Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

2.4

Lively, bebek telsizinden gelen sızlanmaları duyduğunda üstündeki battaniyeyi köşesinden tuttu ve üzerinden attı. Ayağa kalkmadan önce elindeki sıcak çikolata ile yarı dolu kupayı önündeki sehpaya bıraktı.

Yukarıda yatağında ağlayan bebeğinin yanına çıkmak için merdivenlere yöneldiğinde loş aydınlatılmış odanın etrafına dizilmiş çiçek buketlerine gözü çarptı, yine.

Avengers tesisinden ayrıldığından bu yana -17 gün- her gün Tony tarafından kendisine gönderilen büyük buketler...

İlk birkaç günün ardından Lively hergün gelen teslimatçıya artık almak istemediğini söylediği halde, genç çalışan işten kovulmakla ilgili korkusunda biraz bahsederek hergün gönderilenleri teslim etmek zorunda olduğunu açıkladı.

Lively genç adama acımadan edemedi ve bir daha getirdiklerinden şikayet etmedi. Bir süre sonra vazosuyla ya da saksısıyla gelen çiçekler (sanki evde artık çiçek koyulacak bir şeyin kalmadığını anlamıştı Tony) geriye bir tek sorun bırakıyordu o da evdeki bakım yapması gereken bir sürü çiçek olması.

Sabah bebeğiyle ilgilendikten hemen sonra çiçeklerin başına geçip ölmüş olanları ayırmaya, sulamaya ve etrafına döktüklerini tezmizlemeye zaman harcıyordu.

Ne diye gönderiyordu sanki bu çiçekleri hergün hergün?

Uzak durmaya karar verdiği için adamı geri aramak istemiyordu, Rhodey de bu konuda sorduğu soruları duymamazlıktan geliyordu.

Bir süre sonra milyarderin sıkılıp ya da unutup bu işten vazgeçeceğini düşünmesi tamamen bir acemi dileğiydi.

Merdivenleri çıkmayı bitirdikten sonra kızının odasına girdi. Maria ağlamıyordu ama huzursuz homurtuları bütün gece sürmüştü. Sanki huysuzlanması için bir sebebi vardı da dile getiremiyordu.

Lively bütün gece tok olduğundan, altının temiz olduğundan, gazı olmadığından emin oldu. Hatta Tony'nin odasına döşediği üstün teknolojili şeylerden faydalanıp djital bir tarama da yaptı ama kızının derdini bir türlü anlayamadı.

"Ah güzelim." diye yalvardı minik bebeğini tekrar kucağına alarak. "Neyin var bir anlasam. Saat gecenin üçü ve daha seni yatıralı on beş dakika ancak oldu."

Maria'nın düşmek üzere olan yaşları odanın içindeki gece lambası sayesinde gözlerinde parladı.

"Oov" dedi Lively dudaklarını büzerek, kızının bu tatlı haline kıyamıyordu. "Gözyaşların da akmak için fırsat kolluyor, hemen açıyorsun çeşmeleri."

Mızmız kızını göğsüne doğru yatırmadan önce gözlerini silerek başına bir öpücük kondurdu. Beşiğin hemen yanındaki koltuğuna oturdu. Bir koluyla Maria'yı sabit tutarken diğeriyle onu rahatlatmak için sırtını sıvazlıyordu.

Maria ise annesinin kucağına ilk alındığında zaten rahatladı ve suskunlaştı. 

Lively kızına sarıldıktan sonra arkasını yaslanarak rahatlamaya çalıştı. "Rhodey amcan burada olsaydı keşke. Biraz olsun uyumaya çok ihtiyacım var." diye dert yandı, sanki bebek onu gerçekten anlayabilecekmiş gibi.

Bir süre sessizce öylece oturdular. Lively, Maria'nın nefeslerinin düzene girdiğini hissettiğinde yavaşça onu kontrol etti.  Göğsünün üzerinde uyuyan bebeğini gördüğünde gülümsedi.

Onun minicik figürünü şimdi sıkıca kollarıyla sararak sevmek istiyordu ama kıyamadığından sadece bakmakla yetindi. Gözlerinde yaşların oluşmaya başladığını hissetti. "Ah lanet olası regl öncesi duygusallığı." diye mırıldandı sessizce.

Bebeğini yavaş ve nazik bir şekilde kaldırdı ve beşiğine yerleştirdi, üzerini ince örtüsüyle örttü. Tekrar koltuğuna oturdu. Kollarını beşiğin kenarına yerleştirdi ve yüzünü kollarına yasladı.  Birkaç dakika bebeğini o pozisyonda izledi.

"Çok güzelsin, o kadar güzelsin ki sana hiç kıyamıyorum. Yeterince iyi bir anne olamıyorum sanırım. İki kişilik emek vermek çok zor. Özür dilerim, ne cesaretle bunu tek başıma yapabileceğime inandığımı bile bilmiyorum."

Lively kendini kontrol etmeyi bıraktı ve haftalar sonra ilk defa ağladı. Uzun süredir her şeyin ağlamasında etkisi olduğunu biliyordu.

Gözleri komidinin üzerindeki fotoğraflara takıldı. En yeni fotoğrafta; kendisi, kucağında Maria, arkasında Tony ve Rhodey... Kadraja kocaman gülümsemelerle bakan dört yüz vardı.

Bu fotoğrafta Maria'yı kameraya bakması ve aynı zamanda gülmesi için çok uğraşmışlar ve sonunda çözümü Friday'in komutasındaki zırhlardan birini Dum-e'nin tuttuğu kameranın arkasında uçurmakla bulmuşlardı.

Lively fotoğrafa bakarken bir anda hıçkırdı, ağlaması şiddetlendi. Elini ağzına kapatarak beşikten uzaklaştı. Odanın büyük panceresine yürüdü. Evinin ön bahçesine bakan pencere sokak lambalarının aydınlattığı sokağa bakıyordu.

Temiz yaz havasını ciğerlerine çekmek ve ağlamasını dindirmek için pencereyi açtı. Bu arada evinin önündeki kaldırıma parkedilmiş lüks aracın olduğu yerde bir gürültü duydu. Karanlıkta bir adamın yere düştüğünü belli belirsiz farketti.

Kadın şaşkınlık ve korkuyla ağlamasının kesildiğini bile farketmedi. "K-kim var orada!?" diye seslendi, kalbi hızlanmaya başlamıştı.

Yerdeki adamdan tanıdık bir ses yükseldi. Homurtu gibi gelen sesin ne olduğunu anlamasa da kadın kim olduğunu anlamıştı.

Farkındalıkla "Tony?!" diye bağırdı adama. Yüksek, tiz bir çığlığa benziyordu sesi. Hâlâ yerde yatan adam korkusunu arttırdı. Pencereden geri çekilerek hemen kapattı. Bebeğine bir göz attıktan sonra eline aldığı telsizle koşar adım odadan fırladı.

Endişeyle merdivenleri inerken Tony'nin burada ne yaptığını, şu an neyi olduğunu düşünerek kendi kendisinin telaşını arttırıyordu.

Merdivenler bittikten sonra hızını hiç kesmeden çıkış kapısına koştu. Üzerinde sadece pijaması ve ayağındaki yumuşak terlikler olduğunu tamamen unutmuşsu bile.

"Tony?" diye tekrar seslendi adama. Bu sefer karşılık olarak bir mırıltı duydu. Adam acıyla inlemeden önce yattığı yerden hafifçe doğruldu ve sol dirseğine yaslandı.

"Ne.. ne yapıyorsun burada, bu saatte?" diye sordu Lively sonunda adamın yanı ulaştığında. Yerde yarı yatar pozisyondaki adam ile aynı hizada olabilmek için hemen diz çöktü.

Tony bir şeyler söylemek için ağzını açtı ama Lively yeni sorusuyla çekinerek vereceği cevaptan vazgeçti.

"Yerde ne yapıyorsun? İyi misin?"

Tony kafasındaki acıyı hatırladı sağ elini kafasının arkasına, sızlayan yere götürdü. Eli nemli bölgeye değdiğinde yüzünü buruşturdu. Kanlanmış elini kadınla arasındaki boşluğa getirdiğinde "Düştüm." diye cevap verdi, kısık sesi ile. Bulunduğu durumdan utanç duyuyordu.

Sarhoş zihnş bir an için buraya gelmeyş mantıklı bulmuştu. Lively ile görüşmek gibi bir planı olmasa da onların kapısına gelmişti. Bir anda izlediği pencerede Lively göründüğünde telaşla kaçmak isterken takılıp düşmesi ve kadının telaşla başına gelmiş olması çok utanç vericiydi.

Lively kanı görünce tekrar telaşlandı. "Kanıyorsun!"

Tony, hızla ayağa kalkarak ambulans çağırmaktan ya da kalkıp hastaneye gitmektan bahseden telaşlı kadını tutmak için elinden gelen en hızlı şekilde ayaklandı. Adımında sendeledi.

Zaten sorhoş olduğu için bir de düşmesi adımında sendelemesine sebep oldu. Kadın onun ayağa kalkmaya çalıştığını görünce sustu hemen aralarındaki bir adımı kapatarak düşmek üzere olan adamın kendisine uzanan kolunu yakaladı ve dengesini bulmasını sağladı.

"B-ben iyiyim, sakin ol." Lively adamın cümlesine inanamayarak baktı. "Dengeni bile kuramıyorsun! Beyin sarsıntısı geçiriyor olabilirsin."

"Sarhoşum. Yani öyle sayılırım. Sanırım düşünce, acıyla demek istiyorum, biraz ayıldım." Hâlâ kendisine inanamayarak bakan kadına "Bak güven bana beyin sarsıntısı geçiriyor olsam bunu anlardım. Hastaneye ya da ambulansa gerek yok." diye temin etti.

Lively'nin gözlerindeki ifade biraz olsun rahatladı.

"Sen ağladın mı?" diye sordu Tony bir eliyle kadının gözünden akmış yaşları silerek. Lively o zaman, kolundan tuttuğu adamın diğer eliyle kendisininkini tuttuğunu farketti. Gözlerini onunkilerden kaçırarak boğazını temizledi.

"Gel, en azından kafandaki yarayla ilgilenelim." dedi sorusunu görmezden geldi ve onu evine doğru yönlendirdi. Tony bir an bile düşünmeden onun kendisini yönlendirmesine izin verdi.

Elinden tutarak, eve giren ve koltuklara yönelen kadının peşine takıldığında yüzündeki gülümsemeye engel olmadı Tony ama oturduğunda Lively görmeden yüzündeki memnun ifadeyi sildi.

"Burada bekle banyodan ilk yardım çantasını alıp geleceğim." Tony sessizce kafasıyla onayladı onu. Gözden kaybolmadan önce tekrar arkasını döndü Lively. "Ve kulağın telsizde olsun, Maria bugün çok huysuz."

Tony kadın gittikten sonra bir anlık sessizliğin tadını çıkardı. Bu sessizlik günlerdir yaşadığının aksine kendisini evinde hissettiriyordu, Avengers yerleşkesindeki boğucu sessizliğin aksine.

Tony loş ışıkla aydınlatılmış oturma odasının tanıdık düzenine göz attı. Her yerde gönderdiği çiçekler vardı. Kadının onları atmaya kıyamayacağını, saklayıp bakımlarını yapacağını ilk günden biliyordu. Yüzünde kocaman bir sırıtma oluştu.

Kafsındaki yarayı çoktan unutmuştu bile. Koridorda duyduğu yumuşak adım sesleri ile neden burada olduğunu hatırladı. Yanlış anlaşılmamak adına tekrar halinden memnun yüz ifadesini değiştirdi.

Lively'nin tekrar bakış açısına girmesini, elindeki küçük çantayla yanına, koltuğa oturmasını izledi. Bir bacağını kıvırarak yan oturan Lively hemen çantayı açtı içinden alkol ve pamuğu çıkardı.

Pamuğa alkolü sürdükten sonra kafasını kaldırdı. Kendisini dikkatle izleyen adam ile göz göze geldi. Boş olan eliyle adamı çenesinden tutarak yüzünü çevirdi.

Tony ilk birkaç saniye durumu çok yanlış yorumladı bu yüzden,ilk saniyelerdeki şaşkın ifadesini kadın görmediği için memnundu.

"Neden burada olduğunu, nasıl düştüğünü anlatacağın kısma geldik."

"Alkol aldım, neden buraya geldiğim konusunda mantıklı bir savunmam yok, sadece... Bilmiyorum belki de sizin yakınlarda olduğunuzu bilmeye, en azından pencereye düşen silüetlerinizi görmeye ihtiyacım vardı. Özür dilerim, beni sarhoş görmeni istememiştim." dedi Tony.

Lively'nin kafasının arkasına yaptığı baskılar durdu. Tony kadına dönmeye kalkıştığında Lively'nin küçük eli onu durdurdu ve yaptığı işe geri döndü.

"Peki neden hergün kocaman buketler gönderiyorsun?"

Tony bu sefer sessiz kaldı. Lively elindeki alkolü kasten yaraya bastırarak adamı acıyla bağırttı. "Cevap verir misin?"

"En azından sinirlendiğin için ararsın zannettim."

Lively yine durdu. Bu sefer çenesinden tutup kendisine çevirdi adamın yüzünü.

"O ne demek?"

Tony kadının hareketine her seferinde şaşırmadan edemiyordu. "Şu hareketi yapmasan olur mu?" dedi derin bir nefes alarak. "Kendimi prenses gibi hissediyorum."

Lively adamın cümlesine bıkkın bakışlarla karşılık verdi. Tony şakaya vuran tavrından vazgeçti.

"En azından sinirlenip, bana çiçek gönderme artık demen için ararsın zannetmiştim. Çünkü benim seni aramaya ya da karşına çıkmaya cesaretim yoktu."

Lively cevap vermedi. Sessizce ilk yardım çantasından adamın yarasına koymak için sargı bezi ayarladı. "İzin verir misin?" dedi elindekileri ona göstererek kafasını çevirmesini rica etti.

Tony sessizce istenileni yaptı. Lively dört köşeli katladığı sargı bezini kenarlarından birer bantla kafasına yapıştırmaya başladı.

Son bandı yapıştırmak üzereyken telsizden tekrar kızının huysuz sesi yükseldi. Tony hemen ayaklanarak kadının işini durdurmasına sebep oldu.

"Ben bakabilir miyim?" dedi hevesle. Lively kendisine şaşkın şaşkın bakarken bir anda güldü. "Bundan o kadar minnettar olurum ki." Tony onun ne kadar yorgun olduğunu o zaman farketti.

༶•┈┈┈ ⎊ ┈┈┈•༶
Kelime Sayısı: 1471
Yayınlanma Tarihi: 6 Mayıs 2024

Kelime kontrolü yapmadım, yazım yanlışım varsa affedin.

Şey... Bir de söylediğim tarihte atamamış olabilirim ama gerçekten başım dertten kurtulamadı bi türlü mvkfkkvkfkkgggk

Umarım bölüm hoşunuza gider

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen

Bu arada yapacağınız yorumlar yazarları bölüm yazmak için teşvik ediyor :)

Sevgilerle


Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro