Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

《BÖLÜM 29》

29.Bölüm

Yolculuk


Adrian gözlerini Daisy'nin üzerinden ayıramazken gördüğü görüntüden pek memnun değildi. Daisy boğazına kadar kapalı dantel yaka bir elbise giymişti ve Adrian o dantellerin altında gizlenileni görmek için can atıyordu. Daisy'den her zaman etkilenmişti ancak dün gece o güzel göğüslerine dokunup tattıktan sonra bu manzaranın tek ilgi çekici yanı altında gizlenilenin daha fazlasını istemesine neden olmasıydı. Aralarında yarım metrelik mesafe varken Adrian için böyle bir durumda olmak kolay değildi.

Ancak Adrian'ı daha çok rahatsız eden mesele ise Daisy'nin asık ve yorgun yüzüydü. Bunu daha genç kadını sabah görür görmez fark etmiş ve hiç rahat bir gece geçirmediğinin farkına varmıştı. Kendiside oldukça rahatsız bir gece geçirmiş ve uyumakta zorlanmıştı ancak farklı sebeptendi. Gece boyunca Daisy'nin odasına geri dönüp başladığı işi bitirme isteğiyle ve sızlayan kasıklarıyla savaşıp durmuştu.

Yaptığı hareketin Daisy'i kırdığını biliyordu ve zaten tam da bu yüzden yapmıştı ancak şimdi onun keyifsizlikle ince bir çizgi halini almış dudaklarını, uykusuzluktan çökmüş ve altında halkalar oluşmuş gözlerini gördükçe bir parça olsun pişmanlık duyduğunu hissetti. Öfkeyesine kapılık fevri davranmıştı. Bunu yapmak yerine Daisy'e açıkça sorması gerekirdi. Gerçi Daisy dogruyu söylemeyebilirdi. Evet Francis'le ilişkim var der miydi? Ya da hayır tüm bunlar bir yanlış anlaşılmadan mı ibaret derdi? Peki böyle dese Adrian dogruluğundan nasıl emin olabilirdi ki?

Tüm bu düşünceler arasında iç sesi 'Aptal olma Adrian!' diyordu ona. 'Zaten birbirinize sadakat borcunuz yok.'

Kahretsin ki bu doğruydu ve bu şartı anlaşmalarına Adrian eklemişti.Yaptığı konuşmayı, kurduğu cümleleri çok net hatırlıyordu.

'...Kendi içimizde bir birimize karşı her hangi bir sorumluluğumuz olmayacak. Başka insanlarla fiziksel olarak beraberlik kurabilme hakkım olacak ve siz buna karışmayacaksınız. Aynı şekilde sizin de buna hakkınız olacak ve bende size karışmayacağım...'

Bu cümleleri kuran birisi olarak şuan Daisy'e kızgın olma ve bu kızgınlıkla dün geceki gibi davranmaya hakkı olmadığını biliyordu. Bilmediği ve anlamadığı şey ise neden bu kadar kızgın hissettiğiydi. Eğer Daisy parkta Francis değilde başka başka bir erkekle buluşmuş olsa yine bu kadar öfkelenir miydi acaba?

"Manzara çok ilgi çekici sanırım." Dedi yarım saati geçtikten sonra susmaktan ve kendisini suçlayan iç sesinden sıkılarak. Şehirden çıkmak üzereydiler.

"Hı hı" diye cevap veren Daisy dışarıyı izlemeye devam ediyordu.

"Solgun görünüyorsun, iyi misin?" diye sordu bu kez. Daisy'nin cevabı tek kelimelikti.

"İyiyim."

"O zaman gece iyi uyuyamamış olmalısın. En yakın handa biraz mola veririz."

"Sen bilirsin."

Daisy'nin bu umursamaz cevapları karşısında Adrian daha fazla dayanamayıp hışımla küçük yuvarlak pencerenin perdesini örtüverdi.

"Tanrı aşkına! Konuşurken yüzüme bak!" diye sesini yükseltti. Bunun üzerine Daisy buz gibi bakışlarını Adrian'a çevirdi.

"Ne istiyorsan bağırmadan söyle." Diye tersledi Adrian'ı.

"Sen de benimle konuşurken yüzüme bak Daisy, ben senin kocanım." Diyen Adrian sesini az öncekine göre bir miktar aşağı çekti.

"İşine gelince karı kocayız, işine gelmeyince de karı koca değil miyiz?" diye alayla sordu Daisy.

"O ne demek oluyor?"

"Yalandan dahi olsa ben senin karınım ancak bunun ötesinde ben bir insanım. Bana canın istediğinde bağırıp çağıramazsın. Bir gün iyi davranıp ertesi gün aşağılayıp sonra tekrar umursuyormuş gibi davranamazsın! Eğer bana hayatı zehir etmeye niyetliysen benimde elimin armut toplamayacağını bil!." Daisy tek nefeste kurduğu cümleden sonra nefes almayı kesip pür dikkat Adrian'ın vereceği tepkiyi bekledi.

Adrian karşısında hararetle konuşan kadına şaşkınlıkla bakakaldı. Hayatı zehir etmekten mi bahsediyordu? Dün gece ki davranışının onu kıracağını biliyordu ancak bu şekilde algılayabileceğini hiç düşünmemişti.

"Sana hayatı zehir etmek istesem şu ana kadar çoktan yapardım ve emin ol ki çok daha farklı yöntemlerim olurdu." Dedi Daisy'e doğru eğilerek.

"Öyleyse amacın ne?" diye sordu Daisy gözlerinin içine bakarak.

"Neyi kast ediyorsun?" diye soruyla karşılık verirken aslında cevabı çok iyi biliyordu ama Daisy'nin dile getirmesini istiyordu.

"Dün geceyi." Diye cevaplayan Daisy gözlerini kaçırırken yüzünü kaplayan pembelik Adrian'ın gözünden kaçmadı.

"Ne olmuş dün geceye?" diye sordu keyifle. Sonra arkasına yaslanıp karısının yüzündeki pembeliğin koyulaşmasını izledi.

"Seni lanet herif!' diye köpüren Daisy yanındaki sepetten eline geçen elmayı Adrian'ın kafasına fırlattı. Bu durumda bile kendisiyle oyun oynuyor, resmen içinde bulunduğu durumdan zevk alıyordu.

Adrian başka zaman olsa bu harekete kahkaha ile gülerdi ancak Daisy'nin sinirlenmesine hak verdiğinden dolayı bu seferlik kendini tuttu.

"Yiyecekler yemek içindir, karılar kocalarına fırlatsın diye değil." Dedi elmadan bir ısırık alırken.

Daisy sinirle homurdanıp dikkatini tekrar dışarıya verdiğinde Adrian bu kez üstelemedi çünkü az önceki sorusuna verebileceği bir cevabı yoktu. Dün geceki davranışının altında yatan öfkesine sebep bulamıyordu. Ne diyecekti? 'Bir başkası ile görüştüğünü öğrendiğim için sinirlendim ve o kızgınlıkla canını yakmak istedim' mi? Hayır, gerçek bu olsa dahi kendi koyduğu kuralla çelişmemek için asla dile getiremezdi.

Birkaç saat sonra Daisy'nin gözleri ara ara kapanmaya başladı. Gece az uyumuş olmanın etkisi kendini göstermiş ve üzerine büyük bir yorgunluk çökmüştü. Rahat bir uykuya ihtiyacı vardı ancak sürekli sallanan ve sık aralıklarla zıplayan arabada bu çok lüks bir istekti. Adrian bu durumu fark etmiş ve en yakındaki hana ulaştıklarında mola vermişlerdi.

"Lordum, bu han çok eski. Size Leydi'me uygun bir yer değil. Ayrıca hava kararmasına yakın daha iyi bir hana varacağız. Orada konaklasak daha iyi olmaz mı?" diye sordu arabacı.

"Leydinin dinlenmesi gerek. Iki saat sonra tekrar yola çıkacağız." Dedi Adrian. Daisy ise bu söze elinde olmadan sinirlendi. Adrian kendisini düşünmediği halde düşünüyormuş gibi yapıyordu.

"Burada vakit kaybetmemize gerek yoktu." Dedi Daisy handan içeri ilerlerken.

"Az da olsa uykuya ihtiyacın var."

"Ah yapma lütfen Adrian. Umrundaymışım gibi davranma."

Adrian tam cevap vereceği sırada Han sahibi adam yanlarına gelmişti.

"Hoşgeldiniz Lordum." Derken gözlerinin içi parlıyordu. Böyle küçük ve eski bir hana soyluların pek yolu düşmediği belliydi.

"Karım ve benim için bir oda istiyorum." Dedi Adrian cebinden çıkardığı kesedeki altınların yarısını adamın avucuna bırakarak.

"Hemen hazır olur lordum. Lütfen oturun. Size beklerken bir şeyler ikram edeyim. Güveç yersiniz değil mi? Karımın yaptığı en güzel yemektir. Yanına birde bira getireyim. Malesef kaliteli şarabım yok ama birayı kendim yapıyorum beğeneceğinize eminim" Adam ilk defa böyle bonkör müşteriyle karşılaşınca nasıl hizmet edeceğini şaşırmıştı.

"Güveç ve bira olur." Dedi Adrian altınları görünce heyecanlanan adama.

Daisy önünde duran güveci yemeye çalışıyor ancak yiyemiyordu. Daha önce yediği hiçbir et böyle nahoş kokmamıştı. Ayrıca lastik gibiydi ve çiğneyip tutması oldukça zordu. Ancak Adrian pek umursamamış gibi neredeyse tabağın hepsini bitirmişti.

"O şeyi nasıl yiyorsun?" diye sordu şaşırarak.

"Yemek işte." Diye omuz silkti Adrian. Günler süren savaşlarda cepheye gıda takviyesi gecikince askerleriyle beraber aç kaldığı çok olmuştu. İlk defa o zaman yemek seçimi yapmamayı öğrenmişti.

"Bira güzel, deneyebilirsin." Dedi Adrian hemen sonra.

Daisy tereddütle bardağından ufak bir yudum aldığında Adrian'ın haklı olduğunu gördü. Gerçekten de güzeldi. Ardından birkaç büyük yudum alarak bardağını boşalttı. İkinciyi doldurmak için testiye uzandığında Adrian onu çatık kaşlarla izliyordu.

"Vur deyince öldürüyorsun karıcım, dikkat et dokunmasın." Diye uyardı.

"Ben alışkınım. Diğer leydiler gibi genellikle şampanya ya da şarap içen biri değilimdir." Dedi Daisy. Ardından ikinci bardağını bitirdi.

"Bira içmeye nerden alıştın?" diye sordu Adrian leydilerin sık içtiği bir içeceklerden biri olmadığından dolayı.

"Leighton'da ki Kahyam yapıyor. O da çok guzel yapar." Diye yanıtlayan Daisy üçüncü bardağını koyamaya yeltendiğinde Adrian durdurdu.

"Vaktimiz az. Sızıp kalmasan iyi olur. Tabi seni arabaya kucağımda taşımanı istemiyorsan."

Daisy Adrian'a yüzünü ekşiterek baktı ancak itiraz etmedi.

Küçük odaları oldukça eski eşyalardan oluşmasına rağmen bayağı temizdi. Bu Daisy'nin içini rahatlattı. Onlar yemek yerken yakılan şömine de odanın ısınmasını sağlamıştı. Üzerindeki pelerini çıkartırken çoktan yatağa uzanmış olan Adrian'a kaşlarını çatarak baktı. Kesinlikle onunla aynı yatakta olmak istemiyordu.

"Vakit varken biraz uyu." Diyerek başıyla yatağın yan tarafındaki boş yeri işaret etti Adrian. Daisy yatağa uzandı ancak gözlerini kapatmadı.

"Senin yanında uyumaya niyetim yok." Diye tersledi Adrian'ı.

"Merak etme. Karıma tecavüz edecek degilim." Diye sert bir sesle karşılık verdi Adrian.

"Doğru," diye onayladı Daisy hemen. "Bunun için yalvarmamı istersin değil mi? Böylesini seviyorsun." Diyerek dün akşama göndermeli laf çarptı. Ardında Adrian'ın cevap vermesini beklemeden sırtını dönüp gözlerini yumdu.

Adrian bir an Daisy'nin sırtını izledikten sonra uyumayacağını bilerek kısa süreliğine gözlerini yumdu. Bir saat dahi olsa bir başkasının yanında uyuma izni veremezdi kendine.

Bölüm sonu.

Aşka Yolculuk adlı kitabıma da göz atarsanız mutlu olurum 😊

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro