Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Affet


_Önceki Bölümden Kesit_

"Tamam, birazdan dönerim." diyen Jonathan ortadan kaybolduğunda, Isabelle perisinin elini sıktı.

"Sende istersen Simon ile konuş."

"Bilmiyorum, Izzy. Konuştuklarınızı duydum."

"Şoktan öyle söyledi. Seni seviyor, Raphael. Arkadaşımı tanıyorum. Onunla konuşmalısın.."

"Pekala, Jonathan gelene kadar sanırım bunu yapabilirim." diyen Raphael sessizlik içinde odadan çıktı. 

Misafir odasına giren Raphael gördüğü manzara ile dondu. Simon'ı yastığına sarılı bir halde bulmayı kesinlikle beklemiyordu. Görüntünün muhteşemliği gülümsemesine sebep olurken, olanları düşündüğünde içi sıkıntıyla doldu. Çok geçmeden de yüzü sert haline geri döndü. 

Yatağın kenarına oturan Raphael, elini yavaşça Simon'ın saçlarına yerleştirdi. Hafif dokunuşu onu uyandıracak kadar güçlü değildi. Saçlarını bir süre okşarken, Simon yastığa daha sıkı sarıldı.  Raphael, dakikalar sonra kaçınılmaz olanı geciktirmeye çalıştığını fark ettiğinde, duruşunu dikleştirdi. Elini bu kez sevdiği adamın yanağına yerleştirdiğinde hafifçe dürttü.  

"Simon, uyanmalısın."

Simon uyku sersemi mırıldanırken, ne dediği anlaşılmıyordu. Raphael, onu yeniden uyandırmaya çalıştığında, "Biraz daha." diyen Simon yan dönerek uykusuna kaldığı yerden devam etti. 

Raphael'in kullandığı büyü önce onu bayıltmış olsa da, büyünün etkisi azaldıkça kişiyi uyku haline getiriyordu. Bu yüzden bir büyü daha yaparak Simon'ın zihninin uyanmasına yardımcı oldu. Bunu yaparken de eğilerek kulağına fısıldadı. 

"Güzelim, uyanman gerekiyor."

Simon, kollarını açarak gerinirken yavaşça gözlerini açtı. Yüzünde sevgi dolu mutlu  bir gülümseme vardı. Nerede olduğunu anladığı anda ise, korku ve sinirle hızla yataktan kalkarak uzaklaştı. Tek bir kelime etmemiş olsa da, Raphael aklından geçenleri az çok tahmin edebiliyordu. Özellikle Simon, korkuyla kendisine bakarken, aklına iyi şeyler gelmiyordu. 

Raphael ona doğru adım attığında, "Uzak dur benden!" diyerek bağıran Simon yüzünden hareketsiz kaldı. Yinede gitmesine engel olmak için küçük bir büyüyle kapıyı mühürledi. Her ne kadar haklı çıkmak istemiyor olsa da, Simon'ın şu anki tutumu iyi olan her düşüncenin üzerini örtüyordu. 

"Güzelim sakin ol. Konuşmamız gerekiyor."

"Bana güzelim deme! Seni tanımıyorum bile... Senin kanatların vardı. O adamlarında... Belki de aklımı kaçırıyorum. Cevapları bulamıyorum. Olanların hepsi, tam bir saçmalık."

Raphael, Simon'ın bakışlarından duygularını anlamaya çalışırken, ne demesi gerektiğini düşünüyordu. Ama aklı resmen durmuş gibiydi. 

"Sakinleşmen gerek, Simon. Sadece konuşmak istiyorum. Beni dinleyemez misin?"

"Ne istediğin umurumda bile değil." diyerek bağıran Simon, kapıya doğru koştu. Bir kaç denemesiyle açılmayan kapı yüzünden, öfkesi artarken kapıyı sertçe tekmeledi. 

"Kapının anahtarı nerede? Burada olmak istemiyorum. Seninle konuşmak istemiyorum."

Raphael ne yapması gerektiğine karar veremezken, belki de en yapmaması gereken şeyi yaparak Simon'a yaklaştı. O ise yaratık görmüş gibi kapıdan hızla uzaklaşırken, odanın diğer köşesine geçti. Resmen köşe kapmaca oynuyorlardı.  

"Benden uzak dur."

"Tamam. Olduğun yerde kal ve beni dinle olur mu? Sadece dinlemeni istiyorum. Sonrasında gitmene engel olmayacağım."

"Sana nasıl güvenebilirim? Kendini tanıştığımız andan beri saklıyor ve belli ki yalan söylüyorsun."

"Tanrı aşkına Simon, elbette bana güvenebilirsin. Ben hala benim. Sadece Isabelle'in anlattığı kişi değilim."

Simon bir saniyeliğine sessizliğe gömüldüğünde, hemen sonra öfkeyle konuşmaya devam etti. 

"Isabelle, benden hoşlanan koruyucu bir erkek profili çizmişti. Sen bu değilsen. Bu durumda benimle sadece eğleniyor olmalısın."  

Raphael, çok saçma bir yerden konuya girdiğini fark ederek, kısa bir süre sessiz kaldı. Kendini daha önce böyle bir durumun içinde bulmamıştı. Sevgilileri elbette olmuştu. Ama hiç birine kendini anlatmak gibi bir derdi olmamıştı. Giden giderdi. Bu umurunda bile değildi. 

"Seni ilk gördüğümde, senden hoşlandım. Bu yalan değil, Simon. Sadece... Isabelle'in hayatımla ilgili söylediği her şey yalan. Ben onun çiftlik evinden arkadaşı değilim." 

"Onu anladım, zaten. Izzy'nin bana yalan söylediğine hala inanamıyorum." diye mırıldanan Simon'ın gözlerindeki hayal kırıklığından hiç hoşlanmayan Raphael, konuşmaya devam etti. 

"Yalan söylemek zorunda kaldı demek, daha doğru olur, Simon. Karşına geçip ben insan değilim, bu gördüğün kişide benim perim demek cidden zor. Ayrıca... Ben bu hikayede kalıcı biri bile değildim. Bir anda olaylara dahil oldum ve seninle tanıştım. Açıkçası ilk düşünceme uyarak senden uzak durmam gerekiyordu. Sadece Isabelle'i koruyacaktım. Ama sonra sen..." derken Simon'ın sesiyle susmak zorunda kaldı. 

"Sus. Söylediklerinden hiç bir şey anlamıyorum. Kafamı daha fazla karıştırıyorsun." 

"Haklısın. Daha önce kendimi birine açıklamak zorunda kalmamıştım. Ama daha detaylı bilgi vermem için oturmam gerekiyor. Söylediklerimi kabullenmen fazlasıyla zor olacak."

Simon, bir süre sessiz kalsa da, bir kaç adım atarak yatağın ayak ucuna oturdu oturdu. Raphael onu rahatsız etmemek için sırtını kapıya yasladığında, olayları en başından anlatmaya başladı. Perileri, bu eve gelişini, yaşananları tek tek anlatırken her kelimede Simon'ın tepkilerini kontrol ediyordu. Sonuçta anlatılanlardan sonra bir insanın rahatlıkla aklını kaçırması da mümkündü. 

...

"Bu yüzden insanların perilerden haberi yok, Simon. Aslında bunu sana daha önce söylemek istedim. Ama bir türlü anlatamadım. Dediğim gibi bu normal bir durum değil ve lütfen Izzy'e kızma. En başında gerçekler konusunda onu engelleyen kişi bendim. Gerçekler seni tehlikeye sürüklerdi."

"Anlatacakların bu kadar mı?

Raphael, Simon'ın yüzündeki oldukça düz ifadeden bir şey çıkaramadığı için kafasını olumlu anlamda salladı.  

"O halde artık gidebilirim."

"Bir şey söylemeyecek misin?"

"Olanları sindirmem gerekiyor. Hala dediklerine inanmakta zorluk yaşıyorum. Eve gitmeliyim, kafamı toplamam lazım." diyen Simon ayağa kalktığında, Raphael kapının önünden milim kıpırdamadı. Bu şekilde gitmesine izin veremezdi. Aslında gitmesini hiç istemiyordu. 

"Henüz gidemezsin."

Simon, kapıyla arasına giren Raphael'in önünde durduğunda derin bir nefes aldı. 

"Bana bir söz verdin. Seni dinledim. Konuşman bitti ve gitmek istiyorum. Lütfen Raphael, yerle bir ettiğin güvenini daha fazla parçalama..."

Raphael, ellerini yumruk yaparken içinde bulundukları duruma içinden sövmeye başladı. Gitmesine engel olmak bir şeyleri sahiden de yıkardı. Yinede bu şekilde gitmesi demek sanki daha çok şeyi parçalayacak gibi geliyordu. En çokta sahip olduğu duygularını...

Elini Simon'a doğru uzattığında, onun kendini geri çekmesiyle burnundan soludu. Ama bu kez ona uymayarak, Simon'ı kolundan çektiği gibi az önce sırtının değdiği, kapıya yasladı. Dudakları birbirine oldukça yakınken, kokusunu derin bir nefesle içine çekti. 

"Gideceksin. Ama söylemek istediğim bir kaç şey kalmış." diyen Raphael, Simon'ın nefesinin hızlandığını fark etti. Hemen sonrada başını hafifçe salladığını gördü. En azından kurtulmak için ellerin arasında çırpınmayı bırakmıştı.

"Gözlerime bak ve beni iyi dinle. Sana sadece insan hayatım hakkında yalan söyledim ve peri olduğumu saklamak zorunda kaldım. Diğer her şey, duygularım, sana dokunduğumda hissettiklerim... Her şey gerçekti, Simon. Bana inanman gerekiyor. Beni affettiğini duymak istiyorum. Şimdiye dek hiç bir insana yalvarmadım. Ama sana yalvarıyorum. Bu kapıdan çıkıp gittiğinde bizim için bir şeyler bitmiş olmayacak. Anladın mı beni? Seni seviyorum ve bu değişmeyecek. Seni bırakamam." 

Simon'ın konuşmak için aralanan dudaklarına izin vermeyen Raphael, dudaklarını dudaklarına bastırdı. Sert baskısının aksine yumuşakça öperken, almadığı karşılık canını sıksa da bir süre daha devam etti. Ama sonuç olarak karşılık alamadığı dudaklardan geri çekilmek zorunda kaldı. 

Aralarındaki sessizlik sürerken, Raphael yaptığı büyüyle kapının mührünü kaldırdı. Simon hala konuşmadığına göre beklemek yersiz olmalıydı. Sonuçta gitse bile onu asla bırakmayacaktı.  

"Söyleyeceklerim bitti, Simon. Söz verdiğim gibi gidebilirsin. Ama sen istemesen bile..." 

Konuşması Simon'ın yanağına elini yerleştirmesiyle kesilen Raphael, sessiz kaldı. Onun ne yaptığını anlayamadan dudaklarını öpen dudaklarla, bedenini kendine çekerek karşılık vermeye başladı. Bir anda alevlenen öpüşme yüzünden kontrolünü kaybeden Raphael, Simon'ın bedenini kapı ile bedeni arasına alarak dudaklarına dişlerini geçirdi. 

Dakikalarca süren öpüşmede, nefessiz kalarak birbirlerinden ayrıldıklarında, Simon, "Sana olan sevgim değişmeyecek, Raphael." diye fısıldadı. Hemen sonra da, "Yine de, bunun bir cezası olmalı." diye ekleyerek göz kırptı.  

"Sen nasıl istersen. Ayrılma olmadığı sürece cezam önemsiz."

"Cezanı görünce anlarsın. Ayrıca Izzy ile de küçük bir hesaplaşmam olacak. Ama şimdi gitmeliyim." dediğinde, konuşmasının ardından Raphael, Simon'ı tekrar kendine çekerek dudaklarını kısa süreliğine esir aldı. Birlikte koridora çıktıklarında ise yavaş adımları duydukları seslerle hızlanmaya başladı. 

Oturma odasındaki manzarayla anlık bir donma yaşayan Raphael, Simon'ın, Clary ve Catarina'ın kanatlarına bakışını fark etse de üzerinde durmadı.

"Neler oluyor?"

"Güç duvarı kırılıyor, hissetmiyor musun?"

Raphael, anlık bir duraksamadan sonra kırılmayı hissetti. Az önce Simon ile uğraşırken peri güçleri bile devre dışı kalmış gibiydi. Toprak elementinin belirleyici özelliği olan kanatlarını ortaya çıkardığında, iki perinin büyülerine ortak oldu. Yine de tek başlarına yeterli olmayacaklarını biliyordu. Kalkanı yaparken Magnus'da aralarındaydı ve büyünün büyük bir bölümü ona aitti. İşin aslı kalkanın yok edilememesi gerekiyordu. En azından dışarıdan bir darbe almadığı sürece, diğer ihtimali ise düşünmek istemiyordu. Çünkü o ihtimal Magnus'un yaşamadığını vurguluyordu. 

"Kalkan durduk yere çatlamaz. Etrafta peri hissediyor musunuz?"

Clary ve Catarina başını hayır dercesine sallarken, Raphael'in içindeki endişe katlanarak artıyordu. Saniyeler içinde hissettiği hüzünde katlanırken, Isabelle'in ağladığı duydu. Jace ise hemen yanında onu teselli etmeye çalışıyordu. Sanki o olmasa sihirbazı düşecekmiş gibi görünüyordu. 

"Magnus'a bir şey oldu. Bu durumda Alec'de iyi değildir. Onlar... Onlar nerede?"

Isabelle'in çaresiz sesiyle konuşmak için ağzını açan Raphael, oturma odasına açılan portalla sessiz kaldı. Bir gün Jonathan'ı göreceğine sevineceği aklına gelmese de, hissettikleri tam olarak bundan ibaretti. 

Odadaki herkes Jonathan'a odaklanırken konuşan ilk kişi Isabelle oldu. 

"Magnus ve Alec'den haber var mı?" 

"Size bir kötü... Birde daha kötü haberlerim var. Önce hangisini duymak istersiniz?"

Jace, elini Isabelle'in omuzuna atarken güçlü duruşunu bozmadan konuştu. 

"Oralarda birde iyi haber olması gerekmiyor mu?"

"Maalesef sarışın." diyen Jonathan'ın ardından Clary öne atıldı. Raphael peri kızını ilk kez atılgan ve güçlü görüyordu. 

"Lafımı gevelemeden konuşsan. Magnus iyi mi?"

Jonathan'ı normalde sinir edecek bu cümle onu gülümsetirken, konuştu. 

"Küçük peri büyüyor sanırım. Neyse, kısaca açıklamam gerekirse Magnus hala Serenity'nin yanında bulunuyor. Başta bunu iyi haber olarak algılayabilirsiniz. Ama maalesef değil. Çünkü babamın dediğine göre Alec'in içindeki şeyi durdurmak için bir çözüm bulmuşlar. Büyünün sonunda Alec'in yaşama ihtimali yok gibi, tabi bu Magnus'un da öleceği anlamına geliyor."

Clary, Jace ve Isabelle, aynı anda, "Cadı bunu yapamaz." diye haykırırken, Raphael, Serenity'nin yapmaya çalıştığından ziyade hala söylenmeyen diğer kötü haberi bekliyordu. 

"Diğer felaket haber ne?"

"O kısım tamamen Izzy'i ilgilendiriyor. Bir şekilde Alec'in ölüm getiren olduğunu öğrenen cadılar Lightwood ailesine savaş açmış durumdalar. Yani burada kalamazsınız. Açıkçası sizi bize de götüremem. Babamında Izzy'e sahip olmak isteyeceğini düşünüyorum. Sonuçta o bir sihirbaz."

Jace, Raphael'den önce davranıp kız kardeşini arkasına aldığında Jonathan'ın üzerine yürüdü. 

"Kız kardeşimi alacakta ne demek? Senin yapışkanlığın bitti. Sırada baban mı var?"

"Jace bir gün ciddi anlamda elimde kalacaksın. Ayrıca, babamın Izzy'i alması demek. Onu köle sihirbaz yapacağı anlamına geliyor. Tabi Raphael'i de."

Raphale tamamen sihirbazı düşünürken, elini tutan Simon'ın elini kavradı. Olanları yeni yeni anlıyor olmasına rağmen, tüm kafa karışıklığının ortasında destek olmaya çalışıyordu.

"Serenity'i buna izin vermez." diyen Catarina'ın ardından kahkaha atan Jonathan, gülümseyen ifadesini bozmadan konuştu.

"Babamı tanıyorsun, Catarina. Serenity'den izin alacağını mı sanıyorsun? İzinleri takıyor olsaydı, Clary benim kardeşim olmazdı."

"Yapabileceğimiz bir şeyler olmalı." diyen Isabelle'e göz kırpan Jonathan, "Şimdilik Magnus'un evi güvenli bölge olabilir. Tabi benimde büyü duvarı oluşturmam şartıyla... Serenity'nin yanına da benimle gelmek isteyen gelebilir. O konuyu hallettim. Yine de içinizden sadece birisiyle gidebilirim." dediği anda büyük bir gürültü koptu.

Kimse ne olduğunu anlayamazken, Raphael, "Bariyer kırıldı." dediğinde, odanın bir duvarında iki üç insanın aynı anda girebileceği, delik açıldı.  Açıklığın hemen önünde duran dört perinin arkasında cadı olduğu her halinden belli olan kadın duruyordu. 

Jonathan, "Hemen gitmeliyiz." dediğinde, Izzy, "Annem ne olacak?" diye sordu. Saat erken olduğu için şirkette olduğunu düşünüyor olsalar da, çok geçmeden Maryse Lightwood görüş alanlarına girdi. Kanatlarından ateş perisi olduğunu anladıkları adam, kadını sertçe tutuyordu. Dudaklarındaki yapışkan madde konuşmasına izin vermezken, cadının sesi duyuldu. 

"Anneciğinin ölmesini istemezsin. Öyle değil mi? Benimle gelmelisin, Isabelle Lightwood."

...


Alec

Ben ölüyordum. 

Magnus ölüyordu. 

Hissettiğim acı sona yaklaşırken düşüncelerimin tamamı bunlardan ibaretti. Ama sonra neler oldu? Nasıl oldu emin olamıyordum. Tek bildiğim daha önce bulunmadığım bir yerde öylece dikiliyor olduğumdu. Etrafıma bakarken görmek istediğim yüz Magnus olsa da, kulaklarıma William'ın sesi ulaştı. 

"Bana izin ver?"

"İzin mi vereyim?"

"Şu an sende, çok sevgili perin de, bende ölüyoruz. Kontrolü tamamen bana bırakmalısın."

"Bu mümkün değil. Senin yapacaklarının bir sonu yok."

"Şu an tartışmak istediğine emin misin? Acıyı unutmuş olabilirsin. Ama hala ölüyorsun. Magnus'a verdiğin sözü hatırla. Sizi kurtarabilirim."

"Buna inanacak kadar aptal değilim." dediğimde kulaklarıma uğuldama sesleri ulaştığında gözlerim karardı. Hafifçe aralanan göz kapaklarım ile yatakta neredeyse cansız görünen Magnus'un bedenini gördüm. Ölüyordu ve ben hiç bir şey yapamıyordum. 

İçimin parçalandığını hissederken, bedenimin benden bağımsız hareket ettiğini fark ettim. Bu ben değildim. Kesinlikle ben değildim. William'ın şeytanı kahkahası zihnimde yankılanırken, bedenime sarılı dal parçaları çürümeye başladığında, çok geçmeden ayaklarım yere bastı. 

"Sana ihtiyacım kalmadı, ufaklık." 

Onun ne demek istediğini anlayamadan, Serenity'i duydum. 

"Sen nasıl? Gücün seni tutması gerekiyordu, sihirbaz."

"İşkence etmeye gönüllü olduğun Alec burada değil, güzelim. Beni yok etmeye çalışman işime yaradı, teşekkürler."

Sol elimin hareketiyle Serenity, odanın diğer tarafına uçarken bedeninden sızan kanları gördüm. Sonrasında da Magnus'un bedeni kollarımın arasındaydı. Bu gerçekten garipti. Onu hem bütünüyle hissediyor, aynı zamanda aramızda kilometreler varmış gibi geliyordu. 

"Kafan karıştı öyle değil mi?"

"Ne yaptın, William?"

"Bana yapmaya çalıştığını sana yaptın. Zihin hapishanesinin tadını çıkar. Bende Magnus'un tadını çıkarayım."

"Ona dokunma!"

"Bana engel olamazsın, Alec. Artık değil. Bedenin bütünüyle benim olmuşken aşık bakışların, Magnus'u kurtaramayacak. Dahası sanırım ona aşık gibi de davranabilirim. En azından sıkılana kadar..."

"Sen!"

"Ne var? Bence sevinmelisin. Onu öldürmeyeceğim ve sen her an bizimle birlikte olacaksın."

〽 Bölüm Sonu

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro