Bunu Yapamazsın!
_Önceki Bölümden Kesit_
Yaşanan dehşet gecesinden aylar sonra, Serenity, William'ı ardında bıraktığı ceset yığınlarından faydalanarak buldu. Bu kez onu kurtarmak gibi bir düşüncesi yoktu. O ve anlaştığı tüm cadı ve büyücülerin tek hedefi onu öldürmekti. Büyük uğraşlar sonucu, etkisiz hale getirdikleri William'ın üzerinde lanetli büyülerin neredeyse hepsini denediler. William'ın uzun süre acı dolu çığlıklarını dinledikten sonra, nefes almadığından emin olduklarında durdular. Ondan geriye hiçbir şeyin kalmaması içinde, onun sahip olduğu her şeyi bedeniyle birlikte yaktılar.
Magnus
Yanağımda hissettiğim, tüy kadar hafif dokunuşla gözlerimi aralamak istesem de başarılı olamıyordum. Zihnim çırpışı makinesine atılmış ve saatlerdir karıştırılmış gibiydi. Karmakarışıktı ve çözmek için ihtiyacım olan enerjim bile yoktu. Saniyeler içinde başımda giderek artan ağrı yüzünden gözlerimi araladım. Neredeyim sorusu, zihnimde yankılanırken üzerimdeki bakışlarla Serenity ile göz göze geldim. Gözlerim açıklamamakta ısrarcı bir şekilde tekrar kapanırken, yanağımdaki hafif dokunuşun yerini sert bir temas aldığımda, gözlerimi açtım.
"İyi misin?"
Serenity'in cümlesini zar zor algılarken sonunda derin bir nefes alarak yutkundum. Neler olduğunu yeni yeni hatırlıyordum.
"Bilmiyorum. Başım ağrıyor." diyerek yatakta doğrulduğumda bakışlarımı Alec'e çevirdim. Benim aksime, sihirbazım hala uyuyordu. Onu uyandırmak istediğimde ise Serenity'nin, omzumu kavramasıyla durmak zorunda kaldım.
"Onu rahat bırak. Bir süre saha uyuyabilir."
"Ama... Ben uyandığıma göre iksirin süresi geçmiş olmalı. Alec'in de uyanması gerekiyordu."
Serenity omzumu bıraktığında elini alnıma yerleştirdi. Kısa sürede başımın ağrısı geçtiğinde kafamı biraz daha toparlayacak fırsatım oldu. Yine de aklım hala Alec'de olduğu için onunla ilgilenmek istiyordum. Ama Serenity sanki düşüncelerimi hissetmiş gibi bileğimi kavradığında, beni yataktan çekiştirerek kaldırdı.
"Dinle, onu düşündüğünün farkındayım Magnus. İksirde ona zarar verecek herhangi bir şey yok. Zaten olsa sende kendine gelemezdin. Sadece... Sonuçta o bir insan ve kendine gelmesi senden biraz daha uzun sürebilir. Açıkçası onun bu halinden faydalanmak istiyorum."
"Faydalanmak derken?"
Serenity sözlerimle sessiz kalırken, bakışlarım hala Alec'e odaklıydı. İksir ona zarar verse, bende aynı şekilde etkilenirdim. Bu yüzden cadının ona zarar vermediğine güvenebilirim. Zaten endişem tam olarak Serenity sayılmazdı. Asıl korktuğum şey, Alec'in zihninde, William denen yaratıkla baş başa kalmasıydı. Gördüğüm onca anıdan sonra kafam daha da fazla karışmıştı.
William özünde iyi biriydi. Bunu öğrenmiştim. Tüm bu felaketlerin başlama sebebi de sevdiklerini korumak istemesiydi. Ama ölüm getiren olduktan sonra yaptıkları... Kızını öldürecek kadar gözü dönen bir adam haline gelmişti. Bu yüzden de onda iyi olan herhangi bir duygu kaldığını sanmıyordum. Lea'ın tatlı yüzü zihnimde belirirken, onun peri olduğu gerçeğini yeni idrak ediyormuş gibi şaşkına döndüm. Sürekli yeni sorular üretiyordum. Kafamdaki soruların sonu olmayacakmış gibi geliyordu.
"Magnus, beni dinliyor musun?"
Yine düşüncelere daldığımı fark ettiğimde kafamı iki yana salladım. Bu durumdan hoşlanmıyordum ama hala kafamı toparlamakta zorluk yaşıyordum.
"Affedersin. Alec ile aramızdaki bağ yüzünden bu şekilde şeyler yaşamaya başladım. Düşüncelere dalmışım. Kafamda çok fazla soru var."
"Aranızdaki bağ beklediğimden daha güçlü. Faydalanmak derken de kafamdaki sorulardan bahsediyordum, Magnus. Alec kendinde değilken konuşabiliriz. Açıkçası bunu tercih ederim."
"William yüzünden mi?"
"Evet. Aslında..." diyen cadı konuşmasını bölerek ellerini havaya kaldırdığında büyü yaptı. Ne yaptığını anlamak için, arkamı döndüğümde Alec'in el ve ayak bileklerinin yatağa bağlandığını gördüm.
"Bu gerekli miydi?"
"Gözlerini açtığında William ile karşılaşırsak gerekliydi."
Böyle düşündüğümde kendimi Serenity'e hak verirken buldum. Diğer yandan William'ın da, Alec'in de bu tür büyülere karşı koyduğuna da şahit olmuştum. Cadı bile onu durduramamıştı.
"Yinede büyüler onu pek fazla etkilemiyor. Çözüm olmayabilir."
"Bağlı olduğu zincirler özel bir lanet içeriyor, Magnus. Geçmişte William'ı bağlayıp işkence etmemizde işe yaradı. Ama ne yazık ki ruhunu bağlayamadık. Geçmişi düşününce keşke onun ruhunu bir şeyin içine hapis etseydik diye düşünüyorum. Bu olası bir çok şeyin önüne geçebilirdi. Ama o zamanlarda çok fazla öfkeliydim. Kızımı öldürmesinden sonra her ne kadar bundan memnun olmasam da, intikam yüzünden gözüm dönmüştü."
Serenity'nin konuşurken gözleri dolarken, sıkıntılı bir nefes aldım. Ben annemi kaybetmiş biriydim. En büyük acılardan birini yaşamıştım. Bu Serenity içinde geçerliydi. Bir annenin çocuğunu kaybetmesi, kimsenin yaşamak istemeyeceği bir deneyimdi.
"Konuşabilecek durumda mısın?"
"Evet, hadi oturalım."
Cadının yönlendirmesiyle odadaki koltuğa yerleştiğimde, oda yanıma oturdu. Aklıma gelen ilk soru ise Lea ile ilgili olmuştu.
"Anılarda Lea'ı tam olarak anladığım söylenemez. Sen cadısın, William sihirbaz, kızınız ise bir peri bu durum garip..."
"Size avcıların yaptıklarından sonra, ölüm getiren büyüsüne karar verdiğimiz zamanı gösterdim. Bunun çok daha öncesini de anlatayım. Yaşadığımız devirde insanlar, cadı ve büyücülere nefretle bakıyorlardı ve şu an insanlardan uzak kaldığımız bu boyut oluşturulmamıştı."
Recondite'in, cadılar tarafından oluşturulmuş bir yer olduğunu biliyordum. Ama yılı benim için belirsizdi. Zaten yılından ziyade bizlere öğretilen ilk şey insanların dünyasında uzun süre kalmamız gerektiğiydi. Benimse çiğnemeyi en çok sevdiğim kurallardan birisi buydu.
"William ile tanıştığımda cadı olduğumdan haberi bile yoktu. Ama neredeyse kasabanın tamamı, cadı avı için kendi küçük birliklerini kurmaya çalışan bir topluluktan oluşuyordu. Zaten sihirbazları yapmaya başlamamızda o yıllarda ortaya çıktı. William beni sevdiğini söylediğinde, ona cadı olduğumu söylemek zorunda hissettim. Sevdiğin kişiye yalan söylemek istemezsin. Bende tam olarak böyle davrandım ve o cadı olmamı sorun etmedi. Hatta benimle evlenmek istedi. Sonrada en hızlı şekilde evlendik ve yaptığımız ilk şeyde kasabadan ayrılmak oldu. Bir süre sonra avcılar rahat durmadığı için ona sihirbazım olmasını teklif ettim. Bu sayede büyüler kısıtlanırken cadı kimliğim daha da gizli kalacaktı. William teklifimi hemen kabul etti. Sihirbaz büyüsü fazlasıyla karmaşık bir büyüdür. Perinin oluşması ise kaçınılmazdır. Ama ben büyüye alışkındım. William, ilk sihirbazım değildi."
"Bu yüzden gözde sihirbazın olduğunu söylüyordu."
"Evet, diğer sihirbaz ve perilerle tanışmıştı. William'ı sihirbaz yapacak büyüyü yaparken sıra periye geldiğinde ufak bir değişiklik yaptım. Normalde perinin, sihirbazı kontrol etmesi gereken yetişkin bir canlı olması gerekiyordu. Ama Lea bunun aksine küçük bir bebek olarak aramıza katıldı ve ben tam bir aile olacağımızı düşündüm. Oldukta. Ölüm getiren felaketi yaşanana kadar..."
Serenity sessizliğe gömüldüğünde ne diyeceğimi bilmiyordum. Lea'ın yaşına bakılırsa çoktan kendi çocukları da olmalıydı. Ama anıda başka çocukları olduğunu görmemiştim.
"Lea'dan başka çocuğunuz..." diye söze başladığımda, Serenity'nin yanaklarından süzülen göz yaşıyla sustum. Bu konu fazla derindi ve cadıya acı veriyordu.
"Lilith'de, bende çocuk sahibi olamıyoruz. Bu bir çeşit ikiz laneti gibi bir şey, kökeni derinlere dayanıyor. Aslında Lea'ın bebek bir peri olmasının sebebi de biraz buydu. William'a verebileceğim tek çocuğumuz oydu. Zaten oda... Yok oldu. Hatta William'ın, daha doğrusu ölüm getirenin peşine düştüğümde, bana ait olan birçok peri ve sihirbazı yok ettiğini gördüm. Bundan zevk alıyordu, Magnus. Bu yüzden yaşamaması gerekiyor. Bunun geri dönüşü yok. Ölmek zorunda..."
Öfkeyle ayağa kalktığımda, bakışlarım cadının yüzündeydi. Onun acısını anlıyordum. Ama şu an William'ın ölmesi demek, Alec'i kaybedeceğim anlamına geliyordu.
"Bunu yapamazsın. William'ı öldürmen, Alec'i de yok eder."
Serenity, saçma bir şey söylemişim gibi gülmeye başladığında durumu anlamaya çalışıyordum. Alec'in deliliğinin kökeni Serenity'e kadar dayanıyor olabilir miydi? Sonuçta güçle birlikte sihirbazlar, cadılardan da bir parça taşırlardı.
"Sihirbazını gerçekten seviyorsun. Kendi ölümünü düşünmedin, Magnus. Zaten şu an Alec'i öldürmem, hiç bir işime yaramaz. William'ın ruhu hala lanetli, Alec öldüğü an yeni bir konak aramaya başlar. O yüzden ben gerçek bir yol bulana kadar burada kalıyorsunuz."
"Bu yollar Alec'e zarar verecek mi?"
"Bunu bilemem yine de Alec'i senin kadar düşünmeyeceğim. Onun güçlerini gördün. Özgür kalırsa ölecek onca insanın yanında, Alec'in ölmesi küçük bir fedakarlık olur."
"O halde burada kalmıyoruz." dediğim anda tüm bedenimin kaskatı kesildiğini hissettim. Hareket edemiyordum. Hatta konuşamıyordum. Serenity ayağa kalktığında tam önümde durarak elini göğsüme yerleştirdi.
"Sana seçme hakkı vermedim, Magnus. Burada kalıyorsunuz." dediğinde yeni bir büyü yaptı. Ne yaptığını anlamak için etrafıma baktığımda hayal meyal kalkan izlerini görebiliyordum.
"Bu kalkan, büyülerini kısıtlamak için, Magnus. Aynı şekilde William'ın da... Bana ihtiyacın olduğunda adımı düşünmen yeterli olacak. William'ın seni öldürmesini istemiyorum. Onun dışında olur da, sihirbaz Alec olarak gözlerini açarsa onunla sana iyi eğlenceler. Belki de sevgilinle son dakikaların olacağı için bunun keyfini çıkarmak istersin."
Serenity'nin odadan çıkmasıyla bedenim taş misali yere düştü. Dizimin acısıyla dudaklarımdan bir inleme kaçarken, ikinci bir inleme daha odada yankı buldu.
"Magnus..."
Düştüğüm yerden hızla kalktığımda, yatağa doğru yürüdüm. Alec artık yatağa bağlı değildi. Ama bakışları uyku ile uyanıklık arasında gidip geliyordu. Elimi yanağına yerleştirerek yavaşça tenini okşadığımda, içinde bulunduğumuz durumu umursamadan gülümsemeye çalıştım. Bir şeyleri düzeltmeye çalışırken kendimi onun ölümünü hazırlarken bulmuştum.
"Buradayım, Alexander. Kendine gel."
Alec'in gözleri tekrar kapanırken, eğilerek yanağına masum bir öpücük kondurdum. Belime ulaşan elle, yanına uzanırken, çenemi göğsüne koyarak gözlerinin içine baktım. Sonuçta William ve Alec arasındaki en belirgin farkı, artık bakışlarından anlayabiliyordum.
Alec'in sevgiyle bakan kehribar rengi gözleriyle karşılaştığımda, rahat bir nefes aldım. Duygularıma karışan sevgisiyle, ona aynı aşkla bakarken gülümsemeye devam ediyordum. Bunu nasıl becerebildiğimi ise bilmiyordum.
"Kafamın içinde davullar çalıyor gibi hissediyorum. Kafa tasımı patlatmaya çalışıyorlar..."
"O etkilerden bende de olmuştu, Alec. Ama ne yazık ki, şu an sana yardım edemiyorum. Bu odada büyü yapmam imkansız."
Alec kaşlarını çatarken yatakta doğruldu. Olan biteni zihninin yeni yeni kabullendiğini biliyordum. Başının ağrısı yavaşça beni de ele geçirdiğinde, Alec'in dokunuşunu alnımda hissettim. Hemen sonra da ağrının yok olduğunu fark ettim.
"Güçlerini kullanabiliyorsun."
"Öyle görünüyor. Ama sen neden büyünü kullanamıyorsun? Ayrıca, Serenity nerede? Burada olacağını söylemişti."
Sıkkın bir nefes aldığımda, Alec'de aynı şekilde derin bir nefes almıştı. Kısa süre içinde de ona Serenity ile yaşadığımız her şeyi, hiç bir detayı atlamadan anlattım. Cadı, William'ı, Alec'i öldürme pahasına yok edecekti. Böyle bir şeye izin vermek istemiyordum. Bunu yapamazdım. Yapmayacaktım. Anlatmam sona erdiğinde, neredeyse tek bir kelime etmeden beni dinleyen Alec'in söyleyeceklerini beklemeye başladım.
"Bence... Serenity haklı, Magnus."
Duyduklarımla gözlerim irileşmiş, öfke hissettiğim tek duygu haline gelmişti.
"Ne! Ne demek haklı? Bu kadar çok mu ölmek istiyorsun, sen? Ben sana ölümü düşünmeyi bile yasaklamamış mıydım?"
Sinirden gözüm dönmüşken, resmen burnumdan soluyordum. Yataktan kalkmaya çalıştığımda Alec uzaklaşmama izin vermezken, nasıl yapabildiğini anlamadığım bir hızla beni yatakta altına aldı. Bileklerimi kavrayıp bedenini, bedenime bastırdığı için hareket dahi edemiyordum. Tek yapabildiğim öfkeli nefesimi yüzüne solumak oldu.
"Beni dinle... Serenity haklı. Bunun sebebi, her ikimizinde William'ın neler yaptığını çok iyi biliyor olmamız. Hiç düşünmeden, Raphael'i, Catarina'ı, Clary'i ve karşısına çıkan herkesi öldürecek biri. Kendi kızını öldürmüş Magnus, bunun daha ötesi var mı? Onun durdurulması gerek. Eğer Serenity bir çözüm bulursa bunu uygulamasını istiyorum. Tabi bunu yapması için aramızdaki bağı zayıflatmak zorunda. Senin ölmene izin vermem."
Duyduklarımdan sonra öylesine öfke dolmuştum ki, eğer şu an büyülerin aktif olsa çoktan Alec'in bedeninde yanıklar oluşabilirdi. Ama bunun aksine sadece kedi gözlerim ile ona bakıyordum. Kanatlarım bile bana itaat etmiyordu.
"Sen ölebilirsin. Ben ölemem yani öyle mi? Kimin, kimi arkada bırakacağını mı tartışacağız, Alec? Bu mu yani?"
"William, benim bir parçam Magnus! Onu içimden atamazsam onunla birlikte yok olurum. Kimseye zarar gelsin istemiyorum."
"Fedakarlığın gözlerimi yaşartıyor, Alec. Ama şunu düşün Serenity sana uyup böyle bir büyü yaparsa bende ardından kendimi öldürürüm. Buna ne diyeceksin?"
"Yapamazsın!"
"Yapamaz mıyım? Aramızdaki tek manyak sen değilsin, Alexander. Eğer bir kez daha ölmek benim için iyi zırvalarına devam edersen, seni asla affetmem!"
Alec, sessizleşirken gözlerimin içine bakıyordu. Sanırım duygularımdan ciddi olup olmadığımı anlamaya çalışıyordu. Ama ben ciddiydim. Ona zarar vermek için kendime işkence etmiş biriydim. Eğer onsuz kalacaksam ölmek o kadar da umurumda olamazdı. Bir çok periden daha uzun süredir zaten hayattaydım.
"Özür dilerim. Ben..."
"Özür dileme, Alexander! Sadece dediklerimi yap. Bir kez daha ölüm lafını senden duymayacağım. Serenity, yeterince nutuk çekti bana!"
Alec, yavaşça üzerimden kalkarken yanıma uzandı. Bende derin nefesler eşliğinde sakinleşmeye çalışıyordum. Ama bu pekte mümkün görünmüyordu. Alec, nasıl olur da cadıya hak verirdi? Yataktaki hareketlilikle başımı eğdiğim de, Alec'in kolunu göğsüme koyduğunu gördüm. Boynuma biraz daha sokulmasıyla nefesini tenimde hissederken, bedenimi daha sıkı sarıyordu.
"Dediğin gibi olsun, Magnus. Ama kafamın içinde neler yaşadığımı bilmiyorsun. William'ın sürekli işkence adı altında bana gösterdiği senaryoların bir tanesi bile gerçekleşse, neler yapacağımı tahmin bile edemiyorum."
"Onun bir kaç işkencesine bende maruz kaldım, Alec. Bana senin intihar edişini izletti. Ölümünü kaldıramam anlıyor musun? Seni seviyorum. Kaybetmek istemiyorum."
Alec başını daha çok boynuma gömerken, dudaklarının tenime temasını hissettim. Bedenim sinirden dolayı titrerken, onun bu davranışıyla hareketsiz kaldı. Kulağıma doğru ulaşan nefesinin ardından, "Seni seviyorum, Magnus. Üzgünüm." diye mırıldanması ile yüzümü ona doğru çevirerek dudaklarını öptüm. Anında karşılık vermesiyle nefesimin kesildiğini hissediyordum. Öpüşmemiz sürerken Alec, yavaş hareketlerle üzerime yerleşti. Dudaklarımdan, çeneme doğru öpücükler kondurmaya devam ederek boynuma yöneldi.
Kokumu derin bir nefesle içine çekerken, birleşerek artan duygular yüzünden bedenim tekrar titremeye başladı. Öfkemin ne zaman yok olduğunu bile anlamadığım bir noktada arzu ve tutku tavan yapmış durumdaydı. Bedenini bedenime bastırdığında, "Alexander..."diye inleyerek saçlarını kavradım. Bu dokunuş ve öpücüklerin sonu hiç iyi yerlere gitmiyordu.
"Durmalıyız."
Alec, söylediğim kelimeyle doğrulduğunda, dilini dudaklarında gezdirdi. Islanmış dolgun dudakları, şu an mümkünmüş gibi daha da öpülesi duruyordu.
"Bunu sen mi söylüyorsun?"
"Birileri gelebilir?"
"Serenity'nin hemen bir çözümü olacağını mı düşünüyorsun, Magnus? Bizi rahatsız eden olmaz. Güven bana... Seni özledim."
Alec cevap beklemeden dudaklarıma eğildiğinde, öpücüğünü sertleştirmeye başladı. Dudaklarımın arasından sızan dilinin yanında, dişlerini dudaklarıma sürtmesiyle inledim. Bedenimin ona karşı fazla savunmasız olduğunu hissediyordum. Dakikalar sonra dudaklarım özgür kaldığında aldığım ilk nefesle birlikte tekrar inledim. Alec, dudaklarını boynuma yönlendirmiş dudaklarının arasına aldı tenimi emiyordu.
Aniden ısırması yüzünden, acıyla karışık zevkle hırlarken saçlarını kavrayarak çekiştirdim. Bedenimde hissettiğim sert dokunuşlar, aklıma William'ı getirirken hareketlerim bir anda yavaşlayarak durdu. Alec'de bunu fark ettiğinde geriye çekildi.
"Ne oldu?"
"Hareketlerin William'ı hatırlatıyor." dediğimde elini yanağıma yerleştirdi.
"İstersen devam etmeyelim." dediğinde, tutku ve aşkla parlayan gözlerine baktım. O bana böyle aşkla bakarken William'ı düşünmem belki de saçmalıktı. Gözlerimi kapatarak duygularına odaklandığım da kendimi rahatlatmaya çalıştım.
"Sanırım senden uzak durmam, William'ı asıl mutlu edecek olan davranış olur." dediğimde gülen yüzünü kendime çekerek dudaklarına yapıştım.
Bedenimdeki dokunuşları hızlanırken öpüşmemiz bu kez kıyafetlerden kurtulmak için bölündü. İkimizde kısa sürede, heyecanlı iki ergen gibi tüm kıyafetlerimizden kurtulmuştuk. Kendimi yeniden Alec'in bedeninin altında bulduğumda, kollarımı bedenine doladım.
Dudakları yine boynuma eziyet etmeye başlamıştı. Yeterince işkence ettiğini düşündüğü bir noktada ise göğsüme doğru ilerledi. Tenimi yakan nefesine, dili ve dudakları eşlik ederken göğüs çevremde biraz fazla oyalandı. Göbeğime doğru küçük bir ısırık bıraktığında kasıklarıma doğru, diliyle ıslak bir yol izledi.
Dudakları bedenimin kaskatı kesilmesini sağlarken, eline aldığı sertliğim de bundan nasibini almıştı. İnleme seslerim onun dokunuşlarıyla resmen kontrolden çıkmıştı. Kalçalarımı avuçlayarak tekrar üzerime uzandığında, bekletmeden tek beden olmamızı sağladı. Sert başlayan hareketleri, aynı sertlikle devam ederken gözlerimi açık tutmakta bile zorlanıyordum. Bedenim tamamen Alec'in kontrolünde hareket ederken, dudaklarımı öpmesiyle ona karışık vermeye başladım.
Hissettiğim hazzı herhangi bir şeyle kıyaslamam imkansızdı. Bedenlerimiz terden sırılsıklam olmuşken tükenmeye başladığımı hissediyordum. Alec, bedenimi ve benliğimi tüketiyordu. Bu zevk sona ersin istemiyordum. Üzerimdeki hareketleri bir süre sonra yavaşladığında, gözlerimi açarak onun güzel yüzünü izlemeye başladım. Sırtındaki elim yavaşça yüzüne ilerlerken terden ıslanmış yanaklarını okşadım. Tekrar öpüşmeye başladığımızda, Alec birden en sert şekilde tenime çarptığında tırnaklarımı sırtına geçirdim. Acı ile dudaklarıma inlerken, alt dudağını emmeye başladım.
Bedenime yavaş yavaş sahip olurken son saniyelerde yeniden hızlandığında, nefes nefese üzerime yığıldı. Kollarımla bedenini sıkıca sararken, üzerimden inmesini istemiyordum. Tıpkı bu hissi asla bırakmak istemediğim gibi...
〽 Bölüm Sonu〽
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro