kırk beş
YENİ KAPAK NASİL OLMUS LN
*
Sabahlığımın kuşağını bağladıktan sonra tekli koltuğa oturup bacaklarımı kendime çektim ve başımı dizlerime yasladım.
Saat on bir olmuştu ve Zayn sanki kış uykusuna yatmış gibi uyuyordu ve asla uyanmamıştı.
İnce yorgan belinden aşağısını kapatıyordu, yatakta yüz üstü yatıyor ve bir kolu yastığın altındaydı.
Harikaydı.
Bir elimi yumruk yapıp çeneme yaslayarak onu izlemeye başladım. Çok yorgundum, çok ağrım vardı, başım çatlamak üzereydi ama rüyada gibiydim. Hatta bu rüyanın da ötesinde güzel bir şeydi. Sevdiğim insanı istemiştim, o da beni istemişti ve bu öyle büyük bir doyumdu ki bir insana cesaret ve güven veriyordu. Söylemese bile sevgisini ve ilgisini bilmek, bunu ondan görmek beni değerli hissettiriyordu.
Harika bir adamdı, çok iyi bir kalbi vardı. Bundan zerre kadar şüphem yoktu. Benden evini, odasınu, parasını veya ailesini esirgememişti. Bu benim manevi açlığımı fazlasıyla doyurmuştu. Bunun için ona her zaman minnettar olacaktım.
Onunla var olmamıştım evet ama, bana var olduğumu hatırlamıştı.
Odunluğuna toz kondurmayacaktım tabii ki.. Ondan daha kaba ve odun yoktu ki bu dünyada, odunluğun kitabını bile yazabilirdi.
Ve uykucu bir odundu.
Niye uyanmıyordu ki?
Canım çok sıkılmıştı, yanına gidip çekmecenin üstünden telefonunu aldım. Yatağa yanına geçip oturdum, sırtımı yatak başlığına yaslayıp telefonu açtım. Kilidi yoktu.
Galeriye girip fotoğraflarına baktım. Bir şey için değildi, yapacak hiçbir şeyim yoktu ve oyalanmak istiyordum.
Galerisinde yüz tane resim vardı sadece. Aşağı doğru indikçe görüğüm şeylerin hepsi aynıydı, oğluyla ifşaları vardı.
O kadar tatlılardı ki, gözlerim dolmuştu.
Ve içlerinden bir tanesi ağlamama sebep olacak derecede güzeldi.
Javadd'ın görmediğim bebeklik fotoğraflarını görmüştüm. Ne kadar güzel bir bebekmiş.
Çok güzel gülmüştü, kendimi tutamayıp kahkaha attım. Ve daha bir sürü komik resimleri vardı.. Umarım hiç ayrılmazlardı, gördüğüm en tatlı baba oğuldular.
Telefonunu yerine geri koyduktan sonra yataktan kalkıp odada öylece dönüp durdum. Sanırım uyandıracaktım.
Yatağın kenarına geçip oturdum ve saçlarına dokundum. Karşımda bir manzara duruyordu ve bunu ölümsüzleştirmesem olmazdı.
Çantamdan telefonu alıp tekrar yerime oturup kamerayı açtım.
Telefonu Zayn'inkinin yanına yanına koyup saçlarını okşamaya devam ettim. Homurdanmaya başladığında uyanacağını anladığım için sevinmiştim.
Omuzlarına, kollarına ve karnına dokunduktan sonra parmak uçlarımla boynundaki zincir kolyeyi tuttum.
Zayn sonunda gözlerini açtığında baygın bir ifadeyle önce bana sonra etrafına baktı.
Bu haline gülüp dudaklarına uzandım.
"Günaydın." dedim.
Ama anlaşılan onun aklı hala uykudaydı.
"Sana da günaydın." dedi yüzünü ovalarken. Ve sonra arkasını dönüp uyumaya devam etti.
"Yaa Zayn,"
Kolundan tutup sarstım. "Hayır uyuma artık."
"Off,"
Aniden yerinden kalktı ve bileğimden tutup beni yatağa attı.
Beni yatağın içine soktu ve dudaklarımızı birleştirdi. "Çok konuştun sabah sabah."
Karnıma kadar kıvrılmıştı geceliğim, bu Zayn'in dikkatini çekmiş olacak ki elini çıplak kalan bacağıma koydu.
Okşayarak yukarı doğru çıktığında kendimi ona doğru kaldırdım.
Biraz öpüştükten sonra kendine gelmiş olacak ki enerjik bir şekilde üstümdeki yerini aldı.
"Zayn,"
"Hmm?"
"Kalk."
"Ne?"
"Kalk işte, kahvaltı yapalım. Karnım acıktı benim."
Bana öfkeyle bakmaya başladığında gülmemek için kendimi tutmuştum.
Boynuma eğilip ufak öpücükler bıraktıktan sonra beni kolunun altına alıp sarıldı. Anın huzuruyla gözlerimi kapatıp ona sokuldum. Üşüyordum ama ısıtmıştı beni.
Nasıl güzel kokuyor..
Kolumu omuzlarına sardığımda, bir bacağımı tutup büktü ve beline sarmamı sağladı. İç çamaşırıma doğru uzanırken bana bakıp güldü.
"Yapalım bakalım..Kahvaltımızı."
+
"Hayır Zayn, hiç güzel çekmemişsin."
Sıkıntıyla kollarımı biribirine bağlayıp Zayn'e çemkirirken Zayn bana ısrarla harika fotoğraflar çektiğini kanıtlamaya çalışıyordu.
"Ya neresi güzel değil kızım. Al işte nesi var bunun."
"Hepsini bulanık çekmişsin!"
"Ya sabır."
Gözüme sokarak çektiği fotoğrafları kaydırarak göstermeye devam ediyordu telefonumdan.
Eyvah.
Tam elinden alamaya çalıştığımda sabah o uyurken çektiğim resmi gördü. Anında durakları kıvrıldı.
"Ya gülme ver şunu."
"Bir dakka, sen beni mi çektin."
"Zayn"
"Verir misin telefonumu."
"Yo"
"Zayn!"
"Çok mu hoşuna gitti," dedi fotoğrafı kasdederek, sonra kollarını bana sararak yaklaşmaya başladı. Beni kendine çekip kalçamı tuttuğunda yüzümün kızarması hala geçmemişti.
"Sırnaşma, dur."
Onu zar zor kendimden uzaklaştığımda yüzündeki gülümseme duruyordu.
"İyi geç son kez çekiyorum."
Ben hemen yerimi aldıktan sonra kamera sesini duydum.
İnşallah güzel çekmiştir.
Zayn telefonu bana uzattığında alıp inceledim.
Tanrım, çok güzeldim.
Resmen kendime bakmaya doyamamıştım, taş gibiydim.
"Çok güzelim." diye mırıldandım kendi kendime.
Zayn göz devirip beni bileğimden tuttu.
"Yürü hadi sıkıldım."
"Tamam geldim."
Zayn zahmet edip yataktan çıkabildiğinde önce kahvaltı yapmıştık, sonra odamızda dinlenip havuza inmiştik. Zayn yüzme bilmediği için girmemişti fakat benim zorumla girmiş sadece kenarlara tutunuyordu. Gerçekten çok tatlıydı, buna güldüğüm zaman kızıyordu.
Biraz daha takıldıktan sonra havuzun başına geri dönmüştük. Anlık gelen cesaretle Zayn'in en dalgın durduğu an onu bütün gücümle havuza ittim.
O daha ne olduğunu anlayamadan suyu boyladığında kahkahalarla gülmeye başlamıştım. Birkaç saniye sonra suyun yüzeyine çıktığında şaşkınlıkla etrafına bakındı ve çırpındı.
"Lan!" Bana bakıp çemkirdiğinde kendime kaçacak yer arıyordum fakat yanına girip gülmeye devam etmek daha cazip gelmişti.
Zayn zar zor kenarlara tutunduğunda ben de yanına gidip kollarımı boynuna sardım.
"Hasta mısın sen?" Diye bağırdı yüzüme. Gülmeyi kesmiyordum ve o buna sinirleniyordu.
"Ama çok komiktin kabul et."
"Komiktim öyle mi?"
"Hı, hı."
Yanağından öptükten sonra ondan ayrıldım ve yüzmeye başladım Havuzun keyfini çıkarırken göz ucuyla Zayn'i izliyordum bir çocuk gibi kenarları tutunmuş beni izliyordu.
+
"Oğlumu özledim ben."
Zayn üstümden kalkıp yanıma geçtiğinde, ben de çarşafı göğüslerime kadar çektim.
Zayn benden onu havuza atmamın intikamını almıştı..
İkimiz de sırtımızı yatak başlığına yaslayıp oturuyorduk. O telefonunu eline aldığında başımı omuzuna koydum. Gözlerimi kapattıktan kısa bir süre sonra, telefondan ses gelmeye başladı.
"Nasılsınız anne?" Sessizce Zayn'i dinliyordum.
"İyiyiz bizde," dedi saçımı okşarken. "Javadd nasıl, ne yapıyor?" diye devam etti.
Zayn önce gülmsese de, sonradan yüzü asılmıştı.
"Neden?"
Omuzları gerildiğinde ben de başımı kaldırmıştım.
"Şimdi nasıl? İyi mi? Dönmemiz gerekiyor mu?" diye sordu annesine.
Zayn'in gerginliği beni de telaşlandırmıştı.
"Tamam, peki o zaman. Uyanırsa beni ararsınız. Görüşürüz."
Zayn telefonu kapattığında açıklama yapmak için bana döndü.
"Ne oldu Zayn?"
"Javadd, biraz ateşlenmiş. Doktora götürmüşler, biraz üşütmüş." Dedi mutsuz bir tonda.
"Şimdi nasılmış?"
"İlaç içmiş, iyi diyorlar. Uyuyormuş."
"Zayn, bak, istersen dönebiliriz."
Javadd'ı ben de çok merak etmiştim ama dediğine göre normal bir çocuk hastalığıydı. Korkulacak bir şey olmadığını umuyordum.
"İyiymiş, onlara güveniyorum ama.."
"Oğlunu görmek istiyorsun." diye tamamladım onu.
"Oğlumuzu." diye düzeltince içimden bir şeyler koptu.
Oğlumuz.
Bu gerçeği ondan her duyduğumda kalbim eriyordu. "Sen sadece oğlumun bakıcısısın." diyen adam benim onun annesi olduğumu kabul ediyordu ve bu tanımlanamaz bir mutluluktu.
Göğsüne sokulduğumda beni alnımdan öptü.
"Aklımız ondayken, burada tatil yapmak istemiyorum Zayn."
"Ciddi misin?"
"Evet, gerçekten. İki gün erken dönmekle bir şey kaybetmeyiz." dedim sakallarını okşarken.
Sevindiğini görmüştüm, sadece onun için değil ben de Javadd'ı merak ediyordum. Hem biz yeteri kadar tatilimizi yapmıştık. Birbirimize tam anlamıyla bağlandığımızı düşünüyordum. Oğlumuz için dönmemiz sorun olmayacaktı.
+
Bradford'a dönmüştük. Eve dönerken yol üstünde olduğu için Javadd'ı da alıp evimize doğru ilerliyorduk. Zayn sürücü yerinde, ben yanında, Javadd arka koltukta uslu uslu oturuyordu.
Yoldan geldiğimiz için yorgundum ama eve gidince bir sürü iş bizi bekliyordu. Bavullar, ev temizliği, ve biraz da Javadd ile ilgilenmek vardı. Çok özlemiştim bebeğimi.
Sonunda evimize dönmüştük, balayına çıktığımıza inanamıyordum. Rüya gibi üç gün geçirmiştik. Erken döndüğümüz için zerre kadar üzülmemiştim çünkü Zayn bana zaten en iyisini göstermişti.
Zayn bavulları odaya taşımış yerleştiriyordu. Ben de evi topluyordum, prensim de bana yardım ediyordu.
"Annee"
"Söyle anneciğim."
"Anne, bu çıkmıyor."
Ona verdiğim küçük toz bezini elinden alıp burnunu sıktım. "Bundan sonrasını ben hallederim." dedim gülümseyerek.
"Hadi sen odana çık tatlım."
"Ama ben senin yanında durmak istiyorum." dedi dudak büzerek.
"Peki,"
Elimdekileri bıraktım ve koltuğa oturdum, onu kucağıma aldığımda kollarını boynuma sardı.
"Söyle bakalım, nasıl hastalandın sen?"
"Dedemle top oynadık. Sonra ben dondurma yedim. Boğazlarım ağrımaya başladı."
"Bebeğim benim."
Onu göğsüme bastırıp saçlarını okşardım. Kucağımda büzüşmüş minicik olmuştu, her geçen gün büyüsede yüzündeki masumluk ve bebeksilik gitmiyordu. Bu da ona olan sevgimi arttırıyordu.
"Bir dahakine daha dikkat et tamam mı?"
"Tamam anneciğim."
Tanrım, ağlamak istiyorum.
"O zaman küçük ejderhamla biraz oyun oynayalım." Onu koltuğa yatırıp gıdıklamaya başlamıştım. O ise buna bayılmış ve gülüyordu.
- Bir hafta sonra, Zayn -
"Tamamdır, geçmiş olsun."
Ben ellerimi yıkarken, hastam da montunu giyinip hazırlandı.
"Teşekkürler, Bay Malik. İyi günler."
"Rica ederim."
Onu kapıya kadar yolculadıktan sonra sebilden kendime bir bardak su doldurup sandalyeme oturdum. Geçen hafta tatilde olduğumuz için bütün randevular bu haftaya yığılmıştı.
Sabahtan beri beş dakika oturacak vaktim olmamıştı.
Ama olsun, Valeria ile çok güzel bir tatil yapmıştık. İkimizin de buna ihtiyacı vardı ve iyi gelmişti.
Biraz kestirmek için başımı masaya koymuştum ki zil çaldı. Sıkıntılı bir nefes verip ayağa kalktım ve beyaz önlüğümü düzeltip kapıya ilerledim.
Kapıyı açtığımda orta yaşlı, sevimli yüzlü bir kadın duruyordu karşımda. Simasının bu kadar tanıdık gelmesini garipsesem de onu içeriye buyurdum.
"Hoşgeldiniz geçin."
İçeriye girdi ve beklemeye yerine ilerledi.
Ben de masama ilerleyip randevu defterimi açtım.
"İsminiz neydi? Randevunuz vardı değil mi?"
Kadın ağlamaklı gözlerle bana bakıyordu. Bir şey söyleyecek ama çekiniyor gibiydi.
"Hanımefendi?"
"Zayn Malik sen misin?"
"Evet?"
"Valeria Hill senin karın mı?"
"Evet, hanımefendi ne oluyor?
"Konuşmamız gerekiyor." sesi çatallaşmıştı. Ağlıyor muydu?
"Ne hakkında?"
"Valeria hakkında."
***
DIRIRUIRIRIMMM
TAHMİNLERİ ALALIM GENÇLEEERRRRR
Eee keyifler nasıl mutlu musunuz
Bu arada bu muhteşem shopu ben yaptım
İzin alinmadan kullanildigini gorursem kalbinizi kirarim emek var sonucta kac saatimi harcadim buna :D
toprak dalga gecti ama bence cok guzel oldu her yorum toprağa bir tokat olsun @zainftme
Bb
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro