerimi kapatırken suyun ısısını büyüyle biraz daha arttırarak aynı derecede kalmasını sağladım. 

Dakikalar sonra göğsüme giren ağrıyla, gözümü açmak zorunda kaldım. Yine ne oluyordu? Bir şey... Bir şey kalbimi sökmeye çalışıyordu. Küvetten hızla çıkıp büyüyle kıyafetlerimi giydiğimde, elimi göğsüme koydum. Bu ağrı kesinlikle normal değil. Acıyı yok etmek için büyü yaptığımda, sadece azalmasını sağlayabildim. Ağrının yok olduğu falan yoktu. 

Gözlerimi sımsıkı yumduğum da, Alec'in yüzünü görmemle dondum. Lanet olsun! Acının kaynağı ben değildim. Sihirbazım acı çekiyordu. Otomatikman bu durum bana da yansıyordu.  Alec'in yanına gitmeliydim! iyi de nasıl gidecektim? Nerede olduğunu bilmiyordum, olduğu yere portal açmam da mümkün değildi. Düşün, Magnus düşün diyerek kendime direktif verirken, artan ağrı yüzünden dişlerimi sıktım.  Bana böyle etki eden ağrı, kim bilir ona neler yapıyordu? 

Koşarak kitapların bulunduğu raflara geldiğimde, kitabı Clary'e verdiğimi hatırlayarak onun kaldığı odaya yürüdüm. Bisküvi hala uyumamış, kitaba odaklanmış şekilde uzanıyordu. Bu yüzden de aniden açılan kapı yüzünden korkuyla sıçramasına sebep olmuştum. 

"Magnus, ne oldu?"

"Kitabı ver, Clary."

Yatağın kenarına oturduğumda, sayfaları çevirdim. Peri ve sihirbaz ilişkisi son derece karmaşık bir durumdu. Sihirbazı bulmuşken bu kitaba yeniden göz atmam gerekecekti. Bir kaç dakikalık araştırma sonucunda, gereken büyüyü buldum. Portal açmama gerek yoktu. Özel büyü sayesinde sihirbazın yanına saniyeler içinde ulaşabilirdim. Ayağa kalktığımda, "Clary, sihirbaza bir şeyler oluyor. Onunla ilgilenmeliyim." dediğimde, Clary başını salladı. Büyüyü mırıldanarak acıya rağmen odaklandığım da saniyeler içinde, kendimi karanlık bir odada buldum. 

...

Alec, derin nefesler alırken mırıldanıyordu. 

"Max..."

"Hayır..."

Yatağın kenarına oturduğumda, gece lambasını yaktım. Gece lambasının ışığı altında son derece çekici görünen teni, ter damlaları ile kaplanmıştı. Sadece kabus gördüğü için mi bu haldeydi? Elimi göğsüne koyduğumda, iyi hissetmesini sağlayacak bir büyü mırıldandım. Acının azaldığını, göğsümdeki ağrıdan fark ederken bir anda Alec elimi kavradı. Sonraki saniyede ise ne olduğunu anlamadığım bir şekilde üstüme çıktığı için, altında kalmıştım. 

Normalde hoşuma gideceği bariz olan pozisyonda neler olduğunu anlamaya çalışırken, Alec bir anda boynuna yapıştı. 

"Alec..." desem de hala uykuda olduğunu fark ettiğimde, elimi büyü yapmak için havaya kaldırdım. Onu uyandırmam gerekiyordu. Ama sorun şuydu. Yine büyü yapamıyordum. Bedenim aniden acıyla kıvranmaya başladığında, anlam veremediğim durum giderek daha fazla canımı sıkıyordu. Sihirbaz beni öldürmeye mi çalışıyordu? İşe yaramayan büyüler yüzünden ateş perisi gücüme odaklandım. Gözlerim renk değiştirdiğinde, bedenimdeki yüksek ısıyla Alec, yanan ellerini üzerimden çekti. Bende aynı anda onu üzerimden atmak için tekmeledim. 

Hemen sonrada büyü güçlerimi hissederek, odayı ses geçirmez hale getirdim. Sihirbaz ile cidden işim vardı ve başka insanların işime burnunu sokmasını istemiyordum. 

Alec, darbenin etkisiyle gözlerini açarken kafasını tutarak etrafına şaşkın şakın baktı. Ben ise sinirle soluyordum. Buraya yardım etmeye gelmiştim ve neredeyse ölüyordum. Gerçi asıl niyetim kendime yardım etmekti ama konumuz bu değil. 

Az önce sihirbaz tarafından öldürülmek üzereydim. Alec'in bakışları yüzüme sabitlendiği anda öfkeyle ayağa kalktı. 

"Ben... Neredeyiz?" dediğinde, etrafını daha dikkatli inceledi. Hemen sonrada, "Sen... Sen nasıl bir sapıksın? Evimi nasıl buldun? Odamda ne işin var?" diyerek bağırdı. 

Sihirbazın bu hali sakinleşmemi sağlarken kahkaha atmaya başladım.

 "Evet... Barda tanıştığım adamları odalarına kadar takip eden bir sapığım. En büyük fantezim de onları yataktan tekmeleyerek atmak."

Alec suratıma şapşal şapşal bakmaya devam ederken ben hala gülüyordum. Bir noktada kendini toparlamış olacak ki yanıma gelip kolumu kavrayarak beni sürüklemeye çalıştı. 

"Nasıl bir sapık olduğun umurunda değil. Odamdan hemen defol."

Kolum Alec'in dokunuşuyla karıncalanmaya başladığımda derin bir soluk aldım. İnsanlar... En büyük  özellikleri kelimeleri kullanarak anlaşmak olsa da, çoğu zaman laftan anlamayan yaratıklardı. Alec'de gözüme farksız görünmüyordu. Ona peri olduğumu söylemek, bir sürü saçma cümleye maruz kalmama sebep olacaktı. Ama üzerinde uygulayacağım birazcık büyü her şeyi yoluna sokardı. Ona cevap vermeden ufak bir büyü yaptığımda, Alec'in oturduğum yatağa uzanmasını sağladım. Hareketlerini de büyüm ile kısıtlarken, çırpınan haline güldüm. 

"Sen de nesin... Ne yaptın bana... Magnus..."

Onu daha fazla dinlememek için konuşmasını da engellediğim de, rahat bir nefes aldım. 

"Tatlı birisin ama resmen başımı şişiriyorsun ve bu durum libidom için hiç iyi olmuyor."

Alec olduğu yerde daha fazla çırpınırken, yaramazlık yapmak isteyen yanım baş gösterdiğinde üzerine çıkarak oturdum. Kasıklarında hissettiği baskıyla Alec'in gözleri büyürken, eminim içinden küfürler ediyordu. Yüzüne doğru eğildiğimde ona çapkınca sırıtarak gözümü kırptım. 

"Bu kadar korkma, Alec. Etik açıdan tecavüze karşıyım. Ama sende istersen birlikte olmamızda bir mahsur yok. Neyse şimdilik, asıl konumuza dönelim."

Alec'in beden hareketlerinin yavaşlamasıyla açıklamalarıma başladım. Zihninde dolanan milyonlarca soru işaretini oradaymış gibi görüyordum. 

"Öncelikle ben insan değilim. Aslında sende fiziksel olarak insan olsan da, diğerlerinden farklısın." 

Cümlem bittiğinde, Alec'in yapışık olan dudaklarına rağmen güldüğünü gördüm. Muhtemelen deli olduğumu düşünüyordu. Ama bir şeyi atlıyordu, şu an büyüm altındaydı. 

"Ne o, deli olduğumu mu düşünüyorsun? Şu an iplerle bağlı olmamana rağmen hareket edemiyorsun, Alec. Ama daha fazla kanıt istiyorsan." dediğimde elimde büyü dumanı oluşturdum. Hemen sonrada ateş elementinin gücüyle avuç içlerimi alevle doldurdum. Alec, korkmuş bir şekilde aleve bakarken, ona kedi gözlerine benzeyen gözlerimle bakmaya başladım. 

"Bu kanıt yeterli mi?"

Alec, korkmuş ifadesiyle başını onaylar şekilde salladığında alevleri ortadan kaldırdım ve şu ana kadar dayandığım için kendimi tebrik etsem de, üzerinden kalkmadan önce boynuna küçük bir öpücük kondurdum. Son hareketime tepkisiz kalırken yeterli olduğunu düşündüğüm sessizliği bozmak için, Alec'in üzerindeki gücümü yok ettim. 

Alec, büyüm üzerinden kalkmış olmasına rağmen, şok yüzünden hala yatağında uzanıyordu. 

"Sen... Böyle bir şey nasıl mümkün olabilir?"  

"Bazı efsaneler gerçeğe dayanır, Alec. Her ne kadar insanların periler hakkındaki fikirleri midemi bulandırıyor olsa da gerçek bu, ama kanatlar konusunda haklılar."

Bunu dediğimde, ortaya çıkmasına izin verdiğim kanatlarımla, Alec hızla yataktan doğruldu. Kanatlarım kuş tüylerinden ziyade içlerinde enerji taşıyan, yine tüy şeklindeki berrak taşlardan oluşuyordu. Alevlerin dolaştığı kanatlarım ise ateş perisi olduğumu vurguluyordu. 

"Bunlar?"

"Hoşuna gitti mi?"

"Hala rüya görüyor olabilir miyim?"

"Beni rüyanda görmek egoma iyi gelecek olsa da, ben gittikten sonra beni görmenden mutluluk duyarım. Bu arada neredeyse unutuyordum. Sen de bağlı olduğum sihirbaz oluyorsun ama daha detaylı olarak başka zaman açıklama yaparım."

Kanatlarımın kaybolmasını sağladığımda, Alec tek bir kelime bile edememişti. 

"Şimdi, sana yeterince açıklama yaptığıma göre yalnız bırakmam iyi olacak. Sende insan beyninle bunları algılamaya ve aklını kaçırmamaya çalış. Çok yakında beni yeniden göreceksin."

Cümlemin sonunda ona göz kırparken, şaşkın görüntüsü onu öpme isteğimi resmen körüklüyordu. Yanına yaklaşıp yanağını öptükten hemen sonra evime bir portal açtım. Onun şaşkın bakışları hale üzerimdeyken gözden kayboldum.

〽 Bölüm Sonu        

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro