2x1
İan Somerhalder / Ahmet Pozan
Cara Delevinge / Feline Crow
Amanda Seyfried / Avery Downey
Zoe Sugg / Mucize Çizgi
Bethany Mota / İlham Melek
Chrissy Costanza / Lena Vieline
Claire Holt / Wanda Barnes
Jodella Ferland / Amnesia Harold Madness
Jensen Ackles / Jensen Wayne
"Feline."
Odanın öbür yanında, çalışma masanın yanında duran kız gülümsedi. "Sana da selam Ahmet. Keşke şirketin güvenlik sistemini arttırsaydın. Girmem biraz fazla kolay oldu da." Ahmet, emin adımlarla ilerlemeye başladı. "Neden buradasın? Raven ile olman gerekmiyor mu?"
Topuklu ayakkabılarını çıkartan kız, masanın üzerine koydu ayakkabılarını. Çıplak ayakları ile, gri halıfleks ile döşenmiş zemin üstünde adımlarını attı. İkisi, odanın tam ortasında buluştu. Saç dipleri siyah olan sarışın kız, kalın kaşlarından tekini kaldırdı. "Çok değişmişsin. Raven bana bunlardan bahsetmemişti. Metal kol, göz bandı."
Kalp atışları her nefesinde daha da hızlanan adam, kızı boğazından tutup duvara itti ve hemen üstüne atlayarak onu duvar ile kendi arasına sıkıştırdı. "Neden buraya geldin." Feline'nin dudakları sinsice yukarıya kıvrıldı. "Beni görmek isteyeceğini düşündüm."
Başını eğdi Ahmet, "İstedim, hala istiyorum ama bu saatten sonra olmaz Feline." Kız, dudaklarını Ahmet'in kulağına yaklaştırıp fısıldadı. "Neden böyle düşünüyorsun? Aklına girebilen tek telepatını özlersin diye düşünmüştüm. Böyle düşünme Ahmet."
Telepat olan Feline, Ahmet'in aklına yeniden girdi. Kız, eski anıları derinlerden çıkartıp Ahmet'in yüzüne hepsini teker teker vurmaya başlayınca adam geriye çekildi. Eliyle yüzünü kapadı. "Anılarımı bırak Feline." Kız gülümsemesini hala sürdürüyordu. Geriye çekilen adamın yeniden dibine geldi. Onun metal kolunu aldı ve boynunun altına, bağrına koydu.
"Metal kolunla da hissediyor musun Ahmet." Adam çömeldiği yerden fırlayıp kadını tekrardan kendisiyle duvar arasına aldı. Metal koluyla duvara sertçe vurdu. Ardından derin nefesler alıp verdi. Verdiği nefesler Feline'nin boynuna değiyordu.
Kadın, eliyle adamı ittirdi ve aradan sıvışıp hemen masanın üstüne oturdu. Masa biraz yüksek olduğu için, oturduğu zaman ayaklarını sallandırabildi. Ahmet, masasının üstüne oturmuş, siyah, dar ve kısa elbiseli kıza bakıyordu.
Anılar yüzüne çarpıp gitmeye devam etse de, kontrolü hala sağlayabiliyordu. "Beni uyarmaya mı geldin." Bacak bacak üstüne attı sarışın kız. "Hayır, Ahmet. Sadece ne hale geldiğini görmek istedim." Ayakkabılarını aldı ve odanın çıkış kapısına doğru yürümeye başladı.
Ahmet, kendini öne atarak kızı yolunu odanın tam ortasında kesti. "Gitme." Karşısında diz çökmüş adamı gören kız, gülümsemesine engel olamıyordu. "Gitmem gerek. Raven bekliyor." Kız yanından geçip kapıya doğru yürümeye devam etti. Kapıya geldiği zaman durup arkasına döndü. "Bu arada, Mucize'ye iyi bak. Bu sefer neyle karşı karşıya olduğunu bilmiyorsun."
Lafını bitirdikten sonra kapıya döndü. Düz renkli gümüş kapı, kızın parmak şıklatmasıyla açıldı. Kapıdan çıkarken, Night, "İyi günler, bayan Feline." dedi. Kız kapıdan geçti ve gümüş kapı otomatik olarak kendini geri kapadı.
Çalışma masasının önündeki karşılıklı koltuklardan birine oturdu Ahmet. Feline'nin masanın üzerinde bıraktığı çift, siyah açık ayakkabıyı aldı eline. Ayakkabıların altında ve içinde bir not yazdığını gördü. Notu okudu ve ayakkabıları cam duvara doğru fırlattı.
Tek kişilik koltukta geriye doğru yaslandı ve koltuğa gömüldü. Bir şey düşünmek istemiyordu. Kafasını koyup, rahatlayacaktı.
---
"Sorularımıza cevap verdiğiniz için teşekkür ederim bayan Cara." Avery, kızıl saçlı kadının elini sıktı ve gülümsedi. Aynı şekilde yanındaki kızın, Mucize'nin de yüzünde sıcak bir gülümseme vardı. Avery dosyaları Mucize'ye uzattı ve tekrar Cara'ya döndü.
"Bayan Cara, çizgi roman okur musunuz?" Kadın başını salladı. Avery, gördüğü fırsatı kaçırmamak için Mucize'ye verdiği çantayı açtı ve içinden bir kart çıkardı. "Marvel Ahali adlı dükkanımız yeni yere taşınıyor, açılışta bir çok indirim olacak. Bence kaçırmamalısınız."
Cara, eline tutuşturulan karta baktı. "Peki, gelmeye çalışırım. Buradan sanırım benim arkadaşım alışveriş yapmıştı. Eğer indirim olacaksa bende gelirim." Avery, büyük bir mutlulukla daha çok gülümsedi. "Harika, o zaman açılışta görüşürüz."
İki kız, evi terk etti ve Marvel Ahali'ne doğru yürümeye başladılar. O sırada iki kız arasında konuşmaya daldı. "Bir şey bulabildin mi Avery? Sence ne olmuş." Sarı saçlarını kaşıyan kız kararsızdı, henüz bir çıkarım yapamamıştı. "Bir şey bulamadım hala. Fakat üstüne düşünüyorum. Kız intihar edeceğini kimseye çaktırmamış. Hatta aşırı mutlu biriymiş. Kimse onun bombayla kendini patlatacağını düşünmemiş. En iyisi evini aramak. Belki insanlardan habersiz bir yere kayıt olmuştur, girmiştir ve intihar etmek için zorlanmıştır."
Mucize, yürürken bir yandan da kafasını salladı. "Haklısın. Dediğin şey olabilir. Kızın evi neredeymiş ki?" Avery, cep telefonunu çıkarıp adrese baktı. "Telefona not almıştım bir saniye." Not uygulamasını açan kız, kaydettiği notların arasında hızlıca bakındı ve adresi kaydettiği notu açtı. "Buldum. Buradan uzaktaymış."
Avery, işi daha fazla uzamış olduğu için püfledi. "Gerçekten mi? O kadar uzağa gitmemiz gerekecek yani. İnanamıyorum." Mucize, taşıdığı çantaların ağırlığını hissetmeye başlamıştı. Fazladan taşıdığı çantaları Avery'e uzattı. "Al şunları. Ben daha fazla taşıyamayacağım."
İkisi, dosyaları kendi aralarında paylaştılar ve uzun cadde boyunca yürümeye devam ettiler.
---
Mucize ve Avery, otobüse binmişti ve yanyana oturmuşlardı. Avery, sosyal medyada gezinirken, Mucize ise dizi izliyordu. Otobüs yavaşça yoluna devam ederken, aniden fren yaptı. Mucize, kafasını önünde duran tutunma demirine çarptı ama çok sert vurmadı. Eli hemen acıyan kafasına gitti. "Ah, kafam. Bu şoför neden ani fren yaptı ki? Ne oluyor?"
Sarışın kızın yeşil gözleri otobüsün ön camından ilerisindeki kalabalığı gördü. "Mucize, ileride ciddi bir trafik var. Fakat bu trafik, normal bir trafik değil." İkisi bunu konuşurken, herkes otobüsten indi. İki kızda kalabalığa uydu ve otobüsten indi. İndikleri anda kalabalıkta bulunan insanların baktıkları yere baktılar.
Altı katlı ufak bir binanın çatısında dört kişi duruyordu. Hepsi kalbine bıçağı yaklaştırmış şekilde, çatının kenarında bir adım sonrası aşağısı olacak şekilde bekliyorlardı.
Birileri telefonla başkalarına haber verirken, birileri bağırıp uyarmaya çalışıyordu fakat yukarıdaki hiç kimse, aşağıdakileri dinlemiyordu. Avery ve Mucize, kafalarını kaldırmış bu ufak apartmanın çatısına bakarken, çatıdaki insanlardan biri Mucize'yi gördü.
Sanki robotmuş gibi kasıntı hareketler ile yanındaki megafona uzandı tepedeki kızlardan biri. Ağzına yaklaştırdı megafonu. "Hayranlık insanın kendine işleyebileceği en büyük cinayettir! Mucize!" Kadın bunu dedikten sonra dördü birden aşağıya atladı.
Dördü birden yere çakılırken, Mucize kafasını başka bir yere çevirdi. Avery ise hepsinin çakılmasını ve ellerindeki bıçakların saplanmasını izlemişti. Hoş değildi, fakat kafasını da çevirmemişti. Mucize, düştüklerinin sesini duyduktan sonra, kafasını yavaşça çevirdi.
Mucize'nin büyük gözleri, Avery'e döndükten sonra, kızın telefonuyla bir numara çevirdiğini gördü. Kızın telefonda konuştuklarını boş verdi ve kendi dünyasına çekildi kısa süreliğine. Yukarıdaki kadın Mucize demişti, onu mu kast etmişti? Kızın içini yemeye başlamıştı düşünceler.
Eğer ona denmişse, kız tehlikede miydi? Ne kadar büyüktü bu tehlike? Bu soruların hiçbirinin cevabını bilmiyordu. Avery, telefon konuşmasını bitirince Mucize hemen ona döndü. "Şu yukarıda ki kadın, acaba, acaba beni mi kast etti." dedi gergin ve titrek ses tonuyla.
Hala atladıkları yer olan çatıya bakan Avery, kafasını salladı. "Sanmıyorum. Onlarla senin hiçbir alakan yoktu ki. Neden senden bahsetmiş olsunlar." Mucize korkudan dudaklarını ısırmıştı bile. "Bilemiyorum Avery ama umarım beni kast etmemiştir."
----
Marvel Ahali'nde işler oldukça garipti. Ahmet'in yönetimi aniden Avery'e devredip günler boyunca ortalıktan kaybolması dükkandaki herkesin merakını alevlendirmişti. Hiçbiri onun nerede olduğunu, ne yaptığını bilmiyordu. Tek bildikleri İlham'ın son günlerde nedensizce moralinin aşırı bozuk olduğuydu. Dükkandaki hiçbir işe yardım etmiyordu. Bu da onu seven Lena'nın üzülmesine neden oluyordu.
Dükkanın arka kısmındaki, hem mutfak hemde depo olan bölümde oturan İlham'ı gördü yine Lena. Ortadaki yuvarlak masaya oturdu, yanına. Elini, İlham'ın eline koydu. "Ne oldu? Son bir kaç gündür aşırı üzgünsün. Sebebini merak ediyorum." İlham gözlerini kaçırdı. "Senden kaynaklı değil Lena. İnan bana, şu an beni gerçekten seven tek kişisin."
Lena'nın gözleri nemlendi. Sevdiği kızı bu halde görmek için belkide başına gelecek en kötü şeydi.
Sonuçta bir insanın başına gelebilecek en kötü şey, kendisinden daha çok sevdiği bir kişinin başına bir şey gelmesiydi.
Diğer elini de esmer kızın elinin üstüne koydu. "Bunu bana yapma İlham. Şu çıktığımız on altıncı günde mutlu olalım. Bu gün, on altıncı günümüz." İlham, Lena'ya döndü ve kızın elini kaldırıp öptü. "Evet öyle, on altıncı günümüz kutlu olsun."
İlham, gözlerini kapatıp Lena'ya yaklaşmaya başlamıştı. Lena'da aynı şekilde gözlerini kapatıp kendini yaklaştırdı. İkisi de tam ortada buluşacaktı ki, deponun dükkana açılan kapısından bir ses geldi. "Kızlar, gelmeniz gerekiyor." İkisi de olduğu yerde durdu. Lena, fısıldadı. "Sen kal, ben giderim."
İşleri yarıda bölünmüş olsa da, Lena'nın dudaklarına hızlıca bir öpücük kondurdu İlham. "Ben de gelirim. Sonuç olarak burada bir çalışanım." Lena buruk şekilde gülümsedi ve ikisi de kalkıp onlara seslenen Wanda ile beraber depodan çıktılar.
Gördüler ki, dükkan doluydu. Sekiz-dokuz kişi o anda dükkanın içinde dolaşıp bakınıyordu. Aralarından biri kasaya doğru yaklaşınca Wanda hemen kasaya geçti ve ürünlerin barkodlarını okutup müşteriye fiyatı söyledi.
Lena'nın gözleri birini göremiyordu. Yokluğu hemen hissedilen biri. "Wanda, Amnesia nerede?" Tam o sırada bir çığlık duyuldu. İlham ve Lena hemen çığlığı duydukları reyona koştular. Vardıklarında gördüler ki, Amnesia ve bir müşteri sarılıyordu.
Amnesia, sarılmaya devam ederken, Lena ve İlham tarafından izlendiğini fark etti. Kafasını, 'ne oldu' dercesine salladı. Lena güldü ve kasaya doğru geri yürüdü. İlham ise orada kaldı. Amnesia, sarılmayı kestikten sonra müşterinin sırtına vurdu. "İşte müşteri gibi müşteri! Clintasha shipliyor, var mı ondan kraliçesi, ponçik ruhlusu!" Müşteri kız gittikten sonra Amnesia, İlham'ın yanına geldi.
Kızı komple süzen clintasha sevdalısı, eliyle İlham'ın kolunu tuttu. "Bir şey mi var? Kaç gündür sormuyorum ama bir şeyler var." İlham kafasını salladı. "Bir şey yok Amnesia, her şey olduğu gibi gidiyor." Cümlenin geri kalanını zihninin içinde söyledi. 'Fakat geri gelmiyor'
Amnesia bunu duymadığı için, "O zaman işe devam!" diyerek zıplaya zıplaya müşterilere yardımcı olmak üzere İlham'ın yanından ayrıldı. Eli kalbine giden kız, orada açılan boşluktan rahatsızlık duymaya devam ederken kalbinin üstünü sıvazladı.
----
Arabadan indi adam. Havalı yürüyüşü otoparkta yürümeye başladı. Anahtar ile arabayı kitledi ve ceketinin cebine attı anahtarı. Otoparkta, aracını park ettiği kat kalabalıktı. Ondan başka park eden arabaların sayısı oldukça fazlaydı. Olduğu yerde durdu ve hepsine göz gezdirdi.
Aralarından bir tanesini seçti. Kırmızı renkli normal standart bir arabayı. Ona doğru yürümeye başladı. Yürürken aynı anda da etrafa bakıyor, başka birinin olup olmadığına bakıyordu.
Kırmızı arabanın bagajına geldi, cebinden çıkardığı maymuncuğu kilide sokup açacaktı ki, arkasında toplanan bir kaç ayak adımı sesi duydu. "Jensen Wayne. Sizi burada beklemiyorduk."
Adam arkasını dönünce üç kızla karşılaştı. Üçü de sarışındı. Elini ensesine attı ve sahte bir gülümseme takındı. "Bayanlar, bu araba benimde, anahtarını kaybettim. Bagajındaki şeyi bir an önce almam lazım. Lütfen yanlış anlamayın."
Üç kızında saçları aynı renkti, yüzü ise çok benzerdi fakat ufak farklılıklar vardı. Esmer ten renkli, kirli sakallı olan adamın aynı zamanda da sesi oldukça kalın ve soğuktu. Gördüğü her sarışın kadın ona eski anılarını hatırlatıyordu. Fakat şimdi eskileri yad etmenin sırası değildi.
"Lütfen açıkla-" derken kızlardan biri arkasından çektiği bıçağı fırlattı. Jensen ise üstün bir refleks ile sola çekildi ve bıçağı havada yakaladı. Tutma sapından yakaladıktan sonra yüzüne yaklaştırdı ve bıçağı inceledi. Komando bıçağının kızda ne aradığını düşündü. "Bayanlar, çok yanlış kişiye çattınız."
Üç kadından biri adamın üstüne koşup zıpladı. Jensen, kadının attığı uçan tekmeyi havada yakalayıp, kızı otopark kolonuna yapıştırdı. Diğer ikisinden biri ise silah çekti. Jensen, bileklerini gözünün hizasında tutarak savunma pozisyonuna geçti. Kadın ateş ettiğinde ise yerde yuvarlandı ve kurşundan kaçmış oldu.
Yuvarlanarak kadının dibine kadar geldi ve ayağa kalkarken silahı tutan elini yakaladı. Tuttuğu eli büktü ve karnına tekme attıktan sonra biraz daha bükerek silahı düşürmesini sağladı. Kadını silahsız bıraktıktan sona boğazından yakaladı ve havaya kaldırıp yere attı.
Fakat yere düşen kadın hemen pes etmedi. Yerden hızlıca kalktı ve Jensen'ın üstüne atıldı. Jensen ise yine çevikliği ile kenara çekildi ve kadının ensesinden yakalayıp, suratını arabanın bagajına geçirdi.
Üçüncü kadına da saldıracaktı ki, kolundaki saat yeşil ışıkla parladı ve Jensen'ın kolu yandı. Acıyla yere düşerken karşısındaki üçüncü kadın üstüne koşup suratına tekme attı. Dünyası bulanıklaşan adam, düşmemek için arabanın bagajına tutundu ve kalktı.
Etrafı bulanık görmeye başlayan Jensen, kadının diğer tekmesinden eğilerek, başka bir tekmesinden ise kolunu kaldırıp savunarak kurtulmuş oldu.
Dünyası tekrardan netleşmeye başlarken, hala iki kolunu kaldırmış kendini savunmaya çalışıyordu. Sonunda kadının attığı yumruklardan birini tuttu ve göğsünün ortasına avucunun içiyle vurdu. O kadar güçlü vurmuştu ki, kadın en az beş metre geriye uçtu. Jensen, yerde yatan ve kalkamayan üç kadının da sağlık durumunu kontrol etti. Hepsi yaşıyordu.
Ardından maymuncuğunu cebinden geri çıkardı ve bagajı açmaya geri döndü. Kilidin içini iyice karıştırdıktan sonra bulduğu noktaya baskı uyguladı ve bagajın kilidi açıldı. Karşısına bir adet çanta çıktı. Metal çanta Jensen'ın yeşil gözlerinden yansıdı. Adam hemen çantayı aldı ve bagajın kapısını kapadı. Çantayı bagaj kapağının üstüne koydu. İki kilidi, iki yumrukta kırdı ve çantayı açtı.
"İşte burada."
Çantanın içerisindeki kağıtlara, dosyalara baktı. Jensen'ın elinde tuttuğu şeyler. Şu anda çekimi devam etmekte olan süper kahraman filmlerinin konseptleri, set çekimleri, senaryoları ve taslaklarından oluşan kağıt yığınıydı.
Bütün hepsini telefonunun kamerasına çekip yedekledikten sonra çantasına koydu ve oradan tekrar arabasına doğru yürümeye başladı. Arabasının tekrar başına geldikten sonra telefonunu açtı, rehberinden isimleri karıştırdı ve doğru isme gelince dokunup hemen çaldırmaya başladı.
Telefonu kulağına dayadı. Karşı taraf açtıktan sonra direk konuya girdi. "Bana Eva Rosewell'in adresini ve Theodore Rosewell hakkında bulabildiğin her şeyi gönder. Anlaşıldı mı?" Adam karşı tarafın bir şey demesine müsaade etmeden telefonu kapadı ve anahtarın üstündeki düğmeyle kilidi açtı.
Arabanın içine oturduktan sonra anahtarı takıp arabayı çalıştırdı ve otoparktan ayrıldı.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro