İkinci Kitap | On Beşinci Bölüm
Catherine ne doğuştan sakin tabiatlıydı ne de alış-kanlıklarına coşkuyla bağlıydı; ama şimdiye kadar o tür ne kusuru olursa olsun, annesi şimdi bunların epeyce arttığını görüyordu. Ne yerinde oturabiliyor ne de kendini on dakika meşgul edebiliyordu, hareketten başka hiçbir şey içinden gelmiyormuş gibi bahçede ve meyvelikte tekrar tekrar dolaşıp duruyordu; hatta salonda azıcık oturmaktansa evde dolaşıp duruyordu. Keyifsizliği daha da büyük bir değişimdi. Hareketliliği ve aylaklığı olsa olsa kendisinin karikatürü olabilirdi, ama sessizliği ve hüznü daha önceki halinin tam zıddıydı.
İki gün boyunca Mrs. Morland bir şey demeden bekledi; ama üçüncü gecenin istirahati de neşesini geri getirmeyince, onu meşgalelerine döndürmeyince, elişi yapma isteğini artırmayınca nazik bir uyarıda bulunmaktan kendini alamadı, "Catherineciğim, korkarım fazla hanım oluyorsun. Zavallı Richard'ın kravatları ne zaman yapılacak bilmiyorum, çünkü senden başka dostu yok. Aklın Bath'a çok takılmış durumda; ama her şeyin bir zamanı var... oyun zamanı ayrı, iş zamanı ayrı. Uzun uzun eğlendin, artık faydalı olmaya çalışmalısın."
Catherine küskün bir sesle, "aklının... pek, Bath'da olmadığını" söyleyerek hemen işini eline aldı.
"Öyleyse General Tilney yüzünden sıkılıyorsun, öyleyse saflık yapıyorsun, çünkü bahse girerim onu bir daha görmeyeceksin. Lüzumsuz adamlarla canını sıkma." Kısa bir sessizlikten sonra: "Umarım Catherine, eve gelince neşenin kaçmasının nedeni buranın Northanger kadar ihtişamlı olmaması değildir. Böyle bir şey ziyaretini bir musibete dönüştürür. Nerede olursan ol daima halinden memnun olmalısın, bilhassa evinde, çünkü zamanının çoğunu evinde geçiriyorsun. Kahvaltıda Northanger'daki Fransız ekmeğinden o kadar bahsetmen hoşuma gitmedi."
"Ekmeği umursadığım yok. Ne yesem benim için aynı."
"Üst kattaki kitapların birinde bu konuyla ilgili çok zekice yazılmış bir deneme var, zengin akrabaların yanında şımarıp evlerini hor gören kızlarla ilgili. 'Ayna' galiba. Senin için bir ara bulurum, zira sana iyi geleceğine eminim."
Catherine bir şey demedi, doğru olanı yapma çabası içinde kendini işine verdi; ama birkaç dakika sonra yine farkında olmadan, iğnesini oynattığından çok koltuğunda rahatsızca kımıldanıp durarak isteksizliğe ve dalgınlığa gömüldü. Mrs. Morland bu çöküşün ilerlemesini izledi; kızının boş, tatminsiz bakışlarında şimdi neşesizliğe vermeye başladığı o ruhsal çöküntünün kanıtını görerek, böyle kötü bir hastalığa bir an evvel müdahale etmek üzere sözkonusu kitabı getirmek için aceleyle odadan çıktı. Aradığını buluncaya kadar biraz zaman geçti; başka aile meseleleri araya girip onu alıkoydu ve çok şey umduğu kitapla birlikte alt kata inmesi çeyrek saati buldu. Yukarıdaki meşgalesi kendi yaptığı dışında tüm gürültüleri bastırmış olduğu için birkaç dakika önce bir misafir geldiğini bilmiyordu, odaya girince ilk gördüğü şey daha önce hiç görmediği bir delikanlı oldu. Büyük bir saygı ifadesiyle delikanlı hemen kalktı ve utangaç kızı tarafından ona "Mr. Henry Tilney" diye takdim edilirken, orada bulunuşundan ötürü gerçek bir hassasiyetin rahatsızlığı içinde özür dilemeye, olup bitenlerden sonra Fullerton'da iyi karşılanmayı beklemeye hakkı olmadığını bildiğini, geliş nedeninin de Miss Morland'ın evine sağ salim döndüğünden emin olmak konusunda duyduğu sabırsızlık olduğunu söylemeye başladı. Öfkeli bir yargıca ya da gücenik bir kalbe hitap ediyor değildi. Mrs. Morland onu ya da kız kardeşini babalarının kusuru için kınamaktan çok uzaktı, ikisine karşı da her zaman sevecenlik beslemişti; hemen onu gördüğüne memnun olduğunu ve kızına gösterdiği ilgi için teşekkür ettiğini, çocuklarının arkadaşlarına evin kapısının her zaman açık olduğunu söyleyip, geçmişle ilgili tek kelime daha etmemesini rica ederek yapmacıksız bir konukseverliğin yalın sözleriyle karşıladı.
Henry bu ricaya uymamak eğiliminde değildi, çünkü böyle beklenmedik bir yumuşaklık içini çok rahatlatmasına rağmen o an bu konuda bir şey söyleyecek gücü yoktu. Bu yüzden sessizce koltuğuna oturarak bir süre Mrs. Morland'ın hava ve yol durumuyla ilgili beylik sözlerine nazikçe karşılık verdi. Bu arada Catherine... endişeli, heyecanlı, mutlu, ateşli Catherine tek kelime etmedi; kızaran yanakları ve ışıldayan gözleri annesini bu iyi niyetli ziyaretin nihayet bir süreliğine sıkıntısını giderdiğine inandırdı, o da bu yüzden Ayna'nın ilk cildini gelecek bir zamana saklamak için seve seve bir kenara koydu.
Konuğunun babası yüzünden duyduğu rahatsızlığa içtenlikle içi parçalanan, ona cesaret vermek, sohbet konusu bulmak için Mr. Morland'ın desteğini isteyen Mrs. Morland ilk fırsatta çocuklardan birini onu çağırmaya gönderdi, ama Mr. Morland dışarıdaydı; böylece desteksiz kalınca çeyrek saat sonra söyleyecek bir şey bulamaz oldu. Birkaç dakikalık sürekli bir sessizlikten sonra Henry annesinin gelişinden beri ilk kez Catherine'e dönerek ani bir ilgiyle Mr. ve Mrs. Allen'ın Fullerton'da olup olmadıklarını sordu; Catherine'in sözlerinin karmaşasından cevabı çıkarınca hemen onlara saygılarını sunma niyetinden bahsedip yüzü kızararak Catherine'e mümkünse kendisine yolu gösterebilir mi diye sordu. Sarah, "Evi bu pencereden görebilirsiniz efendim," diye bilgi verdi ama karşılığında beyefendiden sessiz bir baş selamı, annesinden de susmasını isteyen bir baş işareti aldı; Mrs. Morland kıymetli komşularını ziyaret etme isteğindeki asıl maksadın babasının davranışı hakkında açıklama yapmak olmasını mümkün görerek, bunu da sadece Catherine'e yapmanın onun daha hoşuna gideceğine inanarak kızının eşlik etmesine engel olmayı aklına bile getirmedi. Yola koyuldular; Mrs. Morland Henry'nin bunu isterkenki amacında yanılmamıştı. Babasının davranışları hakkında bazı açıklamalar yapacaktı, ama ilk amacı kendisiyle ilgili açıklama yapmaktı; Mr. Allen'ın arazisine gelmeden bunu öyle iyi yaptı ki Catherine bu davranışın sık tekrarlanamayacağını düşündü. Onun sevgisinden emin oldu; karşılığında kalbi istendi, ki belki ikisi de bu kalbin zaten ona ait olduğunu iyi biliyorlardı, çünkü her ne kadar Henry ona içtenlikle bağlı olsa da, her ne kadar onun karakter mükemmelliğini biliyor, beğeniyor ve arkadaşlığından gerçekten zevk alıyor olsa da itiraf etmeliyim ki Henry'nin sevgisi esasen minnet duygusundan kaynaklanıyordu ya da bir başka deyişle Catherine'in onu sevdiğine inandığı için Catherine'i ciddi ciddi düşünmeye başlamıştı. Bu, romanslarda ortaya çıkan yeni bir durumdur, kabul ediyorum ve bir kadın kahramanın şanına fazlasıyla halel getirir; ama eğer gündelik hayatta da o kadar yeni ise en azından coşmuş bir hayal gücünün getireceği itibar tümden bana ait olacaktır.
Mrs. Allen'a yapılan ve Henry'nin bölük pörçük, tutarsız, rasgele konuştuğu, kendi anlatılmaz mutluluğunu düşünmeye dalmış Catherine'in ağzını bile açmadığı çok kısa bir ziyaretten sonra yine baş başa sohbetin hazzına döndüler; sohbet bitmeden önce Catherine Henry'nin gelişini babasının ne kadar onayladığı hakkında fikir sahibi oldu. İki gün önce Woodston'dan dönüşünde sabırsız babası onu manastır yakınında karşılamış, kızgın ifadelerle Miss Morland'ın gidişini aceleyle haber vermiş ve bir daha onu düşünmemesini buyurmuştu.
Şimdi işte böyle bir izne dayanarak ona evlenme teklif ediyordu. Ürken Catherine, umudun tüm korkuları içinde Henry'nin anlattıklarını dinlerken, konuyu açmadan önce onun sevgisinden emin olarak Catherine'i vicdanen reddetme mecburiyetinde bırakmamasını sağlayan incelikli tedbire sevinmeden edemedi; ayrıntıları anlatmaya geçerken, babasının davranışının sebeplerini açıklarken Catherine'in duyguları güçlenerek muzaffer bir zevke bile dönüştü. General onu hiçbir şeyle suçluyor değildi, aleyhinde söylediği hiçbir şey yoktu, sadece gururunun affedemediği ve daha düzgün bir gururun kapılmaktan utanç duyacağı bir yanılsamanın kurbanı olmuştu. Sadece sandığından daha az zengin olmaktan suçluydu. Servetine ve mirasına dair yanlış bir inanca kapılmış, Bath'da onunla tanışmak için gayret göstermiş, onu Northanger'a davet etmiş ve gelini olmasını tasarlamıştı. Hatasını fark edince ona duyduğu kızgınlığı ve ailesine duyduğu küçümsemeyi göstermek için yeterli olmasa da en iyisi onu evden göndermek diye düşünmüştü.
Onu ilk John Thorpe yanıltmıştı. Bir gece tiyatroda oğlunun Miss Morland'a dikkat çekici bir ilgi gösterdiğini gören general şans eseri Thorpe'a onun hakkında adından daha fazlasını bilip bilmediğini sormuştu. General Tilney çapındaki bir adamla konuşma mutluluğuna nail olan Thorpe neşe ve gururla sayıp dökmüştü... o sıralar sadece Morland'ın Isabella'yla nişanlanmasını her an beklemekle kalmadığı, ama aynı şekilde kendisi de Catherine'le evlenmeyi kafasına koymuş olduğu için, gösteriş merakı onu gösteriş merakının ve açgözlülüğünün inandırdığından çok daha varlıklı olduklarını söylemeye teşvik etmişti. Kimle beraber olursa olsun ya da kimle arkadaş olma ihtimali olursa olsun kendi önem duygusu her zaman onların öneminin de büyük olmasını, herhangi birileriyle yakınlığının artması onların servetinin de düzenli olarak artmasını gerektiriyordu. Dolayısıyla arkadaşı Morland'dan beklentisi daha en baştan fazla yüksekti ve onu Isabella'yla tanıştırdığından beri arttıkça artmıştı; bir anın ihtişamına iki katını ekleyerek, Mr. Morland'ın gelirini iki kat fazla düşünmeyi tercih ederek, şahsi servetini üç katına çıkararak, zengin bir hala vererek, çocukların yarısını yok ederek bütün aileyi generale çok muteber bir ışık altında tanıtmıştı. Hatta generalin merakının ve kendi hayallerinin asıl nesnesi olan Catherine için aklında daha büyük şeyler de hazırlamıştı, babasının ona verebileceği on on beş bin pound Mr. Allen'ın terekesine hoş bir ilave olacaktı. Catherine'in onlarla yakınlığı ona şık bir miras kalacağını düşünmesine yol açmıştı; dolayısıyla ondan Fullerton'ın gelecekteki neredeyse kesin varisi olarak bahsetmek zaten kendiliğinden geldi. General bu istihbarat üzerinden hareket etti ve bunların doğruluğundan şüphe etmek hiç aklına gelmedi. Thorpe'un aileye olan yakınlığı, kız kardeşinin aile üyelerinden biriyle yaklaşan nişanı, bir diğer üyesi hakkındaki görüşleri (neredeyse aynı açıklıkla böbürlendiği imkânlar) sözlerinin doğruluğunun yeterli kanıtı gibi göründü; bunlara Allenların zengin ve çocuksuz oldukları, Miss Morland'ın onların himayesi altında olduğu... ve yakınlığının bizzat tespit etme fırsatı verdiği üzere, ona anne baba özeniyle davranıkları gerçeği de eklendi. Kararını hemen verdi. Oğlunun yüzünde zaten Miss Morland'a yönelik bir ilgi görmüştü; Mr. Thorpe'un da verdiği bilgiler sayesinde hemen o an onun böbürlenen ilgisini zayıflatmakta ve en tatlı hayallerini yerle bir etmekte hiçbir çabadan kaçınmamaya karar verdi. O sırada Catherine bunlardan kendi çocuklarından daha habersiz olamazdı. Catherine'in durumunda babasının özel saygısına mazhar olacak bir şey göremeyen Henry ve Eleanor ilgisinin aniliğini, devamlılığını ve boyutlarını şaşkınlıkla izlediler; gerçi sonradan oğluna onunla yakınlaşmak için elinden gelen her şeyi yapması yolunda neredeyse kesin bir talimata eşlik eden bazı imalardan Henry babasının bu evliliğin faydalı bir bağlantı olacağına inandığı sonucunu çıkarmıştı, ama Northanger'daki son açıklamaya kadar onu öyle acele ettiren yanlış hesaplardan ikisinin de haberi yoktu. Hesapların yanlış olduğunu general yine onları ilk söyleyen kişiden öğrenmişti, Thorpe'un kendisinden; onunla şehirde tekrar karşılaşmışlar, o da şimdi tam zıt duyguların etkisi altında, Catherine'in hayır cevabından rahatsız olmuş, Morland'la Isabella'yı barıştırma girişiminin başarısızlığa uğramasından iyice rahatsız olmuş, ikisinin ilelebet ayrıldıklarına inanmış, artık sürdürülmez bir arkadaşlığı hor görerek daha önce Morlandlar lehine söylediği her şeyin tam tersini söylemişti... arkadaşının böbürlenmesinin onu yanılttığını, ailenin imkânları ve karakteri konusundaki görüşlerinde tümüyle hatalı olduğunu, babasının zengin ve sağlam bir adam olduğuna inanırken son iki üç haftada yapılanların aksini ispat ettiğini, çünkü aileler arasındaki evliliğin ilk aşamasında gayet cömert tekliflerle bir heves ortaya çıktıktan sonra, aracının uyanıklığı sayesinde bir noktaya getirilince genç çifte makul bir destek bile verebilecek durumda olmadığını bizzat söylemek zorunda kaldığını itiraf etmişti. Aslında muhtaç bir aileydiler, sayılamayacak kadar çok örnek vardı, son zamanlarda öğrenme fırsatı bulduğu üzere kendi çevrelerinde pek de itibarları yoktu, servetlerinin temin edemediği bir hayat tarzını hedefliyorlardı, kendilerini zengin akrabalar yoluyla ilerletmeye çalışıyorlardı; açgözlü, iki yüzlü, üçkâğıtçı insanlardılar.
Dehşete düşen general soran bakışlarla Allen adını telaffuz etti; Thorpe burada da hatasını öğrenmişti. Allenların çok uzun zamandır onların yakınında yaşadığına inanıyordu; Fullerton'ın miras kalacağı delikanlıyı tanımıştı. General daha fazlasına ihtiyaç duymadı. Dünyada kendisi dışında herkese karşı öfkeyle dolu olarak ertesi gün manastıra doğru yola çıktı; orada yaptıklarını da zaten gördük.
Henry'nin o sırada bunların ne kadarını Catherine'e anlatmasının mümkün olduğunu, ne kadarını babasından duymuş olabileceğini, hangi noktalarda kendi tahminlerine dayandığını ve hangi kısımların James'den gelecek bir mektuptan öğrenileceğini okurumun bilgeliğine bırakıyorum. Okuyucuya kolaylık olsun diye hepsini birleştirdim, onlar da bana kolaylık olsun diye hepsini bölümlere ayırsınlar. Catherine yine de General Tilney'nin karısını öldürdüğünden ya da hapsettiğinden şüphelenmekle onun karakterine karşı hiç de günah işlememiş, hiç de zalimliğini abartmamış olduğunu hissedecek kadarını duydu.
Henry babasıyla ilgili bunları anlatırken ilk duyduğu andaki gibi acınacak bir durumdaydı. Açıklamaya mecbur olduğu sığ düşünceler için yüzü kızardı. Northanger'da aralarındaki konuşma gayet gergin geçmişti. Catherine'e nasıl davranıldığını duyunca, babasının düşüncelerini kavrayınca ve o düşüncelere boyun eğmesi emredilince duyduğu öfke açık ve cesurca olmuştu. Her olağan durumda ailesine kural koymaya alışkın olan, küskünlük dışında bir itiraz ya da kelimelere dökmeye cesaret edilebilecek bir direniş görmeye hazır olmayan general oğlunun aklın onayı ve vicdanın emriyle desteklenen inatçı itirazına tahammül edemedi. Ama böyle bir durum karşısında öfkesi ne kadar sert olursa olsun, amacına adalet inancı içinde sarılan Henry'yi sindiremedi. Henry kendisini şeref gereği de kalben de Miss Morland'a bağlı hissediyordu, kalbinin ona ait olduğuna inanıyordu ve o kalbi kazanmaya kararlıydı; örtülü bir rızanın hiçbir yakışıksız geri alınışı, haksız bir öfkenin hiçbir caydırıcı talimatı onun sadakatini sarsamaz, sadakatinin emrettiği kararları etkileyemezdi.
Catherine'in gönderilmesini kolaylaştırmak için apar topar uydurulmuş olan Herefordshire'a babasıyla gitmeyi kararlılıkla reddetti ve aynı kararlılıkla ona evlenme teklif etme düşüncesini açıkladı. General öfkeden köpürdü, korkunç bir anlaşmazlık içinde ayrıldılar. Yatışmak için yalnız başına saatler geçirmesi gerekecek bir sinirlilik içinde Henry hemen o anda Woodston'a geri dönmüş ve ertesi gün öğleden sonra Fullerton yolculuğuna başlamıştı.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro