Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Bölüm 55







Rauf Bey, İsmet Paşa İle Karşı Karşıya Gelemem, Onun Karşılanmasında Bulunamam Diyor.

Efendiler, Delegeler Kurulumuz görevini tamamladıktan sonra, Ankara'ya dönmek üzere yolda bulunuyordu. Herkes, Delegeler Kurulunu yakından alkışlamak için can atıyordu. O günlerdeydi. Hükûmet Başkanı Rauf Bey, Meclis İkinci Başkanı bulunan Ali Fuat Paşa ile birlikte, Çankaya'da bana geldiler.

Rauf Bey; "ben," dedi. "İsmet Paşa ile karşı karşıya gelemem. Onun karşılanmasında bulunamam. İzin verirseniz, o geldiği zaman Ankara'da bulunmamak için, seçim bölgemde dolaşmak üzere Sivas'a doğru bir geziye çıkayım."

Rauf Bey'e bu şekilde davranmasına bir sebep olmadığını, burada bulunarak İsmet Paşa'yı bir Hükûmet Başkanı'na yaraşırcasına karşılamasının ve görevini başarı ile sona erdirdiği için onu sözle de takdir ve tebrik etmesinin uygun olacağını söyledim.

Rauf Bey, "kendime hâkim değilim; yapamayacağım" dedi ve geziye çıkma hususunda ısrar etti. Hükûmet Başkanlığı'ndan ayrılması şartıyla çıkmasını kabul ettim.


Rauf Bey, Devlet Başkanlığı Makamının Güçlendirilmesini Teklif Ederken Ne Düşünüyordu

Ondan sonra, Rauf Beyle aramızda şu konuşma geçti:

Rauf Bey, "Hükûmet Başkanlığı'ndan çekilirken, sizden çok rica ederim" dedi. "Devlet Başkanlığı makamını güçlendiriniz."

Rauf Bey'e: "Dediğinizi yapacağıma kesin olarak güveniniz!" cevabını verdim.

Rauf Bey'in ne demek istediğini ben pek güzel anlamıştım.

Rauf Bey, Devlet Başkanlığı makamı olarak, Hilâfet makamını düşünüyor, o makama kuvvet ve yetki sağlamamı benden rica ediyordu.

Rauf Bey'in, benim olumlu cevabımla ne demek istediğimi anlayıp anlamadığı belli değildir. Daha ileriki bir tarihte, Cumhuriyet'in ilânından sonra, kendisiyle Ankara'da yaptığım bir görüşmede, Cumhuriyet'e niçin karşı olduğunu sorduğum ve yapılmış olan şeyin, Ankara'dan ayrılırken, benden yapılmasını rica ettiği ve benim söz verdiğim işten başka bir şey olmadığını söylediğim zaman: "Ben," demişti, "Devlet Başkanlığı makamını güçlendiriniz derken, asla Cumhuriyet ilânını düşünmüş ve kastetmiş değildim."

Oysa, Efendiler, benim verdiğim cevabın anlamı tamamen o idi. Gerçekten de, Millî Hükûmetimizin niteliği Cumhuriyet Hükûmeti olduğu, halde, bence onu kesin olarak ifade ve ilân etmemek ve Devlet Başkanlığı makamı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi makamını bir tek makam halinde bulundurmak bir zayıflık oluşturuyordu. İlk fırsatta Cumhuriyeti resmen ilân etmek ve Devlet Başkanlığı'nı, Cumhurbaşkanlığı makamında temsil ederek kuvvetli bir durum yaratmak şarttı. Rauf Bey'e bunu yapacağıma kesin olarak söz vermiştim. Eğer ne demek istediğimi kavrayamamışsa, sanırım ki eksiklik bende değildir.


Memlekete ve Millete Kimler Hizmet Ederse, Havari Onlardır

Ali Fuat Paşa ile de kısa bir görüşme yapıldı. Fuat Paşa1, bana şöyle bir soru sordu: Senin şimdi "havarî"lerin kimlerdir? Bunu anlayabilir miyiz?

Ben bu sorudan bir şey anlayamadığımı söyledim. Paşa, ne demek istediğini açıkladı. O zaman ben de şunları söyledim:

Benim "havarî'lerim yoktur. Memleket ve millete kimler hizmet eder, bu hizmete lâyık ve muktedir olduğunu gösterirse, "havari" onlardır.


Rauf Bey'in Hükûmet Başkanlığı'ndan, Ali Fuat Paşa'nın Büyük Millet Meclisi İkinci Başkanlığı'ndan Çekilmesi

Rauf Bey , Hükûmet Başkanlığı'ndan çekildi. İçişleri Bakanı olan Ali Fethi Bey, aynı zamanda Hükûmet Başkanlığı'na seçildi. 13 Ağustos 1923

Bir süre sonra, 24 Ekim 1923 tarihinde, Ali Fuat Paşa da, Meclis İkinci Başkanlığı'ndan çekilerek, ordu müfettişliğine tayinini rica etti. Fuat Paşa'ya ünvanı İkinci Başkan olmakla birlikte, konumunun ve görevinin, pek önemli olan Meclis Başkanlığı olduğunu söyleyerek, görevine devam etmesini tavsiye ettim. Fuat Paşa, politikadan hoşlanmadığını, hayatının bundan sonra askerlik mesleğine vermek istediğini ileri sürerek, isteğinin yerine getirilmesi ricasında ısrar etti. Fuat Paşa'nın rütbesi tümgeneral idi. Komuta edeceği orduda korgeneral rütbesinde kolordu komutanları vardı. Geçmiş hizmetlerini gözönünde bulundurarak kendisini korgeneralliğe yükselttik ve Komuta Merkezini Konya'da bulunan İkinci Ordu Müfettiliği'ne tayin ettik.

Kâzım Karabekir Paşa'da, daha önce aynı düşüncelerle Meclis'ten ayrılmış ve ordu müfettişi olarak Birinci Ordu'nun başına geçmiş bulunuyordu.


Yeni Türkiye Devletinin Başkenti: Ankara

Efendiler, Lozan Antlaşması'nın eklerinden olan düşman işgali altındaki topraklarımızı boşaltma protokolu uygulandıktan sonra, yabancı işgalinden tamamen kurtulan Türkiye'nin toprak bütünlüğü fiilî olarak sağlanmıştı. Artık Yeni Türkiye Devleti'nin başkentini bir kanunla tespit etmek gerekiyordu. Bütün düşünceler, Yeni Türkiye'nin başkenti Anadolu'da ve Ankara şehri olarak seçme lüzumunda birleşiyordu.

Bu seçimde, coğrafî durum ve askerî strateji en büyük önemi taşıyordu. Devletin başkentini bir an önce tespit ederek içten ve dıştan gelen kararsızlıklara bir son vermek şartı. Gerçekten de, bilindiği üzere, başkentin İstanbul olarak kalacağı veya Ankara olacağı konusunda öteden beri içeride ve dışarıda kararsızlıklar görülüyor, basında demeçlere ve tartışmalara rastlanıyordu. Bu arada İstanbul'un yeni milletvekillerinden bazıları, Refet Paşa başta olmak üzere, İstanbul'un Hükûmet Merkezi olarak kalması gereğini bazı örneklere dayanarak ispat etmeye çalışıyorlardı. Ankara'nın gerek iklim, gerek ulaştırma araçları ve gelişme yeteneği ve istidadı ve gerekse mevcut tesisler ve kuruluşlar bakımından hiç de uygun ve elverişli olmadığını söylüyorlar; İstanbul'un "payitaht" olması lâzımdır ve mutlaka olacaktır, diyorlardı. Bu ifadeye dikkat edilirse, bizim "başkent" deyimiyle kastettiğimiz anlam ile, bu ifadelerdeki "payitaht" deyimini kullananların görüşleri arasında bir fark bulmamak mümkün değildir. Bundan dolayı, bu konuda zaten kesinleşmiş bulunan kararımızı resmen ve kanunî yoldan ilân ettirerek, "payitaht" sözünün de yeni Türkiye Devleti'nde kullanılmasına gerek kalmadığını göstermek lâzım geldi, Dışişleri Bakanı İsmet Paşa, 9 Ekim 1923 tarihli tek maddelik bir kanun tasarısını Meclis'e teklif etti. Altında daha on dört kadar zatın imzası bulunan bu kanun teklifi, 13 Ekim 1923 tarihinde uzun görüşme ve tartışmalardan sonra çok büyük bir çoğunlukla kabul edildi. Kabul edilen kanun maddesi şudur: "Türkiye Devleti'nin başkenti Ankara şehridir."


Meclis'te Fethi Bey'in Başkanlığındaki Hükûmet ve Fethi Bey'in Şahsına Karşı Sataşmalar ve Tenkitler Başladı

Efendiler, çok geçmeden, Meclis'te, Fethi Bey'in başkanlığındaki hükûmete ve özellikle Fethi Bey'in kişiliğine karşı sataşmalar ve eleştiriler başladı. Anlaşıldığına göre, milletvekillerinde bakan olma istek ve hevesi çoğalmıştır. İşbaşında bulunan bakanları beğenmiyorlardı.

Yeni seçimde, partimiz adına milletvekilleri sağlanmış olan birtakımları da Hükûmet aleyhindeki cereyanları körükleyerek kendi maksatlarına göre yararlanma fırsatları hazırlamaya çalışıyorlardı. Muhalefete geçecekleri sezilen milletvekillerinin meclis çoğunluğunu aldatarak, Hükûmet'e ve Meclis'e karşı hâkim bir duruma geçmek maksadını güttükleri anlaşılıyordu.

Fethi Bey, dikkatini ve çalışma gücünü Hükûmet Başkanlığı görevinde yoğunlaştırabilmek için İçişleri Bakanlığı'ndan istifa etti. Aynı tarihte, Ali Fuat Paşa'nın çekilmesi ile Meclis İkinci Başkanlığı da boşaldı (24 Ekim 1923).

Bizimle görüşte ve yapılan çalışmalarda uzlaşma ve işbirliği aramayı gerekli bulmaksızın, bağımsız ve gizli çalışan bir grup belirdi. Bu grup, iyi niyetli ve hakkı tutar gibi görünerek bütün parti üyelerini kendi görüşlerine çekmekte başarılı olmaya başladı. Örnek olarak, bir parti toplantısında, İçişleri Bakanlığı'na da İstanbul'da bulunan Sabit Bey'in Meclis'çe seçilmesini karar altına aldırdı (25 Ekim 1923).

Oysa ben, Sabit Bey'in İçişleri Bakanı olmasını uygun görmemiştim. Sabit Bey'in bazı illerin valiliklerinde bulunmuş olmasını, yeni Türkiye'nin yeni şartlara bağlı iç işlerini idare edebileceğine yeterli bir delil sayamıyordum.

Rauf Bey'in de Meclis İkinci Başkanlığı'na seçilmesini doğru bulmuyordum. Çünkü, Rauf Bey, daha dün Hükûmet Başkanı idi. O makamı, ne gibi duyguların etkisinde kalarak hareket ettiği için terke mecbur edildiği bilinmekteydi. Buna rağmen, onu Meclis'in Başkanlığı'na getirmekle, bütün Meclis'in onunla aynı görüşte olduğunu, yani bütün Meclis'in Lozan Barış Anlaşması'nı yapan ve Hükûmette Dışişleri Bakanı olarak bulunan İsmet Paşa'nın aleyhine olduğunu göstermek maksadı güdülüyordu.

Efendiler, yeni Meclis ilk döneminde, gizli bir muhalefet grubunun tuzağına düşme durumuyla karşı karşıya kaldı. Fethi Bey ve arkadaşları, Hükûmet işlerini sakince yürütemeyecek bir duruma getirildi. Fethi Bey, bu durumdan bana defalarca şikâyet etti ve kendisi Hükûmet'ten çekilmek istedi. Öteki Bakanlar da aynı şekilde şikâyetlerde bulunuyorlardı.

Kötülük, Hükûmet'in Meclisçe seçilmesinden ileri geliyordu. Bu gerçeği çoktan görmüştüm.


Uygulanması İçin Sırasını Beklediğim Bir Düşüncenin Uygulanma Zamanı Gelmişti

Ben, Meclis'te, gizli ve muhalif bir grubun bulunduğunu farkettikten, Meclis çalışmalarında duyguların hâkim duruma geçtiğini gördükten ve Bakanlar Kurulu'nun çalışma düzeninin her gün olur olmaz bir takım sebeplerle altüst edilmekte olduğuna kanaat getirdikten sonra, uygulanması için sırasını beklediğim bir düşüncenin uygulanma anının geldiğine hükmetmiştim. Bunu itiraf etmeliyim. Buna göre, şimdi vereceğim bilgileri ve yapacağım açıklamaları anlamak daha kolay olacaktır.

Efendiler, Halk Partisi'nin Rauf Bey'i kendisi toplantıda bulunmadığı halde, Meclis İkinci Başkanlığı'na, Sabit Bey'i de İçişleri Bakanlığı'na aday seçtiği tarih 25 Ekim 1923 Perşembe günüdür. Aynı gün ve ertesi Cuma günü Hükûmet üyeleri Çankaya'da benim başkanlığımda toplandı.

Gerek, Hükûmet Başkanı Fethi Bey'in ve gerek diğer bakanların istifa etmeleri zamanının geldiğini ve bunun gerekli olduğunu bildirdim. Meclis'çe yeni hükûmet seçildiğinde, şimdiki hükûmette bulunan üyelerden yeniden seçilenler olursa, onlar bu seçimden sonra da istifa ederek yeni hükûmete katılmayacaklardır, esasını da kabul ettik. Yalnız o zamanlar, bakanlar gibi seçilen ve kabineye dahil bulunan Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa, bu kararın dışında bırakıldı. Çünkü Ordu yönetim ve komutasının rastgele birisine verilmesi doğru görülmedi.

Efendiler, bu türlü hareketin ve alınan kararın nasıl bir maksada dayandığı incelenirse, şu sonuca varılır: Hırsları olan grubu, hükûmet kurmakta tamamen serbest bırakıyoruz. Şimdiki kabinede bulunan bakanlardan hiçbiri katılmaksızın, tamamen istedikleri kimselerden oluşan, istedikleri gibi bir kabine kurarak memleket mukadderatına hâkim olmalarında bir sakınca görmüyoruz. Fakat, ne hükûmet kurmaya ve ne de kursalar bile, memleketi yönetme iktidarı gösteremeyeceklerine emin bulunuyoruz.

Meclis'i aldatmaya çalışan hırsları olan grup, şu veya bu tarzda bir hükûmet kurmayı başarabildiği takdirde, bir müddet bu hükûmetin idare şeklini ve idaredeki iktidarını takip etmenin ve hattâ ona yardımcı olmanın doğru olacağını düşündük. Fakat bu şekilde kurulacak bir hükûmet, memleket yönetiminde ve yeni gayelerimizi gerçekleştirmekte beceriksizlik gösterir ve başka maksatlara yönelirse, bunu Meclis'te açıklayarak, Meclis'i aydınlatma yolunu tercih ettik. Hükûmet kurmayı başaramadıkları takdirde, doğacak karışıklığın Meclis'i uyandıracağı doğal idi. Bunalım ve karışıklığın devamına seyirci kalınamayacağından, işte o zaman, bizzat müdahale ederek ve tasarladığım şekli açıkça ortaya koyarak işi kökünden halledebileceğimi düşünmüştüm.


Millî Hâkimiyetimizi Her Şeye ve Her Şeye Karşı Koruyalım Diyen Zat

Efendiler, her şeye ve her şeye karşı millî hakimiyetin korunması tavsiyesinde bulunan zat, Halife'nin kendisine olan iltifatını, "Allah'ın lütfu" olarak kabul eden kişidir.

Bazı gazetelerin, Konya'da ordu müfettişliğine tayin edilen Fuat Paşa'nın 28 Ekim'de İstanbul'a gelişinden, Rauf Bey, Refet Paşa, Adnan Bey ve diğer birçok kimse tarafından karşılandığını bildiren telgraflarını ve Rauf Bey'le Kâzım Karabekir Paşa'nın resimlerini hatırlatmak için yazdıkları yazıları bile yeterince dikkati çekmeye yaramadı.


Parti Yönetim Kurulu Kesin Bir Hükûmet Listesi Hazırlayamadı

28 Ekim günü geç saatlerde, toplantı halinde bulunan Parti Yönetim Kurulu tarafından davet edildim. Parti Yönetim Kurulu Başkanı Fethi Bey'di. Fethi Bey, parti adına Yönetim Kurulu'nca bir aday listesi hazırlandığını ve bu konuda Parti Genel Başkanı olarak benim de görüşümün alınması uygun görüldüğü için toplantılarına davet ettiklerini bildirdi. Hazırlanan listeye göz gezdirdim. Bence uygun olduğunu, ancak, bu listede adları bulunan kimselerin de görüşlerinin alınması, kabul edip etmeyeceklerinin sorulması gerektiğini söyledim. Bu teklifim uygun görüldü. Söz gelişi, Dışişleri Bakanlığı için söz konusu edilen, Yusuf Kemal Bey'i davet ettik. Yusuf Kemal Bey, bu listeye giremeyeceğini bildirdi. Bundan ve buna benzer bazı durumlardan anladım ki, Parti Yönetim Kurulu da kabul edilebilir kesin bir aday listesi hazırlayamamaktadır. Yönetim Kurulu üyelerine, gereken kimselerle daha sıkı temas kurarak kesin bir liste tespit etmelerini tavsiye ettikten sonra, yanlarından ayrıldım. Gece olmuştu Çankaya'ya gitmek üzere Meclis binasından ayrılırken, koridorlarda beni beklemekte olan Kemâlettin Sami ve Hâlit Paşa'lara rastladım. Ali Fuat Paşa Ankara'dan hareket ederken, bunların Ankara'ya geldiklerini o günkü gazetede, "Bir uğurlama ve bir karşılama" başlığı altında okumuştum. Daha kendileriyle görüşmemiştim. Benimle konuşmak üzere geç vakte kadar orada beklediklerini anlayınca, akşam yemeğine gelmelerini, Millî Savunma Bakanı Kâzım Paşa aracılığıyla kendilerine bildirdim. İsmet Paşa ile Kâzım Paşa'ya ve Fethi Bey'e de Çankaya'ya benimle birlikte gelmelerini söyledim. Çankaya'ya gittiğim zaman, orada, beni görmek üzere gelmiş bulunan Rize Milletvekili Fuat, Afyonkarahisar Milletvekili Ruşen Eşref Beylerle karşılaştım. Onları da yemeğe alıkoydum.


Cumhuriyet'in İlânı Kararını Nerede ve Kimlere Söyledim

Yemek sırasında : "Yarın Cumhuriyet İlân edeceğiz" dedim. Orada bulunan arkadaşlar, derhal düşünceme katıldılar. Yemeği bıraktık. O dakikadan itibaren, nasıl hareket edileceği konusunda kısa bir program yaparak arkadaşları görevlendirdim.

Yaptığım programın ve verdiğim talimatın uygulanışını göreceksiniz!

Efendiler, görüyorsunuz ki, Cumhuriyet ilânına karar vermek için, Ankara'da bulunan bütün arkadaşlarımı davet ederek onlarla görüşüp tartışmaya asla lüzum ve ihtiyaç görmedim. Çünkü, onların da aslında ve doğal olarak benim gibi düşündüklerinden şüphe etmiyordum. Halbuki, o sırada Ankara'da bulunmayan bazı kişiler, yetkileri olmadığı halde, kendilerine haber verilmeden, düşünce ve rızaları alınmadan Cumhuriyet'in ilân edilmiş olmasını bize gücenme ve bizden ayrılma sebebi saydılar.


Cumhuriyet'in İlanı İle İlgili Kanun Tasarısını İsmet Paşa'yla Birlikte Hazırladık

O gece, birlikte olduğumuz arkadaşlar erkenden ayrıldılar. Yalnız İsmet Paşa Çankaya'da misafirdi. Onunla yalnız kaldıktan sonra, bir kanun tasarısı müsveddesi hazırladık. Bu müsveddede 20 Ocak 1921 tarihli Teşkilât-ı Esasiye Kanunu (Anayasa)'nun devlet şeklini tespit eden maddelerini şu şekilde değiştirmiştim: Birinci maddenin sonuna, "Türkiye Devleti'nin Hükûmet Şekli Cumhuriyet'tir" cümlesini ekledim. Üçüncü maddeyi şu yolda değiştirdim: "Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur. Meclis, Hükûmetin ayırdığı idare kollarını Bakanlar aracılığıyla yönetir."

Bundan başka Teşkilât-ı Esasiye Kanunu'nun temel maddelerinden olan sekizinci ve dokuzuncu maddelerle de değiştirilerek ve açıklığa kavuşturularak şu maddeler yazıldı:

"Madde- Türkiye Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu tarafından kendi üyeleri arasından bir seçim dönemi için seçilir. Cumhurbaşkanlığı görevi, yeni Cumhurbaşkanı'nın seçilmesine kadar devam eder. Görev süresi biten Cumhurbaşkanı yeniden seçilebilir."

"Madde- Türkiye Cumhurbaşkanı devletin başkanıdır. Bu sıfatla, lüzum gördükçe Meclis'e ve Bakanlar Kurulu'na başkanlık eder."

"Madde- Başbakan, Cumhurbaşkanı tarafından ve Meclis üyeleri arasından seçilir. Diğer bakanlar, Başbakan tarafından ve yine Meclis üyeleri arasından seçildikten sonra Cumhurbaşkanı tarafından hepsi birden Meclis'in onayına sunulur. Meclis, toplantı halinde değilse, onaylama Meclis'in toplantısına bırakılır."

Bu maddelere, komisyonda ve Meclis'te din ve dil ile ilgili bildiğiniz bir madde de eklenmiştir.


29 Ekim 1923 Günü Halk Partisin'de Yapılan Görüşmeler

Saygıdeğer Efendiler, şimdi isterseniz yüksek kurulunuza 29 Ekim 1923 Pazartesi günü Ankara'da geçen olayı kısaca anlatmaya çalışayım.

Pazartesi günü saat 10.00'da Halk Partisi Grubu, Grup Yönetim Kurulu Başkanı Fethi Bey'in başkanlığında toplandı. Bakanlar Kurulu üyelerinin seçimi görüşmelerine başlandı:

Başkan- Yönetim Kurulu, hazırlık niteliğinde olmak üzere, Genel Kurul'a sunulmak üzere bir Bakanlar Kurulu listesi hazırladı. Yönetim Kurulu, kesin bir şey tespit etmiş değildir. Karar, saygıdeğer kurulumuzundur. Kabul ederseniz okunsun, sözleriyle, Genel Kurul'a, Başkanlığında Fuat Paşa'nın bulunduğu bir hükûmet listesi sunar. Okunan bu listede, İktisat Bakanlığına aday gösterilen Celâl Bey (İzmir) söz alarak Bakanlar Kurulu'nun önemini belirtmiş ve kendisinin seçilmesini teklif etmiş. Özellikle, "bu listede adları görülen kimseler çekilenlerden daha kuvvetli değildir. Bizden refah ve düzenleme isteyen bir millet vardır. Herhalde yeniler eskilerden daha kuvvetli olmalıdır. Seçimde acele etmeyelim. Hele Hükûmet Başkanı'nı seçerken iyi düşünelim" görüşünü ileri sürmüş.

Saip Bey (Kozan)- Meclis Başkanlığı'na Fethi Bey, Başkanlığa İsmet Paşa seçilmelidir, demiş.

Ekrem Bey (Rize)- Yeni hükûmet, eski hükûmetin boşluğunu doldurabilecek mi? Reis Paşa Hazretleri, mümkünse bu konudaki düşüncelerini ifade buyursunlar; aydınlanalım (ben o sırada Meclis'te bulunmuyordum) şeklinde konuşmuş.

Zülfü Bey (Diyarbakır)- Yetki Parti Meclisi'nindir. Bu hak, Grup Yönetim Kurulu'nun değildir. Parti Meclisi toplansın!.. isteğinde bulunmuş...

Mehmet Efendi (Bolu)- Seçilecek hükûmet ancak bir ay dayanabilir. Hükûmetin böyle sık sık değişmesi, memleket ve milleti kötü ve güç bir duruma sürükler. Hükûmet istifa sebebini açıkça anlatmazsa, herhangi bir hükûmet seçimine katılmam. Önce sebebi anlayalım, sonra seçim yapalım.

Faik Bey (Tekirdağ)- Listede gösterilen isimler öncekilerden daha kuvvetli değildir. Parti Meclisi toplanıp bu meseleyi halletsin.

Vasıf Bey (Saruhan1)- (İsmet Paşa'nın hizmetlerinden bahsettikten sonra) Memleketi, milleti niçin bırakıyor? Liderlerimiz bizi aydınlatmamıştır. Sayın Başkanımız (beni kastetmiş olacak) bizi niçin aydınlatmıyor, demiş ve uzun bir konuşma yapmış.

Necati Bey (İzmir)- Memleketin güvendiği kimselerin bizi bırakıp ayrılmalarını kabul edemeyiz. Sayın Başkanımız bizi aydınlatsın ve uyarsın. İçeriye ve dışarıya karşı kuvvetli bir hükûmete kesinlikle ihtiyacımız vardır.

Başkan Fethi Bey- Yönetim Kurulu'nun yaptığı bu liste, ne Paşa'nın ve ne de Yönetim Kurulu'nundur, şeklinde bir açıklama yapmayı gerekli bulmuş.

Doktor Fikri Bey (Ertuğrul2)- Vasıf ve Necati Bey'lerin düşüncelerine katılırım. Memleket süt liman değildir. Memleket idaresi, gelişi güzel yapılacak bir seçime terk edilemez. Kuvvetli şahıslardan kurulu bir hükûmet seçilmelidir.

Recep Bey (Kütahya)- Arkadaşlar sözlerini bitirsinler, sonra Gazi Paşa Hazretleri söylesinler.

İlyas Sami Bey (Muş)- Sayın Başkanımız Gazi Paşa Hazretleri, düşüncelerini ifade buyursunlar. Bunalımın doğduğu gün giderilmesi daha yararlıdır. Erteleme şiddetlenmesine yol açar. Bir Hükûmet Başkanı seçelim. Yirmi dört saatlik bir süre tanıyalım. Arkadaşlarını bulsun. Kuvvetli bir hükûmet kurulsun.

Abdurrahman Şeref Bey (Rahmetli İstanbul Milletvekili)- Bazı arkadaşlar telâş ediyorlar. Bu her memlekette görülen bir şeydir. Hepimizin amacı, vatanın saadetidir. Bir makine kurup tıkır tıkır işletmiyoruz. Bu da doğru. Kuvvetli bir hükûmeti nasıl bulmalı, hastalığı nasıl keşfetmeli? Teşkilât-ı Esasiye Kanunu'muzu gözönüne alalım. Hükûmetin görevini belli edelim. Meclis, görüşlerini söylesin. Ondan sonra Reis Paşamız da görüşlerini ifade buyursunlar. Bir sonuca varalım. Herkes bir işe yarar. Herkesi yaradığı işte kullanmalı. Şahıslardan söz etmeyelim. Vatanın yüksek çıkarlarında birlikteyiz. Reis Paşa Hazretleri görüşlerini ifade buyursunlar.

Eyüp Sabri Efendi (Konya)- Ne olursa olsun bir seçim zorunluluğuyla karşı karşıya bulunuyoruz. Bundan önceki Hükûmet üyelerinin, yeniden seçilmiş olsalar bile kabul etmeyeceklerine karar verdiklerini işitiyoruz. Yüce Meclis bu kararı kaldırmalıdır.

Recep Bey (Kütahya)- Üç esaslı noktaya dokunacağım. Birincisi şekil, ikincisi çalışma eksikliği, üçüncüsü manevî birliğimizde açılan gediktir. Şekillerde eksiklik olursa iyi bir sonuç vermez. Eldeki listede yer alan değerli arkadaşlar hangi zamanda hangi şartlar altında çalışacaklardır, belli değil. Kuvvetli bir şahsın kendi arkadaşlarını bularak bir hükûmet kurması gerekir.

Talât Bey (Ardahan)- Recep ve Abdurrahman Şeref Beyler pek güzel açıkladılar. Hükûmet Başkanının görevi nedir? Görev ve yetki Kanununu hâlâ çıkarmadık. Gazi Paşa Hazretleri bizi aydınlatmak lûtfunda bulunsunlar, demiş.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro