Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

2x3

İan Somerhalder / Ahmet Pozan

Zoe Sugg / Mucize Çizgi

Ariadne Artiles / Eva Rosewell

Jensen Ackles / Jensen Wayne

Emily Rudd / Melodi Okur

Cara Delevinge / Feline Crow

Karanlık bir odada, takım elbiseli bir adam diz çökmüş şekilde duruyordu. Odanın sağındaki camdan gelen ay ışığı, pencerenin şeklinden dolayı zemini kare parçalar halinde aydınlatırken, adamın karşısındaki karanlıkta en ufak bir ışık bile yoktu.

Diz çökmüş adam, kafasını da yere eğmişti. "Efendim, istediklerinizi yerine getirdim. Aynen planladığınız gibi, Mucize olayları bizzat gördü. Yüreğine korkunun giriş yaptığından eminim. Planlarınız harika işliyor efendim."

Karanlığın içindeki ses, adamın söylediklerinin üzerinden biraz geçmesi ardından geldi. "Harika, dediklerimi harfiyen yerine getirmeni sevdim. Seni boşuna en iyi adamım yapmadım. Lanet Malek bir adamı bile öldürmeyi beceremedi."

Kafasını yere eğmiş adam, başını karşısındaki karanlığa doğru kaldırdı. "Ama efendim," diyerek yaptığı şey yanlış bile olsa yapmaya devam etti. "Ahmet'in Glace'e verdiği değerin farkındasınız. O kızı her daim, her türlü koruyacaktı. Malek'in başarısız olması zaten ön görülen bir şeydi."

Adam lafını bitirir bitirmez karanlığın içinden yıldırım koparcasına şiddetli bir ses yükseldi. "HANGİ CÜRETLE BENİ SORGULARSIN! Malek'e söyledim ve yerine getiremedi! Beceriksiz g*t deliği. Bir adamı bile öldürmeyi başaramadı." Diz çökmüş adam karşısındaki efendisine karşı çıkmak istedi ancak yapamazdı, eğer karşı çıkarsa alacağı cezasını biliyordu. 

Karanlığın içindeki ses, bir süre sessizliğe büründükten sonra yeniden yükseldi. "En azından Mucize'nin Ahmet ile arasındaki bağ çürüdü. Eğer aradaki bağı tamamen kopartırsak, adamın bir şansı kalmaz."

Diz çökmüş adam, sağ elini kalbine koydu ve kafasını yeniden eğdi. "Efendim, bunu yapabileceğime emin olabilirsiniz. Sizi utandırmayacağım." Az önce yıldırım gibi kopan karanlıkların ardındaki ses, bu sefer kahkaha attı. 

Gürültülü bir kahkahanın ardından, yine konuştu. "Tamam o zaman, şimdi git. Yapman gerekenleri biliyorsun. Sakın beni utandırma, eğer işi beceremezsen, sonun Malek'ten daha beter olur."

Diz çöken adam kalktı ve odanın çıkışına doğru yürümeye başladı. Tempolu adımlarla odayı hızlıca terk etti ve karanlığın içindeki adamı, kendi karanlığında yalnız bıraktı. 

Şehrin üstüne düşen kara bulutlar, içindeki bütün derdi şehrin üstüne kusmak istercesine yağmur yağdırmaya başlamıştı. Bütün şehir de sağanak yağış söz konusu iken, Eva'nın evi önünde bir araba durdu. 

Siyah renkli Dodge Challenger adlı bir canavardı kendisi. Evin tam önüne denk gelen kaldırıma park etti. Arabanın içindekiler tabi ki Ahmet ve Mucizeydi. Marvel Ahali'ndeki yorucu bir günden sonra, kız yağmur altında eve varamayacağı için Ahmet onu bırakmak istemişti. 

İkisi de arabanın içinde yan yana otururken, Mucize güneşlikten saçını düzeltirken, Ahmet cama yağmur damlalarının düşüşünü izleyip gofret yiyordu. 

Yolculuk boyunca ikisi de konuşmamıştı. Geçen süre boyunca, Mucize gördüklerinden sonra Ahmet'e soğuk davranıyordu. Avery'nin ve Melodi'nin ısrarı sonucu Marvel Ahali'nde çalışmaya başlamıştı, kabul etmesinin en büyük nedeni ise Ahmet'in oraya seyrek uğramasıydı.

Saçını düzelttikten sonra, güneşliği kapadı kız.Kız hala arabadan inmeyince, Ahmet, "Yoksa kapıyı benim mi açmamı bekliyorsun?" Bunu espri olsun diye güler yüzle söylemişti ama kız mimiğini kıpırdatmamıştı bile. Başarısız güldürme girişimi sonrasında Ahmet kapıdan indi ve arabanın öbür yanına geçip Mucize'nin kapısını açtı. 

"Buyur bakalım."

Mucize çantasını başına tutarak arabadan indi. "Sağol, Ahmet." İsmini söylerken bile duraksıyordu kız. İkisi arasındaki durum, geçtikçe Ahmet'in canını daha çok sıkıyordu. Mucize, teşekkürüne geri cevap almayınca eve doğru yürümek için avluya girdi. 

Kapıya kadar giden beyaz taşlı yola adımını atmıştı ki, Ahmet kızı kolundan tuttu. "Mucize, beni dinle." Kolunu tuttuktan sonra kızın daha da yakınına girdi. "Biliyorum beni sevmiyorsun. Ama lütfen, bana bir şans ver. Yapmak istediğim tek şey seni mutlu etmek. Aklında hiç iyi iz bırakmadım biliyorum.  Ama lütfen," derken Ahmet, Mucize elini kaldırıp adamın sözünü kesti.

"Dur lütfen. Seni araştırdım Ahmet. Geçmişini biliyorum, yaptığın işleri. Zamanında Tanrı seviyesinde güçleri olmuş olan sorumsuzun tekisin. Daha fazla bir şey duymak istemiyorum." İkisininde üstüne yağmur yağarken, Mucize'ye bir şey olmasa da, Ahmet'in saçları sırılsıklam olmuş alnına yapışmıştı önündeki saç.

Derin bir nefes alıp veren Ahmet, Mucize'nin gitmesine izin verdi ve onu kapıya kadar getirdi. Zili çaldılar. Kapıyı Eva açtı. "Selam Ahmet, Mucize. İçeri gelsenize." İçeride Ahmet sesini duyunca huylanan biri olmuştu.

Ahmet'de içeri girip onu görünce aynı şekilde huylandı. Jensen, Ahmet ile salonda karşı karşıya geldi. İkisi de birbirlerine hayalet görmüş gibi bakarken, Ahmet üstündeki ceketi yere attı. "Jensen." Jensen ise kaşlarını yavaşça çattı. "Ahmet."

Adamların bakışması sürerken, Ahmet hızlı davranıp Jensen'ı yakasından yakaladı ve duvara çarptı onu. Yakasını sımsıkı yakalayan adam, gözlerinin içine bakmaya devam ediyordu. "Oradan nasıl çıktın?! Seni nasıl saldılar?" 

Jensen, Ahmet'in suratına bir yumruk geçirdi ve ondan kurtuldu. Dengesini kaybeden Ahmet, yavaşça yeniden doğrulurken, Jensen ona kolundaki yeşil parlayan saati gösterdi. "Kolumda sürekli aktif bir kriptonit taşıyorum. Zararım yok, Ahmet. Eski yaptıklarımdan pişmanım."

Ahmet, kolunu geriye doğru gerdi. Bağırarak Jensen'a yumruk attı. Ancak attığı yumruk adamın bir milim yanına gelip duvarı çatlattı. Attığı yumruk hala duvarda iken, "Jensen, neden Eva'nın evindesin? Yoksa ona bir şey mi," adamın sözünü kesti Jensen.

"Saçmalama! Elimde bazı belgeler var. Bunları çözümleyip kombine edip bana istediğimi verebilecek tek kişi Eva." 

Ahmet, gözleri yerde gezinirken düşündüğünü belli edercesine bakıyordu. Tam o sırada, düşünceleri Mucize'nin alkışlaması üzerine bozuldu. "Aferin, ben odamda olacağım." Neden aferin dediğini Ahmet'e attığı bakışlar anlatıyordu, odadaki herkes anlamıştı kızın kast ettiğini. 

Eva, çocuğuna zarar gelmiş annenin bakışını atarak Ahmet'e yaklaştı ve elini omzuna koydu. "Ahmet. Jensen eğer bana bir zarar verecek olsaydı çoktan yapardı. Ayrıca endişelenme aranızdakileri bende biliyorum."

İki adamda önce birbirlerine, ardından kadına baktılar. Eva, sıcak bir gülümsemeyle karşılık verdi ikisine. "Tıpkı inatçı kardeşler gibisiniz. Bir oyuncak ayı çekiştirmediğiniz kalmış." Adamların gözleri tekrardan birbirlerini buldu. Ahmet, gülümsedi. "Aslına bakarsan, onu da yaptık." 

Anıları hatırlayan Jensen, güldü ve eliyle ağzını sildi. "Evet, onu da yaptık aslında. Ama uzun hikaye."

Hatıralar iki adamında zihninden geçip giderken, Eva gördüklerine göz devirmekle yetindi ve mutfağa yöneldi. "Ben kahve yapmaya da gidiyorum." Kahve lafını duyan Ahmet hemen annesinin peşinden giden ördek yavrusu gibi peşine takıldı. "Bende geliyorum!"

----

Ayı gökyüzüne yükselmiş ve şehrin üstünü aydınlatmaya başladığı sıralarda, bazı ara sokaklar diğerleri gibi sessiz değildi. Ay ışığı sırtına vurduğu için yüzü karanlıkta kalan adam ara sokağa attı kendini, saklanması gerekiyordu. Korkuyordu, nefesleri hızlı atıyor, kaçacak yer arıyordu. Ancak ara sokağa daldıktan sonra üçüncü adımında dengesini kaybetti ve yaralı kolunun üstüne düştü.

Kolundan vücuduna yayılan acı dalgasına dayanamadığı için ağzından çığlık kaçıverdi. Yere düştükten sonra adam geldiği yere doğru bakmaya başladı, o geliyordu. 

Yağmur hala yağmaya devam ediyordu. Yağmakta olan yağmur damlalarının arasından bir silüet göründü adamın gözüne. Karanlık silüetin farkına varan adam öncekinden daha da çok korkmaya başladı. Geriye doğru sürünmeye çalışsa da başarılı olamadı. 

Siliüet bir kıza aitti, kız, koşarak adamın yanına geldi. Kızın yanına geldiği ve adamı yakasından tuttuğu sırada bir şimşek çaktı ve kısa süreliğine kızın yüzü göründü. Mavi gözleri, siyah kısa saçları ve beyaz tenli, temiz yüzlü Melodi'nin tam kendisiydi.

Elindeki bıçağı adamın suratına doğru tuttu kız. Adamın gözü ile kızın elindeki bıçak arasında çok az bir mesafe vardı. Bir eli adamın yakasında, öbür eli bıçakta olan kızın bakışları, hiç de masum bir kızın atacağı türden bakışlar değildi.

"Neden bir çizgi roman dükkanını soymaya kalkıştınız?!" Kızın sesi yağmurun bütün sesleri bastıran yağış sesi ortama hakim olmasına rağmen yine de oldukça yüksek çıkmıştı. Korku dolu bakışlar ile cevap alan kız, adamın kafasını salladı. 

"Sana, neden, dedim?!" Yine aynı yükseklikte çıkmıştı. Dişlerini birbirine sürten kız, adamı her an öldürebilirdi. "Neden cevap vermiyorsun?"

Kıza karşı sessiz kalan adam, sessizliğini geç olsa da bozdu. "Soymuyorduk, sadece aradığımız bir şey vardı. Yoksa biz çizgi roman dükkanını niye soyalım, bankalar varken." Adam kendince haklıydı. Bankalar varken çizgi roman dükkanlarının kazandığı paralar pek yüksek haneli sayılar içermiyordu.

Yine de Melodi'nin adamı affetmesi için bir neden değildi bu. "Önemli olan bu değil," dedi Melodi. "Önemli olan izinsiz girmiş ve bir suç işlemiş olmanız. Diğer yedi adamını öldürdüm. Şimdi seni öldürmezsem onlara haksızlık olur. Bence sende ölmelisin." 

Ay ışığı ile parlayan bıçak adamın korkusunun yükselmesine neden oldu. Gözü aniden parlayan bıçağa kayan suçlu, çaresizce kızın kararını vermesini bekliyordu. "Lütfen," dedi suçlu adam. "Lütfen beni öldürme. Bize sadece dükkanı aramamız için para verildi."

"Ne aramanız istendi?!"

"Bir dosya, içinde çizgi romanların taslakları ve filmlerin senaryo taslakları varmış. Sadece lanet bir çanta arıyorduk. Parayla falan bir derdimiz yok!"

Çaresizliği yüzünden yalvarmaya başlayacaktı artık kıza. Ancak Melodi'nin içinde adamı affetmesini içeren en ufak bir düşünce bile yoktu. Bıçağı adamın boğazına savurdu ve tek harekette işini bitirdi. Bıçak, adamın boğazını keserken sağdaki beyaz duvara kan sıçradı.

Yere boğazı kesilmiş adamın cesedi yüz üstü düştüğünde, yerde ufak bir kan birikintisi oluştu hemen. Elini kana bulayan kız, iki eline de kan sürdükten sonra arkasını dönüp gidecekken bir kızın orada dikilmiş durduğunu fark etti.

Ara sokağın girişinde dikilmiş hiç kıpırdamadan Melodi'yi izliyordu. Silüetinden sadece elbise giydiği anlaşılıyordu. Melodi, kızın orada duruyor olmasının iyiye işaret olmadığını düşündü.

"Burada olmaman lazım," dedi Melodi, içinde artan endişeyi bastırmaya çalışırken. "Bu saatlerde bu kadar kısa bir elbiseyle dolaşmak tehlikeli olmalı." 

Önünde bekleyen kız bir adım attı ve ayağında topuklu olduğu sesinden anlaşıldı. "Şu manzarayı gördükçe anlaşılıyor zaten gecelerin tehlikeli olduğu. Gerçekten de yeteneklisin ve acımasızsın." 

Bıçağı içe doğru katladı ve kot pantolonunun cebine geri soktu Melodi. "Acımasız olan ben değilim, Dünya." Karşısındaki kız bir adım daha attı, Melodi'ye iyice yaklaşıyordu. 

"Evet, Dünya oldukça acımasız, Melodi." Kızın sesi garipti, gripmiş gibi soğuk, kısıktı. "Hemde oldukça acımasız. Ama böyle kahramanlık işlerine girişeceğin zaman suçluları tamamen konuşturduğuna emin ol. Aksi takdir de boşuna kovalamış ve korkutmuş olursun."

Arkasında kalan cesede hızlı bir bakış attı mavi gözlü kız, ardından önündekine döndü. "Adamın bildiği bir bilgi bile yoktu. Ne konuşacaktı ki?" Hava karanlık olsa bile, Melodi önünde duran kızın ona doğru işaret parmağını salladığını görebildi. Duruş olarak ise kollarını kavuşturmuş şekilde bir duruş sergiliyordu. 

İşaret parmağını sallayan kız, havaya kaldırdığı elini ağzına götürdü ve işaret parmağını dudağına sürttü. "Zihin okuma yeteneğin olmadığı için bilemedin sanırım. Adamın bildiği onca şey vardı ancak sana yalan söyledi. Bu adamlar nasıl bunca süper kahraman varken yaşıyor sanıyorsun."

"Süper kahramanlar öldürmez," diye cevap verdi Melodi. 

Diğer kızın da yanıtı hızlı geldi. "Kahramanlarda öldürür, Melodi. Çizginin öbür yanına geçmiş kahramanlar. Eminim sende bir kaç tanesini tanıyorsun. Mesela göğsünde kuru kafa ile gezenler var. Son zamanlarda sayıları oldukça arttı, hatta bir ara hepsi toplanıp bir grup oluşturdu."

Yakın zamanda izlediği haber görüntüleri canlandı kızın zihninde. Kendilerine Punishers diyen bir ekibin yaptığı hasarı görmüştü. Gerçekten de şehir namına bir şey kalmamıştı.-Punishers finalde olan bir olay-

"Sanırım Punishers'ı kast ediyorsun. Onlarla ilgili bir çok haber görmüştüm." Melodi hala neden bu konuşmayı yaptığını sorguluyordu. Hemen kaçıp uzaklaşması gerekiyordu ancak takılıp kalmıştı kıza.

Onu orada tutup konuşturan kız, ekibin ismini duyunca güldü. "Gerçi ben onların liderinden söz ediyordum ama neyse." Saçlarını geriye atan kızın yüzü hala karanlıkta kalıyordu. Melodi, tam onun adını merak ediyordu ki, sanki zihni okunmuş gibi hemen yanıtını aldı.

"Ben Feline." 

Şimşek çaktı yeniden ve kızın yüzü ortaya çıktı. Yuvarlak yüzlü, kalın kaşlı ve dipleri siyah olan sarı saçlara sahip bir kızdı. 

"Şimdi, beni iyi dinle. Mucize'ye dikkat edeceksin ve onu koruyacaksın. Ayrıcana. Senden Ahmet'e yakın olmanı istiyorum."

Kızın sözlerine dikkat kesilmişti Melodi. Hatta nefes almayı bile kesmiş, elindeki bıçağı düşürmüştü. 

Feline, kızın dinlediğini görünce devam etti konuşmaya. "Yakınlık derken, artık ondan hoşlanıyorsun. Sana karşı koysa bile durma, ısrar et." Feline, diyeceklerini bitirdikten sonra arkasına döndü ve cadde kenarındaki yolda yürümeye başladı. 

Melodi ise kafasını sağ sola silkeledi kendine gelince. Önüne baktığında kızı göremedi, etrafına baktığında ise bıçağı düşürmüş olduğunu fark etti. Hemen yerdeki bıçağı almaya gitti. Bıçağı aldığı sırada içinde nedensizce Ahmet'in evine gitme isteği doğdu ancak adresini bilmediği için bu mümkün değildi. Neden gitmek istediğini bilmiyordu ancak iç sesi oldukça baskın şekilde bunu istiyordu.

Kızın kendisi de buna bir anlam veremedi ancak orayı hemen terk etmesi gerektiği için düşüncelerinden vazgeçip hemen orayı terk etti.

---

Arabasını Eva'ya bırakmış olan Ahmet, eve Jensen ile beraber onun arabasıyla döndü. Ahmet'in oturduğu apartman uzakta kaldığı için Ahmet Avery'nin evine gitmek istemişti. Avery'nin evi önünde arabayı durduran Jensen, kontağı kapadı ve motoru durdurmuş oldu. İkisi de bir şey diyecekmiş gibi dururken ilk önce davranan Ahmet oldu. 

Elini kaldırıp işaret parmağını Jensen'a doğrulttu. "Eğer Eva'ya bir şey yaparsan. Senle içtiğim bu kahveyi hemen unutup giderim."

Ahmet'in gereksiz endişesi Jensen'a komik gelmişti. Eva'ya bir şey yapmak gibi bir fikir adamın aklının en ücra köşesinden bile geçmiyordu. "Ahmet, benim öyle bir amacım yok. Ayrıca benimle kavga etmeyeceğini ikimizde biliyoruz." İki adamında aklına aynı anılar akın etti. İkisinin de anılardan kaçma şansı yoktu.

Jensen'ın cevabına karşılık Ahmet içindeki öfkeyi gözlerine yansıtan bir bakışla yanıt verdi. Sorduğu soru gibi, bu bakışına da gülmüştü Jensen. Ahmet'de, kapıyı açtı ve arabadan indi. Kapıyı kapatmadan önce kafasını aşağı eğdi ve Jensen'a bakarak, "Çalışanımın evini öğrendin diye başka bir zaman ziyaret etme. Öğrenirim."

Kapıyı kapattı Ahmet ve yağmurun altında ıslana ıslana Avery'nin kapısına kadar koştu. Ardından zili çaldı ve dostunu beklemeye başladı.

---

Mucize, evinde pembe pijamalarını giymiş ve kucağına diz üstü bilgisayarını almış şekilde kendini yatakta buldu. Sosyal medya siteleri arasında biriden ötekine atlayan Mucize, can sıkıntısını bastırmak için interneti kullanmak istiyordu ancak can sıkıntısı yine de her daim ağır basıyordu.

Kızın canı her geçen saniye daha çok sıkılırken yapacak başka şeyler aramaya başladı ancak bilgisayarla ilgilenmek dışında yapabilecek bir şey yoktu.

Bilgisayarındaki fotoğrafları düzenlemek istedi. Çok fazla fotoğraf vardı ve hepsi düzensizdi. Fotoğraf klasörlerinden birine giriş yaptı ve aşağıya doğru inerek bütün fotoğraflara küçük simgeler halindeyken göz gezdirdi. 

Bir fotoğraf görünce ekranı aşağıya sürüklemeyi durdurdu. Resme tıkladı ve küçük resim bütün ekrana sığacak şekilde büyüdü. 

Mucize, Eva, Melodi ve Ted'in lunapark gezisinden kalma fotoğraftı. Rengarenk ışıklarla süslü atlıkarıncanın önünde dörtlü çekilmiş bir özçekimdi. Mucize, geçen gün yaşadıkları kaybı aklına getirerekten kalbinde yaşadığı acıyı ikiye, belki üçe katladı. 

O zamanı hatırlıyordu. O gün çok eğlenmişlerdi. Beraber atlı karıncaya binmişler, pamuk şeker yemişler ve bir lunaparkta ne yapılabiliyorsa hepsini yapmışlardı. Dönme dolaba bindiklerinde Ted ve Eva onlardan ayrı binmek istemişti. Mucize ve Melodi'de onların amaçlarını bildikleri için izin vermişlerdi hemen.

Dönme dolaba bindikleri sırada ise iki kız, Eva ile Ted'in yaptıklarını hayal edip feels geçirmişlerdi. Hem Mucize hem de Melodi, ikisini acayip derecede yakıştırıyordu. Ancak şimdi, yakıştıracak biri yoktu. Eva kalmıştı, Ted gitmişti.

Tam o sırada kızın kapısı tıklandı. Mucize teyzesinin görmemesi için hemen sosyal medya sitelerine geri döndü. "Gir," diyerek Eva'nın girmesine izin verdi.

Esmer kadın kapıyı araladı ve içeriye doğru girdi. "Mucize, nasılsın kızım?" diyerek hatrını sordu ama kızın iyi olmadığını biliyordu. Yatağa uzanmış kız, kafasını öbür yana çevirdi. Cevap vermedi. 

Eva, kızın yaptığı davranışlardan bir şey olduğunu anladı. O Eva'ydı, o anaydı. Her şeyi sezip anlayabilirdi. Yatağın kenarına oturdu ve Mucize'ye daha yakından baktı. Nasıl lafa gireceğini bilmiyordu ama bir yerden girmesi gerektiğinin de farkındaydı. 

"Mucize, ben..." Tam lafına başlayacaktı ki Mucize sözünü kesti.

"Ne diyeceğini biliyorum Eva teyze," dedi Mucize. "Ahmet'in iyi biri olduğunu ve bana karşı kötü bir şey yapmadığından, yapmayacağından bahsedeceksin. Ancak diyeceğin hiçbir şeyle fikrimi değiştiremezsin. Onun yaptıklarını gördüm. Seri katilden başka bir şey değil o. Elinde bine yakın kişinin kanı var."

Teyzesi, öne doğru biraz ilerledi ve kızın diz üstü bilgisayarı üstündeki elinin üstüne koydu elini. "Düşüncenin değişmeyeceğinden emin olma Mucize. Ayrıca, Ahmet'in neden o bine yakın kişiyi katlettiğini biliyor musun? Neden o kadar kişinin kanı var üstünde? Neden yapmış olabilir bunları. Araştırdığın kaynaklar bunları söyledi mi?"

Kız kafasını hayır anlamında sallayınca Eva gülümsedi. "Bilemezsin, çünkü Ahmet hepsini sildi. Sadece kendisiyle alakalı kötü kısımları bıraktı internette, hakkında iyi yazılan her şeyi internet sunucularına sızıp sildi. Peki bunu neden yaptı biliyor musun?"Eva'nın yüzünde insanın içini ısıtan bir gülümseme vardı, Mucize Eva'nın yüzüne baktıkça içinde bir sıcaklık hissediyordu.

Mucize, Eva'nın sorusuna karşı yine kafasını olumsuz olarak sallayınca, Eva'nın gözleri Mucize'nin gözlerine kitlendi. "Çünkü o, senin çok sevdiğin ve bağlı olduğun fandomları korudu. Bütün fandomların yaşamasını sağladı ve bu uğurda verdiği savaşta yüzlerce kişiyi öldürmek zorunda kaldı. Bunların yayılıp bir akıma dönüşmesini istemedi. Eğer onu başarıları internette yer alsaydı, insanlar sevdikleri fandomları korumak için direniş başlatabilirdi ancak bu onların ölümü ile sonuçlanırdı."

Genç kızın aklı almamıştı bu duyduklarını. Sindirmeye çalışırken yapabildiği tek şey Eva'nın yüzüne anlamsız bakışlar atmak oldu. Kaşlarını anlamadığı için çattı. "Ne diyorsun sen? Fandom uğruna neden savaşsın ki, Facebook gruplarında millete atar mı yapıyormuş?"

Kızın anlamamazlığı sonucu yaptığı kelime oyunları Eva'yı güldürmüştü. Kıs kıs gülen Mucize'nin Teyzesi, kafasını eğdi ve saçları önüne döküldü. Kafasını yine kaldırdı ve saçlarını arkaya attı. "Şey, aslında pek öyle değil. Biraz daha karışık."

O anda kadının aklına gelen anılar daha içten bir gülümseme sunmasına neden oldu. "Dediğim gibi Mucize, şunu okuduktan sonra fikirlerini bana tekrar belirtmeni istiyorum," dedi Eva ve ardından ayağa kalkıp kapıdan çıktı.

Mucize'nin içini merak duygusu kapladı. Kadının ne getireceğini biliyordu, okumak dediğine göre bir kitap, bir defter olmalıydı. O sırada bilgisayardaki açık sekmelerin hepsini kapadı ki, kazayla da olsa Eva eski fotoğrafları görmesin.

Kapıdan tekrar içeriye giren Eva'nın elinde eski bir defter vardı. Mucizeye uzattı defteri. "Al bakalım, Ahmet'in zor zamanlarda içini döktüğü defter. Bunu okuduktan sonra katil dediğin adam hala katil olacak mı senin için bakalım." Mucize, kendisine uzatılan defteri alıp kapağına baktı. Simsiyah defterin kapağının ortasında bir adet beyaz Stormtrooper kaskı vardı.

Ahmet'le alakası olduğu için defteri açmadan hemen bir kenara attı. "Bakacağımı sanmıyorum Eva. Neden verdin ki?" Kapı kenarında duran Eva, kollarını birbirine kavuşturdu ve kendinden emin bir şekilde, "Çünkü bakacağını biliyorum," dedi. Mucize kafasını çevirip deftere tekrar baktığı sırada Eva odadan çıktı ve kapıyı kapadı.

Kapının kapanma sesiyle tekrardan kapının olduğu tarafa dönen Mucize, odada yalnız kaldığını anlayınca deftere uzandı ve ilk sayfasını açtıktan sonra okumaya başladı.

------------------------------

Evvet, sanırım dört bölüm arasından en uzunu bu oldu. Onun da sebebi, "Yine mi Mucizesiz bir bölüm lan?!" diyerek eklediğim son kısım. O defterde yazanları biz görecek miyiz bilmiyorum, görmeyede biliriz.

Neyse kurgu hakkında fazla konuşmayayım. Sonraki bölümlerde görüşmek üzere, kendinize iyi bakın. Hoşça kalın.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro