Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

《BÖLÜM 13》

13.Bölüm

Öfkeli Anlar

Ramsey Ailesinin Londra'da ki malikanesi birkaç saat önceki müzikli ve eğlenceli dakikaları geride bırakmış, fırtına önceki sessizliğe bürünmüştü. Artık sadece dört kişinin bulunduğu davet salonunun havası gergindi ve tüm hizmetçiler bu gerginlikten çekinerek gerekmedikçe görünmemek üzere ortadan kaybolmuştu.

Adrian bir yandan salonda yavaş yavaş volta atıyor, diğer yandan karşısında ki üç kadını süzüyordu. Biten içkisini tazeleyip yavaş adımlarla altın varaklı kanepeye oturduğunda Kontes Ramsey'in de sabrı taşmak üzereydi.

''Daha ne kadar böyle bekleyeceğiz Adrian haydi dök içini artık.''

''Anlamaya çalışıyorum,'' diyen Adrian'ın sesi hareketlerinin aksine öfkeliydi. Annesine olan bakışları hayatında hiç bu kadar sert olmamıştı.

''Ben senin oğlunum, beni nasıl böyle bir duruma düşürebilirsin?''

''Ben seni kötü bir duruma düşürmedim, aksine saygınlığını korumak için aklıma ilk gelen şeyi yaptım. Onur sadece kadınlar için var olan bir şey değil Adrian''

''Yeter!'' Adrian bardağını sehpanın üzerine sertçe vurdu ve içkisinin neredeyse yarısı etrafa saçıldı.

''Bu planı hanginiz yaptı?''

''Ben yaptım,'' diyen Diyen Daisy direk Adrian'ın gözlerinin içine baktı. ''Ancak Kontes'in bu durumdan haberi yoktu. Suçlayacaksanız beni suçlayın.''

Adrian sert zeminde tok sesler çıkaran yavaş adımlarıyla Daisy'nin etrafında bir tur döndü ve tam karşısında durdu.

''Tüm suçu üstünüze almanız göründüğünün aksine cesurca değil, çok aptalca bir hareket Leydi Walmond.'' dedi tane tane kelimeleriyle.

''Ayrıca,'' diye sesini yükselterek eski yerine döndü. ''Buna inanmamı beklemeyin sakın!''

Daisy tam ağzını açıp konuşacağı an Adrian onun henüz başlayamadığı sözünü keserek susturdu.

''Siz Leydi Walmod,'' derken parmağıyla Daisy'i işaret ediyordu.

''Beni hanin planınız doğrultusunda öperken sadece yakalanmayı ummuyordunuz, aksine yakalanacağınızdan emindiniz çünkü planı annemle birlikte hazırladınız. Zaten yakalanacağınızdan emin olmasanız beni öpmenizin bir anlamı olmazdı değil mi?''

Daisy tam itiraz edeceği anda Adrian bu kez yine devam etti.

''Sen, sevgili annem. Bütün hafta boyunca Daisy ile ilgili söylemlerinden sonra bu planla bir alakan olmadığına inanmamı nasıl beklersin?''

Daisy Kontes'in kendisi hakkında bir şeyler söylemiş olduğuna şaşırdı ancak buluundukları durum o konuyla ilgili bir şey sormasına uygun değildi.

''Yeter artık!'' diye bağırdı Marianne aynı zamanda Daisy'nin de irkilmesine neden olarak. ''Ben senin annenim bunun farkına var ve tavrına dikkat et Adrian. Şu hayatta en çok istediğim şeylerden biri senin evliliğini görmek. Evet Daisy ile ne kadar yakıştığınız konusunda başının etini yemiş olabilirim ancak bu konuyla hiç bir ilgim yok. Ben sadece ikinizin düşmüş olduğu durumu toparlamaya çalıştım!''

Daisy sanki diğer şeyler önemli değilmiş gibi Kontesin kendisini ve Adrian'ı birbirine yakıştırmış olduğu kısma takılı kalmıştı. Böyle berbat bir anı yaşamasa bununla gurur duyabilirdi.

''Her ne olduysa bile, bu evlilik gerçekleşmeyecek!''

İşte bu, şu an ki durumdan çok daha beter bir durum olurdu Daisy için.

''Lordum-''

''Sakın!''

Daisy Adrian'ın engellemesiyle sustu ancak içinde yükselen duyguların sanki kendisini boğacakmış gibi hissetmesine engel olamıyordu.

''Buna izin vermem!'' Bu kez itiraz eden Marianne'ydi.

''Ne sen ne de Daisy beni istemediğim bir evliliğe zorlayamazsınız.''

''Herkesin senin hakkında ne diyeceğini bir düşün! Onuruyla savaşan bir asker, saygın bir Lord iken bir leydinin onurunu kıran onu yüz üstü bırakan bir adama dönüşeceksin. İstediğin bu mu oğlum?''

''En başından beri bu duruma bel bağlayıp bana bu evliliği kabul ettirebileceğinizi düşündünüz ama sizin adınıza üzgünüm. İnsanlar hakkımda istediğini söyleyebilir. Hatta yüz üstü bırakılan kadının onuru zaten çoktan zedelendiği için aslında benim için kötü düşüneceklerini sanmıyorum bile.''

İşte bu söz Daisy'nin içinde Adrian'a dair olan anlayışı tamamen un ufak etti. Şu ana kadar Adamın bağırıp çağırmakta haklı olduğunu düşünüyordu çünkü oyuna getirilmişti. Ancak bu kullandığı söz?

Daisy kendini aşağılanmış hissediyordu. Adrian onunla evlenmeyi reddettiği için insanların kendisini yargılamayacağını, Daisy zaten düşmüş bir leydi olduğu için kendisini haklı bulacağını düşünmesi en az diğer olanlar kadar onur kırıcıydı. Ayrıca kalbinin kırıldığını, darma dağın olduğunu hissediyordu. Dizleri artık kendisini daha fazla taşıyacak durumda değildi. Tam yere yığılacağını düşündüğü an şaşırtıcı bir olay oldu ve Marianne Adrian'ın suratına sert bir tokat indirdi.

Bu en beklenmedik olandı. En başından beri sükunetini koruyan halası bile ağzından bir inilti kaçırmış şaşkın gözlerle Adrian'ı ve Marianne'i izliyordu. Daisy halasından daha şaşkındı.

''Karşındaki kişinin bir kadın olduğunu hatırla ve nasıl konuştuğuna dikkat et! Ben seni onursuz ve saygısız bir adam olarak yetiştirmedim Adrian. Tekrar oğlum olmaya yaraşır bir şekilde davranmaya başlayacağın ana kadar gözüme gözükme. Bu konuşma burada bitmiştir.''

Mairanne saçtığı alevin arkasında bıraktığı külleri savurarak salonu terkederken Daisy, Marianne ve Adrian'ı salonda baş başa bıraktı.

Daisy daha fazla ayakta duramayacağını anlayarak en yakınındaki kanepeye çöktü. Başı dönüyor ve karnına ağrılar giriyordu.

''Lordum, bu konuşmaya sonra devam edebilir miyiz?'' diye sordu Margaret. Bir yandan Daisy'nin yanına gelip elini alnına koydu. Genç kadının yüzü saman sarısı rengindeydi.

''İzin verirseniz arabamızı hazırlasınlar. Herkes sakinleştiğinde mantıklı bir şekilde konuşmak en doğrusu. Ayrıca yeğenim hiç iyi görünmüyor.''

''Sadece yorgunum,'' diyen Daisy başını hiç olmadığı kadar ağır hissediyordu.

Adrian yediği tokadın şaşkınlığıyla kas katı kesilmiş bir haldeydi.

''Saat yola çıkmak için çok geç Düşes. Hemen misafir odasını hazırlatacağım.'' diyip hızlıca salonu terk ederek Margaret'a itiraz hakkı tanımadı.

Adrian salondan çıkar çıkmaz Daisy'nin saatlerdir yaşadığı gerginliğin etkisiyle göz yaşları akmaya başladı. Margaret yanına oturup yeğenine sarıldığı anda ise sessizce akan o göz yaşlarına ise hıçkırışlar eşlik etmeye başladı.

''Ah canım benim,'' Margaret usul usul Daisy'nin saçlarını okşuyordu.

''Herşey mahvettim'' dedi Daisy içini çeke çeke. Her iç çekişinde nefes almak daha da zorlaşıyordu ya da aldığı nefes ona yetmiyormuş gibi geliyordu.

''Neden böyle birşey yaptın Daisy?'' diye sordu Margaret anlayışlı bir ses tonu ile.

''Yemin ederim ki planlı değildi.'' diyen Daisy utanarak başını eğdi. Göz yaşları avuçlarına düşüyordu.

''Her şeyin çözüleceğini sandım,''

Daisy halasına Adrian'ın ve Lord Fleming'in arasında geçen konuşmaya nasıl yanlışlıkla şahit olduğunu, böylelikle aklında beliren anlaşmalı evlilik fikrini ve kendince nasıl mantıklı gözüktüğünü anlattı.

''Kabul edeceğini düşünmüştüm'' dedi tekrar içini çekerek. ''O na hem beni hem de kendisini memnun edecek bir teklif sunduğumu sanıyordum. Şikayet ettiği tüm durumlardan kurtulacaktı ve hayatını istediği gibi yaşamaya devam edecekti. Kabul etmemesini anlayamıyorum.''

''Güzelim, erkeklerin bazı konulardaki düşünceleri hiçbir zaman mantıklı gelmez.''

''Beni reddettiği an ne yapacağımı bilemedim. Her şey çok hızlı gelişti. Anlık verdiğim bir karardı. Bulunduğumuz yere doğru gelen kadınların sesini fark ettiğimde hızlıca verdiğim bir karar. Tek amacım birinin bizi basması ve Adrian'ın da onurlu bir erkek olarak benimle evlenmek zorunda kalmasıydı.''

''Peki Marianne'nin bu olanlarla ne ilgisi var tatlım?''

''Hiç bir ilgisi yok. Gelenler arasında Kontes'inde olabileceği ve skandal yaratmaması adına nişanımızı ilan edebileceği aklımın ucundan dahi geçmezdi. Benim yüzümden şu olanlara bak hala. Kendimi düşürdüğüm durumun yanı sıra Kontesle oğlunun arasının bozulmasına neden oldum.''

''Hesapsız davranışlar çoğu zaman istenmeyen hadiselere neden olur Leydi Walmond, bunu özellikle sizin çok iyi bilmeniz gerekiyordu.'' diyen Adrian gelişini fark etmeyen bu iki kadına kendini belli etti.

Daisy bu iğneleyici ve küçük düşürücü sözler karşısında diyecek bir şey bulamadı. Ağlamaktan yüzü ve gözleri kıp kırmızı olmuş, saçları dağılmıştı. Birisinin kendisini görmesini en son isteyeceği bir haldeydi ancak umrunda değildi. Şuan tek istediği şey Adrian'ın yok olmasıydı.

''Siz de bu akşam yeterince öfkeyle hareket ettiniz Lordum,'' diye araya girdi Margaret. ''Haklı olmadığınızdan değil ancak sözlerinizi ve davranışlarınızı kontrol edemediğinizi görüyorum.''

''Yeğeninizi mi savunuyorsunuz Düşes?'' diye sordu Adrian.

''Kimseyi savunduğum yok Lordum. Sadece bu gece fevri davranan tek kişinin Daisy olmadığını söylemeye çalışıyorum.'' diye annesi ile olan tatsız diyaloğuna gönderme yaptı Margaret.

Tam o sırada salona giren kahya konuşmayı bölerek odalarının hazır oluğunu haber verdi. Bunu fırsat bilen Margaret Daisy'yi kolundan tuttuğu gibi Adrian'dan uzaklaştırarak kahyanın peşine takıldı ve odalarına yerleşmek üzere salondan çıktılar.

Dasiy kalbinin göğüs kafesine sığmayacağını düşünüyordu artık. Ağlamaktan gözleri şişmiş, yastığı ıpıslak olmuştu. Bilemediği kaç saat sonrası artık hıçkırıkları durmuş olsada uyuyamıyordu ve göz yaşları belirli aralıklarla eski şiddetinden yoksun bir halde usul usul süzülmeye devam ediyordu. Francis'le yaşadığı skandal zamanı hayatının en kötü zamanlarını yaşadığını düşünmüştü ancak şuan asıl en kötüsünün olduğunu biliyordu. Adrian onunla evlenmeyecekti ve Daisy çok daha kötü bir duruma düşecekti. Artık onunla evlenmek isteyen orta yaşlı soylular bile artık onu istemeycek herkes ona sırt çevirecekti. Kontes Olivia babasından kalan mirası savurmaya devam edecekti.

Tüm bunların yanında, Adrian'ın kendisi hakkında ki düşünceleride hiç tahmin etmediği kadarüzülmesine neden olmuştu.. Onun gözünde onursuz ve iffetsiz bir kadın olarak görüldüğünü öğrenmek hiç tahmin etmediği kadar kırmıştı kalbini. Öyle ki düşündükçe hayali bir elin kalbini avuçları arasında tutup sıktığını hissediyor, sığmaya çalıştığı bedeni ruhuna dar geliyordu.

*

Adrian o gece neredeyse hiç uyumadı. Bütün yaşananların yanında aklını en çok meşgul eden şey annesinden yediği tokattı. Hayatı boyunca, gençliğinde en fevri davrandığı anlarda dahi annesinden böyle bir tepki aldığını hatırlamıyordu Adrian. Hatta annesiyle ciddi bir tartışma içerisine girdiğini dahi hatırlamıyordu. Buna karşılık olarak otuzbir yaşında ilk kez annesinden tokat yemişti.

Anlayamıyordu. Böyle bir oyunun içerisine çekilmişken nasıl olurda sakin kalması beklenebilirdi ki? Annesinin bu durumla bir alakası olmasa bile -ki inandırıcı gelmiyordu-, nasıl olurda Daisy'i savunurdu? Daisy sırf para ve saygın evlilik uğruna Adrian'ı oyuna getirmeye çalışmıştı. Hatta belkide Francis'i de oyuna getirmiş ancak başarılı olamamıştı. Şimdi ise Adrian'ın üzerinde bir şansı olabileceğini düşünerek oyununu tekrarlamıştı.

Annesinin böyle bir kadını savunuyor olmasını, hatta kendisine layık buluyor olmasını anlayamıyordu Adrian. Aynı zamanda Daisy ile ilgili üzgündü de. Sandığı gibi bir kadın değildi Daisy ve Adrian duyduğu öfkenin yanı sıra büyük bir hayal kırıklığı hissediyordu.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro