Kelepçe
_Önceki Bölümden Kesit_
Magnus'a karşı sessiz kalırken, başımı olumlu anlamda aşağı yukarı salladım. Sonuçta kafa karıştırıcı bir durum olsa da gerçeği inkar edecek değildim.
"Doğru. Bir sonraki denememiz ne zaman olacak?"
"Birkaç saat içinde... Bu kitap bana biraz fikir verdi. Sende o ara kendini olacaklara hazırlarsın."
Magnus'un göz kırparak yanımdan gitmesiyle arkasından öylece baktım. Kendimi bir şeylere hazırlamam gerekiyordu. Sorun ise olacaklara hayal gücümün yetmeyeceğini düşünüyor olmamdı.
Magnus
Alec'i ardımda bırakalı neredeyse bir saat oluyordu ve o bir saat içinde kafamın içinde tonlarca senaryo oluşmuştu. Kararsızlık bir yana, temelde tam olarak ne yapmam gerektiğini bile bilmiyordum. Sadece Alec'in korkusunu hissetmekten hoşlandığımı düşünüyordum. Evet, hala hislerim tam olarak ortaya çıkmadığından bazı durumlara sadece düşüncelerime dayanarak tepki verebiliyordum.
Halbuki Alec'in üzerindeyken bir şeyleri gerçekten hissedebildiğimi düşünmüştüm. En azından acıyı... Her ne kadar başlangıçta, kendimi zevk alacak kadar bir şeyler hissetmeye zorlayamamış olsam da, sonrasında bir şekilde zevk almaya başlamıştım. Şimdiyse o noktaya tekrar nasıl gelebilirdim? Bundan emin olamıyordum.
Çok fazla acıya ihtiyacım olabilirdi. Peki, Alec buna ne kadar süre dayanabilirdi? Onu öldürecek kadar ileri gideceğimi düşünmüyor olsam da, bu son ihtimallerdeki yerini çoktan almıştı.
Kitaba son kez göz atmak için çalışma odama döndüğümden, sayfanın alt bölümündeki yazıları yeniden okudum. Eski halime dönmek için bir yol bulmuş olsam da, bu sürecin ne kadar uzun olacağını hala bilmiyordum. Kitap onca detayın arasında bu konuya hiç değinmiyordu. Hepsini boş vererek aklımdaki malzemeleri aldıktan sonra, yatak odasına geçtim.
Alec'i ilk etapta burada bulmayı beklemiyor olsam da, yatağımda düşünceli bir şekilde oturuyordu. Yüzünde ise celladını bekleyen kurbana benzer bir ifade vardı. Hislerinin yansımaları az olsa da, tedirgin olduğunu anlamak oldukça kolaydı.
"Seni burada bulacağımı düşünmemiştim, Alec."
"Neden?"
"Korktuğunu çok belli ediyordun. Kendi odanda yada oturma odasında bekleyebilirdin. "
"Vakit kaybetmek istemedim."
"Hazır olduğunu hissediyor musun?"
"Yine aynı şekilde olacaksa, bir şekilde dayanacağım, Magnus. Bunun zorunlu olduğunu biliyorum. "
"Aslında... Tam olarak aynısı olmayacak..."
Alec'in soru dolu bakışlarını gördüğümde nedensizce güldüm. Gözlerinde yine korkuyu görürken birkaç saniye içinde bu korkunun daha da artacağından emindim. Alec, cesur olabilirdi yine de bir insan kendini işkenceye ne şekilde hazırlayabilirdi? Tüm o kesiklerin ve yaraların çok fazla olacağından emindim.
"Nasıl?"
"Göreceksin. Tişörtünü çıkart. Pantolonun şimdilik kalabilir, Alec."
Ayağa kalkan Alec, yanıma yaklaşırken ben herhangi bir yakınlık göstermiyordum. Aksine ondan bir adım uzaklaştım. Aramızda zaten kısa süre içinde yeterince temas olacaktı. Yakınlığı gerek görmüyordum.
"Uzaklaşıyorsun, Magnus. Tek gecelik kiralanmış biri gibi hissetmemi sağladın şu an..."
"Sonuçta seni kullandığım bir gerçek, Alec ve bildiğin gibi tek geceyle sınırlıda olmayacak. Seni severek kucaklamamı bekleme. Duygularım hala ortalıkta yok."
"Biliyorum. Yine de aramızda bir yakınlık olabileceğini düşünmüştüm."
"Bir kaç saat evvel yeterince yakındık. Bedensel olarak..."
Alec yüzüne sıkın bir ifade yerleştirirken, sessizce tişörtünü çıkardı. Büyülü rünlerle kaplı bedenine bakarken eskiden olsa tahrik olmaya başlayacağımı biliyordum. Şimdiyse, herhangi bir şey hissetmiyordum. Buda onunla nasıl sevişmeye başlayacağımı bir kez daha sorgulamama neden oluyordu. Belki de bu defa sadece onu kesecek ve acısına ortak olmaya çalışacaktım. Bir şeyler hissettiğim sürece gerisi önemli değildi.
"Yatağa geç."
Sessizce dediklerime uyum sağlayan Alec, başını yastığa yerleştirirken yatağa doğru yürüdüm. Sonrada aklımdaki kelepçelerin ortaya çıkmasını sağladım. Bunun üzerine Alec'in bakışları ise tekrar gülmem için bir neden verdi ki, ona hak verebilirdim. Sonuçta onunla sevişmek için değil de, bedeninde derin yaralar açmak için burada bulunuyordum.
"Kelepçeler neden var?"
"Böylesinin daha iyi olacağını düşündüm. Ayrıca yapacaklarımı bölmeni de istemiyorum."
"Kelepçelerin beni tutamayacağını biliyorsun. Sana izin vermişken, onlara gerek yok."
"Yine de olmalarını istiyorum, yetmez mi? Hem sana istediğim her şeyi yapabileceğimi söylemiştin. Şimdi vaz mı geçeceksin?"
"Hayır... Yine de..."
Alec yaptığım küçük bir büyüyle sessizliğe gömülürken, bedeninin tüm kontrolünü elime aldım. Daha fazla konuşmak istemiyordum. Üzerimde bulunan gömleği çıkartırken, onunla en azından kıyafetler konusunda eşit olmamızı sağladım. Yatağa çıkarak, Alec'in bacaklarının iki yanına ayaklarımı koyarken, dizlerimi kırarak kasıklarının üzerine oturdum.
Kelepçeleri bileklerine ve yatak başlığına takarken, Alec'in yapabildiği tek şey kehribar rengi gözleriyle yaptıklarımı izlemek oldu. Orada ise gördüğüm tek şey korkuydu. Bu durum sahiden de hoşuma gidiyordu. Belki de acının ardından odaklanmam gereken bir diğer duygu buydu, korku. Yine de emin olmam güçtü. Çünkü bu hissi de sadece varla yok arası hissedebiliyordum. İşlemi bitirdiğimde Alec'in bedenini yeniden özgür bıraktım.
"Sonunda..."
Alec, derin bir nefes alarak kelepçelere baktığında korku duygusuna şaşkınlık eklendiği barizdi. Muhtemelen şu an gücünün bedeninden çekildiğini hissediyordu. Lanetli araçların yaptığı şey tam olarak buydu.
"Bunlar..."
"Peri sana işkence ederken, seni tutan kelepçeler... Lanetli silahlara etkin yok gibi görünüyor."
"Her şeyi düşünmüşsün. Belki de yol yakınken vazgeçmeliydim."
Duyduğum kelimelerle kahkaha atarken, elime hançer yerine ona oldukça benzeyen lanetli silahı aldım. Sivri ucu, kabzası ile herhangi bir hançerden farksız görünüyordu. Ama yaptıkları bunun çok ötesindeydi.
"Sana sormuş olsam da seçme şansın olmadığını da söylemiştim, Alec. Ne olursa olsun yeniden Magnus Bane olacağım. Yaşayan bir ölü olarak kalmak istemiyorum. Hislerime ihtiyacım var."
"O halde sadece yapman gerekeni yap, Magnus."
Alec'in sesindeki soğukluğu fark etmiş ve sevginin orada olmadığını anlamıştım. Zaten şu an sevgisini istemiyordum. Acıyı ve korkusunu istiyordum. İleride duygularım geri geldiğinde ise yapacaklarımı henüz düşünmemiştim. Aslında beni öldüren biriyle tekrar eskisi gibi olmak istemiyordum. Ama bu elbette tamamen duygusuz benim, mantıklı düşünceleriyle söylediği şeylerdi. Hisler ortaya çıktığında sonuçları ben bile tahmin edemezdim.
"Aynen öyle yapacağım."
"Senin için oyuncaktan farksızım."
"Öyle de denebilir, Alec. Şimdi sessiz ol."
Öne doğru eğilerek ilk kesiği Alec'in kalbinin biraz üzerine açtım. Bu silahlarla ilgili olan şey elbette sadece kesik açmaları değildi. İçten içe eti yakmaya devam ederlerken, Alec'in acı dolu inlemesiyle bedenimdeki titreşimler yavaş yavaş ortaya çıkıyordu.
Tüm bunların gerçekten işe yarıyor oluşu hoşuma giderken, yaranın daha da genişlemesi için hançerin sivri ucunu aşağı doğru kaydırdım. Büyüyen yarıkla beraber açığa çıkan kanın kokusunu içime çekiyor ve bundan sadistçe bir haz almaya çalışıyordum. Alec ise kendini hissettiği acı yüzünden kasmaya devam ederken, dediğim gibi sesini çıkarmamaya çalışıyordu. Ama yine de kesik kesik acı çektiği bariz olan inlemeleri, dudaklarından dökülüyordu.
Yapabileceği her şeyi yaptığından eminken, memnun bir şekilde hançeri göğsünden uzaklaştırıp, bu kez göbeğinde bir kesik açtım. Aynı anda da Alec'in bedeninin kendinden geçmemesi için bir büyü mırıldandım. Bu sayede bedeninden akan kan miktarı kontrolümde olacakken, onun kendinden geçmesini dahası ölmesini engelleyecekti. Bıçağı kasıklarına yaklaştırırken, genişleyen bir başka yara meydana geldi.
"Magnus... Ah... Çok... Acıyor..."
Biraz fazla bastırdığım yara ile Alec'in ismimle karışık çığlığı odayı doldurduğunda, az önceye dek sadece göğsüne odaklandığımın farkında bile değildim. Hipnotize olmuş bir halde akan kanı izlerken şimdi Alec'in yüzüne bakıyordum. Dayanmaya çalışırken alt dudağını dişleri ile ısırmaktan dolayı kanatmıştı. Onun çıplak vücudu beni etkilemezken, bu görüntü nedensiz bir şekilde zevk veriyordu.
Alec'in yüzüne doğru yaklaştığımda, onun kanıyla kaplı elimi yanağına yerleştirdim. Yumuşak teni ellerimle okşarken, kan yanağına dağılıyordu. Burnuma dolan keskin kan kokusuyla, kızıla boyanmış dudaklarını öptüm. Bu hareketimin Alec'i şaşırttığını fark ettiğimde alt dudağına dişlerimi geçirdim.
Öpüşmenin ortasında, bedeninde açtığım yeni bir kesik Alec'in acı dolu inlemesine sebep olurken, açılan dudaklarımın arasından dilimi gönderdim. Şu an acıyla karışık aldığım hazzı Alec'in harika tadıyla birleştiriyordum. Enfes tadı damağımdaki en tatlı meyvelerden bile daha güzel gelirken, derin nefesler aldım. Onun ise öpücüğüme karşılık verdiği söylenemezdi.
Bedenimin altında, Alec'in bedenini ezerken, hançeri ellerimin arasından yok ettim. Şu an açık yaraların arasında ellerimi gezdirirken, çektiği acının devam etmesini sağlıyor, Alec'i nefesini kesecek derecede öpüyordum. Öyle ki göğüs kafesinin ağrımaya başladığını, ciğerlerinin birazcık hava için yalvaracak hale geldiğini hissettim. Bense ne hissettiğimden emin olamıyordum. Bedenime akın akın acı dolarken, sadece bundan memnundum. Tahrik olmam ise ayrı bir durumdu.
Sonunda Alec'in dudaklarını özgür bıraktığımda, başımı boynuna doğru gömdüm. O ise aldığı derin nefeslerinin arasında öksürmeye başladı. Öyle ki konuşurken bile cümlesi yarım kalıyordu.
"Magnus... Bir an... Ölecek gibi hissettim."
Bense umursamaz bir şekilde boynunu öpmeyi sürdürürken yukarı doğ ilerledim. Kulak memesini dişlerimin arasına alarak sertçe ısırırken bir acı dalgası daha kazanarak fısıldadım.
"Ölmeyeceksin, Alec. Sadece... Bu acı hissi harika hissettiriyor. Durmak istemiyorum..."
Dişlerimin arasındaki eti çekiştirirken Alec, biraz daha acı ile inledi. Bense sertleşmeye başladığımı hissederek bedenimi Alec'in kasıklarına bir kez daha bastırdım. Bedenindeki yaraların yavaş yavaş iyileştiğini biliyordum. İçten içe yanmaları yüzünden Alec'in acı dolu kıvranışlarını görmezden gelirken, boynuna öpücükler kondurmaya başladım.
Çenesine doğru izlediğim öpücüklü yol, ilk açtığım yarada noktalanırken, yaranın etrafına kondurduğum öpücüklerin arasında gülümsedim. Benim haz kaynağıma karşılık, Alec herhangi bir tahrik belirtisi göstermediği için duraksadım.
"Bu defa zevk almıyorsun..."
"Sadece acı veriyorsun, Magnus ve kan... Ah... Yaralar içten içe yanıyor."
"Doğru ve haklısın. Yine de o yaralara ihtiyacım var, Alec..."
"Biliyorum. Bu durumda... Nasıl tahrik olmamı bekliyorsun?"
Alec'e bu konuda hak verirken, göğsündeki elim okşayarak kasıklarına doğru ilerledi. Geçen sefer Alec, tahrik olduktan sonra onu kesmeye başlamıştım. Bu yüzden bedeni zevk almaya hazırlandığından sonrasında da buna kolayca uyum sağlamıştı. Şimdiyse tam tersi olurken, onu baştan çıkaracak bir yol bulmalıydım. Erkekliğini pantolonun üzerinden sertçe kavradığımda, Alec'in aralanan dudakları ile gülümsedim. Şu an acı bedeninde dolaşıyor olsa da, dokunuşumun onu tahrik edeceğini biliyordum.
Ellerimin arasında irileşmeye başlayan erkekliği Alec'in gözlerinin içine bakarak okşamaya devam ederken, pantolondan kurtulmak için bir büyü mırıldandım. Aradaki engel tamamen kaybolduğunda ise okşamalarım hız kazandı. Yine de daha fazlasına ihtiyacı olduğunu bilerek aşağı doğru eğildim. Dudaklarım okşadığım erkekliğin üzerinde gezinirken, Alec'in haz dolu inlemesi odayı doldurdu.
"Magnus... Ah..."
Bedenimdeki titreşimler giderek artarken Alec'i dudaklarımın arasında daha fazla kıvrandırdım. Şu an beni hangi hissin yönlendirdiğinden emin değildim. Tüm yaraların içten içe yanmasıyla bana yansıyan bir acı vardı. Bunun yanında Alec'in zevk aldığını da anlayabiliyordum.
"Magnus... Ben..."
Alec'in kesik kesik kelimelerini görmezden gelirken, bana öncesinde söylediği şey aklıma geldi. Acı çekmenin farklı yolları vardı. Şu an Alec, ne kadar zevk alıyor olursa olsun, bütün kasılmalarının bedenini kıvrandırdığı barizdi. Üstelik onu sınırda bırakmak bu hissin daha da artmasını sağlayacaktı. Alec'i tam sınırda özgür bıraktığımda, hafifçe doğruldum. Gözlerinin zevkten irileşmesinin yanında bu kez tahrik olduğunu belli eden sessiz inlemeleri odayı dolduruyordu.
Sık nefeslerinin arasında onun bedenini izlerken, ellerimde göğsünü okşadım. Açılan tüm yaralar ve kanlar kaybolurken geriye sadece lanetli silahların bıraktığı acı kalmıştı. Yine de bununda belli belirsiz olduğunu hissedebiliyordum.
"Neden, durdun?"
"Bedenindeki açlığı hissetmek istiyorum. Kendini rahatlatmak adına duyduğun ihtiyaç sana acı veriyor."
"Evet..."
"O halde artık sana sahip olabilirim."
Alec, sadece başını aşağı yukarı sallayarak beni onaylarken üzerimdekilerden kurtuldum. Açıkçası en başta nasıl tahrik olacağım konusunda endişeliydim. Şimdiyse Alec'i almaya hazırdım. Üzerimdekilerken kurtularak, Alec'in bacakları arasına yerleştiğimde bedenini kavradım.
"Kelepçeleri çözmeyecek misin?"
"Buna gerek yok."
Şu an tamamen ona fahişe gibi davrandığımı düşünüyor olsam da, bu düşünceden rahatsızlık duymuyordum. Bu yüzden de içine yerleşirken, herhangi bir açıklama yapmadım. Beni saran sıcaklığının verdiği güzel hisse nazaran, Alec'in kısmen hazırlıklı yanı ona acı veriyordu. Yine de birazdan rahatlayacağını biliyordum.
Öne doğru eğilerek Alec'in dudaklarına kapandığımda, hareket etmeye başladım. Bu defa karşılık aldığım öpücükle birlikte bedenime dolan titreşimlerdeki artışı hissediyor, olsam da bir şekilde acının yokluğunu hissetmeye başladım. Alec ise çoktan tatmin olmuş, ıslaklığını göbeğime bulaştırmıştı.
Kendi içimde iç savaşı yok etmek adına Alec'in içine daha sert ve acı verici bir şekilde girerken, gevşeyen bedeninin bana yardımcı olduğunu söylenemezdi. Öpüşmeyi sıkkın bir surat ifadesiyle bitirirken hafifçe geriye çekildim.
Alec, benim aksime tamamen zevk içinde ve mutlu görünüyordu. Bu halinin bende yarattığı garip etkiyle boynunu sıkıca kavradım.
"Magnus..."
"Acına ihtiyacım var..."
Ondan cevap beklemeden boğazını daha da sıktığımda, Alec'in nefesi kesilmeye başladı. Bedenindeki korku ve acı hissinin yeniden artması, yansıyan etkilere adapte olmamı sağlarken daha da hızlandım. Hem sıkışım, hem darbelerimin arasında Alec neredeyse kendinden geçmek üzereydi. Boğuluyordu, ciğerleri alarm veriyordu. Bense bundan zevk almaya devam ederken sonunda rahatladığım anda elimi boynundan çektim.
Alec ise deli gibi öksürüklerinin arasında kendine gelmeye çalışıyordu. Bu etkinin geçmemesi için bedenlerimizi sadece büyü ile temizlerken yatağa uzandım. Bir dizi öksürük sonrasında da Alec'in öfkeli sesi odayı doldurdu.
"Az önce beni cidden öldürüyordun, Magnus."
"Sense beni çoktan öldürdün, Alec. Bu konuyu açarsan kaybedersin..."
"Biliyorsun, Magnus... Lanet..."
"Bende lanetliyim, Alec."
"Her neyse çöz beni..."
"Hayır."
"Neden?"
"Seni çözersem sihirbaz yeteneğini kullanacaksın. Bir süre daha bu hissi yaşamak istiyorum. Yaşadığımı hissettiriyor..."
Başını sertçe yastığa vuran Alec, derin soluklar almaya çalışırken birkaç kez daha öksürdü. Hala kendine gelemediğini yansıyan acıdan hissederken, tepki vermedim. Bir süre sonra da daha sakin olan sesini duydum.
"Asla normal olamayacağız gibi gelmeye başladı."
"Normal olduğumuz bir zamanı hatırlıyor musun, Alec?"
"En azından yakın davranmaya çalışamaz mısın?"
Alec'in cümlesinde tamamen üzüntüsünü hissederken, kaşlarım çatıldı. Korku, zevk ve acıyı hissediyor olsam da, bu hissin yansımalarını şu an ilk kez hissediyordum. Bu normale dönmeme biraz daha yaklaştığımı gösteriyor olabilir miydi? Zihnimden geçen düşüncelerle ona doğru dönerken hala sessizdim. Bir kaç sevgi gösterisinin zararı olmayacağına karar verdiğimde, başımı Alec'in göğsüne yerleştirirken ona sarıldım.
"Memnun musun?"
"Konu memnun olmam değil, Magnus... Ah... Açıklamaya çalışmayacağım."
Alec'in aslında neyden bahsettiğini anlamış olsam da, o an için görmezden gelerek gözlerimi kapattım.
"Şu an sadece uyumak istiyorum. Hazır yorgun hissederken..."
"Öncesinde beni çözersen birlikte uyuruz. Merak etme yeteneğimi kullanmayacağım."
"Sana güvenebilir miyim?"
"Tabi ki..."
Duyduğum tok ses gülümsememi sağlarken, Alec'in kelepçelerini büyüyle çözdüm. Hala gözlerim kapalı olduğundan hareket etmek istememiştim. Sonraki saniyede beni kollarıyla saran Alec'in fısıltısı duydum.
"Seni seviyorum, Magnus."
Bense bir cevap veremediğimden sadece sessiz kaldım. Şu an istediğim tek şey uyumaktı. Belki de uyandığımda hislerim hala orada olurdu.
〽 Bölüm Sonu〽
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro