12
Geciktim özür dilerim
İyi okumalar canlarım
Umarım bölümü beğenirsiniz
- - - -
Taehyung'a her şeyi anlattıktan sonra hayatımda her şeyi bir şekilde yoluna koyabileceğimi düşünüyordum ama biraz daha acı çekmem gerektiğini bilmiyordum.
Ellerim oturduğum sandalyenin arkasında sıkıca bağlanmıştı. Ayaklarımı iyi bağlayamadığının farkındaydım ama ellerim olmadan nasıl çözeceğimi bilmiyordum. Şehirden çokça uzak olan bu eski harabe evde soğuktan üşüyordum da. Üstelik beni buraya getirmek için kullandığı uyuşturucu koku yüzünden başım çatlayacakmış gibi ağrıyordu.
Kaç saat geçmişti ya da kaç dakikadır buradaydım hiçbir fikrim yoktu. Tek umudum birilerinin yokluğumu fark etmesiydi. Taehyung bana ulaşamadığı için bişeyler yapardı değil mi? Neden kaçırıldığımı bile bilmiyordum. Üstümde sadece yatmaya hazırlandığım için giydiğim eşofmanım ve tişörtüm vardı. Ve bu harabe evde donuyordum. Beni kaçıran kişi de ortalarda yoktu. Tek başıma burada ölüme mi terk edilmiştim yani? Bunu düşünmek içimde bir panik dalgasının büyümesini sağlamıştı. Panikle avazım çıktığı kadar bağırmıştım ben de. "KİMSE YOK MU?!" Sesim bu boş odada yankılanmış onun haricinde başka bir ses duyulmamıştı. Panikle odanın içine bakındığımda benden uzakta duran o masa dikkatimi çekmişti. Üzerinde duran telefon büyük ihtimalle benimdi. Çünkü cebime koyduğum telefonum ortalarda yoktu. Onun haricinde hiçbir şey yoktu odada zaten. Panikle bir daha bağırdıktan bir süre sonra kapının açılıp kapanma sesini duymuş kalbim korkuyla ayarken bir yandan da beni kurtaracak birinin gelmesini diliyordum.
İçeriye pis bir gülümsemeyle giren bu adam yüzünden beni kurtarmaya gelmediğini anlamıştım zaten. "Bir daha bağırma. Bağırırsan güzel şeyler olmaz" yutkunarak hiçbir şey demeden ne yaptığını izlemeye başlamıştım. Adam elinde iki tabakla buraya girmişti. Birinde güzelce kızartılmış tavuk vardı. Diğeri ise boştu. Masadaki sandalyeyi çekip oturmuş ardından to tavuğu pis bir şekilde yerken konuşmuştum. "Beni neden kaçırdın?" Adam yemeğine devam ederken umursamazca cevaplamıştı beni. "Birden fazla nedenim var. O yüzden şansını zorlama" adamın giydiği montu görmem daha da üşüdüğümü hissettirirken yine konuşmuştum. "Burası çok soğuk" adamın bakışları beni bulmuş ardından kısaca süzdükten sonra yemeğine devam etmişti. "Üşümemen için bişey yaparım. Donarak ölmek senin için basit bir ölüm olur" söyledikleri kafama balyozla vurulmuş etkisi yaratırken şunu fark etmiştim. Ben çok korkuyordum. Burada yalnız olmaktan da işkence çekerek ölmekten de. Bu burnumun sızlamasına ve gözlerimin dolmasına neden olmuştu.
Taehyung pov
Jungkook'a saatlerdir ulaşamıyorduk. Artık panik olmaya başlamıştım. Dört saati devirmiştik Jungkook'a ulaşmaya çalışırken. Tanıdığı herkesten Jungkook'u aramasını istemiştim ama herkes de de aynı şey oluyordu. Aradığınız kişiye ulaşılamıyor. Daha dün beraber vakit geçirmiş olduğu gerçeği ve bugün de sabahtan beri ona kimsenin ulaşamaması. Kalbimde tuhaf bir ağrı vardı. Endişeden korkudan ve panikten hissettiğimi biliyordum. Babamın odasına hızlı bir giriş yaptığımda babamın da birileriyle ciddi bir şekilde konuştuğunu duymuştum. Beni görünce bir dakika işareti yapmış ardından bir süre daha konuştuktan sonra telefonu kapatmıştı. "Baba yok ulaşamıyoruz" sesim endişeli çıkıyordu. Aklıma kötüyü getirmeyi istemiyordum ilk. "Biraz önce Jungkook'un çalıştığı diğer yerdeki adamlar ile irtibata geçtim. Onlar da ulaşamıyormuş" daha da paniklerken Jungkook'un evine hiç bakmadığımı fark etmiştim. "Baba ben bir evine baksam olmaz mı?"
"Evin anahtarı felan sen de var mı?" Evi aslında şifreliydi ve şifresini biliyordum. Bu da anahtar sayılırsa evet vardı. "Var. Gidiyorum o zaman ben" babam başıyla beni onayladığında koşarak çıkmıştım odadan. Arkamdan dikkatli olmam için bağıran babamda şaşırmıştı biraz.
- - - -
Jungkook'un evine geldiğimde kapıların açık olduğunu görmem ile kalbimde bir ağrı hissetmiştim. İçeriye girmeye korkuyordum. Ya o kötü senaryolardan biriyle kaşılaşırsam? Dış bahçeyi hızlı adımlarla geçip evin içine gireceğim zaman zorlanmış kapıyı gördüm. Bu son nokta olmuştu. Hızlıca evin tüm odalarını dolaşmaya başlamıştım. İlk olarak depoya gitmiştim. Belki eve birilerinin girdiğini fark eden bebeğim buraya saklanmıştır diye ama burada yoktu. Tüm alt katı aramış bişey bulamayınca üst kata çıkmıştım. Çalışma odasına bakmış ardından Jungkook'un odasına girdiğimde ilk dikkatimi çeken yerdeki bez parçasıydı. Beze dokunmadan yere çömelmiş burnumu yaklaştırmıştım. Şayet Jungkook'u kaçırdılarsa kanıtları yok etmek istemezdim. Burnuma dolan keskin koluyla hızla geri çekilmiş. Oturduğum yerde ağlamaya başlamıştım. "Jungkook neredesin bebeğim?" Ona zarar vereceklerini düşünmek bile canımı yakıyordu. Titreyen elimle abimi aramıştım.
Taehyung ne oldu buldun mu?
Hayır. Abi onu kaçırmışlar
Bunu sesli bir şekilde dile getirmem ile dudaklarımın arasından bir hıçkırık kopmuştu.
Ne! Tamam sakin ol ve merkezdeki karakola gel
Abimin de sesi endişeli geliyordu.
Hadi Tae'm toparla kendini Jungkook'un bize ihtiyacı var
Bu sözleri kendime hakim olmamı sağlarken telefonu kapatmış oturduğum yerde derin nefesler alıp biraz daha sakinleştikten sonra hızla ayaklanmış arabama doğru gitmiştim.
- - - - -
Karakola gidip durumu anlattıktan sonra gerçekten de Jungkook'un kaçırıldığını öğrenmiştik. Kendimi kötü hissediyordum. Ne yapacağımı da bilemiyordum üstelik. "Taehyung. İyi misin?" Abim de ufak bir sorgudan çıkmıştı. Sevgilisi olduğum için benim sorgum daha uzun sürmüştü. "Hiç iyi hissetmiyorum" konuşurken sesimin titrediğini fark etmiştim ama bunu engellemek adına uğraşmamıştım. "Gel buraya" abim bana sıkıca sarılınca göz yaşlarımı da tutamamıştım. Kabul etmek istemesem de Jungkook kaçırılmıştı ve iyi olup olmadığını bile bilmiyordum.
Bir süre abimin omzunda ağladıktan sonra sakinleştiğim zaman hiçbir şey hissetmediğimi fark etmiştim. Çok tuhaf bir histi açıkçası.
Boş boş etrafa bakınırken gördüğüm Jungkook'un abisi ile şaşırmıştım açıkçası. Üstelik endişeli görünüyordu. Beni gördüğü gibi yanıma gelmişti üstelik. "Jungkook kayıp mı gerçekten?" Üzgünce başımla onu onayladığımda bir anda dizleri tutmuyormuş gibi yanımdaki koştuğa oturmuştu. Telaşla ona baktığımda yüzünü kapatmış bir şekilde ağladığını görmüştüm. "O işi yüzünden mi?" Başımı olumsuz anlamda sallamıştım ama ben de neyden dolayı olduğunu bilmiyordum. "Lütfen sakin ol ve Jungkook'tan nefret eden biri var mı ya da daha önce anlaşamadığı biri var mı bize onu söyle. Polisler evde oek bir şey bulamadılar" Soobin'in ağlayışları daha da şiddetlenirken kesik kesik konuşmuştu. "B-ben onu hiçbir zaman dinlemedim ki. Öyle biri var sa da ben bilmiyorum" sona doğru sesi iyice çatlamış ağlayışı şiddetlenmişti. Pişman olmuş olmalıydı.
- - - - -
Evin kapısını açıp içeri gireceğim zaman yerde duran büyük zarf ile kaşlarım çatılmış, merakla zarfı elime almıştım. Üstünde sadece Kim Taehyung'a yazıyordu ve el yazısı bir yerden tanıdık geliyordu. Zarfı açıp içinden çıkan fotoğrafları elime almış ne olduklarını görebilmek için beyaz yüzü arkada kalacak şekilde kendime çevirmiştim. Gördüğüm resim ile kalbime bıçak saplanıyormuş gibi hissederken dizlerimin bağı çözülmüş gibi yere oturmuştum. Nefes alamıyordum sanki. Gördüklerim doğru olamazdı değil mi?
- - - -
Fotoğrafta ne olduğunu diğer bölüm öğreneceğiz 🙂
Bir de şunu söylemek istiyorum ben biraz duygusuz biriyim. Kitapta hissedilen duyguları tam olarak yansıtamadığım için hepinizden özür dilerim
Diğer bölüm görüşürüz 👋
~Leo🦁
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro