Seni Seviyorum
_Önceki Bölümden Kesit_
"Nasıl üzerinde... Ben..."
"Aktif olmanı istiyorum, Alec. Bedenime sahip olabilirsin. Yoksa istemiyor musun?"
"Elbette istiyorum. Sadece..."
"O halde kendini toparlayıp bir an evvel başlasan iyi edersin."
Konuşma sonrası hala Magnus'un yüzüne alık alık bakarken yutkundum. Beynim konuşulanları anlasa da, algılamakta zorlanıyordu. Tabi birde hala maruz kaldığım kan kokusu vardı. Sessizliğim sürerken, Magnus yanaklarımı kavrayarak dudaklarımızı birleştirdi. Sahiden de ona sahip olmama izin mi verecekti?
Alec
Magnus, dudaklarıma geçirdiği dişleriyle öpüşmeyi sürdürürken, fazlasıyla donuk bir haldeydim. Zihnim gerçekten de olanları algılamayı reddediyordu. Bu an, gerçek yaşanıyor olabilir miydi? Donukluğum hareketlerime de yansırken, Magnus öpüşmemizi bölerek kendini geriye doğru çekti. Yüz ifadesinden ise sıkıntılı olduğunu okuyabiliyordum.
"Böyle olman planımda yoktu, Alec. Normalde bunu seve seve kabul ederdin. Şimdiyse tuhaf davranıyorsun."
"Tuhaf mı?"
Başımı iki yana sallarken, kafamı toparlamaya çalıştım. Magnus ise başını aşağı yukarı sallarken ellerini sırtıma yerleştirdiğinde, zihnimde dönüp duran düşüncelerle boğuşuyordum.
"Evet, tuhafsın."
"Bana tuhaf olmaktan bahsetme, Magnus. Yaptığın şeylerden sonra tuhaf olan ben değilim. Ayrıca... Sen... Sana yapacaklarım konusunda ciddi misin?"
"Neden bu kadar sorguladığını anlamıyorum, Alec. Çoktan soyunmaya başlaman gerekirdi. Keyfim kaçmak üzere..."
"Sadece durumu sindirmeye çalışıyorum, Magnus. Olanlardan sonra... Normal sevişmelerimizin üzerinden bir asır geçmiş gibi hissediyorum. Ayrıca üzerimde olduğun her seferde, beni keserken bile dokunuşlarımı istemediğin için bileklerimi bağlıyordun. Şimdi ne değişti?"
"Dediğim gibi kabusundan sonra korkunu hissetmek bana ağır geldi. Hem normal şeyleri de deneyemezsem, normal hayatıma nasıl geri döneceğim?"
Bir an için odanın her bir metrekaresini sarmış olan kanları unutmuş olsam da, gelen öğürme hissiyle kendilerini hatırlatmakta gecikmediler. Kusmamak adına nefes almamaya çalışırken, Magnus'un yüz ifadelerine odaklandım.
"Normalden kastın bu mu, Magnus? Odayı kanla boyamak..."
"Bu hazırlık seni kesmemem içindi aslında. Biliyorsun acıya duyarlıyım ve kan kokusundan da zevk aldığımı fark ettim. Beni hazırlaman sıkıntı olabilir. Zevk almam için bile çok fazla şeye ihtiyaç duyabiliyorum."
Duyduklarıma karşı derin bir soluk verirken daha fazla bu kokuya maruz kalmamak adına, mırıldanarak kullandığım büyüyle kanların yok olmasını sağladım. Eğer sevişmemizi, normal bir şekilde yaşamak istiyorsa gerçekten de normal olmalıydık. Aslında içten içe buna muhtaç hissediyordum. Magnus ise o kadar bana zıttı ki, yaptığım büyünün ardından öfkeli bakışlarına maruz kalmıştım.
"Bunu neden yaptın?"
"Normal olmak istemedin mi? Olalım o halde..."
Magnus'u öpmek için harekete geçtiğimde bu kez beni durduran o oldu. Sırtımdaki bir eli göğsüme geçerken kaşlarım çatılmıştı. İtiraz etmesini istemiyor olsam da olacaklar bundan ibaret gibiydi.
"Bu şekilde yapabileceğimizi sanmıyorum."
"Sana zevk veremeyeceğimi mi düşünüyorsun?"
"Sorun bu değil. Neyse devam et, en olmadı sen, bu defa beni kesmeye başlarsın."
Bu düşüncenin rahatsızlığı ile gözlerim kısılırken itiraz etmeye başladım.
"Sana zarar vermeyeceğim, Magnus."
Magnus, bir elini yanağıma yerleştirdiğinde, sivrilen tırnağıyla yanağıma çizik attı. Normalde olmaması gereken şey gerçekleşirken, hissettiğim acıyla dişlerimi sıktım. Kesilen yanağımdan süzülen kanları hissederken gözlerimi devirdim.
"En azından bu kadarı yaşanmalıydı."
"O halde artık kontrolü alabilirim."
En başta Magnus'u bağlamak gibi bir düşüncem olmasa da, tam olarak normal olmamızın imkansız olduğunu anlamamla bundan vazgeçtim. Magnus'un ellerini kavrayarak başının iki yanına yerleştirdiğimde, bana yaptığı şekilde bileğine lanetli zincirlerin dolanmasına izin verdim. Onun gülmeye başlayan ifadesiyle gülümserken, yüzüne doğru eğildim.
"Bundan gerçekten hoşlanıyorsun."
"Önceden de böyle şeyler yapıyordum, Alec."
"Doğru... Benden öncesinde de..."
"Bunu neden dile getirdin?"
"Bilmiyorum."
"Sorun etmemiştim. Sonuçta seninleyim."
"Hep öyle kalmanı sağlayacağım."
"Başarılar o halde..."
Dilimi ısırarak dışarı çıkmaya hazır olan muhtemel kelimeleri yutarken, Magnus'un yüzüne eğildim. Yaşananlardan sonra, onunla sevişiyor bile olsam içte içe onun farklılığı ile boğuşmak zorunda kalıyordum. Tıpkı şu an bana boş duygularla bakan, bakışlarına karşı yaptığım gibi...
Bu durumu görmezden gelmek adına gözlerimi kapattığımda, Magnus'un dudaklarını öpmeye başladım. Aramızdaki birçok şey değişmiş olabilirdi. Ama tadının bendeki etkisi hala aynıydı. Dudaklarının verdiği tada kendimi her saniye biraz daha kaptırırken bana uyumlu hareketleri ile gülümsedim.
Uzun zamandır aşk ve sevgi dolu sakin öpücükleri yaşamayı gerçekten özlüyordum. Sevgi dolu öpücüğümü, yavaş dokunuşlarla taçlandırırken, Magnus'un bedenini okşamaya başladım. Önceden ezbere bildiğim tahrik edici noktalarda gezinen dokunuşlarımın hiçbir karşılığı olmazken, dudaklarım yavaşça Magnus'un boynuna doğru yöneldi. Sevdiğim tenin tadını emerek ve öpücüklerle çıkartmaya başladığımda duyduğum sesle durdum.
"Bu yeterli olmayacak."
"Ne yapma mı bekliyorsun?"
"Bilmiyorum. Belki de bu kötü bir fikirdi. Dahası..."
Cümlenin kalanını tahmin ettiğim için Magnus'un dudaklarına elimi bastırarak konuşmasına engel oldum. Ben onun acı verici dokunuşlarına sesimi çıkartmıyorsam, aynı şekilde oda benim sevgi dolu dokunuşlarımı kabul etmeliydi. En azından bunu en başta teklif eden oydu.
"Üstte olmama izin verdin, Magnus. İtiraz hakkın yok. Kontrol bende kalacak."
Magnus gözlerini devirirken, dudaklarını serbest bıraktım. Sessizliğini bir kabul gibi algılarken, kıyafetlerimizden hızla kurtulmamızı sağladım. Çıplak bedenimin üzerinden geçen hava esintisi titrememi sağlarken, dudaklarımı Magnus'un göğsüne yerleştirdim. Öpücüklerle aşağı doğru kayarken, göbeğinin etrafına da birkaç öpücük kondurarak, bacaklarını okşamaya başladım. Hafif temaslarla bacak arasına ulaştığımda kavradığım erkeklikle beraber kasıklarına birkaç öpücük kondurdum.
Ben onun kokusu ve tadı eşliğinde tahrik olmaya başlasam da, Magnus'un tepkisizliğini ne yazık ki hissediyordum. Yine de bu kısmı görmezden gelerek dakikalar boynunca onu öpmeyi sürdürürken, bir noktada Magnus'un derin soluk verişini duydum.
"İşe yaramıyor demiştim. Beni kesmen gere..."
Cümlenin devamını duymak istemediğim için Magnus'un sesini sesimle bastırdımç
"Hayır! Seni kesmeyeceğim. Bence kendini kastığın için sorun oluyor. Aramızdaki bağ yüzünden en azından benim zevkime ortak olabilirsin, Magnus."
"Kasmıyorum."
"Kasıyorsun."
Konuşmam sonunda Magnus'un kalçasını sertçe kavradığımda, parmağımı girişine yönlendirdiğim anda aldığım çığlıkla, çekilmem gerekse bile çekilmedim.
"Alec!"
"Söylemiştim. Kendini kasıyorsun. Acı istiyorsan sana vereceğim tek acı bu olacak."
Parmağımla biraz daha deliğine baskı uygularken, normalde çok erken olduğunu biliyor olmama rağmen bir parmağımı daha içine yönlendirdim. Magnus'un yeni bir çığlığı odayı doldururken, görüş açımda bulunan erkekliğine odaklandım. Hala tahrik olmadığının bariz kanıtını görürken, dudaklarımı üzerine yerleştirdim.
Bir noktada en azından bedeninin bana tepki vereceğini biliyordum. Parmak uçlarımı ıslattıktan sonra, Magnus'u genişletmeye devam ettim. Dahası erkeliğini dilimle ıslatarak öpücükler kondurmayı sürdürdüm.
Bir süre sonra itiraz mırıltılarının yerini, hafif hafif nefes sesleri alırken tahrik olmaya başladığını hissederek durdum. Dudaklarımı ise büyümeye başlamış erkekliğinin üzerinden çekerek, hafifçe doğrularak onu izledim.
Magnus, yarı kapalı gözleriyle bana anlamsız bakışlar atarken kurumuş dudaklarını yaladı. Tahrik olduğu açıktı ve bunun için onun gerçek anlamda canını yakmam bile gerekmediği için memnundum.
"Neden durdun?"
"Acı istiyordun. Tahrik olmuş bedeninin titreşimlerini hisset, Magnus. Acı verici olmalı..."
"Ben böyle bırakmayacaksın öyle değil mi?"
"Kısmen..."
"Nasıl kısmen sen..."
Konuşmasına izin vermemek için Magnus'un dudaklarını öptüğümde, bedeninin üst kısımlarını okşamaya başladım. İnatla bacak arasına yaklaşmazken, göbeğime değen sertliğini hissederken daha da tahrik olduğunu fark ediyordum. Birkaç dakika sonra bedenimi ona sürtmeye başladığımda, kontrolünü kaybedeceğim anı elimden geldiği kadar uzatmaya çalıştım.
Sürtünmeler Magnus'u olduğu kadar beni de aynı şekilde kıvrandırırken, onun konuşacağı ana dek bekledim.
"Alec..."
"Söyle..."
"Artık başlasan..."
Magnus'un gözlerinin içine bakarak kalçasını kavradığımda, yeniden parmaklarımı devreye soktum. Baskım ile Magnus derin bir soluk verirken tekrar inledi.
"Hayır... Parmağın... Değil... Sen... Ah..."
Hiç konuşmamış gibi Magnus'un boynuna öpücükler kondururken, dudaklarına yöneldim. Daha fazla duramayacağımın farkında olarak üzerine yerleşirken bedenlerimizi birleştirdim. Hemen sonrada onun memnun mırıltısını duyarak hareket etmeye başladım.
Başını geriye doğru attan Magnus'un, boynuna gömülürken tenini emiyordum. Girişimdeki sertliğe inat yavaş hareketlere devam ederken, Magnus'un tüm itiraz kelimelerini tamamen görmezden geldim. Altımdaki harika bedene yavaş yavaş sahip oluyordum. Dahası bu anın tadını çıkarıyordum. Geçen her saniye bedenimizi saran sıcaklık artarken, sevişmemizin bende yaşattığı hislerin arasında kaybolmaya başladım.
Ona sahip olmak, onunla bir olmanın bende hissettirdiği duygular hızla çoğalırken, sevgimi, tutkumu ona olan arzumu tamamen hissetmesini istiyordum. Magnus'un bana yansıyan duyguları ise tamamen zevke odaklıydı. Yine de bu durumu o kadar dert etmiyordum. Sonuçta ona asla zevk verememe durumumda vardı. Bu şekilde, bir başlangıcın bile bizim için ne kadar önemli olduğunu biliyordum.
"Alec... Lütfen..."
"Ne istiyorsun, Magnus..."
Hareketlerimdeki yavaşlık sürerken Magnus'un gözlerinin içine baktım. Tutkudan koyulan kahvelerini görmeyi seviyordum. Ne istediğini de çok iyi biliyordum. Ama bunu ondan duymalıydım.
"Hızlan... Ben... Yakınım..."
"Hissediyorum..."
"Bilerek yapıyorsun..."
Gülümseyerek Magnus'un dudaklarına kapanırken hızlanmaya başladım. Zevk noktasına uyguladığım darbelerin sayısı giderek artarken göbeğime buluşan sıvının ardından, Magnus dudaklarımdan ayrılarak yastığa başını yerleştirdi. Yine de her hareketimle inlemeye devam ediyordu. Bu anın bitmemesi için kendini kasıyor olsam da, sonunda serbest bıraktığım anda, içine boşaldım.
Tamamen bitmiş nefes nefese bir halde yatağın kenarına kendimi atarken, Magnus'un bileklerini çözerek onu kendime çektim. İtiraz dahi etmeden başını göğsüme yerleştirdiğinde ona sıkıca sarıldım. Terli bedenlerimizin duşa ihtiyacı olsa da, bunu sonraya bırakarak gözlerimi yumdum. Çok geçmeden de Magnus'un düzenli nefes sesleri içinde uykuya daldım.
...
Birkaç saatlik uykunun ardından gözlerim aranırken, Magnus hala aynı şekilde göğsümde uyuyordu. Onu uyandırmamak adına hareket dahi etmezken güzel yüzünü inceledim. İfadesizliğinin yerini alan gülümsemesiyle bir şeylerin daha değiştiğini düşündüm. En azından bunu umut ediyordum. Magnus, hafif kıpırtılarıyla gözlerini açtığında, yarı uykulu gözleriyle bana baktı.
"Bedenim uyuşmuş..."
"Birde bana sor kısmen üzerimde uyudun, Magnus."
"Şikayetçi olduğunu sanmıyorum."
"Bu doğru."
Magnus'un kahkahası odada yankılanırken, hissettiğim şeyle yutkundum. Bu gerçekten oluyor muydu? Bana yansıyan duygularında yalan olmamalıydı.
"Mutlusun."
"Evet."
"Hissediyorsun..."
"Evet. Bu hissi özlemişim. Hissediyorum."
Bir an için afallamış Magnus'u bedenimin altına çekerken dudaklarına kapandım. Sadece mutluluğu değil, sevgisini de hissetmek istiyordum. Benim için aralanan dudaklarını tutkuyla öperken aldığım karşılık sonunda nefesim kesilerek geriye çekildim.
"Seni seviyorum, Magnus..."
"Seni seviyorum, Alec."
Duyduğum kelimeler nefesimi kessene kafamı meşgul eden kelimelerin dudaklarımdan dökülmesine engel olamadım.
"Bunu hissederek mi söylüyorsun?"
Magnus, sessizleşirken bakışlarındaki donukluğun geri gelmesiyle, cevabımı almış oldum. Onun beni sevdiğini söylemesini, dahası bunu hissetmesini o denli çok istiyordum ki... Şu an bunun yokluğu ciddi anlamda canımı yakıyordu.
Yanağımdaki dokunuşla Magnus'un gözlerine baktığımda, yanağımdan süzülen yaşla derin bir soluk verdim. Bu kadar kolay ağlıyor olmakta canımı sıkıyordu. Ama başka yapabileceğim bir şey yoktu.
"Üzülme, Alec. Hislerimin yoğunlaştığını hissediyorum ve yakında gerçekten hissedeceğimi de anlamış olduk."
"Doğru. Şu an mutlusun. Bense hüznümü sana yansıtıyorum."
"O halde buna son verebilirsin."
Magnus'un gülümsemesiyle, ona doğru yaklaşırken dudaklarını bir kez daha öptüm. Sonrasında da aklıma gelen şeyle gerçek bir gülümse yüzüme yerleştiğinde geriye çekildim.
"Sana sahip olmaya devam edebilir miyim?"
"Sanırım..."
"Hadi ama Magnus. Bu seni mutlu ediyor."
"Tamam ama sonrasında bende üste olacağım. Bu kez seni kesmeden denemek istiyorum."
"Buna itirazım olmayacak. Seninle sevişmeyi gerçekten özledim. Öncekilere sevişme demek bile istemiyorum."
"Doğru. İşkence gibi olduğundan eminim. Ben duşa gidiyorum..."
Magnus, beni üzerinden ittiğinde hızla banyoya doğru ilerledi. Bense peşinden öylece durarak gidişini izledim. Bazı hareketlerimin hala sonuçlarını çözemiyordum. Resmen her adımımda, bir sonraki adımımı tahmin etmeye çalışıyordum. Hepsi de Magnus ile aramızda yeni bir duvar oluşmaması içindi. Bu yüzden de ,onu yalnız bırakarak evdeki diğer banyoyu kullanmaya karar verdim.
Odaya geri döndüğümde temizlenmiş yatağında uzanan Magnus'un, yanına yaklaşırken sessizliği ile yanına uzandım. İkimizde tek bir kelime dahi etmeden yaklaşık yarım saat öylece uzanırken, sonunda dayanamadığım için konuştum.
"Kendini nasıl hissediyorsun?"
"İyiyim. Normalim gibi..."
"O halde seninle uyuyabilir miyim?"
Magnus'un kaşları çatılırken yatakta doğruldu. Anlaşılan sorum ona saçma gelmişti.
"Neden sorma gereği hissettiğini anlamadım."
"Şöyle ki, seninle uyuduğum her seferde yarı ölü olduğum için yanına uyuyakalıyordum ve sen sabahları genelde gidiyordun. Şimdiyse sevişme olmadan seninle sarılarak uyumak istiyorum. Eskiden olduğu gibi..."
"Eskiden de uykularımız hareketsiz başlamıyordu."
"Olsun. Şu an sadece sana sarılmak istiyorum."
"Olur. Yatalım o halde... Aslında kendimi yorgunda hissediyorum. Bu iyi bir şey..."
Aldığım onayla örtünün altına girerken Magnus'un istediğim gibi kollarıma gelmesini bekledim. Ona sarılarak gözlerimi kapatırken, onun hislerine odaklandım. Hala mutluluğunu hissediyor olmasından memnun olurken, sevgisine adım adım yaklaştığımı hissederek gözlerimi kapattım.
"Seni seviyorum, Magnus."
"Ben de seni..."
Hissettiremiyor olsa bile bunu duymaktan memnun olurken, huzurlu bir uykuya daldım.
Birkaç gün sonra
Kollarımın arasındaki boşluk hissiyle huzursuzca kıpırdanarak gözlerimi araladım. Magnus'un rahatsız edici yokluğuyla yataktan uzaklaşırken, evin içinde onu aramayı düşünerek odalarda tur attım. Sonunda hissedemediğim varlığı ile bir an için ne yapacağımı bile bilemiştim. Neden evde değildi? Günlerdir, neredeyse eskisi gibi hareket etmeye başlamıştık. Birlikte gülüyor, zaman geçiriyor ve sevişiyorduk.
Magnus'un duygularındaki artış her şeyin normale döneceğini işaret ediyordu. Sadece sayılı günleri kalmıştı. Şimdiyse neredeydi. Bilmiyordum. Aslında durumu bu kadar büyütmek istemiyor olsam da, onu hissetmek istediğimde bile hissedememek canımı sıkmıştı. Sonunda birden benliğimi saran varlığını fark ettiğimde hızla yatak odasına geri döndüm.
"Uyanmıştım."
Yaşadığım panikle Magnus'a yaklaşırken onu çekerek, sıkıca kollarımı bedenine sardım.
"Neredeydin... Ben yine gittiğini sandım, dahası..."
Magnus, kendini geriye çektiğinde konuşmamam için bir parmağını dudaklarıma yerleştirdi.
"Sakinleş... Buradayım. Hem... Sadece odaklan..."
"Odaklan..."
Magnus'un bir an için ne dediğini anlayamazken bana yansıyan duygular ile resmen dondum. Bakışları, hisleri tamamen eskisi gibi hissettiriyordu. Bu sonunda gerçekten yaşanıyor muydu?
"Hislerin... Sen..."
"Seni seviyorum, Alec."
Magnus'un dudaklarından çıkan kelimelere eşlik eden hislerle, neredeyse ağlamak üzereyken onun dudaklarını öptüm. Aldığım sevgi dolu karşılıkla nefesim hızla kesilirken, sonunda kendimi geri çekebildim. Gerçekti. Rüyada değildim.
"Seni çok seviyorum, Magnus. Ben... Özür dilerim. Yaşamak zorunda olduğumuz her şey için..."
"Bir çoğunda benimde katkılarım var unutma, Alec. Ayrıca bu sabah tüm duygularla uyandığımda aslında panikledim. Yaşadıklarımız, birbirimizi yıpratan onca olay... O yüzden biraz düşünmek istedim. Bu yüzden de gittim."
Duyduklarım içimdeki panik duygusunu geri getirirken yutkundum.
"Sanki ayrılık konuşması yapacak gibisin..."
"Hayır, hayır... Sadece düşünmem gerekiyordu. Her ikimizde bir sürü hata yaptık, Alec. Duygusuz halimle seni yeterince cezalandırdığımı düşünüyorum. Onun öncesinde kendi yaptıklarımda var tabi..."
"Olsun. Yine de bana hiçbir şekilde kırgın kalmanı istemiyorum."
"Tamam. O halde eskisi gibi olmayacağız."
"O ne demek..."
"Dediğim gibi bir sürü şey yaşadık, Alec. Yeniden sevgili olacağız gibi düşün."
"Tamam. Seninle olduğum sürece sorun değil..."
"Ve bu tavrın değişmeli. Seni korkuttuğumu biliyorum ama bu panik halin geçmeli, eskisi gibiyim artık."
"Tekrar söyler misin?"
Magnus, bir an için durgunlaşırken yüzüme doğru yaklaştı. Dudaklarımızın teması ile dururken gözlerimin içine bakıyordu.
"Seni seviyorum, Alec... Bunu istediğin kadar tekrar edebilirim. Rahatlamaya çalış."
"Deniyorum. Gerçekten..."
Magnus'u tekrar kendime çekip öptüğümde, derin derin nefesler aldım. Kalbim deli gibi atıyorken sakinleşmek zor gibi gelse de, haklıydı. Rahatlamalıydım.
〽 Bölüm Sonu〽
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro