《BÖLÜM 20》
20. Bölüm
Düğün
Tüm Londra sosyetesinin merakla beklediği düğün gününün sabahına Ramsey Malikanesi çok hareketli başlamıştı. Tüm süslemeler, hazırlıklar ve planlamalar bir önceki gün tamamlanmış olmasına rağmen Marianne'in en ufak bir soruna dahi tahammülü yoktu ve sabahın erken saatlerinden beri usta bir organizatör gibi çalışanları yönetiyordu. Bu hiçte kolay bir iş değildi aslında. Şu ana kadar verdiği tüm davetlerle, balolarla adından söz ettirmişti Marianne ancak bu oğlunun düğün davetiydi. Konuk sayısı her zamankinden fazla olacaktı. Kendi çalışanlarına ilave olarak bir sürü yeni çalışan çağırtmıştı ve hiç birinin dahi tek bir kusurlu hareketle düğüne gölge düşürmesini istemiyordu.
Daisy ise odasında Margaret halası, Emily ve diğer iki çalışan kız ile birlikte hazırlanmaya çalışıyordu. Daha doğrusu Daisy'nin bir şey yapmasına gerek kalmadan tüm işler hallediliyordu zaten. Banyosunu bile tek yapmasına izin vermemişler, en az dört çeşit çiçek yağı kattıkları banyo suyunda özenle yıkamışlardı Daisy'i. Hareket ettikçe saçlarından gelen koku kendisini bir çiçek bahçesindeymiş gibi hissetmesine neden oluyordu.
Gelinliği son kez kontrol edilip özenle giydirildiğinde nihayet çalışanları odadan çıkardı ve halasıyla baş başa kalabildi.
"Bu kadar gösterişe ne gerek var anlamıyorum." Diye söylendi. Zaten fazlasıyla gergindi ve tüm bu koşuşturmaca onu daha da çok geriyordu.
"Henfield Kontu ile evleniyorsun şapşal kız. Elbette gösterişli bir düğün olacak." Diyen Margaret yavaş yavaş Daisy'nın iri bukleli saçlarını toplamak için hazırlamaya başlamıştı.
"Yine de beni çok geriyor." Diye yakındı genç kız. "Yanlış bir şey yaparsam diye korkuyorum." Hiç bir zaman böyle büyük davetlerde rahat hissedememişti zaten. Şimdi ise böyle bir davetin odak noktası olacaktı ve tüm gözlerin üzerinde olacağını düşündükçe midesine ağrılar giriyor, elleri soğuk soğuk terlemeye başlıyordu.
"Seni geren şey tüm bu kalabalık düğün mü yoksa bu gece yaşayacak olduğun şeyler mi?" diye sordu Margaret sanki bir genç kızmış gibi kıkırdayarak.
"Aman Tanrım, Hala!" diye bağıran Daisy saçlarıyla uğraşan ellerine vurdu tepki olarak.
"Bu kadar kızardığına göre seni aydınlatmam gereken konularda gayet iyi aydınlanmışşın." Dedi Margaret Daisy'nin utanmasını umursamayarak.
"Teorik olarak biliyorum." Dedi Daisy yutkunarak. "Vivian bahsetmişti. Gerçi ilk söylediğinde ona inanmamıştım çünkü kulağa korkunç geliyordu."
Margaret elinde olmayarak kahkahayı basıverdi.
"Hiçte korkunç değil canım," derken elindeki gür bukle yığınıyla ugraşmaya devam ediyordu. "Tek yapman gereken kendini kocana bırakmak ve içinden geldiği gibi davranmak."
"Buna gerek olmayacak çünkü Adrian'la böyle şeyler yaşamayacağız." Diyen Daisy makyaj masasının üzerinden yelpazesini alıp neredeyse domates tonuna bürünmüş yüzünü yellemeye başladı.
Margaret ise aynadan kendisine sen onu benim külahıma anlat bakışı fırlatırken "Sen öyle diyorsan..." diyerek omuz silkti ve işini yapmaya titizlikle devam etti.
Daisy ise daha çok gerilmişti çünkü daha geçen gün Adrian kendisi banyo yaptığı sırada odasına girmiş ve bu geceyle ilgili imalarda bulunmuştu. Evliliğin sahte olması Adrian'ı durdurmayacak gibi gözüküyordu ve Daisy'nin bu konuda ne yapabileceğine dair en ufak bir fikri yoktu.
***
"Kont Ramsey içeride değil mi?" diye sordu Vivian, Adrian'ın kapısının önünde bekleyen uşağa.
"İçeride Leydim. Kendisi merasim için hazırlanmakta."
"Kendisi ile konuşmam gereken bir konu var."
Uşağın yüz ifadesi bir anda gerginleşti. Genç bir kadının az sonra evlenecek bir adamın yatak odasında ne işi olabilirdi ki?
"Konu kız kardeşimle ilgili, beni o gönderdi." Dedi uşağın tereddütünü anlayan Vivian. "Malum kendiside şuan hazırlanıyor ve düğünden önce gelin ve damadın birbirini görmesi uğursuzluk getirir değil mi? Kont'tan bir kaç özel ricası vardı bunu iletmek için geldim."
Uşak ikna olmuş gözüküyordu.
"Bir bakayım Kont müsait mi" dedikten sonra kapıyı çaldı ve 'gir' sesini duyduktan sonra içeri girdi.
"Lordum, Leydi Vivian dışarıda sizinle görüşmek istiyor."
Adrian boyun bağını bağlarken şaşırarak duraksadı ve kaşları şaşkınlıkla yukarı kalktı.
"Konu neymiş?" diye sordu.
"Leydi Daisy bir ricasını iletmek üzere kendisi şuan müsait olamadığından dolayı onu göndermiş Lordum."
Bu Adrian için daha da şaşırtıcıydı çünkü Daisy'nin Vivian'dan asla böyle birşey istemeyeceğini biliyordu. Yine de derdinin ne olduğunu merak etmişti.
"Gelsin bakalım," dedi uşağa.
Bir kaç saniye sonra Vivian içeri girdi.
"Nasılsınız Leydi Walmond?" diye sordu Adrian.
"İyiyim Lordum teşekkürler. Ancak sanırım artık akraba olacağımıza göre bana ismimle hitap edebilirsiniz." Dedi gülümseyerek.
Adrian karşısında durak genç kadına baktı. Güzeldi, hatta kusursuz denilebilecek kadar güzel bir kadındı Vivian. Açık sarı saçlarının parlaklığını kıskanmayacak bir kadın yoktu herhalde. Ya da o yem yeşil parlayan gözlerini, birbiriyle orantılı yüz hatlarını... Her şeyiyle kıskanılacak bir kadındı Vivian. Ancak bir şeyi eksikti, ruhu. Buz gibi bakıyordu gözleri. Daisy gibi gülümsemesi gözlerine yansımıyordu.
"Sanırım bu ikimizde yalnız başımızayken çok uygun değil." Diyen Adrian'ın sesi sertti.
"Ah, tabii." Vivian yutkundu. "Dasiy bir ihtiyacınız olup olmadığını merak etmişti."
"Müstakbel karıma beni merak etmemesini söyleyin lütfen. İhtiyaçlarımla daha şimdiden ilgilenmesi çok ince bir davranış ancak emrimde bir sürü çalışan var, sizi bunun için yormasına gerek yoktu."
Vivian yüzüne kücük bir tebessüm yerleştirdi ama Adrian bunun zoraki olduğunu anlayabiliyordu.
"Ancak ben de sizin iyi olup olmadığınızı merak ettim." Diyen Vivian Adrian'a doğu yaklaşmaya başladı.
"Daisy'nin çoğu zaman insanı çileden çıkartacak davranışları vardır. Sizi daha şimdiden evlilik kararınızdan pişman etmiş olabileceğini düşündüm.
"Endişeniz çok yersiz Leydi Walmond. Kız kardeşinizle evlendiğime asla pişman olmayacağıma eminim."
Vivian bir an başı dönmüş gibi sendeledi ve Adrian'ın yatağının kenarına oturuverdi.
"Kusura bakmayın birden gözlerim karardı Lordum."
Adrian Vivian'ın beklediği üzere yanına egilip kendisi ile ilgilenmek yerine uzanıp cam şişeden bir bardak su doldurup yatağın kenarındaki sehpanın üzerine bıraktı.
"Bir bardak su için, bu koşuşturmacada su içmeyi ihmal etmiş olmalısınız." Dedi bulunduğu yerden kıpırdamadan.
Vivian keyifsiz bir şekilde suyu içtikten sonra bir kaç saniye sessiz kaldı. Ardından yavaşça yataktan kalktı ve tekrar Adrian'a doğru yaklaştı.
"Boyun bağınızı bağlayamamışsınız." Dedi yine o zoraki tebessümü yerleştirerek yüzüne. Parmakları Adrian'ın boynunda kıpırdamaya başlamıştı.
Bu kadarı Adrian'ın izin verebileceği bir şey değildi. Daisy'e karşı bir sorumluluğu yoktu ancak bu durum şuan karşısında ki kadının yüzsüzlüğünü ve ahlaksızlığını görmezden gelmesini gerektirmezdi. Boynundaki parmakları tutup sertçe itti Adrian.
"Kardeşinizi bu kadar kıskandığınızı bilmiyordum Leydi Vivian. Amacınızın birisinin bizi uygunsuz vaziyette yakalamasını ve düğünün iptal olmasını sağlamak olduğunu anlayamayacağımı mı sandınız?" Adrian'ın sesi öfkeliydi.
"Ne münasebet!" Vivian dehşete düşmüş gibi bir ifadeyle baktı Adrian'a ancak Adrian umursamadı.
"Şimdi hemen defolun odamdan. Aksi taktirde cüret ettiğiniz şey için çok pişman olmanızı sağlarım.!"
Vivian öfkeyle baktı Adrian'a ancak hiç birşey söyleyemedi. Ardından asık suratla ve aceleyle odayı terk etti.
Adrian sinirlerine hakim olmaya çalışarak kendisine birkaç yudumluk viski doldurdu. 'Bu kardeşler arasında erkekleri oyuna getirmek alışkanlık haline gelmiş herhalde.' diye söylendi kendi kendine. Kısa bir süre sonra hazırlanmaya devam etti.
***
Adrian merdivenlerden aşağıya kendisine doğru inen güzelliği gördüğünde bakışlarını başka yere çekmesi imkansızdı. Daisy'nin üzerinde etekleri kat kat ipekli kumaş ve tülden, üst kısmı işlemeli uçuk pembe bir gelinlik vardı. İri bukleli koyu renk saçları gevşek bir topuzla ensesinde toplanmış ve buklelerin arasına yer yer parlayan minik taşlar yerleştirilmişti. Başındaki elmas işlemeli tacı ile tam bir prenses havasındaydı Daisy. Sadece Adrian'ı değil, herkesi büyüleyecek güzellikteydi.
Göz göze geldikleri an Adrian aslında Daisy'nin nasılda gergin gözüktüğünü anladı. Genç kız merdivenlerin sonuna gelip önünde durduğunda Adrian'ın yüzündeki gülümsemesi genişledi ve sağ kolunu uzattı. Daisy koluna girdiğinde alkışlar eşliğinde salonun geniş terasına kurulu olan şapele doğru ilerlediler. Adrian insanların Daisy'e hem kıskançlık hemde güzelliğine hayranlıkla baktıklarını gördükçe istemsizce bir gurur duydu kolunda taşıdığı kadınla. Olaylar böyle gelişmese belki de gerçekten evlenmeyi isteyebilirdi Daisy ile. Ama malesef ki herşey çok farklı olmuştu.
Rahip karşısında evlilik yeminlerini tekrar etmeleri ve karı koca ilan edilmeleri Daisy'nin sandığından çok daha çabuk oldu. Daisy sanki hiç bir şeyin farkında değilmiş gibi, akan bir suyun akıntısına kapılmışta her şey kontrolü dışında gelişiyormuş gibi hissediyordu. Rahibin ardından yeminleri tekrarlarken konuşan kişi kendisi değildi sanki. 'gelini öpebilirsiniz' sözünü dahi duyamamışken Adrian'ın dudakları kendi dudakları üzerine kapanıverdiğinde yavaş yavaş idrak etmeye başladı durumu. Artık evliydi, amacına ulaşmıştı!
Öpücük, olması gerekenden uzun süren ve konukları arasında fısıldaşmalara neden olan bir öpücüktü bu ancak Adrian'ın umrunda değildi. Sonunda Daisy'den ayrıldığında salonda alkış koparken Adrian'ın yüzünde zafer kazanmış bir ifade vardı.
"Biraz gülümse." Diye fısıldadı Daisy'e. Daisy bunun üzerine hafifçe kıkırdadı ve yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. Bu durum dışarıdan bakanlar tarafından Adrian'ın komik ya da müstehcen bir şey söyleyerek Daisy'i güldürmesi şeklinde yorumlandı.
Dasiy ve Adrian kol kola ilk dans için dans pistine ilerlerken kalabalık açılarak onlara yol verdi ve romantik, insanın içine işleyen dans müziği başladı.
"Amacına ulaştın Leydi Daisy Ramsey" dedi Adrian danslarının ilk dakikalarında. Daisy ise yeni soy ismini duyduğu an kendini tuhaf hissetti. Sanki Adrian başka bir Dasiy'e hitap etmişti.
"Leydi Daisy Ramsey." Diye tekrarladı Daisy, Adrian onu etrafında döndürürken. Ardından Adrian onu normalden daha hızlı bir şekilde kendine çekerek bedenine yapıştırdı ve elini Daisy'nın beline kadar açık sırtına yerleşti. Yüzünü ise boynuna doğru yaklaştırdı. Genç kadının saçlarından gelen çiçek kokusunu doyasıya içine çekti.
"Ne oldu, yeni ismini beğenmedin mi yoksa?" Diye sordu kısa bir an sonra hafifçe geri çekildiğinde.
Daisy aralarındaki bu yakınlıktan rahatsızdı ancak artık kocası olan bu adama karşı ne yapabileceğini bilmiyordu.
"Sadece farklı geldi." Dedi yakınlığı görmezden gelmeye çalışarak. "Yirmi bir yıl boyunca hep Leydi Daisy Walmond oldum. Sanırım kendimi alıştırmam gerek."
Tam o sırada Adrian Daisy'i sağ kolu üzerine yaslayıp neredeyse yere kadar yatırdı ve birkaç saniye boyunca öylece göz göze kaldılar. Adrian çok yoğun bakıyordu. Neydi o bakışlarda ki? Tutku mu? Daisy malesef o duyguyu gözlerde isimlendirebilecek kadar tanımıyordu ama O an, o koyu renk gözlerin içinde kaybolabileceğini sandı. Adrian onu kaldırıp dansa devam etmese Daisy sanki saatlerce öyle kalabilirdi.
"Şu anda olması gerektiği kadar mutlu gözükmüyorsun." Dedi Adrian.
"Ulaşmak istediğim şey bana mutluluk getirecek bir şey değildi Adrian." Dedi Daisy. "Yapmaya mecbur olduğum bir şeydi."
Adrian hala Daisy'in haklı hiç bir yanını göremiyordu. Mirasının kontrolünü ele almaya çalışması anlaşılabilir bir durumdu. Ancak bir başkasını -yani kendisini- hiç düşünmeden böyle oyuna getirmek bencillikten başka bir şey değildi. Bunları söylemeyi daha rahat ve yalnız oldukları bir zamana sakladı Adrian.
Bölüm Sonu.
Herkese iyi akşamlar. Aslında bu bölümü dün yükleyecektim ancak çok hastayım ve bölümün son kısımlarını anca bugün hastanede koluma serum takılı haldeyken tamamlayabildim. Planladığımdan kısa oldu ama fazla bekletmek istemedim kimseyi. Umarım hoşunuza gitmiştir.
Daisy'nin gelinliği. Bu modelin ön görünüşünü bulamadım ama sırt kısmı ve etekleri tam istedigim gibi.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro