Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

2x5

Zoe Sugg / Mucize Çizgi

Can Bozok / Mert Imrak

Demi Lovato / Katie Erindean

Barbara Palvin / Luna "Wikiss" Moon

Ariadne Artiles / Eva Rosewell

Gabriel Luna / Robbie Reyes

Jensen Ackles / Jensen Wayne

Üstünde çiçek desenleri olan beyaz elbisesinin eteği hafif rüzgarın etkisiyle uçuşurken, Mucize güç bela kendini girmesi gereken ara sokağa attı. Karşısına çıkan solundaki duvara montelenmiş ve yukarıya doğru çıkan basamakları gördü. Basamakların bittiği yerde de paslanmış bir kapı vardı.

Topuklu çizmeleriyle büyük bir gürültü eşliğinde basamakları tek tek çıktı ve en sona kadar geldi. Paslı kapının önüne geldiğinde elini istemeye istemeye kapı koluna götürdü. Paslı olması onda bir iğrenti yaratmıştı. Kapı kolunu ittirerek hafif gıcırtıların çıkmasına neden oldu ancak tek seferde ittirdi ve açtı kapıyı. 

İçeri girdikten sonra kapıyı tekrar kapattı. Yüzü kapıya dönük olduğu sırada arkasından "Hoş geldin," diyen orta kalınlıkta bir erkek sesi duydu. Arkasını dönüp eliyle çantasının omuz askısını sıkarken, gözleri bereli, güneş gözlüklü bir adamın ağzında sigara ile ayaklarını masaya koymuş halde gördü. 

Küçücük odada, adam önündeki masaya ayaklarını koymuş elindeki sigarayı yavaş yavaş keyifle içiyordu. Kapalı ve karanlık bir mekan olmasına rağmen gözlükleri vardı üstünde. Tamamen siyah giyinmiş olan adam kızı görmesine rağmen rahat tavrından ödün vermedi.

Kız, adamın rahatlığına bakarken, karşısındaki adamın sigarısını ağzından alıp, "Ne için gelmiştin," dediğine şahit oldu. 

Direk konuya girmekten memnun olmuş olan kız, "Marvel Ahali'nin sipariş listesini getirmiştim de. Avery yolladı beni," diyerek çantasından kağıdı çıkarıp masanın üstüne uzattı. 

Ayaklarını tekrar yere koyan adam, masanın üzerindeki kağıda uzanırken, "Hemen bir bakayım. Umarım geçen sefer ki gibi hayvani bir sipariş değildir," dedi. Kağıdı alıp okuduğu zaman ise dudaklarının arasından, "Hay babanın düşmanlarının bacak arasındaki kıllara cımbızla gireyim! Bu ne lan?!" cümleleri yükseldi. 

Adamın argo kullanım tarzından rahatsız olan kız, bunu belirtmedi ama içten içe sevmemişti. Mucize adama bakmaya devam ederken adam kendi kendine sövmeye devam etti. Küfürleri duymamazlıktan gelen Mucize, istemeden de olsa "Ebesini tren raylarına oturtup..." kısmın duydu ve yine kendini duymamak için zorladı.

Adam, sövmeyi bitirdikten sonra derin bir nefes aldı. Dört duvarında boyasının döküldüğü ve tek bir ampulün olduğu o loş ortam oldukça sessizdi. Nefes alışları bile en ufak detayına kadar işitiliyordu. 

Kağıdı alıp sağındaki çekmecenin üstüne koyan adam başını olumlu anlamda salladı, "Tamam sorun değil hallederim ben," derken. Mucize ise bu kadar küfrün üstüne adamın kabul etmiş olmasına şaşırdı. Yine de bir şey demek istemedi. Adam her an yine satırlarca küfür edebilirmiş gibi duruyordu onun için. 

Kendisine siyah eldivenli bir elin uzandığını görünce Mucize, adamın eldiven giymiş olduğunu anca fark etti. Önce ele, ardından adamın gözlüklerine baktı Mucize. O sırada kızın hala baktığını ve elini kaldırmadığı için şaşırmış olan adam, "Ben Mert. Tanıştığımıza memnun oldum," dedi. 

Mucize de sonunda elini kaldırdı ve tokalaştılar. Adamın eldiveni bile sigara kokuyordu. Mucize kokunun kendi üstüne sinmemiş olmasını dua etmeye başladı tokalaşmanın ardından.

"Peki ne zaman hazır olur?" dedi Mucize. Hemen oradan ayrılmak istemiyordu, bunun Mert için kabalık olacağını düşündü ve birazcık soru sormak istedi. "Sonuçta yeni açıldı dükkan ve talep oldukça fazla." 

Mert ise yeni bir sigara yaktı. Yanan sigaranın dumanını bir kez içine çekip üfledikten sonra, "Ahmet bilir benim hızımı. Benden hızlısı mezarda. Yani merak etme, gelmesi gereken zamanda gelecek," dedi.

Aldığı garip cevaplar, kızın başka bir soru sorma isteğini yok etmişti. Kocaman gözlerini kapayıp başını eğdi, "Tamam, o zaman sonra görüşürüz," diyerek arkasını dönüp elini kapı koluna götürdü. Tam kapıyı açacaktı ki Mert onu durdurdu.

"Hey, bir saniye dursana," diyerek soluna döndü ve çekmecelerden en üstte olanı karıştırmaya başladı. Art arda dizilmiş dosyaları geçerken, birinde durdu ve onu çekip Mucize'ye uzattı. "Bunu Ahmet'e vermeni istiyorum. Kısa bir süre benden bunu istemişti de." Mucize, adamın uzattığı dosyayı aldı. Üstünde "Gizli bilgi," yazıyordu.

Kızın dayanılmaz merakı onu yılan gibi sarıp boğmaya o saniyeden başlamıştı bile. Dosyayı alıp incelediği sırada Mert'in dumanına bir kez daha maruz kaldı. Öksürerek önündeki dumanı eliyle savuşturdu. "Ben varken de içmek zorunda mısın? Rahatsız oluyorum da." 

Adamın cevabını ise tek sefer de net olarak söyledi. "Al sende iç dertlerine iyi gelir." Kız avuç içini Mert'e gösterecek şekilde elini kaldırdı. "Sağ ol ben almayayım," dedi ve tekrar eğilerek teşekkür etti. 

Yapay bir gülümsemeyle arkasını döndü ve kapıyı açıp gitti. Merdivenden tekrar indi. Metal basamakları topuklularından gelen gürültüyle indi. Merdivenin başı direk ara sokağında başına indiği için Mucize hemen kendini caddede buldu.

Mucize o sırada yürürken. Karşısındaki binaların arasında olan, kırmızı renkli duvarlara sahip altı katlı bir binanın beşinci katındaki bir adam, dürbünlü tüfeğiyle kızı gözetliyordu. Tüfeğin dürbünüyle kızı adım adım takip ediyordu.

Oda tamamen karanlık olduğu için adam da görünmüyordu, ancak dışarıdan ışık vurması yüzünden silüeti belli oluyordu. Elini kulağına götüren adam, "Kız açık alanda. İsterseniz şimdi vurabilirim efendim," dedi. Ancak kulaklığından şiddetli bir haykırış gelince adam dediğine pişman oldu. 

Cevap olarak ise sadece, "Anlaşıldı, efendim," diyebildi. Tüfeğin namlusunu sola doğru kaydırdı ve Mucizenin yürüdü kaldırımın ilerisine park etmiş bir arabaya hedef aldı. 

Arabanın kaputuna nişan alan adam, tetiği çekti ve özel yapım kurşun tüfekten çıkıp hedefe doğru son hızda gitti. 

Arabanın kaputu delip geçen kurşun, arabanın kaşla göz arasında patlamasına neden oldu. Aniden patlayan araba etrafa kulak delici bir ses kalabalığı yayarken Mucize çığlık attı ve geriye kaçacakken yere düştü. Patlamanın çevresindeki bütün insanlar ters tarafa doğru koşarken Mucize üstüne gelen insanlar yüzünden kalkamadı.

Doğru dürüst ayağa bile kalkamadan kendini yanındaki dükkanın camdan kapısına doğru attı ve içeriye girdi. Dükkana düşerek giriş yapan kız, kimsenin olmadığı dükkanda kalkabildiği ayağa. Şehrin sıradan marketlerinden biri olan dükkanda kimse olmaması kızın garibine gitmişti. 

Ayağa kalkıp üstünü silkeledi ve kimsenin olup olmadığına bakmak için seslenmek istedi. "Hey! Kimse var mı?" Yüksek sesle bağırmasına rağmen içeriden hiçbir cevap gelmedi.

Tedbirli adımlarlar dışarıdaki koşuşturmacayı umursamadan ilerledi. Gözleri hala dükkanın en arka kısımlarında geziniyordu birini görmek için ancak kimse yoktu. Bir kaç adım attıktan sonra cam kapıdan biri daha girdi. Giren kişinin dükkan sahibi olduğunu sanan Mucize, güler yüzle arkasını döndükten sonra karşısında şeytanice sırıtan bir kız olduğunu görünce yüzündeki gülümseme kayboldu.

Yüzü kusursuz vücudu ise yapılı olan mavi saçlı bir kız duruyordu karşısında. Mucize'yi korkutan şey ise kızın elinde kılıç tutmasıydı. Kızın üstündeki taytı ve tişörtü siyahtı, elindeki kılıç ise normal gümüş rengiydi ve dışarıdan içeriye sızan güneş ışığı ile parlıyordu.

İki kız bakıştıkları sırada, elinde kılıç olan kız "Mucize Çizgi. Demek bahsettikleri kişi sensin. Bahsettiklerinden daha şirin bir kızmışsın. Ancak seni öldürmeyi yine de isterdim." Kızın lafları yüzünden kalbi hızlanan Mucize, elindeki kılıcın havalanmasıyla korkusu daha çok arttı. 

Gerilemek isterken rafa çarptı Mucize. Kızın elindeki kılıç onu oldukça korkutuyordu. Mavi saçlı kız, hızlıca savurdu ve Mucize'nin yanındaki raf ikiye ayrılarak üst kısmı yere düştü. Yavaşça sağına bakan kız, rafın üst kısmının yere düştüğünü ve tek hamlede ikiye ayrıldığını görünce kaçmaya başladı. 

Dükkanın arka kısmına doğru koşacaktı ki, kız ileriye doğru yaptığı tek sıçrayışta yakaladı. Boğazından yakalanan Mucize, geriye doğru çekilirken kurtulmak için bir şey aradı ve cam tezgahın üstündeki kavanozu eline alır almaz arkasındaki kızın kafasına attı.

Kafasında cam kavanoz kırılan kız, afalladığı içi Mucize'yi istemeden bıraktı ve fangirl kız canını takarak koşmaya başladı. Hiç bilmediği dükkanın arka çıkışı olmasını umarak gitti ve dükkanın arka kapısı olduğunu görüp direk oradan çıktı.

Dükkanın arka kapısı, bir ara sokağa çıkıyordu. Sağındaki tuğla duvara bakınca fark etti ki, burası Mert'in girişinin olduğu ara sokağın öbür tarafıydı. Orada da aynı duvarı görmüştü. 

Ara sokağın caddeye doğru çıkan tarafına doğru koşacaktı ki, üçüncü adımında ayağını sert bir şey sardı ve kızı yere düşürdü. Taş zeminin üstüne düşen kız, geriye doğru çekilirken çığlık attı. Tiz çığlık ara sokakta yankılanırken caddedeki kimse duyamadı kızın bağrışlarını.

Mavi saçlı kız, kolunun üst kısmından çıkan ağaç dalları ile kızı bacağından yakalamış kendine çekiyordu. Mucize kıza yaklaştıkça, kızın kolunun üstünden çıkan dallar içeriye doğru giriyordu.

Kızın gücünü gören Mucize, "Oha bir mutant!" diye bağırdı. "Hemde doğayı kontrol edebilen bir mutant."

Kolundan ağaç dalı çıkartabilen kız, kendi kendine "Schork senden büyük bir haz duyacak," diye mırıldandı. Ancak Mucize kızın bu dediğini duyamadı. 

Bacağından çekilerek kızın dibine kadar gelmişti. Aradaki mesafe iyice daralınca, mutant kız dışarıya saldığı bütün ağaç dalını kendi içine geri çağırdı ve bu sefer bileğinin altından ucu sivri ve kalın olan bir gül sapı çıkarıverdi. 

Gül sapı olduğu ise renginden ve dikenlerinden anlaşılıyordu. Mucize'nin üstüne çıktı ve bileğinden çıkan upuzun dikenli dikeni kızın yüzüne dayadı. "Üzgünüm ama şimdi seni uyutmam gerekecek," dedi. "Sonuçta gizli sığınak nerede öğrenmemelisin."

Tam etrafı dikenlerle kaplı olan diken kıza değecekti ki, bir sürat motoru ara sokağa daldı ve ikisinin tam önünde kayarak fren yaptı. Motorun üstündeki sürücü motor durur durmaz kendini attı ve yerde yuvarlanarak ayağa kalktı. Yuvarlanırken belindeki silahını çekti ve ayağa kalktığı zamanda mavi saçlı mutanta doğru tuttu. 

"Katie Erendian! Ellerini kaldır, tutuklusun." Söyledikleri motorsiklet kaskı yüzünden boğuk gelse de, fizikten ve sesten onun kız olduğu anlaşılıyordu. 

Katie isimli mavi saçlı kız, kafasını kaldırıp motorsiklet kaskını yüzünden çıkarmamış kıza baktı. "Üzgünüm. Tutuklanmak için fazla yetenekli ve güzelim," diyerek iki elini birbirine vurdu ve çarpışan iki elinin arasından yeşil bir duman çıkarak hızla bütün ortama yayıldı.

Mucize ve öbür kız öksürerek gaza maruz kalırken, Katie kaçma şansı buldu ve ortalıktan kayboldu. 

Yeşil renkli gaz bulutu kaybolup gittiği sırada son anda olaya dahil olan kız kaskını çıkarıp bir kenara attı. Mucize'ye elini uzattı. Yerde yatan fangirl kız, elbisesini düzelttiği sırada kızın yüzünü gördü ve gözlerini kocaman açarak, "Oha!" diyerek bağırdı. 

Onu kurtarmaya gelen kız kafasını hafifçe sallayarak 'ne oldu?' dercesine baktı. Mucize ise tek başına ayağa kalktı ve kollarını iki yana açarak, "İnsan olamayacak kadar güzelsin! Oha inanamıyorum sen gerçek misin?!" diyerek her zamanki gibi aşırı tepki verdi.

Sarışın kız, gözlerini kaçırdı ve gülümsedi. Böyle iltifatlar duymaya alışıktı ancak bu kadar yüksek bir tepki ile beraber duymaya alışık değildi. 

"Teşekkür ederim," dedi kız. Üstündeki kıyafetlerin hepsi, tıpkı az önceki Katie gibi siyahtı. Ancak bu kızın üstünde deri siyah ceket vardı ve ayakkabıları dize kadar gelen siyah çizme idi. 

Mucize, kızın güzelliği yüzünden aklındaki soruları unuttu. Saçını kaşıyıp düşündüğü sırada aklına geldi ve işaret parmağını kaldırarak sesini yükseltti. "Ha! Şimdi hatırladım da! Sen kimsin? O kim? Nasıl kılıcı vardı? Mutant mıydı? Hepsini cevaplar mısın lütfen!" Mucize bütün söyledikleri boyunca sesini kısmadan tek nefeste söylemişti. 

Bu kadar soruya nereden başlayacağını bilemeyen sarışın ve Tanrı'nın sanat eseri gibi duran kız, ilk olarak en basiti ile başladı. "Ben Luna Moon. Ancak bana Widow Kiss'de derler." Mucize, kızın isminin ona uyduğunu düşündü. Çünkü kızın kendisi de ay parçası gibiydi. Hatta içinden biseksüel olmayı bile düşünmüştü kızın gözlerine baktığı sırada.

---

"Melodi! Hayır!" Ahmet şirkette kendi odasında olduğu sırada bir kızla cebelleşiyordu. Melodi, Feline'nin etkisi altına girdiği için Ahmet'i öpmeye çalışıyordu. Ahmet, bunu yapmak istemese de kız oldukça zorluyordu şansını. Etki altında olduğu için hiçbir lafı dinlemiyor ve sadece amacını gerçekleştirmeye çalışıyordu. 

Kızı kollarından tutmaya çalıştığı sırada, başaramadı ve Melodi kollarını Ahmet'ten kurtararak kendini ona yaklaştırdı ve tekrar dudaktan öpmeyi denedi. Bu sefer ki denemesi başarılı oldu, ikisinin dudakları birbirine değdi. 

O ana kadar Ahmet sadece Melodi'ye karşı koyuyordu. Ancak Ahmet'in şirketteki odasının ortasında Melodi onu öpünce, hem Feline'nin etkisi adama geçti, hemde Anatalya'dan gelen lanet uyandı.

Lanet, bir bakıma Ahmet'in şeytanı gibi onu kötü şeylere zorluyordu.

Ahmet, istemeden de olsa Melodi'ye karşılık verdi. Kızın kolları adamın sırtında gezerken, Ahmet kendini o durumun içinden kurtarmaya çalışıyor, ancak kendi içinde bir çatışma yaşıyordu. Kendine karşı koyarak kızı sırtından tuttu ve kendinden uzaklaştırdı. 

"Üzgünüm Melodi, bunu yapamam. Anla artık." Ahmet yalvarıyordu ancak kızın dinlediği yoktu. "Anla şunu, senle aramda bir şey olamaz. Uğraşma!"

Yine de Melodi dinlemedi ve Ahmet'in karnına tekme attı. Öne doğru eğilince de onu kafasından tuttu ve yere yapıştırıp üstüne çıktı. Adamın kucağına oturan kız, üstündeki kendi tişörtünü çıkarıp attı ve kendini eğerek tekrardan dudaktan öpmeye çalıştı.

Hala laf dinlemeyen kızı, tutup geriye doğru  atmak Ahmet için kolay olmadı. Odanın dışarıya bakan, camların olduğu tarafa yuvarlanan kız, hemen ayağa kalktı. Ahmet'de onunla beraber ayağa kalkmıştı.

Ayağa kalktıkları sırada Ahmet'in sol gözünün oraya bir ağrı girdi. Metal koluyla göz bandını çekip aldı ve kırmızı parlayan simsiyah gözü ortaya çıktı. Sadece gözü değil, gözünün çevresinde de kırmızı damarlar parıldıyordu. 

Aslında orada hiçbir şey yoktu. Ancak Anatalya'nın rahat bir hayat sürmesi uğruna laneti ondan alıp kendine aldıktan sonra, oraya yerleşmişti lanet, eskiden sol gözünün olduğu yere.

Lanete karşı koydukça ağrı daha çok artıyordu. Ağrı yüzünden diz çöken adam, İlham meleğine seslendi. "Anatalya!" Hemen arkasında beliren melek, "Efendim," dedi.

"Yardım, et!" Ağrı daha çok artıyordu adam için. Metal eliyle sol gözünü kapadı. "Lanete karşı koymanın bir yolunu söyle bana!" Acının artmasıyla adamın sesi de artıyordu. Son kelimeyi bağırarak söylemişti."

Ancak Anatalya'nın yüzünde yardım etmek istemesine rağmen edemeyecek olmanın üzgünlüğü vardı. "Üzgünüm Ahmet. Sana yardım edemeyeceğim. Lanet bana hiç bu şekilde etki etmedi."

Acı yüzünden diz çökmüş ve lanete bir çözüm bulmaya çalışırken, soldan yediği darbe ile yere düştü ve Melodi tekrardan üstüne çıktı. Ancak bu sefer onu atmak yerine başka bir şey yapıp onu bacaklarından tuttu ve havaya kendiyle beraber kaldırdı. 

Onu havaya kaldırıp masaya yatırdı adam. O sırada kızın kocaman olan mavi gözleri ile kesişti kendi gözleri. Gözler aynı noktada buluşunca adamın zihninde fısıldamalar duyuldu. 

"Pes et, bırak, rahatla..." Bunlar Feline'nin sesiydi. Kafasını silkeleyen adam bu sesleri duymamaya çalıştı ancak Melodi'nin gözlerine baktıkça o sesleri duymaya devam ediyordu. 

Metal koluyla boğazından bastırdığı için onu zapt edebilmişti. Yine de kıpranıyordu kız. Kurtulmak ve amacını gerçekleştirmek için.

O an Ahmet'in bir karar vermesi gerekti. Feline'yi dinleyip olayları akışına mı bırakacaktı, yoksa direnecek miydi? 

Aklından olabilecekleri ölçüp biçti ve kararını verdi.

---

Eva, tepside üç tane kahve getirdi ancak Robbie gelen kahveleri kabul etmedi. "Teşekkürler almayayım. Ama soğuk kahve varsa alabilirim." Eva, sanki Robbie espri yapmışçasına gülümsedi ve Jensen'a uzattı tepsiyi. 

Adam tepsinin üstündeki kahvelerden birini aldı ve hemen ağzına götürüp ufak bir yudum aldı. Eva ise o sırada tepsiyi Wanda'ya verdi ve kendi bardağını aldı. "O kalan kahveyi de soğuk kahveyle değiştirip getirsene," diyerek Wanda'yı gönderdi. 

Üçü ayakta dikilirken Jensen ile Eva kahvesini içiyordu. Jensen, adamı süzdü. "Sende bir şeyler seziyorum," dedi kahvesini içerken. 

Robbie kollarını kavuşturdu. "Sende çok temiz bir adama benzemiyorsun. Günahların kokusunu alabilirim. Ve senden oldukça yoğun bir koku yükseliyor Jensen." Robbie bunu dedikten sonra adama karşı bakışlarında gözlerini kısmaya başladı.

Jensen'de aynı şekilde gözlerini kıstı ve ikisi arasında sert bakışmalar başladı. Eva ise onların yanında konudan alakasız bir biçimde kahvesini içiyordu. Birazdan dükkanın havaya uçmasını engellemek için Eva kendini konunun ortasına attı.

"Beyler şimdi böyle bakışmanın sırası değil. Çizgi roman dükkanında yapmayın böyle şeyler."

Kirli sakalı olan Wayne'in cevabı hızlı oldu. "Aylar önce bir dans kulübü yakmış olan ben değilim, o." 

Sürücünün kıstığı gözleri geri açıldı. Jensen gibi o da cevabını hemen verdi. "O ben değildim. O Johnny'di. Tek bir tane hayalet sürücü yok, Jensen. Kahramanlar hakkında pek bir bilgin yok sanırım."

Wayne'nin içindeki öfkenin artmayıp sönmesindeki en önemli etken Eva'nın ona olan bakışı oldu. Jensen, Eva'nın gözlerine baktığı zaman ki gördüğü ışık son on dakikayı unutmasını sağladı. Cevap vermeyen adam kahvesinin geri kalanını son defa içti.

"Ben bardağı mutfağa götüreceğim." Hızlı adımlarla mağazanın arka tarafına doğru yürüdü ve yanlarından ayrıldı. Jensen onlardan yeterince uzaklaşınca Eva hemen içindekileri dışarıya döktü. 

Robbie'ye dönüp, "Ne yaptığını sanıyorsun. Adam her şeyi bilmek zorunda değil. Neden böyle davranıyorsun?" dedi Eva. "Onun kim olduğunu veya ne kadar güçlü olduğunu biliyor musun?" 

Yeni bıyığı çıkıyormuşçasına bıyığı olan deri ceketli adam ise kadının beklemediği bir yanıt verdi. "Evet biliyorum. Jensen Wayne. İnan bana Eva. Bu adamda çok fazla günah kokusu var. Şimdi sana çözümlemen için verdiği yazılar, kodlar, zamanında onları yok etmek isteyen örgüt için çalıştı. O taraf değiştirdi Eva. Bir kere taraf değiştiren adam ileride bir kere daha değiştirebilir."

Sürücünün dediklerini düşünen Eva, Jensen'ın gittiği yöne doğru döndü ve kafasından geçirmeye başladı. Jensen'ın nerede çalıştığını biliyordu, neler yaptığını da biliyordu ancak kendine bir kere daha sordu.

Ona güvenebilir miydi?

--------------------------

Selam arkadaşlar. Evet, uzun bir aradan sonra Mucize'nin en yoğun olduğu bölüm bu oldu. Artık bir karar aldım, bütün olayları Mucize'nin tarafından yazacağım. Bakış açısı birinci kişi olmayacak ancak en fazla Mucize'ye yoğunlaşacağım.

Örnek olarak Labirent serisi gibi düşünebilirsiniz. Orada da Tanrısal bakış açısı var ancak konu hep Thomas.

Umarım sevdiğiniz bir bölüm olmuştur. Her türden karakter hikayeye girmeye başladı ve bu beni de heyecanlandırıyor. Fandom'da gözükmüş olan Katie ve Jensen geldi, ileride 'Kefaret' kurgusunun baş rolü olacak olan Robbie geldi.

Bir de Melodi ve Ahmet'in arasını merak ediyorsanız, gelecek bölümde öğreneceksiniz.

Şimdilik kendinize iyi bakın, hoşça kalın.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro