Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Birinci Kitap | İkinci Bölüm

Catherine Morland'ın bedensel ve zihinsel meziyetleri hakkında zaten söylenenlere ek olarak, Bath'da altı hafta konaklamanın tüm zorluk ve tehlikelerine girmeden, olur da sonraki sayfalar karakterinin nasıl olmasının öngörüldüğü hakkında fikir vermekten geri kalırsa, okur şimdiden bilsin diye kalbinin sevecen, mizacının neşeli ve rahat, yalansız ve yapmacıksız... hareketlerinin kızsı sakarlık ve utangaçlıktan henüz kurtulmuş, dış görünüşünün iç açıcı ve canı isteyince gayet güzel... aklınınsa on yedi yaşındaki bir dişinin aklı kadar saf ve bilgisiz olduğu da söylenebilir.

Ayrılık saati yaklaşırken Mrs. Morland'in annelik endişesi haliyle şiddetlenmiştir. Bu korkunç ayrılıkla sevgili Cath-erine'ini bekleyen binlerce dehşet verici felaketin sezgisi kalbini kederle doldurmuş ve onu birlikte geçirdikleri son bir iki gün boyunca gözyaşlarına boğmuştur; odasında yaptıkları veda görüşmesinde bilge dudaklarından elbette en önemli ve faydalı tavsiyeler dökülmüştür. Genç hanımları uzak bir çiftlik evine zorla götürmeyi seven asillerin ve baronların zulmüne karşı yaptığı uyarılar öyle bir anda içinin ağırlığını azaltmıştır. Kim aksini düşünür? Ama Mrs. Morland beyler ve baronlar hakkında öyle az şey biliyordu ki aklına meşhur vicdansızlıklarıyla ilgili hiçbir şey gelmiyor, entrikalarının kızı için yaratacağı tehlikelerden asla şüphelenmiyordu. Yaptığı uyarılar şu noktalarla sınırlıydı. "Lütfen Catherine, gece dışarı çıkarken boğazını iyice sarıp sarmala, sıcak tut; ayrıca dilerim harcadığın paranın hesabını tutarsın... sana bu küçük defteri bu amaçla veriyorum."

Sally ya da daha doğrusu Sarah (orta sınıfa mensup hangi genç hanım adını değiştirmeden on altı yaşına gelir ki?) konumu gereği bundan böyle ablasının yakın arkadaşı ve sırdaşı olacaktır. Gelgelelim, Catherine'in her postayla mektup göndermesi için de, Bath'da tanıştığı herkesin karakterini ya da tanık olduğu ilginç sohbetlerin ayrıntılarını anlatmaya söz vermesi için de ısrar etmemiş olması ilgi çekici. Morlandlar bu önemli yolculukla ilgili her şeyi ılımlı ve ağırbaşlı bir şekilde yaptılar, bu da bir kahramanın ailesinden ilk ayrılışının her zaman uyandırması gereken ince hassasiyetler ve içli duygulardan ziyade sıradan hayatın sıradan duygularıyla uyumlu görünüyordu. Babası onun adına muhasebecisine sınırsız ödeme talimatı vermek ya da hatta eline yüz poundluk bir banknot sıkıştırmak yerine sadece on gine verdi ve isterse yine vereceğini söyledi.

Bu hiç de umut verici olmayan himaye altında vedalaşma gerçekleşti ve yolculuk başladı. Yolculuk sakin ve heyecansız bir güven içinde geçti. Ne haydutlar ne de fırtınalar eşlik etti onlara, ne de tek bir şanslı terslik vuku buldu karşılarına kahramanı çıkaracak. Sadece bir kez Mrs. Allen terliklerini handa unuttu diye korkuldu, ama neyse ki korkuya mahal olmadığı anlaşıldı.

Bath'a vardılar. Catherine zevkten dört köşeydi... Bath'ın güzel, çarpıcı havalisine yaklaşıp, sonra onları otele götüren sokaklardan geçerlerken gözleri orada, burada, her yerdeydi. Mutlu olmak için gelmişti ve şimdiden mutlu olmuştu.

Çok geçmeden Pulteney caddesindeki rahat evlerine yerleştiler.

Şimdi Mrs. Allen'ı biraz tarif etmek yerinde olur, ki ilerleyen sayfalardaki üzüntünün meydana gelmesine nasıl yol açacak, belki basiretsizliği, kabalığı ya da kıskançlığı yüzünden, belki mektuplarını ele geçirerek, itibarını sarsarak ya da kapı dışarı ederek zavallı Catherine'in son ciltte geçen o umutsuz perişanlığa düşmesine nasıl katkıda bulunacak, okur kavrayabilsin.

Mrs. Allen dünyada onları evlenecek kadar beğenen erkekler olmasına hayret etmek dışında herhangi bir duygu uyandıramayacak sayısız kadından biriydi. Ne güzelliği, ne aklı, ne meziyeti, ne de görgüsü vardı. Mr. Allen gibi akıllı, zeki bir adamın seçimi olmasını açıklayabilecek tek şey bir asalet havası, hayli sakin, hareketsiz bir mülayimlik ve yüzeysel bir akıldı. Bir bakıma genç bir kızı cemiyete takdim etmeye fevkalade uygundu, çünkü her yere gitmeye ve her şeyi bizzat görmeye bir genç kız kadar meraklıydı. Tutkusu kıfayetlerdi. Şık olmaktan gayet zararsız bir haz duyardı; kahramanımız hayata girişini yapıncaya kadar en çok hangi kıyafetlerin giyildiğini öğrenmek için üç dört gün geçmesi gerekti; sonunda büyük hanıma en son moda bir elbise bulundu. Catherine de kendine biraz alışveriş yaptı ve bütün bu meseleler ayarlandığı zaman onu Üst Salon'a buyur edecek önemli akşam geldi çattı. Saç en hünerli ellerce kesildi, yapıldı; elbisesi özenle giydirildi ve Mrs. Allen da hizmetçisi de tam gerektiği gibi göründüğünü ifade ettiler. Böyle bir övgüden sonra Catherine kalabalığın içinden hiç değilse göze batmadan geçeceğini umuyordu. Beğenilmeye gelince, her zaman başının üstünde yeri vardı, ama buna bel bağlamıyordu.

Mrs. Allen'ın giyinmesi o kadar uzun sürdü ki balo salonuna geç vardılar. Mevsim hareketli, salon doluydu; iki hanım güçbela kendilerine yer açtılar. Mr. Allen doğruca kâğıt odasına gitti ve onları o patırtıyla baş başa bıraktı. Genç misafirinin rahatından çok yeni elbisesinin güvenliği için endişe eden Mrs. Allen kapının etrafındaki adamların arasından gerekli sakınmanın izin verdiği hızla yol açtı ve kolunu itiş kakış halindeki kalabalık ayıramasın diye sımsıkı arkadaşının koluna doladı. Ama salonda ilerlemenin kendilerini kalabalıktan kurtarmanın yolu olmadığını görünce çok şaşırdı; ilerledikçe kalabalık artıyor gibiydi, oysa kapıyı bir kez geçince kolayca koltuk bulacaklarını ve rahat rahat dans edenleri seyredeceklerini sanmıştı. Ne var ki durum böyle değildi; yorulmak bilmez bir ısrarla salonun sonuna kadar gittikleri halde vaziyet değişmemişti; bazı hanımların yüksek tüyleri dışında dans edenleri göremiyorlardı bile. Yine de devam ettiler... ileride daha iyi bir yer vardı; eksilmeyen bir güç ve inatla nihayet kendilerini en yüksek sıranın arkasındaki geçitte buldular. Burada aşağıdakinden daha küçük bir kalabalık vardı, dolayısıyla Miss Morland aşağıdaki bütün manzarayı ve az önce içinden geçerken atlatmış olduğu tehlikeleri etraflıca görebildi. Muhteşem bir görüntüydü ve o akşam ilk kez kendini bir baloda hissetmeye başladı: Dans etmek istiyordu, ama salonda hiçbir tanıdığı yoktu. Mrs. Allen arada bir gayet sakin bir şekilde, "Keşke dans edebilsen şekerim, keşke bir eş bulabilsen," diyerek böyle bir durum için elinden geleni yapıyordu. Bir süre genç arkadaşı bu dilekleri için ona minnettar oldu; ama o kadar sık tekrarlandılar ve sonuçta öyle etkisiz çıktılar ki Catherine sonunda yoruldu, teşekkür etmeyi bıraktı.

Bununla beraber, güçbela elde ettikleri üstün mevkinin huzurunu uzun süre yaşayamadılar. Az sonra herkes çay almak için harekete geçti, onlar da diğerleri gibi sıkışmak zorunda kaldılar. Catherine hayal kırıklığı duymaya başladı... milletin habire sıkıştırmasından bitap düştü, zaten yüzlerinin sıradanlığında ilgi çekici hiçbir şey yoktu ve hepsi ona öylesine yabancıydılar ki yanındaki tutsaklarla iki çift laf etmek de mahkûmiyetin bunaltıcılığını hafifletmiyordu; sonunda çay odasına ulaştıkları zaman katılacakları herhangi bir topluluk, hatırlanacak herhangi bir tanış, onlara yardım edecek herhangi bir beyefendi olmamasını tuhaf buldu. Mr. Allen'dan hiçbir iz yoktu; daha makul bir yer için etrafa boşuna baktıktan sonra, geniş bir grubun zaten yerleşmiş olduğu bir masanın ucunda oturmak zorunda kaldılar, orada yapacakları hiçbir şey, birbirleri dışında konuşacakları hiç kimse olmadığı halde.

Oturmalarıyla Mrs. Allen'ın kendini tebrik etmesi bir oldu elbisesini kazadan beladan koruduğu için. "Yırtılsa çok fena olurdu," dedi, "değil mi?.. Öyle narin bir muslin ki... Şahsen bütün odada bu kadar iyisini görmedim, emin ol."

"Ne kadar rahatsız edici," diye fısıldadı Catherine, "burada tek bir tanıdık olmaması!"

"Öyle şekerim," diye cevapladı Mrs. Allen, kusursuz bir ağırbaşlılıkla, "çok rahatsız edici hakikaten."

"Ne yapacağız?.. Bu masadaki beyler ve hanımlar buraya neden geldiğimizi merak ediyor gibi bakıyorlar... kendimizi zorla aralarına sokuyor gibiyiz."

"Aynen öyle yapıyoruz... Bu da hiç hoş değil. Keşke etrafta daha çok tanıdığımız olsaydı."

"Keşke bir tane bile tanıdığımız olsaydı... yanına gidilecek biri olurdu yani."

"Çok doğru şekerim; tanıdıklarımız olsaydı doğruca onlara katılırdık. Skinnerlar geçen yıl buradaydılar... keşke şimdi de burada olsalardı."

"O halde gitsek daha iyi olmaz mı?.. Burada bizim için çay servisi yok, görüyorsunuz."

"Yok hakikaten... Nasıl da asap bozucu! Ama bence hiç kımıldamayalım, çünkü insanın bu kalabalıkta ayağı takılıyor! Saçım nasıl?.. Biri demin öyle bir itti ki bozuldu gibime geldi."

"Yo hayır, güzel görünüyor... Ama sevgili Mrs. Allen, bu koca kalabalıkta tanıdığınız kimse olmadığından emin misiniz? Herhalde bir tanıdığınız vardır."

"İnan yok... keşke olsaydı. Keşke burada bir sürü tanıdığım olsaydı, çok isterdim, o zaman sana eş bulabilirdim... Seni dans ettirmek çok hoşuma giderdi. Bak, acayip bir kadın geçiyor! Ne tuhaf bir elbise giymiş!.. Ne kadar eski moda! Sırtına bak."

Bir süre sonra komşularının birinden çay teklifi aldılar; teklif teşekkürlerle kabul edildi ve böylece teklifi yapan beyle hafif bir sohbet başladı, akşam boyunca ilk kez biri onlarla konuşmuş oluyordu, ta ki dans bitince Mr. Allen onları bulup yanlarına gelene kadar.

"Ee Miss Morland," dedi Mr. Allen, hemencecik, "umarım balonuz güzel geçmiştir."

Catherine, müthiş bir esneme dürtüsünü boşuna saklamaya çalışarak, "Çok güzel gerçekten," diye cevapladı.

"Keşke dans edebilseydi," dedi karısı, "keşke ona bir eş bulabilseydik... Diyordum ki Skinnerlar geçen kış yerine bu kış burada olsalar ne mutlu olurdum ya da Parryler gelselerdi, hani bir ara geleceğiz diyorlardı ya, George Parry'yle dans edebilirdi. Eşi olmadığı için üzülüyorum!"

"Başka bir akşam daha iyisini yaparız umarım," oldu Mr. Allen'in tesellisi.

Dans bittiği zaman kalabalık dağılmaya başladı... kalanların biraz daha rahat yürümeleri için yer açacak kadar; artık gecenin olayları içinde henüz ayrıcalıklı bir rol oynamamış bir kahramanın dikkat çekme ve beğenilme zamanı gelmişti. Her beş dakika kalabalığı biraz daha azaltarak onun cazibesi için daha geniş bir açıklık bıraktı. Şimdi daha önce yakınında bulunmamış birçok delikanlı tarafından görülebiliyordu. Gelgelelim, hiçbiri onu görünce kendinden geçercesine yerinden sıçramadı, odada hiçbir meraklı fısıltı dolaşmadı, kimse onu bir tanrıçanın adıyla anmadı. Yine de Catherine gayet hoş görünüyordu; hatta topluluk onu üç yıl önce görmüş olsa şimdi son derece güzel olduğunu düşünürdü.

Bununla beraber, görüldü ve belli bir beğeni topladı; iki beyin güzel bir kız olduğunu konuştuklarını bizzat duydu. Bu sözler beklenen etkiyi yaptı; Catherine hemen gecenin öncekinden daha hoş olduğunu düşündü... mütevazı gururu okşandı... bu basit övgü için iki delikanlıya hakiki bir kahramanın cazibesini kutlayan on beş sone için duyacağından daha fazla minnettarlık duydu ve çevrenin ilgisinden payına düşeni almış olmaktan hoşnut, herkese karşı iyi duygular besleyerek koltuğuna gitti.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro