Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Dibe Batmak


 İthaf: malecxmalec

Sonunda sözümü tutuyorum. Umarım beğenilen bir bölüm olur. 


_Önceki Bölümden Kesit_

"Valentine'ın beni öldürmeyeceğini biliyorum sadece... Artık evime gitmeliyiz. Catarina beni görmeden önce... Clary'i onun üstüne tam anlamıyla atmış bulunuyorum. Tabi Valentine'ı da...

"Ne zaman istersen, gidebiliriz." dediğimde, Magnus ayağa kalktı. Bende hazır olan bavulumu elime aldım. Saniyeler sonrada Magnus'un evine giriş yapmıştık. O nasıl su perisini görmek istemiyorsa, bende şu an evdeki hiç kimseyi görmek istemiyorum.


Magnus

Portalın bizi getirdiği nokta olan misafir odasında, bakışlarım Alec'e odaklandı. Bavulunu hazır bir şekilde elinde tutarken çok uslu bir sihirbaza benziyordu ve elbette bu durumdan şikayetçi değildim. Her ne kadar bana yansıyan duygularını fazla karmaşık bulsam da, şimdilik kesinlikle önceliğim olmayacaklardı. Bu yüzden tatlı gülümsemem yüzümde neşeli bir ev sahibi gibi davranmaya karar verdim. 

"Evimi yeterince tanıdın Alec. Kendi evin gibi rahat edebilirsin." dediğimde onun yirmi saati gecik bir süredir uyuduğunu hatırladığımda, elimde olmadan öfkelenmeye başladım. Ona yaklaşarak işaret parmağımı göğsüne yerleştirdiğimde, tehditkar bakışlarımı yüzüne sabitledim.

"Sen yine de kendini uyuyacak kadar evinde hissetme, Alec. Eğer seni uyurken yakalarsam, üzerinde olduğun yatağı ateşe veririm. Canımın acısı pekte umurumda olmaz. Anlaşıldı mı?"

Kedi gözlerim kendiliğinden ortaya çıkarken, buna rağmen Alec pekte korkmuş görünmüyordu. Dediğimi yapamayacağımı düşünüyorsa yanılıyordu. Bu konuda ciddiydim. Onu bir kez daha o, halde görürsem kesin bir şeyleri ateşe verirdim.

"Merak etme Magnus. Ailemde söyledi. Yeteri kadar uyumuşum. Çalışma odasındaki kitapları okumayı planlıyorum."

Kollarımı göğsümde birleştirdiğimde, söyledikleri rahat hissetmemi sağlamamıştı.

"Okurken uyuya kalma da..." dediğimde sözlerimi bitirmeden Alec tekrar konuşmaya başladı.

"Koyu bir kahve eşliğinde, kitap okurum."

"İyi fikir." 

Konuşma sonrası odadan ayrıldığımda, kahvenin de işe yarayacağı konusunda şüphelerim olsa da,  yapılacak pek bir şeyde yoktu. Tek seçenek Alec'i şimdilik görmezden gelmem olacaktı ve bende tam olarak bunu yaptım. 

Odama gelir gelmez kıyafetlerimi çıkarırken, parmaklarımın ucundan çıkan büyü dumanı, banyomun hazır hale gelmesini sağladı. Kısa sürede sandal ağacı kokusunun hakim olduğu, geniş küvete uzandım. Sıcak suyla gevşemeye başlayan bedenimin rahatlığıyla zihnimi son yaşananlardan arındırmaya çalışıyordum. 

Valentine ile olan duruma, Alec'in yanında gülmüş olsam da, başıma gelenler pekte komik sayılmazdı. Aslında korkunç demek daha doğru bir tabir olabilirdi. Clary, konusunda yaptığımız konuşmaya zaten öfkelenen cadı, sihirbazı öğrendiğinde resmen deliye dönmüştü.

Konuşmamızın son durağı ise kanatlarıma yapılan lanet büyüsü oldu. Büyünün sahibi ise cadının karısından olan oğlu Jonathan'dı. Valentine işkence konusunda alet kullanmayı daha çok seviyordu ama Jonathan... Kendine bu iş için yasak lanetleri uygun görürdü. 

Serenity'nin neden onu, görmezden geldiğini ise bilmiyordum. Clary bu psikopat aileden nasıl iyilik meleği olarak var oldu onu hiç bilmiyorum. 

Gözlerimi kapattığımda, işkence dolu bir kaç dakikayı zihnimden silmek için büyü mırıldandım. Lanet yüzünden, kanatlarımı günlerce kullanamayacağımı düşünsem de, Alec sayesinde iyiydim. Fazla iyi... Sihirbaz hayatımı kurtarmıştı. Tüm öldürme girişimlerine rağmen... 

Düşüncelerimin götürdüğü noktalardan hoşnutsuzluk duyarak yeni bir büyü mırıldanmak zorunda kaldım. Bu da yaklaşık bir saat boyunca benliğimin dünyadan soyutlanmasını sağladı. 

...

Bir saatin sonunda yenilenmiş hissederek banyodan, belime sarılı havluyla çıktım. Çok sık büyü kullandığım gerçeği yüzünden, insani adımlarla dolabıma doğru yürüdüm. Günlerdir üzerimde olan sade kıyafetlerden açıkçası bıkmıştım. Askıda duran koyu kırmızı gömlekle, rafta bulunan koyu mavi tonlardaki pantolonu çıkardım. Gömleği giydiğimde, ilk dört düğmeyi es geçerek kalanları ilikledim. Pantolonu giydiğimde, mücevher kutusundaki kolyelerimi boynumdan geçirdim. Yüzüklerimi parmaklarıma teker teker takarken, son bir büyüyle saçımı ve yüzümü istediğim görüntüye soktum. 

Aynada kendimi izlerken, koyu renk göz makyajımla artık tamamen kendim gibi hissediyordum. Buna ciddi anlamda ihtiyaç duyuyordum. Özellikle sabah başıma gelenlerden sonra, duymamam saçma olurdu. 

Alec ile resmen duygularımız yer değiştirmişti. Bir nevi kişiliklerimizde değişti denebilirdi ama işin ruhlarımıza kadar gitmediğine memnundum. Yinede buna rağmen, Alec yüzünden hissettiklerim kabus görmeme sebep olabilirdi. O, ciddi anlamda sorunluydu. 

Tüm abartılı davranışlarının altında yatan duyguları fark etmekse garip geliyordu. Annesinin onun için endişesini hatırlarken, kadına verdiğim sözü hatırladım. Alec'in iyi olacağına söz vermiştim. Ama psikolojisine ne yapabilirdim, hiç bir fikrim yoktu. Sadece fiziksel açıdan iyi olmasını sağlayabilecek durumdaydım. Bununda başlangıcını iyi bir yemekle gerçekleştirmem mümkündü. Kıyafetimi tamamlayacak son parça olan ceketi giydiğimde, odadan ayrıldım.


Çalışma odasının, açık kapısından içeri girdiğimde Alec'i gördüm. Kitapları çoğu zaman okuduğum sandalyede, elinde kitabıyla oturuyordu. Hemen önünde duran sehpada ise, boş olduğu belli olan kahve bardağı bulunuyordu. Hangi lanetli kitabı okuduğunu merak ederek ona daha da yaklaştığımda, romanın ismi dikkatimi çekti. Kitap kurdu sihirbaz, büyü kitaplarıyla dolu rafların arasında, başka kitaplarında varlığını keşfetmişti. 

"Alec."

Adını söylemem onun dikkatini çekmezken biraz daha yaklaştım. 

"Alexander." 

İsmi dudaklarımdan daha vurgulu bir şekilde dökülürken okuduğu, kitaptan sonunda başını kaldırdı. Muhtemelen konuşmak için aralanan dudakları, gördüğü manzara karşısında kapanırken gülümsedim. Heyecanlandığını yutkunarak kendisini ele verirken yüzümde, bilmiş bir ifade vardı. Etkilenmişti. Ama bunu elbette sesli dile getiremezdi. En azından henüz o noktada değildik.

"Okumaya ara ver, kitap kurdu. Yemek yemeliyiz. Sensiz yersem, doyma işlevimi maalesef kaybediyorum.

Farkında olmadan yaladığı dudaklarıyla kitabı masaya bırakan, Alec ayağa kalktı. Bakışlarının kısa sürelide olsa açık göğsüm üzerinde olduğuna emindim.

"Tamam, acıkmaya başlamıştım."

Birlikte mutfağa girdiğimizde belki de onunla yapacağım en normal davranışları gerçekleştirerek, birlikte yemek yapmaya başladık. Ama kısa zamanda Alec'in beceriksizliği sinir etmekle, eğlendirmek arasında garip bir ikileme düşmeme sebep oldu. Bir an sinir galip geldiğinde, derin bir soluk vererek ona döndüm.

"Hayatında mutfağa hiç girmedin mi?"

"Izzy ile en son girdiğimizde, Jace hastaneye kaldırılmıştı."

"Çocukken mi girdiniz? Elini mi kesti? Ne oldu?"

"Zehirlendi."

Elimdeki bıçakla Alec'e doğru adım atarken resmen gözüm seğiriyordu.

"O halde tezgahımdan uzak duruyorsun, Lightwood."

Ellerini suçlu gibi havaya kaldırdığında, tatlı kişiliğinde olması, sinirli halime rağmen gülümsememe sebep oldu. Hızlıca yemekleri hazırladığımda, kısa sürede yemeğe başladık. Yemek boyunca, ailesinden bahsetmesini istediğim için geçmişinden biraz daha detaylı bahsetti. Isabel'in sihirbaz olmasından sonra, aileyle ilgili özel bir şeyler olduğu belliydi. Ama Alec'in anlattığı hiç bir detay bana farklı gelmemişti. Yaşadıkları en olağanüstü olay, Max'in ölümüydü. 

Konuşma Alec'in gücünün ne olduğu konusuyla devam ederken, bu konuda kalmamız gerektiğini düşündüm. 

"Gücün konusunda sana yardım etmeliyim. En azından perin olarak seni korumak dışında ikinci önceliğim güçlerin."

"Planın ne?"

Yüzümde yarım bir gülümseme oluşturduğumda masanın üzerindekilerden büyüyle kurtuldum. Büyü yapmayacağım konusunda kendime hatırlatmada bulunsam da, aksine davranış gösterememiştim. Hem zaten iyiydim ve eğitimde de gücüme ihtiyacım olacaktı.

"Beni takip et." dediğimde, Alec ile birlikte evin balkonuna çıktım. 

Gücünün yaşam ile ölüm arasında gittiğinden şüphelendiğim sihirbazı bitkilerle çalıştırmam mümkündü. Tabi gerekirse hayvanlarla da alıştırma yapması gerekecekti. Saksılardan birini alarak balkondaki masaya koyduğumda, Alec'in soru dolu bakışları üzerimde geziniyordu. Ona döndüğümde sergilemekten pekte hoşlanmadığım ciddi tavrıma büründüm. 

"Öncelikle sihirbazların güçleri kullanmak için, büyülü kelimelere ihtiyaçları olmadığını bilmen gerekiyor. Sizler içinizde bulunan gücü bir nevi içgüdüsel şekilde kullanıyorsunuz. Yani teoride yapman gereken tek şey odaklanmak olmalı. İşin pratik kısmına bakıldığında ise bu ikimizinde sonu olacak gibi... Çünkü anladığım kadarıyla senin gücün birazda adrenalin odaklı. Güçleri kullanırken çoğu zaman kendinde değildin, bir kısmında da panik halindeydin." 

"Ne yaptığımın farkında olmamam da var tabi..."

Alec, mırıldanırken ona diyecek bir cümlem yoktu. O yüzden başka bir konuya odaklandım. 

"Yinede kötü düşünmeyelim ve sen odaklanmaya çalış. Gördüğün gibi tomurcukları henüz açmamış bir bitki var önünde. Onu ister açtır, istersen soldur. Ama bir şeyler yapmaya çalış. Belki bu sayede gücünü bulabiliriz..."

Alec, sessizliğe gömülürken sandalyeye yerleşerek, elimde içki oluşturdum. O ise bitkiye tuhaf bakışlar atarak bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Duygu geçişleri çok sık değiştiği için tam olarak ne hissettiğini anlayamıyordum. O yüzden sessizce bekledim. Dakikalar sonra dördüncü içki bardağımı elime alırken Alec pes etmiş bir şekilde bana döndü. 

"Hiç bir şey olmuyor?"

"Belkide teşvike ihtiyacın vardır?" dediğimde ayağa kalktım. Kafam hafif güzel olmuş gibiydi. Gerçi çok sert bir içkide içmiyordum. Bir kaç adımla Alec'in yanına vardığımda, arkasında durdum. 

"Beni iyileştirirken, acı çekiyordum. Belki bitkinin yavaş yavaş çürümesini izlerken onu normal haline döndürebilirsin."

Alec, "Sanmıyorum." diyerek bana döndüğünde ona kaşlarımı çatarak baktım. 

"Söz dinleyen yanın, buraya kadardı demek..."

"Öyle değil... Bu duruma sana... Yeni alışıyorum. Hemen bir şeyler olmasını bekleme benden..."

Alec'in yeniden bağırmaya başlaması sinirlerimi gererken içki bardağını yok ettim. Sonrada elimle sihirbazın yakasını tuttum. 

"Bu bir oyun değil tamam mı? Bensiz idare edebilmen için gücüne ihtiyacın var?"

"Sana oyun oynuyor gibi mi görünüyorum? Sarhoş halinle bana eğitim vermeye çalışıyorsun. Oyun oynayan, sensin." dediğinde beni iterek içeriye girdi. 

Gidişini izlerken ona hak veren bir yanım vardı. Kendim olmayı isterken işin ucunu kaçırmış olabilirdim, yine de öfkeme hakim olamıyordum. Belki bunun sebebi onunda öfkeli olmasıydı. Peşinden hızla içeri girdiğimde bu sever ben bağırmaya başladım.

"Bana bağırman konusunda sana ne demiştim, Alec?"

Alec aniden bana döndüğünde bedenlerimiz birbirine çarparken, yüzüne bakmak için başımı hafif yukarı kaldırmam gerekmişti. 

"Seni çözmeye çalışıyorum, Magnus. Ayrıca bu sefer hak ettin. Sadece... Dinlenmek istiyorum, beni rahat bırak."

Gitmek için harekete geçeceğini fark ettiğimde, kolundan kavrayarak onu durdurdum. O an yine duygularımız yer mi değiştirdi diye düşünmeden edememiştim. Tek bildiğim ikimizde fazla öfkeliydik.

"Öfkenin nedeni ben miyim, Alec?"

Alec, öfkeyle solurken derin bir nefes aldı. Bir şeyler söylemek istiyor ama kelimelere dökmekten kaçınıyor gibi görünüyordu. 

"Değilsin... Sen yokken ne yaptığımı, neden evden kaçmak isterken sana uyduğumu bilmiyorsun..."

"Anlatabilirsin. Ne yaptın, Alec?"

Alec gözlerini benden kaçırmaya çalışsa da, çok geçmeden konuşmaya başlamıştı.

"Masada Izzy ve Raphael'in arasında olan bağdan konuşuyorduk. İkisi de o kadar rahat ve sakin görüyordu ki, aklıma senle olanlar geldiğinde... Kontrolümü kaybettim. Elimdeki çatalı Raphael'in eline sapladım."

Alec'i dehşet içinde dinlerken, duygularını hissetmem onu anlamama yardımcı oluyordu. Pişmandı. Hemde kendine zarar vermek isteyecek kadar... Kaynağının ise kız kardeşi olduğuna emindim. 

"Sen ve ben neden böyleyiz, Magnus?"

"Bilmiyorum."

"Sence daha ne kadar dibe batarız?"

"Cevaplar bende değil, Alec." dediğimde ikimizde durgunlaşmaya başladık. Öfke artık hissedilir bir duygu değildi. Hızlı bir şekilde öfkeden çok farklı bir duygu ortaya çıktığında, Alec üzerime doğru yürüdü. 

"Ne kadar dibe batacağımız konusunda benim bir fikrim var."

Konuşmasının ardından dudaklarıma kapanan dudaklar donmamı sağladı. 

Ne yapmaya çalıştığına anlam veremediğim için tepki veremiyordum. Ona karşılık vermeyeceğimi anladığı anda da kendini çekti. 

"Bunu sende istemiyor muydun, Magnus?"

Cevap vermemi beklemeden dudaklarıma yeniden gömüldüğünde diyecek pek bir kelimem yoktu. Onu istiyordum. Hemde kimseyi daha önce arzulamadığım kadar, derin bir arzuyla istiyordum. 

Dudaklarımın üzerinde beceriksizce hareket eden dudakların kontrolünü ele geçirdiğimde, öpücüğü derinleştirecek hamlemi yaptım. Dilimi dudaklarına sürterek ağzının içine yönlendirirken, öpmeyi sürdürdüm. 

Aynı anda saçlarını kavrayan ellerim, çekiştirmeye başladığında inlemesi kulağıma ulaştı. Alec'in bir elini açıkta kalan göğsümde hissederken, diğer eli belimi kavradı. Ona biraz daha sokularak bedenlerimizin arasında mesafe olmamasını sağladığımda, parmaklarının hareketi benimde inlemeye başlamam sebep oldu.

Neredeyse dakikalarca süren öpücük yüzünden nefes nefese kalan Alec geriye çekildiğinde, çoğu zaman bu hareket tutkulu anın bittiğini gösterirdi. Ama sihirbaz beni bir kez daha şaşırtarak dişlerini çeneme geçirdiğinde, boynuma doğru ilerleyen dudaklarla yeniden inledim. Dokunuşla anın bitmeyeceği konusunda beni teşvik ederken, ceketimi çıkardım. Alec ise boynuma eziyet etmeye devam ediyordu. 

Dakikalar sonra boynumu morartacağı konusunda emin olduğum dudakları tenimden uzaklaştırarak, "Bu iş nereye gidiyor farkındasın değil mi? Bunu son uyarı farz et." dediğimde, onun tek yaptığı başını onaylar şekilde sallamak oldu.  

O saniyeden sonra sonumuzun nerede olacağı belli olmuşken, onu odama götürdüm. Alec'in bedenini yatağa yatırıp üzerine çıktığımda dudaklarını yeniden sömürmeye başladım. Tadı beni ciddi anlamda delirtmeye yetiyordu. Dolgun dudakları kadar tahrik edici olan, boynuna doğru ilerlediğimde, tenini öpüp ısırmaya başladım. Onun beyaz teni, benim çikolata tenimden daha hassas olduğundan kızarıklar çoktan oluşmaya başlamıştı. 

Üzerinde doğrularak kasıklarına yerleştiğimde, üzerimdeki gömleği çıkarmak için harekete geçtim. Aynı anda Alec'de tişörtünü çıkardığında bir süre altımdaki harika bedenin, gözlerimi kutsamasına izin verdim. Üzerine eğilmeden hemen önce ellerimi havada sallayarak büyü dumanı oluşturdum. 

 Alec, tutkusunun yanında şaşkınlığını belli eden bakışlarla beni izlediğinde "Ne yapıyorsun?" dediğinde güldüm.

"Bu anı sen dahil hiç kimsenin bozmaması için bir büyü yaptım. Şimdi devam edelim." diyerek Alec'in bedenine eğildim. Kaslarının üzerinde hareket eden dilim, yukarı doğru ilerlerken ara sıra ısırıklar bırakarak, inlemesine sebep oluyordum. Bu da aldığım hazzı giderek arttırırken, Alec'in altımda daha fazla kıvranmasına sebep oluyordu. Geçen her saniyede benim arsız yanıma daha fazla ayak uydurmaya başladığında, kendimi onun bedenini altında buldum. 

Bu kez dudaklarının tene yapacağı, tatlı işkencelere maruz kalacak kişi bendim. Karnımdan kasıklarıma doğru inen dudaklar hırlamaya benzer sesler çıkarmama sebep olurken, Alec'in aniden dişlerini hissettiğimde çığlık attım. Isırmıştı. Sonrasında tatlı tatlı emmeye başladığı tenim, başımı döndürürken yeniden inledim. Sonrada Alec'in saçlarını kavrayarak sertçe çektim.

"Bence bir konuya açıklık getirmemiz gerekiyor. Hemde bir an önce..."

Alec zorlanarak başını kaldırdığında yüzümü izliyordu. Bense karar verme aşamasındaydım.

"Hangi konuya?"

"Kim üstte olacak?"

"Bilmiyorum. Bunu ilk kez yapıyorum, Magnus..."

Endişe dolu cümlesiyle kararımı verdiğimde onu kendime çekerek, "Şimdilik üstte olabilirsin." dedim. 

Başlattığım öpücükle Alec'in rahatladığını hissederken sabırsız ellerimizle, pantolonlarımızı çıkarmaya başladık. İç çamaşırlarımız da bedenimizi terk ettiğinde, Alec'in kendini bedenime bastırmasıyla inledim. Hemen sonrada bacaklarımı beline sarıp, onun gözlerine baktım. Kendini içime ondan beklemediğim bir yavaşlıkla iterken, korkusunu hissettim. Canımı yakmaktan korkuyor gibi. Bense aldığım zevke şimdiden hazır hissederken, "Hızlı ol, Alexander." diyerek adeta kükredim. 

Tamamen kendini bedenime bastırıp, hareket etmeye başladığında, başım zevkle geriye düşerken boynumdaki öpücüklerle inledim. Aldığımız haz katlanarak artarken daha önce böylesine bir zevk almadığıma emindim. Bu belkide bağın hislerimizi çok uçlara çıkarmasından kaynaklanıyor olabilirdi. Yinede etki olmasa bile, Alec'den haz alacağım konusunda emindim. 

Ona söylediğim cümleleri resmen bana yedirirken, daha da hızlandı. Sen erkeksin kelimelerini hatırlamamsa keyfimi daha da yerine getirirken, tutkunun içinde kendini kaybettim. Dakikalar sonra  Alec nefes nefese üzerime yığıldığında, kollarımı bedenine doladım.

Kısa sürede yorgun bedeni yanıma düştüğünde, sakinleşmeye çalıştım. Alec için her şey bitmiş olsa da benim için henüz bitmemişti. Alec'in üzerine çıktığımda, yorgun haliyle tek gözünü açarak, anlamaz bir şekilde baktı. 

"Gece daha bitmedi, Alexander." dediğimde, bacaklarını belime dolayarak kendimi ona sürtmeye başladım. 

Alec, kendini kasarken, dudaklarını ısırmaya başlamıştı. Bu iş için beni zorlayacağı şimdiden belli olurken, "Rahatla, Alexander." diyerek fısıldadım. Kendimi tekrar ona bastırdığımda dudaklarını, dudaklarıma sürterken büyü mırıldandım. Büyü acısını azaltırken, tamamen içine gömüldüm.

Hareketsiz kalarak beklediğim de, Alec'in bedeninin gevşediğini fark ederek hareket etmeye başladım. Dudakları dudaklarımı bulduğunda, öpücüğe zevkle karşılık vermeye başlamıştı. İnlemesini duymak istediğim için dudaklarını özgür bıraktığımda, boynuna gömüldüm. Öpüp ısırırken, kulağıma dolan inlemelerin şiddeti arttı. Omuzlarıma batırılan bir kaç tırnak, aldığım zevki hiç bir şekilde azaltmazken dakikalar boyunca zevk verici darbeleri sürdürdüm. 

Hazdan kavrulan bedenim tatmin olurken, Alec'in üzerine yığıldım. Nefes nefeseydim. Resmen aldığım hazdan başım dönüyordu. Kendimde, yatağa yatacak hali bile bulamazken, kendimi hafifçe aşağı çektim. Bedenlerimiz ayrıldığında, başımı yan çevirerek Alec'in göğsüne koydum. Kollarını bana doladığında rahatsız olmadığından emin olarak gözlerimi kapattım. 

〽 Bölüm Sonu

Alec sizi şaşırttı mı? Yazarken beni şaşırttı.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro