Daha Fazla
Bölüm planladığımdan biraz uzun sürdü. Sebebini okurken anlayacaksınız. Şimdiden uyarıda bulunayım sizleri rahatsız edecek birkaç sahne olabilir. O kısımları atlayabilirsiniz.
Keyifli okumalar.
_Önceki Bölümden Kesit_
Gülümseyerek elindeki hançeri odanın bir köşesine fırlatan Magnus, yüzüme doğru eğildi. Dudakları dudaklarıma temas ederken, nefesim ciddi anlamda kesildi. Hiç beklemediğim öpücükle ona karşılık verirken, bu işin sonunun nereye gideceğini hala kestiremiyordum. Bildiğim tek şey bunun sıradan bir sevişme olmayacak olmasıydı.
Alec
Öpüşmemiz sürerken onu ne kadar çok özlemiş olduğum gerçeği, bir kez daha tokat gibi yüzüme çarptı. Yine de her zaman yaptığımın aksine, Magnus'un bedenini kavramak için herhangi bir harekette bulunamıyordum. İşin aslı ne yapmam gerektiğini bile bilmiyordum.
Ona dokunmalı mıydım? Yoksa bana istediği her şeyi yaparken hareketsiz mi kalmalıydım? Eğer gereken buysa, ona karşılık vermeden nasıl duracaktım?
Magnus'un nefesimi kesen öpücüğü sürerken, kafamdaki düşünceler yüzünden hala ona, tam bir karşılık vermiş değildim. Dudaklarım özgür bırakılıp, ciğerlerime dolan nefesi derin derin solurken, onun gözlerine odaklandım.
"Neden karşılık vermiyor musun, Alec?"
"Ne yapmam gerektiğini anlamaya çalışıyorum. Bana kalsa seni çoktan altıma alırdım, Magnus."
Duyduklarına karşılık Magnus'un yüzünde mimik dahi oluşmasa da, tepkisini çok iyi biliyordum.
"Bu isteğini göz ardı etmen gerekiyor. Ama öpücüğüme karşılık vermeye başlayabilirsin. Bende henüz ne yapmam gerektiğinden emin değilim."
Gördüğüm bakışlardaki soğukluk olduğu gibi dururken, cevabını çok iyi bildiğim soruyu yine de sorma gereği hissettim.
"Bir şey hissetmiyor musun?"
"Hissetmiyorum."
"Titreşim bile mi?"
Magnus, başını olumsuz anlamda iki yana sallarken, derin bir soluk verdim. Bir şeyler hissetmesi için, belki de en başta benim duygularım ortaya çıkmalıydı. Ama kafamdaki düşünceler yüzünden mutlu olmam gereken öpücüğün bile tadını çıkarmış değildim. Düşünmeyi bir an evvel bırakmam gerekiyordu.
"Tekrar deneyelim."
Magnus'un ensesini elimle kavrarken yüzünü, yüzüme doğru çektim. Onu altıma almak gibi bir şansım olmasa da, bu pozisyonda da baskın yanımı ortaya çıkarabilirdim. İşin aslı bunu yapmak zorundaydım. Çünkü onun hislerinin ortaya çıkışı, benimkilere bağlıydı. Öpüşmeden hemen önce aldığım derin nefesle, Magnus'un harika kokusunu içime çektim. Bu koku bile harekete geçmeye hazır hormonlarımı esas duruşa getirirken, yeniden öpüşmeye başladık.
Dudaklarının yumuşak hissini algılarken, dilimi hızlı bir şekilde ağzının içine gönderdim. Dillerimiz adeta savaş halindeyken, öpücük daha ateşli ve daha nefes kesici hale geliyordu. Bedenimdeki ateşin geçen her saniye arttığını hissederken, ellerim yavaşça Magnus'un bedeninde gezinmeye başladı. Aynı şekilde Magnus'un dokunuşlarını da tenimde hissetmek istiyordum. Her ne kadar öpüşmemiz sürüyor olsa da, bu defa hareketsiz kalan kişi o, olmuştu.
İçten içe nefesimi kesen öpücüğü bölmek istemiyordum. Yine de neler olduğunu anlamak zorundaydım. Bu yüzden hafifçe geriye çekilsem de, dudaklarımızın temasını bölmeden fısıldayarak konuştum.
"Daha fazlasını yapmamız gerekmiyor mu, Magnus? Şimdide sen hareketsizsin."
"Evet... Biliyorum... Sadece..."
Magnus'un gözlerindeki ifadeden ne çıkarmam gerektiğini bilemediğimden başımı geriye doğru atarak yastığa yerleştirdim. Çoktan tahrik olmaya başlamıştım. Onu sevdiğimi de hissediyor olmalıydı yine de bana yansıyan hiç bir duygunun olmayışı canımı sıkıyordu. Belki de tahrik bile olmuyordu.
Ben yine kafamın içindeki düşüncelere yönelirken, aynı anda, Magnus'un elini kaldırarak fırlattığı hançeri büyüyle elinin arasına almasını izledim. Aklından tam olarak ne geçiyordu? Anlamıyordum. Bir şeyleri kesme düşüncesi tekrar ortaya mı çıkmıştı? Buradaki bir şey ben mi oluyordum?
"Öpüşmek istemiyor musun?"
"Ne istediğimi bilmiyorum."
"Beni kesmek istiyorsan.... Yapabilirsin. Sana her şekilde izin verdim, Magnus."
Hançerin keskin ucunun göğsümde yarattığı soğuklukla irkilirken, Magnus bir an bile tereddüt etmeden hançeri sertçe etime batırdı. Tenimde açılan yaradan kanlar süzülürken, acıyla alt dudağıma dişlerimi geçirdim. Dayanmak zorunda olduğum gerçeğiyle bir şeylere tutunma ihtiyacı duyarak, ellerimi Magnus'un beline yerleştirdim.
Hançerin ucu göbeğime doğru kayarken, kesik daha da genişliyor, Magnus ise ifadesiz gözlerle akan kanı izlemeye devam ediyordu. Bense acıyı göz ardı etme işini, onun yüzüne bakarak sürdürmeye çalışıyor ve belini daha da sıkı kavrıyordum. Ne kadar süre daha bukesiklere dayanabilirdim? Ya da Magnus bunu ne kadar sürdürmek isteyecekti?
Bir anlığına kesme işine ara verdiğinde derin derin nefesler aldım. Ciddi anlamda canım yanıyordu.
"Devam edebilir miyim, Alec?"
"Ha?"
Magnus, üzerimdeki oturuşunu kasıklarıma doğru kaydırırken, dizlerini kırarak üzerime daha rahat bir şekilde oturdu. Şu an sertliğimi hissettiğin farkındaydım. Öpücüğümüz beni tahrik etmeye başladığından bedenim sevdiğim adama karşı tepki veriyordu. Kesikten sonrada durum pek farklı değildi.
"Sanırım bir şeyler hissedebiliyorum."
"Anlaşılan zevkim değil, acımdan etkileniyorsun, Magnus."
"Öyle görünüyor."
Aramızda anlamsız bir sessizlik oluşurken, Magnus'un yüzüne bakmayı sürdürdüm.
"Durmamı ister misin, Alec?"
Bu soru bir anlığına beni düşüncelerime savursa da, kendime çok fazla bir zaman tanımadım. Her koşulda önceliğim Magnus'un bir şeyleri gerçek anlamda hissetmeye başlamasıydı. Sonrasında bu durumu düzeltmek için bir şeyler yapabilirdim.
"Devam edebilirsin, Magnus."
Cümlem ile Magnus'un yüzünde yakaladığım yarım gülümsemenin gerçek olup olmadığını sorgulasam da cevabı bulamadım. Hançerin göğsümden uzaklaşmasıyla derin bir soluk versem de, olacaklar yüzünden tekrar nefesimi tuttum. Magnus, açık yaranın üzerinde parmağını gezdirirken kanın biraz daha tenime yayılmasını sağladı. Temasının verdiği acıyla dişlerimi sıkarken bu kez omuzumda benzer bir baskıyı hissettim. Çok geçmeden de bedenimde hissettiğim, bir diğer baskı ile afalladım.
Magnus, omuzumda kesik açarken, kalçalarını da kasıklarıma bastırıyordu. Bu ise daha fazla sertleşmeme sebep oluyordu. Bu nasıl bir durumdu? Şu an mazoşist biri gibi kesilmekten zevk mi alıyordum?
Zihnimde oluşan bocalamayla Magnus'un ılık nefesini boynumda hissettim. Hala omuzumun sağ tarafına kesikler açmaya devam ederken, sol tarafıma doğru eğilmişti. Dilini boynumda hissederken öpülmeyi beklesem de, hissettiğim sert dişleri ile bir kez daha acı ile soludum. Aynı anda kasıklarımda oluşan baskıyla tekrar inlerken, acıdan mı zevkten mi inlediğimi sorguluyordum? Neler oluyordu?
"Hoşuma gitmeye başladı..."
Magnus fısıltısının ardından boynumu tekrar sertçe ısırdığında, bir inleme daha dudaklarımdan firar etti. Saniyeler sonra ise bu kez tenimde dudakları gezinirken, öpücüklerine maruz kaldım. Yine de zevk almaya başladığım her seferde tenimi biraz daha delen hançer yüzünden bocalamadan edemiyordum. Magnus'un öpücükleri, boynumdan göğsüme doğru ilerlerken hançeri artık hissetmediğimi fark ettim. Yine de bu acısının yok olduğu anlamına gelmiyordu. Magnus, tıpkı göğsümde yaptığı gibi açtığı yaralara baskı uygularken, kanın tenimi kızıla boyamasına izin veriyordu. Aldığım acıyla karışık zevk yüzünden inlerken, yaranın üzerinde hissettiğim dil ile Magnus'u izlemeye başladım.
Bir vampir gibi kanımı yalarken, kasıklarımın üzerindeki baskısını sürdürüyordu. Normal şartlarda bu duruma ne tepki verirdim bilmiyordum. Ama şu haliyle erotik olduğunu düşündüm. Aklımı mı kaçırıyordum? Magnus üzerimde doğrulduğunda, dudaklarına bulaşmış kanımı elinin tersiyle sildi. Ardından gözlerime odaklanmış bir şekilde üzerini yavaşça çıkartmaya başladığında, az önceki düşüncelerime bir kez daha hak verdim.
Hipnotize olmuş bir şekilde Magnus'a bakmaya devam ederken, bedenimi örtmekten çok uzak olan kumaş parçalarının tenimden koparılmasıyla üst bedenim tamamen çıplak aldı. Geri kalan kıyafetlerimizi ise, Magnus uğraşmak istemediği için büyüyle çıkarmıştı. Az önceye dek aramızdaki kumaş parçalarıyla hissettiğim kalçalarını, şu an tamamen çıplak bir şekilde hissederken, daha da sertleşmeye başladım. Artık neyin doğru neyin yanlış gelmesini bile sorgulamayı bıraktım.
Magnus, kalçalarını sertliğime biraz daha bastırırken, onunda etkilenmeye başladığını açıkça görebiliyordum. Yine de dumur olan zihnimle, duygularımı, dahası onun duygularını anlayabilecek durumda değildim. Magnus, ellerimi tutarak parmaklarımızı birbirine kenetlerken, bedenimi daha da yatağa bastırdı. Uyguladığı baskı yüzünden zevkle inlerken, onun içinde olmak istiyordum. Ama buna iznim olmadığını öpüşmenin en başında öğrenmiştim.
"Daha fazlasına ihtiyacım var, Alec."
"Biliyorum."
"Dayanabilecek misin?"
"Öyle umuyorum."
Magnus, dudaklarımı öpmeye başladığında tam olarak neye hazırlanmam gerektiğini kestirememiştim. Ama sadece saniyeler içinde nasıl yaptığını anlamadığım bir şekilde, ellerini bile kullanmadan tek beden olmamızı sağladı. İçimde hissettiğim ve kesinlikle hazır olmadığım baskıyla acıdan gözlerim yaşardı.
Acıyla kasılan bedenimle Magnus'un hafif kıkırdamasını duyarken hareketsiz kaldığımdan öpüşmemiz sona erdi. İçime doğru, gözlerimin içine bakarak daha sert darbeler indirirken gözlerimi kısmak zorunda kaldım. Zevk almak istiyordum. Almam gerekiyordu. Ama bedenim tamamen acıya odaklanmış durumdaydı. Buna rağmen Magnus'un zevk aldığına ise emindim. Çünkü içimdeki gel git hareketleri arasında daha da sertleştiğini hissediyordum.
Magnus, kavradığı ellerimi yatağa daha fazla bastırırken sanki yer varmış gibi daha da derinlerime hareket ediyordu. Acı ve zevk karışımı arasında kaybolan bedenim ise kimin kazandığını anlamamı sağladı. Cidden canım fazlasıyla yanıyordu. Hem uzun süredir yaşanmayan sevişmelerimiz, hem de hazırlıksız bu durum yüzünden, dudaklarımı farkında olmadan kanatacak kadar ısırdım.
Kan kaplı dudaklarımı öpmeye başlayan Magnus'un ise gülümsediğini hissediyordum. Yine de kendimi fazlasıyla kastığım için aralanmayan gözlerim yüzünden onu göremiyordum.
"Alec..."
Duyduğum fısıltı ile gözlerimi zoraki bir şekilde araladığımda, parlayan kahverengi gözler ile karşılaştım.
"Magnus..."
"Gücünü kullanır mısın?"
"Ne?"
"Sihirbaz yeteneğin... Bir şey deneyeceğim."
"Ne yapmamı istiyorsun... Ah!"
Sert darbesiyle acı yüzünden bir kez daha kasılırken, Magnus'un söylediklerini anlamaya çabalıyordum. Ne demek istiyordu?
"Hayat enerjini kullan. Bedenini iyileştir ve sadece zevke odaklan..."
"Bunu... Se... Sende... Ah... Yapabilirsin."
"Biliyorum. Ama senin yapmanı istiyorum. Bu hissin yok olup olmayacağını öğrenmeliyim."
Magnus, bir kez daha mümkünmüş gibi daha derinime girerken, alışmam gerekeceğini düşündüğüm halde daha fazla canım yanıyordu. Öyle ki sihirbaz yeteneklerimi bile kullanamıyordum. Magnus, kanımı dudaklarıma yayarak alt dudağımı emmeye başladığımda, kollarımı bedenine sardım. Az önceye dek o kadar kas katı haldeydim ki, ellerim yastığımın iki yanına düşmüş halde kalmıştı. Kollarımla sardığım bedenin boynuna gömülürken, Magnus'un kokusuna odaklandım. Hemen sonrada gücümün ortaya çıkmasına izin verdim. Bedenimde onun açmış olduğu yaralar teker teker kaybolurken, acının bedenimi terk etmeye başladığını hissediyordum.
Rahatlamaya başlayan bedenimle Magnus'un hareketleri sürerken ona daha sıkı sarıldım. Kontrolün bende olduğu bir öpüşme başlatırken, bedenimin odak noktası yavaşça değişmeye başladı. Aynı anda da Magnus'un hareketlerinin yavaşladığını hissettim. Sertliğimi kavrayan elinin ardından ise gözlerimi kapattım. Şu an yaptığı şey bedenime sahip olduğu aynı yavaşlıkta, erkekliğimi okşamasıydı. Bu ise gerçekten zevk almaya başlamamı sağladı. Tıpkı öncesinde olduğu gibi sevişmemiz normal bir hal alırken, Magnus'un dudaklarını bu kez ısıran bendim.
Dişlediğim dudaklarından, aldığım harika tatla emmeye başladığımda Magnus yeniden hızlanmaya başladı. Sert olması bu kez umurumda bile değilken, başım zevkle geriye doğru düştü. Artık hissettiğim acıyı bedenim sadece zevk olarak kabul ediyordu.
"Magnus... Ah..."
Sadece birkaç saniye içinde tatmin olmuş bedenimle sıvım, Magnus'un göbeğine bulaşırken, nefes nefese bir haldeydim.
"Alec..."
Magnus, ellerini yanaklarıma yerleştirirken son kez sert bir darbeyle inleyerek, gözlerimin içine baktı. İçime dolan sıvıyla birlikte, dudaklarımı öpen adama karşılık verdikten sonra uzaklaşmasını istemediğim için ona sıkıca sarıldım.
Odayı esir alan sessizliğin arasında birbirimizin soluklarını dinlerken, gözlerimi kapattım. Uyumak istemiyordum. Az önce deneyimlediğim şeyin ne olduğunu sorgulamakta istemiyordum. İstediğim tek şey Magnus'un biraz da olsa duygularının bana yansımasıydı. Sevişme sırasında zevk aldığını hissetmiştim. Bedenime sahip olduğundan hoşlandığını da öyle... Şimdiyse yine boş beyaz bir duvara bakıyor gibi hissediyordum. Daha doğrusu hiç bir şey hissetmiyordum.
...
Gözlerimi aralarken ne ara uyuduğumun bile farkında olmadığımdan, kafam karışmıştı. Üzerimde hissettiğim boşluk hissiyle panikle ayağa kalkarken, kalçamda hissettiğim zonklama ile tekrar yatağa oturdum. En başta yaralarımı iyileştirirken sonrası için hiçbir şey yapmamıştım. Magnus'un dakikalar boyunca bedenimi zorlamasının acısını şu an hissediyordum. Kendimi iyileştirmek hatta temizleyip hazırlanmak için büyü yaptıktan sonra odadan çıktım. Kendimden ziyade Magnus'un ne halde olduğunu merak ediyordum.
Onu bulduğum odada hareketlerini incelerken, gözüme normal görünüyordu. Önünde ne olduğunu bilmediğim kitaba odaklı haliyle konuşacakken, onun varlığımı fark etmesiyle göz göze geldik.
"Uyanmışsın..."
"Evet... Sen uyumadın mı?"
"En başta kendimi yorgun hissetsem de, sonrasında bu his kayboldu. Yorgunluk hissetmemekte uyumamı zorlaştırıyor."
"Anladım. Planımız başarısız oldu."
Onun ifadesiz suratı almam gereken cevabı çoktan verirken yanına doğru bir kaç adım attım. En azından artık benden köşe bucak kaçmıyor ya da kovalamıyordu.
"Ne okuyorsun?"
"Serenity'nin gizli arşivindeki kitapları çalmıştım. Senden uzaklaştığım sıralarda..."
"Malikanede hiçbir şey bırakmadığımı sanıyordum."
"Kitapları oradan almadım. Serenity hakkında özel şeyler bilen birini tanıyordum. Onu konuşturdum."
"Bunun için William'ın anılarını kullanabilirdik."
"O bize bir noktaya kadar yardım edebilirdi. Benimse sonrasına ihtiyacım vardı ve sanırım bir şey buldum."
"Nedir?"
"Bu hoşuna gitmeyecek."
Magnus'un cümlesi beni tedirgin ederken, yaşananları düşündüm. Yine de verdiğim kararın sonuna kadar arkasındaydım. Magnus'un yok olmasına engel olamamış, hatta bunda rol oynamıştım. Sonrasında onu hayata döndürerek, kabul etmek istemesem de tüm haklarını elinden almıştım. Bu yüzdende onun için her şeyi yapmaya hazırdım. En çokta onu sevdiğim için...
"Senin için bir şeyler yapabileceksem ne olduğunu önemli değil, Magnus. Bunu açıkça belli etmiş olmalıyım."
"Pekala..."
Magnus, önündeki kitapta birkaç sayfa çevirdikten sonra durdu. Bölümün başlığı ile, onu hayata döndürmek için uyguladığım lanet birebir aynı görünüyordu. Nekromansi...
"Burada yazılanlara göre eğer bir cadı olsaydım, işim çoktan bitmişti. Hissiz hayatımda ya kendimi öldürecek ya da seri katile dönüşecektim. Ama peri ve sihirbazlar için durum farklı görünüyor."
"Nasıl?"
"Peri ve sihirbazın arasındaki bağın gücü, hissiz olan diğer bedeni kurtarabilirmiş."
"Bundan neden rahatsız olmam gerektiğini anlamadım, Magnus. Bu tamda sana yardım etmek adına benim kullandığım kelimelere benziyor."
"Sorun bu değil. Sorun kullanmamız gereken yöntem. Hissiz olanın ilk olarak hangi duyguya tepki verecek olması... O duygudan devam etmek gerekiyormuş."
Cümlenin bitişi ile yutkunurken olayı çözmüş sayılırdım. Magnus, acıya tepki veriyordu. Kaçırıldığım gün bile yanıma gelmesinin ilk sebebi işkence yüzünden maruz kaldığım acıydı.
"Yani bir süre daha vereceğin acıya katlanmam gerekiyor."
"Öyle... Ama hala vazgeçebilirsin."
"Kesinlikle olmaz, Magnus. Seni seviyorum. Kendin bir şeyler hissetmiyor olsan da benimkilerden haberdar olmalısın. Senin için ne gerekiyorsa yapacağım."
"Güzel. Aslında hayır desen bile sana işkence etmeyi düşünüyordum."
Magnus'un sözleriyle bir an için avallarken yutkundum. İfadesiz yüzünden hiçbir duygu okuyamamak cidden canımı sıkıyordu. Bazen neyin ciddi neyin yalan olduğunu bile anlayamıyordum.
"Sen ciddi misin?"
"Evet. Hissiz olmaya devam edemem, Alec."
"Biliyorum ama... Yine de..."
Kitabın hemen yanında duran hançeri görerek, bir kez daha yutkunurken konuşmaya devam edememiştim. Magnus ise yüzüne yerleştirdiği yarım gülümsemeyle hançeri eline aldığında, bana doğru yaklaşmaya başladı. O an geri adım atmama konusunda ciddi ciddi düşünmeye başladım.
"Benden korkuyor musun?"
"Korkutucu olmadığını söyleyemem..."
"Yine de bundan zevk aldığında bir gerçek... Seni keserken de tahrik olmaya devam ettin. Ama bu iyi bir şeydi, çünkü benimde hissetmemi sağladın."
Magnus'a karşı sessiz kalırken, başımı olumlu anlamda aşağı yukarı salladım. Sonuçta kafa karıştırıcı bir durum olsa da gerçeği inkar edecek değildim.
"Doğru. Bir sonraki denememiz ne zaman olacak?"
"Birkaç saat içinde... Bu kitap bana biraz fikir verdi. Sende o ara kendini olacaklara hazırlarsın."
Magnus'un göz kırparak yanımdan gitmesiyle arkasından öylece baktım. Kendimi bir şeylere hazırlamam gerekiyordu. Sorun ise olacaklara hayal gücümün yetmeyeceğini düşünüyor olmamdı.
〽 Bölüm Sonu〽
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro