Kehanet
Bütün kulübe başkanları ve yardımcılarını topladıktan sonra hep birlikte Büyük Ev'e gitmeye başladık. Nico'ya kağıtta ne yazdığını sorsam da bir cevap vermiyordu.Artık sinirlenmeye başlamıştım .Biraz daha ısrar edince bir şeyler geveledi.
"Ya tam olarak kehanet sayılmaz ama bir göreve çıkmamız gerektiği hakkında bir şeyler yazıyordu." dedi ve derin bir nefes aldı.
"Peki bunu bana neden söylemiyordun ki?Pek gizli bir bilgi gibi durmuyor."diye cevap verdim.
"Her şey söylenmez Linda. Sana göre önemsiz olan bir bilgi başkaları için çok önemli bir şey olabilir.Ya da tam tersi.Bu yüzden herkesle birlikte öğrenmek için bekleyebilirdin."
Haklıydı.Biraz meraklı davranmıştım.Bu yüzden sustum. En sonunda Büyük Ev'e varmıştık.Herkes sırayla içeri girdi ve bir masanın etrafına oturduk.
Kısa bir bekleyişin sonunda Kheiron içeri girdi.Meraklı gözlerle ona döndük.
"Neler oluyor Kheiron?" diye sordu Annabeth.
"Sabırlı ol kızım,her şeyi açıklayacağım." dedi etrafa göz gezdirerek.Sonra devam etti.
"Öncelikle şunu belirtmeliyim ki kampımız şu an tehlikede değil."
"Şu an derken?" diyerek Kheiron'un lafını kesti Annabeth. Kheiron sıkıntıyla ona baktı. Lafını kesmese zaten her şeyi söyleyecekti.Neden bu kadar sabırsızdık ki Annabeth?
Bunu benim söylemem de ayrı bir ironiydi tabii.
Sonunda Annabeth hatasının farkına varıp özür dileyen bir bakış attı. Kheiron devam etti.
"Demek istediğim şu,kampımız şu an tehlikede değil ama eğer çıkılacak görevde başarısız olunursa tehlikede olmamız an meselesi."
Annabeth bir şey diyecek oldu. Kheiron bir bakış atıp onu susturdu.
"İzin verin de devam edeyim. Elimizde açıkça kehanet olmasa da bir şekilde göreve çıkılması gerektiğini söyleyen bir kağıt var.Bir kaç tanrıyla da görüştüğümde görev doğrulandı. Göreve kimlerin gideceğini merak ediyor olabilirsiniz.O da elimizdeki kağıtta 'Göreve gidecek kişiler ,kendilerine gerekli olan eşyaları bulduğunda artık hazırlardır.' şeklinde geçiyor. Yani onları, göreve gitmek için biz seçmeyeceğiz, bu zaten belli bir şey.Biz sadece kimlerin olduğunu bekleyip göreceğiz."Susup etrafa herkese sırayla baktı.Sonra devam etti.
"Buldukları eşyalar görevde kullanacakları şeyler olacaktır. Göreve çıkacaklar,bütün eşyalar bulunduktan sonra 2-3 gibi gün kısa bir sürede hızlandırılmış bir şekilde kendilerini savunmak için eğitim görecek.Bu hepiniz için iyi olur. Önce kendiniz çalışacaksınız,daha sonra da 'seçilmiş kişiler'i birbirleriyle düelloya sokacağım ki nerede eksikleriniz var,nerelerde iyisiniz bunu görebilesiniz. Şimdilik bu kadar.Önemli bir şey olursa beni bulun.Bu dediklerimi kulübelerinizdeki kardeşlerinize anlatın.Son olarak, sormak istediğiniz bir şey var mı?"
Kheiron sustu.Sorusuna cevap verilmesini beklerken derin bir nefes aldı.Eminim ki herkesin soracak şeyleri vardı ama kimse bir şey dememişti. Kheiron yorulmuşa benziyordu.Nasıl olsa o burdaydı. Bir şey soracak olursak daha sonra da sorabilirdik. O biraz dinlenmeliydi. Herkes benim gibi düşünüyor olmalıydı ki bir şey sorulmadı. Herkesin benim gibi düşünmesine şaşırmıştım. Ama işin ciddi olduğunu düşünüyor olmalıydılar , bu da herkesin ortak düşünmesinin olanaksız olmadığını gösteriyordu.
"Öyleyse ben gidip yarım kalmış işlerime devam edeyim.Ha bu arada, Bayrak Yakalamaca ertelendi çünkü göreve çıkılmadan önce yapılması gerektiğine karar verdik.Bu göreve gidecek kişilerin kendilerini sınamaları için iyi bir fırsat olabilir." dedi ve kapıdan çıkıp gitti.
O çıktıktan sonra mırıldanmalar başladı. Kimisi görev hakkında kimisi ise Bayrak Yakalamaca'nın ertelenmesi hakkında konuşuyordu. Bense hiçbir şey demiyordum.Ayağa kalkıp Kheiron'un çıktığı kapıdan çıkıp ilerlemeye başladım.Sadece biraz dolaşacak ve biraz düşünecektim. Göreve gidenlerin Kheiron tarafından seçilmemesi kötü olmuştu. Benim gibi acemi birisi göreve gidecek olursa kötü olurdu. O yüzden yarından itibaren daha sıkı çalışmaya başlamaya karar verdim. Sonuçta benim göreve gitmeyeceğimin garantisi yoktu.
Hava biraz eser gibi olunca kulübemin yanında olduğumu fark edip içeri girdim.Ancak içerisi her zamanki gibi kalabalıktı.Siyah bir ceket alıp üstüme geçirdim. Fermuarını çektim. Belime kadar gelen ördüğüm saçlarımı sol omzuma aldım.Kapüşonunu da kafama geçirdim. Şimdi daha iyiydim işte.
Herkes etrafta bir şeylerle oyalanıyordu. İlk defa tek olmak canımı sıkmıştı. Kaç gündür Kıvırcık'ı da görmüyordum. Ona aramaya karar verdim ama nerede olabileceği hakkında hiç bir fikri olmadığı için daha sonra Percy'ye sormaya karar verip ilerledim.Ormandaki ağaçların kıyısına gelmiştim.Daha fazla ilerlersem kamptan uzaklaşmaya başlayacaktım ve bunun için fazla yorgundum.
Tam geri döneceğim sırada ilerideki ağaçları arasında bir parıltı gördüm.Hemen yanımdaki ağacın arkasına geçip ellerimi cebimden çıkardım. O parıldayan şey her neyse ay ışığı çarptığından dolayı yansımış olmalıydı. Acaba o göreve çıkacakların bulması gereken bir eşya mıydı? Heyecanlanmıştım.
Biraz daha dikkatli bakınca parıldayan nesnenin havada olduğunu fark ettim. Kendi kendine havada durmuyordu. Onu biri tutuyordu.
Kamptaki herkesle konuşmasam da herkesi görmüştüm.
Ama eşyayı tutan çocuğu hiç görmemiştim.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro