elli yedi
Kabanımın kuşağını bağladıktan sonra çantamı da omuzuma astım ve çıkışa doğru yürüdüm. Mesaim bitmişti ve evime gitmeyi iple çekiyordum.
Saçlarımı elimle karıştırdıktan sonra koridorun diğer ucundan gelen patronumu görünce gülümsedim.
"Çıkıyor musun Valeria?"
"Evet Bay Watson."
"İstersen bırakayım seni eve."
"Gerek yok."
Birlikte dışarı doğru yürürken bana işle ilgili birkaç şey söyledikten sonra çıkış kapısından çıktık.
"Vaktin varsa kahve içelim?"
Tam ağzımı açıp cevap verecekken çok tanıdık bir ses tarafından sözüm kesildi.
"Vakti yok."
Arkamdan gelip tam yanımda durunca şaşkınlıkla Zayn'e baktım. Nereden çıkmıştı ki?
Zayn anlamadığım bir şekilde çok sinirli duruyordu. Ama ben onu gördüğüme çok mutlu olmuştum. Demek beni almaya gelmişti..Tanrım..Çok ateşli duruyordu.
Ben ona hayran hayran bakarken o patronuma kaşları çatık bir şekilde bakıyordu.
"Şey, patronum." dedim Zayn'e dönerek.
"William ben," dedi patronum elini uzatarak.
Zayn önce ona sonra eline baktı. "Ben tanışmak istedim mi?"
Bu ayılığına şok olsam da hızla karnını dirseğimle dürttüm.
"Zayn ben, Valeria'nın kocasıyım." dedi özgüvenli bir şekilde elini uzatarak. Hemen elini geri çekti ve belli etmeden elini pantolonuna sürttü.
Zayn.
Bay Watson biraz bozulsa da belli etmemeye çalıştı.
"Memnun oldum."
"Ama ben olma-" Zayn'e gözlerimi kocaman açarak baktığımda susmuştu.
"Biraz yabaniyiz herhalde." dedi Bay Watson gülerek.
Tanrım, yerin dibine girmiştim.
Zoraki bir gülümsemeyle cevap verdiğimde Bay Watson gitmeden önce bana dönüp elini omuzuma koydu. "Neyse, yarın görüşmek üzere Valeria."
Zayn dişlerini sıkarak adama baktıktan sonra hemen atıldı. "Aslanım sen o eli indir bi istersen, indiririz yoksa."
Elimi alnına yaslayıp sıçmış bir ifadeyle onlara bakarken bir an önce gitmek istedim. Dağdan mı kaçtı bu adam?!
Bay Watson Zayn'e verecek cevap bulamadığı ve veda edip yanımızdan uzaklaştı.
Sinirden patlayacaktım, cidden bu kadar ayılık fazlaydı. Beni rezil etmişti.
"Lavuğa bak. Müsait misin diye soruyor bir de."
Zayn elimi tutup bizi ters çevirdi ve arabasına doğru yürüdük. Sinirle elimi ondan kurtardım ve önden yürüyerek arabaya ulaştım. Kollarımı birbirine bağlayarak tripli bir şekilde beklemeye başladım.
Gıcık herif.
Zayn yanıma geldi ve kilidi açmadan önce şaşkınlıkla bana baktı. "Ne bu havalar?!"
"Dağdan mı kaçtın sen?! Ne biçim konuştun adamla ya!"
"Sana yürüyor kızım salak mısın?"
"Sensin salak. Adam insan gibi bir şey sordu. Sen alışık olmadığın için garipsemen normal."
Hışımla kilidi elinden aldım ve açtıktan sonra ön koltuğu açıp bindim. Hala sinirliydim ve stresten oturduğum yerde dizimi sallıyordum.
Zayn de sinirli bir şekilde sürücü koltuğuna oturup arabayı çalıştırdı. Yolculuk boyunca konuşmadık ama ağzını açarsa eğer gerçekten patlardım.
"Delireceğim ya, kahve içelim mi diyor!" dedi kendi kendine söylenirken.
"Sen niye bu kadar sinirlendin ki?!" diye cevap verdim onun gibi bağırarak.
"Çünkü seni se-" dedi beni bastırıp bağırarak. Cümlesini kendi şaşkınlığı ile kesti.
Şoka girmiş bir ifadeyle seslice yutkundum. Nolur de nolur de.
Hadi nolur de.
İkimiz de yeteri kadar saçma bir durumun içinde olduğumuzu biliyorduk sanırım. Susup önümüze döndük. Yola kilitlenmiştik. Ama aklımız Zayn'in az önce söylediği şeydeydi.
Alt dudağımı dişleyip kendi kendime gülüyordum. O işe gözünü bir milim bile yoldan ayırmamıştı.
+
Hayatımız en normal şekilde devam ediyordu. Her şey aynıydı, Javadd okuluna biz işimize gidiyorduk. Evdeyken de birlikte dinlenerek vakit geçiriyorduk.
Bileğimdeki tokayla saçımı gelişigüzel topladıktan sonra Zayn odaya girdi. Yüzü bembeyazdı, gergin ve stresli duruyordu.
Gülümseyerek ona döndüm ve elini tuttum. "Zayn?"
Elinin buz gibi soğuk olması beni korkutmuştu. "Zayn? İyi misin?"
"İyiyim, gelsene aşağı inelim."
Elimizi ayırmadan odadan çıktık ve Zayn beni salona doğru indirdi. "Misafirlerimiz var."
Kaşlarımı çatmış önce ona sonra koltukta oturanlara baktım. Karşılarına geçer geçmez şok içinde gelen kişilere baktım.
Ne?!
Gözlerim kocaman açılmışken bu anın gerçek olup olmadığını anlamaya çalıştım.
Ama. Nasıl olur?
Annem ve babama dehşete düşmüş gibi bakarken onlar beni görünce ayağa kalktı. Aylardır yüzlerini görmemiştim, içim öyle kötü olmuştu ki gözlerim dolmuştu.
İlk hamle annemden gelmişti, ıslak gözleriyle bana sarılmak istediğinde hemen karşılık verdim. Uzun bir süre bana sarıldı.
"Merhaba."
Ona sarıldıktan sonra sıra babama gelmişti. Nereden çıktılar, neden geldiler bilmiyorum ama..Gerçekten özlemişim. Hiçbir kızgınlık buna engel olamazdı.
Onlarla hasret giderdikten sonra ortalarına oturdum. Annem yaşlı gözleriyle saçlarımı okşadı. "Nasılsın?"
"İyiyim siz?"
"Biz de iyiyiz."
Ağlamak istemiyordum ama çok kötü olmuştum.
Zayn'e baktığımda o da karşımızdaki koltuğa oturmuştu.
"Seni görmek istedik." dedi annem burnunu çekerek. Ne olmuştu böyle?
"İyi yaptınız.
"Mutlu musun Valeria?"
Anneme şaşkınlıkla bakarken başımı salladım. "Mutluyum."
Hiç bu kadar yakın hissetmemiştim anneme karşı. Üzgündü ve ben bunu hissediyordum. Bir şey vardı, onda daha önce hiç görmediğim bir üzüntü vardı.
Annem bana gülümserken babamın elini sırtımda hissettim. "Biz aslında sana bir şey söylemeye geldik."
"Evet?" Korkak bir sesle cevap verdiğimde gözlerimiz Zayn'le kesişti.
"Senin gözünde hiçbir zaman iyi bir anne baba olmadık biliyoruz."
Ne?
"Evet, belki fazla ileri gittik belki seni kırdık ama biz seni çok seviyoruz."
Annem elimi tuttuğunda kalbimin atışı hızlandı, çok ama çok gergin hissediyordum.
"Yemin ederiz sana zarar gelsin istemedik hiçbir zaman. Biz, biz, seni korumak istedik, hep sevdik."
Onların ağzından böyle kelimeleri hiç duymamıştım. Belki benimle böyle baştan konuşsalardı her şey daha iyi olabilirdi.
"Bunları konuşmak için geç kalındı artık. Olan oldu." diyebildim.
Neden burada olduklarını ve neden bunları konuştuklarını sorgulamadım. Pişman olmuşlardı, belliydi.
"Valeria seni hep mutlu etmek istedik."
Annem ağlamaya başladığında şaşkınlıktan ağzım açılmıştı. Ağlıyor muydu cidden? Annem ağlamaktan konuşamayacak hale geldiğinde babama döndüm.
"Annen doğumhaneye girdiğinde yaklaşık bir saati geçmişti haber alamayalı."
Derin bir nefes aldı ve devam etti. "Çok umutluydum, heyecanla bekliyordum gelecek haberi..Ama olmadı. Annen düşük yapmıştı. Bütün umutlarımız yerle bir olmuştu. İkimiz de çok gençtik, kızım. Yıkılmıştık."
"O kadar çok hayal kurmuştuk ki, içimizde koca bir delik oluştu."
Anneme baktım. Ne diyor bunlar?
"İkimiz bir başımızaydık, hastane odasına ağlayıp duruyorduk. Çok acı bir kayıptı.."
"Saf acı hissediyorduk ikimiz de. Sonra..Ertesi gün, minicik bir kız çocuğunu gördük. Bebeklerin odasında duruyordu. Terk edilerek hastaneye bırakılmıştı. Kimsesizdi, üşümüş, açtı, üstelik daha iki günlükmüş. Babanla biz gördük. O an ikimiz de aynı şeyi düşünmüştük."
"Siz ne anlatmak istiyorsun? Kimden bahsediyorsunuz?"
"O ufacık kız çocuğunun elini tuttuk, bize hayat verdi. Ama biz onun hayatını almak istememiştik. Senin elini tuttuk ve bırakmak istememiştik."
Beynimde şimşekler çakmıştı. Titremeye başlamıştım ve dilim tutulmuştu. Konuşamadım, ağlayamadım, kımıldayamadım. Başım dönmeye başladı, midem bulandı, gözlerim karardı. Kafamın içinde uğultular dolaşırken anlık gelen patlamayla ayağa kalktım. Zayn bu halimden korkmuş olacak ki hemen o da kalktı ve beni tuttu.
"Güzelim, iyi misin?"
Onu durdurup annemle babama baktım.
Ne söylemek istediklerinin farkında mıydı bunlar?! Derin derin nefesler aldım ve sakince onlara döndüm. Hayır, ben yanlış anlamıştım.
"Siz söylediğinizin ne anlama geldiğini biliyorsunuz değil mi?"
"Tek başındaydın, seni bırakamadık." Annem gözümün içine baka baka ağlıyordu. Ne.
Nasıl.
Onlara baktım, sonra Zayn'e döndüm.
Binlerce düşünce zihnime hücum etti. Kalbim sıkışmıştı, konuşamadım, Zayn'e tutundum. Ben kimsesiz miydim?
Beni evlatlık mı almışlar yani?
Koca bir iç çekip onları kollarından tutup sarstım. "Yalan!" diye bağırabildim sonunda.
"Yalan söylüyorsunuz!"
Ben terk mi edilmiştim?
"Yalan söylüyorlar değil mi Zayn?"
Ona yalvaran ve ıslak bakışlarla baktığımda boğazım yanmaya başlamıştı.
"Yalan söylüyorsun." Kendimi kandırmak istiyordum, ama bunun doğru olduğu bir kez daha kafama vurduğunda kendimi bırakmıştım.
Nefes alamıyordum, yemin ederim nefesim kesilmişti. Elimi göğsüme yaslayıp hızlı hızlı soluklandım.
Gitmem gerekiyor, buradan gitmem gerekiyor.
Zayn'in kolunu bırakıp uzaklaşmak için hamlede bulundum.
"Valeria, ne-"
"Beni yalnız bırak." dedim Zayn'e doğru dönerek. Titreyen ellerimi ve bacaklarımı kontrol altına almaya çalışarak salondan uzaklaşıp merdivene yöneldim. Korkulukları sıkı sıkı tutup yukarı çıktım. Ölüyorum ben.
Gözlerim karardı tekrar, yer ayaklarımın altından kayıyormuş gibi oldu.
Kendimi Javadd'ın odasında atabildim ve kapıyı kilitleyip yere yığıldım.
Ağlayamıyordum.
Şaşkındım, ne olduğunu bile anlamadım ki.
Kimsesizdim.
Tek başımaydım.
Sonunda büyük bir iniltiyle hıçkırarak ağlamaya başladım. Bu zamana kadarki bütün yaşamımın boş olmasına, kimsesizliğime ve daha bütün kalp kırıklıklarım için ağladım.
Evlat edinilmiştim.
Yirmi iki yılım yalanmış.
Kendimi kontrol edemiyordum, ağlamaktan nefesim kesilmişti ve titremem artmıştı. Kandırıldım.
Keşke tam şu an ölseydim, hiçbir şey hissedemeseydim, bunlarla baş etmek zorunda kalmasaydım.
Başımı dizlerime yaslayıp ağlamaya devam ettim.
Daha yeni kabul etmiştim. Yeni anlamaya başlamıştım.
Peki, neden şimdi? Neden şimdi söylediler bunu? Yıllardır sakladılar, hayatım alt üst olmuştu, bunu mu istediler.
Kaç saat oldu yere yatıp ağlayalı bilmiyorum. İçim yanıyordu hala. Hesap sormalıydım. Aşağıda dilim tutulmuştu, beynim durmuştu. Ama şimdi biraz kendime gelmiş hissediyordum. Gidip hesap soracaktım.
Yere tutuna tutuna ayağa kalktığımda, bacaklarım ve kalçam uyuşmuştu. Zar zor kapıyı tutup açtığımda Zayn de kapının önünde oturuyordu.
Zayn..Beni mi beklemiş?
Beni görür görmez ayağa kalktı, yüzümün halini görür görmez bana acıyarak bakmıştı. Onu öyle görünce tekrar ağlamaya başlayarak ona sarıldım. O da kollarını bana sıkıca sardı.
Konuşmadık, o da tek kelime etmedi.
"İyi misin, bebeğim, iyi misin?"
Başımı salladım geçiştirmek için. "Gittiler mi?" diye sordum çatallaşan sesimle.
"Aşağıdalar." dedi.
Onu bırakıp aşağı indim. Bana hesap vereceklerdi.
Göz yaşlarımı kolumla sildim ve karşılarına dikildim. "Anlatın. Bana devamını anlatın."
"Valeria-"
"Sus, anne. Bana Valeria deme. Devamını anlat."
Babamla bakıştılar. "Ya anlatın!" diye bağırdım.
Karşılarındaki koltuğa oturdum ve sakin kalmak için derin bir nefes aldım.
Gerçek olmasın, Tanrım, ne olur rüya görüyor olayım.
"Seni biz aldık. Yemin ederim bir gün bile öz olmadığını hissetmeni istemedik. Ama biliyorum, hiçbir zaman senin istediğin gibi bir aile olamadık."
Sessizce akıyordu göz yaşlarım. Gerçekti.
"Neden şimdi anlatıyorsunuz peki? Yıllardır bir şekilde dayandık. Neden şimdi?"
Zayn salonun köşesinde duruyordu. Annemler ona baktı.
"Kocana sor." dedi annem peçete ile göz yaşlarını sildikten sonra.
Ne.
İkinci bir şoka hazır değildim. Hayır. Zayn ne alakaydı? Zaten yeni topladım kendimi, sıradaki neydi?
Zayn yanıma oturdu ve ellerimi tuttu. Hayır, korkuyorum, duymak istemiyorum.
"Aylar önce bir kadınla tanıştım. Bana senin annen olduğunu ve yıllardır seni aradığını söyledi."
Avel gibi Zayn'in yüzüne baktım. Zayn'e, anneme ve babama baktım. Bu kadarını kaldıramam ben. Kalbim sıkışmıştı. Gözüm kararıyordu, defalarca kez. Üstümdeki bütün güç kalktığımda koltuğa yığıldım ve gözlerim kapandı.
+++
crybabyyy crybabyyy
mommyyy♡♡♡
♡♡♡
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro