Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

5


KUYRUKSUZ TİLKİ

Bir tilkinin kuyruğu kapana sıkışmış, kopuvermiş; tilki o kadar utanmış ki: "Artık bana yaşamak haram oldu! Herkesin içine böyle nasıl çıkarım?" diye düşünmeye başlamış. Düşünmüş düşünmüş, aklına bir çare gelmiş: "Öteki tilkiler de kuyruklarını kessinler, birinin benden farkı kalmasın!" demiş. Bütün tilkileri başına toplamış, onlara öğüt vermiş: "Bu koca kuyruğu arkanızda ne diye taşırsınız? Hem çirkin, hem de yük oluyor... Hiçbir işe de yayamıyor: kesip atıverin" demiş. Ama dinleyenlerden biri söz almış: "Haydi sen de! Bir çıkarın olmasa bize böyle öğüt mü verirsin!" demiş.

Bu masal, kimsenin iyiliğini düşündüklerinden değil, kendi çıkarlarını aradıklarından başkalarına öğüt vermeye kalkanların durumunu gösterir.


HİÇ ASLAN GÖRMEMİŞ TİLKİ

Bir tilki varmış, ömründe aslan görmemiş. Bir gün bakmış, önüne koca bir aslan çıkmış. Daha ilk gördüğü için öyle bir korkmuş ki az kalsın ölecekmiş. İkinci görüşünde gene korkmuş, ama ilk sefer ki kadar korkmamış. Üçüncüsünde cesaret edip yanına yaklaşmış, konuşmaktan bile çekinmemiş.

Alışıklık en korkunç şeylere bile çekinmeden baktırır; bu masal onu gösteriyor.


TİLKİYLE MASKE

Tilkinin biri bir oyuncunun evine girmiş, pılısı pırtısı, nesi varsa hepsini karıştırmış, bir maske bulmuş. Şöyle zevkle yapılmış, ince bir sanat adamının elinden çıkmış bir maske... Evirmiş, çevirmiş, en sonunda: "Güzel kafa doğrusu! Ama işte beyni yok!" demiş.

Bu masal, görünüşte şatafatlı, ama düşünceye geldi mi yoksul insanların durumuna yakışır.


THESEUS MU BÜYÜK? HERAKLES Mİ?

iki adam oturmuşlar, Theseus mu daha büyük, Herakles mi diye çekişiyorlarmış. O iki tanrı gazaba gelmişler; biri kalkmış birinin, öteki de öbürünün yurduna sataşarak öçlerini almışlar.

Kulların arasında çıkan kavga çoğu efendilerini kızdırır, böylelikle başkalarına zararı dokunur.


KANLI

Adamın biri günahtır dememiş, bir insan öldürmüş. Ölenin soyu sopu intikam almak için peşine düşmüşler. Ellerinden kurtulayım diye ta Nil boyuna kaçmış; orada karşısına bir kurt çıkmış. Korkup bir ağaca tırmanmış, dalların arasına saklanmış. Bakmış ki üzerine doğru bir ejderha geliyor. Kendini hemen suya atmış. Irmakta bir timsah gelip onu paralayıvermiş.

Tanrıların çarpmak istedikleri bir suçluyu ne toprak kurutabilir, ne hava, ne de su. Bu masal işle onu gösteriyor.


OLMAYACAK ŞEYLER ADAYAN ADAM

Adamın biri sayrı düşmüş, artık kurulmayacağa benziyormuş. Emcilcrin  kendisinden umutlarını kestiğini görünce tanrılara yalvarmış, sürü sürü kurbanlar, askılar adamış. Karısı yanındaymış, bütün dediklerini duymuş: ''Sen nereden o kadar para bulacaksın da bu adakları yerine getireceksin?" diye sormuş. Adam yorgandan başını çıkarıp, "Ben iyileşirsem adaklarımı yerine getiririm mi sanıyorsun," demiş.

İnsanlar kolayca birçok şey adarlar ya, o adakları yerine getirmeyi çoğu akıllarından bile geçirmez. Bu masal onu söylüyor.


KORKAKLA KARGALAR

Korkağın biri asker olmuş. savaşa gidiyormuş. Kargaların bağırdığını duyunca elinden silahlarını bırakmış, kımıldanmadan öyle durmuş Kargalar susunca gene silahlarını alınış yürümüş. Kargalar gene bağırmaya başlamışlar, o gene durmuş. En sonunda dönüp: "Keyfiniz istiyor bağırıyorsunuz, ama bilmiş olun tattırmayacağım size etimden" demiş.

Bu masal korkaklar için söylenmiş.


KARINCANIN ISIRDIĞI ADAMLA HERMES

Bir gün bir fırtına çıkmış, bir gemiyi bütün yolcularıyla batırmış. Adamın biri kıyıdan bakıp olanı biteni görmüş: "Tanrıların bu ettiği haksızlık değil mi? Bir tek imansızı cezalandırmak için nice suçsuz insana da kıyıyorlar!" demiş. oralarda birçok karınca varmış; tam o sırada bir tanesi gelip adamı ayağından ısırmış. Adam da kızmış, biri ısırdı diye topuğuyla hepsini ezip öldürmüş. Hermes tanrı birden bire gözüküp değneğini adamın omuzuna vurmuş, demiş ki: "Senin onlara ettiğini tanrılar da insanlara etmiş, ne demeye hakkın olur senin?"

Bir yıkım oldu mu hemen tanrılara karşı gelip dil uzatmayın; önce kendi suçlarınızı düşünün.


HUYSUZ KADINLA KOCASI

Bir adamın huysuz bir karısı varmış, evin adamlarına etmediğini koymazmış. Adamcağız: "Acaba bu kadın babasının evinde de böyle miydi? Orada da hizmetçiye, uşağa eziyet ediyor muydu" demiş, bir bahane bulup kadını babasının evine göndermiş. Birkaç gün geçip de kadın dönünce kocası: "Babanın adamları seni nasıl karşıladılar" diye sormuş. Kadın: "Sığırtmaçlarla çobanlar bana yan yan bakıyorlardı" demiş. Bunun üzerine kocası: "Sabah karanlığı sürüleri götürüp de ta akşama kadar dönmeyenler sana yan yan baktıktan sonra seni bütün gün görenler kim bilir nasıl bakıyorlardı!" demiş.

Böylece çok vakit küçük şeylerden büyük şeyler, görünen şeylerden görünmeyen şeyler anlaşılır.


DÜZENCİ

Düzencinin biri bir adama: "Delphoi tapınağındaki tanrı sözcüsü bir şeyin doğrusunu bilmez, bütün dedikleri yalandır. İnanmazsan göstereyim sana" demiş. Bir gün için sözleşmişler. O gün o düzenbaz bir serçe kuşu tutmuş, abasının altına saklayıp tapınağa gitmiş. Tanrı sözcüsünün önüne varmış: "Elimdeki canlı mı, cansız mı" diye sormuş. Tan- n cansızdır diyecek olursa serçeyi diri diri çıkaracak, canlıdır diyecek olursa kuşu boğup öyle gösterecekmiş. Ama tanrı onun meramım anlamış: "Sus be adam! Onun canlı olmam da, cansız olması da senin elinde" demiş.

Tanrılar düzene aldanmaz, bu masal onu gösteriyor.


ÖVÜNGEÇ

Sporcunun biri varmış; koşuda da, güreşte de, yumruk dövüşünde de atlamada da, demir kaydırağı atmada da, özetle beş büyük oyunun beşinde de elinden büyük bir şey gelmezmiş; yurttaşları ona: "Sen bir şey beceremezsin" deyip dururlarmış. Bir gün kalkmış, kendi yurdundan çıkıp başka yerleri dolaşmış. Dönüşünde: "Ben şurada şunu yaptım, burada bunu yaptım" diye başlamış övünmeye: "Hele Rodos'ta bir allayış atladım, Olympos şenliklerinde başına defneden taç geçirilen sporcuların bile harcı değildi; orada bulunanlardan biri gelmeli de o anlatmalı size bunları" demiş. Bu sözleri dinleyenlerden biri kalkmış: "Be adam! Bu dediklerin doğruysa tanık göstermek istemez. Rodos'takiler otursun oturdukları yerde, sen buraya Rodos de, kalk, bir daha atlayıver" demiş.

Bu masal da gösteriyor: İnsan bir işi yapabilecek mi, kalkar yapar; yaparım diye övünmesinden bir şey çıkmaz.


KIR SAÇLI ADAMIN İKİ OYNAŞI

Kır saçlı bir adamın, biri genç, biri geçkin iki oynaşı varmış. Yaşlıcası, o adam kendisinden genç olduğu için utanır, her gelişinde kara saçlarından birkaç teli yolarmış. Genci de yaşlı bir erkeğin koynuna girmekten sıkıldığı için ak saçları koparırmış. Bunun için arası çok geçmemiş, adamcağızın kafasında bir tel bile kalmamış.

Öyledir: İki şey birbirine eş olmadı mı, yakışmadı mı sonunda bir kötülük çıkar.


FIRTINAYA TUTULAN ADAM

Atinalı bir zengin bir gemiye binmiş, daha birçok insanla birlikte yola çıkmış. Fırtına kopmuş, gemi batmış. Öteki yolcular yüzerek kurtulmaya çalışırken Atinalı olurmuş, kendisini kurtarsın diye Athena tanrıçaya yalvarmaya, adaklar adamaya başlamış. Bu durumu görenlerden biri: "Athena'dan yardım isteme demiyorum, ama kollarından da yardım iste- sen iyi edersin" demiş.

Biz de tanrılara yalvaralım, dua edelim; ama kurtulmak için gücümüzün yettiği kadar kendimiz dc çabalayalım.

Bizim çalıştığımızı görüp tanrılarda bizi korursa ne mutlu bize! Kendini bırakıvermiş insanı tanrılar değil, ancak şeytanlar kurtarır.

Bir kimsenin başına bir yıkım gelince, o kimse kurtulmak için önce kendi çalışmalı, sonra tanrılara yalvarmalı.


KÖR

Körün biri, önüne getirilen her hayvana elini sürer, ne olduğunu hemen söylermiş. Bir gün bir kurt eniği getirmişler; kör ellemiş, ötesini berisini yoklamış, bir türlü anlayamamış. "Kurt eniği mi, tilki eniği mi, yoksa onlara benzer başka bir hayvanın eniği mi, anlayamadım; bildiğim bir şey varsa o da bu hayvan, koyun sürüsüne salınacak hayvanlardan değil" demiş.

Kötülerin iç yüzü, çoğu böyle dışlarından da belli olur.


ALDATICI

Yoksul adamcağızın biri sayrı düşmüş, kötülemiş, kötülemiş. öbür dünyanı n yolunu tutmuş. Ölümden kurtarsınlar diye tanrılara yüz sığır adamış. Tanrılar: "Bakalım, duracak mı sözünde" deyip onu çarçabuk iyileştirmiş, yatağından kaldırmışlar. Adamcağız ne yapsın? Ne sığırı var, ne de yüz sığır alacak parası. İç yağından yüz tane sığır yapmış, taştan bir kurbanlık k urup onun üzerinde yakmış: "Ey tanrılar! Adağımı işte getirdim yerine" demiş. Tanrılar: "O bizi aIdattı, biz de onu aldatalım" deyip gece ona bir düş göndermişler. Bir ses ona uykusunda: "Yarın kumsala in, orada bin drakhme bulacaksın" demiş. Adamcağız pek sevinmiş, sabahı zor etmiş, hemen kumsala koşmuş... Karşısına korsanlar çıkmış, yakalamışlar, götürüp satmışlar, bin drakhme etmiş. Bin drakhmeyi bulmuş, ama böyle bu l muş.

Bu masal yalancıya pek yakışır.


KÖMÜRCÜYLE ÇIRPICI

Kömürcü, komşusu çırpıcıya gidip: "Biz neden böyle ayrı ayrı oturuyoruz? Gel birlikte oturalım, hem ahbaplığımız ilerler, hem de evlerimiz bir olacağı için daha az harcar, ucuza geçiniriz" demiş. Çırpıcı razı olmamış: "Hiç bana gelmez. Benim yıkayıp temizlediğimi sen hemen isle tozla karartıverirsin" demiş.

Bu masal da gösteriyor: Birbirine uygun olmayan şeyleri bir araya getirmek doğru olmaz.


AKIL

Derler ki önce hayvanlar yaratılmış, tanrı onların kimine güç, kimine hız, kimine de kanat vermiş; insan çırçıplak kalmış, demiş ki: "Her canlının bir payı oldu; bir beni paysız bıraktın!" Zeus şöyle yanıt vermiş: "Sana ne bağışladığımı görmüyor musun? En büyük armağanı sana verdim. Sana tanrılar arasında da, insanlar arasında da güçlü, güçlülerin güçlüsü, hızlıların hızlısı aklı bağışladım." Tanrı böyle deyince insan kendi payının hepsinden üstün olduğunu anlamış; o zamandan beri tanrılara tapar, hamdeder.

Tanrı, aklı bağışlamakla insanların hepsine en büyük armağanı sunmuştur; ama kimi insan bunun değerini anlamaz da duygusuz, akılsız hayvanlara imrenir.


İNSANLA TİLKİ

Adamın biri, türlü zararları dokunuyor diye bir tilkiye garez kesilmiş. Hayvanı yakalamış, öcünü daha iyi almak için kuyruğuna bir kez bağlamış, bezi yağlayıp ateşlemiş. Ama bir tanrı tilkiyi o adamın tarlalarına salmış, Tam da ekinin kaldırılma zamanıymış; adamcağız tutuşan başaklara bakıp bakıp ağlamış.

İnsan hoş görmeyi bilmeli, öyle aşırı öfkeye kapılmamalı; tez kızan kimselere öfke çok zarar getirir.


İNSANLA ASLAN

Bir aslanla bir insan birlikte yola çıkmışlar. İkisi de koltuklarını kabarta kabarta kendi soylarını övüyorlarmış. Bir yere gelmişler. bakmışlar bir yontu: Bir adam, bir aslanı boğazından yakalamış, boğuyor. İnsan o yontuyu aslana göstermiş: " Görüyorsun ya! Biz sizden ne kadar güçlüyüz" demiş. Aslan bıyık allından gülerek: "Biz yontu yapmasını bilmeyiz de onun için; yoksa aslanın pençesi altında ne adamlar görürdün sen" demiş.

Nice kimseler yiğitiz, gözümüz pektir diye övünürler; ama bir de deneyin, ne oldukları ortaya çıkıverir.


İNSANLA SATYROS

Vaktiyle adamın biri bir satyros ile dost olmuş, sık sık buluşurlarmış. Kış gelmiş; satyros bakmış ki insan ellerini ağzına götürüp götürüp hohluyor. "Ne yapıyorsun öyle?" diye sormuş. İnsan: "Parmaklarım üşüdü, onları ısıtıyorum" demiş. Az sonra önlerine yemek getirmişler. Yemek pek sıcak olduğundan insan lokma lokma alıp ağzına götürmüş, üfleyerek yemiş. Satyros gene: "Ne yapıyorsun öyle?" diye sormuş. İnsan, "Yemek çok sıcak da soğutuyorum" diye yanıt vermiş. Bunun üzerine satyros: "Uzak olsun benden senin dostluğun. Meğer senin ağzından sıcak da çıkarmış, soğuk da" demiş.

Biz de bundan ibret alalım, iyiye de, kötüye de kaçan kimselerin dostluğundan uzak duralım.


YONTU KIRAN ADAM

Bir adamın evinde tahtadan bir tanrı yontusu varmış; yoksul olduğu için hep ona yalvarır: "Bana bir iyilik et," dermiş. Çok yalvarmış, gene bir iyilik görmemiş; en sonunda kafası kızmış, tanrıyı bacağından tuttuğu gibi duvara çalmış. Tanrının kafası parçalanıp içinden altın dökülmüş. Adamcağız şaşa kalmış, tanrıyı yerden alıp: "Sen amma anlaşılmaz şeymişsin be! Nankörlük bu senin ettiğin; sana o kadar saygı gösterdim, taptım, bana yardım etmedin; şimdi sana vurdum, ona karşılık bana iyilik ediyorsun" demiş.

Bu masal da gösteriyor, kötüye saygı göstermekle bir şey elde edilmez; öylesine vurmak daha kazançlıdır.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro