Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Bölüm 54







Yunanlılardan İstenen Savaş Tazminatından Dolayı İsmet Paşa İle Hükûmet Arasında Çıkan Görüş Ayrılığı ve Gerginlik

Yunanlılardan istenen savaş tazminatından dolayı, Yunanistan gergin bir tavır takındı. İsmet Paşa ile Venizelos arasında bu konu ile ilgili görüşme ve tartışmalar kesildi.

İtilâf Devletleri'nin temsilcileri, İsmet Paşa'ya, Karaağaç'ın bize bırakılması ve tarafımızdan istenen onarımdan vazgeçilmesi şekliyle Yunan tazminatı meselesinin çözüme bağlanması teklifinde bulunurlar. İsmet Paşa, Karaağaç'ın, istediğimiz haklı tazminata bir karşılık tutulamayacağını, öte yandan, İtilâf Devletleri ile aramızda bulunan ve daha önce çözümlenmiş olan tazminat konusunun, bu konferansta yeniden ele alınıp tespit edilmediğini, her iki konuyu da Hükûmet'e bildirmek zorunda olduğunu belirtir. İsmet Paşa, bu durumu 19 Mayıs 1923 tarihli şifresiyle Hükûmet Başkanlığı'na bildiriyor ve: "Hükûmet kararının acele bildirilmesini istirham ederim" diyor.

İsmet Paşa, bu telgrafına üç gün geçtiği halde cevap alamaz... 22 Mayıs 1923 tarihinde "acele" kaydıyla, Hükûmet Başkanlığı'na şu şifreyi de çeker:

"Yunan tazminatına karşılık, Türkiye'ye Karaağaç ve yöresinin bırakılması ile ilgili olarak İtilâf Devletleri'nce yapılan teklif konusunda, Hükûmet görüşünün bildirilmesini 19 Mayıs 1923 tarih ve 17 sayılı telgrafla istirham etmiştim. Zâtı devletlerinin emirlerinin çabuklaştırılması istirham olunur."

Rauf Bey, İsmet Paşa'nın iki telgrafına, 23 Mayıs 1923 tarihinde cevap veriyor.

Cevabın birinci maddesi şöyledir:

"Karaağaç'a karşılık tazminat parasından vazgeçemeyiz."

Cevabın üçüncü maddesinde, bazı düşünceler ileri sürüldükten sonra "Yunanlıların bunu veremeyeceklerini İtilâf Devletlerinin söylemesi, şaşılacak şeydir ve kabul edilemez" deniliyor.

Cevabın beşinci maddesinde, yine bazı düşünceler belirtildikten sonra, şu görüş ileri sürülüyor: "Bu işin İtilâf Devletleri ile barışa engel olmaması için, bizi Yunanlılarla çözüm yolu bulmakta serbest bırakarak kendilerinin barış imzalamaları yerinde görülmüştür."

İsmet Paşa, 24 Mayıs 1923 tarihinde Rauf Bey'e yazdığı sonraki dört raporunda düşüncelerini açıklayarak şu bilgileri veriyor:

Madde 1- Bu gün, General Pelle geldi. Yunan Kurulunun, iki gün sonra, yani Cumartesi günü tazminat konusunun resmen konferansta görüşülmesini teklif ettiğini ve o zamana kadar tarafımızdan cevap verilmezse, Cumartesi günü konferanstan çekileceklerini bildirdiklerini söyledi. Ben, tazminat konusunda daha cevabınızı almamıştım. Hükûmetimden cevap gelmedikçe yapılacak bir şey olmadığını ve Yunanlılarca yapılan bu tekliften üzüntü duymadığımı bildirmekle yetindim.

Durumun son devreye geldiği görüşündeyim. Ortalığa sızan yaygın söylentiler ve gazete haberleri genellikle kötümserdir.

Madde 2- Çeşitli meseleler üzerinde yüksek başkanlığınızın cevaplarını aldım. Dikkate değer bir husustur ki, tazminat konusunda Ankara'nın red cevabı verdiği, daha önce burada duyulmuştur. Bizim çevrelerden sızması ihtimali yoktur. Çünkü, teklifi ve cevabı daha kimse bilmiyor...

İsmet Paşa, Yunan tazminat konusu üzerindeki görüşünü şöyle bildiriyor: "Karaağaç ve yöresini bize bırakan teklifi kabul ederek Yunan tazminatı konusunun kapatılması zorunluluğuna uymak yerinde olur. İtilâf Devletleri'nce, Yunanlılara para ödetmek imkânsız denildiği gibi, bunların aradan çekilmesi halinde çıkabilecek bir savaşı kazandıktan sonra bile, para almak için zorlama imkânları olmadığında, ödetme ilkesinde ısrar etmek çıkmaz bir yoldur. Her memlekette denenmiş ve sonucu görülmüştür... v.b."

İsmet Paşa bu görüşünü pek akla yatkın ve basiretli düşüncelerle açıkladıktan sonra: "Konferansın bugünkü durumuna göre, iktisadî, ticarî ve yerleşim konuları ile ilgili maddelerle, diğer bütün maddeler büyük çoğunlukla, iyi bir şekilde sonuca bağlanmıştır ve bağlanmaktadır..."

"İşgal altındaki topraklarımızın boşaltılması konusu daha, bir çözüme bağlanamadı. Fakat istediğimiz gibi çözümlenmesi umulmaktadır ve öyle olması da gerekir" diyor.

Öteki konuların vardığı ve varabileceği sonuçları da bildirdikten sonra şunları yazıyor: "Düşüncem, özet olarak şudur ki, Hükûmet bize verilen talimatta yer alan temel maddeler içinde kaldığı ve Yunan tazminatı meselesi teklif ettiğim şekilde çözümlendiği takdirde, barışı gerçekleştirme ümidi gerçekten kuvvetlenir. Eğer Hükûmet, görüşmelerin Yunan tazminatı yüzünden kesilmesini göze alırsa ve bize verilen talimatta yer almayan beklenmedik şartlar ileri sürerek sabit düşüncelerinde ısrar ederse, barışın imzalanması şüphelidir."

"Kabotajın, kayıtsız ve şartsız olarak kaldırılmasını veya konunun barıştan sonraya bırakılmasını uygun gördük ve istedik. Ancak, bu meseleyi belirli şartlar altında, iki yıllık özel bir sözleşmeyle çözümlemek imkânını bulabildik. Oysa: bu konu üzerinde de yeniden değişmez şartlar içinde ısrar edilmesini bildiriyorsunuz." Ondan sonra, İsmet Paşa şunu yazıyor:

"Kararımın özeti şudur: Millî çıkarlarımıza uygun ve elde edilebilecek en iyi şartları içine alan bir barış antlaşması hazırlanmaktadır. Gerek Yunan tazminatı konusunda gerek diğer meselelerde, Hükûmet, daha fazla çıkarlar elde etme imkânını görmekte ve görüşmelerin kesilmesini göze almakta kararlı ise, ben bu görüşe katılmıyorum. Bu noktayı açıkça ve hemen bana bildirmesini Hükûmet Başkanı'ndan istiyorum. Aramızda uyuşma olmadığı takdirde, görevim, delegelerimizi burada bırakarak memleketime dönmek ve Hükûmet'e durumu bir defa da sözlü olarak açıkladıktan sonra, savaş ve barış alanında sorumluluk konumumu sona erdirmektir."

İsmet Paşa'nın, telgraflarının son maddesi şudur: "Düşüncelerimin aynen Büyük Millet Meclisi Başkanı'na (yani bana) bildirilmesini istirham ederim."

Efendiler, bu verdiğim bilgilerden ortaya çıkan sonuç şudur: İsmet Paşa, Karaağaç'a karşılık Yunan tazminatı meselesini çözüme bağlamayı uygun görüyor; hazırlanmakta olan antlaşmanın elde edilebilecek en iyi şartları içine aldığı görüşünü belirtiyor.

Rauf Bey'de, Karağaç'a karşılık tazminat parasından vazgeçemeyiz diyor.


Ben, İsmet Paşa'nın Görüşünü Benimsedim

Ben, Rauf Bey ile İsmet Paşa arasında yapılmış olan bütün yazışmaları gözden geçirdikten sonra, esas itibariyle İsmet Paşa'nın görüşünü benimsedim. Fakat, Rauf Bey de, İsmet Paşa da kendi görüşlerinde ısrarlı görünüyorlar ve bu görüşlerin ifadesinde her ikisi de pek keskin kelimeler kullanmış bulunuyorlardı. Rauf Bey, Meclis ve Millet kamuoyunda iyi karşılanabilecek, parlak bir propaganda yolunda idi. "Memleketimizi yakıp yıkmış olan Yunanlılar'dan, kazandığımız çok büyük zafere rağmen onarım bedeli olarak tazminat parası isteğinden vazgeçemeyiz!, Biz, onlarla hesabımızı görürüz!" görüşünün savunucusu oluyor...

Barışı bir bütün olarak ele alan ve büyük bir barışın esaslarını gözönünde bulunduran İsmet Paşa ise, Hükûmet Başkanı'yla olan bu anlaşmazlıkta, Yunanlılara karşı fedâkarlık yapmayı teklif etme durumunda bulunuyordu. Bu görüşün yerinde ve kabulünün zorunlu olduğunu kamuoyuna anlatmak, elbette ki, o kadar kolay değildir.

Konuyu o yolda bir çözüme bağlamak gerekirdi ki, hem İsmet Paşa'nın teklifi kabul edilerek barış yapılsın, hem de Rauf Bey ve Başkanlık ettiği Hükûmet yerinde kalıp barış antlaşması imzalanıncaya kadar çalışmalarına devam etsin!


Rauf Bey'in Aradaki Görüş Ayrılığını, Kendisi İle İsmet Paşa Arasında Başlıbaşına Bir Mesele Sayması Doğru Değildir

Bakanlar Kurulu kararlarında benim görüşlerimin de yer aldığını, İsmet Paşa'ya gerektikçe bildiriyordum. Buna göre, İsmet Paşa'nın Bakanlar Kurulu Başkanlığı'nı hedef alan bazı şikâyetleri yalnız Rauf Bey'in şahsıyla ilgili sayılmazdı. Bütün bakanlarla ilgiliydi. Hattâ, bana da dokunuyordu.

Rauf Bey'in bu görüş ayrılığını, kendisi ile İsmet Paşa arasında başlıbaşına bir mesele sayması ve öyle saydırmaya kalkışması doğru değildir. Her durumda ve her konuda talimat verenler, o talimatı, uzakta ve özellikle talimat verenin içinde bulunmadığı şartlar altında uygulayan kimse arasında görüş ayrılığı olabilir. Esasta bir değişiklik yapılmamak şartıyla, durum gereğine göre idare edilir.

İsmet Paşa'nın, durumun izlenmesi için benim dikkatimi çekmesi de mazur görülmelidir. Çünkü, konu gerçekten ciddî ve hayatî idi.


Rauf Bey, Görüşmeleri Bitirip Barışı Hazırlayan İsmet Paşa'nın Sonuçla İlgili Olarak Hükûmet'in Görüşünü Soran Telgrafına Cevap Vermemişti

Nihayet Efendiler, Temmuz ortalarında Konferans sona erdi. İsmet Paşa, Barış Antlaşması imzalanmadan önce Bakanlar Kurulu Başkanı Rauf Bey'e, Konferansın son bulduğunu ve meselelerin ne şekilde çözüme bağlandığını bildirmiş... Rauf Bey, olumlu veya olumsuz hiçbir cevap vermemiş... İsmet Paşa, bekleyiş içinde geçirdiği bugünlerde çok üzülmüş. Hükûmetin hiçbir cevap vermeyişini, Ankara'da bir kararsızlığın hüküm sürmekte olduğuna bağlamış... Rauf Bey'e yazdıktan üç gün sonra 18 Temmuz 1923 tarihinde, durumu bana da bildirdi. Telgrafında, Hükûmet'i kararsızlığa düşebileceğini tahmin ettiği noktaları birer birer sayıp açıkladıktan sonra, düşüncelerine şu sözlerle son veriyordu:

"Eğer, Hükûmet kabul ettiğimiz noktalardan geri dönmemiz hususunda kesinlikle ısrar ediyorsa, bunu bizim yapmaklığımıza imkân yoktur. Benim düşüne düşüne bulduğum yol, İstanbul'daki İtilâf Devletleri komiserlerine, imza yetkisinin bizden alındığını bildirmektir. Gerçi, bu durum, bizim için yer yüzünde görülmemiş bir skandal olur. Fakat vatanın yüksek çıkarları, kişisel düşüncelerin üstünde olduğundan, Millî Hükûmet istediği gibi hareket eder. Hükûmetten teşekkür beklemiyoruz. Yaptıklarımızın hesabı milletin ve tarihin yargısına bırakılmıştır."

Efendiler, İsmet Paşa'nın yürüttüğü ve sonuçlandırdığı işin ne kadar önemli olduğunu açıklamaya gerek yoktur. Bu işin sonuçlandırıldığı, son günün, imza gününün geldiğini bildiren telgrafa sevinçle ve can atarak cevap verileceğini kabul etmek doğaldır. Ankara ile Lozan arasında, bir veya iki günde haberleşmek mümkündü. Üç gün geçtiği halde, hiçbir cevap verilmemiş olması, en basit bir anlayışla, Hükûmet Başkanı'nın işi önemsemediği ve aldırmazlıkla karşıladığını gösterir. Yapılan işin Hükûmetçe noksan görülerek, kabul edilmemesi yoluna gidildiği ve bundan dolayı da cevap verilmemekte olduğu zannına da düşülebilir. Bu durum karşısında, işi bitirmek için büyük ve tarihî sorumluluk yüklenerek imza kullanacak olan kişinin ne kadar güç bir durumda kalacağı düşünülürse, İsmet Paşa'nın üzüntü ve acı çekmesini haklı görmek gerekir.


İsmet Paşa'ya Barış Antlaşmasını İmzalamasını Bildirdim

İsmet Paşa'nın telgrafına hemen şu cevabı verdim.


Ankara

19.7.1923

İsmet Paşa Hazretlerine

18 Temmuz 1923 tarihli telgrafınızı aldım. Hiç kimsede kararsızlık yoktur. Elde ettiğiniz başarıyı en sıcak ve en içten duygularımızla tebrik etmek için, antlaşmanın şekline göre imza edildiğinin bildirilmesini bekliyoruz, kardeşim.

Gazi Mustafa Kemal,

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

Başkomutan


Lozan Barış Antlaşmasını Hazırlayan ve İmzalayanları Teşekkür ve Kendilerini Kutlama

Efendiler, İsmet Paşa, 24 Temmuz 1923 günü antlaşmayı imzaladı. Kendisini tebrik etme zamanı gelmişti. Aynı gün şu telgrafı çektim:

Lozan'da Delgeleler Kurulu Başkanı

Dışişleri Bakanı İsmet Paşa Hazretleri'ne

Millet ve Hükûmetin, zâtıalilerine vermiş olduğu yeni görevi başarıyla sona erdirdiniz. Memlekete birbiri ardınca yaptığınız yararlı hizmetlerle dolu ömrünüzü, bu defa da tarihî bir başarıyla taçlandırdınız. Uzun çarpışmalardan sonra vatanımızın barış ve bağımsızlığa kavuştuğu bu günde, parlak hizmetiniz dolayısıyla zâtıalinizi, pek sayın arkadaşlarımız Rıza Nur ve Hasan Beyleri ve çalışmalarınızda size yardım eden bütün Delegeler Kurulu üyelerini şükran duygularımla kutlarım.

Gazi Mustafa Kemal

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

Başkomutan


Rauf Bey Kutlamak İstemiyor

Efendiler, Bakanlar Kurulu Başkanı Rauf Bey'in İsmet Paşa'ya kutlama telgrafı çekmediğini anladım. Kendisine bunun gerekli olduğunu hatırlattım. Rauf Bey'e bu konuda diğer bazı arkadaşlar da uyarıda bulunmuşlar.

Daha sonra öğrendim ki, Rauf Bey, İsmet Paşa'yı kutlamayı ve ona yaptığı bu önemli ve tarihî görevden dolayı teşekkürü gerekli görmüyormuş. Yapılan uyarı üzerine Kâzım Paşa'ya bir mektup yazarak ondan kendi adına, İsmet Paşa'ya bir kutlama telgrafı yazmasını rica etmiş. Bunun anlamı nedir?

Kâzım Paşa, bu mektubu Bahriye Vekili İhsan Bey'in evinde bulunduğu, bir sırada almış. Maliye Bakanı Hasan Fehmi Bey'de orada imiş.


Rauf Bey'in Yazdığı veya Yazdırdığı Telgraf

Hep birlikte, Rauf Bey'in ağzından uygun bir telgraf müsveddesi yaparak İsmet Paşa'yı kutlamışlar ve ona teşekkür etmişler. Bu müsveddeyi bir zarfa koyup Rauf Bey'e göndermişler. Fakat Rauf Bey, müsveddeyi beğenmemiş. İsmet Paşa'ya başka bir telgraf yazmış veya yazdırmış. Rauf Bey, Kâzım Paşa'yı gördüğü zaman demiş ki: "Sizin yaptığınız müsveddede sanki her işi yapan İsmet Paşa imiş gibi gösteriliyor. Biz burada bir şey yapmadık mı?"

Efendiler, Rauf Bey'in yazdığı veya yazdırdığı telgraf metni, kendisinin duygu ve düşüncelerini gizlemektedir. Arzu buyurursanız o telgrafı da olduğu gibi bilginize sunayım:

Şifre

27.07.1923

Lozan'da Delegeler Kurulu Başkanlığı'na

İlgi: 20 ve 24 Temmuz, 347 ve 348 sayılı telgraflar:

Dünya Savaşı'nın sonsuz acılarından kurtulmak ve Milletimizin dünya barışını kurmakta ne büyük bir rolü olduğunu fiilen ispat etmek üzere imzaladığımız Mondros Ateşkes Anlaşmasına rağmen, en feci ve insafsız saldırılara uğramış; bunun arkasından yaşama hakkımızı ve bağımsızlığımızı ayaklar altına alan Sevres Antlaşması yapılmıştı. Yüzyıllar boyunca hür ve bağımsız olarak yaşamış olan aziz Türkiye'nin soylu halkı, uğradığı haksız ve feci saldırılar karşısında bütün şuuru ve bütün varlığıyla yaşama hakkını ve bağımsızlığını kurtarmak için ayaklanarak kurduğu yılmaz ve yenilmez millî ordusuyla Büyük Önderimiz ve Başkomutanımızın ve Kahraman Komutanlarımızın sevk ve idaresiyle zaferden zafere yürüdü.

Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Hükûmeti'nin Milletten aldığı kudret ve kuvvetle ve ordularının pek yüksek savaş yeteneğiyle elde ettiği bu başarı ve zaferlerin, Lozan'da aylardan beri süregelen barış görüşmeleri sonunda, milletlerarası bir belge ile belgelenmiş olması, milletimize yeni bir çalışma ve huzur dönemi hazırlamıştır. Bakanlar Kurulu, azimli ve fedakâr milletimizin yaşama hakkını ve bağımsızlığını güven altına alan bir antlaşmanın yapılmasındaki çalışmalardan dolayı başta zâtıdevletleri olmak üzere, delegelerimiz Rıza Nur ve Hasan Beyefendilere ve danışmanlarımıza tebriklerini sunar, efendim.

Hüseyin Rauf

Bakanlar Kurulu Başkanı


Rauf Bey, Lozan Antlaşması'nı yapan İsmet Paşa'yı Kutlama Vesilesiyle Mondros Ateşkes Anlaşması'nı Yapan Kendisini Savunmaya Çalışıyor

Efendiler, Rauf Bey, Lozan Antlaşması'nı yapan ve ona imzasını koyan İsmet Paşa'yı kutlama vesilesiyle, kendisinin yaptığı ve imzasını koyduğu Mondros Ateşkes Anlaşması'ndan bahsetmeyi ve onu ne kadar önemli ve yüksek amaçlarla imza ettiğini söyleyerek kendisini savunmayı gerekli görüyor.

Mondros Ateşkes Anlaşması, Osmanlı Devleti'nin müttefikleriyle birlikte uğradığı acı yenilginin yüz kızartacak bir sonucudur. O anlaşma hükümleridir ki, Türk topraklarını yabancıların işgaline sundu. O anlaşmada kabul edilen maddelerdir ki, Sevres Antlaşması hükümlerini de kolaylıkla kabul ettirilebileceği düşüncesini yabancılara mümkün ve akla yatkınmış gibi gösterdi.

Rauf Bey, o Ateşkes Anlaşmasını "milletimizin dünya barışını sağlamakta ne büyük bir sebep olduğunu fiilî olarak ispat etmek amacıyla" imzaladığını, söylüyorsa da, bu hayalî cümle ile kendinden başka kimseyi avutmaz. Çünkü böyle bir amaç yoktu.

Rauf Bey'in, telgrafına Mondros Ateşkes Antlaşması ile başladığına bakılırsa, bu anlaşmanın Lozan Konferansı için bir başlangıç olduğunu ve Lozan Barışının da Rauf Bey'in yaptığı Mondros Ateşkes Anlaşması'nın sonucu olduğunu söylemek eğiliminde bulunduğuna hükmedilebilir.


Rauf Bey Zaferler Kazanmış Ordunun Başından Lozan'a Giden Zata Zaferden Zafere Yürüyen Ordunun Hikâyesini Anlatıyor

Rauf Bey, telgrafında, Sevres Antlaşması yüzünden Türk milletinin uğradığı saldırıları, buna karşı milletin nasıl ayaklandığını, nasıl yılmaz ve yenilmez bir ordu kurduğunu ve kahraman komutanlarımızın sevk ve idaresi ile nasıl zaferden zafere yürüdüğünü hikâye ediyor. Rauf Bey, bu hikâyeyi İsmet Paşa'ya, o zaferler kazanmış ordunun başından Lozan'a gitmiş olan kişiye anlatıyor. Rauf Bey, bu başarı ve zaferleri Hükûmetin kazandığını anlatabilmek için de parlak bir cümle bulmuştur: Lozan Barış Görüşmelerinin aylardan beri devam ettiğine de işaret ederek, üstü kapalı bir şekilde işin uzatıldığını belirtmekten kendini alamamıştır. Rauf Bey, "Antlaşmanın yapılmasındaki çalışmalarından dolayı Delegeler Kurulunu tebrik ederken, Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan başlayarak, bütün inkılabımızın bir özetini yapmak şekliyle, Delegeler Kuruluna yaptıkları antlaşmanın nasıl ve ne olduğunu da anlatmak gayretine düşmüştür. Bir tek teşekkür kelimesini bile içine almayan bu yazıların ne anlama geldiğini kavramak, dikkatli ve incelikleri görebilen kimselerce elbette güç değildir.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro