Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Ödül

İthaflar

Doğum günün kutlu olsun tatlım ♥ Nice yıllara Duygu_303

malecfunforever01 Shipleyen Kristaller :D

Okurken feels geçireceğinizi düşünüyorum :) Yorum yaparsanız sevinirim ^^

_Önceki Bölümden Kesit_

Parmaklarını dudaklarıma yerleştirdiğimde, konuşmam da engellenmişti. Yüzü yüzüme yaklaşırken, odaklandığım tek şey gözleri oldu. Ne yaptığını ise anlamıyordum. Dudakları dudaklarıma değdiği anda yutkundum. Karşılık almamayı umursamadan öptüğü dudaklarımdan, bir santim uzaklaştığında derin bir nefes aldı. Ben ise son nefesimi veriyor gibi hissediyordum. Gözlerim kararırken, dudaklarımdan çıkan siyah duman, Alec'in dudaklarının içine çekiliyordu. Sonrası ise... Sonrası yoktu. Karanlık bedenimi alırken, tüm yaşamımı tüketiyordu.

Magnus

Gözlerim açıldığında kedi gözlerim hala aktif haldeydi. Kaşlarım çatık bir şekilde etrafıma bakınırken, nerede olduğumu sorguluyordum. Altımda hissettiğim bedenle, başımı çevirdiğimde Alec'le göz göze geldim. O ise uzandığı yerden, tepkisizce beni izliyordu. 

"Az önce ne oldu?" diye sorduğumda, şaşkınlığım yüzümden okunuyor olmalıydı. Sabah olduğunu bile yeni yeni idrak ediyordum. 

Alec, yüzüme gülümseyerek bakarken ellerini başının altına yerleştirdi. Ondan cevap beklerken gözlerimi, normal rengine çevirdim.

"Bilmiyorum. Neler olduğunu sana sormalı, Magnus. Uyuyordum. Gözlerimi açtığımda da, seni üzerimde buldum. Ayrıca kedi gözlerini sevdim, kalabilirdi."

Ondan iltifat aldığım gerçeğini göz ardı ederek, olanları hatırlamaya çalıştım. Bu odaya gelişim... Karanlıkta gözlerimi açmam... Alec'in ölüm öpücüğü... Zihnimde kalan son şey ölüyor olduğum gerçeğiydi. Sonrada sihirbazın kabusunu anımsadım.

"Kabus görüyordun..."

Alec, hala gülümserken, bu kadar gülmesinin pekte hayra alamet olmadığını düşünmeye başladım. Bu yüzden de hissettiğimiz duygulara odaklandım. Kendi içimde yaşadığım dehşete karşılık, Alec'in bana hissettirdiği tek şey sakinlik ve neşeydi. Aniden kalçamda hissettiğim elle, düşüncelere daldığımı fark ettim. Ondan böyle bir uyarı, kesinlikle beklemiyordum. 

"Beni dinliyor musun?"

"Ne söylüyordun?"

Alec, elini kalçamdan çekmeden konuşmaya başladığında, kelimelerini dinlemekle, dokunuşunu hissetmek arasında garip bir ikilem yaşadım. 

"Kabus görmediğimi sana anlatmaya çalıştım, Magnus. Açıkçası güzel bir uyku çektim diyebilirim. Seni üzerimde bulmaksa, benim açımdan güzel bir sürpriz oldu."

Alec'in kelimelerinin hangisine tepki vereceğimi şaşırmışken aklıma başka bir teori geldi. Kabusu gören kişi ben olabilir miydim? O kadar etkileşim sonrasında kabus görmem normal olmalıydı. Yinede bunu kabul etsem bile, neden bu odada olduğumu hala çözemiyordum. Clary'nin ardından odamda uyuduğum konusunda emindim.

Alec'in hala elini tenimde hissederken doğruldum. Rahatsız olduğumu belli eden hareketime karşılık, Alec kalçamı daha sıkı kavradı.

"Elin neden hala kalçamda duruyor, sihirbaz?"

Alec, ondan beklemediğim bir şekilde kahkaha atarken, oluşan gamzeleri dikkatimi çekti. Bunu yeni fark ediyordum. Benim yüzüm ise ifadesizdi. Eğer yine egolu haline döndüyse, onu kesinlikle çekemeyecektim. Gerçi duygularında kendini beğenmiş bir yan hissetmiyordum. Sadece neden mutlu olduğu konusunu çözememiştim. Alec, elini kalçamdan çektiğinde rahat bir nefes alsam da, sonraki saniyede kendimi bedeninin altında buldum. O an bir korkum daha ortaya çıktı. Acaba duygularımız yer değiştirmiş olabilir miydi?

"Alec ne..."

Kelimelerim dudaklarıma yapışan, dudaklarla resmen ağzıma tıkıldı. Alec, dudaklarımı iştahla öperken ellerini arsızca bedenimde gezdiriyordu. Onun hissettiği arzu yavaş yavaş içime işlerken, öpücüğe karşılık vermeye başladım. Kendim gibi hissederken duygularım değişmiş olamazdı. 

Rahatladığım da, ellerim sertçe saçlarını kavradı. Dudaklarıma doğru inleyerek bedenini bedenime bastırdığında, bu kez inleyen kişi ben oldum. Dudaklarım hazla aralanırken, Alec alt dudağımı dişleri arasına alarak ısırdı. 

Acı ve zevk karışımı hisle nefesim kesilirken, Alec'in elleri tişörtün altına doğru yol aldı. Çıplak tenimde hissettiğim dokunuşlara ek olarak kendini bana bastırması, ciddi anlamda kontrolümü kaybetmem için geçerli bir sebepti. 

Sonunda özgür kalan dudaklarımla nefes almayı başardığımda, Alec boynuma yöneldi. Hükmünü orada sürdürmek istercesine, tenimi yalayıp emerken, arada sırada dişlerini İz bırakmak istercesine tenime batırıyordu.

Arzu ile kavrulan bedenim, mantığımla ters düştüğünde Alec'i omuzlarından kavrayarak kendimden uzaklaştırdım. Nefes nefese inip kalkan göğsümüz birbirine temas ederken, gözlerinin içine bakıyordum. 

"Kendine ceza vermek için benimle birlikte olduğunu söylemiştin. Şimdi kendini ne için cezalandırmak niyetindesin, Alec?"

Ondan bir cevap beklerken başını tekrar boynuma gömmesiyle, nefesini tenime üfledi. Şu an resmen tüylerimin diken diken olduğunu hissediyordum. 

"İlkimi, ceza adı altında sana vermiş olabilirim. Ama planımın aksine hissettiğim şeyler, cezadan çok ödül gibiydi, Magnus. Altımda inlemelerin, tek beden olmamız... Aldığım zevk kesinlikle hayatımda aldığım en güzel hediyeydi."

Alec, cümlesinin sonunda dişlerini boynuma geçirdiğinde, acıyla inledim. Beni yemek konusunda ne kadar ısrarcı olduğunu hareketleriyle net bir şekilde gösteriyordu. Diğer yandan, konuşmalarında yalanı hissetmiyordum. Yalan söylese duygularından anlardım. 

Sadece... 

Ondan böyle bir atak görmek hala garip geliyordu. Burnunu tenime sürttüğünde, kokumu içine çekti. İtiraf etmem gerekirse, hareketleri giderek daha da tahrik edici oluyordu. 

"Benimle olmak istemiyor musun, Magnus?" diye adeta inleyerek konuştuğunda, daha nasıl tahrik edici olabileceğini sorgulamaktan vazgeçtim. 

"İstiyorum... Ama..."

"Ama ne, Magnus?"

"Davranışlarını takip edemiyorum, Alec? Yine saçmalamaya başlamana ne kadar kaldı sence?"

"Aklın hala dünkü halimde ise onu unutabilirsin. Hatta yaşananları sana zevkle unutturabilirim. Öncesinde seninle ve kendimle ilgili kafamda bir dolu saçma düşünce vardı. Sana dokunduğumda ise bunların bir çoğundan kurtuldum. Hem kanatların konusunda yardım ettiğimi söylemedin mi? Bu beni bir çeşit kahraman yapıyor olmalı. Ödül olarak da, sana yeniden sahip olmak istiyorum."

Cevap vermemi beklemeden yeniden dudaklarıma, kapanan dudaklarla ne tepki vereceğimi bilmiyordum. İçimdeki arzu, Alec'in hisleriyle karışarak artarken, sonumuz kaçınılmaz gibi görünüyordu. Dudaklarımı adeta sömüren dudaklara karşılık verdiğimde, Alec'in hareketleri daha da sertleşti. 

Bir eli belimde gezinirken, diğer eli kasıklarıma yerleşti. Vakit kaybetmek istemiyor gibi, eşofmanımı çekiştirdiğin de, kendimi ona ayak uydururken buldum. Eşofmanın hemen ardından, şort çamaşırda bacaklarımdan sıyrıldığında, Alec'in eli sertliğimi kavradı. 

Ani baskısı devam eden öpüşmeye rağmen, yüksek sesli inlemelerimi serbest bırakmama sebep oldu. Yeniden boynuma yönelen dudaklarla kendimden geçerken hissettiğim dille, bu kez "Alexander." diyerek inlemeye başladım. Kendimi sıksam da, inlemelerimi kontrol edemiyordum.

Alec hızla üzerimde doğrulduğunda, kıyafetlerinden kurtulmaya başladı. Bende üzerimdeki tişörtü odanın bir kenarına fırlattım. Çırılçıplak bedenlerimiz yeniden bir araya geldiğinde, Alec diliyle boynumdan başlayarak, göbeğime doğru ıslak bir yol izledi. Şu an resmen beni kıvrandırıyordu ve ben daha önce bu kadar çabuk hazır hale geldiğimi hatırlamıyordum. 

"Tadın... Harika, Magnus. Geçen sefer bu bedene saygısızlık ettiğimi düşünüyorum." dediğinde, dişlerini göbeğime geçirdi. Alec'in tenimi ısırmakla sorunu neydi?

Dişlerinin baskısına tepkim yeniden inlemek olurken, dilimi dudaklarımda gezdirdim. Eli hala tahrik olmuş bir şekilde şişen sertliğin üstündeydi. Rahat bırakacak gibi de görünmüyordu. Dudakları, dişleri bedenimde gezinirken, özellikle göğüs uçlarımın etrafında oyalanıyordu. Nefes nefese bir halde sınırlarda geziniyor ve kendimi bırakmamak için zor duruyordum. Beni bir anda bu hale nasıl getirebildiğini anlamamıştım. Beceriksizce öpücüklerden sonra böyle olması garipti. Ama hissettiğim arzu yüzünden mantığım çoktan devre dışı kalmıştı.

"Bence... Fazla oyalanıyorsun." diyerek kendimi ifade etmeye çalıştım.

O ise, "Seninle daha işim bitmedi." diyerek dudaklarını bacaklarıma yönlendirdi. Resmen beni, içime gir diye yalvaracak hale getiriyordu. Sabrım kalmamıştı. Zaten sabırsız biriydim ve zevkten aklımı kaçıracakmış gibi hissediyordum. 

Dakikalar süren dokunuşlarından ardından yeniden, üzerimde doğruldu. "Artık hazır olmalısın." diyerek araladığı bacaklarımın arasına girdi. Hafif sürtünme bile, aç bedenime işkenceden farksız gelirken, "Oyalanma, Alexander!" dediğim an, içimde hissettiğim dolulukla gözlerimi kapattım. 

Önce yavaş başlayan hareketleri aniden hızlandığında, ellerimi sırtına yerleştirdim. O ise bacaklarımı kavrayarak kendine daha fazla yer açma derdindeydi. Tırnaklarımı tenine batırırken, bir elimle başını kavrayarak yüzünü kendime çektim. Birleşen dudaklarımız ardından, dillerimizde temas etmeye başladı. 

Alec, oldukça sert bir şekilde içime darbelerini sıralarken kendimden geçmiş bir şekilde inliyordum. Duygularımız birbirine karışıp, tutku havuzunu oluşturduğunda aldığım zevk katlanarak artmaya başladı. Zevkten pelteye dönüşmüş bedenim kendini serbest bıraktığında, Alec hala doyumsuzluğunu göstererek, sert vuruşlarına devam ediyordu. 

Adım fısıltı şeklinde dudaklarından döküldüğünde üzerime yığıldı. Ağırlığının rahatsız etmesi gerekirken, terden ıslanmış bedenlerimizi umursamadan birbirimize sarıldık. Nefessiz kaldığımı hissettiğim bir anda Alec yanıma yatarak, bedenimi kendine çekti. Kolları arasında nefesimi kontrol altına almaya çalışsam da bu durum oldukça zordu.

"Bu... Kesinlikle harikaydı, Magnus." dediğinde onu onaylayacak enerjim bile kalmamıştı. Tükenmiştim.


...

Zevkin puslu etkisi yavaşça azalırken, mantığım ortaya çıkmaya başladı. Bedenimdeki yorgunluk biraz olsun azaldığında, titreyen bacaklarımla banyoya doğru yürüdüm. Kabinin içine girdiğimde, suyun sıcaklığını ayarlayıp tüm bedenimin ıslanmasını sağladım. Şampuanı alarak saçlarımı köpürtmeye başladığımda, gözlerim yorgunlukla kapandı. Köpükler bedenimden yavaşça akıp giderken belime sarılan kollar, dalgınlığın etkisiyle, irkilmeme sebep oldu.

Başımı hafifçe yana çevirip "Alec?" dediğimde, onun çekişi yüzünden, tüm bedenini arkamda hissediyordum. Özellikle kalçama değen şeyin, dakikalar önce içimde olduğunu düşünmek haz veriyordu.

Alec'in cevap vermeden, bedenimi hafifçe itmesi yüzünden, yüzüm fayans kaplı duvara temas etti. Hemen arkamda ise Alec'in baskısı vardı. Yüzümde şeytani bir sırıtış oluştuğunda, dönerek onu kabinin cam kaplı duvarına doğru ittim. Bedenimi, bedenine bastırdığımda, "Doyumsuzun, birisin Alec... Ama bundan hoşlandım." diyerek dudaklarına kapandım. Bu kez sihirbaz içime girmeyi planlıyorsa, planlarını değiştirmek zorunda kalacaktı. 

Islak bedeninde ellerimi gezdirirken, dizimi kaldırarak kasıklarına sürttüm. Beni ciddi anlamda delirttiği anların, intikamını almam gerekiyordu. Hala akmakla olan suyu hatırlayarak kendimi geriye çektiğimde, onunda benimle gelmesini sağladım. Sırtını fayans kaplı duvara yapıştırdığım da akan suyun altında öpüşmeye başladık.

Dudaklarını özgür bırakıp boynuna gömüldüğümde, ellerimle bedenini sert okşayışlar bırakmaya devam ediyordu. 

"Yaşananların intikamı olmayacak mı sandın?" dediğimde, dilim aşağı doğru inerken, karın kaslarına dudaklarımı sürttüm. Eğilerek daha da aşağılara öpücükler kondurarak hareket ettiğimde, Alec inleyerek omuzlarımı kavradı. 

Onu biraz daha delirtmek için öpücüklere aşağı doğru devam ettiğimde, "Magnus." diyerek inledi. Egomu besleyen inlemesiyle ayağa kalktığımda, belimi kavrayarak yerlerimizi değiştirdi. Bu hareketi, planlarımın dışında olsa da boynuma gömülen dudaklar ile tenime değen dokunuşların hazzını bir süre yaşamak istedim. Onun içinden aniden çıkan bu yanın belkide, beni korkutması gerekiyordu. Ama şu an zevkin dışında bir şey düşünemiyordum.

Kulak mememin etrafında gezinen dille, nefesim kesilirken, "Aklında bulunsun bu kez ben içinde olacağım." dediğimde, kendini geriye çekerek göz kırptı. 

"Her şekilde zevk alacağıma eminim, Magnus."

Alec'in arsız kelimeleriyle yerlerimizi değiştirdiğimde, arkasını dönmesini sağladım. Hafifçe eğilerek kalçasını önce çıkardığında, sırtında dudaklarımı gezdirerek kendimi ileri ittim. Alec inleyerek fayans kaplı duvara elini koyduğunda, bir elimde elini tuttum. Diğer elim Alec'in ön tarafına geçerken sertliğini kavradım. Bedenini iki taraflı baskı ile hızlı bir şekilde sınıra getirirken, kendimde yavaş yavaş sona yaklaşıyordum. Alec'in duvara çarpan nefesiyle inlemeleri artarken, vuruşlarım daha da sertleşti. Bacaklarımın titremeye başladığında yavaş ama etkili darbelere bir süre daha devam ettim. Bu sefer kendini ilk bırakan kişi Alec oldu. Dakikalar boyunca suyun altında, bedenine sahip olurken tatmin olarak kendimi geriye çektim. 

"Magnus..."

Alec nefes nefese adımı söylerken bende, aynı durumdaydım. Yüzünü bana çevirdiğinde eğildi. Alnımızın temasıyla, derin soluklarımız birbirine karışıyordu.

"Söyle, Alec." dediğimde gülümsüyordum. Parlayan kehribar rengi gözleri, zevkin puslu etkisini yaşadığını gösteriyordu. Alec, yüzüne çapkın bir sırıtış yerleştirdiğinde, yanaklarındaki gamzeler tekrar ortaya çıktı. Şu an mümkünmüş gibi gözüme daha da yakışıklı görünüyordu. 

"Bunu, her gün yapmak isteyebilirim."

"Her gün bu kadar enerjik olacağını düşünmüyorum, Alec." dediğimde, beni çekmesiyle yeniden dudaklarımız birleşti. Öpücüğü bu sefer kısa sürdürdüğümüzde, "Bence tekrar düşün, Magnus." demesiyle kaşlarımı çattım. Karşılıklı gülmeye başladığımızda, birlikte banyo yapmaya başladık. İkimizinde alışık olmadığı belli olan bu durum, kısa sürerken odaya döndük.

...

Yorgunluktan büyüyle kıyafetlerimi giydiğimde, Alec beline sarılı havluyla yatağa uzanmış bana bakıyordu. 

"Perim olarak beni de giydirsen, yorgunluktan ölüyorum."

Annesine beni giydir diyen çocuk masumiyetinde söylediği kelimelerle gülmeye başladım. Gün içinde yaşadıklarımız, kesinlikle bu masumiyete aykırı şeylerdi.

"Her gün enerjisi olacak sihirbazım... Nereye gitti acaba?"

"Bilmem. Şu an da ona ulaşılamıyor." dediğinde, yüzü asıldı. Ellerimi havaya kaldırdığımda, onun kıyafetleri içinde büyü yaptım. 


Alec, gözlerini kapattığında uyuyacağını düşünmesem de, kısa süre sonra aldığı düzenli nefes sesleri yanıldığımı gösterdi. Onu odada bırakarak koridora çıktığımda daha yemek bile yemediğimi hatırlayarak mutfağa yürüdüm. Yemek masasını büyümü kullanarak yiyeceklerle doldurduğumda, sandalyeye oturdum. Gerçi, Alec uyurken doymam konusunda şüpheliydim. Diğer yandan geçen sefer, Alec, benim yüzümden saatlerce aç kalmıştı. Bunu düşünmeden yemeğimi yediğimde bir süre sonra doyduğumu hissederek memnun oldum. Hemen sonrada kendime kahve hazırladım. 

Mutfaktan, çalışma odasına gideceğim sırada, kapıda Alec ile karşılaştım. 

"Neden uyumama izin verdin, Magnus? Bir anda içim geçmiş." diyerek kalçama vurduğunda, mutfağa giriş yaptı. Bu hareketiyle ağzım açıldığında, hareketlerini izledim. Tamam. Sanırım artık endişelenmem gereken kısma geçiş yapmam gerekiyordu. Sihirbazın karşısına oturduğumda bir süre yemek yemesini izlerken, kahvemi yudumladım.

"Her şey yolunda mı, Alec?"

"Evet. Ne oldu ki?"

"Yok bir şey." diyerek azalan kahvemi büyü ile yeniledim. Belki de ben garip davranıyordum. Sevişme sonrasında romantik olan taraf hiç bir zaman olmamıştım. Gerçi şimdiye dek yatağıma giren birisiyle de birlikte olmamıştım.  Bu durumu görmezden gelmeye karar verdiğimde, aklımdaki son kartı kullandım. 

"Kitapları okumaya devam edecek misin?"

"Biraz kendime geldiğimde bakacağım. Dün, Ölüm Getiren ile ilgili bir kitap daha buldum. Sihirbazlar ve yetenekleri konusundaysa pek bir şey yok. Catarina'da sihirbazlar ile ilgili başka kitaplar var mıdır? İşimize yarayacak türden."

Alec, şaşırtıcı derecede mantıklı konuşurken yaptığım tek şey onu dinlemek oldu. Ona hak veren tarafımsa beni bile şaşırttı.

"Catarina'a sorarım." dediğimde, Alec yemeğin ardından kalkarak çalışma odama doğru yürüdü. Kitapları seven sihirbaz, alışık olduğum hareketleri sergilerken gülümsedim. Belkide Alec'in ortaya çıkardığı bu yan bastırılmış hormonlarının patlamasından ibaretti. Ne kadar zevk verdiği düşünülürse, daha fazlasını kurcalamamayı tercih ettim.

...

Akşama doğru bende kitaplara gömüldüğümde ikimizde, bildiklerimizin dışında yeni bilgilere sahip olamadık. Her kitapta ayrı ayrı anlatılan, peri katliamlarını okumaktan, cadılardan nefret eder hale gelmiştim. Gerçi onları pek sevdiğim söylenemezdi. Birkaç istisna kişi dışında...

Elime aldığım son kitabın dikkatimi çeken başlığıyla durdum. 

Ölüm Getiren Olduğuna İnanılan Sihirbazlar

Tarihte birçok kez, cadıları çok güçlü olan sihirbazların ölüm getiren olduğundan şüphe edilmiştir. Ölüm getiren olduğu düşünülen sihirbazın ilk olarak perisi infaz edilirken, ikinci adım yaşayan tüm aile fertlerinin yok edilmesidir. Sihirbazın olası tüm kan bağı ortadan kaldırıldığında, cadı, sihirbazın içindeki güçle beraber, hayatını da sahip olur.

Okuduğum kelimeleri özümsemeye çalışırken, bakışlarım Alec'i buldu. Ölüm getiren konusu sürekli karşımıza çıkıyordu. Sihirbazın o olduğunu düşünsem de, Alec'in yaptığı diğer şeyler kafamı karıştırıyordu. Alev kristallerini onarması, bir şekilde iyileşmemi sağlaması... Tabi birde tek dokunuşuyla Iris'i yok etmesi vardı. Kendi içimde düşüncelere daldığımda, açılan portal sesiyle ayağa kalktım. Alec'de ardımdan gelirken, Raphael ve Isabelle oturma odasındaydı. 

Isabelle, abisine doğru koştuğunda bende Raphael'e birkaç adım atarak  yaklaştım. 

"Bir sorun mu var?"

"Hayır. Isabelle, Alec'i merak ettiğini söyledi. Sana söylediğim Simon adındaki arkadaşıyla tanışma işini, bu geceye erteledik. İsterseniz sizde, bizimle gelin. Cadı ve peri trafiğinden biraz olsun nefes alırsınız."

Onu dinlerken bakışlarım birbirine sarılmış olan iki kardeşin üzerindeydi. Aile bağlarının ne kadar kuvvetli olduğunu görmüştüm. Alec eğer gerçekten ölüm getiren ise, Lightwood ailesinin başı ciddi anlamda belada demekti. Onları koruyacağımdan ise emindim. Tek sorun karşımıza almak zorunda olacağımız cadıların güçleriydi. Ölüm getiren hakkında okuduğum bilgilerden sonra, onu avlamak isteyen cadılar iyi ya da kötü tarafta olmayacaktı. Nefes alan her cadı peşimize düşecekti. 

"Alec iyi misin? Magnus arayınca, seni merak ettim."

"İyiyim, Izzy. Masada olanlardan sonra uzaklaşmak istedim. Ayrıca Simon ve Raphael konusunda bu kadar ciddi misin?"

Isabelle kıkırdayarak bakışlarını perisine çevirdi. 

"Evet ciddiyim. Bence Simon ve Raphael iyi anlaşacaklar. Belkide çift olurlar."

Alec, kız kardeşine gülümserken Raphael'e doğru yaklaştı. Aniden kanıma karışan arzuyla, neler olduğunu anlayamadım. Bakışlarım Raphael'e odaklandığında, istemsiz bir şekilde onu süzdüm. Hayatımda ilk kez onu arzuladığımı fark ettiğimde, dehşete kapıldım. Ağzıma safra tadı gelirken, kusmak istedim. Yüzümü buruştururken, Alec'in sözleriyle dondum.

"Raphael'i, sakar Simon ile tanıştırmaya gerek yok Izzy. Perine yazık etmek istemezsin. Ayrıca ondan önce ben şansımı denemek istiyorum. Ne dersin, Raphael?"

〽 Bölüm Sonu

Alec'e söylemek istediklerinizi buraya yazabilirsiniz :D

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro