Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Bölüm 24







Çürüksulu Mahmut Paşa'nın Demeci

Efendiler, İstanbul'da, vatanın kurtarılması ile ilgili en önemli işlerle uğraşan, saygıdeğer ve aklı başında olarak tanınmış kimselerin, o devirde, İstanbul'un zehirli havasını soluması yüzünden, zihniyet ve düşüncelerinde ne kadar olumsuz sapmalar meydana gelmiş olduğuna örnek olmak üzere, daha Sivas'ta iken karşılaştığım küçük bir olayı izninizle bilginize sunmak isterim. Belki de sayın üyeler arasında hatırlayanlar vardır. Ayan üyelerinden Çürüksulu Mahmut Paşa, "Bosphore" Gazetesi yazarlarından birine, siyasî durumumuzla ilgili bir demeç vermişti. Mahmut Paşa'nın o tarihlerde, Barış Hazırlıkları Komisyonu üyesi olduğunu da hatırlarsınız. Paşa'nın 31 Ekim 1919 tarihli Tasvir-i Efkâr Gazetesinde yayınlanan demecini, 17 gün sonra Sivas'ta okudum. "Ermenilerin aşırı isteklerine hak vermemekle birlikte, sınırlarda bazı düzeltmelerin yapılmasına razı oluruz" ifadesi dikkatimi çekti. Doğu Anadolu'da Ermenistan lehine toprak tavizlerinde bulunulacağına söz verme anlamı taşıyan bu cümlenin, Barış Komisyonu üyesi olan bir devlet adamı tarafından söylenmiş olması, gerçekten üzerinde düşünülmeye ve hayretle karşılanmaya değerdi. Bu sebeple, 17 Kasım 1919 tarihinde, Çürüksulu Mahmut Paşa Hazretleri'ne yazmayı yararlı saydığım bir telgrafta, demecindeki işaret ettiğim cümleden dolayı, "Doğu Anadolu halkının pek haklı olarak, son derece üzgün ve kırgın olduğunu belirttikten sonra, Erzurum ve Sivas Kongreleri'nin kararları gereğince, milletin Ermenistan'a bir karış toprak terketmeyeceğini ve hattâ, eğer hükûmet, böyle acı bir mecburiyete boyun eğerse, milletin kendi haklarını bizzat savunmaya kararlı olduğunu ve bunun bütün dünyaya ilân edilmiş bulunduğunu", yazdım ve bu millî azim ve kararın herkesten önce, Barış Hazırlıkları Komisyonu'nun sayın üyelerince bilinmesi ve ona göre hareket edilmesi gereğini bildirdim.


Millî Teşkilâtın Yeniden Düzenlenmesi

Efendiler, millî teşkilâtın bir düzene sokulması önemliydi. Bunun için özel tedbirler alındı. Seçimler dolayısıyla ortaya çıkan bazı görüş ayrılıklarının giderilmesi için çareler arandı.

Maraş'taki bazı Çerkez vatandaşlar sözde Maraş'ın bütün Çerkezleri adına, Cebel-i Bereket Guvernörünün Maraş'a gönderilmesini, Antep'teki Fransız askerî komutanından telgrafla istemişlerdi. Buna izin veren Maraş Mutasarrıfına üzüntülerimiz duyuruldu. Adı geçen guvernör geldiği takdirde, Maraş eşraf ve ileri gelenlerinin karşılamamaları bildirildi. İstanbul Hükûmeti'nin de dikkati çekildi.

Bolu Bölgesinde güvensizlik gittikçe artıyordu. İzmit'te Asım Bey'den sonra, 1. Tümen komutanı olan Rüştü Bey'e bu konuda direktif verildi.

Efendiler, 20 Kasım 1919 tarihinde, İstanbul'daki teşkilâtımızdan, Kara Vasıf ve Albay Şevket Bey imzalarıyla gelen bir şifrede: "Gebze Kaymakamının Millî Mücadele'ye karşı olduğu, bu Kaymakamın, birçok korkunç olaylara cesaret eden Yahya Kaptan'ın kötülüklerini örtbas etmeye ve daha başka şeylere başlayarak Kuva-yı Millîye'ye leke sürmeye çalıştığı" bildiriliyor ve Kaymakamın yerinin değiştirilmesi söz konusu ediliyordu.

Biz de bu görüşe samimiyetle katılarak cevabımızda, konunun Cemâl Bey aracılığıyla çözüme götürülmesini bildirdik.

Efendiler, bu Yahya Kaptan konusu, inkılâp tarihimizin önemli safhalarından birinde yer aldığı ve pek anlamlı olduğu için biraz genişçe bilgi vermeyi uygun görüyorum.

Şimdiye kadar verilen bilgilerden anlaşılmış olacağına hiç şüphe yoktur ki, bir araya gelerek anlaşmış bulunan ortak iç ve dış düşmanların uygulamaya çalıştıkları plânın önemli bir noktası da, memleket içinde güvensizlik olduğunu ve Hristiyan azınlıklara saldırılarda bulunulduğunu, elle tutulur, gözle görülür delil ve olaylarla dünya kamuoyuna ispat etmek, bu olayların Kuva-yı Millîye tarafından yapıldığına inandırmaktı. Bu gizli ve iğrenç maksadın gerçekleşmesi için de, bilindiği gibi, birtakım çeteler kurarak, bunları özellikle Hristiyan halkı üzerine saldırtmak ve bu çetelerin işleyecekleri cinayetleri, millî teşkilâta yüklemek yolunu tutuyorlardı. Bu teşebbüsler az çok memleketin her tarafında filiz vermeye başlamakla birlikte, en önemli gelişme ve faaliyet, İstanbul'a yakınlığı dolayısıyla Biga, Balıkesir ve özellikle İzmit, Adapazarı ve Bolu bölgelerinde görülür ve dikkat çekici bir durum gösteriyordu.

Biz, bu haince fakat - itiraf olunmalıdır ki - çok ustaca faaliyete karşı olağanüstü tedbir almak ve faaliyete geçmek zorunda kaldık. Çünkü, İstanbul Hükûmeti, düşmanın bütün bu oyunlarını gerçekten Kuva-yı Millîye'nin üzerine yüklüyor ve yok edilmeleri için sert tedbirler alacak yerde, durmadan Hey'et-i Temsiliye'yi suçlayarak ve baskı yaparak, bu faciaları yaratan düşman çetelerinin faaliyetine son vermeyi bizden istiyordu. Ne yazık ki, Hükûmet, bu düşünce ve kanısını, İstanbul'daki teşkilâtımızın başında bulunanlara da iyiden iyiye aşılamayı ve telkini başarabilmişti.

Efendiler, bizim özellikle İstanbul'a yakın olan İzmit Bölgesinde uygulamayı düşündüğümüz tedbir, orada silâhlı millî müfrezeler kurmak ve o bölgede, kendilerine güvenilir komutan ve subaylarımızın, bu millî müfrezelere yapacakları yardım ve desteklerle, hain çetelerin peşine düşerek kötülüklerine ve varlıklarına son vermekti.


Yahya Kaptan Konusu

İşte bu maksatla oluşturabildiğimiz millî müfrezelerin en önemlisi ve kuvvetlisi, Yahya Kaptan diye tanınmış olan Fedâkâr bir vatanseverin müfrezesi idi.

Merhum Yahya ile ilk ilişkimiz şöyle oldu:

Bir gün Telgrafçılar, Sivas Telgraf Merkezi'ne şu bilgiyi veriyorlardı:

"Çok acele bir telgrafı durdurdular, yani İstanbul'da durdurulmuştur. Telgraf metni aşağı yukarı şöyledir:

Sivas'ta Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ne

Dün İzmit'ten tavsiye edilen Yahya benim. Yarın akşam Kuşçalı telgrafhanesinde emrinizi bekliyorum."

Kuşçalı, Üsküdar ile Gebze arasında bir köydür. Gerçekten de Yahya Kaptan, bana İzmit'te teşkilâtımız tarafından tavsiye edilmişti.

4 Ekim 1919 tarihinde Kuşçalı merkezinden şu telgrafı aldım:

Sivas'ta Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ne

Önemli ve çok acele

Bendeniz, size iki gün önce İzmit'ten tavsiye edilen Yahya'yım, Emriniz üzere, telgraf başında emirlerinizi almaya geldim. Engeç yarın akşama kadar Kuşçalı telgrafhanesindeyim.

Yahya


Anlaşıldığına göre, Yahya Kaptan, İstanbul'dan telgrafının çekilmediğini anlayınca, kendisi daha Kuşçalı'ya gelmeden, bu telgrafı Kuşçalı merkezine göndererek çektirmiş.

Ben de şu emri verdim.

4.10.1919

İzmit Merkezi Aracılığıyla Kuşçalı Telgrafhanesi'nde

Yahya Efendi'ye

Bulunduğunuz bölgede güçlü bir teşkilât kurunuz. Adapazarı Kaymakamı Tahir Bey aracılığıyla, bizimle bağlantı sağlayınız. Şimdilik hazır bulununuz.

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi

Mustafa Kemal


Efendiler, Yahya Kaptan, aldığı bu emir üzerine, teşkilât kurdu ve aylarca İstanbul ile ilişkisi bulunan çevrelerde hain çetelerin faaliyetlerine engel oldu.

Sonunda, İstanbul Hükûmeti tarafından öldürtüldü. Gerçi, Yahya Kaptan'ın faaliyeti ve feci bir şekilde şehit edilmesi, bundan sonraki ayları ilgilendirir bir olay ise de, burada, olaydan söz edilmişken, konuya bir daha dönmemek için şimdi açıklanması yerinde olur sanırım.

24 Kasım 1919 tarihinde Kartal Merkezi'nden şu telgrafı aldım:

Köy içinde suçsuz adam öldürme, Nahiye Müdürünü herkesin önünde dövme ve köylerdeki yağma olaylarından dolayı Yahya Kaptan'ı hükûmete teslim mecburiyeti doğmuştur. Dahiliye Nezareti bu konuyu titizlikle takip ediyor. Hükûmetin güç durumda kalmaması, Yahya Kaptan'ın teslimini gerektiriyor. Zâtıdevletlerinin emirlerini makine başında bekliyorum, efendim.

Kartal Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Hey'et-i Temsiliye Başkanı Binbaşı

Ahmet Necati


Askerlerin ve devlet memurlarının, açıktan açığa bizim millî teşkilât şubelerimizin başkanlıklarını almaları usulden değildi. Bir de bizim teşkilât tüzüğümüzü bilmesi gereken şube başkanlarının, Hey'et-i Temsiliye'nin yalnız bir tek hey'et olduğunu her yerde birer Hey'et-i Temsiliye bulunamayacağını bilmesi gerekirdi. Bu telgraf üzerine, İzmit'teki Tümen Komutanı'na şu telgrafı yazdım.

Şifre

Sivas, 25.11.1919

Acele

İzmit'te 1. Tümen Komutanı

Rüştü Beyefendi'ye

Kartal Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı ünvanı ile Ahmet Necati Bey tarafından gönderilen bir telgrafta: Öldürme, Bucak Müdürünü dövme ve köylerdeki yağma olayından dolayı Yahya Kaptan'ın hükûmete teslimi mecburiyetinin doğduğu ve Dahiliye Nâzırı'nın da bu konuyu titizlikle takip ettiği bildirilmektedir.

Başından beri Millî Mücadele'de büyük yararlıklar göstermiş olan bu kişinin, memleketimizin zor günlerinde hükûmete teslimi asla uygun görülmemekte olduğundan, işin hükûmetin otoritesini de dikkate almak şekliyle, Yahya Kaptan'ın şu aralık kanunî kovuşturmadan kurtarılması şeklinde çözüme bağlanması, Kartal'da Necati Bey'e gereken direktifin verilmesi ve sonucun bildirilmesi önemle rica olunur.

Hey'et-i Temsiliye adına

Mustafa Kemal


26 Kasım 1919 tarihinde Hereke Merkezinde şu telgrafı aldım:

Millet adına istirham ediyorum; bugünlerde Binbaşı Necati Bey'in yolsuzlukları, Kuva-yı Millîye'yi lekelemektedir. Hemen soruşturma açılmasına emir buyurulmasını rica ederim.

Gebze İlçesi Milis Komutanı

Yahya

İzmit'teki Tümen Komutanı'ndan aldığım cevap aynen şudur:

İzmit, 29.11.1919

Sivas'ta 3. Kolordu Komutanlığı'na

İlgi: 25.11.1919

Heyet'i Temsiliye Başkanlığı'na: Şimdiye kadar yaptığım soruşturmaya göre Yahya Kaptan'ın adam öldürme, Bucak Müdürünü dövme gibi suçlar işlemediği, yalnız Binbaşı Necati denilen kişinin kendi kişisel çıkarlarını yürütebilmek için Yahya Kaptan'ın vücudunu ortadan kaldırma gayesini güttüğü ve bu konuda zâtıâlinize telgrafla başvuru da bulundukları zaman Yahya'yı da aldatarak yanlarına getirip öldürme plânı kurdukları ve Yahya'nın durumu sezerek kendisini kurtarmış olduğu anlaşılmıştır. Soruşturmayı gerektiği şekilde derinleştiriyorum. Sonucu bildiririm.

1. Tümen Komutanı

Rüştü


Tümen Komutanı Rüştü Bey'in birkaç gün sonra verdiği tamamlayıcı bilgi şuydu:

İzmit, 05.12.1919

Sivas'ta 3. Kolordu Komutanlığı'na

Hey'et-i Temsiliye'ye:

Binbaşı Necati Bey'in, Maltepe Atış Okulu'nda görevli memur olmasına rağmen, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı sıfatını takınarak, Kuva-yı Millîye adına başına topladığı Arnavut Küçük Aslan çetesiyle ortalığı soydurmakta olduğu ve Gebze Jandarma Yüzbaşısı Nail Efendi'nin de bununla işbirliği yaptığı hususunda, bende şüphe kalmamıştır. Son zamanlarda, hükûmetin başına dert açan Darıca Rum bekçilerinin öldürülmesi ve Stelianos adında bir zenginin dağa kaldırılarak para istenmesi gibi eylemlerin adı geçen çete vasıtasıyla yaptırılması ve bütün bu yapılanların, böyle bayağılıklara yanaşmayan Yahya Kaptan'a yükletilerek, kendisi hakkında gerek oraya gerek hükûmete asılsız ihbarlarda bulunması, herhalde bunların, millî teşkilât perdesi altında halkın ve Hükûmetin başına dert açarak kendi keselerini doldurmaktan başka bir hedef beslemedikleri ve belki de daha başka siyasi bir hedeflerinin bulunduğu yargısını doğuruyor. Şimdiye kadar pek namuslu hareket etmiş ve etmekte olan Yahya Kaptan'ın bu gibi eylemlere katılmaması ve yukarıda adı geçen çetenin kendi koruma bölgesinde hiçbir rezaletine meydan vermemesi dolayısıyla, onun vücudunu resmî veya resmi olmayan yoldan ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Dün Yahya Kaptan yanıma gelerek hayatının tehlikede olduğunu, bu yüzden adamlarının silâh ve cephanelerini getirip teslim ederek kendisinin de buradan uzaklaşacağını bana resmen söyledi. Kendisine gereken öğütleri vererek ve daha hizmet edecek önemli zamanlar bulunduğunu anlatarak, tekrar yerine gönderdim. Her şeyi iyi bilmesi gereken Gebze İlçesi Kaymakamından durumu resmen sorunca, aldığım cevap da tamamen yukarıda arz ettiğim şekilde, yani Necati ve Nail Efendi'lerin aleyhinde, Yahya Kaptan'ın lehindedir. Necati Efendi'nin İstanbul'da nere ile haberleştiğini bilemiyor isem de, bir yerden arasıra para aldığı söyleniyor. Bunların varlığı ve cana kastetmiş olmaları dolayısıyla, Yahya Kaptan bu bölgede durmak istemiyor. Bu bakımdan zaten vazifeli bir subay olan Necati Efendi'nin başka bir yere, Nail Efendi'nin de daha başka bir yere gönderilmesinin zorunlu olduğuna hükmediyorum. Oraları İstanbul ile haberleşmekte olduklarından, tabiî bendenizce bir şey yapılamamaktadır. Gereğinin oraca yerine getirilmesi bildirilir.

1. Tümen Komutanı

Rüştü


Rüştü Bey'in verdiği bilgilerden uzun uzadıya bahsederek, durumu 8 Aralk 1919 tarihinde, Harbiye Nâzırı Cemâl Paşa'ya yazdım.

Aynı tarihte, durum ve Cemâl Paşa'ya yapılan başvuru açıklanarak, işin takibi, İstanbul'daki başkanlarına da bildirildi.

Ondokuz gün sonra, yani 27 Aralık 1919 tarihli ve şifreli, şifrenin altında Vasıf dışında Albay Şevket Bey'in imzalarını taşıyan uzun bir telgrafla, şu bilgi veriliyordu:

".... Güvensizlik ve huzur yokluğunun başlıca sorumluları Yahya Kaptan ile arkadaşı Kara Arslan ve Alemdağ'ında dolaşan Sadık Çeteleri"dir."

Yahya Kaptan'ın birtakım şımarıklarından bahsettikten sonra, ".... Bizi, artık bu haydutu zarar veremeyecek bir duruma getirmeye teşebbüs ettirmişti."

"Öteden beri araları iyi olmayan Küçük Aslan Çetesinin itibarda olması (?) kendisini çeşitli yollarda suçlarını örtbas etmeye yöneltmiştir."

"Yüzbaşı Nail, Yahya'nın aleyhindedir. Necati Bey'e gelince, düşmüş olan eski hükûmet zamanında (!) Kartal ilçesince başkan seçilerek, Kuva-yı Millîye adına merkezle ilgisini kesmiş (?..) Millî teşkilâtı kuvvetlendirmiş... Yeniköy Rumlarının etraftaki sarkıntılıkları üzerine, Küçük Aslan Çetesini dolaştırmaya başlamış... Tarafınızdan para da verilmiştir.

"Yahya Kaptan her şeyi sonuçsuz bırakmak manevrasına başvurmaktadır(?!)".

"Binbaşı Necati, biraz idaresiz ise de cezayı hak etmiş değildir."

"Gebze Kaymakamının... bir an önce başka bir yere alınarak Rum ve Ermeni entrikalarına son verdirilmesi..."

Efendiler, bu bilgiler arasında, benim bilmediğim noktalar da vardı. Sözgelişi, Küçük Aslan Çetesinden ve onun itibarlı olduğundan habersizdim. Bu Çeteye Necati Bey aracılığıyla para verdiğimi kesinlikle hatırlayamıyordum.

Yahya Kaptan'ın, verdiğimiz direktif gereğince, düşman çetelerini yok etmeye ve hiç olmazsa, onların, Hristiyan halka saldırarak düşmanın maksadını gerçekleştirmeye yönelmiş olan bütün teşebbüslerini başarısız kılmaya çalıştığını pekâlâ biliyorduk.

Gebze Kaymakamının iç yüzü, şimdi ekleyeceğim belgelerle anlaşılabilecektir, sanırım.

4 Ocak 1920 tarihinde, Tümen Komutanı Rüştü Bey'e, Vasıf Bey'in verdiği bilgiyi olduğu gibi, özetleyerek, bu bilgilerin kendisince verilen bilgilerle çeliştiğini bildirdim. Bu bakımdan durumun güvenilir ve inanılır kimseler vasıtasıyla bir kere daha soruşturulup incelettirilmesini ve kendi düşüncesiyle birlikte açık olarak bildirilmesini rica ettim.

Efendiler, bu konuda, gerçeğin ortaya çıkmasına yarayan belgeler üzerinde bilgi sahibi olmanızı istediğim için, Rüştü Bey'in cevabını olduğu gibi bilginize sunmama izin veriniz:


Düzce, 7/8.1.1920

20. Kolordu Komutanlığı'na

İlgi: 4.1.1920 tarihli şifre:

Hey'et-i Temsiliye Başkanlığı'na,

Yahya Kaptan'la ilgili türlü suçlamalar üzerine, birkaç defa, Yüzbaşı Ali Aguş Efendi aracılığıyla yaptırdığım soruşturma, onun lehinde çıktı. Bununla birlikte kendisi cahil olduğundan, hizmet ediyorum zannı ile bazı şeyler yapmış olabilir. Büyük ve Küçük Aslan'lar zaten eşkiyadır. Ancak, millî teşkilâtın aleyhinde bir görüşe sahip olduğu şüphesiz olan ve Yahya hakkında herkesten çok şikâyetçi olması gereken Gebze Kaymakamına bu konuda yazdığım yazılara almış olduğum 1.12.1919 tarih ve 17 sayılı cevabın örneği aşağıda olduğu gibi verilmiştir.

Bendeniz, bu telgraftaki bilgilere kısmen olsun inanmak zorunda kaldım ve aynı inançla bu yazıları İstanbul'a, bizzat Şevket Bey'e de gösterdim. Bendenizin bilemediği bazı sebeplerle, İstanbul'ca hakkında bir uygulama yapılmasına gerek duyulduğu takdirde, elbette bir şey denemeyeceği bildirilir.


Örnek

İlgi: 30.11.919 tarih ve

53 sayılı yüksek emirleri

Kartal Müdafaa-i Hukuk Cemiyet Başkanı Binbaşı Necati Bey'in, adam öldürme ve Bucak Müdürünü dövme ile ilgili ihbarları, şahıs ve zaman belirtilmediği için gerçek olarak kabul edilemez. Çünkü, dövüldüğü bildirilen Bucak Müdürü Burhaneddin Bey, Yahya Kaptan tarafından dövülmediğini ve tecavüze uğramadığını yazılı olarak bildirdiği gibi, bu konuda bendenizin makamına herhangi bir şikâyette de bulunmamıştır.

Adam öldürme konusuna gelince, Yahya Kaptan hakkında Hükûmete ve Adliyeye hiçbir yerden böyle bir cinayetle ilgili başvuru ve şikâyet olmadığı gibi, aleyhinde, yakalanması için bir bildiri bile yoktur. Eğer bununla, Darıca Rumlarından iki Rum'un öldürülmesi ve Kartal'ın Paşa köyünden Stelianos Çorbacı'nın dağa kaldırılarak fidye istenmesi kastediliyorsa, bu cinayetlerin Küçük Aslan Çetesi tarafından işlendiği kanaati yaygın ve doğrudur. Bu Çete, Yahya Kaptan'a öteden beri düşman olduğundan ve esasen Yüzbaşı Nail Efendi tarafından kanat gerilip korunurken, sayısı on sekiz kişiye ulaşan bu çetenin, şimdi Binbaşı Necati Bey'in emrine verildiği ve hattâ kendilerine ellişer lira maaş bağlanmakta olduğu haber alınmıştır. Bu çetenin köyleri soymaktan geri durmadığı bilinmektedir. Binbaşı Necati Bey'in, Yüzbaşı Nail Bey'in eski okul arkadaşı olduğu, kendisiyle bir buçuk ay önce Aydınlı Köyünde, Küçük Aslan Çetesi üyelerinden Ali Kaptan'ın dağa kaldırdığı Çorbacı'dan alınan parayla yaptığı meşhur düğününde görüştüğü bilinmektedir. Daha sonra Binbaşı Necati Bey, birçok defa Yüzbaşı Nail Bey'in evine gelerek misafir olmuştur. Her ikisi de aynı düşüncede oldukları için, Yüzbaşı Nail Bey öteden beri Yahya Kaptan'ın aleyhindedir. Yahya Kaptan teşkilâtı kurduğu sırada, Yüzbaşı Nail Bey, onu bulunduğum kazanın sınırları dışına çıkarmaya ve uzaklaştırmaya çalıştığı gibi, Küçük Aslan Çetesi tarafından işlendiği söylenen ve doğruluğuna şüphe olmayan yukarıdaki iki cinayet olayının, Kuva-yı Millîye'yi kirletmek ve Yahya Bey'i lekelemek düşünce ve maksadını taşıdığı hissedilmiştir. Oysa, bu cinayetler, Aslan çetesinin faaliyet ve hareket alanı içinde işlenmiştir. Hattâ, Yüzbaşı Nail Bey'in, kovuşturma yapmak üzere gönderilecek olan İstanbul Muhafız Alayı'na mensup Süvari Müfrezesi Komutanı Hakkı Bey'i, artık gelmesine lüzum kalmadığı gerekçesi ile haberleşme sırasında İstanbul'a naklettirip işi takipsiz bıraktırmış olduğu da bir gerçektir. Eğer sözü edilen adam öldürme olayı bundan başka bir olay ise, durumun açıklığa kavuşması için, şahıs ve zaman belirtilerek bildirilmesi gerekir. Darıca Rum bekçilerinin öldürüldüğü gün cinayetin çarşıda serbest gezen Küçük Aslan çetesi tarafından işlendiği haberinin yayılması üzerine, Yüzbaşı Nail Bey, korkusundan başka bir yere gönderilmesini istemiş ve kesinlikle burada oturmayacağını söylemiştir. Ancak, alay ve tabur komutanları ile Binbaşı Necati Bey buraya gelerek ve Yahya Kaptan hakkında bir işlem yapılması için temsilci Sırrı Bey'e yazı yazdıracaklarına söz ve güvence vererek, Nail Bey'in burada kalmasını istemişlerdir. Bunun üzerine Yüzbaşı, 25 Kasım 1919 salı günü, gidip gelen Necati Bey'i aldatarak ona gerçeğe aykırı suçlamalar yaptırdığı gibi, bir yandan telefonla Yahya Kaptan'ı merkeze davet ettirirken bir yandan da Küçük Aslan Çetesini kendi evinde hazır bulundurarak yakalamayı tasarlamıştır. Ancak, her nedense, bu işi gerçekleştirmeye cesaret edemeyerek faaliyetlerinden vazgeçtiği için, Necati Bey de, Kartal'a dönmek zorunda kalmıştır. İşte bundan dolayıdır ki, Yüzbaşı Nail Bey, gerek Necati Bey ve gerek kendine âlet ettiği Küçük Aslan Çetesi aracılığıyla, Yahya Kaptan aleyhinde suçlama ve tertiplere başvurmaktan bir an geri kalmamaktadır. Yahya Kaptan, kendisine karşı çıkan ve düşman olan Küçük Aslan Çetesi gibi köyleri yağmalamaya ve Hristiyanları öldürüp yok etmeye izin vermemiştir. Kendi emrinde bulunan Büyük Aslan Bey Çetesi tarafından bazı uygunsuzluklar yapıldığında, derhal bunları önleme ve cezalandırma yoluna giderek, millî bir amaç olan vatanın geleceği ve kurtuluşu için disiplin ve güvenliğin korunmasına hizmet etmektedir. Daha önce de Büyük Aslan Bey Çetesinin aman dilemesine ve sığınmasına yardımda bulunarak, Hükûmetçe affedilmesini sağlamak şeklinde yaptığı hizmetler takdire değer, aleyhindeki suçlamaların Yüzbaşının şahsî emellerine boyun eğmemiş olmasından, Küçük Aslan Çetesi tarafından işlenip Yahya Kaptan'ın üstüne yıkılmak istenen cinayet olaylarının eksik olmamasından ve bunlara cesaret edenlerin korunması dolayısıyla, üzelerek Yüzbaşıya şiddetli uyarılarda bulunmasından ileri geldiği arz olunur.

(Gebze Kaymakamı Nurettin)

1. Tümen ve Bolu Bölgesi Komutanı

Rüştü


Efendiler, bu bilgilerin alınmasından önce şöyle bir haber verdiler: "Tavşancıl'da Yahya Kaptan'ın etrafı sarıldı. Bunu yapan İstanbul'dan gelen bir askerî birliktir."

Bu haber üzerine, İzmit'teki Tümen Komutanlığı'ndan, 7 Aralık 1920 tarihli şifre ile, makine başında durumu sorduk. Eğer bu haber doğru ise, "İstanbul'dan geldiği bildirilen birlik komutanına, Yahya Kaptan'ın bizim adamımız olduğunu, eğer bir kusur ve kabahati varsa, tarafımızdan gereğinin yapılmasının tabii bulunduğunu, Yahya Kaptan'ın sarılmasına ve tutuklanmasına hiçbir şekilde razı olmadığımızı bildiriniz" dedik.

Efendiler, 7 Ocak 1920'de yazılıp, 8 Ocak'ta cevap aldığımız iki telgraf vardır. Bunlardan biri İzmit'ten, "1. Tümen Komutanı Vekili" imzasıyla Fevzi Bey'dendir. Şunlar yazılıdır: "bu gece ikibin kişilik bir kuvvet Tavşancıl'a çıkarak Kuva-yı Millîye Komutanı Yahya Bey'i çevirmişlerdir. Yapılacak işlemin bildirilmesi bildirilir."

Diğer telgraf, Düzce'de bulunan asıl Tümen Komutanı'ndan geliyordu. Rüştü Bey, merkezde bulunan vekilinden aldığı aynı bilgileri veriyordu.

Tümen Komutan Vekili Fevzi Bey'in, 7 Ocak 1920 tarihli açıklama bekleyen telgrafımıza verdiği 7/8 Ocak 1920 tarihli cevabında, Yahya Kaptan'ın daha ele geçmediği, Kuva-yı Millîye ile gelen müfreze arasında bir çatışma ihtimalinin bulunduğu ve gelen müfreze komutanına emrimizi bildireceği haber veriliyordu.

Efendiler, o tarihte milletvekili olarak İstanbul'da bulunan yaverim Cevat Bey'den, 10 Ocak 1920 tarihinde şöyle bir telgraf geldi:


Harbiye, 10.1.1920

20. Kolordu Komutanlığı'na

Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ne:

6.1.1920 gecesi sabaha karşı Genel Jandarma Komutan Yardımcısı Hilmi Bey ve Üsküdar Jandarma Komutanı Nazmi Bey komutasında dört subay, elli jandarma ve Yüzbaşı Nahit Efendi komutasında, İstanbul Muhafız Alay'ından doksan er, Bandırma Vapurunun ışıkları söndürülerek Hereke'ye götürülmüş ve sabahleyin erkenden Hereke'ye çıkan müfreze derhal Tavşancıl'ı kuşatmış ve birçok ev basılmıştır. Gelen Hey'et, köy ihtiyar heyetini toplayarak, vatan haini olan Yahya'yı teslim etmez veya nerede olduğunu söylemezlerse, Tavşancıl'ı insanlarıyla birlikte yakacaklarını bildirirler. İhtiyar hey'eti, Yahya Kaptan'ın iki günden beri köylerinde olmadığını ve nerede bulunduğunu bilmediklerini ısrarla söyledi. Yahya, sağ olarak ele geçemeyecektir. Fakat Yahya'nın yok edilmesinden sonra Marmara Bölgesine sahip ve hâkim olan ve her gün İngilizler ve Fransızlar tarafından silâhlandırılan Rumların ve İstanbul'daki rezillerin pek büyük bir başarıya ulaşacakları bellidir. Kuva-yı Millîye adını taşımakta olan Yahya'nın ortadan kaldırılması, İzmit, Adapazarı ve İstanbul dolaylarında, düşmanlarımız hesabına birçok fesat çetelerinin de doğmasına yol açacaktır. Bundan dolayı, Cemâl Paşa Hazretleri'nin, işe el koymasıyla, Yahya'nın da ad değiştirerek daha önce arz ettiğim şekilde serbest bırakılmasının sağlanması için gerekenlere emir buyurulması istirham olunur. (Cevat).

Harbiye Nâzırı

Cemâl

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro