Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

2.1

Lively dakikalardır cam kapının ardında önündeki metal zırh parçalarıyla uğraşan ve oldukça yorgun görünen adamı izliyordu.

David'in öldüğü gün Tony'nin Rhodey'e söylediklerini duymuştu. Bilerek olmamıştı, sadece geride bıraktığı mama kasesini almak için dönmüştü ve David'in ölmeden önce yaptığı son pisliği öğrendi.

Daha sonra sessizce ve hızla geldiği yoldan geri döndü. Bunları duymak istememişti ve duymasa daha iyi hissedebilirdi en azından şu an içinde bulunduğu duygu karmaşasında olmazdı.

"Size yardımcı olabilir miyim hanımefendi?" Friday'in robotik sesi onu daldığı derin düşüncelerden sıyırdı.

Derin bir nefes aldı.

"Biliyorum yalnız kalmak istiyor ama... Onun yanına girmek istediğimi iletebilir misin?" Yapay zeka, kadına isteğini yerine getireceğini bildirdi. Tony aniden sırtını dikleştirdi, şaşkınlıkla arkasında duran kadına döndü.

Lively yüzünde ufak bir gülümseme ile ona baktı. Onunla konuşmak istiyordu. Tam olarak ne konuşacağına emin değildi ama buna ihtiyacı vardı.

İki saat önce David'in cenazesine katılmıştı. Onun cenazesinde olmak istememişti ama orada olması herekiyordu sanki. Gerçi adamın ailesi de kendisinden pek hoşlanmazdı bu yüzden sadece uzaktan izlemekle yetinmişti.

İyi hissetmiyordu.

David'e çok sinirliydi ama artık sinirini çıkarabileceği bir muhatabı da yoktu.

Henüz bir şey konuşamamışken Rhodey, bu olaya bir son vermesi gerektiğini söyleyerek bir operasyon ayarlamış ve gitmişti. Tony ise o günden beridir ortalarda yoktu. Kolundaki askıya (o gün içinde çıkarmıştı) ve ayağındaki kırığa rağmen labaratuvarına kendisini kilitlemişti.

Tony kadına baktı. Kendi kendine bir şeyler söyledi ama sesini duymadı Lively. Saniyeler içinde yapay zeka tarafından açılan kapı ile Lively gülümsedi.

Lively sessizce ve yavaş adımlarla içeriye girdi. Kendisini izleyen adama küçük bir selam verdi. "Hey!?" diye karşılık verdi Tony nazikçe ama yüzünde şaşkın bir ifade de vardı.

Birbirlerine bakarak geçirdikleri dakikalarda ikisi de konuşmadı. Sonunda Lively buraya geldiği için konuşmayı kendisinin başlaması gerektiğini düşündü ama Tony telaşla konuşmaya başladı.

"Özür dilerim." dedi kadının şaşkınlıkla kaşlarını kaldırmasına sebep olarak. Yüzüne bakmadığı için onun ifadesini farkedemedi ve konuşmaya devam etti. "O adam ölsün istemezdim. Ondan hiç hoşlanmadığım doğru ama... Ölümüne sebep olmak Maria'yı babasız bırakmak istemez-"

"Tony..." dedi Lively sonunda. Sesi adamı şaşırtacak kadar yumuşak ve şaşkın çıkmıştı. Tony yüzünü kaldırdı ve önünde kendisine kocaman gözlerle bakan kadına çevirdi.

"Sen... Bana kızmamış mıydın?"

"Neden böyle bir şey yapayım?" İkisi de birbirinin gözlerine şaşkınlıkla bakıyordu. Lively'nin kendisine şefkatli bakışları Tony'yi afallattı.

"Ben uyandıktan sonra çıktın gittin o gün seninle konuşmak için tüm gün geri gelmeni bekledim ama gelmedin. Friday, tüm gün Maria ile uğraştıktan sonra uyuduğunu söyledi. Zannettim ki... Benim hatam olduğunu düşünüyorsun, bana sinirlisin ve beni görmek istemiyorsun."

Lively duyduklarından sonra dayanamadı ve kıkırdadı.

"Kaç gündür bu yüzden mi buradasın?"

Tony utandığını hissetti. Yüzünü kadından çevirdi. "Biri öldüğü için üzgünüm ve sen... Senin şu yaptığına bak..."

"Hadi Tony..." dedi Lively. Onun utandığını ve bunu gizleme çalıştığını biliyordu. "Seni yirmi yıldan fazladır tanıyorum ve yanaklarında oluşmaya başlayan kızarıklıkları gizleyemezsin benden."

"Bana şu an cheeseburger ısmarlamak zorundasın." diye lafı aniden değiştirdi Tony. Lively merakla kaşlarını çattı. "O nedenmiş?"

"Beni kırdın ve seni affetme şartım bu." Lively adamın dudaklarında oynayan ve bastırmaya çalıştığı sırıtmayı görebiliyordu. Lively onun oyununa ayak uydurdu ve kaşlarını kaldırarak ona bakmaya devam etti.

"Seni kırdım mı, Ironman?"

Tony dramatik bir şekilde sağ elini kalbine götürdü. "Hem de zannettiğinden çok daha fazla..."

Lively adamın alay ettiğini bilmesine rağmen gözlerindeki o bakışlarda farklı bir duygu hissediyordu. Kadın ellerini teslim olur gibi kaldırarak "Tamam tamam, sen kazandın. Cheeseburger yemeye gidiyoruz ama önce kızıma bakmalıyım." dedi.

Adama döndüğünde onun zaferle sırıttığını gördü. Bir anda aklına gelen şey ile durakladı. "Ayağın nasıl oldu? Siparişi buraya vermemi ister misin?" Tony sandalyesinden ayağa kalktı hafif aksamasına rağmen masasının etrafında dolanıp kadının önüne çıktı. Lively onun bacağında taktığı mekanik protezi hemen tanıdı.

"Evet..." diye kadının sorgulayan bakışlarını onayladı dahi. "Rhodey'in geçirdiği kaza sonucu yapmıştım. Tasarımını kendime göre ayarlayıp üretmem birkaç saatimden fazlasını almadı."

"Yani... Dışarda yemek istiyorsun?" Tony onu kafasıyla onayladı. Friday'in sesi labaratuvarda yankılandı aniden. "Hanımefendi, Maria uyandı ve ağlıyor efendim."

"İşte bundan bahsediyordum." dedi Lively. Tony onun labaratuvarından koşarak çıkmasını yüzünde bir gülümsemeyle izledi.

-

"Bunun iyi bir fikir olduğundan hala emin değilim?"

Tony dikiz aynasından arka koltukta oturan anne kıza baktıktan sonra gülümsedi. "Hadi ama! Baksana şimdiden sakinleşti ve dışarıyı izlemeye başladı bile."

Lively pusetteki kızına tekrar döndüğünde gerçekten de lüks aracın tavanındaki camdan parlak yıldızlı geceyi izlediğini gördü.

Onun sevimli yüzüne kıkırdadıktan sonra "Sanırım bu konuda haklı olabilirsin." diye kabul etti. "Yıldızları seviyor gibi görünüyor." Cümlesi Tony'nin yüzünde kendini beğenmiş bir gülümsemeye sebep oldu.

"Birincisi bebeğim, ben her zaman haklıyım." Lively onun kendini beğenmiş cümlesine gözlerini devirdi ama onun kendisine 'bebeğim' demesine takılmamış görünüyordu. Asla kabul etmeyecek olsa da Tony o an gerildiğinin farkındaydı.

"Ve ikincisi; sen de yıldızları seversin. Sana benziyor olması şaşırtıcı değil."

Kadın aynadan kendisiyle göz göze geldiğinde, onun yüzündeki şaşkınlığı görebiliyordu Tony. Sakinmiş rolünü ustalıkla yaptı, omuzlarını silkelerken aynadan çekti gözlerini ve önüne döndü. "Birbirimizi uzun süredir tanıdığımızı söyleyen sendin."

"Ben son zamanlarda buna o kadar da emin olamıyorum." diye mırıldandı Lively, Tony onun söylediklerini duyduğunun farkında mıydı bilmiyordu.

Tony tekrar aynada gözlerini buluşturdu. "Söylediğin yere gelmedik mi hala?" dedi Lively onunla kesişen bakışlarını dışarıya çevirerek. Giderek şehirden uzaklaştıklarını yeni farkediyordu.

"Az kaldı." diye cevapladı Tony. "Biraz daha yukarı çıkmamız gerekiyor sadece."

Lively anlamadığını gösteren bir kaş çatmasıyla önünde oturan adama döndü. "Ne yani bu dağın zirvesinde bir fastfood dükkanı mı var?" Camın önünde biraz daha eğilerek daha yukarı bakmaya çalıştı. "Orası ıssız görünüyor, doğru yere geldiğimizden emin misin?"

Lively cevap alamadığında keyifle sırıtan adama döndü ama bu andan sonra araba durana kadar ikisi de başka bir şey söylemediler.

Tony büyük SUV aracını durdurduktan sonra indi. Etraflarında karanlıktan başka bir şey yoktu. Neler olduğunu anlamaya çalışan kadın, Tony kapısını açtığında onun hala gülümsemeye devam etttiğini gördü, daha fazla merak etmeden yapamadı.

"Ne oluyor Tony, neden burada durduk?"

Tony sadece inmesine yardım etmek için sessizce elini uzattı. Lively bir süre onun elleri ve beklenti dolu gözleri ile bakışları ile git gel yaptı. Sonunda adamın elinden tutarak onu takip etti.

Arabadan inip birkaç adım attıktan sonra aşağıda kalmış şehrin ışıklarını ve şehir ışıklarından uzakta, karanlık gökyüzünde parlayan yıldızları gördü. Manzara karşısında hayranlıkla gülümsemeden edemedi Lively.

Yıldızları bu kadar parlak görmeyeli ne kadar zaman olduğunu hatırlamıyordu bile.

"B-burası çok güzel..." diye kabul etti hemen. Kısa bir süre manzarayı seyrettikten sonra yanında duran adama döndü tekrar "Ama cheeseburger yemeye gittiğimizi sanıyordum."

Sanki bunu bekliyormuş gibi karanlıkta yokuşu çıkmakta olan başka bir araç daha göründü. Tony ellerini iki yanına açtı, yüzünde yine o egoist sırıtması vardı. Lively onun bu tavırlarına gözlerini devirdi.

Gelen arabadan tanıdık bir yüz çıktığında ikili o yöne döndü. Happy ağır adımlarla yanlarına yaklaşırken onlara selam verdi. Ellerindeki kağıt torbaları Tony aldıktan sonra geldiği hızla ortadan kayboldu.

"Tüm bunları ne ara ayarladın."

"Tatlım unutuyorsun sanırım, ben Tony Stark'ım."

"Bazen seninle sohbet etmek çok yorucu oluyor. Özellikle egon vücut bulup, önüne siper olduğunda." Tony kadının sözlerine kahkahasıyla karşılık verdi. Arkalarında kalan arabasına geri döndü ve yüksek, büyük kaputun üzerine elindekileri bıraktı.

Lively onun aksayan adımlarıyla arabasının şoför koltuğuna doğru yürümesini merakla izledi. Arka kapılara yönelmeden önce etrafın loş bir ışıkla aydınlanmasına sebep olacak şekilde arabasının farlarını yaktı.

Arkadan sessizce oturan Maria'yı pusetiyle ve üzerindeki küçük battaniyesiyle birlikte aldı ve Lively'nin yanına geri döndü.

Puseti de arabanın kaputuna güvenli bir şekilde yerleştirdi. "Hadi!" dedi kadını şaşırtarak. "Hadi ne?"

"Hadi atla yemek yiyeceğiz."

"Nerde? Kaputun üzerinde mi?"

Tony onun sorularını görmezden gelerek elinden tuttu ve kaputun hemen önünde duracak şekilde çekiştirdi onu. "Şimdi bana yardım etmen gerekiyor. Söylediğinde zıplamanı rica edeceğim."

Ellerini ne olduğunu anlayamayan kadının belinin iki yanına yerleştirdi. "Zıpla!" Lively kendisine söyleneni anında yaptı. Korkuyla ciyaklarken adamın omuzlarına sıkıca tutundu.

"Napıyorsun sen ya!?" diye bağırdı. "Bir sürü kırık kemiğin var, sakat falan mı kalmaya çalışıyorsun?"

Tüm bunlar Tony'nin pek umrunda görünmüyordu, bu da Lively'yi daha da sinirlendirdi. Önünde dikilen kendisine sırıtan adama "Neden bu kadar umursamazsın?" diye bağırdı. "Eskiden kendinden başkası umrunda değildi şimdi kendini hiç umursamıyorsun."

"Bunun aksini iddia eden çok fazla kişiyle karşılaştım." Lively, ona hatırlatmaması gereken bir şeyi hatırlattığını anladı.

"Kimin ne dediğini si.. yani boşver." dedi yanındaki pusette kendilerini izleyen bebeğinin varlığını hatırlayarak ona döndü bir an. Ardından yine önünde ayakta duran ve bu kadar yakın olduğunu yeni farkettiği adama döndü.

"Da-daha fazla aç kalma, hadi yemeklerimizi yiyelim." Kocaman kahverengi gözlerin karşısında sakin kalamadığını biliyordu, asla yapamamıştı.

Tony geri çekildi torbalardan birini kafına uzattıktan sonra yavaşça ve dikkatle kendisi de kaputun diğer yanındaki yerini aldı.

Kadının endişeyle kendisini izlediğini gördüğünde gülümseme isteğini bastırdı. Sessizce yediği şeyleri bitiren ilk kişi Tony oldu. Sırtını geriye yaslayacak şekilde uzandı.

Ilık yaz gecesi arabanın sıcak motorunun da kaputunda bıraktığı tatlı sıcaklıkla birlikte üşümelerine tamamiylr engel oluyordu. Hemen yanındaki pusetten çıkan minik el, kendi dilinde bir şeyler anlatmasına eşlik eder gibi önünde sallanıyordu. Dayanamayıp minik eli yakaladı ve biraz doğrularak ufak bir öpücük kondurdu üstüne.

Ne kadar öyle yatıp etrafında olup biten her şeyi hafızasına kazımaya çalıştığını bilmiyordu Tony. Sonunda yanında yatan kadına çevirdiğinde onun da kendisine baktığını gördü. Gülümsedi göz göze geldiklerinde.

Karşılığında ufak bir gülümseme aldı. "Hadi gidelim artık. Neredeyse sabah oldu." dedi sessizce Lively.

Tony yerinden doğrulmadan önce kafasıyla onayladı onu. Önce kendisi indi. "Dur, ben inerim." dedi Lively onun kendisine yaklaştığını görünce.

Tony onun sözlerine gözlerini devirdi. "Benden tutun." dedi omzuna vurarak. Lively kararsızlıkla onun gözlerine baktı birkaç saniye sonunda pes ederek söyleneni yaptı.

Tony uyuklayan bebeği arabaya koymak için hareketlendiğinde Lively etraftaki dağınıklığı bir çırpıda toparladı ve arabada kızının yanına yerleşti. Tony şoför koltuğuna yerleştikten sonra geri dönmeye hazırlardı.

Lively tam olarak yolculuğun hangi aşamasında uyuyakaldığından emin değildi. Aslında silik silik birçok dakikayı hatırlıyordu ama Tony araba garajında usulca kendisine seslendiğinde kendine geldiğini hissetti.

"Hadi sizi odanıza götürelim." dedi Tony sessizce. Lively onu kafasıyla onayladıktan sonra kızına uzandı ama adam onu durdurdu.

"Onu ben alırım." dedi. Zaten henüz ayılmadığı için ısrar etmedi Lively. Asansör onların katında durduktan sonra koridorlara çıktılar. Tony hızla odaya girdi bebeği pusetinden çıkartarak minik yatağına yatırdı.

"Friday camları karart." diye emir verdi. Doğmaya başlayan güneşin kızıl ışınları her yeri aydınlatmaya başlamıştı.

"Teşekkürler Tony." dedi Lively yorgun bir gülümsemeyle.

"Birkaç saatte günlerdir yaşadığım işkenceyi bitiren sensin. İyi geceler." Lively odadan çıkmak için arkasını dönen adamı bileğinden yakaldı.

Kendisine kaşlarını kaldırmış, şaşkınlıkla bakan Tony ile bir an durakladı. Yaptığı cesur girişimden anında utandı ama içindekileri dökmezse rahat edemeyeceğini biliyordu. "Diğerlerinin dediklerini umursama. Sen gerçek bir süperkahramansın Tony. " dedi.

Farkında olmadan gözleri adamın çikolata kahvesi gözlerinden dudaklarına kaydı, gerçekten nasıl bu kadar yakın durmayı başarmışlardı.

Tony onun dudaklarına baktığını farkettiğinde heyecanlandı. Kalbi göğüs kafesinde gümbürdüyordu. Sonunda aylardır yapmak istediği şeyi yaptı ve kadının dudaklarından öptü.

༶•┈┈┈ ⎊ ┈┈┈•༶ 
Kelime Sayısı: 1709
Yayınlanma Tarihi: 21 Ocak 2024

Bendeki kaybolma şaka mı vjflvkdlkv

Ama sanırım bu kadar uzun bir bölüm sizi biraz teselli eder 🤗

Ben tam olarak emin olamadım bölümün gidişatı nasıl oldu ama umarım siz beğenirsiniz

Arkadaşlar ayıp oluyor sabah 4.30'dan beri bu bölümü yazıyorum. Oy vermeden geçmeyin lütfen 🥺🥺

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro