Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

《BÖLÜM 27》

27.Bölüm

Öpücük

Daisy öğleden sonra malikaneye geldiğinde kendini hiç olmadığı kadar rahatlamış ve hafiflemiş hissediyordu. Güzel bir gün geçirmişti ve yarın doğup büyüdüğü, tüm yaşamnını geçirdiği ve artık gerçekten sahibi olduğu topraklara dönecekti. Olivia ve Vivian'ı düşündükçe ağzı kulaklarına varıyordu. Öyle ki Francis'i görmüş olmak bile keyfini kaçıramamıştı. İki yıl önce o adam için ne kadar göz yaşı döktüğünü hatırlayordu elbette. Günün birinde karşısına çıkınca ona hesap soracaktı, bunu planlamıştı. Hatta söyleyeceği cümleleri bile defalarca kurmuştu kafasında. Oysa şimdi bunların hiç birine gerek yoktu. Francis'e olan kızgınlığı iki yıl öncekine göre çok daha hafiflemişti. Artık olanların bir önemi yoktu çünkü Daisy çok daha iyi ve prestijli bir evlilik yapmıştı. Her ne kadar yalandan dahi olsa, Adrian ile yaptığı sahte evliliği Francis ile yapılabilecek gerçek bir evliliğe tercih ederdi. Adrian Francis'e göre her yönden daha makbul bir adamdı. Sadece namı ve cemiyetteki konumundan ziyade karakter olarakta daha güçlüydü Adrian. Her ne kadar gerçekten karı koca olmayacak olsalar dahi belki iyi birer arkadaş olabilirlerdi, neden olmasın? Hem birkaç gündür Adrian gerçektende Daisy'e karşı çok iyi davranıyordu.

Londra'da ki malikanelerinde yiyecekleri son akşam yemeği için hazırlanıyordu Daisy. Aynı zamanda bu düğün gecesinden beri diğerleriyle birlikte yiyeceği ilk yemekti. Zümrüt yeşili kadife elbisesini giymiş, saçlarının bir kısmını toplayarak kalan kısmını ensesine dağınık bir şekilde bırakmıştı. Boynuna taktığı ışıltılı elmas gerdanlığı normalde tercih ettiğinden daha derin olan göğüs dekoltesinin daha da dikkat çekmesini sağlıyordu. Daisy bunu fark ettiğinde yüzüne muzur bir gülümseme yerleşti. Adrian'ın kendisinden fiziksel olarak etkilendiğinin farkındaydı ve dekoltesinin Adrian'ın gözünden kaçmayacağından emindi.

Yüzünü ateş bastığını fark ettiğinde yelpazesiyle biraz yelledi. Bu tür şeyleri düşünmemeliydi. Hatta Adrian'ı yatağına almayacakken neden adamı etkilemeye çalışıyordu ki sanki?

'Bu yaptığın doğru değil!' dedi kendi kendine. Ama sonra Adrian'ın kendisini etkileyen geniş omuzları, yakışıklı yüzü ve güçlü çenesi aklına geldi. Dans ettikleri zamanlarda Daisy o omuzlara ellerini koyduğunda hiç ayrılmak istememiş, aksine daha sıkı sarılmak istemişti. Başını Adrian'ın gömleğinin üzerinden bile sertliği belli olan göğsüne yaslayıp, parmaklarının ise sırtında gezinmesinin keyfine varmanın hayalini kurmuştu. Evet, kendisi Adrian'dan bu kadar etkileniyorken Adrian'ın da aynı şeyi hissetmesini istemek suç muydu? Ya da ayıp mıydı?

Kararlı bir şekilde aynadaki görüntüsüne son kez bakıp içine sindiğine karar vererek kapıya yöneldi Daisy. Açtığında ise Adrian'la burun buruna geldi.

"Adrian! Tanrım beni korkuttun. Burada ne işin var?" diye sordu sağ elini göğsünün üzerine yerleştirerek. Gerçektende korkmuştu ve kalbi hızla atmaya başlamıştı.

Adrian ise kapı açılır açılmaz karşılaştığı manzara karşısında kendini dizginlemeye çalışıyordu. Daisy'nin göğüsleri korsesinin altında iki güzel şişkin kıvrım olarak Adrian'ın gözlerine adeta ziyafet sunuyordu. Adrian Daisy hızla nefes aldıkça inip kalkan o güzel manzaradan gözlerini almakta zorlanıyordu. Dahası, almakta istemiyordu.

"Adrian?" dedi tekrar Daisy soru sorar gibi.

"Yemeğe giderken seni de almam uygun olur diye düşündüm." diyen Adrian aslında şuan yemeği falan boşvermişti. Yapmak istediği tek şey Daisy'nin kendisine cömertçe sunduğu o güzel göğüslerinin tadına bakıp yumuşaklığını hissetmek ve bugün karıştırdığı haltıp hesabını sormaktı. Hesabını sorarken yatakta olacaklardı elbette ve...Ağrıyan kasıklarını ve bu planlarını görmezden gelerek kolunu uzattı Daisy'e.

"Teşekkür ederim." Diyen Daisy nazikçe Adrian'ın koluna girdi.

"Teşekkür etmene gerek yok. Mecburen yapıyorum. Evdeki çalışanlara gerçekten karı koca olduğumuzu göstermek için." Diye tersledi Adrian.

Daisy bir an afalladı. Bu ters tavırda nereden çıkmıştı şimdi? Şaşkınlıkla Adrian'a bakarken adamın kendisini umursamadığını gördü.

"Senden kibarlık bekleyende suç." Diye fısıldadı yüzüne mecburi bir gülümseme yerleştirirken. Yemek salonuna gelmişlerdi ve Marianne ile Halası masadaydılar.

"Çok güzel görünüyorsun." Dedi Marianne yüzünde hoşnut bir ifadeyle Daisy'i süzerek.

"Teşekkür ederim Marianne. Kendimi iyice toparladım artık." Dedi Daisy. Marianne kendisine ismiyle hitap etmesi konusunda oldukça ısrarlı davranmıştı.

"Buna ne şüphe" diye mırıldandı Adrian tabağındaki ördegi parçalara ayırırken.

"Anlamadım Adrian?" diye sordu Daisy. Birşeyler ima etmeye çalışıyorsa bunu halasının yanında yapmasa iyi olurdu çünkü yarın buradan ayrılacaklardı ve kadının aklınım kalmasını istemiyordu.

"Öğlen yaptığın gezinin ardından daha da iyi görünüyorsun. Onu demek istedim." Diye karşılık verdi Adrian.

"Ah güzelim, sonunda artık içim rahatladı." Dedi Margaret Daisy'e şefkatle bakarken. Daisy buna karşılık halasına gülümsedi ancak aklı Adrian'daydı. Tavırlarında rahatsız edici birşeyler vardı ama ne olduğuna dair hiçbir fikri yoktu Daisy'nin. Yemek boyunca her ne kadar Adrian'a kaçamak bakışlar atsa dahi bir sonuca varamadı. Adrian sanki özellikle onunla ilgilenmiyor, göz göze gelmemeye çalışıyordu.

Yemekten sonra Adrian çalışması gerektiğini söyleyerek ortadan kayboldu. Maegaret'da yarın Ramsey malikanesinden ayrılıp kendi evine geçeceğinden hazırlaması gereken eşyalarla ilgilenmesi gerektiğini söylerek odasına çekildi. Marianne ve Daisy baş başa kalmışlardı.

"Adrian'a çok iyi geleceksin." Dedi Marianne sıcak çayından bi yudum aldıktan sonra.

"Ben o kadar emin değilim." Diyen Daisy'nin yüzünde buruk bir gülümseme vardı. "Yaptığın şeyden sonra beni kolay affetmeyecek, biliyorum."

Marianne kahkaha attı. "Canım, sen onu oyuna getirmeseydin emin ol bu adamın evleneceği yoktu. Tabi bende sonrasında senin aleyhinde çalıştığımı inkar edemem. Ama emin ol Adrian için en doğru eş olacağına inanmasam bunu yapmazdım."

"Teşekkür ederim Marianne. Bunu senden duymak benim için ne kadar önemli bilemezsin." Dedi Daisy minnettarlıkla. Hakkındaki dedikodulardan dolayı başka kim Daisy'i gelini olarak bu şekilde kabul edebilirdi ki?

Marianne hafifçe gülümserken içtenlikle Daisy'nin elini sıktı.

"Gençken ben, Katherine ve Margaret çok yakın üç arkadaştık. Bunu biliyor muydun?"

"Annemle mi?" diye sordu şaşkınlıkla Daisy. Marianne'in annesini tanıdığını bilmiyordu.

"Evet, henüz hiç birimiz evlenmeden önce tanıyorduk birbirimizi. Çok yakın dost ve sırdaştık. Ben ve Margaret evlendikten sonra genelde Londra'da kalmaya devam ettik ancak Katherine babanla evlenip Leighton kırsalına yerleşince pek sık görüşemez olduk. Tanrı biliyorya onun dostluğunu hala özlüyorum."

İçi annesine olan hasretle yanarken gözleri doldu Daisy'nin. Öldüğünde küçüktü ancak hatırlamayacak bir yaşta değildi. Kırlarda birlikte topladıkları papatyadan saçlarına taç yaptığını hatırlıyordu Daisy. Ve geceleri uyurken ona masallar anlattığını.

"Gözlerin dolmasın sakın." Diye sesini yükseltti Marianne. "Katherine'in olduğu yerden bizi mutlulukla izlediğini ve bu evliliğe onay verdiğini biliyorum. Benim içim çok rahat. Seninde öyle olmalı."

Daisy'nin içinin rahat olduğu tek konu artık servetinin güvence altında olmasıydı. Evliliğe gelince... Adrian'la ne yapacağına dair hiçbir fikri yoktu.

"Adrian benden hep nefret edecek." Dedi umutsuzca. Nefret etmese dahi hep kızgın olacaktı, bunu biliyordu.

"Nefret etmeyecek." Diye itiraz etti Marianne. "Kolay olmayacak biliyorum. Adrian çok ketum birisi, babasına çekmiş. Ama sen onu dize getirebilecek birisin Daisy. Ve Adrian gün geldiğinde senin değerini anlayacak ve seni sevecek. Ben buna gönülden inanıyorum. Ama o gün gelene dek yalnız olmadığını bil. Seni çok fazla zorlarsa, yardıma ihtiyaç duyarsan bana haber vermekten çekinme."

Daisy bu sözled karşısında Marianne'e içtenlikle gülümsedi ancak kendisi pek Marianne kadar umutlu degildi.

***

Daisy artık uyuması gerektiğine karar verip odasına çıktığında Adrian'ı kendi odasında bulacağını hiç tahmin edemezdi, hemde kendi yatağına uzanmış vaziyette!

"Adrian!" diye bağırıverdi aniden. Sesinin gereğinden fazla çıktığını ise sonradan fark etti. Adrian ise hiç umursamamış ve istifini bozmamıştı. Bacaklarını çatmış, bir kolunu başının altına yerleştirmişti. Gömleğinin ise yakası neredeyse yarıya kadar açılmış, koyu renk ve yer yer seyrek gögüs kılları ortaya çıkmıştı. Daisy fark ettiği bu detay yüzünden yanaklarına kan hücum ettiğinin farkındaydı çünkü yüzü ısınmaya başlamıştı.

"Yatağımda ne işin var?" diye sordu bu kez kızgın bir ses tonuya.

"Seni bekliyordum." Dedi Adrian basitçe. Daisy'e bakan gözleri ise hafifçe kısılmıştı. Kendisini baştan aşağı süzdüğünü hisseden Daisy bu kez yanaklarının ısınmaktan alev alev yanmaya geçtiğini hissetti.

"Beni neden yatağımda bekliyorsun?" diye sordu. Elleri mi terlemeye başlamıştı yoksa?

"Karımı nerede beklemeliyim acaba?" diye sordu Adrian sesinde yapma bir masum tonla. Belli ki canı Daisy'yle uğraşmak istiyordu ancak Daisy uğraşacak halde değildi, yorulmuştu.

"Adrian, gerçekten seninle uğraşacak, laf yetiştirecek durumda değilim. Yorgunum ve uyumak istiyorum." Dedi Daisy. İçinden ise bir an önce Adrian'in kendi odasına gitmesi için dua ediyordu.

"Hyde Park'ta çok mu enerji harcadın?" diye sordu Adrian yataktan doğrularak. Sesi öfkeli mi çıkmıştı yoksa Daisy'e mi öyle gelmişti?

"Yarın yola çıkacağız, dinlenmek istiyorum." Dedi tekrar üstüne basarak.

Adrian Daisy'nin dediklerini pek umursar bir halde değildi. Ağır adımlarla gelip karşısında dikildiğinde gözlerini Daisy'ninkilerden ayırmıyordu.

"Oysa ben seni biraz daha yormayı umuyordum." Diyen Adrian'in sesi Daisy'nin içinde bir yangın yanmasına neden oldu. Bu yangının sebebi kelimeler degil, Adrian'ın kelimeleri söylerkenki ses tonunun yoğunluğu ve Daisy'nin kolunda gezinmeye başlayan parmaklarıydı. O parmaklar gezindiği her yeri yakıyordu sanki.

Daisy kapıya yaslanırken gidecek bir yeri olmadığını fark etti. Adrian önünde kocaman gövdesiyle gözüne her zamankinden daha büyük görünüyordu ve çok yakındı. Öyleki gögüsleri birbirine temas ediyordu. İçinde bulunduğu ateşten kurtulmak istercesine derin bir nefes aldı ancak bu hareket bir hataydı. Adrian'ın bakışlarının inip kalkan göğüslerine yönelmesine neden oldu. Adrian elini yukarı kaldırdı ve bu kez parmakları Daisy'nin boynunda gezinmeye başladı. Elmas kolyesinin etrafında dolanan parmaklar göğüslerinin arasına doğru inerken Daisy istemsiz olarak titredi.

"Lütfen Adrian," diyebildi sanki soluk soluğa kalmış gibi sesiyle. Bu ses tonu ise Adrian'ı daha da tahrik edecek cinstendi.

"Söylesene karıcım, diye fısıldadı kulağına doğru eğilip, "Kocasını yatağından uzak tutmak isteyen bir kadın olarak bu elbiseyi giyerken aklından neler geçiyordu?"

Daisy kendi kendine 'bu elbisenin başıma dert atacağını biliyordum' diye düşündüğü esnada Adrian'ın dudakları kendi dudakları üzerine kapandı.

Ve işte o an dizlerinıin bağı çözülürken zaman her ikisi için bir süreliğine duruverdi.

Bölüm sonu.

Herkese iyi geceler diliyorum 😊 Gözümden uyku akıyor bölümü ekleyip kaçıyorum. Eğer yazım yanlışları varsa kusura bakmayın yarın kontrol edeceğim 😂

Bu arada diğer kitabım Aşka Yolculuk. Beklerim 😊

Gelecek bölüme kadar kendinize iyi bakın sizi seviyorum 👋

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro