Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

《BÖLÜM 21》

21.Bölüm
Zehir

Edilen yeminlerin ardından yapılan danstan sonra düğün eğlencesi tüm ihtişamıyla devam ediyordu ve Adrian ile Daisy'nin dansının ardından diğer çiftlerde dansa katılmıştı. Gözler doğal olarak Adrian ve Daisy'nin üzerinden ayrılmıyordu. Bir sürü genç leydi Daisy'e kıskançlıkla süzen bakışlar atarken, artık evli bir adam olmasına rağmen Adrian'a beğeni dolu bakışlar atmaktan geri durmuyorlardı. Bu durum Daisy için oldukça sinir bozucu olmuştu. O Adrian'ın karısıydı, neden hala kendisini yok sayarak Adrian'ı etkilemeye çalışıyorlardı ki?

"Yüzündeki şu iğne yutmuş ifadeyi silmeyi dener misin?" diye uyardı Adrian, Daisy'nin elini göstermelik olarak nazikçe okşadığı sırada.

"Elimde değil, ben senin kadar kolay rol yapamıyorum." Diye laf soktu Daisy. Adrian'ın nasıl böyle mutlu ve karısına aşık bir adammış gibi davranabildiğini anlayamıyordu. Dışarıdan bakan herkes Adrian'ın dünyanın en mutlu adamıymış gibi göründüğünü söyleyebilirdi.

"Oysa ben çok usta bir oyuncu olduğunu düşünüyorum, ne de olsa bu düğün senin eserin." Dedi Adrian. Yanlarından geçen ve içki servisi yapan garsondan aldığı içkilerden birini Daisy'e uzattı.

"Teşekkürler." Dedi Daisy cin toniğinden bir yudum aldıktan sonra. Şaraba göre çok daha sert bir tadı vardı ancak daha öncesinde birkaç kez içmiş olduğundan dolayı yabancısı olduğu bir tat değildi Daisy için.

Orta yaşlı soylu bir kadın, yanında kızı olduğu anlaşılan genç bir leydi ile birlikte yanlarına yaklaştı.

"Tebrik ederim Lordum, Leydim." Dedi kadın kızı ile birlikte reverans yaparken.

Daisy selamlaşma esnasında dahi genç kızın kaçamak ve flörtöz bakışlarının Adrian'ın üzerinde olduğunu fark ediverdi hemen. Aslında Daisy bu tür işlerden anlayacak kadar tecrübeli bir kadın değildi elbette. Ancak bu akşam her nedense tüm kadınsal güdüleri harekete geçmiş bulunmaktaydı.

"Teşekkür ederim Leydi Withney" dedi Adrian. Böylece Daisy'de ismini hatırlayamadığı kadının kim olduğunu öğrenerek pot kırma riskinden kurtulmuş oldu.

"Çok naziksiniz." Dedi elini Adrian'ın koluna koyup Adrian'a biraz daha yaklaşırken kadının kızına manidar bir şekilde gülümseyerek.

"Sizin gibi birisi için ne kadar şanslı bir durum." Dedi genç kız Daisy'nin gözlerinin içine bakarak. Sizin gibi derken aslında kast ettiğini herkes anlamıştı. Genç kızın annesi hafifçe öksürürken ardından küçük bir kahkaha atarak konuyu geçiştirmeye çalıştı.

"Aynısını," diye yüksek sesle ve bastıra bastırak sözle başlayan Daisy, "sizin için dilerim." Diye tamamladı sözlerini. Sözlerin altında ki atışma apaçık ortadaydı.

"Size iyi eğlenceler." Diyen Adrian kolunda ki Daisy ile aceleyle anne kızın yanından uzaklaştı. Gerginliği sezip artmasından endişelenmişti.

"Bu neydi şimdi?" diye sordu Daisy'e.

"Ne olduğu ortada değil mi?" diye soruyu soruyla cevapladı Daisy. Adrian boş bakışlarla Daisy'e bakmaya devam etti.

"Seninle evlenmiş olmamı çekemiyorlar ve beni yok saymaya devam ediyorlar." Daisy'nin sesi olması gerekenden daha hiddetli çıkmıştı ve bu hırçınlığı Adrian'ı güldürdü.

"Öyle mi yapıyorlar gerçekten?" diye sordu neşeyle.

"Fark etmemiş olamazsın." dedi Daisy kaşlarını çatarak.

Bu sırada içki servisi yapan garson yanlarına geldi ve Daisy'e yeni bir cin tonik ikram etti. Daisy ise normalde fazla içen bir insan olmamasına rağmen bu gece düğün gecesi olduğundan dolayı kendisine izin vererek ikram edilen kadehi aldı.

***

Leydi İsabelle Hamilton nezaket gereği davet edildiği bu düğüne çok karmaşık duygularla katılmıştı. Adrian ve Daisy'nin nişanının ilk ilan edildiği zaman bunun bir şaka olduğunu ya da asla gerçekleşmeyeceğini düşünmüştü İsabelle. Ancak olmuştu işte. Hayatı boyunca aşık olduğu tek erkek onu bir çırpıda silip Daisy gibi sersem ve kendisini hak etmeyen genç bir kızla evleniyordu.

Nişan ilan edildiği süreden beri Adrian'ın hatasını fark edeceğini düşünmüştü İsabelle. Daisy ona göre bir kadın değildi. Adrian çok saygın bir adamdı, Daisy ise yediği haltın utancından dolayı iki sene boyunca insan içine çıkamamış biriydi. Ayrıca Adrian yatakta çok tecrübeli bir erkekti. Daisy gibi genç bir kız onun isteklerini bilip ona yetemezdi. Oysa İsabelle Adrian'ı nasıl tatmin edeceğini, yatakta nelerden hoşlanıp hoşlanmadığını çok iyi bilirdi. Adrian yakında, Daisy'nin kendisine yetemeyeceğini anlayacak ve evlilik fikrinden vazgeçecekti. Öyle ummuştu İsabelle. Ama umduğu gibi olmamıştı.

Üzgündü çünkü sevdiği tek erkeği kaybetmişti ve bundan sonrasında hayatına nasıl devam edebileceğini bilmiyordu. Öfkeliydi çünkü kendini değersiz ve kullanılmış hissediyordu. Adrian'ın onu bir kalemde silmesinin yanı sıra Daisy denen sersem kız da Adrian'a güvenerek kendisine kafa tutmuştu. İsabelle hiç bu kadar güçsüz ve çaresiz hissetmemişti. Kendisine bu hisleri yaşattığı için Adrian'a büyüm öfke duyuyordu. Bu yüzden bu akşam yapmış olduğu şeyden giç pişmanlık duymuyordu İsabelle. Kendisi sevdiği birini kaybetmişti ve bunun nasıl bir his olduğu anlaşılsın istiyordu.

***

"Yeterince içmedin mi?" diye sordu Adrian gözleriyle Daisy'nin elinde ki kadehi gözleriyle işaret ederek.

"Bu gece benim düğün gecem. İstediğim kadar içerim."

"Yine de daha fazla içmene izin veremem." Diyen Adrian Daisy'nin elinden bardağı aldı. "Bu gece bana ayık lazımsın." diye ekledi.

Daisy'nin gözleri şaşkınlıkla açılırken ağzındaki içkinin son yudumunu yutarken ufak bir öksürük krizi geçirdi.

"Öyle bir şey olmayacak Adrian!" dedi kesin bir sesle ve kocaman açılmış gözleriyle.

Adrian tam cevap vereceği esnada Marianne yanlarına geldi.

"Nasıl gidiyor her şey yolunda mı?" diye sordu her an panik olmaya hazır bir halde.

"Her şey yolunda anne." dedi Adrian annesinin ellerini tutarak.

"Güzel." Diye gülümsedi Mariannne. "Sizin artık yukarı çıkma vaktiniz geldi."

"Ne, neden?" diye sordu Daisy.

"Biz evlenedik Leydi Ramsey." diye hatırlattı Adrian.

"Ama daha misafirler gitmedi." Dedi Daisy panikle.

"Tatlım, herkes bu anı bekliyor zaten. Siz odanıza çıktıktan sonra misafirlerde yavaş yavaş gidecek zaten." diye açıkladı Marianne. Daisy ise yavaş yavaş kırmızıya dönmeye başlamıştı.

Adrian Daisy ile kol kola bir halde davet salonunun ortalarına doğru ilerledi. Daisy tüm ışıkları üzerlerinde gibi hissediyordu. Öyleydi de zaten.

"Sevgili konuklarımız, bizi bu en mutlu günümüzde yalnız bırakmadığınız için çok teşekkür ediyoruz. Artık yanınızdan ayrılmak zorunda olduğumuzu belirtmek durumundayım. Hepinize gecenin kalanı için iyi eğlenceler diliyorum."

Bu konuşmanın ardından Daisy keşke ölsem diye düşünmekten kendini alamadı. Şuan ayaktaysa bunu sağlayan tek şey Adrian'ın kolunda olmasıydı. Kendilerine alkış tutan kişilerle göz göze gelmemeye çalışarak yüzüne yerleştirdiği gülümsemeyle Adrian'ın kolunda merdivenlere doğru ilerledi.

Merdivenleri çıkıp kalabalıktan uzaklaştıkça rahatlayacağını uman Daisy yanılmıştı. Şimdi de Adrian ile yalnız kalmanı gerginliği başlamıştı. İçinde sürekli yükselen ve rahatsız eden bir sıcaklık hissi vardı.

"İyi misin?" diye sordu Adrian, Daisy merdivenin sonunda hafifçe sendelediginde. Elini ise tamamen açıkta kalan sırtına koymuştu destek vermek için. Daisy ise çıplak teninde Adrian'ın parmaklarının baskısını hissettiğinde bir an konuşamadı. O parmaklar öyle bir yere dokunmuştu ki fazlasıyla yakın hissettiren ve birazdan olacakları çağrıştıran bir dokunuş gibiydi. Daisy bogazı kurumuş gibi hissediyordu.

"İyiyim. Sadece ufak bir baş dönmesi." Diyebildi sonunda Adrian'ın yüzüne bakmadan. Keşke elini artık sırtından çekseydi.

"Biraz fazla içtin." diye söylendi Adrian. Daisy karşılık vermedi. Birlikte Adrian'ın odasının önüne geldiklerinde duraksadı.

"Ama burası senin odan"

"Elbette. Gün boyu sen hazırlandığın sırada çalışanlarda odayı bizim için hazırladılar."

"Ama tüm eşyalarım kendi odamda." diye itiraz etti Daisy.
"Merak etme, içeride ihtiyacın olabilecek herşey var." diyen Adrian kapıyı iterek açtı ve Daisy Adrian'ın odasından içeri ilk adımını attı.

Oda tamda Adrian'dan beklenebilecek gibi dizayn edilmişti. Mobilyalar koyu renk ahşaptandı. Duvar kağıtları lacivert üzerine parlak gri desenliydi. Odanın bir duvarını yukarıdan aşağı kaplayan ince uzun pencereleri yine gri tonunda perdeler tamamlıyordu. Koyu renk ahşap ya da siyah biblolar odanın çeşitli yerlerine yerleştirilmişti ve doğayı anımsatan büyük - küçük yağlı boya tablolar duvarlarda boş kalan yerleri süslüyordu. Tabloların her biri bir mevsimi anımsatıyor gibiydi. Bir tanesinde karlı bir orman resmedilmişken bir diğerinde ilk baharda açan sakura ağaçları gelin gibi tabloyu süslüyordu. Bir diğerinde ise kuru bir dalda asılı kalan tek bir sarı yaprak vardı.

"Beğendin mi?" diye sordu Adrian Daisy'ye neredeyse göğsü sırtına değecek kadar arkadan yaklaşarak.

"Çok güzel." dedi Daisy parmaklarını pürüzlü yaglı boyanın üzerinde gezdirirken. "Son bahardan çok bana yalnızlığı ve ölümü hatırlattı."

"Bana da düşmüş olan her bir yaprak savasta kaybettiğim askerlerimi anımsatıyor." dedi Adrian alçak bir sesle.

Daisy aniden kafasını çevirdiğinde neredeyse Adrian ile yüz yüze geldi. Bu kadar yakınında olduğunu hissetmemişti. Bakışlarını hemen aşağıya indirdi. Ağzının daha da kuruduğnu hissediyordu. Boğazında rahatsız edici bir his vardı.

"Susadım sanırım." Derken bir bahaneyle de Adrian'dan uzaklaştı. Ancak Adrian ondan önce davranarak cam sürahiye uzandı ve Daisy'e suyunu doldurup uzattı.

"Teşekkür ederim." Diyen Daisy koca bir bardak suyu bitirdiğinde boğazındaki yanma hissinin hala geçmediğini fark etti. Yoğun stres ve gerginlik altında olması vücudunun dengesini tamamen bozmuş olmalıydı.

"Aynı odada kalmak zorunda mıyız?" diye sordu boğazını hafifçe temizledikten hemen sonra.

"Hizmetçilerin dedikoduya ne kadar meraklı olduğunu benden daha iyi bilirsin. Onlara mahal vermek istemeyeceğini düşünüyorum." Dedi Adrian. Bu esnada diğer yandan da tek parmağını Daisy'nin kolunda boylu boyunca gezdirdi. Üstelik Daisy'nin gözlerinin içine derin derin bakarak. Bu hareket Daisy'nin ürperip hafifçe titremesine neden oldu. Bakışları zaten bu kadar yoğunken bir de dokunuşu yok mu...

"Üşüme bahanesiyle bu geceden yırtabileceğini mi sanıyorsun?" diye sordu Adrian. Ses tonu ise tahmin edilenin aksine Daisy'nin daha önce hiç duymadığı bir yumuşaklıktaydı.

Adrian genç kızla uğraşmaktan zevk alıyordu. Bu gecenin nereye gideceği, Daisy'e sahip olup olamayacağı hakkında bir fikri yoktu. Ancak genç kızı böyle etkileyebildiğini görmek, dokunuşu ile titretebilmek Adrian'ın fazlasıyla hoşuna gitmişti. Belki biraz daha çabalarsan Daisy'i ikna edebilirdi. Aslında ikna etmesi gereken bir durum da yoktu ortada, karı koca olmuşlardı. Birbirlerini sevmek zorunda değillerdi ama sıra yatak arkadaşlığına gelince birbirlerine karşı sorumlulukları vardı sonuçta.

Adrian elini genç kızın beline koydu kendisine biraz daha çekti. Daisy'nin başı tam olarak Adrian'ın göğüs hizasındaydı ve Adrian genç kızın saçlarından gelen çiçek kokularını bir kez daha içine çekti. Ardından elini genç kızın belinin arka kısmına, açıkta kalan kısmına doğru ilerletti.

"Modacına teşekkür etmeliyim. Bu gece beni çok fazla uğraştırmayacak." Diye mırıldandı Daisy'nin başının üzerinden kulağına doğru eğilerek.
Daisy Adrian'ın nefesinin tenini okşadığını hissetmişti. Şuan dizlerinde hiç güç kalmamışken nasıl olupta ayakta kalabildiğini bilmiyordu.

"Adrian, lütfen." Dediğinde sesi tahmin ettiğinden daha alçak ve güçsüz çıkmıştı.

"Lütfen ne?" diye sordu Adrian. Hafifçe geri çekilip genç kızın çenesini yukarı kaldırarak kendine bakmasını sağladı.

"Bunu yapmak zorunda değiliz, istemiyorum." Diyen Daisy'nin sesi titriyordu. Daisy Adrian'dan açık ve net etkileniyordu. Bunu inkar edemezdi ve Adrian'ın da belli ki kendisinden etkilendiği açıktı. Ancak Daisy her zaman kendisine aşık bir adamın hayalini kurmuştu. Ve kendisi de delicesine sevmek istiyordu. Karşılıklı aşk olmadan, duygular olmadan bir adamla nasıl sevişebilirdi? Hemde ilk deneyimini nasıl kendisini sevmeyen bir adamla yaşayabilirdi?

"Neden istemiyorsun?" diye sordu Adrian. "Biz artık evliyiz Daisy. Birbirimize karşı karılık ve kocalık haklarımız var. Her ne kadar karşılıklı duygular beslemesekte."

İşte tam olarak bu yüzden istemiyorum diyebilmek istedi Daisy ancak verebildiği tek tepki dolan gözleriydi.

Adamı oyuna getirmiş ve evliliğe mecbur bırakmıştı. Aslında Adrian yine de evlenmeyebilirdi Daisy ile. Dedikoduları ve kendi şöhretini önemsemediğini çok net ifade etmişti ve bunun doğru olduğunu biliyordu Daisy. Buna rağmen yine de Adrian Daisy ile evlenmişti. Daisy oyunu ile istedigini elde etmişti. Şimdi nasıl olurdu da bana aşık olmayan bir adamla sevişemem diyebilirdi ki?

"Neyin var, neden ağlıyorsun?" diye sordu Adrian. Ses tonu az öncekine göre bir miktar sertleşmişti.

Daisy başının döndüğünü ve midesine krampların girdiğini hissediyordu. Dengesini sağlayabilmek için Adrian'ın koluna tutundu.

"Bir şey yok sadece biraz rahatsız hissediyorum." Dedi düşen tek damla göz yaşını sildikten sonra.

Adrian genç kızın rengi kaçıp uç kısımları mora dönmeye başlayan dudaklarına kaşlarını çatarak baktı. Daisy'nin dudakları uzun zamandan beri ilgi alanıydı ve hiç bu renkte gözüktüğünü görmemişti Adrian. Elini Daisy'nin alnına dokundurduğunda buz gibi olduğunu fark etti.

"Sen iyi değilsin." Dedi sıkıntılı bir sesle. Genç kızı yatağın kenarına oturttuğunda elini midesine bastırdığını fark etti.

"Karnın mı ağrıyor?" diye sordu oturmuş olan Daisy'nin hizasına eğilerek.

"Daha çok kramp gibi." Dedi Daisy yüzünü buruştururken. "Gecenin stresini kaldıramamış olmalıyım, üzgünüm."

"Ağzını aç" dedi Adrian dikkati bir kez daha kızın rengi mora dönmeye başlamış dudaklarına kayınca. Daisy ise anlamsız bakışlarla baktı Adrian'a.

"Aç haydi!" dedi Adrian bu kez daha yüksek bir sesle. Dasiy ağzını açtığında Adrian şüphelendiği şeyde haklı olduğunu gördü. Genç kızın boğazında şişlik ve koyu mora dönen bir renk değişikliği vardı. Adrian bu kez kendi midesine krampların girdiğini hissetmeye başladı ancak bu paniktendi.

"Zehirlenmişsin!" diyebildi panik içerisinde. "Birisi seni zehirlemiş!"

Bölüm sonu

Herkese mutlu ve çabuk geçen haftalar diliyorum. İyi günler. 😊

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro