《BÖLÜM 22》
22.Bölüm
Adrian Daisy'nin yüzü kendisine şaşkınlıkla bakarken bir an için ne diyeceğini, ne yapacağını bilemedi.
"Ama neden?" diye sordu Daisy. "Beni kim neden zehirlesin?"
Adrian diyecek bir şey bulamıyordu. Orduda geçirdiği yıllarda panik hallerinde oldukça soğuk kanlı ve ne yapacağını bilerek davranan biri olmuştu ancak şimdi Daisy kocaman açılmış gözleriyle ona bakarken Adrian eli kolu bağlanmış hissediyordu.
"Doktor çağırtacağım" diyen Adrian bir hışımla yerinden kalkıp odanın kapısını açtığında uşağı Alfredo'yu karşısında buldu. Alfredo hizmetçi bir kadını yaka paça tutmuş zapt etmeye çalışıyordu.
"Lordum bu kadını şüpheli davranırken yakaladım." Dedi nefes nefese. Anlaşılan kadın ona bayağı zorluk çıkartmıştı.
"Nasıl şüpheli?" Diye sordu Adrian sabırsızlıkla. Alfredo elinde ki koyu renk cam tüpü Adrian'a uzattı.
"Bunu cebinden çıkarıp terastaki çiçeklerin saksılarına atarken gördüm. Oldukça tedirgindi ve görülmemeye çalışıyordu. Ben ise tesadüfen oradaydım ve beni fark etmedi Lordum.
Adrian ufak cam tüpü alıp dikkatlice kokladığında keskin ve hoş olmayan bir koku aldı. Hiç şüphesiz durum hayra alamet değildi.
"Ben bir şey yapmadım." Diyen hizmetçi debelenmeye çalışıyordu. Adrian tüpü cebina atıp kadının kolunu kavradı ve kendine doğru çekti.
"Bunun bedelini ödeyeceksin!" diye bağırdı kadına. "Karıma bir şey olursa bedelini çok ağır ödeyeceksin."
Az önce debelenip Alfredo'nun elinden kurtulmaya çalışan Adrian'ın hiddetinden, yüzünde gördüğü öfkeden korkup kaskatı kesilmişti.
"Alfredo hemen doktor çağırmanı istiyorum. Olabilecek en kısa sürede!" diye emir verdi kadının kolunu bırakmadan. Alfredo daha Adrian'ın sözü bitmeden ortadan kaybolmuştu bile.
"Harold!"
Uşak yardımcısı olan Harold sanki çağrılmayı bekliyormuş gibi bir anda ortaya çıkıverdi.
"Bana hemen bu kadını zapt edebilecek bir ip getir!" diyen Adrian sanki kükrüyordu.
Harold bir Adrian'a, bir de kolundan sertce tutup adeta sürüklediği korkmuş kadına şaşkınlıkla bakakalmıştı. Adrian'ı savaştan döndüğünden beri, yani üç yıldır tanıyan Harold, birine böyle davranırken ilk kez görüyordu.
"Ne duruyorsun!" diye bagıran Adrian Haroldu'ın irkilerek kendine gelmesine ve durduğu yerden fırlamasına neden oldu. Adrian kadını hemen yan taraftaki odalardan birine sokarken sertçe itti ve kadının savrularak yere halının üzerine düştü.
"Kalk ayağa!" diye bagırdı Adrian.
"Lordum ben bir şey yapmadım!" diyen kadının gözleri dolmuştu.
"O şişe sende ne arıyordu?"
"B-ben.. a-aslın-aslında..." Kadın yerden kalkmadan kekelemeye başlayınca Adrian daha da çok sinirlendi.
"Anlat be kadın elimde kalacaksın!" diye bağıran Adrian kadını yaka paça tutup ayağa kaldırdı.
"Bu kargaşada ne?"
Marianne şaşkınlıkla odanın açıkta kalan kapısının önünde dikiliyordu.
"Anne, Daisy'nin yanına gider misin yardıma ihtiyacı olabilir." Dedi Adrian.
"Neler oluyor?" diye tekrar sordu Marianne.
"Misafirler gitti mi?" diye sordu bu kez Adrian.
"Sadece Lord Fleming ve karısı kaldı. Bu gece burada kalacaklar. Amelia kendisini pek iyi hissetmiyormuş."
O sırada elinde kalın urganla gelen Harold'ı görünce daha da panikledi Marianne.
"Tanrı aşkına neler oluyor anlat artık!" Marianne'in sabrı taşmış gözüküyordu.
Adrian ise farklı değildi. Urganı alıp hizmetçi kadının ellerine dolarken burnundan soluyordu.
"Bu kadın Daisy'i zehirledi. Lütfen Daisy'nin yanına git anne. Yardıma ihtiyacı olabilir. Leydi Amelia için ise devamlı çalışanlarımızdan birini gönder lütfen."
Marianne saşkınlıktan bir sey diyemedi ancak donup kalmadıda. Etrafa toplanan hizmetçilerden ikisini Leydi Amelia ve Richard ile ilgilenmesi için görevlendirirken Daisy'nin yanına gitmek üzere ortadan kayboldu.
Adrian düğümün sıkılığından emin olduktan sonra kadını birde sandalyeye oturtup tekrar bağladı. Hizmetçi kadın ise artık ağlamaya başlamıştı.
"Anlat!" diye haykırdı Adrian yüzünü kadının yüzü ile aynı hizaya getirerek. Bu içinde bulundukları an savaş zamanı sorguladıkları esirleri anımsatmıştı. O esirleride tıpkı bu şekil sorgulamışdı. Daha şiddet içerene bir halde... Adrian kadın inkar ettikçe ve ağlamaya devam ettikçe daha çok sinirleniyor, her an elinden bir kaza çıkmabilme ihtimalinden korkuyordu.
"Lordum, Bay Hawkins geldi efendim." Diyen sesi duyuldu kahya Alfredo'nun. Adrian dikkatini kadından ayırarak arkasını döndü.
Doktor Elliot Hawkins ellili yaşlarının sonunda saçları grileşmiş orta yaşın üzerinde bir adamdı ve Londra'nın en tanındık ve başarılı hekimlerindendi. Adrian kendini bildi bileli ailesi ile doktor Hawkins ilgileniyordu ve adama güveni tamdı Adrian'ın. Doktor Hawkins ise Ramsey Ailesine daha hekimliğine ilk başladığı zamanlardan beri hizmet ediyor, ne denli seçkin ve saygın bir aile olduklarını biliyordu. Bu yüzden sandalyeye bağlı kadını gördüğünde sormadı. Belli ki ortada olağanüstü bir durum vardı.
"Bu kadının başında biri dursun, onunla sonra ilgileneceğim." Diyen Adrian doktorla birlikte Daisy'nin odasına doğru yöneldi.
"Bu kadar çabuk geldiğiniz için teşekkür ederim Bay Hawkins" dedi. Ardından cebindeki şişeyi çıkartıp doktora uzattı. "Bu şişede ki her neyse karım onunla zehirlenmiş olabilir ama emin degilim."
Doktor Hawkins şişeyi tıpkı Adrian'ın yaptığı gibi kokladı ve hemen ardından yüzünü buruşturdu.
"Karınızı hemen görmem gerek!"
Bir hışımla odaya girdiklerinde Daisy yatakta uzanır vaziyette buldular. Marianne ona su içiriyordu. Margaret ise alnına koyduğu ıslak bezi değistiriyordu.
"Ateşi yükselmeye başladı Lordum." Diyen Margaret'in sesi endişeliydi. Adrian ise Daisy'nin yanaklarının kırk dakika önce bıraktıgından çok daha kırmızı olduğunu gördü.
Doktor hemen Daisy'nin ateşini eliyle kontrol etti. Ardından bogaz kısmını eliyle yokladı ve belli noktalara bastırdı.
"Bogazım çok acıyor." Dedi Daisy.
"Lütfen ağzınızı olabildiğince açın ve dilinizi çıkartın." Dedi doktor. Daisy denileni yaptı. Doktorun ise boğazını incelerken kaşları çatılmıştı ve yüzünde hiç hoş bir ifade yoktu.
"Sürekli su içme ihtiyacı hissediyorsunuz degil mi?" diye sordu.
"Evet."
"Kusuyor musunuz?"
"Hayır ama midem bulanıyor ve karnıma kramplar giriyor." Daisy boğazını temizleme ihtiyacı hissetti ve elindeki bardaktan bir yudum daha su içti.
"İşaretler baldıran zehrini gösteriyor. Bana verdiğiniz şişedeki kokudan anlamıştım zaten." Dedi doktor Adrian'a bakarak. Yüzünde ciddi anlamda sıkıntılı bir ifade vardı.
"Öleceğim" dedi Daisy sesi titreyerek.
"Hayır Leydim öyle düşünmeyin gerekli tedaviyi yapacağım." Dedi doktor. Ardından Adrian'a dönerek
"Söyleyeceğim bitkilerin hemen temin edilmesi gerekiyor." Dedi.
***
"Lordum, ne yazık ki durum pek iç açıcı gözükmüyor." Dedi doktor. Gerekli listeyi Alfredo'ya verip temin etmesi için göndermişlerdi ve şu an Daisy'nin odasının dışındaydılar.
"Ama gerekli tedaviyi yapacağınızı söylediniz!"
"İşe yaramayabilir. Baldıran zehri çok ölümcül bir zehirdir. Bunu vücuda ne kadar süre önce aldığını ve ne miktarda aldığını bilmiyorum bu yüzden size hiç bir garanti veremiyorum Lordum. Çok üzgünüm."
Adrian sinirle dişlerini sıkıp duvara yumruk attı.
"Bir yolu olmalı!" diye bağırdı.
"Tek ihtimal zehirin az miktarda alınmış olması ya da vücuda alınmasının üzerinden fazla zaman geçmiş olmaması. Her hangi bir tahmininiz var mı?"
Adrian bir an düşündü. Bütün gece boyunca Daisy erken saatlerden başlayarak oldukça fazla içmişti. Ayrıca zehir yemeğinede katılmış olabilirdi.
"Gece boyunca bir sürü yemek yiyip içki içildi. Ne zaman olmuş olabileceğini hiç bilmiyorum. Bir sürü ihtimal var."
Tam o sırada Margaret usulca kapıyı açıp odadan çıktı.
"Durum nedir Lordum?"
"Her an her şeye hazırlıklı olmamız lazım." Dedi Adrian. Bunun üzerine Margaret elini ağzına kapayarak hıçkırıklı ağlayışını bastırmaya çalıştı.
"Yeğenim bunu hak etmemişti."
"Lütfen metanetli olun." Dedi doktor Hawkins. "Şuan hiçbir şey belli değil. Şimdiden kendinizi üzmeyin."
Ancak Margaret doktoru duymuyor gibiydi. Göz yaşları ardı ardına akmaya devam ediyordu.
"O'na sahip çıkamadım."
"Leydim, lütfen Daisy sizi böyle görmesin." Dedi Adrian teselli etmeye çalışır gibi nazikçe koluna dokunarak. Margaret bir an duraksadıktan sonra göz yaşlarını silmeye çalıştı.
"Bunu hak etmediğini biliyorum." Dedi Adrian Margaret'in gözlerine bakarak. O an aralarında sessiz bir iletişim oldu. Adrian her ne kadar Daisy'e kızgın olsa ve kendisi ile ilgili hiçbir şeyle ilgilenmediğini defalarca söylese dahi bu durum çok farklıydı ve Margaret'in bunu anlamasını, Daisy'e karşı o kadar da kalpsiz olmadığını anlamasını istiyordu. Genç kıza bir zarar gelsin istemiyordu Adrian ve şuan Daisy attan düştüğü anda yaşadığı korkunun aynısını tekrar iliklerine kadar hissediyordu.
Doktor Alfredo'nun getirdiği bitkilerden karışım hazırlarken Adrian için zaman geçmek bir türlü geçmek bilmedi. Geçen her saniye Daisy'nin aleyhineydi ve bu durum Adrian'ın sinirlerini iyice gerip patlamaya hazır bir bomba haline getirmişti. Çalışanlara sürekli bağırıyor, evde terör estiriyordu.
"Bu halde kimseyi sorgulayamazsın." Diyerek dururdu Richard Adrian'ı. Hamile olan ve rahatsızlanan karısının yanından ancak ayrılabilmişti.
"Bunu kimin neden yaptırdığını öğrenmem gerek Richard!"
"Biliyorum ancak şuan Daisy'nin sana ihtiyacı var. İzin ver bunu ben halledeyim."
Adrian bir anlık duraksamadan sonra vazgeçti. Bir yandan o da Daisy'nin yanında olmak istiyordu.
"Amelia iyi mi?" diye sordu.
"Gayet iyi. Merak etme. Annende, çalışanlarda etrafında dört dönüyor. Haydi Sen karının yanına git."
Richard Daisy'i zehirleyen kadının tutulduğu odaya girerken Adrian'da Daisy'nin odasına döndü.
Adrian odaya girdiği sırada doktor hazırladığı sıvıyı Daisy'e içimeye çalışıyordu.
"Tadı zehir gibi." Diye itiraz etti Daisy.
"Zaten öyle Leydim." Dedi doktor Hawkins. "Vücudunuzda bulunan diğer zehri söküp atmaya yarayacak başka bir zehir.
Daisy içtiği sıvıyı bitirdiğinde eliyle ağzını kapatıp öğürmelerini yok saymaya çalıştı. Bir kaç saniye sonra daha iyi hissettiğinde elini ağzından çekebildi.
"Kusmalar başlayabilir."dedi doktor. "Ve bu zehrin etkisi geçene kadar yani birkaç gün sürebilir."
"Birkaç gün mü?" diye sordu Adrian şaşkınlıkla. Bu kadar uzun süreceğini tahmin etmemişti. Ayrıca iyileşme garantiside yoktu.
"Malesef öyle lordum." Dedi doktor. "İzninizle bir de Leydi Amelia Fleming'i görmek istiyorum."
"Tabi doktor." Ardından Adrian Daisy'nin başında duran Margaret'a döndü.
"Leydi Margaret, sizde biraz dinlenseniz iyi olacak. Doktor size sakinleştirici bir şeyler hazırlasın. Daisy'i merak etmeyin ben burada olacağım."
Margaret her ne kadar önce itiraz edecek olsada Adrian'ın otoriter ses tonundan itirazı kabul etmeyeceği aşikardı. Bu yüzden Margaret doktorun peşi sıra odayı Daisy ve Adrian'a bıraktı.
"Sanırım ikimizinde hayal ettiği düğün gecesi bu değildi." Dedi Adrian gülümsemeye çalışarak Daisy'nin yatağının kenarına oturduğunda.
Daisy ise ona buruk bir gülümssemeyle karşılık verdi. Adrian genç kızın her geçen dakika daha da kötü göründüğünü fark ederken göğsünün sıkıştığını hissetti. Daha iki saat önce kollarında arzuladığı ve artık karısı olmuş olan bu genç kız şimdi kendi yatağında canı ile cebelleşiyordu.
"Üzgünüm" dedi Daisy hırıltılı sesiyle.
"Kendini zorlama" dedi Adrian genç kızın konuşurken bogazını zorladığını görerek.
"Hayır söylemem lazım" dedi Daisy. "Tüm bu olanlar için çok üzgünüm. Bunu bilmen lazım. Anlamanı beklemiyorum ama en azından üzgün olduğumu ve başka çarem olmadığını bilmeni istiyorum."
"Bunları konuşacak çok vaktimiz olacak." Dedi Adrian Daisy'nin ellerini kendi avuçları arasına alırken.
"Ve bende şunu sana garanti ederim ki bunu yapanı bulacağım. Emin ol yanına kalmayacak." Adrian avuçları arasındaki elleri güven vermek istercesine hafifçe sıktı.
"Bulacağını biliyorum." Dedi Daisy hemencecik. Adrian genç kızın kendine güvendiğini hissederken bir yandan da şaşırdı. Daisy'nin kendisine güvenmesini sağlayacak hiçbir şey yapmamıştı Adrian şu ana kadar.
"Bir şey daha var dedi Daisy. Eğer bana bir şey olursa-"
"Olmayacak!" diye sözünü keserek itiraz etti Adrian.
"Eğer olursa," diye devam etti ısrarla Daisy. "Eğer bana bir şey olursa hemen Walmond Ailesinin avukatı ile görüşüp mirasımın devir işlemlerini gerçekleştirmeni istiyorum. Bir an önce."
Adrian afallamıştı, bunu beklemiyordu. Kanunen kadınların mal varlıkları üzerinde söz sahibi olma hakları yoktu, evlilerse tüm mal varlıklarının yönetim hakkı kocalarının oluyordu zaten. Ancak şu an için Daisy'nin mirasının yönetimi hala üvey annesindeydi. Daisy daha yeni evlendiği için henüz yasal olarak mirası almak için işlemler başlamamıştı.
"Mirasını almamı mı istiyorsun?" diye sordu Adrian şaşkınlıkla. Adrian'ın Daisy'nin mirasına ihtiyacı yoktu. Ayrıca birkaç günlük karısının mirasını tamamen ele almak hiç doğru gelmiyordu Adrian'a.
"Zaten yönetimi sana geçecekti." Dedi Daisy. "Eğer ölürsem mirasın Kontes'e kalmayacağından emin olmak istiyorum."
Adrian hala şaşkındı. Daisy Kontes Olivia'dan bu kadar nefret edecek ne yaşamış olabilirdi ki mirasının Adrian'a kalmasını istiyordu? Aralarında ki evlilik bile sahteyken üstelik!
"Söz veriyorum." Dedi Adrian yine de. "Ama emin ol buna gerek olmayacak. İyi olacaksın ve kendi mal varlığınla canın ne istiyorsa onu yapmana izin vereceğim."
Bu sözlerin ardından Daisy yatağın sağ tarafında yerde bulunan leğene kusmaya başladı.
Bölüm sonu.
İyi geceler arkadaşlar bölümü yükledim ve uyumaya kaçıyorum. 😪 Bu arada bir önceki bölümde yorum ve oy sayısında ki artış beni çok mutlu etti. Çok teşekkürler😊
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro