Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Ölüm

Seginus (Bu bölüme çabucak gelmen dileğiyle tatlım ♥)


   _Önceki Bölümden Kesit_ 

"Tabi ki büyüğüm. Çocuk doktoruna sordum. O yüzden bana abi demeye başla. Küçük kardeş."

"Bu kadar mutlu olmasam senle uğraşırdım." diyerek ona tekrar sarıldım. Ama sinir olmak için fazla mutluydum.

"Teşekkür ederim, Max. Sen dünya üzerinde sahip olabileceğim en mükemmel ikiz kardeşsin."


Magnus

Koridora çıkar çıkmaz, hızlı adımlarla Clary'nin düne kadar kullandığı odaya yürüdüm. Sinirden resmen deliye dönmüştüm. Öfke nöbetleri geçiriyordum. Öyle ki güçlerim bile kontrolden çıkmak üzereydi. Bunun en büyük kanıtı da, hale normale dönmeyen kedi gözleriydi. 

Alec'den kurtulmam gerekiyordu. Nasıl olacağını bilmiyordum ama kurtulmak zorundaydım. Bana yardımcı olacağını düşündüğüm kitabı, çekmeceli dolabın üzerinden aldığımda yatağa oturdum. 

Hızlı hızlı çevirdiğim sayfalara göz atarken, hangi bölümü okuyacağımı bile bilmemek beni daha fazla sinir etmekten başka bir işe yaramıyordu. Ben böyle biri değildim ki? Ne zamandan beri sinir hastası gibi davranıyordum? O sihirbaz... Sinir hastası, deli, manyak sihirbazın duyguları resmen içime işliyordu. Kontrolümü ciddi ciddi kaybediyordum. 

Çevirdiğim sayfalarda bağ ile ilgili bir başlık bulduğumda, vakit kaybetmeden okumaya başladım. 

Sihirbaz Peri Bağı

Sihirbaz ve peri arasındaki var olan bağ fazlasıyla karışık olmakla birlikte, olacaklar da kişilere göre farklılık göstermektedir.

Cümleyi okumam, mümkünmüş gibi sinir kat sayımı arttırırken, gözlerim seğirmeye başladı. Bir cümle ancak bu kadar açıklayıcı olabilirdi! 

Hiç bir şey açıkladığı yoktu.  

Sakin ol Magnus elbette bir yerde bir şeyler bulunur. Bulunmak zorunda... Sayfayı hızlı hızlı gözden geçirdiğimde, dikkatimi çeken paragrafa odaklandım. 

Bağ, sihirbaz ve peri ne kadar yakın olursa, o kadar kuvvetlenir. Birbirlerinin duygularını, fiziksel acılarını yaşıyor gibi hissettiklerinden hayatları da birbirlerine bağlanır. Sihirbaz yada perinin alacağı ağır yaranın sonu ölüm olduğunda, bu geride kalan kişi içinde çoğu zaman ölümle sonuçlanır. 

Sinirim kendini yavaş yavaş garip bir biçime sokarken, gülmeye başladım. Alec, yüzünden dengesiz birine dönüşmem yetmiyormuş gibi birde onun yüzünden ölebilirdim. Ölecektim! Bu durumda Alec'i yok etme planlarımı devre dışı bırakmak zorundaydım. Gerçi böyle giderse sinirden kafama sıkmakta ihtimaller dahilindeydi. Zaten çok kısa bir zaman sonra Alec de ölmüş olurdu. 

Evet, intihar eğilimli bir ergene dönüşüyorum. 

Neredeyse iki yüz yıldır, hayatta olan ben... 

Ergenlik dönemine geri dönüyorum! 

Yüzümdeki gülümseme yavaş yavaş hüzne kayarken, kendimi sıkmazsam ağlayacak gibi hissediyordum. Derin bir nefes aldığımda, çaresizce satırları okumaya devam ettim. Kitabı okumaktan başka yapabileceğim bir seçenekte yoktu.

Sihirbaz ve peri arasındaki bağ ne kadar kuvvetli olursa, sihirbazın güçleri de bir o kadar etkili olur. Hatta nadir durumlarda perilerini koruyan sihirbazların olduğu da görülmüştür. 

Bu cümle yeniden kahkaha atma isteğimi resmen körüklüyordu. Alec, beni korumazdı. Onun görevi baştan belliydi. Ölümüm olmak. Ama yine de merakımdan dolayı okumayı sürdürdüm. 

Bazı çok güçlü sihirbazlar, savaşta perilerini korumanın yanında birçok cadının da ölümüne sebep olmuşlardır. Hatta güçlerinin kaynağı olan cadıları bile yok etmişlerdir. Bunların birçoğunun tek sebebi ise perilerinin hayatını kurtarmaktır. Çünkü cadılar, sihirbazların içindeki güçleri alırken, aradaki bağı yani periyi ortadan kaldırmak zorundadırlar. Bağ yok edilmezse, cadı sadece sihirbazın içindeki gücün bir kısmına sahip olabilir. Buda birçok cadı için yeterli değildir.   

Okuduklarım beni yeni bir sinir krizinin eşiğine sürüklüyordu. Harika! Öyle yada böyle ölen kişi ben oluyordum. O bara gittiğime... Gideceğime... Gerçi bir an düşündüm de, bu kadar insanla takılmamın sonunda elbet bir sihirbaza denk gelecektim. Yinede Alec olması şart değildi. Cidden değildi. İçimdeki sıkıntı katlanırken yeni bir paragraf daha okudum. 

Peri ve sihirbaz arasındaki bağ nadirde olsa, duyguların birbirine karışmasına neden olur. Artık birbirlerinin duygularına tamamen adapte olan sihirbaz ve peri, bazı güçlü duyguların altına girebilirler. Kalpleri sadece birbiri için atan peri ve sihirbazlar olmuştur. Bunların sonucunda da, peri-sihirbaz bebekler dünyaya gelmiştir. Melez olarak doğan bebekler, sihirbazın gücüne sahip olurken, perinin sadece bağlı oldu gruptaki yetenekleri alırlar. 

Yanlış okuduğumu düşündüğüm kısmı tekrar tekrar okurken, yutkundum. Melez bebekleri kesinlikle bilmiyordum. Bu bağ her ne ise peri ve sihirbazı birlikte olmaya mı zorluyordu? Bense Alec'i çoktan öpmüştüm. Onu... Beceriksiz olması umurumda bile olmadan... 

Yeni karar! 

Bundan sonra Alec'e bir metreden fazla yaklaşmak yoktu. Bu aptal bağı kısmanın, azaltmanın bir yolu yok muydu? Tam da bu sebeple okumaya başladığım kitaptan öğrendiğim tek şey öleceğim gerçeğiydi. Alec nefes alsın almasın, ben ölecektim... Bölümün kalanını elimden geldiğince hızlı hızlı okurken sonunda beni mutlu edecek küçük bir bilgi buldum. 

Peri ve sihirbaz arasındaki güçlü bağın bazı zamanlarda fazla tehlikeli olduğu bir gerçektir. Özellikle savaşta birbirlerinin acılarını hisseden peri ve sihirbaz savunmasız hale gelebilir. Böyle durumların yaşanmaması içinse, bağı azaltmak için yalnızca tek bir yol vardır. O da sihirbaza gücünü saklayan cadının, peri ve sihirbaz arasında yapacağı ritüeldir. Sadece ay tutulmasında(Obscuration) gerçekleşen ritüelde, cadı, sihirbazın içinden bir miktar gücünü çekerken, aynı miktarda gücü periden de alır. Bu sayede bağ yok olmasa da etkilerinin azaldığı görülmüştür. 

Bulduğum tek yolda beni çıkmaz sokağa çıkartırken kitabı yatağın bir kenarına fırlattım. Cadıyı bulmam şu an için mümkün değildi. Belki kitapta bununla ilgilide bir şeyler yazıyor olabilirdi. Ama şu an için yeterince bilgi aldığımı düşünüyordum. 

Saatlerdir, tıkılı kaldığım odadan çıktığımda, evin sessizliğiyle huzur buldum. Alec evden çıkamayacağına göre muhtemelen misafir odasındaydı. Orada kalmalıydı. Benden olabildiğince uzakta.

Kendi odama geçtiğimde biraz daha sakin olduğum için gözlerim normal haline dönmüştü. Ne yapacağımı düşünürken, yaralı kanadımı hatırladığımda, tişörtümü kafamdan çıkartarak yatağıma attım. Sonrada kanatlarımı ortaya çıkardım. Güce maruz kalan kısım hala tam anlamıyla alev oluşturmuyordu. Bu yüzden iyileşmemin hızlanması için güçlerimi kullanmaya karar verdim. Odaklandığım ateş gücü parmaklarımın etrafını sararken, oradan koluma sıçradı. Yavaş yavaş bedenimi kaplayan alevlerle, kanatlarım da bulunan kristaller daha fazla ateş saçmaya başladı. Yaralı kısımda kısmen diğerlerine ayak uydurmaya çalışırken, parmaklarımda küçük bir büyü topu oluşturdum. 

Havada süzülen alev topunu parmaklarımla hareket ettirirken, şu an tam anlamıyla kendim gibi hissediyordum. Bu yüzden bunu sürdürmeye devam ettim. Bir süre topla birlikte bedenim uyumlu şekilde hareket ederken, aniden başıma saplanan ağrıyla kontrolümü kaybettim. Büyü topu odamın duvarında kendi boyutunda bir delik açarken, derin bir nefesle alevleri yok ettim. 

Başım dönüyordu.

Cadılar resmen boşuna peşimize peri yolluyordu. Ben sadece Alec ile aynı evde nefes alarak zaten ölecektim. Kafamı toplamaya çalıştığımda adımlarım yine sihirbazın yanına ulaştığında, gördüğüm manzarayı algılamak için büyük çaba gösterdim. 

Alec, uyuyor muydu?

"Alec."

Sihirbaz yatağın bir ucunda cenin pozisyonunda uzanıyordu. Dudaklarından acı çektiğini belli eden sesler çıkarken, tırnaklarını alnına bastırıyordu. Gördüğüm görüntü yüzünden başım daha da beter ağrırken, mecbur bir şekilde ona yaklaştım. Uzak durma işini mecburen askıya alıyordum.

"İlaçlar..."

Alec'in mırıldandığı kelimeyi anlamakta zorlanırken, ellerini zar zor alnından uzaklaştırmayı başarmıştım. Gözleri sımsıkı kapalı olsa da, uyumadığından emindim. Onu yatakta biraz daha çevirirken sabit tutmak oldukça zordu. 

"Alec, ölümümüz olacaksın. Yine neler oluyor?"

Aniden gözlerini açtığında, bakışlarında resmen deliliği gördüm. Ne yapmaya çalıştığını anlamadan beni ittiğinde, dengemi kaybederek yere düştüm. Kafamı odanın zeminine çarpmam, baş dönmemi arttırırken Alec bacaklarını bedenimin iki yanına yerleştirerek üzerime çıktı. Elleri de bileklerimi kavradığında yere sabitlendim.

"Ne yapmaya çalışıyorsun, Alec!"

Ona bağırmam umurunda olmadığı gibi duyduğuna da sanmıyordum. Yüzünü yüzüme yaklaştırdığında ise korkmaya başladım. Aslında korkan kişi ben de olmayabilirdim. Şu an ne olduğunu cidden anlamıyordum. Anladığım tek şey büyü yapamadığım gerçeğiydi. 

Derin soluklar alırken, ağzımdan çıkan havanın renk değiştirdiğini gördüm. Siyah duman dudaklarımdan çıkarak, Alec'in dudaklarına ulaşıyordu.  

"Alec..."

Oldukça cılız çıkan sesimle gözlerim daha da karardı. Kitap haklıydı. Peri ölüyordu. Ölüyordum. 

Son kez, "Alexandre." diye mırıldandığım zaman gözlerim sanki bir daha açılmamak üzere kapandı.  

Alec

Kulaklarımdaki çınlama dayanılmaz hale gelirken, kafam patlayacak gibi hissediyordum. Gözlerimin önündeki siyah perde bir türlü gitmezken, bir anda etrafı kaplayan ışıkla her şey görünür hale geldi. Bulunduğum pozisyonu sorgulayan zihnim ile altımdaki bedene odaklandım. Magnus'un gözleri kapalıydı. Ellerim bileklerini sıkıyordu ve teni... Fazla mı soluktu?

Ondan korkuyla uzaklaştığımda ayağa kalktım. Ne yapacaktım? Neler olduğunu bile bilmiyordum. Doktor... Bir doktor bulmalıydım. Sonra Magnus'un peri olduğunu hatırladım. Perilerin doktoru var mıydı? Yardım bulmak için odadan çıkacağım anda, garip bir hisle geri döndüm. Neden yaptığımı sorgulamadan Magnus'un yanına oturduğumda koluna dokundum.

İlk temasımızda hissettiğim elektrik akımı bedenimi yeniden ele geçirdiğinde, kulağıma ulaşan kalp atışlarını dinledim. Saniyeler içinde de Magnus gözlerini açtı. Kedi gözleriyle kendini belli ederken, hissettiği tüm öfkeyi üzerime kusacak gibi bakıyordu. 

"Sen... Sen az önce ne yaptın? Ölüyordum. Belki de öldüm."

Ellerim titreyerek onu dinlerken, temasımızı kestim. 

"Ne yaptığımı bilmiyorum."

Magnus hızla ayağa kalktığında önümde ileri, geri yürümeye başladı. Sonra bir an durduğunda beni kollarımdan tutarak, zorla ayağa kaldırdı.  

"Ölümüm olacaksın sihirbaz. Cidden beni öldüreceksin... Seni yalnız bıraktığımda neler oldu anlat?"

Magnus'un sorusuyla olanları düşündüm. Yaptığım tek şey sakinleşmek için Max'i düşünmekti. Çocukluğumdaki anılar, bu konuda bana fazlasıyla yardımcı olurdu. Ama az önce olanlara kesinlikle bir açıklamam yoktu. 

"Kardeşimi düşünüyordum. Sakinleşmek için..."

"Jace'i mi düşünüyordun?"

Magnus'un sözleriyle kaşlarım çatılırken başımı iki yana salladım. 

"Hayır. Düşündüğüm kişi Max'ti." dediğimde, Magnus yüzündeki garip ifadeyle bana bakmaya başladı. Sonrada uzaklaşarak  yatağın kenarına oturdu. Sanki hala acı çekiyordu ya da benim başım ağrıyordu. Bu ayrımı nasıl yapacağımı bilmiyordum.

"Senin kaç kardeşin var? Aslında başa dönelim, kimsin sen? Hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Sinir hastası, bozuk bir insan olmanın dışında!"

Magnus'un sözleriyle gözlerimi devirerek, odada bulunan koltuğa oturdum. İkimizde birbirimizin hakkında hiçbir şey bilmiyorduk. 

"Sinir hastası olabilirim. Sende normal biri sayılmazsın."

"Sayende bende sinir hastası oluyorum. Ondan bu anormalliğim..."

Derin bir nefes aldığımda, iki farklı duygunun içimde bir yerlerde çakışmasını hissettim. Ona sinirli olmak bile ayrı bir sorundu ve en iyisi sakince konuşmak olacaktı. 

"Tam adım Alexander Gideon Lightwood. Max, ikiz kardeşimdi. Onun dışında benden küçük olan Isabel var. Jace ise üvey kardeşim ama yıllar geçtikçe öz kardeşim gibi oldu."

"Max, kardeşimdi derken?"

"On üçüncü doğum günümüzde öldü."

Kelimelerimin ardından durgunlaşırken, hatırlamaktan nefret ettiğim o günü istemsizce anımsadım. Güzel başlayan ama sonrasında cehennemi yaşamama sebep olan, lanet gün. Gözlerim daldığında,  göz bebeklerim yanmaya başladı. Nefesim kesiliyordu. Kriz... Kriz geçirecektim. 

Magnus'un hangi ara yanıma geldiğini fark etmezken, önümde diz çöktüğünü gördüm. Yanaklarımdaki elleriyle ona bakmamı, sağladığında gözleri dolmuştu. 

"Kendine gel, Alec. Neden sürekli böyle oluyorsun? Dahası senin yüzünden bende böyle oluyorum."

"İlaçlarıma ihtiyacım var..."

"Hayır, yok." dediğinde yanaklarımda hissettiğim sıcaklıkla, nefesim yavaşça normale döndü. O anda perinin büyü yaptığını fark ederken, ilaçsız kendimi böyle hissetmek garip gelmişti. Yine de bu durumu kesinlikle ilaçlara tercih ederdim.  

"Teşekkür ederim."

"Bana olan biteni kendini kaybetmeden anlatır mısın? Kardeşine olanları..."

"Denerim." dediğimde yutkundum. Magnus, yanıma oturduğunda da anlatmaya başladım. 

"Doğum günümüzde, bahçemizde büyük bir parti vermiştik. Ailelerimiz, arkadaşlarımız bizimleydi. Isabel, Max ve bana kendince güzel bir hediye yapmıştı. Her şey mükemmeldi. Bütün gün koşturmamız yüzünden yorulduğumuz için erkenden odaya çıktık. Saat onda yataklarımıza yatarken hala gün içinde yaptıklarımızı konuşuyorduk. Sonrasında Max uyudu. Ardından da ben..."

Birazdan anlatacağım her şey bana hala anormal gelse de yaşadıklarım bunlar ibaretti. Bir türlü geride bırakmadığım gerçekler... 

"Bir süre sonra duyduğum sesle gözlerimi açtım. Annemin ya da babamın bizlerini kontrol ettiğini sanıyordum. Saate baktığımda gece yarısı olmasına yirmi dakika kaldığını gördüm. Max'in yatağına doğru döndüğümde, karanlığı gördüm. Çığlık atmaya çalıştım, sesim çıkmıyordu. Hareket edemiyordum. Bir şekilde, karanlığı Max'i öldürdüğünü biliyordum. Gözlerindeki acıyı gördüm. Karanlıktı ama yinede onu hissediyordum. Ardından neler olduğunu bilmiyorum. Etraf karardığında bir anlığına gözlerimi kapattım. Tekrar açtığımda ise sabah olmuştu. Gördüklerimin kabus olduğunu düşündüm. Korkunç bir kabustu. Ama Max'i uyandırmaya çalıştığımda, solgun bedenini gördüm. Uyanmadı..."

Derin bir nefes aldığımda yanaklarımı ıslatan göz yaşlarımın yeni farkına varıyordum. Yanaklarımı silerken, Magnus'da benden farklı görünmüyordu. Yinede beni şaşırtan asıl şey hala kriz geçirmemiş olmamdı. Bunu anıyı anlatmak, bir yana hatırlamak bile beni mahvediyordu. 

"Sonrada onun öldüğü söylendi. Ölüm sebebi ise uyku apnesi olarak belirlendi. Uyku sırasında solunumu durmuş, sonra da kalbi... Gördüğüm karanlık ise gördüğümle kaldı. Kimse bana inanmadı. O günden beri sürekli olarak kabuslar görüyorum. Doğum günüm yaklaşırken kabuslar daha da artıyor. Tedaviler pek bir işe yaramadığı gibi ben daha da sinir hastası oluyorum. Isabel bir gün beni de, aynı şekilde kaybetmekten korkuyor."

Bir anda oluşan sessizlikle ikimizde tek bir kelime edemezken, ben üzerime çöken ağırlıktan kurtulmaya çalışıyordum. Sonra aklıma gelen şeyle Magnus'a odaklandım. 

"Sen... Sen inanılması zor olsa da perimsin. Periler gerçekse, Max'i öldüren o şeyde gerçek olabilir. Onu bulabilir misin?"

"Ne?" Magnus'un bir anda boş bulunduğunu fark ettiğimde koluna hafifçe vurdum. 

"O şeyi... Karanlığı bulabilir misin?"

"Bilmiyorum. İçime çöreklenen duygulardan sıyrılmaya çalışmakta meşgulüm. Bağın başımıza neler açacağından haberin bile yok ve senin durumun öyle ya da böyle ölümüm olacak." dedikten sonra ayağa kalktı. Ben onun hareketlerini izlerken odadan çıkacağını anladığım an kolunu kavradım. Yüz yüze geldiğimiz de gözlerinin içine bakıyordum. 

"Nereye gidiyorsun? Sihirbaz olduğumu söyledin. Perim olduğuna göre bana yardım etmen gerekmiyor mu?"

"Ben lambadan çıkan sevimli cin değilim, Alec. Gerçekleştirmem gereken üç dileğinde yok. Sadece şu durumu toparlamak zorundayım. Kabuslarında çektiğin acılar beni de tüketiyor. Başımız zaten belada... İleride bir gün belki sana yardım edebilirim. Ama bugün değil. O zamana kadar senin bana yardım etmen gerekiyor. Birazdan sana bir kitap vereceğim. Onu oku da başımızda nasıl büyük bir bela olduğunu gör."

Magnus, kolunu kurtararak odadan çıkarken olduğum yerde durdum. Dakikalar içinde elime tutuşturulan kitapla baş başa kaldığımda, yatağa oturdum. Sonrada çaresizce okumaya başladım. Hayatımın daha ne kadar dibe vurduğunu anlamam için okumam gerekiyordu.

〽 Bölüm Sonu〽 

Son kısım hüzünlü oldu biraz :( Ama Max durumunu yazmam gerekiyordu. Alec'in dengesizliklerini daha iyi anladığınızı düşünüyorum. 


Yeni bölümde görüşmek üzere ♥

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro