Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

4


SU DÖVEN BALIKÇI

Bir balıkçı, bir ırmakta balık tutuyormuş. Ağlarını germiş, suyu bir kıyıdan öbür kıyıya kapatmış; sonra bir sicimin ucuna bir taş bağlamış, balıklar şaşırıp sersemleşsin de kendilerini ağa atsınlar diye başlamış suyu dövmeye. Oralarda oturanlardan biri gelmiş, balıkçıya çatmış: "Ne vuruyorsun böyle, be adam? İçtiğimiz suyu bulandırmak mı istiyorsun" demiş. Balıkçı "Ne yapalım? Sizin suyunuz bulanmasın diye ben acımdan mı öleyim?" demiş.

Devletlerin durumu da buna benzer: halkı avuçlarının içine alıp oynatmak isteyenler, ülkeyi ikiliğe saldılar mı, işlerine pek gelir.


MARTI KUŞU

Martı kuşu yalnızlığı sever. bunun için de hep denizlerde yaşar. Derler ki insanlardan korunmak için gider, yuvasını da deniz boyundaki kayalar üzerine kurarmış. Böylece bir martı, yumurtlama vaktinde, bir buruna gitmiş. Suların üzerinde bir kaya bulup oraya yuva kurmuş. Ama yiyecek aramaya çıktığı bir gün yel esmiş, deniz kudurmuş, ta kayanın tepesine yükselip martının yavrularını boğmuş. Martı dönüp de başına gelenleri görünce: "Eyvahlar olsun! Ben karaların düzenlerinden korkup sulara sığınmıştım; meğer deniz daha hailmiş!" diye ağlayıp inlemiş.

Nice insanlar da vardır, kendilerini düşmanlarından korurlar ama hiç farkına varmadan, düşmandan da daha tehlikeli dostların eline düşerler.


MENDERES'TEN SU İÇEN TİLKİLER

Bir gün tilkiler Menderes boyunda toplanmışlar: susamışlar da su içmek istiyorlarmış. Ama su şarıldıya şarıldıya aktığından korkmuşlar, yaklaşmaya bir türlü cesaret edememişler. Birbirlerini yüreklendirmeye çalışmışlarsa da olmamış, o köpüren suyun yanına varmayı hiçbiri göze alamamış. İçlerinden birinin kabadayılığı tutmuş: "Bu ne korkaklık be! Aranızda bir tane de mi yiğit yok?" demiş, kendisinin de onlar gibi tabansız olmadığını göstermek için suya atılmış. Akıntı onu almış, ırmağın ta ortasına sürüklemiş. Ötekiler kıyıdan seslenmişler: "Bizi bıraktın da nerelere gidiyorsun? Gel şuraya da nereden tehlikesizce su içebiliriz, bize bari onu göster" diye bağırmışlar. Öteki, kendini akıntıdan kurtaramayacağını anlayınca, yiğitlik yine kendinde kalsın diye: "Hele durun biraz; kentte bir işim var benim, birini göreceğim; dönüşte uğrar, nereden su içeceğinizi gösteririm size!" demiş.

O tilki gibi nice insanlar da vardır, kurum satacağız diye kendilerini tehlikeye atarlar.


KARNI ŞİŞMİŞ TİLKİ

Tilkinin biri bir meşenin önünden geçiyormuş, kovuğa bakmış, biraz ekmekle biraz da et görmüş, Olur a! çobanlar bırakmıştır. Tilkinin karnı açmış, hemen ağacın kovuğuna girip eti de, ekmeği de yemiş. Ama karnı şişince kapı dar gelmiş, bir türlü çıkamamış, sızlanıp inlemeye başlamış. Oradan başka bir tilki geçiyormuş, iniltileri duyunca merak etmiş, gelip nedenini sormuş. Olan biteni öğrenince: "Hiç tasalanma! Bu yediklerin nasıl olsa erir, sen yine eski durumuna dönersin, girdiğin gibi de çıkarsın" demiş.

Bu masal da gösteriyor: zaman, her zorluğu gidermenin yolunu bulur.


TİLKİYLE BÖĞÜRTLEN

Tilki, bir çitten aşarken ayağı kaymış, düşmeyeyim diye böğürtlene tutunmak istemiş. Böğürtlenin dikenleri ayaklarını kanatmış; canı acıyınca: "Bu da ne! Ben senden yardım bekliyorum, sen bana büsbütün kötülük ediyorsun!" demiş. Böğürtlen: "A kardeş, sen de ne diye bana sarılmaya kalkarsın? Bilmez misin? benim huyum gelip geçene sarılıp yolundan alıkoymaktır!" demiş.

İnsanlar arasında da öyle budalalar vardır ki kötülerin kötülüğüne bakmaz, onlardan yardım görebileceklerini sanırlar; bu masal işte onları anlatıyor.


TİLKİYLE ÜZÜM

Aç bir tilki bakmış ki çardaktan salım salkım üzümler sarkıyor, imrenmiş, yemek istemiş; yetişemeyince de: "Daha koruk bunlar, yenmez!" demiş.

Nice insanlar vardır, giriştikleri işi beceriksizlikleri yüzünden başaramadılar mı, hemen o işi kötülemeye kalkarlar.


TİLKİYLE EJDERHA

Tilki bir gün uyuyan bir ejderha görmüş: "Boy dediğin böyle olmalı işte!" deyip kendi de onun yanına yatmış, uzamaya çalışmış; o kadar çabalamış ki sonunda geberivermiş.

Kendinden büyüğe benzemeye kalkanın sonu böyle olur işte: hem umduğuna erişemez, hem de kendi kendini yok eder.


TİLKİYLE ODUNCU

Tilkinin biri, arkasına düşen avcılardan kurtulayım derken karşısına bir oduncu çıkmış: "Bir yer göster de saklanayım!" diye ona yalvarmış. Oduncu: "Benim kulübeye gir, orada görmezler seni" demiş. Az sonra avcılar gelmiş, oduncuya: "Buralarda bir tilki görmedin mi?" diye sormuşlar. Oduncu ağzıyla: "Görmedim!" dermiş, ama bir yandan da eliyle işaret edip hayvanın nereye saklandığım gösterirmiş. Avcılar oduncunun dediğini duymuş, eline bakmamışlar. Tilki onların geçip gittiğini görünce saklandığı yerden çıkmış, hiçbir şey söylemeden uzaklaşmak istemiş. Oduncu şaşırmış: "Nasıl oluyor! Sana iyilik ettim, canını kurtardım, sen bana bir teşekkür bile etmiyorsun!" diye siteme başlamış. Bunun üzerine tilki: "Ben sana teşekkür ederdim, ederdim ama dilinle elin birbirine uymadı ki!" demiş.

Vardır öyle insanlar: sözlerine bakarsan iyidirler ama aslım ararsan, kötülük etmeye çalışırlar; bu masal işte öyleleri için söylenmiş.

Tilkiyle timsah soydan soptan açmışlar, ikisi de: "Ben senden kibarım!" diye övünürlermiş. Timsah atalarının ününü sanını ballandıra ballandıra anlatmış: "Sen beni ne sanıyorsun? Benim babalarım içinde idman okullarının başına geçmiş olanlar bile vardır!" demiş. Tilki: "Ne demezsin!.. Zaten senin derinden belli; idman okulundan yetişmesen sırtın böyle mi olurdu hiç?" demiş.

İnsanlar arasında da böyledir: yalancının görünüşü, ayıbını ortaya çıkarıverir.


TİLKİYLE KÖPEK

Tilkinin biri bir koyun sürüsüne girmiş, süt kuzularından birini yakalayıp okşamaya başlamış. Köpeklerden biri: "Senin ne işin var burada?" diye sormuş. Tilki: "Hiç, bu kuzucağızı pek sevdim de okşayayım dedim, uslu uslu oynuyoruz" demiş. Köpek: "Ya şimdi bırakırsın onu, ya ben de gelir seni okşarım; köpek okşaması nasıl olurmuş, öğrenirsin!" deyip oradan kaçırtmış.

Bu masal, oyunbazın, hırsızın beceriksizi için söylenilmiş.


TİLKİYLE PARS

Bir tilkiyle pars güzellikten açmışlar, sen güzelsin, ben güzelim diye başlamışlar çekişmeye. Pars tüyünün renk renk olmasını ileri sürerek hep onunla övünürmüş. Tilki bakmış

bakmış: "Ayol! tüyünün renk renk olması da bir şey mi? benim düşünüp ettiklerim renk renk, çeşit çeşittir, güzel diye bana denir" demiş.

Bu masal, akıl güzelliklerinin vücut güzelliklerinden üstün olduğunu gösterir.


TİLKİYLE MAYMUN

Maymun bir gün, hayvanların ortasında kalkıp oynamış; görenler pek beğenmiş, onu kendilerine kral seçmişler. Tilki kıskanmış; bakmış ki bir kapanın içinde bir parça et duruyor: "Bir hazine buldum, ama onu almak benim gibi kullara değil, senin gibi krallara yakışır!" diyerek maymunu kapanın başına götürmüş. Maymun düşüncesizlik etmiş, elini kapana sıkıştırmış. "Sen düşürdün beni bu tuzağa" diye çıkışmaya başlayınca tilki: "Ayol! Sen hem bu kadar alıksın, hem de kalkmış hayvanlara kral olacağı m dersin! .. Olur mu böyle şey?" demiş.

Bir işe düşünüp taşınmadan atılanlar yalnızca o işi başaramamakla kalmaz, üstelik kendilerine de güldürürler.


TİLKİ Mİ KİBAR? MAYMUN MU?

Tilkiyle maymun birlikte yolculuğa çıkmışlar, ama yolda kibarlıktan açıp çekişmeye başlamışlar. Tilki demiş ben kibarım, maymun demiş ben senden kibarım. Gitmişler, gitmişler, bir mezarlığa varmışlar. Maymun sağına bakmış, soluna bakmış, derin derin içini çekmiş. Tilki: "Ne oldun öyle?" diye sormuş. Maymun: "Nasıl çekmem içimi? Su gördüğün mezarlar yok mu? Her birinin altında yatan benim babamın ya bir kölesi, ya bir azatlısı!" demiş. Tilki: "At atabildiğin kadar! Biri kalkıp da yalanını çıkaracak değil ya!" demiş.

İnsanlar arasında da böyledir: yalancılar, ayıplarını yüzlerine vuracak kimse olmadı mı, asıl o zaman başlarlar övünmeye.


TİLKİYLE TEKE

Tilkinin biri bir kuyuya düşmüş, bir türlü çıkamazmış. Oradan bir teke geçmiş, susadığı için kuyuya bakınış, ti İkiyi içeride görünce: "Bu su iyi mi? içilir bir şey mi?' ' diye sormuş. Tilki işi babacanlığa vurup suyu bir övmüş, bir övmüş, tekenin ağzının suyunu akıtmış: "Hiç durma, in aşağı!" demiş. Teke onun sözlerine kanmış, zaten susuzluktan da dili damağına yapışıyormuş, hiç düşünmeden aşağı inmiş. Susuzluğunu giderdikten sonra aklı başına gelir gibi olmuş, tilkiye: "Ee-e! Nasıl çıkacağız buradan?" diye sormuş. Tilki: "Sen hiç merak etme: ben buradan ikimizi de kurtarmanın yolunu biliyorum. Sen şimdi doğrulup ön ayaklarını duvara dayar, boynuzlarını da havaya dikersin; ben tırmanıp çıkar, sonra seni de çekerim" demiş. Teke bu aklı pek beğenmiş, hemen razı olmuş; tilki arkadaşının bacaklarından omuzlarına, omuzlarından boynuzlarına atlayıp kuyunun ağzına varmış, hemen oradan uzaklaşmış. Tekenin: "Biz böyle mi sözleştik? Sen sözünde durmaz mısın?" diye sitem ettiğini duyunca dönmüş: "Be herif! Senin çenende kıl olduğu kadar kafanda da akıl olsaydı, nasıl çıkacağını düşünmeden hiç iner miydin bu kuyuya?" demiş.

Aklı başında bir insan, sonunun ne olacağını düşünüp incelemeden, hiçbir işe girişmemelidir.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro