Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Davetsiz Misafir

İthaf: rainbowandcandies Tavsiyene uydum umarım başarmışımdır :D

_Önceki Bölümden Kesit_ 

"Magnus..."

Adımı acı çeker gibi telaffuz ederken, yan tarafıma geçti. Kanatlarımı bedenime geri çekerken olanları anlamaya çalışıyordum.

"Alec." dediğimde, onun bana sarılmasıyla ne yapacağımı bilemedim. Başı göğsüme değerken, ağlıyordu. Aynı şekilde bende ağlamak üzereyken ona sarıldım. Kısa sürede de onun uyuduğunu fark etmemle, gözlerimi kapattım.

  

Magnus

Üzerimdeki ağırlıkla gözlerimi araladığımda, ilk saniyede acıyla inledim. Sol kolum tüm gece Alec'in altında kaldığı için uyuşmuştu. Cidden hareketsiz şekilde uyumayı nasıl başardığımızı da anlamamıştım. Gerçi ezilen taraf olduğum için Alec'in şikayetçi olduğunu pek sanmıyordum. Yine de acımı hissetmesi gerekmiyor muydu?  

Sihirbaza sarılı kolumu baskıdan kurtarmak için hafifçe çektiğimde, Alec'in başını yastığına yerleştirdim. Sonrada acımın dinmesi için ufak bir büyü yaptım. Açığa çıkan kırmızı duman acımı dindirirken yatakta doğruldum.  

Bakışlarım Alec'in yüzüne kaydığında, yataktan kalkma isteğim kalmadığı için sihirbazı izledim. Uyuyan çoğu insan gibi ne kadar masum olduğu, zihnimde beliren ilk düşüncelerden biri oldu. Fazla masum görünüyordu. Tabi bunun sadece bir yanılsamadan ibaret olduğunu yaşayarak görmüştüm. Diğer yandan Alec, uyurken bile çekici olmayı başarıyordu. Uzun kirpikleri, dolgun alt dudağı, beyaz teni resmen tahrik olma sebebiydi. Bunu nasıl başarıyordu? Gözlerinin kehribar rengini hatırladığımda, yutkundum. Bunun gerçekleşmesine engel olmayı bile dememiştim.

Sihirbaz beni ciddi anlamda etkilemeyi başarıyordu. Bu konuda bağı suçlamanın hiçbir anlamı yoktu. Hem zaten bağı azaltmak içinde, yapacak bir şey kalmamıştı. Cadıyı bulsam bile büyünün işe yarayıp yaramayacağı belli değildi. Bendeki şansla büyük bir felaketle karşı karşıya kalacağımıza neredeyse emindim. Bu sebeple de bağı kafaya takma işini, bir sürede olsa askıya almak en iyisi olacaktı. 

Ayrıca bağdan öncede Alec ile ilgili çeşitli planlara sahiptim. Onu Clary'nin yanında gördüğüm ilk anda, gecelik avım olarak bakışlarımla işaretlemiştim. Sonraki adımım sihirbaz bu kadar masum olmasa, onu en yakın odaya atmak olacaktı. Ama geldiğim nokta, onunla iki kez sarmaş dolaş uyumuş olmama rağmen, sihirbazı henüz çıplak bile görememiş olmamdı. 

Bu benim için resmen rekor sayılırdı. Oysa onunla, bu yatakta çok farklı zamanlar geçirebilirdik, düşüncesi bile lanet olsun ki beni tahrik ediyordu. Bağı düşünmek istemesem de aşırı tahrik olmamın sebebi bu olabilir miydi? Uyurken üstüne atlamamam için bir an önce sakinleşmem gerekiyordu. 

Kendimi sakinleştirmek adına derin nefesler aldığımda biraz daha iyiydim. Ayrıca bu sessizliğin tadını çıkarmakta benim için iyi olabilirdi. Sonuçta Alec'in gözlerini açtığı an beni tekmelemesi gibi bir ihtimal vardı. Yeniden!

Dün gece ağlayarak koynumda uyusa da, dengesiz davranışlarının sonunun nereye varacağını artık kestiremiyordum. Dakikalar sonra Alec gözlerini açtığında, nerede olduğunu sorgular gibi etrafını izledi. Beni gördüğü anda da durdu. Ama sadece bana bakıyordu, harekete geçmemişti. İşte bu gerçekten şaşırtıcıydı. 

"Dün gece?"

Onun soru dolu bakışlarına odaklandığım da, gözlerimi devirdim. Felaket dolu anlar yaşadıktan sonra, her seferinde bununla yüzleşecek kişi ben mi olacaktım?

"Yine yaşananların özetini geçmem mi gerekecek?"

Alec başını iki yana salladığında, bana doğru dönerek yatmaya devam etti. Bende aynı şekilde uzanıp başımı yastığıma koydum. Birbirimizin gözlerinin içine bakarken neler hissettiğini anlamaya çalışıyordum. Sessizlik nedensizce odayı ele geçirdiğinde, bunu bozmak istedim.  Açıkçası dün neler olduğunu merakta ediyordum. Olan biteni hala anlayamamıştım. 

"O zaman ben sorayım. Dün gece neler oldu, Alec?"

Sorumla endişe duymaya başladığımda, bunun kaynağının Alec olduğunu hemen anlamıştım. Bunun etkisi de, anlatacaklarını daha fazla merak etmeme sebep oldu.

"En son... Yatağımda, kitaplardan birini okuduğumu hatırlıyorum. Bir süre sonra, uyuya kalmış olmalıyım. Bu da çok garip, çünkü genelde kitap okurken uyumam. Sonrasında kabusum... Onu tekrar yaşadım. Karanlık beni yine buldu. Kalbimi sökmeye çalışıyordu ve bu kez başarılı olduğunu gördüm."

Alec, bir anda sessizleşirken onun simsiyah gözlerle bana baktığı anı hatırladım. Bu bahsettiği karanlığın ne olduğu konusunda hiç bir fikrim yoktu. Kabus gören birinin böylesine gerçekçi ataklar geçirdiğine de daha önce şahit olmamıştım. Bu yüzden ona nasıl yardım edeceğimi bilmiyordum. Alec'in sessizliği sürerken bana çok boş baktığını fark ederek elimi yanağına koydum. Dokunuşum onu kendine getirdiğinde, hareketsiz kaldığı için elimi çekmeye gerek görmedim.

"Anlatmaya devam et, Alexander."

Adını bu şekilde söylememle gülümsediğinde sessizce bekledim. Bu uysallığı beni şaşırtsa da, tedirgin olmamı da sağlıyordu. Gerçi tedirgin olan kişinin, benim olmaması da mümkündü. Özellikle bu kadar yakınken hissedilen benzer duyguların, kime ait olduğunu söylemek zor oluyordu. 

"Kendimi karanlıkla bütünleşmiş halde gördüm. Her zamanın aksine Max'in peşinde değildi. Birini arıyordu. Sonra... Senin varlığını hissettim. Ardından da karanlık... Seni aldı. Gözlerimi açtığım andaki görüntün... Seni gerçekten öldürdüğümü sandım..."

İçime yerleşen korkuyla nefesim kesilirken, bu duygu benim için fazlaydı. Alec'in gözlerine bakarken onunda korktuğunu gördüm. Anlaşılan aynı duyguları hissetmemiz, etkiyi iki katına çıkarıyordu. Bu durum nedensizce merakımı körükledi. Hissedilen her şeyi iki katına çıkarmamız mümkün müydü? Gözlerimin daldığını Alec'in kıpırtısıyla fark ettiğimde konuştum.  

"Bir an öldüğümü düşünmedim değil ama, ne yaptığını anlamasam da iyi olmamızı da sen sağladın." 

Alec'in kaşları çatılırken olayı anlamadığı barizdi. Yine boş bakışlarla bana bakıyordu. 

"Beni iyileştiren sen değil miydin?"

Ona kafamı iki yana sallayarak cevap verirken, gözlerindeki ışıltıyı fark ettim. Kehribar yeşil karşımı gözleri resmen parlıyordu. Nedenini anlamamıştım. Ama korkum yavaşça azaldığında, içimde başka duyguların filizlendiğini fark ettim. Masum duruşu içimde bir şeyleri harekete geçiriyordu. Bu kadar yakın olmamız iyi değildi. Ama öncesinde de dediğim gibi artık sorun etmeyecektim.   

"Seni öpmem gerek..."

Alec, şaşkınlıkla "Ne!" dediğinde, cevaba pekte ihtiyacım olmadığını biliyordum. Elimi onun ensesine koyduğumda, kendimi ona yaklaştırdım. Nefesini yüzümde hissederken, başını da kendime doğru çektim. Dudaklarımızın teması içimdeki volkanı harekete geçirirken, dilimde bıraktığı tada odaklandım. Dudakları fazla yumuşaktı. Dilimi dudaklarında gezdirirken alt dudağını, dişlerimin arasına aldım. Emmeye başladığım dudağı, yumuşak şekerlemelere benziyordu. Fazla tatlı ve bağımlılık yapan cinsten... 

Alec'in henüz itmek için harekete geçmemesinden cesaret alarak, bacağımı üzerine attım. Bir sonraki hareketimde üzerine çıkmak oldu. Bacaklarım bedenini sıkıştırırken öpmeye devam ediyordum. Hem zaten, beni sürekli altına almasından bıkmıştım. Kendimi arsızca ona bastırdığımda, kasıkların temasıyla inledim. Aynı anda da Alec'in beni saran kollarını fark ettim. Ardından gelen öpüşü ise tüm kontrolümü kaybetmeme sebep oldu. 

Ona öpüşme konusunda beceriksiz demiştim. Ama şu anda, bana uymaya çalışırken hiçte beceriksiz gibi durmuyordu. Ağzıma doğru inlemesi ise fazla tahrik ediciydi. Sadece öpüşerek nasıl kafayı yememe sebep olduğunu çözemiyordum. Ama bana yaptığı tam olarak buydu. Çok daha fazlasını istiyordum. Elim tişörtünün altına girdiğinde, karın kaslarının üzerinde ellerimi gezdirdim. Tahminimde yanılmıyordum. Bağ yüzünden aynı duyguları hissetmemiz, tüm zevki iki katına çıkarıyordu. 


Bedenim zevkle kavrulurken, durmak gibi bir düşünsem yoktu. Yavaşça yukarıya çıkan ellerim, tişörtünün boğazına kadar açılmasını sağladı. Beyaz tenini ellerimle keşfederken, parmak uçlarım tahrik olmuş göğüs uçlarına değdi. Elimin üstüne değer eller, beni durdururken bu hareketi öpüşmeyi kesmeme sebep oldu.

İkimizde nefes nefese birbirimize bakarken, aldığım haz yüzünden başım dönüyordu. 

Alec, "Magnus." diyerek mırıldandığında yüzündeki dehşet ifadesi gördüm. Ben ise tamamen başka bir duygunun kontrolünde, başımı boynuna gömdüm. İçime çektiğim kokuyla tenini öpmeye başladığımda, Alec'in tüm bedeni altımda titriyordu. Dişlerimi tenine sürterek, öpmeye devam ettiğimde tekrar inledi.  

"Magnus." 

Alec'in hazdan uzak sesiyle, dudaklarımı boynundan zorla da olsa uzaklaştırarak doğruldum.   

"Ne var, Alec?"

"Üzerimden in..."

Ona güldüğümde, yüzüne doğru eğildim. Göz bebekleri tahrik olduğunu belli eder şekilde büyümüştü. Yeşil tonlardaki irisleri ise daha da baştan çıkarıcı görünüyordu.  

"Gerçekten üzerinden inmemi istiyor musun?"

"E...Evet."

Kekelemesi yüzünden dudaklarını öptüğümde, hareketsiz dudaklarının bir süre tadını çıkardım. Kollarımı kavrayan eller yüzünden, bedenimi geri çekerken sinirlenmeye başlıyordum. 

"Neden direniyorsun? Tahrik olduğunun farkındayım. Bende aynı durumdayım. Aslında resmen kafayı yemek üzereyim."

"Bu... Yanlış..."

"Nesi yanlış, Alec?"

"Sen... Erkeksin..."

Sinirle yataktan kalktığımda, arzumu köreltecek şekilde öfkeyle doldum. Bu kadar dar kafalı olması beni deli ediyordu. Oysaki az önce bana dokunurken, hiçte yanlış olduğunu düşünüyor gibi görünmüyordu. 

"Alexander... Sana zorla dokunmadım, bunun farkındasın değil mi? Evet şaşkınlığından yararlanarak seni öptüm. Ama sonrasında sende beni öptün. Bana dokundun. Tahrik olmuş bir şekilde inledin..."

Hissettiğim öfke artarken, onunda öfkesini hissettim. Yataktan kalkarak yanıma geldiğinde yine bağırmaya başlamıştı. 

"Tüm bunların sorumlusu bağ olmalı... Yani sensin. Tahrik olman bana da geçti ve ben kontrolünü bir anlığına kaybettim."

"Birde sarhoştum falan dersen harika olacak, Alexander. Koynumda uyurken de bunun sorumlusu bendim zaten... Öyle değil mi?"

"Ben..."

"Kapat çeneni... Sesini duymak falan istemiyorum." diyerek odadan çıktım. Onu parçalara ayırmak istiyordum. Cidden en yakın camdan aşağı atmalıydım. Ama sorun benimde acı çekecek olmamdı. Az önceki harika andan, yeniden en başa dönmeyi nasıl başarmıştık?

Bir an için normal olsak ne olurdu? 

Sadece bir anlığına eskisi gibi olduğumu hissetmek istemiştim. Ama artık eskisi gibi değildim. Sıradan bir ateş perisinden, sihirbazına bakıcılık yapmak zorunda olan periye dönmüştüm. 

Kafamı boşaltmak için balkona çıktığımda, derin bir nefes alarak, balkon demirlerine tutundum. Meşgul olmak için bir şeylere ihtiyacım vardı ve bunu kısacık düşünme anında buldum. Alec'in bahsettiği karanlık her neyse onu bulmam gerekiyordu. Dışarıdaki tehlikelerden şu an için uzak olsak da, karanlık denen varlık bizimle yaşıyordu. Dahası perilerden ve cadılar daha tehlikeli görünüyordu.


Saatlerimi geçirdiğim çalışma odasında, okuduğum son kitabı masaya fırlattım. Odaya geldiğimden bu yana bir sürü kitaba göz atma fırsatım olmuştu. Ama hiç birinde karanlık varlıkla ilgili bir şey yazmıyordu. Sadece bazı efsanelerde biçimsiz olarak tasvir edilenleri, varlığa benzetsem de, hiç birinin kabuslarla alakası yoktu. 

Küçük çocukları yiyen yaratıklar...

Bakire kızların kalplerini çalarak ne yaptıklarından emin olmadığım yaratıklar...

Başım ağrımaya başladığında, yemek yemediğimi hatırlardım. Can sıkıntısı eşliğinde büyüyle oluşturduğum sandviçi yerken, ağrı içinde ayrı bir büyü yaptım. Resmen hayatıma Alec girdiğinden beri, iyileştirme büyülerine bağımlı hale gelmiştim. Onun şu an ne yaptığını ise bilmiyordum. Umurumda olmadığını söylesem de, onu kontrol etme isteğimi bastıramadığım için yanına gitmeye karar verdim. Oturma odasında hissettiği hareketlilik beni durdururken, açılan portaldan gelen kişiyle gülümsedim. 

"Magnus..."

Raphael, üzerime doğru gelirken açtığım kollarımın arasına girdi. Özlemle birbirimize sarıldığımızda, fark edemediğim yumruk yüzünden acıyla inledim. Raphael, boşluğuma fazla sert vurmuştu, bu yüzdende dudaklarımdan acı dolu bir inleme döküldü. Yüzünde aynı acı dolu ifadeyle odaya giriş yapan Alec'i gördüğümde, sadistçe sırıttım. Onun acı çekmesinden zevk almam normal olmalıydı. Aklıma gelmişken ona işkence etmek için kendimi kesmek zorunda kalsam bile bir ara bunu deneyecektim. 

Onu yok sayarak Raphael'e döndüğümde gülümsedim. 

"Bende seni özledim, Raphael. Ne kadar tatlısın." dediğimde, yeni bir darbe için hazır hale gelmişti. Onu bu kez büyüm ile durduğumda, kaşlarım hafif çatıldı. 

"Buna bir kez izin veririm."

"Bir yumruktan çok daha fazlasını hak ediyorsun, Magnus. Sihirbazını bulduğunu nasıl haber vermezsin? Üstelik başına açılan fazla sayıda bela var." 

"Haklısın ama bir sürü olay oldu." dediğimde Raphael ben konuşmamışım gibi Alec'in üzerine yürüdü. 

"Sihirbazın bu mu? Boyu uzun, ama fazla çelimsiz görünüyor."

Bu konuda Raphael'e katılmıyordum. Saatler önce hissettiğim karın kaslarını yok sayamazdım. Ama şu an Alec'in yüzünde gördüğüm öfke sessiz kalmamın nedeniydi.  

"Peki bu kim? Bu gecelik sevgilin mi?"

Alec'in cümlesi beni dehşete düşürse de bozuntuya vermek istemedim. Aynı anda Raphael'in konuşmasına engel olmak için kolumu onun omuzuna atarak, kendime çektim. 

"Evet, öyle. Bazıları senin aksine zevki cinsiyetlere göre ayırmıyor, Alec."

Alec, ağzını açmaya çalışsa da tek bir kelime edememişti. Bende Raphael'in konuşmasını istemediğim, için hiç yapmadığım bir şey yaparak elini kavradım. 

_

"Bizim özel konuşacaklarımız var, Alec. Yemek yemeği unutma." diyerek Raphael'i zorla odama sürükledim. Odaya girerek kapıyı kapattığım gibi ses geçirmez büyüsü yaptım. Kendi duygularımı bir an evvel bastırmam gerekiyordu. Bunu tam anlamıyla başardığımda, Alec'in hissettiği öfkeyle baş başa kaldım. Birde kıskançlık duygusunu... Kendi aptal doğruları yüzünden bir şeylere engel oluyordu. Ama zor yoldan gerçeklerle yüzleşmek istiyorsa, ona gerçek bir ders verecektim. Şu anki önceliğim Raphael ile ilgilenmekti. 

〽 Bölüm Sonu       

Magnus'un yaptığı oyun sizce işe yarar mı? :D 

Alec adam olmayacakmış gibi hissediyorum.





Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro