Y/n: Bu hikayede Neylan Hatun, Sultan II. Selim'in gözdesi haline gelen ve günlüğünde Harem maceralarını anlatan bir kadındır.Ancak tarihsel olarak Neylan Hatun, Sultan Selim'in gözdesiydi ve büyük olasılıkla III. Murad tahta çıktığında öldürülmüştü. Ama yine de, bu benim hikayem, lütfen okuyun ve bitirdiğinizde bana ne düşündüğünüzü söyleyin :) Eğer insanlar hikayenin tamamını beğenirse, günlüğüne başka bir zaman başka bir "bölüm" yazabilirim. Hatalar için okunan kanıt değil, teşekkür ederim!

"Neylan Hatun, amanı getir buraya!" 

Gazanfer-ağa haremin diğer tarafından bana seslendi. Harembaşı hadımağasına doğru yürürken inledim. Merhaba selamlar merhaba ben Neylan Hatun. Yaklaşık 3 ay önce Yunanistan'daki evimden kaçırılıp Osmanlı İmparatorluğu'na getirildiğinde beri haremde görev yapıyorum. Sultan II. Selim, yaklaşık bir yıl önce Sultan Süleyman'ın [rahat etsin] ölümü üzerine tahta çıkmıştı. Hala onun tarafından fark edilmedim ve karısı Nurbanu'nun elleri yanına gelen her kızın boynunda olduğundan, sonunda bir fotoğraf çekmeyi planladım. Birisinin yılanı indirmesi gerekiyor, değil mi? İnşaAllah ben olacağım.Sultan Selim'in zaten Murad adında bir ergen oğlu vardı ve onun da gözdesi (Safiye Hatun) vardı ama onlar hanedanın hayatta kalması için pek de umut değiller, ne demek istediğimi anlıyorsanız. Önceki padişahın adeta kalbine sahip olan bir ana eşi olduğunu anladım ama Hürrem Sultan eşi benzeri olmayan biriydi. Ve kendisine Mahidevran Hatun denildiğini sandığım ismin hâlâ bir miktar nüfuzu vardı. Sultan Selim, servetini geri getireceğine bile söz verdi - gerçekten çirkin!Gazanfer'e doğru yürürken notlar yazmaya devam ettim. Hızlı bir hareketle günlüğümü yakaladı ve üzerimizde sallayarak beni çileden çıkardı.

"Eh ağa, geri ver!" Onu yakalamak için deli gibi havaya zıplamaya başladım. Kapı görevlileri seslenene kadar bunu bir dakika kadar sürdürdük.

"Desturrrrrrr!!!!! Baş Haseki Nurbanu Sultan Hazretleri!"

Harem'in bütün hanımları, hatta Gazanfer-ağa bile her iki taraftaki salonlarda Nurbanu'ya selam vermek için sıraya girdiler. Günlüğümü geri aldım ve daha fazla not almaya başladım.O [Nurbanu] serinkanlı davranarak ve hepimizden üstün olarak yanımızdan esen rüzgar gibi geçti. Onu kıskanmadığımı söyleyemezdim. Oldukça güzeldi ama olağanüstü bir şey değildi. Onu yüksek mevkiye getiren tek şey, zekası ve merhum Hürrem Sultan'la sürdürdüğü ilişkiydi.

Hikaye, zengin bir Venedikli aileden olan Nurbanu'nun yakalanıp Osmanlı Hareminde köleleştirildiğine dayanıyor. Oraya vardıklarında Hürrem oradan geçiyordu ve Nurbanu onun önünde diz çöküp eve gönderilmek için yalvardı. Ancak Yaşlı Sultana ondan hoşlandı (Nurbanu'da kendinden bir şeyler görerek) ve onu şehzadelerden birine göndermeye karar verdi. Sahip olduğu kişi Selim'di ve Nurbanu hızla onun kontrolünü ele geçirdi ve sarhoşluk konusunda kendi kurallarını uygulamaya koydu; en büyüğü de dahil: asla ondan başka kadın yok. Hürrem'in umurunda olmadığı gibi, padişahın tahta çıkışıyla birlikte veliahtlık görevini devralan II. Selim'in kız kardeşi Valide Mihrimah Sultan'ın da umurunda olmadığı belliydi.

"Neylan Hatun!" Hatice Kalfa bağırdı. Hemen ayağa kalktım ve penguen hızla ona doğru koştu. Birkaç Harem kızı daha benimle birlikte duruyordu. 

"Mihrimah Sultan sizi görmek istiyor kızlar. Etkileyin onu."

"Geçerli mi? Biz mi? Ne yaptık?" Bir kız alçak sesle mırıldandı.Bana pis bir bakış atıp gözlerini deviren kıza, 

"Sus hatun, diline dikkat et. Valide Sultan'dan bahsediyoruz" diye hatırlattım. Ben de çenemi kaldırıp Hatice Kalfa'nın peşinden ilerledim. Kendi kendime sırıtarak burada daha büyük kişi ol, diye düşündüm.