kırk dokuz
medya ile okuyun
+++
Çocuğum olmayacaktı ve bunu öğrenmek hiç olmadığı kadar canımı yakmıştı.
Çok üzücüydü, gerçekten bu beni yıkmıştı. İçimden bir şeyler kopmuştu sanki, hayatım boyunca hiçbir zaman sahip olamayacağım bir şey istiyordum belki de.
Yüzüme doğru esen rüzgarın soğukluğu beni sarstığında, omuzlarıma konan hırkayla başımı arkaya çevirdim.
Islak ve kırmızı gözlerimle birlikte Zayn'i gördüğümde oturduğum bankta yanıma oturdu.
Elimi tuttu. Gözümden akan bir damla yaşla birlikte başım omuzuna düştü.
Konuşmuyorduk, ama artık üşümüyordum.
O yanımdayken bu gerçeği düşünmek daha da üzüyor ve utandırıyordu. Utanacağım bir şey yoktu ama Zayn'in yüzüne bakmak istemiyordum.
Çocuk istiyordu, benimleyken mümkün değildi. Belki de ayrılmak bile isteyebilirdi. Bir de onsuz kalma düşüncesi kalbimi sıkıştırdığında iç çekip başımı yasladığım yerden kaldırıp yüzüne baktım.
Gece yarısını geçmişti saat, saatlerdir kıpırdamadan bahçede oturuyordum. Hareketsiz ve sessizce.
O ise daha şimdi gelmişti yanıma. Sahi ne düşünüyordu?
Ne düşündüğünü ve ne hissettiğini bilememek, onu böyle belirsiz bakışlarla izlemek beni daha da ağlatıyordu. Ya artık benimle olmak istemezse?
Hâlâ ona bakmaya devam ederken gözlerindeki duyguyu çözmeye çalışıyordum.
"Beni dinle," diye başladı sıcacık sesiyle.
"Her ne olursa olsun, senin canından daha önemli hiçbir şey yok."
Gözlerimi yumduğumda bir damla daha süzülmüştü. Beni göğsüne çekip sarıldığında huzurla nefeslenmiştim.
"Ben çok üzgünüm."
Benim fısıldamama karşı o daha da cesaretli bir şekilde cevap verdi.
"Hayır, güzelim, bak, üzgün olman kendine zarardan başka bir şey değil."
Başımı kaldırıp yüzüne baktığımda, samimiyeti içimi eritmişti.
"Ama sen çocuk istiyorsun?"
"Zaten bizim bir çocuğumuz yok mu?"
"Var.." diye mırıldandım.
Sonra beni tamamen kucağına aldı, dizlerimi iki yanına açıp kucağında oturur pozisyonu aldım.
Yanağımı okşadı, ıslak gözlerimi sildi.
"Zaten çirkinsin, ağlayınca daha da çirkinleştin."
Kendimi tutamayıp kahkaha atmıştım.
"Yaa.." omuzuna vurup çocuksu bir edayla aynı Javadd gibi küstüğümü belirten bir yüz ifadesi kullandım.
Boynumu, yanaklarımı ve en son dudaklarımı uzun uzun öptü.
"Sana bir şey soracağım," dedi.
"Hmm?"
"Mucizelere inanır mısın?" parmakları saçlarımda geziyordu.
Merakla hiçbir şey demeden yüzüne bakmaya devam ettim.
"Bilmem..Sen?"
"Ben inanıyorum. İnanmasam karşıma sen çıkmazdın."
+
Bir iki gündür daha normal hissetmeye başlamıştım. Evet, bu sorun benim tam içimdeydi, hayatımın ortasına dahil olmuştu, ve beni yaşamım boyunca etkileyecek bir şeydi. Yapabileceğim bir şey yoktu. Zayn de bu konuyu hiç açmıyordu. Yine normal yaşantımıza dönmüştük.
Ama ben, belli etmesem de ölüyordum üzüntüden. Eve sığamıyordum, Javadd okula gider gitmez kendimi sokağa atıyordum. Dolaşıyordum öyle boş boş. Çok üzücüydü bu.
Bir parkta banka oturmuş etrafı izliyordum. Sanki herkes normal ben anormalmişim gibi geliyordu. Saçmalıktı ama böyle işte.
Ben oturmaya devam ederken, bir süre sonra yanıma çok genç ve güzel, ikiz bebek arabasıyla bir kadın oturdu. Onu görünce sonunda hareket edebilmiş ve ona doğru dönmüştüm.
Arabayı yanına çekti ve bacak bacak üstüne atıp bir süre etrafı izledi, sonra telefonunu çıkardı ve ona bakarak oyalandı.
Çocukları vardı.
Ama benim olamayacaktı.
Hem buna hem de regl oluşumun verdiği duygusallıkla ağlama dürtüm artmıştı.
Of.
Bunu iyice takıntı haline getirecektim. Zayn'in dediği gibi, bu sadece kendime zarardı.
Kendi kendime bunu kabul edip, artık susmam gerektiğini söylüyordum. Ama böyle bir şey nasıl kabul edilirdi ki?
Elbette tedavi yöntemleri vardı, sırf bunun için gece üçe doğru uyanmış, daha doğrusu uyanamamış ve Zayn'in bilgisayarından biraz araştırmıştım. Hepsi de benim için ürkütücü şeylerdi ve ben hazır değildim. Daha durumu kabullenmeden tedaviyi düşünmek..
Bir yanım da bunu Zayn için yapmaya mecbur hissediyordu. Bilmiyorum, çok yıkıktım.
"İyi misin?"
Yanımdaki sarışın kıza döndüğümde hemen göz yaşlarımı sildim ve kafamı salladım.
"İyiyim."
Çantasından peçete çıkarıp bana uzattı. Şaşırıp ona baktım, sonra teşekkür edip peçeteyi alıp gözlerimi sildim.
"Neden ağlıyorsun?"
İç çekip derin bir nefes aldım.
"Bilmiyorum. Ben her şeye ağlıyorum sanırım." dedim gökyüzüne bakarak.
"Bu arada ben Kaia." ona döndüğümde elini uzatmış gülümsüyordu.
Ben de ona elimi uzattım. "Valeria ben de."
"Senin çocukların mı?"
"Evet. İkizlerim." onlardan bahsederken gözlerinin içi gülmüştü ve bu çok hoştu.
"Ne kadar gençsin."
"Evet..Erken anne oldum, ama harika bir şey biliyor musun? Onlarla birlikte büyüyorum." dedi arabanın içinde uyuyan çocuklarına bakarken.
Gözlerim tekrar dolmuş ve ağlama moduna girerken ağzımdan bir hıçkırık çoktan kaçmıştı. Yeniden ağlamaya başlamıştım, elimi yüzüme kapatıp kendimi saklamak istemiştim.
Hiç iyi hissetmiyordum. Bunun sanki üstüme yapışmış ve asla gitmeyecekmiş gibi düşünüyordum. Sanki sonsuza kadar mutsuz kalacakmış gibi.
Yanıma geçip elini sırtıma koyup sıvazlamaya başladı Kaia. Şu an kimseyi yanımda istemiyordum ama ona ısınmıştım, çok iyi birine benziyordu.
Sadece ben baş edemiyordum ve iyi değildim.
"Valeria, anlatmak ister misin?"
"Lütfen," kendime gelebilmek için onu durdurdum.
Kısa bir süre içinde tekrar toparlamıştım. Yanımdaki kıza bakıp sakin halime dönmeye çalıştım.
"Sadece kötü günler geçiriyorum. Önemli değil." dedim omuz silkerek.
"Pek öyle durmuyor ama..Sen bilirsin."
Belki de biriyle dertleşmek iyi gelirdi, bilmiyorum. Zaten Zayn üzülmesin diye ona da hiçbir şey anlatamıyordum. Tek başıma aşmaya çalışıyordum kafayı yemek üzereydim.
"Benim hiç çocuğum olmayacakmış."
"Yaa.." Şaşkınlık ve üzüntü içeren ifadeleri beni onun samimiyetine bir kez daha inandırmıştı.
"İmkansız mi yani?"
"Tedavi falan var diyorlar ama..Çok zor."
"Çok üzüldüm, keşke elimden bir şey gelse."
Başımı iki yana salladım.
"Üzülmene gerek yok. Alışacağım sanırım." dedim gülümseyerek.
"Senin için yapabileceğim bir şey var mı?"
"Yok maalesef. Hem gerçekten, şimdi daha iyiyim. Konuşmak iyi geldi."
Elini omuzuma koydu, "Her zaman için umut vardı. Bence sen umudunu kesme."
"Hep bir beklenti içinde yaşamak da çok zor."
"Haklısın."
Konuşup onun da içini karartmak istemiyordum daha fazla. Kol saatine bakınca Javadd'ın okul saatinin yaklaştığını görmüştüm.
"Kalkmam gerekiyor. Oğlumu okuldan alacağım."
"Ne?"
Anlattığından kafasının karıştığını gördüğüm için gülümsedim.
"Yani kocamın ilk eşinden olan çocuğu. Üvey ama, üvey olarak görmüyorum."
"İlgi çekici bir hikayen varmış gibi görünüyor.."
"Ne demezsin.." dedim alayla.
"Bak ne diyeceğim, ben sana numaramı vereyim, kötü hissedersen beni ararsın. Hem birlikte vakit geçirmiş oluruz."
Ne kadar tatlıydı.
"Olur."
Yabancıydık ama kanım ısınmıştı ona, en azından iyi bir insandı, ve gerçekten üzülmemi önemsemişti. Ayrıca ince düşünceli biri olması da beni ona çeken şeylerden biri olmuştu.
Ona sarılıp ayrıldıktan sonra parktan çıktım ve okula doğru yürümeye başladım.
En azından Kaia ile tanışarak ağlamak dışında bir faaliyette bulunmuş oldum.
+
Javadd odasında kendi kendine oynarken ben de tekrar yatağa gömülmüştüm.
Tam depresyon modundaydım.
Gerçi ben her zaman depresif ve yıkık olduğum için normal hislerim bunlardı. Ama tabii ki bu her durumdan daha farklıydı. Garip bir şekilde bu olay hayatımın merkezine yerleşmişti.
Yatakta hissettiğim kıpırtı ve burnuma dolan güzel koku ile birlikte arkamı döndüm.
"Annee!"
Javadd sıkıca boynuma atlayıp bana yapışmıştı.
"Oğlum,"
Onu öpüp kokladım ve kucağıma çektim. Günlerdir ağlayıp zırladığım için onunla ilgilenememiştim. Hem ilgimden hem sevgimden mahrum kalmıştı ve bunu düşündükçe kendimden nefret edesim gelmişti.
"Annee sen ağladın mı?"
"Hayır bebeğim ağlamadım." Hızla gözlerimi kurulayıp gülümsedim.
"Ama gözlerin kırmızı!"
"Kaşındığım için kızardı aşkım."
Yanaklarımı sıktı ve uzun uzun öptü.
Ben günlerdir olmayacak çocuğum için ağlıyordum ama aslında yanıbaşımda sevgime aç olan çocuğu görmüyordum.
Başkasına ihtiyacım yok ki, Javadd'ın sevgisi beni ayakta tutan tek şeydi. Nasıl da güzel seviyordu beni.
"Sen üzülünce ben de üzülüyorum anne.." dedi dudak büzerken.
İşte o an, içimde bir şeyler erirken, ne aşk, ne para ne de başka bir şey için üzülmenin dünyadaki en büyük saçmalık olduğunu anlamıştım.
Aylar önce benden çekinen çocuk bana anne diyor, kucağımdan ayrılmıyordu. Beni babasını sevdiği kadar seviyordu.
Küçücüktü, ama artık büyüyordu. Zaman ikimize de iyi gelmişti, bizi büyütmüş ve iyileştirmişti.
Doğurmamış olabilirim ama, büyüttüğüm çocuğuma aşıktım ben. Ve o sağlıklı olduğu sürece bir daha ağlamayacak ve üzülmeyecektim.
+++
hi guys bro
nabüyünüz
YÜCE KAIA MALIK HAZRETLERİ KİTABİMİZA KONUK OLDU
bu şeref bana aittir efendim @zainftme
güzel çiftim♡♡♡
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro