Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

《BÖLÜM 54》

54.Bölüm

Daisy ve Marianne sabahın erken saatlerinde görev değişimi yaptılar. Marianne dün uzun yoldan gelmiş olmasına rağmen geldiğinden beri gözünü kırmamıştı, biraz olsun uykuya ihtiyacı vardı. Daisy ise doktorun verdiği tarifle hazırlanan karışım sayesinde dün gece deliksiz ve kabussuz bir uyku uyumuştu. Elbette hala üzgün, moralsiz ve sinirleri yıpranmış haldeydi ancak en azından Adrian uyandığında ihtiyaçlarıyla ilgilenebilecek kadar enerji toplayabilmişti. Ah keşke uyansa...

Öğlene doğru malesef ki Adrian'ın ateşi yükselmeye başladı. Daisy bunu önce alnına birilen ter damlalarından fark etmiş, dokunduğunda ise cayır cayır yanan tenini hissetmişti. Terslik o ya doktor dün gece acil bir doğuma gitmek zorunda kalmıştı çünkü köyün ebesi doğum yaptıramayacak kadar hastaydı. Kahya Stenson'un söylediğine göre Henfield'de başka doktor ya da doğumu yaptırabilecek bir ebe yoktu.

Daisy ve Stenson doktor gelene dek soğuk suyla ıslattıkları bezlerle sildiler Adrian'ın vücudunu. İlk başlarda işe yarıyor görünse de kısa süre sonra vücut ısısı tekrar yükseliyordu. Koydukları soğuk bezler teninin sıcaklığından öyle çabuk ısınıyordu ki neredeyse yetişemeyecek duruma gelmişlerdi. Daisy bağırıp ağlamak istiyor, kafayı yiyecek gibi hissediyordu ama güçlü olmak zorunda olduğunun da farkındaydı. Onu ayakta tutan tek şey bu farkındalıktı.

Saatler sonra doktor nefes nefese geldi sonunda. Riskli bir doğum gerçekleştirdiği için kimseye emanet edememiş, ancak gelebilmişti. Adrian'ın omzundaki sargıyı dikkatlice açtığında aslında beklediği şeyi gördü.

“Yarası iltihaplanmış Leydim.” Dedi.

“Ama neden? Tıpkı anlattığınız gibi temizledik. Harfiyen yaptık dediklerinizi.” Marianne'le birlikte oldukça titiz davranmışlardı oysa.

“Bu beklendik bir şey. Bazen küçücük bir yara bile mikrop kapıp büyük bir probleme dönüşebilir ki Kontumuzun yarası küçük olmaktan çok uzak.”

Doktor yatagın kenarında temiz bezin üzerine aletlerini çıkarıp Stenson'dan gerekli birkaç şey istediğinde Daisy gerilmeye başladı.

“Ne yapacaksınız?” diye sordu endişeyle.

“Yarayı açıp iltihabı temizleyeceğim ve tekrar dikeceğim.” Dedi doktor sakin bir ses tonuyla.

“Tanrım! Buna dayanabilecek mi?” Doktorun aksine Daisy sakin değildi.

“Siz dışarı çıksanız iyi olacak.” Dedi doktor elinde neşteriyle Adrian'ın üzerine uzanmış olmasına rağmen gözleri temkinli bir şekilde odanın içinde hızla volta atan Daisy'nin üzerindeydi.

“Hayır çıkmıyorum.”

“Leydim, sizin için fazla gelecek gibi gözüküyor.”

“Çıkmıyorum doktor!” Daisy neredeyse bağırdığını fark edince ses tonunu alçalttı. “Hiçbir şeye karışmayacağım ve müdahale etmeyeceğim. Burada kalıyorum.”

Kahya Stenson yanında erkek çalışanlardan biriyle çıkıp geldi. Daisy henüz çalışanların tamamını tanımıyor, kimin ne iş yaptığını bilmiyordu ancak bu adamın şu anlık işi belliydi; Adrian'ı sabit tutmak.

Doktor neşteri tekrar Adrian'ın tenine değdirdiğinde önce ufak bir kan damlası ince bir iz yaparak süzüldü koltuk altına doğru. Neşter ilerledikçe kan miktarı hızla arttı ve Daisy kafasını çevirmek zorunda kaldı.

Yarayı açmak sorun değildi ancak iltihabı temizlemek... Belli ki Adrian için fazlasıyla acı vericiydi. İlk önce kısık inlemeler başladı. Sonrasın da ses toni yükseldi ve nihayet Adrian gözlerini açıp bağırmaya başladı.

Adam kollarından tutup sabit kalmasını sağlamaya çalışırken Adrian'ın yüzü kıpkırmızı kesilmiş, terlemiş bir haldeydi ve acı içinde dişlerini sıkıyor, dayanamadığı anda sanki kükreyişi andırır gibi bağırtı koparıyordu. Bir an Daisy ile göz gözle geldiler ve Daisy onun adını fısıldadı ancak Adrian'ın ne onu duyduğunu ne de gördüğünü hiç sanmıyordu. Zaten kısa süre sonra gücünü tekrar kaybedip bayıldı. Daisy usulca çıktı odadan. Bağıra bağıra ağlamak istiyordu.

“Leydim, Leydi Margaret Wesley buradalar.” Dedi Kahya Stenson. Daisy o sırada odanın önünde çaresizce bekliyordu.

“Halam mı gelmiş?”

“Evet efendim, kendisini büyük salona aldık.”

“Hemen misafir odalarından birini hazırlayın.”

Margaret onu gergin bir şekilde ayakta bekliyordu. Daisy koşarak ona sarıldı.

“Ah, kızım... Bu halim ne? İyice çökmüş görünüyorsun.” Dedi Margaret geri çekildiğinde. İlerleyip Zümrüt rengi kadife kaplı koltuğa oturdular.

“Yaşadığım şeylerden sonra doğru düzgün uyuyamıyorum ve pek yemek yiyemiyorum hala.”

Margaret onu tekrar kendine çekti ve şefkatle sarıldı. Yeğenini daha önce hiç böyle görmemişti.

“Olanları öğrendim. Tanrım nasıl korktum anlatamam. Kaçırıldığına inanamıyorum. Çok korkmuş olmalısın.”

“Evet korktum ama Adrian beni kurtarırken vurulduğunda çok daha fazla korktum hala. Nefes alamadım sanki...” Daisy gözlerini kırpıştırarak akmaya hazır gözyaşlarını geri gönderdi.

“Kendini bana siper etti, buna inanabiliyor musun?” Daisy kendisinin de Adrian için aynı şeyi yapabileceğini biliyordu ama ortada bir gerçek vardi ki o Adrian'a aşıktı, bunu kabullenmişti. Adrian ise aşık değildi.

“Güzel kızım, aşk insana aklının alamayacağı şeyler yaptırır.” Diyen Margaret Daisy'nin yüzünü avuçları arasına almıştı.

“O bana aşık değil hala.” Dedi Daisy. Bunu düşünmek ayrı, sesli dile getirmek ayrı canını yakıyordu.

“Hiçbir erkek sevmediği bir kadın için kendini kurşunun önüne atmaz kızım.”

“Hayır hala, o beni sevmiyor. Bunu kendi ağzından duydum.” İçinde halasının haklı olabileceğini söyleyen bir ses vardı ancak Daisy o sese kulaklarını tıkadı. Duyacağını duymuştu. Bir aptal gibi boş umutlara kaptıramazdı kendini.

Margaret yeğeninin gerçeği görmek istemediğini fark etti. Kendisinin haklı olduğunu bilse de ısrar etmedi çünkü şuan bunları konuşmanın zamanı değildi. Kont Ramsey aptal değilse eğer -ki Margaret aptal olmadığını düşünüyordu- eninde sonunda yeğenine aşkını itiraf edecekti.

“O nasıl?” diye sordu konuyu değiştirerek.

“İyi mi değil mi bilmiyorum. Doktor kurşunu çıkardı ancak bu kez de yarası mikrop kaptı. Sen geldiğinde doktor yarayı temizliyordu. Bakmaya dayanamadım.”

“İyi olacak güzelim. O güçlü bir adam ve başarılı bir asker. Yıllarını savaşta geçirip sağ salim dönen bir adamın sadece bir kurşunla yenileceğini hiç sanmıyorum.”

“Umarım hala, umarım.”

O akşam Henfield'de uzun zamandan beri ilk kez akşam yemeyi için masa hazırlandı ve bunun sebebi iki misafirlerinin olmasıydı; Doktor ve Leydi Wesley. Yoksa Marianne ya da Daisy için yemek o kadar da önemli bir şey değildi. Zira Daisy tabağındaki yemeğin ne olduğunu bile hatırlamayacaktı masadan kalktıktan sonra. Neyseki Doktor daha öncesine göre ümit vericiydi. Zor kısmı atlattığını söylemişti.

Ertesi günüm akşamına dek Daisy, Marianne ve Margaret nöbetleşerek beklediler Adrian'ın başında. Margaret'in gelmesi Daisy ve Marianne için önemli bir destek olmuştu. Daisy'nin aksime her şeyi idare ediyor gibi görünen Marianne bile yorgun düşmüştü çünkü.

Gün tekrar yavaş yavaş karaya bürünürken Daisy elindeki kitabı kapatıp kenara bıraktı. Oda karanlık olmaya basladığından dolayı artık yazıları seçemez olmuştu. Zaten ne okuduğu hakkında da pek bir fikri yoktu. Usulca Adrian'ın ateşini kontrol etti ve normal olduğunu görünce rahatladı. Ardından mumlardan bir kaçını yakıp odanın biraz olsun aydınlanmasını sağladı. Tüm bunları yaparken Adrian'ın uyanıp kendisini izlediğinin farkında değildi.

“Tanrım... Kurt gibi açım."

Daisy neredeyse şaşkınlıktan ekindeki mumu düşürecekti. Adrian uyandığında duymayı beklediği ilk şey bu değildi. Hemen panikle Adrian'ın yanına koştu.

“Adrian, iyi misin? Ne ara uyandın?” diye sordu elini kavrarken.

“Ağrım var, onun dışında sanırım iyiyim. Az önce uyandım, sen mumları yakarken.” Boğazını temizledi. “Su lütfen...”

Daisy hemen suyu doldurdu ve Adrian'ın başını birazcık desteleyerek kaldırıp suyunu içirdi. Ardından çenesinden sızanları sildi. Adrian biraz diklenmeye çalışınca omzundaki keskin agrıyla inledi ve yüzü acıyla buruştu.

“Dikkat et, Adrian. Omzunda ciddi bir yara var. Sen sadece dinlen tamam mı. İstediğin bir şey varsa bana söyle.”

“Yemek. O kadar açım ki sadece yemek istiyorum.”

Daisy sesli bir şekilde güldü.

“Seni sersem! Bizi o kadar korkuttun ki! Şimdi gözlerini açar açmaz hiçbir şey olmamış gibi aklına gelen tek şey yemek mi?” Diğer yandan da farkında olmadan Adrian'ın epeyce uzamış sakallarını okşuyordu. Adrian kullanabildiği sağ eliyle Daisy'nin bileğini kavradı ve yavaşça okşadı.

“Bebeğim, kocanın boğazına düşkün bir adam olduğunu fark etmemiş miydin yoksa?” diye takıldı Adrian. Daisy tekrar güldü, bir anda kalbi ısınıvermişti. Adrian'ın uyanır uyanmaz böyle umursamazca konuşabilmesi iyi olduğunu gösteriyordu ve şuan önemli olan tek şey buydu.

“Ben doktora haber vereyim ve seni nasıl doyurabileceğimize bir bakayım. Akşam yemeği zaten hazır olmak üzeredir.”

***

Doktor Adrian'ı muayenesini bitirip henüz yanından çıkmıştı ve Adrian durumdan hiç hoşnut değildi. Uzunca bir süre yatakta kalması gerektiğini öğrenmek canını sıkmıştı. Bir de şu omzundaki ağrı vardı tabii. Daisy'e pek belli etmemeye çalışmıştı ancak ciddi anlamda ağrı çekiyordu. Buna ek olarak vücudunun her yanı sanki dayak yemiş gibi sızlıyordu. Uzun zamandır böyle ağrı çekmemişti Adrian.

“Ömrümden ömür gitti Adrian...” diyen Marianne Adrian'ın elini avuçları arasına almıştı.

“Anne, oğlunun basit bir kurşun yarasına pes etmeyeceğini bilmeliydin.” Diyen Adrian gülümsemeye çalıştı. Acısını gizliyordu.

“Elbette senin nasıl dirençli olduğunu biliyordum ama yine de küçük bir ihtimalde olsa... Babandan sonra seni de kaybetmekten öyle korktum ki.” Marianne gözlerinin dolmasına engel olamadı. Yıllar önce kocasını ileri derece nefes darlığı yüzünden kaybettiklerinde bir yıkım yaşamıştı çünkü kocasını öldüğü zaman bile hala ilk günkü kadar seviyordu. Hayatına yalnız devam edecek olmak ve bir erkek çocuğu yetiştirmenin sorumluluğunu tek başına üstlenmek gözünü deli gibi korkutmuştu ancak başarmıştı. Adrian'ı yetiştirirken karşılaştığı her zorlukta kocası olsa ne yapardı diye düşünerek hareket etmiş ve iyi de iş çıkarmıştı. Oğluyla gurur duyuyordu, her zaman öyle olmuştu.

“Uzun bir süre daha sizi bırakıp gitmeye niyetim yok.” Dedi Adrian. Çoğul konuşması Marianne'in dikkatini çekmişti.

“Bizi mi?”

“Evet, seni ve karımı.”
Bu itiraf karşısında Marianne gülümsedi ve Adrian'da bunu kaçırmadı.

“Durma hadi. Ben sana demiştim de.” Dedi  pes etmiş gibi.

“Anneler her zaman haklıdır Adrian.” Dedi Marianne. Çocukları ister beş yaşında olsun, ister otuz. Anneler her zaman haklıdır.”

Annesi daha ilk andan beri Daisy'i kendisine uygun görmüş ve Adrian tüm itirazlarına rağmen hayatında ilk kez haksız çıkmıştı. Neyseki bu durumdan son derece memnundu.

“Sana teşekkür etmem lazım anne. O akşam evlenmeyi kabul etmediğimde bana rest çekmeseydin kesinlikle bu düğün olmazdı ve ben şu anda sahip olduklarına minnet duyabilen bir adam olamazdım.”

“Onu seviyorsun değil mi?”

“Tüm kalbimle. Ama bunu ona henüz söyleyemedim.”

“Söyle ona oğlum. Hayatta herkes aşkı bulabilecek kadar şanslı olmuyor. Siz birbirinize sahipken bunu daha faa ertelememeli, hayatınızın her anını aşkla geçirmelisiniz. Sevdiğinde ve aynı şekilde sevildiğinde hayat çok daha kolaydır oğlum.”

Kapı usulca tıklatılıp Daisy elinde tepsiyle odaya girdiğinde Marianne ve Adrian konuşmalarına ara verdiler.

“Yemeği neden sen getiriyorsun? Çalışanlar nerede?” diye sordu Adrian.

“Ben kendim getirmek istedim” diyen Daisy dikkatlice Adrian'ın yatağının ucuna ilişti. Marianne'de biraz uyuması gerektiğini bahane ederek odadan sıvışıp onları yalnız bıraktı.

Adrian tepsideki yemeği görünce keyfi kaçtı. Adam akıllı bir yemek beklerken sadece çorba ve sulu sebze yemeği gelmiş ve hayalleri yıkılmıştı.

“Günlerdir açım ve bununla mı doymamı bekliyorsun?”

“Üzgünüm ama doktor böyle uygun gördü. Birkaç gün katı yemek yasak.”

Adrian tekrar yüzünü ekşitti ve dumanı tüten çorbasını kaşığıyla karıştırmaya başladı.

“Senim yemek ayırt etmediğini sanıyordum.”

“Genelde. Ama şuan değil.”

Adrian titreyen parmakları yüzünden çorbayı üzerine damlatınca tekrar söylendi. Daisy lekeyi sildi ve kaşığı elinden aldı.

“Sanırım ben yapsam daha iyi olacak.”

Daisy dikkatlice Adrian'ın yemeğini yedirdi. Yemek bitene dek hiç konuşmadılar. Adrian'ın gözü Daisy'nin üzerindeydi ancak Daisy ise tüm dikkatini yaptığı işe vermişti. Sanki özellikle gözlerini Adrian'dan kaçırıyordu.

“Bırak onları, birileri gelip toparlar.” Dedi Adrian Daisy biten tabakları geri götürmeye niyetlendiğinde. Bileğinden tutup kalkmasına engel olmuştu. Bunun üzerine Daisy elindeki tepsiyi masanın üzerine bıraktı ve Adrian'a döndü,

“Peki, başka istediğin bir şey var mı?” hala gözlerini Adrian'ın yüzünde birkaç saniyeden fazla tutmuyordu.

“Aklın hep başka şeylerle meşgul. Bana odaklanmanı istiyorum.” Adrian'ın sesi hem sakin, hemde otoriterdi. Daisy bu ses tonundan korkuyordu çünkü Adrian ne zaman böyle konuşsa Daisy yelkenleri suya indiriyor, o ne isterse kabul edebilecek hale geliyordu. Adrian’a karşı koymak elinde değildi ve bundan gerçekten nefret ediyordu.

“Bana bak Daisy, gözlerime bak.” Dedi Adrian tane tane. Daisy dediğini yaptı ve o an çakmak çakmak parlayan mavi gözlerin ateşinde yandığını hissetti. Adrian sağ elini uzatıp yanağını usul usul okşadı. Ardından Daisy'nin aralık dudaklarında gezindi parmakları ve narin boynuna indi. Adrian gözleriyle parmaklarının geçtiği noktaları tekrar okşarken Daisy içindeki yangının büyüyüp tüm bedenini sardığını hissetti. Adrian'nın bakışları öyle arzu doluydu ki o an kendisinin içine düştüğü ateşin onu da yaktığını düşünmeden edemedi.

“Asla hakettiğinden daha azına razı olmak zorunda kalmayacaksın.” Dediğinde Daisy neredeyse hissettiği arzudan dolayı gözlerini kapamak üzereydi.

“Ne demek istediğini anlamadım.” Dedi kafası karışmış bir şekilde.

“Arabada eğer hayatta kalırsam benden asla aşk beklemeyeceğini, sana vereceğim kadarına razı olacağını söylemiştin.” Diye açıkladı Adrian. Daisy o an utançla yanaklarının kızardığını hissetti. Adrian'ın bunları duymadığını sanmıştı halbu ki. Adrian ise parmaklarını pembe bembe olmuş yanaklarına götürüp okşamaya başladı tekrar ve sözlerine devam etti,

“Ben de şimdi diyorum ki, asla hakettiğinden daha azına razı olmak zorunda değilsin Daisy. Seni seviyorum, çoktan beridir seviyorum. Bunu fark etmek için geç kaldım, üzgünüm ama inan ki telafi edeceğim. Mutlu olman için elimden geleni yapacağım ve her geçen gün seni daha çok seveceğim. Bunun için sana tüm kalbimle söz veriyorum.”

Bölüm sonu.

Herkese selamlarrr iyi gecelerrr😄😄😄

Adrian sonunda uyandı ve uyanır uyanmaz aşkını ilan etti 😍 Halbu ki çok dedim öyle pat diye söylenmez, romantik bir ortam ayarla falan diye ama yok, daha fazla bekleyemezmiş kendisi 😁 Bakalım Daisy'nin tepkisi ne olacak. 🤔

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro